13 Ağustos 1939 AKŞAMDAN AKŞAMA Taaddüdü ü zevcat Nüfusun çoğalması için Fransızlar bu çareyi bile düşünüyor Gözlerime inanamadım.. Ağzım açık hüfusunun artması için baş vurulma- Sı muvafık bir çare midir?» diye müna- kaşa ediliyor. Malüm: Ren sahillerinin sağında, ya- ni Almanyada, çocuk doğumu alıp yü- rüyor, Halbuki solunda, gerisin geri gidiyor. Onun için bu memleketin ahalisi, azlık haline düşerek rakiple» ri tarafından ezilmek korkusile «aman, ne yapıp yapıp artalım!» kaygusunda- Jar... Mer türlü çare mütalâa edili- yor. Şimdi de bu... Mehaz zikredeyim: Le Journal de la Femme'ın 28 tem- muz 939 nüshasında, dört sütun Üze- rine, iri serlevhalarla «Poligami te- vellüdat için çare midir?, suali ileri sürülüyor. Bir Fransız profesörü, « ki gayet ra. bıtahı, muvazeneli bir zatmış- nüfus çoğalmasını erkeklerin çok zevce al- maları yolile temin etmeği teklif eyli. yor! Diyor ki: «Şahsi tecrübelerimle biliyorum, Fransız cemiyetinde çok karlılık esa- Sen ekser erkeklerin vaziyetidir. İyisi mi bunu kanuni bir hale sokalım. Böy- lelikle bu o birleşmelerden semereler hasıl olur; yani çocuklar doğar.» Fransız kadınları buna isyan etme- dahi olsa- münakaşa mevzuunu gaze- telerine koymuşlar. Halbuki biliyoruz: Daha düne ka- dar garpte, çok zevcelilik, cürümlerin, ahlâksızlıkların en büyüğü sayılırdı. Bir adama: — Poligam (çok karılı!) demek, en büyük küfürler arasmdaydı, Mattâ Amerikaya girmek isteyen müslümanlara: — Kaç karınz var? - diye sorar. larmış; monogam (yani bir evli) oldu- Eunu söylemezse memlekete almazlar. mış diye meşhurdur. Eski nesillerimiz ne kadar dedikodu Mevzuu olmuştu. Hikâyedir, anlatırlar: Pariste bir "Türke sormuşlar; — Kaç anneniz var? — Sizin kaç babanız varsa,, - diye cevap vermiş, İster misiniz, sabık minderlerin mo- dern divan olması, sinilerin ve hamam taslarının salon süsü halini alarak av. det buyurması kabilinden çok zevceli hayat da, asrilik, yenilik, moda sure- tinde, tellenip pullanıp garp yolile farka dönsün?!.. Herkes de buna: — Ne yapalım... Zaruret... Meselesi. - diye katlansın? LAtife bu ya... Buna gülünür.. Fakat şaşılacak şeydir: Silâhlanma ei derken silâhlanacak adam re , milletleri ne garip şeyler dü- Şünmeğe sevkediyor. i (VANü) imisasanan ananasasasaanananssnaze Polis Etem mahkü oldu Geçenlerde Pangaltıda bir tütün. Cüyü, beyanname vermediği için ceza» landırmakla tehdid ederek on lira rüş- Yet almaktan maznun polis Etemin Muhakemesi dün asliye ikinci ceza mâhkemesinde yapılmıştır. Muhakeme Beticesinde Etemin bu şekilde rüşvet aldığı sabit görüldüğünden bir sene mn hapsine karar verilmiştir. ak aldığı paranın az olması suç- Ju lehine cezayi hafifletici sebep ma- biyetinde görülerek hapis cezası altı İse . Etem üç ayda me- muriyetten, mahrum kalacaktır, Samsun lisesi resim sergisi Eminönü Halkevinde Samsun Hsesi resim sergisi açılmıştır, Hergün sergi kanin. Yolcu salonu Ancak dört ay sonra ... . . bitirilebilecek Galatadaki ye yolcu salonunun biran evvel hazırlanması için azami faali- yet sarfedilmektedir. Denizbankın son zamanlarında hayli betâetle