Ahmed Sami Nerimanla evlendiği zaman çök mesut görünüyordu. Ne- riman güzel kadındı. Şıktı, çok İyi konuşurdu. İyi kalbli idi, Ahmed Sa- mi onu ilk gördüğü zaman sevmiş, kendisile evlenmeği aklına Koymuş- tu, Sonra karı kocanın hemen her ta- biatleri, bütün huyları birbirine uyu- yordu. Yalnız bir meselede birbirle- rinden son derecede ayrılıyorlardı. Mide meselesinde... Birisinin midesi pek alafranga, öetkinin de inadma son derecede alaturka idi. Midenin alaturkası, alafrangası olur mu? diyeceksiniz Olur, Neriman alafranga yemekler- den haoşlanırdı. Halbuki -tabiat bu ya. Ahmed Sami bunları hiç sevmez- di, Onun bayıldığı yemekler hep ala- turka şeylerdi. Patlıcan dolmaları, börekler, pilâvlar, yoğurtlu, sarmı- saklı bakla, işkembe çorbası vesaire vesaire... lâkin gel gelelim (Neriman da bunları ağzına sokmazdı. İşte bu yemek meselesi Ahmed Sa- miyi son derecede üzüyordu. Çünkü evde hep Nerimanın istedi- ğ) şeyler pişiyordu, Haşlama balık. lar, mayonezli yemekler, Ahmed Sa- minin bir türlü hoşlanmadığı Şşey- ler... Genç adam ne yapacağını şaâşır- mıştı. Dışarda yemek yemesine im- kân yoktu. Çünkü ber zaman karısı kendisini evde yemeğe beklerdi. Bu- nun İçinoda o hiç sevmediği ye- mekleri yemeğe mecbur oluyordu. Ahmed Saminin bir şey dikkatine çarpmıştı. Karısı Neriman tavla oyu- nunu pek ziyade seviyordu. Halbuki Saminin bu oyunla başı hiç de hoş değildi. Bir gün evde karı koca yalnız otu- rurlarken Neriman Ahmed Samiye: — Kuzum Sami, dedi, canım pek #ikılıyor, Gel seninle tavla oynaya- Yam... Ahmed Sami karısını kırmak iste- medi: “— Peki karıcığım... dedi, oynaya- him... Tavlanın başına geçtiler. Ne- Timan sordu: — Nesine oynuyoruz? Ahmed Sami dudak büktü: bir çift güzel ipekli çorap alırsın... Sen beni yenersen ne istersin? Ahmed Sami biraz düşündü. Ka. nsından ne istiyebilirdi? Bir kravat? Kravatları vardı, Başka? Başka? Bir. denbire gözleri parladı. Aklına gayet güzel bir şey gelmişti. Kansma: Ben seni yenersem akşama bir patlıcan dolması pişirtirsin?. Neriman şaşırdı: — Bu da nereden çıktı? dedi. Hem ben pathcan dolması pişirmesini bil- mem ki... — Annen bilir... Eski kadındır. Ondan öğrenirsin, Daha olmazsa be- raber pişirirsiniz. — Peki... Ahmed Sami çoktanber! tavla oy- namamıştı. Fakat işin ucunda patlı- can dolması olduğunu düşündükçe gayrete geliyor, oyunu büyük bir dikkatle idare ediyordu. patlıcan dolmasını hak etmişti. Tâkin Neri» man bir türlü bu mağlübiyeti haz medemiyor: — Ben beni yenesin ha... Sen be ni yenesin?.. Hayret doğrusu... Gel bir parti daha oynayalım... diyor. du. Ahmed Sami tekrar zarları eline âlırken karısına sordu: — Oynayalım amma nesine? — Ben seni yenersem öen yine bana bir çorap alırsın. Sen beni yenersen ne İstersin? — Akşama bir pilâv, pişirir misin? Neriman gülümsedi: — Çok tuhafsın Sami... dedi, ak. yama pilâvla patlıcan dolmasını na- sıl yetiştiririm. — Daha dünya kadar vakit var.. 4 de yalin. — Peki, aliyye. Ahmed Sami artık tavla başında akşama patlıcan dolması ile