20 Haziran 1939 AKŞAMDAN AKŞAMA Ufacık birkaç üzüntü... «Küçük sandetler - Küçük felâket- ler» diye bir seri yazım vardı; bir s6- ne evvel birincisi, altı ay evvel de ikincisi intişar etti: İnsanların tama mile ehemmiyetsiz bazı telerrüat yü- zünden nasıl mesud, yahut bedbaht olabileceklerini anlatıyordum. O za- ımandan bu zamana bazıları daha bi- rikti, İşte birkaçı: #5 İnhisar kolonyasının oreklâmları- nı görüyordum. Seksen derece imiş. Kokusu da hoşmuş. Bir lira verdim; yarım kiloluk zarif şişeyi aldım. Ağzını kapayan parlak kâğıdı sökünce bir de ne göreyim? Al- tandan âdi mantar çıktı. Çakı İle aça- yım dedim. Yarısı koptu. Aradım, ta- radım; bir tirbuşon bulup açtım. Lâ- kin içine kırıntılar döküldü. Mantar da harap olduğu için yenisini bulma. lı, Arama mereden? Kilerde araştır. dım. Mevcudlar uymuyor. Bir tane- sini yonttum. Biçimsiz bir şekil aldı... Kolonyam, takke giymiş fraklı bir adama benzedi. Halbuki Svrupa şişederinin ne gü- zel pratik kapakları var. Yüksük şek- linde ve ağızlarının iç kenarları vida oyuktlu... Çeviriyorsun, kolayca açılı- yor; çeviriyorsun sımsıkı kapanı. yor. Bunları böyle büyük fabrikasyon işlerinde İnhisarlar yapmazsa kim yapacak? Toputopu bir tıpa amma, insanı sinirlendiriyor. . ss Otobüste biri omuzumu dürttü. Baktım: Yırtık pırtık elbiseli biri, Saçları şapkasının altından pırtlamış. Buram buram terli... — Ne istiyorsun çocuğum? — Bilet! Meğer biletçi imiş, «Dünyanın hiçbir şehrinde böyle bi- letçi olmaz! Otobüsçüler kâr ediyor. lar; çalıştırdıkları adamlara bir iki Hi. fiya keten yazlık üniforma alamaz. lar mı? Buna mecbur tutulamazlar mi?» demiştik. Kâr etmedi. Gene es- ki hamam, eski tas devam ediyor. Bunlar ehaliye hitap ediş, bilet ke. sip para alış usullerini de bilmiyorlar,' Bir ânlık bir temas amma, insanı üzüyor, ses İstanbul civarındaki köylerde olu- ranlar akşam üstü yemiş, nevale, öle. beri yüklenir, evlerine götürürler, Ben de Bakırköyünde opaketlerimle otobüsten indim, Bir araba bulsam çıkınlarımla binip gideceğim. Fakat otobüs, istasyonun bir yanında; ara» balar ise, öte meydanın taaa nihaye- tindeki sokağın kenarında... Arsada... Hastaneye bir adam da getirmişlerdi. İnliye, ufya yürüdü, Yüreğim acıdı, — Bunu bir gazeteci görmüyor ŞEHİR HABERLERİ Ekmek meselesi Belediyeye ucuz- luk temin edecek raporlar verildi Zahire borsasının eski kimyageri ve mühendis mektebi profesörlerinden B. Nu- reddin Münşi, ekmek meselesi etrafında yaplığı tedkikat neticesinde bir rapor ha- sırlamıştır. B. Münşi bu raporunda ekmek imalinde kullanılan tuz, su gibi maddelerden baş- ka kepekten de istifade edilmek suretile bir kilo buğdaydan hasıl olan un mikda- rini buğdaya nisbetle daha ucuza mal ol- duğunu, bu itibarla ekmek fiatlerine sam değil, bilâkis tenzilât yapılması icab otti- Gini iddia etmiştir. B. Nureddin Münşinin bu raporu Belediyece tedkik ediliyor. Diğer'taraftan “Üsküdar, Beyoğlu ve İstanbul kız sanat enstitüleri pastacılık öğretmeni B. Esad İren de İstanbulun ek- mek işlerini tanzim etmek üzere bir rapor bazirlamış ve bu rapor, Belediyeye verli- miştir. B, Esad, uzun müddet Belçikâda ekmekçilik tahsll etmiş bir gençtir. Bu sat raporunda ekmek fiatini ucuzlatmak üze- re alınması icab eden tedbirlerden bahse- derken buğday flatine bir kuruş zam et mek suretile ekmek flatini tesbit etmek mümkün olduğunu ileri sürmüştür. Belediye, iki