Athenia vapuru nasıl battı ? Tahtelhahir vapur batarken suyun yüzüne Bakırköy bez fabrika- sında zehirlenenler Yemek, kaplar, su mühürle- nerek kimyahaneye gönderildi Haftalık piyasa Piyasa durgundur, ihracatın yeniden başlıyacağı ümid ediliyor çıkmış, bir müddet Dublin 6 (A.A.) — Havas ajansının muhabiri, dün Galway'da karaya çi- kan Athenia vapurunun süvarisi kap- tan James Cook ile görüşmüştür. Sü- vari demiştir ki: — Athenia'nın torpillendiğine şüp- he yoktur. Vapur zabitanından biri bir teleskop görmüş, birkaç dakika sonra da bir tahtelbahir suyun üstüne çık- mıştır. Tahtelbahir, Athenia'nın telsiz cihazını tahrip maksadile bir kere top Atıştir.» Yolcular neler anlatıyorlar? Londra 6 (A.A.) — Gazeteler, Athe- nia'nın torpillenmesi hakkında tafsi- lât vermektedirler, Bu tafsllât, Knute Nelson adındaki Norveç petrol gemi- si tarafından kurtarılmış olan yolcu- lardan alınmıştar. Glasgow ahalisinden Robert Gillan « adında bir yolcu şöyle anlatıyor: sAthenia'nın tahlisiye sandalların- da idik. Ay, ortalığı tenvir ediyordu. Birdenbire suların yükseldiğini ve Al man tahtelbahirinin meydana çıktı- gını gördüm. Torpillenen geminin bir mil ilerisinde bir müddet kaldı, fakat başka taarruzda bulunmadı. Iofilâk neticesinde Athenia'nın bü- yük salonunda bulunan birçok yolcu ile mürettebat telef oldular, Tam ye- mek zamanı idi. İçinde bulundukları tahlisiye sandalı kapaklanmış olan ve Knute Nelson tarafından kurtarılan bir müsevi karı koca, iki küçük erkek kardeşin sular tarafından alınıp gö- türüldüğünü görmüş olduklarım söy- lemişlerdir. Yolcular ve hattâ kadınlar, tayfa- nın tahlisiye sandallarını yerlerinden çıkarıp denize indirmelerine yardım etmişlerdir. Sandalların ekserisinin içine su dol. muştu. Denizden çıkarılmış olan bir kadın tahlisiye sandallarından birin- de otururken birdenbire «çocuğum» diye haykırarak kendisini denize atmış ve dalgalar arasında kaybolmuştur. Mürettebattan Glasgow'lu birisi in- filâk neticesinde yolcuların yüzde 25 inin telef olmuş olduğunu söylemekte ve şunları ilâve etmektedir: «Gemide birçok çocuk vardı. Her- halde çok feci sahneler olmuştur. Ço- cuklar sağa sola koşarak anaların, babalarını çağırıyorlardı. Bir kızca- gız, anasının, babasının öldüğüne şa- hid oldu.» bu sahneyi seyretmiş duğunu ve bir müddet sonra tahtelk bahirin su yüzüne çıktığını söylemek- tedir. Tayfa ilâveten şunları söylemiş- tir; — Neye uğradığımızı anlamadan tahtçibahir bizi torpilledi. Telef olan bir kızcağız, bir şezlongun üzerinde ya- tıyardu. Bir obüs kafasının yarısını alıp götürmüştü.» Dublin 6 (A.A.) — Athenia yolcula- rından kurtarılmış olan 423 kişi, dün Irlandada kâin Galway'a gelmişlerdir. Bupnlardan 12 si ağır surette yaralıdır. Birçokları vücudlerindeki yanıklardan muztarip bulunmaktadır. İnfilâk vu- kubulduğu sırada güvertede bulun- makta olan Amerikalı bir talebe, tor- pilin geminin baştarafının tam orta- sına isabet ettiğini gözlerile görmüş olduğunu söylemiştir. Athenia mürettebatının söyledikle- rine göre, torpil 800 ilâ 1000 yardadan atılmıştır, Boğulanlar 60 kişi Vaşington 6 (A.A.) — «City of Flinte ismindeki Amerikan vapurunun «At henia» yolcularından 200 kişiden faz- lasını kurtardığı Hariciye Nezareti ta- rafından bildirilmektedir. Bu suretle kayıb yolcular adedinin 60 a indiği kaydedilmektedir. Vaşington 6 (A.A) — City of Flint vapurunun kaptanı Athenla vapuru- nun torpillenmesi felâketinden kur- tulmuş olan 110 Amerikalı ile 100 kadar ecnebiyi gemiye almış oldu- ğunu Hariciye Nezaretine bildirmiş- tir Sahil muhafaza gemilerinden biri- si erzakı kâfi olmayan City of Flinte yiyecek ve içecek göndermiştir Sahil muhafızı servisi organı, iki sahil muhafızı gemiye Amerika ge- milerinin sulkasde yeniden maruz kalmaları takdirinde bunların imda- dına koşmaları için Atlas Okyanusu- nun işmalinde mevzi almaları emri verilmiştir. Bu gemilerin nerelerde mevzi alacakları malim değildir Vapurdaki altınlar Londra 6 (A.A) — «Daily Herald» gazetesinin bildirdiğine göre «Athe- nia» vapuru külçe halinde 5 milyon altın sterling taşımakta idi. Ağırlığı 30 tondan fazla olan bu altın külçe- lerinin yolcuları toplayan vapurlar tarafından kurtarıldığı zannedilmek- tedir. İstanbul Cümhuriyet Müddeiumumiliğinden: İstanbulda bulunduğu anlaşılan Gene Glasgow'lu diğer bir tayfa tor-| Artvin sorgu hâkimi Cemil Könenin Pil gemiye isabet eder etmez, bir du- | hemen memuriyetimize müracaatı man bulutunun gemiyi sarmış bulun. | ilân olunur. Tefrika No. 62 SEVİLEN KADIN Şüphesiz ki bu Bedrinin fena taraf- ları vard:. Lâkin bezi günler Suzana karşı iyi davranmıştı. Hele bu son gün gösterdiği haşin tavırları hiç bir za- man göstermemişti. Sarhoşluktan doğ- ma hiddetleri, şiddetleri geçici şeyler- di. Meryemcik ise, her zaman kendi- sine iyi bakardı. Döndüğü zaman hep masanın üzerinde bir kap yiyece- ğini ve ekmeğini hazır bulurdu. Son- ra biraz tatlı, yemiş filân olsa saklar, gizlice Suzana verirdi. Yanağını okşıyarak: «— Sen hepimizin küçüğümüzsün... Yel...n derdi, Bunları düşünerek tekrar göğsü bir hıçkırıkla kabardı. Meryem hep iyi muamele ederdi. Dİ- ğer taraftan «ablassı, ona cidden ab- lalık etmişti. Çocukluğunda pek iyi kızdı. Yalnız şu son seneler zarfında ahlâkı değişmiş, kötüleşmişti, Sebebi de malüm; Hastalığı!... Onun için Suzan kendisini mazur m şimdi kulağil işitmiş deği ” Nakleden : ( Vâ -Nü ) | aynine o da uğramış... Üstelik biri ge- | lip onu kurtarmamış. Ağzı bağlanırken | bilâkis kaçmış, gitmiş yanından!... «— Zavallıcık!» diye düşündü. Bütün bunlar dimağından geçerken Beyoğluna çıkmış, terzihanenin bu- İ | Junduğu sokağa gelmişti. Daima işle- dikleri arka kapıdan gölge gibi girdi. Fakat onun gelişini farkeden biri oldu. Az ötede, karşi kaldırımda muhte- şem bir otomobil dürüyordu. İçindeki adam, pencerenin yanında siper almış gibi, terzihanenin kapısından girip çı- kanları göz hapsine almiştı. Genç kızım yaklaştığını görünce, memnuniyetle başını salladı. «— Aferin!... -dedi. - Söylediği doğru imiş... Beni aldatmamış...» Sonra, şoförüne emir verdi: — Bami! - dedi, - Avukat Ferid be- yin yazihanesine gideceğiz! yas Ferid, İstanbulun en meşhur avu- katlarındandı, Galatada büyük bir handa muhteşem bir yazıhane ee Bakırköy bez fabrikasında otuz ka- dar amelenin hafif, on amelenin de oldukça tehlikeli bir şekilde zehir- lenmesi İle neticelenen hadise etra- fında Bakırköy kaymakamlığınca ve mahalli zabılasınca tahkikata devam edilmektedir. Muhtelif hastanelere