ilerliyen inşdat, Limanlar umum müdürlüğü kurulduktan sonra epey inkişaf etmiş- tir, Şimdiki halde salonun dış kısım- ları hazırlanmış gibidir. Münakalât Vekil bay Ali Çetinkaya, Ulmanlar umum müdürü bay Raufi Manyas'dan, salon inşaatının niçin ilerilemediğini sormuş, aldığı cevap- ta, ekseriya Vekâletle temas edilme- den İstanbulda halli mümkün müş- külleri bertaraf edecek birkaç salâhi- yettar mesai arkadaşı bulunduğu tak- dirde sürat temin edileceği kanaatine varmıştı. Bu maksadia şehrimize üç mühendis gelmiştir. B. Behcet, Safiyettin, ve Mahirden ibaret olan müşavir mükendis heyeti, çalışmaları- na devam etmektedir. Bütün mesaiye rağmen, yolcu ralonunun Cümhuri- yet bayramına yetişemiyeceği anlaşıl- mıştır. İnşaatın ancak dört ay zarfın. da biteceği tahmin edilmektedir. Çocuğu dövd Taksimde Yenişehird on yaşlarında Hasan isminde bir çocukla seyyar pi- lâvcılık eden Ömer bir para meselesin- den kavga etmişler, pilâvcı çocuğu dö- vüp yaraladığından polisce yakalan. Şehrin temizliği Sokağa çöp atanlara karşi sıkı tedbirler alınıyor Eskiden şehrin bazı mahallelerine çöp arabaları ancak haftanın muay- yen günlerinde uğradıkları için bir- çok binalar, çöplerini sokağa atıyor- lardı, Son zamanlarda belediyece alı- nân tedbirler sayesinde şehrin her tâ rafında her eve hergün çöpçü uğra- maktadır. Fakat bazı evlerin, bilhassa dükkânların arabalar çöpü alıp gite tikten sonra çöplerini sokağa attıkla. rı görülmüştür. Sokakları temiz tut- mak için sarfedilen gayretleri akim bırakan bu harekete mâni olmak için sıkı tedbriler alınması zabıtaya tebliğ edilmiştir. Sokağa çöp atanlar, şiddete le ceza göreceklerdir. Bundan başka yaz mevsimi müna- sebetile bazı temizlik âmelesinin işle- rini terkettikleri görülmüştür. Bele- diye bu vaziyeti nazarı dikkate alarak temizlik amelesi ücretlerini yaz ây- larıma mahsus olarak arttırmıştı. Bu- na rağmen amele harman münasebe- tile köylerine dönmek istediklerinden belediye amele tedarikine güçlüğe tesadüf ediyor. Belediye, şehrin temiz- lik işlerinin sekteye uğramaması için temizlik amelesinin vazifelerini ter- ketmelerine mâni olacak tedbirlerin alınması alâkadarlara bildirilmiştir. 33 Polonyalı talebe geldi Şehrimize 33 kişiden ibaret bir Po- tonyalı talebe grupu gelmiştir. İzci kıyafetile seyahat eden bu talebe Ge- Jatasaray lisesinde misafir edilmişler- dir, Talebe, öğle yemeklerini belediye kooperatif lokantasında yemişlerdir. Talebe grupu, Polonyanın her lisesin- den birer talebeden mürekkeptir. m e Küçük kavgacının marifeti Sarıyerde oturan bayan Nazmiyenin yedi yaşlarıdaki çocuğu Abdullah; o semtte on dört yâşlarında Selim İs- minde diğer'bir çocukla kavga etmiş, bu sırada bayan Nazmiye araya gire rek bunları ayırmak istemiştir. Bu sefer Selim, eline geçirdiği İri taş parçalarını ana oğulun üzerine atmıştır. Atılan bu taşlarla her ikisi de başlarından ehemmiyetli surette , Polis, bu yaramaz carihi yakalamış, yaralananları da, te- dari altına aldırmıştar, AKŞAM ŞEHİR HABERLERİ Karilerimizin mektupları Kalamış iskelesi Kalamışta oturanlar bilir: Bus ranın iskelesi ddeta bir gezinti yeridir. Üzerine binlerce insan birikir, vapura binerler, yolcu beklerler, yahud sadece denizi . Hattâ buradan derin sulara balıklama allıyanlarda olur. (Hele pazarları iğne atsanız | yere düşmez.) İskelenin ortasında, affeğersi- niz, bir apteshane var: Seneler» denberi, oradan geçenlerin bur- nunun direği kardır. Bu kötü ahşap binayı modern- leştirmek elbette kabildir, Fakat o zamana kadar da, günde birkaç nöbet bir kaç kora su dökülemez mi?,.. Deniz oracıkta... Kalamışlılardan bir grup Meçhul bir adam Kasımpaşada Mehmed ismin- de bir genci bıçaklayıp kaçtı Bursada Morinos fabrikasında ame- lelik eden on sekiz yaşlarında Mehmed isminde bir çocuk, dün İstanbula gel- miş ve Deniz Gedikli erbaş mektebine kaydolunmak üzere Kasımpaşaya geç- miştir. Mehmed, muamelesini yaptır- mak üzere mektep önünde dururken meçhul bir adam yanına sokulmuş ve hiç bir söz söylemeden bıçağını çeke- rek Mehmedin üzerine atılmış, kalbi altından yaralamıştır. Neye uğradığı- ni şaşıran Mehmed olduğu yere yıkıl- mış, meçhul carih de o aralık savuşup gitmiştir. Mehmed, derhal Deniz has- tanesine kaldırılmış, orada ilk tedavi- sı yapıldıktan sonra Beyoğlu hastâ- nesine nakledilmiştir. Mehmedin yarası tehlikei olup ha» yatından ümid yoktur." Kendisini vu. ran adamın kim olduğunu tanımadı. ğını söylemektedir. Pasif koruma Komisyon cak tedbirleri bitirmek üzeredir Dahiliye Vekili B. Faik Öztrak dün sabah refakatında Vli B. Lütfi Kırdar olduğu halde Metro hanına gitmiş ve Elektrik, Tramvay, Tünel umum mü- dürü B. Muslafa Hulkiden Elektrik, Tramvay ve Tünel işletmelerinin pasif koruma tecrübeleri etrafında alacak» ları tedbirler hakkında izahat almış ve bazı talimat vermiştir. Pasif koruma tecrübeleri arasında hava hücumlarına hedef teşkil etme- mek için ışıkların söndürülmesi ted- biri de vardır. Hava taarruzlarına karşı pasif koru- mâ komisyonu dün de vilâyette bir toplantı yapmış ve Trakya manevra- ları münasebetile mefruz hava taar- Tuzları karşısında alınacak tedbirleri tesbit etmiştir. Iöağustosta başlı yacak manevralara pek az zaman kal. dığından alınacak tedbirleri ikmal et- mek üzere komisyon «tatil olmasına rağmen - bugün ve yarın da içtima ede- Komisyon, pasif koruma tecrübeleri esmasında tayyarelere hedet teşkil et- memek üzere şehirde sokak lâmbala- rile otomobil, ve olobüslerin maskelen- mesi etrafında da bazı kararlar ver- miştir. Bu maskelenme işinin teferrü. atı bugün, yarın tesbit edilecektir, Pasif koruma tedbirlerinden mak. sad, mefruz âni hava taarruzlarına karşı hazır ve mücehhez bulunmak olduğuna göre bunların vukuunu vil. lâyet kendi vasıtalarile öğrenecek ve ona göre korunma tedbirlerine teveğ- Eminönü meydanı Caminin önü süs- lenecek, setler Yenicaminin meydana nazir kısmı- nın duvararına öledenberi cami inşa- atında kullanılan küfik cinsinden taş- lar döşenecektir. Ayni zamanda Emin» önü meydanının zemini ile Yenicami. nin etrafı ayni seviyede olmadığından caminin önüne sedler ve taras yapıla» cak bu taras renkli taşlarla süslene- cektir. Bundan başka caminin