Ş , Diekeci Dağda beklenen parola: ? üçsilâh sesi ve bir alev kızartısı!. “ödemişin Bozdağ köylerinden mahkemeye dü- şen kız, kesik kesik hıçkırdı ve söylendi: Asın. beni reis bey, asın!dedi! Bözlerini mahkeme reisine dikipte: — Beni asın reis bey, beni! Dediği vakit, mahkeme sak- weüda öyle bir hava esti ki, ieyecanımdan, rikkatimden göz- letimi kapadım. Kalbim yerinden Oynar gibi oldu. Bütün salonda- Kilerin yüzü sapsarı — kesilmişti we bütün gözlerin içinden bur Yutlar, nemli Bütatfar “Yeçiyordu. Reis, çıplak başımı — eğmişli. Mahkame azası biribirine bakar Bibi oldular. Bu mahkeme, mahkeme olalı bilmem, böyle bir macera din- * Mmiş, böyle temiz, yürekten gelen bir sesle duvarları çınlamış mu idi? Ödemiş dağlarında, olgun: laşmış bir fidan gibi yükselen bu suçlu ve köylü kızı bâlâ ayakta dimdik — duruyordu. Hiç bir kimse artk öofun yüzüne, gözlerine bakamıyordu. * * Hâdiseyi, arasıra — girtlağinda düğüthlenen bıçkırıklarla beraber Şöyle anlattı zavallı: — Reis beyl.. Benim doğdu: ğum köy, Ödemişte, Rozd öte eteklerine düşer. Sırtını da lara vermiş, — ayaklarını uzatmıştır. Eski, bakımsız köy- lerden biri.. Ardındaki dağlarda, karış ka- tnş, her yer, meyve kokar. Rüz- gâr bir esti mi, size kayısının, armudun, muşun ko- kusunu getirir. Güneş tam kar- gıdan doğar ve ta aşağıda, kü- çük Menderesin kıvrıla, büküle kaybolduğu Tire ovasının öte sinde batar, Köyümün dağların- a kaynıyan pınarlar başka yer: lerde yoktur reis bey. Biz o p: marların başında dinlenir ve eğ Tenirdik.. Aliyi ben, orada sevmiştim. “Gönül bu reis beyl.. Kim sev: memiş ki.. Sevmek — günah mı- Oov elmanın, sodır. kil.. . Bir ninem vardı; « Yetmişine merdiven dayamış, ibtiyar bir kadıncağız.. Babam, “sizlere ömür, Balkanlarda ölmüş. Anam da, keçileri kovalarken Uçuruma düşmüş. Nihem beni Bi yölüm Lüyütmüş. Dee Ali, fukara bir oğlandı, emme “>igözü toktu.. Ali, kınından — sıyı- ylmış — kiliç gibi * parıl parildı.. Yüzünde gün ışığı, gözlerinde  hikâyesi: esmer bulut gölgeleri vardı Ali- min.. I Zavallı kız, bu cümlede öyle bir hıçkırmıştı ki, sari bir has- talıkmış gibi, birdenbire, bütün mahkemedekilerin hıçkırdığı du- yuldu.) Alime allah, yalnız iyiliği, gö- nül temizliğini vermişti. Alim biçi kaşını çatmâzdı. Alim, ağlarken bile gülerdi reis beyl Alim bahar “yibi bir oğlandı. Beni, fakir halimle bizim köy- den, komşu köylerden — binbir zengin istedi. Varmadım. Aliye hişanlandım. Derken, Yunan girdi reis bey, karmakarışık olduk. İşte o gün, Ali değişiverdi. Benimle bulaş- tuğu vakit eskisi gibi konuşmaz olmuştu. Alimin yanık, gür sesi susuvermişti. — Alinin derdi de benim derdimdi. Biz herşeyi bölüşürdük. Şenlikte beraber, gam, kasvette.. Bir gece yarısına doğru İdi. Tatlı uykumda kapı çalındı: Tak taki — Kim ol Diye seslendim, baktım; benim Alinin sesi.. Hayırdır — inşallah, ne olsa gerekti? Kapıyı açtım. Alinin omuzunda mavzer vardı. Kuşağının üstüne kurşunları de çekmişti, Oracıkta, kapı eşiğin- de boynuma sarıldı — Fedime - dedi - bak, ağ- lamıyacan ha? Gökçen Ele dağa çıkmış, Ali gelsin, diye haber salmış. Benim — bildiğim, kara günde, mavzerin tetiği boş dur- maz.. Gidiyon eme, sağ kalır, gene