Şaka değil pilâv Oyun esnasında en berbad vaziye. te girdiği, mağlüp olacağı sıralarda gözünün önüne güzel bir sofra Üs. tünde patlıcan dolması ile pilâvı ge- tirince gayrete geliyordu. Nihayet Ikinci defa olarak karısını mâğlüp etti Arlık son derecede memnundu. Akşam patlıcan dolmasi He pilâv hazırdı... Ahmed Sami ken- di elle bol hiyarlı bir de salata yaptı." Biraların ucuzlayıp şişesinin 16 ku- mak kabil olamadı. Bunun için 29 luk küçük bir şişede rakı aldı. Artık keyfine diyecek yoktu. Yemekten sonrs Neriman: — Ben bu mağlübiyeti dünyada kendime yediremiyorum. Gel bir parti daha oynuyalım... dedi, Hemen tavlayı açtılar. Bu sefer Ahmed Sami atıldı: — Ben seni yenersem yarın terbi- yeli paça pişireceksin. Sen beni ye nersen ben sana bir çift ipekli çorap alacağım. Oulr mu? — Olur!.. Oyuna başladılar. Fakat bu sefer Ahmed Sami yenildi. Ertesi günü, daha ertesi günü hep böyle geçti. Ara- larında heyecanlı tavla maçları yapr- yorlardı. Ahmed Sami dalma oyuna başlarken sevdiği yemekleri İleri sü- rüyor, karısına: — Beni yenersem bunları isterim!. diyordu. Bir yandan gündüzleri tavla oyu- nunda ilerlemek için arkadaşlarile hususi maçlar yapıyordu. Şimdi Ahmed Sami tavla üstadı. dır. Evde bu yüzden İstediği yemeği Pişirtiyor. Arasıra tavlayı okşıyarak: — Bu benim velinimelim... diyor. Hikmet Feridun Es Akşamın neşriyatı Meşhur Arsen Lüpen Serisi resimli & büyük cild her cildin fiatı 80 kuruş Tevsi yeri: Akşam gazetesi Ankara caddesi Acımusluk sokak 18 numara Yüzde yirmi iskonto kuponu: Bu kuponu kesip «Akşam matba- Ası kitap servisine» getirir veya gönderirseniz fiatleri üzerinden size yüzde 20 iskonto yapılacaktır. Çocuğunuza Dadı İ | 1648 m. Türkiye Radyosu TAG, 1914m. 15195 Ke/a, 20Kw. Radyosu 182 Ke./s. 120 Kw. T.A.P.3170m0465Ke/. KG TÜRKİYE ŞAATİLE PAZARTESİ 4/9/939 1280 Program, 1235 Türk müriğ (Pİ), 13 Memleket aaat ayarı, sjans ve meteoro- 1oji haberleri, 13,15 - 14 Müzik (Karışık pi 19,05 Müsik (Senfonik pilk- Jar), 1830 TÜ Hai: Fani heyeti, 20,15 konuşma, 2030 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 2050 Türk mü- küsü «nce çayır biçilir mi?) 5- Tanburi Cemil - (Kürdili bicazkâr peşrevi, 6- Tan- najeş eylerim), 7 - Lemi - Kürdili hicazkâr şarkı (Bir kendi gibi selimi sevmiş), 8- Lemi - Kürdlli hicaskâr şarkı (Sazın gibi sinem dahi), $- Suphi Ziya Kürdili hicaz- kür şarkı (Bahçenizde bir gül olsam), 10- Vasi - Kürdili hicazkâr saz semaisi), 2180 Konuşma (Doktorun saati), 2145 Neşeli plâklar - R., 21,50 Müzik konuşması (Ce- vat Memduh), 7205 Müzik (Küçük orkes- tra - Şef: ere Aşkın), k Alvis Pacher- . Hermann Dos- dağlarının şarkı danslarından potpuri, 6“ Mannfred Bir karnaval Hülyası - İntermezzo, 7- Drigo Esmeralda Baletinden ağır vala, N. 3, 23 Bon ajans haberleri, ziraat, esham ve tah- vilât, kambiyo nukut borsam (fiat), 7320 Müzik (Cazband - PL), 23,55 - 24 Yarınki program. BULMACAMIZ LERE 7 — Avrupa ile Asyayı birbirinden ayı- ran sıradağlar - Sevda, 8 — Bir nevi içki nuş eyleme, 9 — Emilmiş - Bl çırpma, Valide 10 — Karanlık - - Bıtmanın baş- Tangicı. Yukardan aşağı: 1 — Tehayyül et. 4 — Edebiyatin meşgul olan - Taharri, 3 — Ekşimiş hamur - Zikreden, 4 — Reklâmcilik. 5 — Tersi sürattir - Kamer, 6 — Gölge - Kampana. 7 —'Tersi bayağıdır - Katre. 8 — Beyoğlu cihetinde bir semt - Şüphe, 9 — El ile temas etmek - Sahip. 10 — Komşu bir hükümet - Telkin, Geçen bulmacamızın halli Boldan sağa: 1 — Halat, Kova, 3 — Oyun, Bikes, $ — Ragıp, Tra, 4 — Trak, Tarik, 5 — Ültümu- tom, 4 — Ma, Yazver, 7 — Maile, Ağa, 8 — Kaz, Ör, 9 — Mayisizo, 10 — Krater, Ek. Yukarıdan aşağı: 1 — Hortum, Kik, 3 — Ayarlama, 3 — En süratlı ve en ucuz vasıladır. Lügat, Azma, 4 — Amikiyi, At, 5 — Maliye, 8 — Taze, İr,7 — Ki, fı, İa 8 — Oktrova, 9 — Verimegöre, 10 — Asak, Ravok, Tapu ve Kadastro Umum Müdürlüğünden : Çubuk kazasının kadastrosu yapılacaktır. 2613 sayılı kadastro ve tapu tahrir kanununun 8 inci maddesi mucibince keyfiyet gayri menkul 66 de malüm olmak üzere ilân olunur. (4241) (6918) Yüksek Iktisat ve Ticaret Mektebi Eksiltme Komisyonundan : Kriple maden kömürü KU Muhammen bedeli Muvakkat teminat Lira lira Ku 1185 88 025 Yüksek İktisat ve Ticaret mektebi için satın alımacak yetmiş ton kriple maden kömürü önümüzdeki eylâlün 16 ncı Cumartesi günü saat onda ihalesi yapılmak üzere açık ekslitmeye konmuş, kömürün bedeli ile muvakkat temi- Bant heniz bir, Akşama kadar 1 ” era eyiiek imren nalı yukarıda gösterilmiştir. İsteklilerin şartnamesini görmek için Bultanah- 'Tefrika No, 51 Yazan: İskender Fahreddin Türk akıncıları reisin sözlerini başlarile tasdik ederek yürüyorlardı (Fırat) gözünün önünde parılda- | A — Gözünüzü dört açınız... Burs- lar tekin değildir. Helvanlar güzel kadın düşmanıdırilar. Nöbetçiler gülüşüoyrlardı. (Fırat) tekrar başını deveye da- yadı. Artık uykusu İyice kaçmıştı. Kendi kendine düşünüyordu: — Bana bu hançeri uzatan Taşbi- lek olmalıdır. Biraz önce onu kızdır. mıştım. Ortalık sakinleşince benden intikam almağa geldi. Alacağı olsun o sinsi tilkinin. Cariyeler o gece (Fırat) la epeyce alay etmişlerdi. * “ «Ben, sevdiğim kadına el kaldırmam.. » Ertesi sabah erkenden yola çık- talar. Cariyeler, Helvanlar arasından bir kazaya uğramadan ayrıldıklarına se- viniyorlardı. Urman, yolda arkadaşlarına: — Ne iptidai, ne vahşi bir kavim, diyordu, insan güzel kadını - güzelli- Bi bir suçtur diye - öldürür mü? Küfe valisi bu kabileyi nasıl oluyor da gör- | Çok acıyorum doğrusu bu kabilenin ka- dınlarına. 'Türk akıncıları, reisin sözlerini baş- larile tasdik ederek yürüyorlardı. Bİr aralık Taşbilek te lâfa karıştı: — Bu gece sıkı tedbir almasaydım, İraktan aldığımız cariyelerden hiç birisi sağ kalmazdı. — Bize de yaparlar mı dersin? . — Yaparlar mıydı demek te lâf mı? Biz uyurken, kadınlar arasında bir gürültü koptu. (Fırat) m sesini duydum: «İmdadiz diye bağırıyordu. Fakat, nöbetçilerimiz koştular, kim- seyi göremediler. — 'Tuhaf şeyl Bana neden haber vermediniz? — Boş yere uykunuz kaçmasın — Kızlar tamam, değil