4 Mayıs Giden artistlerin arkasından bir bar müşterisinin anlattıkları Macar artistlerin çoğu memleketlerinde köylü kızları imişler, inek sağar, ekin biçer, bağ bozarlarmış! “Ecnebi artistler İstanbulda bulundukları müddetçe kimseyi eğlendiremediler, onlardan kalan hâtıralar cüzdanlarda bıraktıkları boşluklardan ibarettir,, Barlatdaki ecnebi artistler üçer, be- Mer kişilik gruplar halinde trenlere ya- | hud vapurlara binerek şehrimizi ter- kediyor, memleketlerine dönüyorlar. Henüz hareket etmiyenlere Beyoğlu €addelerinde raslamıyor. Bir yol hazır» de oldukları belli. Ekserisi si- Yah giyinmiş, bir misafir tavrile dola» #yor Dün mlı bir bar müşte- Tisine Kendisi ahpabım- dır, kalabalık n- da bar artisti olanları o gösteri — İşte şu iki kadın Macardır, Altı âYdanberi filân barda çalışıyorlardı. tikleri zaman meşelerinin hududu Yoktur. Şimdi mahzun görünüyorlar.» Biraz yürüyoruz. Bu seler #hpabım bir #uhafiyeci dükkânının vitrinine bar m Üç şık kadını gösteriyor: — Bunlar da onlardan! Peştenin en İanınmış artistleri olduklarını, opera- Ğ4 çalıştıklarını söylerler &ma inan- Ma. Ben bunları İstanbula getiren Adamı tanıyorum; o anlatmıştı: Bizim barlarda çalışan Macar kızlarının he- men hepsi memleketlörinde güzel köy- Mü kızları imişler. İnek sağar, ekin bi- Şer, bağ bozarlarmış, Sonra bir gön masılsa şehre inerler, Peştede artistle- Tin çok para kazandığını duyarlar, İneklerini bırakıp, hattâ babalarının 2 Haberi olmadan Peşteye kaçarlar- MIŞ. Güzelleri orada birkaç gün tu- tulur, diğerleri ortada kalırmış. Bu si- Tada Balkanlara, Yakın Şarka, Mis- | T& Arti geykeden acenteler onları toplar, giydirir, kuşatır, bar usul ve Âdâbıni kısaca öğretir, yola çıkarırmış. Peştede o kadar çok bar kizi varmiş ki, bunların hepsinin birden orada yaşa- Müâsına imkân yokmuş. Onun için bar &rtisti Macaristanın en mühim ihra- “at maddesi imiş. — Evet, dedim, Almanyanın Kati- | Yen hoşuna gitmeyen bir ihracat mad- | desi. Eğer bu kadınlar da petrol ka- dar işe yaramış olsalardı, Almanya nların Yakın Şarka gitmelerine mâ- Mi olmak için Macaristanı kimbilir Me şiddetle tazyik ederdi. Gülüştük. Fakat arkadaşım bar ar- lerinin memleketlerine dönmeleri disesile fazla alâkadar. Belli ki on- ta dair söyliyecek çok sözü, çok ha- arı var, gülümsiyerek anlatıyor; >— Bilsen onlardan ne hikâyeler din- dim. Hepsinin hasretle hatırladıkla- uydurma bir mazisi, tantanalı bir Macerası vardı. Ufak tefek sergüzeşt- lere katiyen tenezzül etmezler, daima, Yüksekten aitarinidi. Çoğunun sevgilisi Misrda oturan zengin bir İngiliz, Ya Çekosiovukyada Skoda fabrikaları- Dün İkinci müdürü, yahud Atinada ho- ti da bir gemi sahibi idi. Ekserisi bu- Ya çalışmak, ekmek parasını ka- ak için değil, müz'iç sevgililerin- me kurtulmak, Şarkın mavi semasi si biraz rahat nefes almak için ng erdi! Bazısı da, aşkının şidde- ©n mirasını tamamen kendisine kmayı noter huzurunda vadet- meyi syyel bir zengin ihtiyarın öl- ü ağn beklerdi. Çünkü verdi- in hediye ve paralara rağmen henüz tahammül edemiyordu! Zira “2 gençtil, “tum İstiklâl caddesinde Kalaba- Meşe hizlı hızlı giden zarif, es- r kadını işaret etti, Hattâ kadın izdan geçerken selâmlaştılar: kip, PK, daha gitmemiş dedi, bu Mini UN musun? Jülyet! Asıl is 8 bir Di bir zaman söylemedi. Kendi. ni men dilberidir. «Jülyet» diye ii ister, barda daima Ro- Bk di arar ve ekseriya genç, yaki- Böbekii en Parasız bir Romeodan ise di. Sam ir koyun tüccarını tercih eder- barı ka eri gelince neşesi bütün sayi etrafına kahkaha ve İlti- ap *. $işman Romeo ve arkadaş- va iz ve arzudan taşırır, fakat iç- — sayet verilip hesap görülünce Şantasını kolunun altına sıkış- fa hanı | “VW tırarak letafetle masadan uzaklaştık- tan biraz sonra Romeo da dahil, hiç kimseyi tanımaz olur, bir masaya çe- kilip cigarasını yakar, kâinata mete- Uk vermezdi.» Onlarla geçmiş gecelerin hatıraları- nı hâlâ muhafaza eden dostum devam ediyordu — Beni hayrete düşüren şey, ister Macar, Rumen, Bulgar, Yunanlı, ister Danimarkalı, İsveçli, Alman, Çek ol- sun, bizim barlara gelen bütün ecnebi artistlerin, geldiklerinin ertesi günü hârikulâde denecek bir mükemmeli. yetle çifte telli oynamaları idi, Ancak çingenelere nasip olduğunu dığı- mız bir meharetle, göbek alarlardı. Vi- yanal olduğunu söyliyen ve kendisi- ni gayet asil bir aile Kızı gibi satmak isteyen sarışın ufak tefek bir kadın hatırlıyorum. Şimdi belki de gitmiştir. Biçarenin en büyük derdi iki elini bir araya getirerek parmak şaklatmaktı. İlk hafta masasında boş oturduğu 2a- manlar dalma buna çalıştı. Hafta s0- nunda öyle meharet kesbetti ki, her yeni gelen artist arlık ondan ders alı. yordu. Sonra bir Rus vardı. Küçük mavi gözleri tonibul vücudile hasır Koltuk» ta bir sultan gibi oturur, daima düşü. nürdü. Mağmum bir hali vardı, Onun neşeli olduğunu hiç görmedim. Birkaç kadeh içki ona vız gelir, ancak pek çok içtikten sonra neşelenir, ve 0 za» man da zaptetmek kabil olmazmış, Hovarda bir zenginin barı ziyaret et» tiği bir akşam müşteriler şöyle bir sah» neye şahid olmuşlar: Melânkolik Rus masaların Üzerinde oynamaya kalk- mış, fakat kadeh, bardak, tabak ve şi- şelerin kaldırılmasına razı olmadığın- dan beş dakika sonra ortada sağlam birşey bırakmamış, Zengin hovarda- ran öğiyeceğine emin olmasaydı bu çılgınlığı yapar mıydı bilmem?» Arkadaşım hem gülüyor, kem anla» tayordu: Bu kızlar ne kadar şoytansalar o kedar saftılar, Müşterilerinin fazla sarhoş olduğunu farkettikleri andan itibaren ona para harcatmak için elle- rinden geleni yaparlar; alelâde zaman- larda 11,5 hık cigara içtikleri halde «Camel» cigarasından aşağısını reğ- dederler; gelen içkileri, mideleri bozul- madan yenilensin diye, müşterilerine hissettirmeden yere dökerlerdi,. Saftılar; Şakacı gençler onların pa- raya olan muhabbetlerini bildikleri için, bazen gözleri önünde cüzdanla- rını. çıkararak içlerindeki paraları mahsus yerlere dökerler, sanra garso- nâ toplatırlardı. Bu hâdise karşısında asil tavırlı bar artistlerinin gözleri faltaşı gibi açılır, cüzdanını düşüren Şehrimizdeki barlarda numara yapan artistlerden. birkaçı gence iltifatlar, göz kırpmalar başlar, şakacı gençler onlarla bol bol danseder ve sonra bütün ümidlerini boşa çıka- rarak birşeyler ısmarlamadan çıkar gi- derlerdi. O zaman, zavallı kadınların hiddetlerini bir görmeli idin! Ağlaya- olurlardı.» cak gi Caddede fazla dolaşmıştık. Hicrete hazırlanan bar artistlerine de arlık ras gelmiyorduk. Dostuma «Allahâ 15- marladık. dedim. Ayrılmadan evvel şunu da söylemeği ihmal etmedi; —Bu kızlardan biri şehrimizden ayrılırken «Biz gidince İstanbul haki- katen eğlencesiz kalacak!» demiş. İnanma, Onlar İstanbulda bulunduk- Jarı müddetçe hiç kimseyi eğlendirme- diler. Zahiri bir eğlence gecesinden sonra sabahleyin yataklarında başları ağır ve cüzdanları hafif olarak uya- nanlar hafızalarında kalan geceyi hiç bir zaman eğlence ile geçmiş bir ge- ce saymamışlardır. Bilâkis o gecenin cüzdande bıraktığı boşluk müteakip günlerin