4 Mayıs 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

4 Mayıs 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SÜZÜN GELİŞİ Bir vefakâr dostun oyunu Mta) neşreğenlerin bir gevkleri vardır: Eserlerinden en yakın | birer tane hediye etmek, Bunların üzerine ekseriya H- difatlı, sözler yazmak Adettir, Müellif samimi ithafını yazarken dostunun kitabını okuyacağına değilse bile, hiç olmazsa onu bir hatıra olarak #iklıyacağına emindir, İnşanların dostlarına karşı yapacakları hürmetsizliğin de bir hududu olduğunu zannettiği için, meselâ bir gün bu kitabım satılığa ileceğini aklına bile getirmez. Fakat ekseriya samimi iken aldanır, vahim batalara düşeriz. Dün, üzeri- Me «Vefakâr dostum B..*ye» cümlesi yazılmış bir kitabi Sahaflar çarşısında #akılıkta gördüm. Asıl garibi hem müellifi tanıyorum, hem de vefakâr dostunu. Peykenin üzerine dik olarak konmuş olan kitabın kapağını rüzgâr ara ra dükkânın önünde duranlara kendini gösteriyordu. Hazin manzara! İki tanıdığım adamın elâlem ortasındaki hali beni müteessir etti. Yenisi 30 kuruşa satılan kitabı oradan beş kuruşa satın alarak bu dostluk faciasını ört. Müellif hediye ettiği kitabı Sahaflar çarşısında satılıkta görseydi her halde çok üzlülecekti, Vefakâr dostunu cezalandırmak için ne yapardı? Tahmin #demiyorum ama böyle bir velakâr dosta Bernard Shaw'ın verdiği cezayı ha- cümleyi yazarak postaya alınış: parasını verip almış ve üzerine Şu mi “Kitabımı size tekrar hediye ederim.» Maranrasarsrnsass, rada Pul sergisi ketlerine aittir. Kral kendi #oleksiyonunu Mayın altında "Londrada pul sergi- > ğe k “aysal ILK SEFER REFİK HALİD Bu mu Paris? Bu yayvan, yassı, dağsız, yamaçsız, eski suratlı bomboş şehir! Paris - Lyon - Mediterane demir- yolu şebekesi üzerindeyim, vakit ge- Ce yarısı... Bir aralık sürat katarı LEski tercümelerde eksprese böyle denirdi) bir istasyonda durdu; me- murlar bağırıyor: — Dijon! Dijon! Burası zihnimde iz birakmış yer- lerden birisiydi; karanlık vagona güs gezdirip hafifço ürperdim ve alâka okumuştum. geceleyin trene işte bu Dijon kasaba- sından zengin ve yaşlı bir adam bi- ner, kâtşısına gehç ve esmer bir adam geçer; yarı yoldaki istasyonlardan da filiz gibi taze ve melek kadar masum bir kızcağız girer. Bu kız, bir aralık yerde siyah bir sızıntı görür, eğilir, elini sürer ve haykırır: — Kan! Kan! Esmer delikanlı hemen yerinden fırlar, kızı yakalar, bir elile de vagon bombayı kurcalamağa ancak böyle Derken vagonun camları bal ren- başlanılır. İşte cesaretleniyorum: Bir tanesine hafif iki darbe ve müphem bir sürtü- müş... Bekliyorum: Geri mi çekilecek, yok- sa yerinde mi kalacak? Hattâ bir ümid bile beslemekteyim: Ya mukabele gö- rürsem, ya o da benimkine doğru bir. kaç milimetre daha yaklaşırsa! Cevap yok... Tren gene yoldadır, gene gözlerimi- zi kapadık, gene sarsılmaktayız. Ma- dem ki sarsilıyoruz ve uyur görünü- yoruz, bu bir fırsattır; ayaklarım, ira- deme taallük etmeden, kendiliklerin- den uzanıverirler, çarparlar, hattâ ba- sarlar ya? Bu muhakemeden cesaret alarak ayaklarımı daha ileriye uzatı- yorum, bulduğum bir tek