mi? — Evet, Piratla beraber on beş. — On beş mi dedin? — Evet, — Bir fazla söyledin! — Şüphesiz beğenecek... Hattâ delicesine sevecek. Yurdumuzda (Fi rai) ın eşine raslamadım ben şimdi ye kadar. — Hakkınız var. Ben de raslamâ- dam. (Firat) hem çok güzel, hem de çok cesur bir kadın. Fakat, (Can) bey kendini Leylâya öyle kaptırmış ki.. ondan . ayrılacağını ummuyo- rum. — Hâlâ seviyor mu zannediyorsun onu? — Evet. Biz yurddan aynidıktan sonra, kendini büsbütün ona kaplır- miş.. dağlardan şehre inmez olmuş. — Bim söyledi bunları sana? — Bize çamaşırlarınızı getiren Du- ran söylemişti. — Keşki onun başını vurınadan söylseydin bunları bana. Duran'i sorguya çeker, biraz daha malümat alırdım. — Bana itimad ediniz... Duran bâ- na her şeyi söylemişti. (Can) bey anasını bile ancak haftada bir kere görüyormuş.:. Gece gündüz Ur dâ- ğında yatıp kalkıyormuş. Urman başını. sallıyarak, ayağının ucile atının karnına dokundu. At se- ğirtti.. Taşbilek geride kaldı. Urman'ın canı sıkılmıştı. "Taşbilek, kadınlar kafilesine ka- rıştı. Ve atını (Fırat) m devesine doğru sürdü. (Fırat) Taşbileğin kendisine yak- Jaştığını görünce dayanamadı., başı- m uzattı: — Cenbiyeniz çok parlak.. yeni mi bilettiniz? Diye sordu. 'Taşbilek dudağın: bükerek: — Ne demek istediğini anlayama- dım, dedi, sen benim cenbiyemi ne- reden gördün? — Bu gece onu benim göğsüme saplamak istiyen sen değil miydin? Hain, şimdi ne yüzle yanıma soku- luyorsun? — Canım, insan sevdiği bir kadına el kaldırır mı? Her halde Helvanlar- dan birinin #sarruzuna uğramıssın sen? — Develer beğırmasaydı, ölüyor- dum... Helvanlar içimize kadar nasıl girebilirdi? Bu, bir yabancı eli de ğildir. — Aldanıyorsun, Firat! Nöbetçi- ler, gözcülerimiz uyanıktılar. İçimize bir yabancının girmesine imkân yok- tur. Başka kim yapabilir bu işi? — Kim mi yapabilir? Sen... Ben- den İntikam almak istiyen sen değil ? 'Taşbilek hiddetlendi: — Benim soyumdan hiç kimse ka dma el uzatımamıştır. Atalarım, se- vinçli günlerinde olduğu kadar isti raplı günlerinde de eşlerini incitme» mişler, boş tutmuşlardır. Senden hoş» lanan bir erkek, nasıl olur dâ sana el uzatır... seni öldürmek ister? Kimdi öyleyse beni bu gere hançerile tehdit eden adam? — Bilmiyorum. Ve buna inanmak ta istemiyorum, Fırat! Dedim ya, içi- mize bir yabancı girmemiştir ve gi. remez. — Fakat, bana itimad et. ben rüya görmüyordum. Henüz uyumamış tam., gözlerim açıktı. — İyi amma, yorgundun. uyku- suzdun! Belki bir hayalet görünmüş- tür sana! — Hayır. hayır. bayalet değildi, Kuvvetli bir el. ve parlak bir cenbi- yy Üzerime doğru uzanır. devemin bağırmasile birdenbire Başım süratle kaldır- dım, fakat Matan göremedim. 'Taşbilek düşünüyordu. Acaba kafile arasında Tahirin öcünü almak istiyen biri mi vardı? —sen merak etme, Fırati dedi, ben bu gizli eli bulmağa çalışacağım, Önümüzde daha on beş günlük bir yol var, Eğer aramızda senden İnti- kam almak istiyen yabancı biri var. sa, onu mutlaka yakalar, kafasını ko parırım. o nil fin alis dan Gitme eek e