tadım kaçırmıştır. Bu kızla- rın bıraktıkları hatıralar olsa olsa bu tatsız günlerden ibarettir, Allah selâ- met vereni! Bir kahkaha alarak sokağı döndü. Ş.R. Orduda temsil Ordu (Akşam) — Gençler yurdu temsil Kolu bu hafta Ertuğrul Muhalnin Baba isizi- li faciası büyük bir muvaffakıyetie tem- sl etmiştir. Valinin himayesine aldığı bu müsamere muhitte derin bir alâka ile kar- şılanmış ve piyes üstüste üç defa oynan- mıştır. Papazyan Biçki Yurdu Bahife 7 Haftalık piyasa Son hâdiselerin piyasada tesiri — İhracat maddelerinin vaziyeti Son günlerde Adenizde alınan ted- birler, piyasada mevcud olan durgun» Juğu arttırmıştır. Bu gibi tedbirler alınırken piyasanın en hassas mevzuu olan sigortacılık âlemindeki tesirleri tebarüz ettirmek lâzımdır. Dünden iti- baren deniz harp sigorta primleri denbire yükselmiştir. Son tarife şu- dur; Akdenizde primler yüzde birden üçe, İngiltere için yüzde dörtten yüz- de beşe, mütt gemileri için Atlar nde yüzde İki buçuktan bitaraf gemiler wn yüzde dörde irların ifadesi ni, muvakkat mahiyet lâzımdır. Çünkü Akdenizde birlerden sonra emin bir v olursa, sigorta tarifelerinde gene bir tahavvül olabilir. hasıl Haftanın en mühim hâdisesi, yalnız Akdenizde alınan tedbirleri piyasa ve sigorta üzerine olan tesirleri değildir. Bu hafta dış ticaret münasebetlerinde yeni anlaşmalara doğru da yeni bir adım atılmıştır, Bunlardan en mühim mi de, dış ticaret müdürü B, Servetin asetindeki bir heyetin Romanyaya hareket etmesidir. Evvelce de babsetti- ğimiz gibi, Türkiye - Romanya ticaret anlaşmasının tatbiki esnasında yeni anlı ara ve her iki memleket de- legeleri arasında yeni görüşmelere i- tiyaç vardı. Esasen beynelmilel ekono- mik . münasebetlerdeki tahavvüller üzerine, anlaşmalar vesilesile sık sık görüşmeler zaruri bir ihliyaç baline girmiştir. Romanya ile aramızda €sa$- 4 bir ihtilâf mu mevcud olmamak- Ja beraber, hı emleket arasında» ki ticari münasebetleri arttırmak için yeniden müzakerelere lüzum görül mektedir. Bu müz eler esi da ı ihraç maddemiz olan tittik ve yapağı büyük bir mevki işgal et- mektedir, Aradaki anlaşmaya göre, Romanyadan petrol ve benzin alaca- ğiz. Romanyadan sonra dış ticaret he- yetimiz Macaristana gidecektir. sinde Türkiye - Macaristan ti- caretinde yeni bir inkişal göze çarp- r, Macar endüstri müessesele- ye mal satmak hu büyük gayretler sarfetmişler, İzmire heyetler göndermişlerdir. Hat- tâ Macar endüstri müesseselerini fi- nanse eden bir bankanın, 'Tür&iyede bir şube açacağından bahsedilmekte- dir. Macar endüstri müesseseleri, Tür- kiye piyasasında Almanyanın mevkiini elde edebilir, Fakat şimdiye kadar beş Altı aylık bir devre zarfında Macar en- düstrisi, piyasada büyük bir muvaffa- kıyet kazanmış değildir. Diğer taraftan Macarlar bizden şim- diye kadar almadıkları malları da al- maktadırlar. Meselâ: Tiftik ve yapağı bu derecede Macaristana sevkedilmez- di, Acaba bu mallar Almanyaya mi gi- diyor? Bu ciheti çok derin bir surette tahkik etmek icap eder. Macarların bizden istedikleri malla- rın başında pamuk bulunmaktadır. Kurtuluşta Papazyan biçki yurdunda kayıdlar başlamıştır. Yukarıda yunlun talebeleri atölyede çalıştıkları sırada görünüyorlar. Ortada Türk bay- | raği önünde bulunan ymüdireleri bayanPapazyandır, İstanbul, İbüyük tesiri ovalardadır. Yaylâ köyl Maamafih pamuk yalnız Macaristan- dan değil, her taraftan istenilmekte- dir. Diş ticaret heyetimiz Budapeşteye gittiği zaman bu meseleler hakkında etraflı bir surette görüşmeler