ulacık aya- ZI, ikisinin arasına pek hafifçe, incit- memeğe gayret ede ede, belli belirsiz alıyorum. Ses yok, şikâyet ve kaçış yok... Fakat mukabelede yok; iskar- pinli ayakta sadece teslimiyet, kadere e, atılacaktır Bir -asir üçinde İngilterede Yada çıkan pullar burada teşhir sedilecek- tir. İngilterenin krallık “pul keleksiyoncu- ları cemiyetinden sergiye iştirak edecekler Savoy olelinde mükellef «bir ziyafet ver- mişlerdir. Ziyafete riyaaet eden İnyillere Kealinin pul kölektiyonu muhafızı Sir'Con Vilson söylediği nutukta yeni Avrupa har- Dİ gatlesine rağmen posta pulları sergisi- Din “büyük rağbet “mulacağına ein oldu- deksiyoncular dabi (pullarını sergiye gön- dermişlerdir. Hattâ bunlar sergiyi İnzla masraftan kurtarmak için sergide teşhir edilecek pulların sigorta ücretierini kendi ceplerinden ödemişlerdir. Serginin hasılatı İngiliz alibiahmerine tahsis edilecektir. Bütün dünya pul meraklılarını sergi ile alâkadar etmek İşin birçok broşürler ha- aylıklar gösterlimiştir. Yüz senedenberi böyle mükemmel bir. sergi ya- Bunu söylemiştir teşhir ediler: ların yarım. | opılmadığından #örE'ye (Bir asırlık umumi a yakı giz Mapası mamle. | pul meşheri) adı verilmiştir. En ekemilere Difteri ile mücadele İ l tarlıyorum: Meşhur müellif dostlarından birine hediye ettiği kitah satılikta Börünce : baren bu hastalık Avrupada tekrar salgın haline «gelmiştir. 1914 senesinden 1938 se- nesine kadar yalkuz eski Almanyada 250,000 çocuk bu hastalıktan ölmüştür. Alman hükümeti Alman milletinin kuv- ğ mütemeddir memleketlerin | © büyük Afevlerinden (birini difteri yani teşkil etmektedir. Geçen arın İkinci mıstinda bu hastalıktan Avrupada her aarie vefat eden çocukların sayını elli en ziyade idi. wetini kemiren bu hastalığın önünü almak AÂncak “Atman, Botringin | için 1034 senesindenberi geniş Mr Bulduğu aşı iu afetin önünü bir tereer al. | tedbirler almıştır. “Bu cümleten bir miyon Bittayette aşısi | çocuğa aşı yapılmıştır. Maha essir değildi. Aşılanan “çocuğu “un Müüğet muafiyet vermiyordu. “aksi 19- Ah veğildikter sonra vefiyat azalmıştır. Lâ, kin geçen umumi harbi: iptidasından iti- şiddetli tedbir alınmıştır. Bugünlerde Vi- yanada 2 den 13 yaşına kadar 70400 ç0- cuğa mecburi olarak aşı yapılacaktır. ingiliz donanmasına toplu bir kuş bakışı | il mi imiş ve cinayet, kör kızın anası tep Taşıdığı adedi adedi Tayyare 30,7 mil 6) tane 48 33 5. 3 masmın Şimalde, stTİos 2000 307.45 » M 32 eerrtlr yunadıpnı m Ad ane MOM Red e 2 aşınım yeri çıkan 50 vuncu “üsha- | eg tane büylik, Küçük “krurazörden 88 Ködü İngiliz donanmasına toplu (sir bakış A akik, Üre ölnaite düne 133 etap base aşağıki smoldansla tesndüf | tanesinden bir kısmı bu sene hizmete giz asm Kak Müzmetteki “Wiyük krusasiler: 15'tane Me kazılması | “olup vasi mlmeç toneri S2S0 ile 10000 don nn 2 Aker ayal kn a | sarundarlır. Güratleri 2 mldir. Malihaları mek e nz veya 8 tane 204 lük, 8'tane J0Z lik ve Zümer yanmaz yi diğer çk daplar ve milyar ve 5 veya 8 torpito kovanlıdır. TENİ Beğ Sürat (Büyük) esması İsimleri: tonası Devonshirt, Nortolk, Dorsetâhize, York, ik | öxeter, Ganbermi, Cumberiand, İk yar Bona 28 shire, London, Australla'dır. Graf Spoe kru- Menaiae, e Ne vazörü ile döğüşen Exeter en küçükleridir. Yeon 4200 1315 Bunların ikişer tayyareleri vardır alien 20180 22 Bizmekie bulunan küçük kruvarürler: Barana 20100 22 43 gane olup mal mahreç tonları 410 Je Roya iy ağn 10000 tan arasındadır. Süratleri 29 - 33 Tela, Sove- 23150 22 mildir. Eslihaları 6 WA 17 #ane 15 İlk veya Malaya, 105 Tuktur. Bazilarının birer seya İkişer Bara gidi tayyareleri vardır. v mm Sal nürglu “Deribellar, HANİ di. Bettasi, E ah, , e ni . pool, Glehester. Olaagom, Bermüngtam, Zat Sbetfeld Newcastir. Bouthurm; , Ajax, Lİ Achilles, Neptune, Ortan. Lennder. Bu sene hizmete girecek sırtlılar: Gülaten, Penelope, Anrors, Hawkins, Eme- Yar zald, Etlimşham, Fiobisher, Enterprise, Bestiy Ork den v9 S1)» İSEN | anntisee, Delhi, Deşpatah, Dinmede, Den ee BRA e ESER İn, Danedin, Durban, Danse, Cardif, Flama 0000 v0 iğ — * | Bek Dapelanm, Gdlaniho, Caledan, Calyp- am et alana 20 20 > * | so; Gürddec, Syüney, abart, Perth, Adelki - Walay 3 s0 MG. | ge çen söz Görütanesi Avasieiiya bahriye KR pa gani a, al | a meş em e da 7 . v mı eicaniamar, e ageoinn Vİ İshava dafi sefinesi haline konulmuştur.» ze İndirmiş Ye ba mena ai Sr | Mizmetegirccek olan yeni kruvazörler de (3000 we 5455 mal malrecinde iki tiptir. Hülen mevcud 115 desiroyerden 10 tame- si batmıştır. Fakat 8 tame yenisi bitmek üzere, 10 tanesi de yapılmaktadır. Siirdde 4 köyü su bastı Süzd 3 (A.A) — Son yağan yağ murların tesiri ile Şirnakta Cudidağı ete- ğinden geçen “Çellan suyu taşmış ve bu yüzden dört köy su istilâsına uğramıştır. Baz: binalar yıkılmış ve bir miktar hay» van sular tarafından götürülmüşse de Bülusca zayiat yoktur. Sular çekilmiştir. kapısını açar, onu dışarıya fırlatıp atar. Sonra daha neler olur, neler... Ava çıkan sevgilisi alaca karanlıkta kızı bulur, ölümden kurtar amma biçare yavru trenden düşerken başı- nı çarpmış, artik kör kalmıştır. Me- gerse katil de göz hekimi değil mi imiş... Ameliyat yapıp gözlerini açsın diye, aksi tesadüle bakınız, bu heri. fe götürmezler mi? Hain şahıs tabii- dir ki açılınca kendisini tanıyacak olan gözleri büsbütün kapamak ar- zusuna kapılmaz olur mu? Diğer ta- Taflan İrende öldürülen zengin, ine- gerse yavrucağızın büyük babası de- boş bir boyun eğiş! Bunu temin ettikten sonra istiyo. rum ki onda da biraz canlılık, bir kı- mıldanış sezeyim, Hayır, bilâkis, ben ileri vardıkça o, kayar gibi usulcacık geri çekiliyor, israr etsem kanepenin altına kaçacak, Lisanı halile «fazlasına riza göstermem!» diyor. Ben de, içim- den, diyorum ki: — Peki, bu kadarına da teşekkür ederim, ayni vaziyette kalalım! Ve kalıyoruz. Yani kadının bir ayağı benim iki ayağımın arasında, hırpalanmadan, kımıldamadan, munis ve masum, ge- ceyi geçiriyor. Basit görünen bu iş epeyce zahmetlidir: Dalar gibi olurken toparlanıyorum, kaçmış mı diye yok- Juyorum, buluyorum, gene tutuyorum, gene hafiften sıkıyorum. İki vücudun, intiha noktası da olsa bir taraftan te- mas halinde bulunması hoş bir elek- İrik cereyanı hasıl