2 EE İNE, e İn a Askere giden Fransız sinema artistleri Fernandel bu defa hakiki surette asker elbisesi giydi Jean Pierre Aumont Fransada umumi seferberlik ilân edilmesi üzerine sinema artistler. kâmilen askerlik vazifesini yapınağ koşmuşlardır. Bunların başlıcalar. Fernandel, Pierre Fresnay, Jeau Pi erre Aumond, Albert Prejan, Jean Gabin, Pierre Blanchar, Roland Taw- tain, Gübert Gil, Bernard Lancrettir. Bu artistlerden ekserisi muhtelif filimlerde asker rolü yapmıştır. Fer- nandel çevirdiği filimlerin yüzde doksanında nefer rolünde görülmek- tedir. Fernandel seferberlik üzerine askere gidince Avignon'a ogönderil miştir. İlk gün kendisini görenler «Acaba o mudur?, diye tereddüt et- mişler, fakat popüler artisti çabuk tanıyarak etrafını sarmuşlardır da Fernandeli görmek üzere kışla ci yarında beklemektedir. Albert Prejan tayyarecidir. Bunun için tayyare kuvvetlerine Jean Kiepura Lejyon Etranjere yazıldı Meşhur tenor ve sinema yıldızı Jean Kiepura birkaç ay evvel karısı yine sinema yıldızı Martha Eggerth İle birlikte Amerikadan Fransaya gelmiş ve Pariste yerleşmişti. Karı koca Fransada ayrı ayrı filimler çe- vireceklerdi. Bu sırada Polonya Kızılay cemiyeti Jean Kiepurayı bü cemiyet meniaa fana konserler vermek üzer re Polonya ya davet etmişti len ya olan tenor bu davı dem Varşovaya giderek bir pare lan birçok. konse mişti Kie pura Varşovadan sonra Polou- yanın büyük merkezlerini gezmiş, her larafta konserler vererek şiddet- Halk verilmesi * Paristeki Polonyalıların topla ntısında tenor şarkı söylüyor Fernandel | muhtemeldir. Jean Gabin birçok fi- limlerde zabit rolünü yaptığı halde seferberlikte nefer olarak orduya il tihak etmiştir. Diğer jön prömyeler de muhtelif noktalara gönderiimiş- | lerdir. Şimdilik bunlar cephe gerisin- İ de muhtelif merkezlerde talim yap- maktadırlar. Fransız gazetelerinin (verdikleri | malümata göre Fransada sinemala- | ra rağbet azalmamış, artmıştır. Ti. yatroların yüzde sekseni kapandığı, başka eğlence yerleri de açık bulun- madığı için halk sinemalara koşmak- tadır İ Diğer taraftan Fransada filim faa- İ liyetinin durmaması için bazı tedbir- ler alınıyor. Askerlik mükellefiyeti dahilinde olmayan erkek artistler fi- Tim çevitmeğe deram (edeceklerdir. | Yeni filimlerde erkeklerden (ziyade kadınlara rol verilecektir le alkışlanmıştır. Artist Polonya ta- arruza uğramazdan az evvel Parise dönmüştü. Polonya taarruza uğrayınca Kie- pura vatanın müdafaasına koşmak istemiştir. Fakat yollar kapandığın- dan buna muvaffak olamamıştır. Te- nor bunun üzerine Almanlara karşı harp etmek için Fransada Lejyon et- ranjere girmeğe karar vermiş ve ko- şup yazılmıştır, Bu sırada Fransada İ seferberlik ilân edildiğinden karsı i Kızılaya hasta bakıcı kaydedilmiştir. Bu münasebetle Paristeki Polonya- lilar büyük bir toplantı yapmışlardır. Toplantıda vatanperverane şarkılar söylenmiş, Klepura bol ve tatlı sesile , buna iştirak etmiştir, Profesyonel güreşler Dinarlı, Alman peki ivani ile karşılaşacak Şehrimzde bulunan profesyonel pehlivanlar arasında önümüzdeki