yatırılmış olan on amelenin sıhhi vaziyetieri biraz iyileşmiştir. Bez fabrikasının işletme şefi, bu 28- hirlenme hadisesini dün bir muharri- rimize şöyle anlatmıştır: «— Biz amelemize yemeği kendimiz veririz. Ayni zamanda zmelenin içti- ği suyu da; fabrikaya altı kilometre kadar uzaklıkta bulunan (Veliefendi civarında bir membadan borularla getirtiriz. Dün akşam saat beşten son- ra; ameleden bazıları birer, ikişer evca ve İztıraplar içinde kıvranarak idareye müracaat elmeğe başladılar, Bu müracaatlar bir saatten fazla de. vam etti. Zehirlendiğini söyliyenler, kırk kişiyi bulmuştu. Bunlardan bir kısmını fabrikamızın revirinde teda- vi ettirdik. Diğer kısmını da-hasta- nelere sevk ettik, Hastanelere giden- lerin otuz kadarı ayak tedavisi yapı- larak evlerine gönderildiler, On kişi de yatırıldı, j Vakadan bittabi Bakırköy zabita- sile kaymakam B, Gafuru haberdar ettik. Kaymakam bizzat fabrikaya ge- lerek tahkikatla meşgul oldu. Zehirlenenlerden bir kısmı, su İç- tikten sonra bu hâle geldiklerini söy- lediler. Bir kısmıda yedikleri ye mekten şüphelendiklerini söylediler. Bunun üzerine gerek yemekler, ge- rek yemeklerin pişirildiği kaplar, ge- rekse Veliefendideki kaynaktan ge- Jen sudan alınarak mühürlendi ve be- rayi tahlil kimyahaneye gönderildi. Umumi kanaat, Veliefendiden ge. Jen bu suyun her hangi bir şekilde bozulmuş olabileceği merkezindedir. Maamafih bu bususta kati bir sey söylenemez. Hadiseyi mütcakip, su- yun gelmekte olduğu böruları mua- yene için, dalma bu işle meşgul olan bir ustayı gönderdik. Boruların bir yerinde patlak bulunduğunu göre- rek lâzımgelen tamiratı yaptı. Şimdi- ki halde hadisenin mahiyetini anla- mak için tahlil raporlarını beklemek- ten başka bir çaremiz yoktur.» İş meselesinden kavga Mardiros ve Mehmed isimlerinde iki kişi bir iş meselesinden birbirlerile kavga etmişler, Mehmed, Mardirosu demirle başından yaralamıştır. Polis, yaralıyı tedavi altına aldırmış, suçlu yakalanarak hakkında tahkikata gi- rişilmiştir. Vaktın pek erken olmasına rağmen, muntazam ve çalışkan olan Ferid, işi- nin başına gelmişti. Bir takım kâtip- ler, daktilolar, harıl harıl işliyorlardı. Patron bazı dosyaları tedkikle meşgul olduğu sırada, hademe: — Zatıâlinizi bir beyefendi gör- mek istiyor, efendim! - dedi. — Kimmiş? — Cemil Aciba bey. — Tabii, tabii... Buyursun. Gurbetten gelmiş arkadaş ellerini uzatarak, kollarını açarak İlerledi. Avukat da, ayni vaziyette, coşkunluk- la, odanın ortasına doğru yürüdü. — Demek kavuşmak mukaddermiş! — Eiç değişmemişsin, ayol. — Sen de, vallahi... Eskisi gibisin... — Anlat bakalım... Nereden geliyor- sun? — Dünyanın her tarafından... Bir- çok seyahatler yaptım... Avrupada, Amerikada... Fakat asl, bildiğin gibi, Mısıra yerleşmiştim. — En fazla orası mi hoşuna gitti? — Doğrusunu istersen hiç bir yer... Nereye gitsem, ne yapsam canım siki- lıyordu... Bir memleketi beğenmiyo. rum. — İstanbulu da m?... — İstanbuldan da ayrıldığıma göre, öyle olacak... Avukat, kanapede, eski Küre lar ye? ağ sü m m İİİ LELE LA .. S Beynelmilel vaziyet, piyasaya nasl / tesir yaptı? Bunu ifade etmek için, | ticaret yollarının kapandığını, lima. | nımızda ecnebi Yi eşyalar rını boşaltmadan muhtelif limanla- | ra hareket