ediyor; Adeta ha- raretlerimizi duyuyoruz, glâse deri- er buna mâni olamıyor. #Hay Fran- sız kadını hay, diyorum, hiç olmazsa bu kadarcık bir günah işlemeden, bir koketri göstermeden duramıyor! talihimi de beğeniyorum: Fransız toprağına ayağımı &târ almaz, ayak- tan başlıyan, fakat nereye varacağı belli olmıyan bir avantürle karşılaş- mıştım. Gayet memnunum ve sabah olun- ca, ilk fırsatta bu muvaffakıyetimi müösyö Birteh'e tefahürle ve bir mik- dar da mübalâğa İle anlatmağa ha- sırlanıyorum. Pol Burje'nin © gün- lerde yeni okuduğum bir romanında böyle bir ayak sahnesi tasvir edil olan güzel Anjel üzerine yüklenmez mi? Aman Allahım, ne hayal kudre- li, me teknik mehareti, ne kuvvetli eser! — Dijan! Dijon! Bu yazımın bir yerinde yeni harbi doğuran totaliter rejimlerin edebiyatı romantizme götürmesi ihtimalinden melodram'da teselli aramağa başla- miş olacak ki Pariste, şimdi Marie - Jeanne adında bir dram oynanıyor. Meşhur Dennery'nin v eski nesillere güz yaşı döktüren eseri, bahsettiğim romanlar nevinden birşeydir; yeni sahne rejisörleri bunu tellediler, pul ladılar, maruf muharrirler tarafından Azıcık şekle sukarak artist dere temsil ettirdiler. Okuduğum ten- kidlere göre seyirciler, dedeleri gibi güz yaşı dökmüyorlurmış, fakat heye- can içinde kalmaktan da kendilerini alıkoyamıyorlarmış. Bu yıl, bizde de (O kadın) melodra- di mi? Gelecek kış Şehir Tiyatrosu (Eks mekçi kadın) veya Çİki öksüz kız)ı Oynasa ayni rağbeti görmiyecek mi? LBir yanlışlık yaptım, tiyatro ve sine- maya fellâk edince adetlerden sonra gelen isimleri cem edatile kullanmak Jâzımdı; Üç ahbap çuvuşlar, İki bed- baht lostracılar, Üç silâhşorlar gibi... Zannederim, buna cevaz vermek lâzım Eeliyor. Meselâ Göksu deresinin 80- Rundaki gezme yerinin adı bir kökten çıkan dört .bedenli ağaca İşareten: Dört kardeşlerdir. Geçen yaz siyaret- lerine gittim, üç kardeş kalmışlar ve yumuk ayaktır ve ayrica cesurdur, hareketlidir, mütecessistir. Kararlaş- tıryorum: Ben de hikâyeme bu kısmı » Karşımdaki madam da “uyandı, dışarıyı, Dijon garını seyrediyor ve düşünceli görünüyor. Acaba oda be- varmıştır. İkinci sorgu hâkimliğince yapılan tah- Li miri inde bu ri re ka ç moktadan ve sahtekârliği yapanların şikarılması için tahkikata de- rer kafatası ve içlerinde ayak değil, sap, kitap halindeler; milimetre ile kı- | Iunan Maarif müşaviri Pehlivan ıldanıyorlar, hareketlerinin 'hepel:öı-| “kaimıştar. pl gülü ve ihtiyatlı; patlayıp bütün va- Havada çok muvaffak demircilik ve gonu berhava etmesi ihtimali olan | köyünde açılan ikinci devreye köyiler da. ir dinamit paketine de ancak bu de- ye a e A rece teenni ve heyecanla yaklaşılır; bir | tör. iedinden. gok allka, görmüş ginde bir tatlı seherle aydınlanıyor. Tek tük uyananlar, battaniyesini ve yastığını toplıyanlar, koridora çıkıp Açık pencere önünde temiz, serin ha- veya başlarını uzatanlar var... Pü rise yaklaşıyoruz. Kadın da uyandı; onu tahminimden daha güzel, daha genç bulduğum için büsbütün sevinç- beyim; lâkin aramızdaki sırrı açığa vurmamak centilmenliğinde bulunu- yorum, kayıdsız, tabii duruyorum. O