etrafındaki sedlerle biri Balıkpazarı, diğeri Ye nicami kemeri, üçüncüsü de Şirke- ti Hayriye saatinin bulunduğu yer hi- zasına inilmek üzere üç merdiven ya- pılacaktır. Caminin meydana bakan ve sed ha- line getirilecek yüksek kısmı, yani şim- di körüden gelen nakliye vasıtaları- run geçtiği yol tamamile yayalara tahsis edilecek, buna mukabil otomo- biller, otobüsler ve arabalar da mey- dandan Mısır çarşısının Balıkpazarı kapısı önünden geçeceklerdir. Meydanın ortasında ve şimdi Şirke- ti Hayriye saatinin bulunduğu mevki- de bir yeşillik tesis edilecektir, Meydan İleride Bahçekapısına doğru tevsi edi- ince ahiren yıklırdan eski Emin önü hanı arsasında bir yeşillik daha vücude getirilecektir. Para kaçakçılığı Gümrük muhafaza memurla- rı mühim bir kaçakçı şebekesi meydana çıkarmışlar Gümrük muhafaza teşkilâtı, dün, çok mühim bir kaçakçı şebekesini meydana çıkarmışlır, Atinada bulunan Zarifi adında ta» nınmış bir döviz kaçakçısının İstan- buldaki şerikleri vasıtasile para korür ma kararnamesine aykırı hareket et- tiğini haber alan Gümrük Muhafaza başmüdüriyeti her şeyden evvel şehri. mizdeki şebekeyi keşfetmeğe karar ver- miş ve bu maksadla takibata girişmiş- tir. Uzun araştırmalardan sonra Zari- finin şehrimizdeki şürekâsının izini keşfeden muhafaza memurları, evvel. ki gün cürmümeşhud tedbirlerini ala- rak kaçakçı şebekesini tarassuda ko- yulmuşlardır. Herşeyin yolunda git- tiğini hisseden memurlar, dün, Bey- oğlundaki kaçakçı yatağında bir ara- ma yapmışlar ve mühim evrak elde et- mişlerdir. Bulunan vesikalara göre, Zariti'nin İstanbuldaki şerikleri iki üç senedenberi yüz bin lUrayı müte- caviz muamelât yapmışlardır. Para kaçakçıları, dün adliyeye verilmişler» dir. İki ayağı da kırıldı Çatalcanın Kocrakaç köyünden Hü. seyin oğlu İsmail, dün öğleden sonra Çatalcadan İstanbula doğru asfaltta ilerlerken, bir virajda 3681 plâka nu- maralı kamyonun sadmesine maruz kalmıştır. Çarpma neticesinde İsma. ilin iki ayağı da kırılmıştır. Yaralı, cankurtaran otomobili ile Gureba has- tanesine getirilmiştir. Zehirli gazdan bayıldı Dün limanda bir vapurdan kereste çıkarılırken tahmil ve tahliye amele. sinden biri kerestelerden intişar eden zehirli gazlarla tesemmüm ederek ba- yılmıştır. Amelenin ifadesi alınamadı. ği için hüyiyeti anlaşılamamış, baygın bir halde hastaneye kaldırılmıştır. Va ka etrafında tahkikat yapılmaktadır. Alpulluda trenden düştü Kumkapıda oturan Garbis adında biri evvelki gün trenle Alpulluya git- miş, orada kazaen trenden düşerek tehlikeli surette yaralarmış- tır, Yaralı Garbis İstanbula getirile. Sah'fe 3 SOHBET Edebiyat VAHDET, — Klassikler indinde sa- natte «intihap» zarureti vardır. Ev- velce tayin ettikleri mevzuğun ve ka- hbın sanırları içinde kalmak, onların müsaade ettiklerini mümkün olduğu kadar mükemmel bir şekilde söyle- mek, fakat yalnız onu söylemek İs- terler, Eserlerine kendilerini katma dıkları iddia edilir. Kabil mi? İnsan oğlunun, parçaları tabintte, veya etra» fında, esascn mevcud olmuyan bir şeyi etmesi ne kadar imkânsız rinde kendilerini tam olarak göster- mezler; bunun