gelirim işallah.. Gözlerim yaşarmıştı. Bereket, ortalık zifiri karanlıktı. Uzaktan uzağa çakal sesleri geliyordu. Yıldızlar hiç yok gibiydi. Yarı puslu bir hava reis bey. O öyle bir yere gidiyordu ki, oraya gidenlerin yüzüne ağlan- maz, diye duymuştum.. Boynuna bir daha sarıldim, yüzüme bir | daha baktı. Karanlıkta, fidan gibi duruyordu Ali.. — Fedime - dedi - şu bizim karaağaçlı — tepe yokmu? - Ben işimi bitirip te köye döneceğim akşam, işte o ağacın dibinde ilk önce bir alaf (alev) görürsün ardından da üç el silâh sesi duyar- sın. Ozaman anlarsın ki,/ Ali dağlardan dönüyor. Alim bunu söyler söylemez ANADOLU Denizler hâkimi İngiltere Silâhsızlanma sîyasetînin sökmiyeceğini anla- yınca mühim bir programla faaliyete geçti. Donanma mukemmel olacak! — Ah - diyordu - Ali, bir geliversede Mmuradınığı görsem.. Ninelik bu reis bey, elinde, avucunda, anasız, babasız bü- yüötmüş beni.. — Ondan kelli (sonra) ölsem de gam yemem.. Diyordu — nineciğim.. — Aflah umüdu (ümidi) insanlara. hem avunsunlar, hem de çeksinler, diye vermiş olacak.. Yılın biri bitti, öbürü geldi. Ö da geçti, Öçüncüsünün — ortasına vardık.. Bizim dağlardan zeybekler gelir; geçerdi, Bir yolunu bulupta so- ramadım. Derken, Yunan kovuldu, bi- zimkiler döndü. Devlet kuruldu, reis bey.. Tam iki buçuk yıl, ak- şam oldu mu, ortalık karardımı, ben de penceremin dibine'Yyarir, gözümü ta tepedeki karaağaca diker, beklerdium. Bir alaf (alev) çıkar mı, ç el silâh sesi duyulur mu diyel. Gelen gelmişti, Alim yoktu. Umud dünyası yıkılmaz der- ler, doğru imiş., Öcp gene pen: cerelerde kalmıştım. O yılın gü- zünde (sonbaharında) ninem, siz lere ömür toprağa göçtü.. Ne Alimı görebilmişti, ne de Mürüvvetimizi.. Ben gene bekliyordum.. Uzak- larda esirler varmış, bir kısmını Yunanistana sürmüşler, diyor: dardı. İçim, onun ölümüne inan- Myotdü. . Ölüm, Aliye yakış- mazdı da ondan.. Köyün muhtamı, ayanı bir iki yöl (dela) bana haber ilettiler: — Fedime seni everelim (ev- tendirelim) dediler. — Aah ( bayır ) * dedim - ölürüm de başkasına varmam,, Aradan köskoca yedi yıl dahâ gelip geçti. Köyün içimde benim zamanımdaki — küçük kızlar bile gelin olmuştu. Ben koca dül kız olmuştum.. Dürkeh Teta bey, / kürakış or- tasınâ varmıştık, zehir gibi bir soğuk vardı. Kar, pamuk gibi boydan boya her yanı örtmüştü. Rüzgâr, üstümüzdeki dağlarda acı acı, bıçak keser gibi esiyordu Pencerenin dibinde oturmuşturm. Gözlerim gene tepedeki kara ağacın hayaletine dikilmişti. Ar- kamdakı ocak sönmüş, öda sö- ğgumuştu. Oracıkta kedi yavrusu - gibi büzülmüş, titriyordum. Derken, tam tepede, ağâcın dibiciğinde bir alaf (alev) har- ladı. (parladı).. Aklım durayazdı. Pencereyi açtım, geceyi dinledim. Alafın harlaması ile beraber üç el silâh sesi duyuldu. Elim, âya- ğıma dolaşmıştı . Düşünün reis bey, düşünün: BN YA KTRLTĞU Y YAPAMCI Venesik Cimanı önünde bir İngiliz karp gemisi İhgiltere krali mütevella Be- şinti Cotç, 1935 senesi 16 ha İngilterenin enmüşkül zaman- larında bile, düşündüğünü Açık- ça söylemekten hiç çekinmiyen Çurçil: — Bu donanmayı tanırım, üç gemi müstesna olmak üzere büs tün bu donanmayı ben yaptım., Demişti. İngiltere, Umumi harpten sön- ra