da öyle, yüzüme bile bakmıyor, ta» mamile bitsraf... Bravo! Battaniyesini toplamağa “başladı. Birden gözlerim, üstünden örtüsü kalkan yere, sonra da yerde duran bir iskarpin “tekine İlişiyor ve bir kaynar sudur başımdan aşağı dökülüyor: Bütün gece, uyuyup uyanıp, içinde Ayağı da var xannile ileri geri diple- matik temaslara geçip hulül çareleri aradığım ve nihâyet muvaffak oldum ümidile sarıp sıkıştırdığım iskarpi- nin meğerse vücudla hiç bi ralâkası yokmuş; kadını dar gelen bu tek ayak- kabını, anlaşılan, dizlerine battani- yeyi örter örimez çıkarmış; ber şey, bilhassa iki vücud arasındaki o elek- irik cereyanı tamamile hayalimin icadı, tatlı bir vehim imiş! Adam sen de, ne çıkar, işte Paris! Hem, şimdi, kadın bana, ayağa kalktığı için - daha doğrusu aldan- miş olduğumdan dolayı - vücüdça hayli tenasüpsüz görünüyor. Ne ka- kar kısa boylu imiş ve beli kalın, omuzları çökükmüş... Bir şarap tüc- carınm karısı mıdır, bir protestan mektebi hocası mudır, yüzünde hulk yaya yer vermiyen bir diklik, kuruluk var! Başile kısa bir selâm verdi, gi- diyor: Mösyö Birteh eğiliyor, ben de onu taklid ediyorum ve o sırada uzak- laşan iskarpinlere gözüm İliştiği için ne-olsa, gene bir hiddet duyuyor, re- weransın boyunu tuzun tutan kadın putperesti arkadaşıma da aynca kı zıyorum. Paris! Gerdan bindiğimiz bir taksi oto- mobili - daha o zaman “İstanbulda hüsusi otomobil bile ancak tek tük « tenha bir takım caddelerden geçi- yor; hir takım caddeler ki hayalim. dekilerin yanında ufak, heybelsiz, Napoli ve Marsilyadakilerden farksız, hattâ denize civar olmadığından zevk- siz duruyor; hiç bir Tevkalâdelik, şah- siyet, hususiyet göstermiyor. Bu mu Paris? bu yayvan, yassı, dağsız, ya- maçsız, eski suratlı, bomboş şehir? Mahzun gibiyim. Hattâ Mösyö Birteh ile kendisini karşılamağa gelen ve kâtibi diye tak- dim edilen ihtiyar Fransız beni buvr öteline, — Gazeteci sıfatile tanıtıp ufak bir ücret tenzilile yerleştirdikten sonra ayrıldıkları zaman — derin bir yalnızlık, bir fütur duyuyorum; İstan- bulda bıraktığım Fecriâti arkadaşları» nı, bilhassa Yakup Kadriyi ve Müfid Ratibi, smıfında kalıp da yabancı ta- lebe arasında kalmış bir tembel mek- İzmirde büyük bir tütün yapılıyor İzmirde İnhisarlar Jdaresi tarafından bü yük bir tütfin deposu inşasına başlanmış ve inşaat bir hayli ilerilemiştir. Tübünün bakım ve İşlenmesin” mahsus tesisalı iktiva edecek Olan bu depo, memleketin muhtelif yerlerin- de inşa edilmiş olan bu yoldaki binaların en büyüğü ölup 3,000,090 Kilo istlab edebile- cek hacımda bulunacak, içinde 1,200 ssnele çalışabilecektir. Binanın fst katları işleme salonlarına, ait kat dn yemekhaneler, s0- yunma yerleri, revir, çocuk yüvasi gibi ame- enin tehvini hali ve sıhhati ile alükadaş tesisata tahsis edilecektir. Sart harabelerinde yeni eserler bulundu İzmir (Akşam) — Manisada Sart har rabelerinde yeni müteaddit eserler mey dana çıkmış, İzmir müzeleri müdürü B. Salâhaddin Kantar addir delilleri bulunan ve mabed zan- nedilen bir eserin müteaddit parçaları da meydana çıkmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: