Sahife 12 iman MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIÂLI Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — — Tercüme, iktibas hakkı mabfuzdur. Tefrika No, 56 Said paşanın sadaret alayı - Hariciye nazırı bulmak Bunu bildiği.halde, Sajd paşanın böyle müşkül anda: sâdareti ancak hamiyet icab mak, ne mümkün le kakul ettiği şüphesizdir, Gerek siyasetçe, “gerek, - askerlikğe küçük tedb » müracaattern başka yapılacak şey görülmüyordu; klık dış merdivenini bile koltuğuna girenlerin yardımile çık- Mabe; sadaret yin başkâtibi Hal id Biye bey N iztı- rap yüzünd Muvaffakıyet Günl midlerir ) ibelerinden, derin bilgi- in görüşlerinden isti- line bağlamış- rına amin .di- lardı Said paşa, yeni kabine âzasını in- tihaptan evvel eski kabinede dahil zevatın vekâleten vazifelerini ifada devam ey ni istedi ve irad ni aldı. Henüz âyan âzalığına tayin edil- memiş olan Mahmud Şevket paşa şahsı ndeki hücumlara ceyap vermek ni zamanda Harbiye Nezareti- nin 0 sırada yapmak üzere uğr: cağı İşler başından ayrılmamak isti- yordu. Said paşanın yeni kabinesinin te- şekkülü pek betaetle yürüyordu. Meclisteki muhalifler ve muhalefete mensup gazeteler, nezaret makamla- nnda göz dolduracak zevatın bu- lunması icap edeceğini - ortaya atı- yorlardı. Said paşa da bir taraftan dostla- rnn bu y ki tavsiyelerine diğer taraftan muhaliflerin bu propağan- fikiylerini istimzaç maksadile drâza an Kâmil ve Hüse- Hilmi paşalarla Gazi Ahmed yı birer tezkere İle Ba- ttk. (1) k icabet eden Gazi Ahmed paşa oldu. Said paşa sadaret kabul etti. Ko vükelâ meclisine paşa, Italyanl, vemet hareketini siya- | Kendisile mümkün addediyor. Said paşa, xendi da Imasındı Hüseyin e icabet hiç memnun olma mıştı, Onunla görüşmek bile is- temiyordu nı Hacı Adil ve n beylere: n Hilmi paşa flerini haber ver- ten maksad malümu âli- fen gidip kendisile görü- şür müsünüz? Hitabında bulundu, Muhatapların- dan biri — Hüseyin Hilmi paşanın tarafı devletinizden vaki olduğuna göre gene zatı samilerinin görüşme- leri daha muvafık olur. Mütalâasını serdetti, Sald paşa ce- vaptan memnun kalmaniakla berâ- ber reddedemedi Şüphe yok ki Said paşa kendisini Hüseyin Hilmi paşa ile görüşmek ih- daveti tiyacından beri addediyordu, Takdir | etmediği hir adamla en mühim bir mevzu hakkında fikir.müdavelesine girişmek şimdi kendisine ağır geli- yordu. Bir de Kendisine nisbetle kü- çük gördüğü bu zatın bulunduğu odayn. gitme! ıda gös- tereceği hürmeti ve çekeceği zahmeti fazla buluyordu Bu halde niçi et etmişti? Anlaşıl ki Hüseyin Hilmi pa- şanın bulden içtinap edoce- Zine hükmetmişti. Bu suretle Hü- seyin Hilmi paşa devletin en vahim bir ânında bir hizmette bu- ne kabilse onu yap: ! se kurtarmak emeli r sadrâzamın | mesele oluyor I lunmaktan istiğna göstermiş bir va- Olamadı. temiye Hüseyin Hilmi paşanın yanı- n Hacı Adil ve İbrahim eylendle- £ et Hür reyi n Hilmi paşa'ile mülâkat oku- zar Beld; a yüzünde sini arkadaşlarına şöyle Hilmi paşadan ders almak ihtiyacında bulunmadık. ndaki mü- a3, çok bi- bunlardan bahsile ermek istiyen bu zat h yöre ikinci sa- ı zamanında büyük vatan tamık Kemal beyin bir tav sini bana getirmişti, ima lâyık olduğundan bahisle bu- ğu Midilli saricağı tapu memur- İp bir memu- riyete naklile taltifini merhum bu mektubunda benden rica ediyordu. Efendim! Zamanın ne garip tecelli- leri oluyor! Şimdi bu zatın bize ver- meğe kalktığı siyaset dersi dinlenir mi? Vükelâ meclisinde kimse sesini çi- karmadı Memuriy çükten et hayatına herkesin kü- | başladığı ve evrelce birisini i himaye etr olmak sonradan onu İ hâkir görmek için sebep teşkil ede. miyeceği âşikârdır. Hüseyin Hilmi paşanın, Said paşa de de ihata ve vukuf sahibi olmadığı ne kadar muhakkak olursa olsun mütalğası binen üzere davet edilmiş bir | zatı sultan mütalâa! tarzını hatıra getiriy Kâmil paşa, Sald paşanın davetinde bir samimi: zik mi eezmişli? Bil direceği mülâhazalara kıymet veril- ceğine mi hükn faydası di miyi vet t vermemişti! zevat y Nihay meclisind münasip paşa mel itimad reyi alabilecek zevatı in- işini eski kabinenin Adliye Na- şırı İbrahim ve Evkaf Nazırı Hayri beylere bıraktı. 1 iki zat arasında yeni vükelâ lis- anmasına ald müzake- n ve uzun oldu. Dahiliye N sine Edirne valisi Celâ! bey get rildi, Mahmud Şevket paşanın tavsi- yesile Bahriyeye başyaver Hurşid paşa müna görüldi meşrutiyat- tenberi mutad olduğu üzere bazı Ne- zaretlerin hıristiyanlara tevdii lâzı- meden âddedildiği için Orman, Maa- din ve Ziraat Nezaretine, Orman Ne- zaroti hukuk müşaviri Sinapyan, Posta ve Telgraf Nezaretine de-Ce- zairi Bahrisefid. valisi İbrahim Susa efendilerin isimleri İleri sürüldü Sabık Adliye Nazın İbrahim bey kendisi için mevki istememekte ısrar ediyordu. Kabul için yaptığı teklifin reddedilmesine canı sıkılan Said paşa: İstifa umuru ihtiyariyedendir. Benim ısrarım da filhakika beyhude ve nabemahaldir. Sözlerile bahsi kesti. İki eski Na- zırın tânzim ettikleri listede Hariciye Nazırının seçilmesi sadrâzam pâşa- ya bırakılmıştı. Kabineyi teşkilde en mühim cihet bir Hariciye Nazırı bulmaktı, (Arkası var) () Bu izahat dahi (Tan) gazetesinde ismini ortaya koymıyarak “hatıratından parçalar neşreden Hakkı paşa kabinesin- den ve mebuslardan bir nazırın yazdık- larından İktibas olunmuştur. "Türkiye Radyodifüzyon Postaları Dalga uzunluğu 1644 m Türifiye Radyosu TAR. 19/74 m. 15193 Ke Ankara Radyosu T.A.P, 3170 m. 9465 Ke/s. 20 Kw. ANKARA RADYOSU TÜRKİYE SAATİLE Perşembe | 29/6/939 Türk 182 Ke/5. 120 Kw. 2Kw. » müz 1 - Nişaburek peşrev saburek ağır semni surhile, $ - Aziz efendi - Nişahurel girdi, 5 - Nişabı 6 - Ali Rıfa rek sa, , ajans ve coml irik (Karişik pri i haberleri, 13,15 - 14 ve 21 - Hiğa şarkı - Üml » ald tür Neşeli plâkla - Ruhi Su rsimlers Ol çi" şarkım, 2 A flüte operasından o sarastro 3 - L. Van Besthoven widan «Ro nun «Para Schubert - Genç kız ve öl 5 - G, Verdi - non Böceanoğras Bas bariton) prensesi Grit - Mayıs s haberle »biyo - ne Müzik (Cazband - nki program. Avrupa istasyonları Saat 20 de Breslav 20 filim havaları 20 opera havaları vaları — Ştuttgart 20 karışık muzika — Viyana 20 keman —Melnik 29 askeri mu- zika Bari 2040 karışık muzika — Peşte 2040 gitara konseri — Bükreş 20,15 Rumen orkestrası — Florans 20 ha- "1! muzika — Riga 20,10 orkesira — Sof- ya 20 fanfar, 2030 orkestra — Toulouse 2045 marşlar. Sant, Side Lu ai Hamburg kârişık muzika nburg 2145 muzikası — Königsbei 15 operet ha- vaları — Münih 2115 güzel melodiler — tgart 21,15 hafıf muzika — Bari 21; anca heştiyat — Beromünster 21 ha- a — Bordo 2150 - 2530 hafif I m IE 21 askeri muzi- no ve orkestra — 9 «La Secret de Pollehineller okholi A0 - 2330 konser. Saat 2de nburg 2230 £ hafif mi Hilvetsam © 2230 karışık 2215 hafif muzlka — «Maskeli Balo» operası Toulon: se ? Melnik Florans orkestra M., Ceneri a 23 Verdi'nin ofya Saat Berlin, Bresi Lelpziz, Münih if muzika — Hamburg Kolonya 23,40 salon muzik; berg 2335 - 1 hafif muzika Jelnik 7330 -1 hafif muzika ve dans — Belgrad 23,15 hafif muzika — Sofya 23 dans — Stokholm 23,15 orkestra. Saat 74 den sonra Florans 24 dans — Londra 24,1 Milâno 26 dans — Hamburg ib Ştuttgart 1 - 4 büyük orkestra, 23 de Dar Frankfurt, 0 -1 3,40 orkestra — — Könige- , Bu gece Nöbetçi eczaneler Beyoğlu ciheti: zuk, Dairede Güneş, Nihad, Osmanbey bey caddesinde Nuri, İstanbul tarafı: Fatih: Saraçhane- de İbrahim Halli, Karâgümrük: Suad, Eminönü : Balıkpazarında Hüseyin Hüsnü, Bakırköy: Merkez, Aksaray: Etem Pertev, Fener: Hayim Berk, Kumkapı: Belkis, Küçükpazar: Ben- sason, Samatya: Yedikulede Teofilos, Alem Cağuloğlunda Şehremini: Topkapıda Nâzım. Kadıköy: Muvakkithane caddesinde Rıfat, Söğüllüşeşmede Hulüsi Osman, Üsküdar: Selimiye: Heybeliada: Ata- nâş, Büyükada! Halk, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Bey- kor, Paşabahçe, Anadoluhisarı, Ta. rabya, Yeniköy, Emirgân ve Rumeli. hisarındaki eczaneler her gece açıktır. asarayda Kan- Tarlabaşında Pertev, Necati- opulo, Sarıyer : Apartıman sahipleri Boş dairelerinize hemen iyi kiracı bulmak için «Akşamşın KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan fsti- fade ediniz. Münih 20 filim ha- | Şık müzika — | askeri muzika — | salon | l dans Muharriri Pearl BUCK Mütercimi Milüre Tefrika No, 48 Mami Böyle bir gündü işte. Boz bir eşeğin sırtında, altında sözde eyer İşi göf- sün diye, dört kat edilip konmuş pis, eski, partal bir aba, adam çıka gel di. Ananın evine d kendini bi etti, ağzına geldi tü bir suratı vardı ki... J azıcık iyilik ve aket katmağa ıştı ve sırıttı. Derin kırışıklar sında çukura batmış, yırtıcı gözlerin- de; dudaksız, âdeta bir yarığı hatırla” tan, etrafını seyrek beyaz kıllar sar- miş ve hele böyle bir günde, güya bir samimiyet İfadesi vermek için uçları doğru bükülen kor» ocamış (il yır meyme- ard kunç ağzmda, şu kı atında hiç de bir Üstübaşı Ime lime idi rdı ne Ö ki su net yoktu. temizlik va rmesi lâzım ge- terbiye ve bilgi- A VUFUs Jen en üstür si bile olmadığını da yordu. Bir bacağı kısa, biri uzundu, 1 ıllıya, kılığı kıyafeti di- bir halde, avludan yü- sert kaba bir sesle, cesine hemen: almağa geldim. Nerede emen rüdü (er damdan d Kör ki 0? dedi, Ana da, bu adama karşı birden gü rTaz bağlıyarak: — Kizımı götürmeğe biri gelecekti amma, bakalım o sen misin? Nenin nesi olduğunu nerden bilecekmişim? dedi İbtiyar gene uğursüz uğursuz sırt şten alabileceğimizi şiş- gelip söyledi idi. Tanır o beni. Kardeşimin oğluna istiyoruz bu kızı, dedi. cevabını ver O günü n etrafında aylâk aylâk dolaşıp duran küçük oğnnu, bir koşu J dı a ıra da, acak- larının gü yetti i kadar kaşa salla. na köyün baş dedikoducusu çıktı gel di. Adamın yüzüne baktı, öksürüklü tıksırıklı bir gülmedir tutturdu Tâ kendisi canım... Damadın amcası bu, am Nasılsın bakalım? Karnın aç mı tok mu? diye sordu. İhtiyar bir sevinme sırılışı ile, diş- dökülmüş mor diş etlerini pis pis yedim ama... Pek de tok sa- ayırmadan adama ba. kıyordu hep. Sonunda, dayanamadı, bu alışverişin, rıya eğildi gitmedi bu iş. Kızı- ma daha iyi bir kismet ummuştum, dedi. Kadın da gülerek ve bağıra bağıra; — Aman Kâtdeş, damad bu değil ya... Kardeşinin oğlunu görsen, bâyı- lırsın, dünyada onun gibi yumuşak kırk yil yız! dedi, Erimioğlunun Karisi; kızın ağabey- i si, emmioğlunun kendisi, da. ha da birkaç komşu-sökün edip di- le epsi de ayak üstü durmuşlar, ih. tiyarı tepeden tırnağa Kadar süzüyor. lardı. Kimsenin