yapâ- caktır. İhracat maddelerinin vaziyeti Akdenizde alman tedbirler, il maddeleri üzerine fena tesir y Yukarıda yazdığımız gibi sigorte lerinin yükselmesi birçok ihraç mua- melelerine engel olmuştur. Maamafih böyle bir durgun devre içinde bile, muhtelif maddeler Üzerine işler ölmuş- tur. Bunları kısaca aşağıya yazıyor Son günlerde Fransadan et ge leceği ümid edilmektedir. Bilhassa Frânko - 'Türk şirketi Osmanlı borçla rı hesabına kuru meyva almak için tedkikler yapmaktadır. Fındık üzeri. ne diğer memleketlere pek az miktar- da ihracat vardır. Kuru sebzelerden, fasulye ihracatı devam etmektedir. Fransaya, Suriye- ye, İtalyaya mühim miktarda ihracat yapılmaktadır, Hattâ bu yüzden stok- lar bilic azalmaktadır. Alükada; n ifadesine göre, stokların bitmek te! kesine karşı kuru fasulye ihracatını lisansa tabi tatmak zamanı gelmiştir. “Tütün ihrâcalı Macaristana, bir mik- tar da Romanyaya yapılmıştır Rekolte vaziyeti ve gıda maddeleri Geçen hafta olduğu gibi bu da rekolte vaziyeti üzerinde durak mecburiyetindeyiz. Züra, son günlerde yağan yağmurlardan pek de memnun değildir. Çünkü ovalarda biriken su Jarın çekilmesi lâzımdı. Maamafih ova Jardan sular çekildikten sona yapıl cak iş m yapmaktı Kuru ta zeriya retti, Çünkü zirastçılar, bu mevsimde buğday zeriyatının kabil olmadığın söylemektedirler. Anadoluda yağı Jarın devai zeriyat vaziyeti üzerin tesir ettiği gibi, mevcud salın de lerden, şehirlere gelmesine mâni ol maktadır. Meselâ: Adapazarı köylerin. den, Adapazarına mısır sevkiyatı geri kal » Köylü mısır sevketmek için yolların çamurdan kurtulmasını bekli. yor. Yağmurlar ve tabii Afetlerin en de zeriyat vaziyeti pek iyidir. H ve hayvan mahsulleri vağiyetine gelin- ce, kuzu fiatlerindeki tereffüe bakilir- sa, Istanbulun muhtaç olduğu kâfi miktarda kuzu, muayyen mıntakalar- dan gelemiyor, bu itibarla et fiatlerin- de bir tenezzül beklemek mümkün değildir. Hayvan mahsullerinden yağ ve pey- nir fiatleri yüksektir, Bu mevsim Trab zon yaylâlarmdan taze yağların gel- mesi Jâzımdı. Halbuki devam eden yağ murlar yüzünden, hayvanları yaylâ yerlerde beslemek mümkün “değildir. Bunun neticesi olarak hayvanlar, Xış- hk yerlerinde kışlık yemlerleiaşe edil- mektedir. Trabzondan az yağ geldiği için Trabzon tereyağ fintleri 120 ku- Tuşa kader yükselmiştir. Geçen sene bu mevsimde, 80-85 kuruştu. Geçen se ne bu mevsim yeni sene mahsulünder olan mütenevvi peynirlere tesadüf edi- Jirdi. Halbuki mevsimin dil, çayır pey- nirleri, pek nadide bir mal olarak ma- ruf bakkal dükkânlarında pahalı fiat- lerle satılmaktadır. Hüseyin Avni İzmir şehir meclisi mesaisini bitirdi İzmir (Akşam) — Şehir meclisi, mesuisi- ne san vermiş, belediyenin yeni yıl bütçesi. bi 15 müyan lira varidat ve masraf İlze- rinden hazırlamıştır. Şehir meclisinin md. #alsine devam ettiği sırada meclis Azam başlarında belediye reisi Dr. Behcet Uz ok duğu halde belediyenin muhtelif yeni mü- essnselerini gezerek tedkikler yapmış ve bu müesseselerin randımanlarını ölçmüşlerdir. Meclisin verdiği mühim kararlardan biri de Çarşı içinde bulunan kereste depo ve ma Bazalarının itfaiye merkezi cirarmdaki de- polara nakledilmesidir. Bunun için bir s6- ne mühlet, kabul edilmiştir. Meclisin üç sene evvel İzmirdeki mevcud mâbaninin tamiri ve yeni inşaat için kabul ettiği bazı takyidatın kallc çok üzdüğü gö- rülmüş, bu takyidat, yeni kabul edilen bam kararlarla bertaraf edilmiştir. Belediye reisi tarafından şehiş azası şerefine Kültürparkta Akasya Gi z *