raporu, dikkate şayan gör- müştür, Bu bakımdan tedkikat yapılacak ve her halde bu mütehassısların iddia et- tikleri esaslara göre hareket edildiği tak- dirde bugünkü fiailere nazaran ekmeğin bir hayli ucuzluyacafı kuvvetle tahmin edilmektedir, Bundan başka Yeşilköy tohum ıslah is- tasyonu müdürü B. Mirza Gökgül de Bele- diye iktisad müdürlüğüne davet edilmiş- tir. Bu zat İstasyonun ekmekçilik şubesi şefi B. Safietin ekmekçilik hakkında bir çok tedkikatı bulunduğunu söylemiş ve kedisinden istifade edilmesini tavsiye et- miştir. m Diğer taraftan fırıncılar 948 buğday mahsulünde gluten mikdarının az oldu- ğunu iddia etmişlerdi. B. Mirza Gökgülün verdiği izahata göre Yeşilköydeki tohum enstitüsünde ekmek imaline ve buğday kontrolüne mahsus Aletler olduğunü ve bü itibarla bu gibi 14- diaların doğru olup olmadığının tedkik edilebildiğini söylemiştir. Belediye, şimdi bu iddianın doğru olup olmadığını anla- mak üzere istasyonda buğday cinsini tah- Yil ettirecektir. Bu hususta kati karar verilmek üzere bugün Belediyede yukarıda ismi geeçn mütehassıslarla ekmekçiler cemiyeki mü- meşsilleri toplanarak ekmek fiatini ucuz- latımak için alınacak kati tedbirler hak- kında bir karar vereceklerdir. EE TE şikâyet ediyor. Amma, gelip tamir etmiyorlar bir türlü, - dedi, 1âhavl çektini, o. Bir su satıcısının önünde duruyo- rum: Beş kuruşa hir küçük şişe maden suyu içiyorum. Dünyanın en garip ti- caretlerinden biridir bu: Burada ayak üstü içilir. Şişeyi, hattâ rehin muka. bili harice alıp götürmek istediğiniz pu? Niçin yazmıyorlar? - diye halk | takdirde (büyük şişesini sattıkları şikâyet etti. halde) küçüğünü vermezler. Hattâ Halbuki ben yazmıştım. Peşin ola- | suculardan udışarıya vermiyeceğiz'u rak teşekkürünü de etmiştik. diye teahhüdname bile almışlar. Bu- — Bu kadar makul, mütevazı bir | na da gazetede itiraz etmiştik, Sebe. temenni niçin dikkate alınmaz? « diye | bini anlatan bile olmadı. esellendim, see ... Saydıklarımın her biri gerçi, dün- Ertesi gün de trene bindim; Bir | yanım muaxzam dağdağası içinde küçük şeyler... Fakat hepsi bir araya rım, © kapanır; ben açarım, o kapa. | arka arkaya gelince, mozaik bir derd haftalardır birkaç seler ayni kompar- | hir etmeğe kâfi geliyorlar. tımana raslamaktayım, Biletçiye; — Şunu açabilir misiniz? Bunalı- yorum! - dedim, — Bir aydır biz de söylüyoruz; halk Fakat tamir edilmeleri de kolay... Mozaik felâket lâvhaları, kolayca sa- adet lâvhaları halini alabilir... Hep kendi elimizde şeyler... (Vâ - Nü) Karilerimizin mektupları Gişe memurları Devlet demiryolları dokuzuncu İş- Betmesinde çalışan bir kariimiz ya- sıyar: «Hatta çalışın mesleklaşlan ara sında biz bilet gişe memurları en fazin messi yüklenen kimseleriz. Di- ger bülün arkadaşlar onar, on iki- ger saat çalıştıkları halde biz ilk trenden son trene kadar ki asgari on altı sant çalışmaktayız. Bizim de, iyi bir servis tanzim edilerek, daha aşağı sant miktarında çalışmamız mümkün olabilir zannındayım. Yeni işletme müdürünün nazarı dikkatini celbetmenizi rica ederim.. Kadın çorapları hak- kında bayanların fikri Çorapçıların daha kalın çins kadin çorabı yapmak için teşebbüste bulun- duklarımı bir gazetede okuduk. Bu ha- bere son derece üzüldük. Zira biz he- pimiz ince çorap giyeriz. Yerliler çi- kmcaya kadar bir çok para verip Av- rupa malı aliyordük. Seyahat eden dostlarımıza ilk sözümüz: «Aman ç0- rap getirin» demek