ttiklerini, gözönüne al | mak lâzımdır. Bu itibarla her hafta yazdığımız, İ haftalık piyasada yazımıza hiç bir mukâddeme ve tekrar yapmadan, doğrudan doğruya mevzuumuza gi- riyoruz: Cuma günündenberi İstanbul lima» nından, hiç bir memlekete ihracat yapılmamıştır. İstanbul ticaret: odası bu müddet zarfında yâlnız bir tek menşe şehadetnamesi muamelesi yap- mıştır. Bu da Cidde'ye ihraç edilen 200 kilo mikdarındaki kuru üzüme âiddi. Şimdiye kadar İstanbul limanı târihinde, bir kaç gün içinde ancak bu kadar malın ihraç edildiği hiç görülme- miştir. “Yalnız cuma gününden evvel Sovyet Ruzyaya pek az mikdarda deri sevk edilmiştir. Beynelmilel vaziyet dolayısile, Ak- denizle muvasalanın kesildiği ma- lümdur. Halbuki OKaradenizdeki ec- nebi limanları için hatıra hiç bir şey gelmez. Böyle olduğu halde, Roman- ya, Bulgeristanla da hiç bir ticari muamele olmamıştır. Piyasa ifade edilemiyecek derecede durgun bir devreye girmiştir. Son bir iki gün içinde ihracat piyasa» sındaki bu durgunluğu tadli eden havadisler işitilmiştir. İtalyan vapur. Jarının tekrar Türk limanları ara- sında seferlere başlıyacağı - haberi, ihracat ticaretine karşı, bir kapı aç- mıştır. Bu vaziyet karşısında İtalya-ile ti- caretimizin eskisine nisbetle daha ziyade. artacağına dair bir ümid vardır. Türkiye - Almanya ticari münase- betlerine de temas etmek lâzımdır. Bundan ziyan edenler çoktur. Dün de yazdığımız gibi, bir iki hafta evvel Almanlar piyasada ne bulurlarsa al- maktaydılar. Halbuki normal zaman- larda, Alman firmaları mal almak için, günlerce pazarlık yaparlardı. Bil. hassa Almanyadaki flatleri kontrol dairesi Türkiyeden ihraç edilen mal ların #iatlerine itraz etmekteydi. Se- nelerdenberi fiatleri kontril dairesi mallarımızın pahalı olduğunu iddia etmiştir. Son günlerde, Alman firmaları na- muna piyasadan mal alan, Almanlar, fiat meselesine temas etmemişlerdir. Ne bulurlarsa, flat sormadan satın almışlardır. Satın alınan malların arasında ku- ru ahlat armudu bile vardı. Kuru meyvacılarda, bayât kuru erik, pestil Junu tuttu, «ix Esrarını öğrenmek niyetinde de- gilim, emin ol..; Fakat doğrusunu İs- tersen Türkiyeden ayrılmanın sebe- bini bazı muammalara atfetmiştim... Çitlât bakayım, ne vardı? Birşey var- dı, değil mi? Misafir, omuz silkti, — Olabilir. — Esaslı birşey miydi bari? — İlâhi Ferid! İnsan ihtiyar baba- sını, vatanını, ahbaplarını ve aziz bil- diği herşeyi herşeyi terkeder de gidip yabanci memleketlerde yaşarsa, yep- yeni bir hayat kurarsa bunu elddi bir sebep olmaksızın yapmasına imkân var mıdır? — — Tabii... Haklısın. — Ben de, deli olmadığıma göre... — Dek değil, fakat delikanlıydın. İn. san © yaşlarda, çoşktn, hayalprest ve maceracı olur; ileri atılır, çılgınlıklar yapar... Ah, o yaşlar... Cemil içini çekti. — Ah, evet... O seneler... Sonra birdenbire kaşlarını çatarak; — Bunlardan bahsetmiyelim. O ma- xi bende çok acı hatıralar uyandırıyor. — E, arzu ettiğin bahsi sen aç öy- Jeyse... — Aziz dostum... Hem ziyaret, hem ticaret için buraya geldim. parçaları bulunur. Bu mallar da Al man firmaları tarafından satın ahn- mıştır. Bu Alman firmaları, piyasa- i dan bu şekilde mal aldıktan sonra, 31 ağustosta ticaret anlaşmasının müddeti dolmuştur. Şimdi bu malları