Pazar günü son bir müsabaka dahâ yapılması tekarrür etmiştir. Müsaba- kaların alâkalı olmasını temin mak- sadile program tamamen değiştirik. miş ve geçen hâfta Tekirdağlı Hüse- yine mağlüb olan Alman güreşçinin Dinarlı Mehmed ile karşılaşması te- min edilmiştir. Dinarlının kendisin- den kilo itibarile çok ağır bir pehli- sabakayı yalnız Dinarlı - Alman kar- şılaşması olarak değil teknik ve kuv- vet çarpışması olarak kabul etmek lâzımdır. Greko-Rumen güreşinde büyük bir ihtisas sahibi olduğunu iddia eden Rus pehlivanı ise karşısına bu güreş- ten anlıyan bir rakib çıkamimasını istemiştir. Eskiden klüplerde güreşin bu kısmında da çalışmış olan Tekir- dağlı bu meydan okumayı kabul et- miştir. Profesyonel pehlivanlar ara- sında ilk defa olarak Greko - Rumen tarzında karşılaşmayı da bu vesile ile bu hafla göreceğiz demktir, Aynca geçen hajta berabere kalan Mülâyim - Habeş Tafari bu hafta tek- rar karşılaşacaklardır. Molla Mehmed ile Karadağlı Skoviç de yenişinciye kadar güreş yapacaklardır. Güreşle- rin tekrar karanlığa kalmaması için bu haftaki müsabakalara saat 14,30 da dan hazırlanıp Beden Terbiyesi umum gönderilen (İstanbul mıntakası bütçesi tasdik edilip gön- derilmiştir. 430 bin liradan ibaret olan bütçe- nin 250 bin, lirası yeniden yapılacak olan Dolmabahçe stadına sarfoluna- caktır. Mecidyeköyü, Süleymaniye ve İstanbulda yapılacak idman hazırlık sahaları ile Üsküdarda Anadolu klü- bü sahalarının tesisi için de bütçeye 100 bin lira konmuştur. İdman hazır- lık sahalarına derhal başlanacak ve lig maçlarından evvel klüpler emrine verilecektir. â Lig maçları hangi stadda yapılacak? 30 Eylülde başlıyarak olan lig maçları için saha sahibi klüp mu- rahhasları dün mıntaka merkezinde muhasebe müdürü B. Muhtar Uygu- run riyasetinde bir toplantı yaparak stad mukavelelerini İmazlamışlardır. Bu seneki lig maçları Fenerbahçe, Türk borcu Türk borcu X£. 'Türk borcu TIL Ergani 1938 W 5 ikramiyeli PARA ve ÇEKLER Londra 1 Sterlin 52125 New-York “ 100 Dolar 120 9025 Paris 100 Prank 296 Cenevre 100 Hivlgen Pr. nn 100 İsvw 29.515 Amsterdam (100 Florin 69 0075 100 Rayşmark — 100 Balga 2230 En o mn 100 — Prg 109 Çokoslorak Ke — Madrid 10) Pezeta - Varşova 190 Zioti .— Budapeşte 100 Pengo —- Bükreş 100 Ley Belgrad 100 Dinar Yokohama 100 Yen Btokholm 100 İsveç Pr. -— biorkova 100 Ruble — a Novarro Amerikaya döndü Holiyutun tanınmış artistlerinden Ramon Növarro iki filim çevirmek üzere Parise gelmişti. Son vakalar ve seferberlik flân edilmesi üzerine No- varro tekrar Amerikaya dönmüştüm, Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Rusya Avusturya rekabetinden isti- fade için Babıâlinin Sırbistanın büyü- mesini istemiyen Avusturyaya böyle bir yemleme takdim eylemiş olması istibad olunacak birşey değildir. Avusturya- nın da bu oltaya takılmağa meyyal olduğu Helferihin sözlerinden anlaşı- ıyor. Babıâli hesabına netice menfi çıkmış ise bu ancak Almanyanın da- ha o günlerde bir harbe girmeği mu- vafık bulmayışından ileri gelmiş ola- caktır, Harbin mevzii kalması için Ka- bineler arasında