oluyordu. Tam râ- hat ettik: «Oh, paramız memlekette kalıyor, Çok şükür istediğimz gibi ço- rap buluyoruz. dedik, Gene işler böo- zulacak. Bu doğru mudur? Bir mem- lekette her cins çorap olmal! İstiyen kalın giyer, &tiyen ince... standardize etmek doğrudur: Ayni marka, ayni evsafta olsun; fakat ince ve kalın muhtelif markalar bulunsun. (Muhtelif bayanların imzasile gönderilmiştir.) Limanlar ve de- nizyolları idaresi Hazırlıklar tamamlandı, Ve- kil kadroları tasvip etti Denizbankın lâğvından sonra bir Temmuzda faaliyete geçecek olan iki umum müdürlüğün gerek bütçe ve gerekse kadro işlerine aid bütün hazırlıklar bitirilmiştir. Denizbankın Galata rıhtımındaki İstanbu! merkez binası kapısında du- ran (Denizbank) lâvhası kaldırılmış- tır. Bunun yerine Cumartesi günü XMünakalât Vekâleti Umanlar umum müdürlüğü) levhası asılacaktır. De » nizyollar idaresi ise eskiden seyrise- fain idaresinin bulunduğu Tophane- deki binaya taşınacaktır. Denizbanktan yeni teşekküllere ayrılacak memurların kadroları da tamamen hazırlanmış ve dün de Vekil tarafından tekrar tedkik ve tasvib edilmiştir. Yeni kodroda, evvelce de yazıldığı gibi, acak bankacılığın lâğ- vı ve bazi fen servislerinin daraltıl- ması dolayısile bir kısım memurlar açıkta kalacak, bunlar da peyderpey yerleştirilecektir. Hali hazırdaki De- nizbank servisi şefleri ve memurları arasında da değişiklikler yapılmak» tadır. Kadro, bugün yarın alâkadar me murlara tebliğ edilecektir. Yeni umu- mi müdüriyetlerde vazife görecek memurlar, Temmuz maaşlarını yeni bütçeye göre alacaklardır. Vapurla- rın bacalarındaki D. B, forsu da kal- rilarak yerine eski Seyrisefainin ay yıldızlı çıpalı forması konacaktır, 9 milyon lira Bir kısmı Eminö- nünün tanzimine sarfedilecek Belediyeler bankasından istikraz edilecek beş milyon liralık mükavele- yi Vali ve Belediye Reisi Dr, Kırdar namına imzalamak üzere Ankaraya giden muhasebe müdürü B, Muhtar- dan Ankaradaki mesaisi etrafında Belediye Relsliğine malümat gelmiş- tir, İslikraz edilecek paranın bir kısmı ile Eminönü meydanı tanzim edile- cektir, Beş milyon liranın müsmir işlere sarfedilmesi umumi meclisin kararı iktizasındandı. Bu karara is- tinaden Belediyeler bankası alınacak paranın Eminönü meydanının tanzi- mine sarfedilmesine itiraz etmişti, Muhasebeci, Eminönü meydanının tanzimile burada inşa edilecek bina- ların varidat getireceğini, binaenaleyh bunda da müsmir bir maksad oldu- ğunu izah etmiş ve bu izah da kabul edilmiştir. Bunun üzerine mukavele imza edilecektir. Belediye, ilk taksit olan hemen dört yüz bin lira alacak ve Eminönünden 'Unkapanına doğru yapılacak yeni is- timlâke devam edecektir, Telefon kablosu Dün Gazi köprüsünün Haliç cihe- tine ve Unkapanı ile Azapkapısı ara- sına, telefon kabloları döşenmiştir. Bu kablolar, köprü demirlerinin bu- Junduğu mahalden 20 metre kadar açıkta döşenmiştir. Kral Zogu Bugün vapurla Marsilyaya hareket etmesi muhtemel Bir müddettenberi şehrimizde bu- unan Kral Zogu ile mâiyetinin bu- gün saat 12 de limanımızdan hâre- ket edecek İsvanatiya vapurile Mar- silyaya hareket etmesi muhtemeldir, Kral Zogu, İngilterede yerleşmek üzere İngiliz hükümetine müracaat etmişti. Bu müracaat esas itibarile akbul edilmiştir. Ancak bu hususta- ki kanuni merasim ikmal edilinceye kadar Kral Fransada Versayda bir köşkte ikamet edecektir. Bu köşk, Kral Zogu zamanında Arnavudluğun