satanlar, Almanyadan paralarını âlâ- mamışlardır. Bütün bu muameleler neticesinde piyasa, Almanyaya karşı alacaklı vaziyettedir. Alman menabiinden gelen haberle re göre, ticaret anlaşmasının müd- deti 30 eylüle kadar devam edecektir. Halbuki anlaşma 31 ağustosta dok muştur. Ticaret Vekâletinden alâkadar re#- mi dairelere yapılan bir tebliğde, an- laşmanın temdid edilmiyeceği bildi- rilmektedir. Ham madde müşkülâtı Beynelmilel vaziyetin ihracat piya- sasındaki tesirlerinden bahsettik. Şim- di de fabrikaların ne gibi müşkilât karşısında kaldığına temas edelim: Türkiyede bir kısım fabrikalar ham maddesini dışarıdan tedarik eder. Kancuk, deri, trikotaj, kumaş va saire... Bunlardan en ziyade müş- kilâta tesadüf eden kâuçuk fabrika ları olmuştur. Ellerinde ham kauçuk bulunmıyan bir iki fabrika işlerini yarı yarıya tatil etmistir. Diğer ta- raftan trikotajcılar da, iplik bula- mamışlardır. Bir çorap fabrikası da, Iplik bulamadığı için, faaliyetini tatl etmek mecburiyetinde kalmşıtır. Ek lerinde stok bulundurmamak gibi ih- tiyatsızca hareket eden diğer fabri- kalar da ayni müskilâta maruz kal mışlardir. Fakat Akdenizde ticaret yollarının yeniden açılması havadisi, bu müşkllâtı durduracaktır. Ameri- kadan ham madde elan fabr!kalar için, bu müşkilât muvakkat mahk yettedir. Bitaraflığını ilân eden mem- leketlerin vapurları her taraftan mal getirebilir. Beynelmilel vaziyetin âni bir surette değişmesi üzerine, orla- lıkta bir buhran olmuş, mutad se ferlerini yapan vâpurlar başka yerle- re gitmişlerdir. Fakat aradan bir kaç gün geçtikten sonra, yeni beynelmi. lel şeraite uygun olmak şartile, va- pur seferleri başlıyacak, gene ticari münasebetler tecessüs edecektir. Şu, bir kâç günlük vaziyeti, geçici addet- mek, endişe etmemek lâzımdır, Yiyecek maddeler Son günlerde, yukarıda bahsettiği- miz buhranın tesirile yiyecek madde- lerinin f#latlerinde bir tehavvül gö rülmüştü. Fakat dündenberi piyasa. da zahire fiatleri gene normal sevi- yeye gelmiştir. Mahsulü bol olan bir memlekette, yiyecek fintlerinin nor- mail seviyeye geleceği de tabii idi. Hüseyin Avni deki yerden bahsediyorsun. Onu ak mak Üzere teşebbüs ettiğim malüm. Vehbi beyin zevcesi satışa nasıl ran oluyor? Bu ismi söylerken dudakları titre- mişti, Avukat dedi ki: — Malüm ya, zaman... Ne kadar ol. sa para lâzım. Vakıâ serveti gene sağ- lam... Amma, bir dereceye kadar sâr- sıldılar, Vehbi bey müsriftir; avuçla para sarfediyor. Adeta serveti kemi- riyor, Metreslerine yetiştirmek lâzım, — Metreslerine!... Ha... Sahi... Bir İlalyandan bahsetmiştin... — Sayısı bir değil, beş değil, sultan Hamid kesilmiş, mübarek!... Avukate ları olduğum için biliyorum: Varidatı, daha ellerine almadan #arfediyorlar, Bir sıkışıklık, bir darlık oluyor. İşte meselâ bu sene bu satılınca biraz ferah- LUyacaklar. Şayed böyle bir muvaze- nesizlik olmasaydı, vekilleri bulunmam sebebile satışa mâni olurdum. Fakat... — Demek ki Vehbi beyde böyle bir satışı yapmak salâhiyeti var? — Bazı emlâki, şeraite bağlı olarak satabiliyor, Merhum amcam, Vehbi beyden nefret ettiği ve bu izdivaca &leyhtar bulunduğu için, onun serbes- tisini imkân dairesinde tahdid etmiş amma, büsbütün de elini ayağını bağ- Uyamamış. Bu adamın karısı üzerinde