cereyan eden müza- kereler müsmir olmuştu. Fakat kalb- lerde tam bir emniyet hasıl olamı- yordu. Gerek Rusya, gerek Avusturya bi. rer mikdar askeri tedarikâtta bulun- muşlardı. Her ikisi ihtiyaten hazari tertibe rücu eliniyorlardı. Rusya ve Avusturyanın Balkan re kabetleri («Balkanlı müşterilerini yüze çıkarmıştı. Şimdi onlar kendile- rine en ziyade kim yüz gösterirse ona teveccüh edeceklerdi. Balkanlılar harpte gâlip gelmeğe başlayınca haklarında gösterilen te- veccühler de haddi aşıyordul İttihad ve Terakki hükümeti 1910 dan itibaren hıristiyanları ordu- ya almıştı. Ordunun harp kuvveti ve kabiliyeti bununla artmış değildi; bilâkis azalmış sayilabilirdi. Çünkü Osmanlı vatandaşlığı hissi gayri müs- Wim unsurların hiç birisinde yerleş- miş değildi. Balkan hıristiyanlarının hemirk oldukları milletler milli da- valarını, milli emel ve hırslarını istih- sale can fedasile uğraşırken bunlar elbette kuru bir Osmanlılık namına ve Türkler hesabına kanlarını dök- mek istemiyeceklerdi ve harp esnâ- sında kendi millettaşlarınm kazan- ması için ellerinden as, çok ne gelirse yapacaklardı! Ellerinden geleni o kadar yaptılar Ki - Arnavutların da Türklere iha- netlerinin inzimamile - bu muhare- bede Osmanlı orduları düşman mem- leketinde imişler gibi bir durumda kaldılar! Balkanlardaki ohiristiyan tebaa, hattâ büyük mikyasta müslüman Ar- navutlar Osmanlı ordularına karşı hasım gibi hareket ettiler. Demiryollarmda müstahdem Rum, Bulgar, Ermeni «Osmanlılar sevki- yatta ihanetlerin envaımı yapıyor- paşa harp meydanından babası Gazi Ahmed Muhtar paşaya çektiği bir telgrafnamede: (Kendi mülkümüzde değil, düşman memleketinde bulunuyoruz!) Diye yazmıştı. Kanunu esasinin icap ettiği müsa vat dolayısile silâh altına alınan hıristiyanlar ordudan silâhlarile kaça» rak düşmanlara iltihak ediyorlardı. Osmanlı karakolları üzerine arka» dan ateş ediliyor, köprüler dinamitle havaya uçuruluyordu. Alman ordusundan alâkasını kes- mek suretile Mahmud Muhtar paşa erkânı hârbiyesi heyetine dahil ola- rak harbe iştirak eden binbaşı Fon Hohvehter tarafından neşredilip bin- başı Kemal beyin (Türklerle harbe) ünvanile tercüme eylediği eser har- bin fena idaresi ve şark ordusundaki fecayi hakkında tafsilât ile doludur. Bu fecialara dair bir fikir vermek üzere bu hayırhah zatın yazdıkla rından ihtisar ile bazı parçaları nâkledişoruz: (Hükümet son dakikaya kadar har bi gayri muhtemel görmekte idi. Bu- nun delili de harp ilânından biraz evvel nizamiye efradını istibdal eyle mesidir. Bunun neticesi olarak ber taburda ancak 250 kişi kalmıştı. Harbiye Nezaretinde teşkilât bozuk muş, muhasamatın ilânından evvel mevcud olan intizamsızlık sonra maruf haddi aşmıştır. “Türk askerinin başında iyi kuman- dan bulunursa neler yapabileceğini ben bu harpte öğrendim. Harbi kay- MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIALİ 'Tefrika No, 102 Mahmud Muhtar paşanın bir telgrafı: Kendi mülkü müzde değil, düşman memleketinde bulunuyoruz beden Türk askeri değildir; ihtiyag« larını temin etmeden onları cepheyd sürükliyen kumandanlardır. 