silâhsızlanma siyasetine sadık kalmak maksadile yeni gemiler yapmak istememiş ve bu hususta ısrar eylemişti. Fakat, öyle bir zaman geldi ki, İngiliz donanma- A, her gün biraz daha üstür- lüğünü baybetmeğe yüz tutmuş- tu. İngiltere; 1935 yılına kadar sabit ve sadık kaldığı” Silâhlah Tam dokuz buçuk yıl ben bu geceyi beklemiştim. Başıma örtümü almağı bile unutmuşum, Tabancamı belime soktum fırladım. — Karların içinde, nanıl ' koştuğumu bilmeğ siniz reis beyl ve ı Ağartı (beyazlık) gözlerimi aâl- mıştı. Ateşin beri yanında o dü- ruyordu: — Alim, gönderdi. Diye bzğırdvm Bana bir kâr- şıliık verdi amma, ne dediğini anlamadım. Rüzgâr çok zorlu esiyordu, kendimden geçmiş gi biydim, kollatına atıldım. Yüzüme doğru eğildiğini gö- rür gibi oldum: Fedime ne de öl- Alim, Allah seni — Aman muşsun ya? Dedi. Birdenbire aklım başı- ma geliverdi: Bu ses, onun sesi değildi teis bey.. Kollarından firladım ve kendimi kenâra attım. Bir de ne göreyim, bizim köyden sarı Mıstanın oğlu Mehmet çavüş! Teze kuzu görmüş kurt gibi yılışık yılışık bakıyördü. len Mehmet çavüş -dödim- sen utanman mi hiç? Allahtan korkman mı sen? Üstüme doğru yürüdü. Göz- leri, belermişti, elini saldırmasına (bir nevi bıçak) götürmüştü. Bir- denbire gene saldırdı. Başladık boğuşmağa.. Aman Allahım, ne gecfydı 0?7. Ben gibi aşına ne gelmişti? — Mehmet çavuş -dedim: et- me, günahi. Allah taş eder seni. İnsan, silâh arkadaşının karısına, nişanlısına göz diker mi? Kolumu kıvirdi reis beyi — Ali çoktan geberdi. Dalında kuruyup gidecek değilsin ya? Alim ölmüştü reis bey. Alim öte Yüzlerde - kalmıştı Alim bu Mehtnet çavuşla be- garibin mâ Biyasetine veda etmiş, ve; cihamın — hüyretini celbedecek derecede — süratle bir program çizmiştir. Portsmutda gördüğü derin sü- künet karşısında: *Tarihin, prolesörlerin bize okuttuğundanm çok farklı olduğu kanmabinde musırrım.,, Diyen Fransız alimini bile mü- tehayyir bırakacak cezri yürü: | yen İngiliz zimamdaranı, deniz İ inşaatı için muazzam tertibat l almışlardır. Şimdi, 18 yıldanberi tevakkuf | balinde bulunan İngiliz deniz imalâthaneleri; yeni zırhlılar, tor- pidolar ve denizaltı gemileri için geceli gündüzlü — çalışmağa başlamış bulunuyorlar. İngiliz donanması, yeniden bü- yük rolünü alıyor. Bu doenanma; şimdiye kadar olduğu gibi, bun- | dan sonra da daha estali bir ı surette sulhun muhıiauımı Ranli râber dağa çıkmıştı. kümuhk vurulunca, Mehmoet çavaşa hep» sini deyivermiş: — Fedime beni Karaağaçlı tepede bir alaf Çalev), üç el « | lâh sesi ile bekliyecekti. Demiş olacak. O da, ben ev | lenmeyince, karşıma çıkmış.. Şöyle bir silkindim: — Mehmet — çavüş — üstüme Varma -dedim- en evli adatsın. Üç çocuğun, bir de gül gibi ka- ah var. Köpek gibi solüyondu: — Otu böşanıtn da seni al- zım Dedi. Gücüm, şüvetdi:: Ne kâra bahtim — varmiş tme- | yer?. Ben, döküt — büçük yal bi | töpeye bakmiş, bir alafin üç el silâh sesi beklemiştim. Şimdi © tepenin Gstünde, — hişanlilmâ si- Jâh arkadaşı beni bir alafla, üç el silâh atarak aldâtmış, dişiai etime geçitiyordu. Sağ elimi kur- tarmıştım reis bey. Çektim t- bancamı.. — A Mehimet çavaş, ali Dedim ve göğelne üç kurgun | sıktim. Dömüt gibi yuvarlanı- verdi. O, beni üç kurşunla al datmıştı. Ben de önü Üç kurşun ile öldürdüm. Alimin yakacağı ateşi, anun | elleri yakınıştı. Ben de leşini sü- rükledim; beni aldattığı ateşin üstüne attım. Genç köylü kiz, * sendeledi, hiçkirdi. ve hafif, tâ derinlerden gelen bir sesle: — Asın beni tels bey «dedi- kudretim dü- * .. Fazla dinliyemedim. Kendimi mahkeme — salonundan kondora attım ve adeta koşarak — Adliye binasından çıktım. Mahkeme ae karâr verdi, bilmiyorum . Orhan Rahmi Gökçe , varlık teşkil eylediğinden; dwn edecek, bu pörüye dakim- mük istiyenlerin cesatetimi kırar oüketur. İngitiz amiralleri ev kamantte- dürler: *Harp gemilerinin - sitemdleri, indirilen muazzam bir hârb gemisi, hiç şüphe yok ki ea ea TE marinmiz. Buim içindir. ki; harb gemilerinin bü- yüklüğü ve sistemi değil, ba ge mileri idare eden sabaylarla mü rettebat mevzenbahetir.., İngiliz ricali, söt Birkaç Sönte denberi bu bahiste gok sakin ve min görünüyorlar B çök bedbsin görünen (Lörd Çerçil) başta olduğu haldeç; İm- gilterede, lüzumu kâdar fedekâr, Söğukkanlı ve — intiztr fevkinde kâbratmdn birçok denizci bulün- duğuna kail olanlar pek çoktur. Dikkat edildi mı? Baldvin ka- binesi zamaninda tanzim olunan ve tâtbiki için tahsisatı âyııları silâhlanma vedeniz inşaatı i râmı, Növil Çemberlayn km ıınce de aynen kabul edilmiştir. atta, ı!m meselede muatız gö- rüne İngiliz $ partisi bile daha lııkıe b:fçlı evel akdet | üği serekk köngresinde — sllâhe lanma programını, bir milyondan fazla bir ekseriyetle eytneh tasvip eylemişbit. Şu hale göre, silâhlanına prog- rami, İngilterede bir hükümet işi değil, millet işi olmuştut. | Öyle bir iş ki, İngilir hazinesile beraber İngiliz milletinin candan afzusu ve HKamiyeli omu yürüt« mekte ve başarmaktadır. Tetikbak ivi görenler, İmsilif | donanmasımın, pek yakın bir ali- de şimdikinden çok daha mü- kemmel ve muazzam bir. hale göleceğini şimdiden iddie edi Göçmenler Az raman icinde yer. leştirilecek, müstahsil bir. hale hkonacaktır | Yeni gelen göçmenler için yas — | pilmaktâ olah yöni evler, gün- | den gtine çoğalmaktadır, Busese mintakamızın ahtelif zerlerinde inşa edilecek göçmen | evleri, sekiz yüzden İazladır. Sıhhat ve İçtimai Muavenet | | VYekâletinin, yeni gelecek göş | menler için verdiği emirler, çok | şümullü ve kat'idir. İ Röomanyadan — Anaâvatana bu- töne gelmiş ve gelecek göçmen lerle büşkü yerlerden gelecele letin, sötatle ve mümkün olduğu kadar at Gümâan — içinde yetlş miş ve müstahsil lııhılcıdıx.ı olmaları, sesak — olerak — kalıf edilmiş ve bütün iskev laaliyet, bu dki hoktaya tevcih edilmiş bulunuyor. Vatana gelecek olan göçimen- |Yer, memleketimiz içih, Ayni 28 maddi bi bu Yürliktan Mmümkün olduğu karllif istifade etmek lâzıihei f Hükü met, bu fikre - bihaen — göçmer” Terin Hekânına ve bunlarn müm” kün olduğu kadat — iklifhle imtif zaç edebilmelerini temine çekf” maktadır. Binacnaleyh; busene gelecek olan göçmenlesrin, — İkbabart kadar tamamen — müstahâil bf vaziyete girmiş olmaları lüzümür alâkadar makanlara bıld.uıım üf Bunan için, iskân- teşkilâtı, bir tün kuvvetile çalışacak ve kümetin. noktai nazarı, az zama? içinde tahakkuk ettirilmiş macaktır. manda büyük ve