Paris maslahatgüzarı olan Kralın eniştesi prens Âbid tarafından kira- Janmıştır. Yüz işçiden fazla işçi kullanan imalâthaneler . Yüz işçiden fazla adam çalıştıran imalâthaneler, İktisad Vekâletinin bir kararı ile çırak, usta, kalfa yetiştir mek için kurslar açacaklardır, Kurs- ların müddeti ve hazırlanacak olan müfredat programının 15 temmuza ka- dar Vekâlete verilmesi icab ediyordu. Aynı sanayi erbabının hazırlıyacak- ları müfredat programının aynı madğ- deleri ihtiva etmesi için alâkadarlar önümüzdeki pazartesi günü öğleden evvel sanayi birliğinde bir toplantı yapacaklardır. Hazırlanacak müfre- dat programı 15 temmuza kadar Ve- kâlete takdim edilecektir. Kime medeni, kime vahşi demeli? Küçük yeğenim bana sordu: — Medeni ne demek? Vahşi ne de- mek? bir kitap okuyordum. Bu Amrika kâ. şiti Kristof Kolombun hayatına dair yazılmış kalın bir eserdi, Bu kitabı okurken vahşilerin me deniliğine, medeni denilen insanların da vahşiliklerine hayret ettim ve an- Jadım ki, vahşi kelimesi ile birçok in- sanlara iftira edilmiştir. Bakınız size bir de misal göstereyim: , , Kristof Kolombun riyaseti altında. ki Avrupalı gemiciler zengin memle- ketlerin yolunu bulmak maksadile medeni dünyadan kalkıyorlar, Ameri- kaya geliyorlar, Burada bir takımı vals Şi insanlarla karşılaşıyorlar. Amerika kıtası etrafında dolaşırlarken Santa Mana adındaki gemileri batıyor, Vah- şiler hayatlarını tehlikeye koyarak dalgalar arasına atılıyorlar, Ölümle pençeleşerek medeni insanları kurta- rıyorlar, Onların mallarını da deniz. den çıkarıp kendilerine teslim ediyor. lar. Bundan sonra vahşiler, kazazdele- ri evlerine msiafir ediyorlar, Onların şerefine büyük bir eğlence yapıyorlar, Vahşiler, medenileri eğlendirmek için dansediyorlar, şarkılar söylüyor. lar. Bundan sonra da medenilere dönü- yorlar: — Biz dansettik, şarkı söyledik. Siz ki, medeni insanlarsınız bize eğlen- celerinizden birini gösteriniz. diyor- lar, Bunun üzerine medeni insanlar h8- men faaliyete geçiyorlar, vahşilerin danslarına, şarkılarına mukabil on. lar da eğlence makamında ne yapı. yorlar biliyor musunuz? Yanlarında. ki büyük toplardan birini patlatıyor. lar. İlk defa top sesi işiten biçare vah- şilerden bazıları korkudan bayılıyor, Bayılmıyanlar da dehşet içinde gözü- nün aldığı yere kaçıyorlar. İşte vahşilerin eğlencesine muka- bil medenilerin eğlencesi... Dahası var... Bunlar o zaman Ame rikanın İspanyola adını koydukları bit limanına geliyorlar. Burada senelerce aralarında küçük bir kavga bile çık. mamış bir vahşi kabilesine ras geliyor. lar, Medeniler topraklarına ayak bas. dıktan sonra 6 zamana kadar hic kav. ga etmemiş olan bu vahşiler biribirle. rine giriyorlar, Artık hergün kavga, ber gün gürültü, hergün birkaç kanlı vaka... j Artık bundan sonra siz gelin de ki- me medeni, kime vahşi denileceğini küçük yeğeninize anlatın... Hikmet Feridun Fs Dün satılan yapağılar pağısı almışlardır. Karaman yapağı larının kilosu Haydarpaşaya teslim 52,5 kuruştan gitmiştir. Bundan baş- ka yerli fabrikalar da 30 bin kilo Trakya kıvırcık yapağısı atmışlardır, Trakya menşeli yapağıların kilosu, dün, 64 - 65 kuruştan satılmıştır, 5 — Ayıp değil a, şu bacadaki mu- ammayı bir türlü halledememiştim bay Amca... .. Bu bir kalyon resmi, amma üs- tündeki (D) harfi ne oluyor? B. A. — Deniz kelimesinin beş Bay Amcaya göre!... — Peki (B)?. B.A —O da Bank kelimesine işa reti..