'Tahşidat ikmal olunmadan ve mevsimin en müsaadesiz zamanında taarruza geçlidi. Kırkkilise hezimeti bile başkumandanlığın nazarı dikka- tini celbetmedi. Asıl hata burada oldu, İaşe hususunun müşkülâtı, cüzü. tamlar arasında rediflerin çokluğu tehlike teşkil edeceği düşünülmedi, Kumaxda heyeti umumi vaziyete tamamile vakıf görünmüyordu; düş“ mana dair kâfi malümat elde edemi. yordu. l Rediflerde teçhizat kâfi değildi; ta- lim ve terbiye, disiplin mefkud idi, Zabitleri iyi değildi. Bunlar geldikle- ri yolların uzunluğu yüzünden yo- rulmuşlardı; iyi idare ve iaşe olun- muyorlardı. Abdülhamid zamanının bu eski askerleri asla bir mermi at- mış değillerdi. Mütecanis olmiyan bu teşkilâta verilen zabitlerin çoğu deruhde ettikleri vazifenin dununda kabiliyetsiz adamlardı! Efrad üzerin- de nüfuz ve tesirleri hiç menzilesinde idi. Kıtaların yürüyüşünde İntizam yoktu. Ağırlıklar yolları kapayordu. Hele redifler gezmeğe gider gibi iler- liyor, her adımda döküntü bırakıyor- lardı. Yürüyüş yapan kıtalar muha- cir kafilelerine benziyordu. Havanın fenalığı, gıdanın noksan- lığı, elbisenin uygunsuzluğu, ayakka- bılarının biçimsizliği ile tabütüvanı kesilen, fena kumanda edilen bu bi çareler harpte gâyri muntazam en- dahtlar ile hemen cephaneyi tüketi- yorlardı. Ersak ikınali için lâzımgelen ter- tibat lâyıkile alınmamıştı. Ne seyyar mutfaklar vardı; ne seyyar fırınlar. Cephane kolları kabiliyetli kuman- danlara tevdi edilmemişti. Her mu- harebede mühimmat arabalarının gö ride kalmasından dolayı topçuların mühimmatsız kaldığı görülüyor, cep- hane ikmal edilemiyordu. Pek çok yağan yağmurlardan ha- sıl olan çamura batmış arabalardaki mühimmat angarya neferleri vasıta- sile mevzilere getirilince yağmurdan şişmiş sandık kapakları çivileri tut- tuğu için açılamıyordu. Bu sebeple silâhı işlemiyen asker de ricat edi- yordu. Bunlar geçtikleri yerlerde rasgel- dikleri unsurları da sürükleyip götü- rüyorlardı. Ricatler esnasında kasabalarda, köylerde sokaklar arabalar, toplarla tıkanıyordu; beslenmiyen asker de- miryolu boyunca tesis edilmiş erzak depolarını yağma ediyordu. Yollar o kadar çamur idi ki araba- lar yokuşları kabil değil, çıkamıyoc- du, Pek çok köyler yandığı için soğuğa karşı barınılabilecek yer bulunamı- yordu. Odun yoktu. Demiryolunda temizlenmiyen mâ. kineler kullanılmaz hale geliyordu. Ehali ile kıtaların çekilmesinden hasıl olan kargaşalık o dereceyi bul- muştu ki trenlerin vakit ve zamanile işlemesine imkân bırakmıyordu. Has reket eden trenler tevakkufa mecbur olarak vakit kaybediyorlardı. Umumi sefalet içinde askerler za- bitlerini tehdid ederek yiyecek isti- Orduda tabibler az idi. Mevcudlar dn tıbbi malzemeyi nerede bulacak- larını bilmiyorlardı. Hiç bir tarafta emniyetli noktalarda su ve nakli edo- vatile mücehhez pansuman postala» ri tesis olunmamıştı, Müzadı taaffün ilâçlar mefkud idi, Yaralılar iki yö hut dört arkadaş tarafından ya kol tuğa girilerek, yahut omuza alınaraM arkaya gölürülüyor, bu yüzden ateş hattı zayıflıyordu. (Arkası var), | gr