içindir ki onların eser- lerinden şahıslarına intikal etmek, ka- bil değil denecek derecede müşküldür, Yeniler ise kendilerini, eserlerinin yalnız bütününde değil, her parçasın- da tamamile göstermek isterler. Söyli- yecekleri ne varsa hepsini birden söy- lemek... Yazdıkları her kitap, sanki ilk ve son kitaplarıdır; onun, bayattaki bütün tecrübelerinin mahsulü olma sını isterler, Bunun içindir ki zamanı- mızın her romanında, her tiyatro pi- yesinde (tiyatro piyesi yazmanın ka- bil olduğu nisbette) bir şehadet (tömoignage) hâli vardır; Fakat me- seleleri, endişeleri, derdleri çok olan bir devirde yaşıyoruz; günden güne ciha- nın ve her ayrı cemiyetin manzarası değişiyor; meseleler karşısındaki vazi- yetimiz hep bir kalmıyor; en esaslı, en billürlaşmış sandığımız kanaatleri- mizde birtakım nuünce'lar hasıl olu- yor. Bütün bunları göstermek ve mü- temadiyen vaziyetimizi tayin etmek lâm geliyor, Kitapların günden gü- ne büyümesinin, uzun uzun, cild cild romanlar yazılmasının sebebini, ben- ce, bu ihtiyaçta aramalıdır. Tiyatro piyesi yazmanın kabil oldu» ğu nisbette... Bu şartlar içinde tiyatro piyesi yazmak pek kabil değildir. Çün- kü tiyatro piyesi öyle çok uzun ola- maz, sınırlari dardır, ber şeyin söy- lenmesine müsaid değildir. Zaten ba- kın, bu zamanın tiyatro piyesleri, ge- çen asırlardakinden çok azdır. Bunu sinemadan bilenler var, Hayır; zama- nımızın iyi muharrileri tiyatrodan ka» çıyor; onu, bütün istediklerini söyle- mek için kâfi bulmuyor, Pek nadiren, 0 da asıl eserlerinden ayrı bir işle biras vakit geçirmek, biraz oyalanmak ister gibi, bir dram veya komedin yazıyor- Jar, Hep romanı, sınırları genişlemiş, içine tenkidi, essai'yi, siyasi makaleyi de almış olan romanı tercih ediyorlar. Zamanımızın bütün eserleri, hiç ol- mazsa en ehemmiyelili, en röprösen- tatif olanları gerçekten uzun mu? Me- selâ Andrö Gide'in, Vİmmoraliste, la Porte ötroite gibi kısa, küçük röcit'leri zamanımız hakkında şehadet etmiyor mu? Muharririn şahsiyeti o dar çer- çeveler içine sıkışacak kadar basit mi?... Şüphesiz hayır; Andr Gide za» manımızı belki en iyi temsil eden, hemen bütün meselelere dokunan müs harriridir, Fakat onun eserini parça- lamağa imkân yoktur; her kitabı, tek olan bütün eserin bir faslıdır. Yalnız şu veya bu kitabım okumakla onu an- lamak kabil değildir. Tamamı oku- mak lâzımdır. Her parçanın, hattâ her «unutulmuş sayfa» nın, bir nuanco getirerex eseri ikmal ettiği görülür, Fakat yaşıyan ve oldukça çok yazan bir muharririn bütün eserini okumak kabil midir? Bu, ayrı bir mesele, Onun sanatini en çok sevenlerin, onunla en çok meşgul olanların bile bilmedik. leri yazıları vardır, Kendisinin ancak bütün eseri okunmak şartile anlaşıla. cağını bildiği için Journal'ini, gün. eseri ölümünden çok sonra, belki ge- lecek asırda tamamile kavranılacak- tır, Andrö Gide'in zamanımızı en İyi temsil ettiği, endişeler saçmayıp bilâ- kis suallere cevaplar verdiği, yeni âle. min bedii ve ahlâki itikadlarının te. şekkülüne hizmet ettiği belki ancak v zaman görülecektir, Nurullah ATAÇ Mg a yg Sağ