de gözü tutmuyordu bu adamı, Amma 8öz sözdü, verilmişti bir kere, İçlerinden bazisı; — Kadınım unutma... Sehin de kı- zın kör, dediler! Gelin de; — Bir kere karar verildi, sözleşildi anne. Dönmek, caymak olmaz. Hepi- mizin başı derde girer, dedi ve koca. sı da bu lâfı, kös kös dinledi, sesini çı- karmadı. O vakıt zavalı ana, yalvaran yaka. ran gözlerini emmioğlundan yana çe- virdi, amma adamın elinden ne gelir, o da şaşkın şaşkın başını kaşıyarak öbür tarafa dönüverdi, İçi dışı bir, iyi bir insandı o, gelen herifin halini hiç beğenmemişti ar tukaralık başka şeydi, fenalı 1 gene başka... Fuka- raderd ğildi ya.. . Belki de adamın ü: lime ime dökülüyordu da, ondan bu kadar gözlerine kötü gözüküyordu... Hem herşey kararlaştırıldıktan son. ra nasü «hayır olmazı denilirdi şim- arasına giren koca ka) di? Onun için de emmloğlu, ne ce vap vereceğini bilemediği için başını çevirdi, bir saman parçası alıp çiğne- meğe koyuldu. Köyün dedikodu kumkuması uğur- suz cadı da, işin içinde kendi sözü, ken di haysiyeti var diye durmadan çene yetiştiriyordu: — Şöylüyorum sana a kadınım, gü- vey bu değil bu gidiyorum ya! So- nunda büsbütün coştu. Çünki raddeye -geldiklen sonra bi verirse, elâleme rezil olaca; şünüyordu. Gelen adama döndü: Ayol sen de söylesene, kardeşinin ağzı süt kokan bir çocuk kadar şak huylu, bal gibi tatlı bir de Mkanlı, deği cıktı, başını « kırdılarını ağzından ıslık g bir gülüşle: — Sahi be.. kan bir nunda $ Yaydi bakalım, n, yola ç iş bı Öyledir. bu ak Ne yapacağını bilemiyen seden bir ha: ti. Ana usulca avucuna u! kıştırırken kulağına da eği — Bu para senin, evlâdcığım. Sa. de senin, e mi? Sakin kaptırma onul diye fısıldadı İhtiyar, yürüsün diye eşeğin bacak- larına bir tekme vurunca, yı bir. den bir korku ve titremedir aldı: Çok geçmeden geler — Seni görmeğe geleceğim. Ne olup bi- terse içine at sakla yavrum, ben ge lince anlatırsın e mi? Fena bi varsa merak etme, korkacak değilim, tuttuğum gibi elinden getiririm ne seni eve, dedi, Kör kızın kupkuru, titrek larından, hafifçe: — Ya, öyle anae 1 düşünüp bı çıktı Lâkin ana miyordu; mle, onu nında tutabilec Çocuğuna yapışmış, i du: gö düdük. ım... Ben de Yü. gayreti rum... Ceva. bir türlü yavru deli ndan ihtiyara büğırıyor- Kızım ocak yak ha Yasak bu ona, gözleri du çok acır'da... Bilmiş atan. lerim onlara, dedi me daha indirdi, yi meğe başladı İşte kızcağız, elinde körlüğü meti «tınk tınkı., arkasın sırtına bağladıkları elbise böylece çıktı yollara. Ana da anlatılmaz, kavranılamız i anarak, arkalarınd uğu yerde bakü ul şırıl yaşlar ma ne yapabilirdi? Elinde ba; çare yoktu ki. Öylece, sanki içindi birşeyler sökülüp koparılıyormuş gibi bir acı duyarak dura durdu... Koxt ile arasına, koca bir dağ çıkıp gi ye, o gözünden büsbütün silinip k boluncaya kadar hep öylece durd baktı... —16— Acaba ana, üzüntülerini yatıştır. inak, için kör kızın şurada, boş birakıp gittiği yeri unutturabilecek kada; bir didinme yolu bulabilecek mi? Şu, sade acı acı düşünmekle geçen günleri nas sıl dolduracak? Ev ne sessiz, sokak bile ne sada» sız! Artık kızının dışarı çiktikça ça lip durduğu o tatlı, ikâyet dolu imiş Bibi bir ses çıkaran «Tınk! Tink!ula- rıda kalmadı, o da duyulmuyor. Ana bu hale dayanamadı, Çapası. nı omuzladığı gibi, mekteri buşka çare: söylenmeğs kalkıştı: — Ana, çalışma zam tık senin. Bu ya: sarıldığını görenler ne de Elâleme rezil ediyorsun, diyecek ok du. yoktu. Oğlu epey nin geçti ar- (Arkası var)