29 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

29 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| İ BİR PERİ HİKÂYESİ “ İnandığın şey hakikattir ! ,, Bu iş böyle başladı: Bir genç kız, şatodan çıktı ve ko- kavaklı yoldan geçti. Gülün Del bir saniye durdu. Gözleri Kapalı, ağrı takallus etmiş, suyun İçi- ne yürüdü. Semada hazin bulutlar ve lâkayd mehtap birbiri ardısıra kayboldular, ortalık karardı. Dalgacıklar sahile çarparak dağılıyordu, Hafif bir rüz- gir sazları hışımdattı. Kuşlar uyan- dı. Kanat sesleri ve cıvıltıları işitildi. Genç kız, gölün içinde yürüyordu. Yavaş yavaş suyun yükseldiğini his- ediyor... Sathın seviyesi başını geç- ti... Dalgalar, inliyerek, onu sinesine aldılar... Üstünde kapandılar. Yosunlar yücudünü ve sakin yü- xünü sardılar. Mehtap tekrar görün- dü ve kara sularm üzerinde hasıl olan çemberleri ışıldattı. Sonra uzaktan bir meşale sahili araştırdı. Gecenin içinde sesler kizi çağırdı, Faket o artık bir şey işitmi- yordu. Ertesi gün göl harikulâde güzel bir nilüfer doğurdu. Çiçek sabahın gebnemine açıldı ve göbeğinde, dün- yaya yeni gelmiş bir deniz kizi pey- dalandı. Hayretli nazarlarla etrafına bakıyordu. Çiçek gibi çabucak, uza- dı, büyüdü. Tıpkı, gölün dibinde ya- tan genç kıza benziyordu. Fakat to- puklarında gümüşten yüzgeçleri var. dı. Bu yeni türeyen mevcud, insan- ların, hayvanların, nebatların, sema- daki bulutların Jisanmı biliyordu. Yalmız suyun dibinde uyuyan benze- rinin söylediklerini anlayamıyordu. Güneşli günlerde yüzüyor ve rüz- gâra sesleniyordu: — Nereden geliyorsun, rüzgâr ar kadış? — RKavakların yolundan. Şatonun tepesinin üstünden. — Şatoda kimler oturuyor? — insanlar oturuyor! - diye rüz- gâr bağırıyordu. Karanlık havalarda gölün dibine dalıyor; ve yatan cisme meyus me yus bakarak: — Neye böyle kımıldamadan du- ruyorsun, mahlük? - diye soruyordu. Saxlar ve otlar fısıldıyorlardı: — Öldü... Ölü de ondan. — Niçin öldü? lar murldanıyordu: — Aşktan, Deniz kızı soruyordu: — Aşk nedir? Cesed susuyordu. Minimini su kızı, dalgın, saatlerce Oturuyor; ölüye bakıyordu. — Çok güzelsin... Kardeşim olmak ister misin? Ben © kader yalnızım ki... Gene güneş göründü. Su kızı gene yüzmeğe başladı. Gözlerini küpaya- rak şarkı söylüyordu: «Yalnızım... Yalnızım...» Bu sesi civar' köy balıkçıları İşk tince: — Göldeki peri gene inliyor! - di- yorlardı. » ” O gün akşama doğru gölün ken?- nnda bir silâh sesi işitildi. Fışırtılar oldu. Bir inilti koptu. Ve kanlar için- de bir yaban! ördek suyun Üstünde kaydı. Sandalda ayakta duran bir erkek gülerek bağırdı: — Aportl... Apori Lavendel, aport! Köpek bütün kuvyetile, yaralı ku- şa doğru yüzdü ve sandalda oturup ince parmaklarını Jâkayd bir eda Ne suya daldıran adama ayı gelirdi. Köpeğin sahibi - ki onun da İsmi Tevendel'di - £ — Yanık! - dedi, Ayakta duran genç hayretle; — Neye yazık? — Sükütun silâh sesile bozulma- sına... Bu kuşun ölmesine... Bizim gürütümüzden kesilen şarkıya... — Ne şarkısı? — Demin havada bir ahenk işiti- yordum, Muhakkak ki Lorelei'i (1) Böyliyen bir deniz perisi vardı. Hani şu sırma saçlarını altın tarakla tara- yıp şarkı söyliyen... — Amma yaptın ha... gırtısı idi o muhakkak.., Otların hir Uzun boylu erkek, gülerek, avla- dıkları ördeği sandal dibine attı ve küreklere oturarak sahile yaklaştılar, Su kızı: «— İşte galiba bunlar insanlar... Konuşup gülmesini biliyorlar. Sesle- ri havada aksi sada yaratıyor...» Sonra suyun dibine dalarak, göz- leri kapalı yatan cesede yaklaştı ve yavaş sesle: — Ey Mahlük Gölün üslünde er- kekler vardı, Söyle bana! Erkek ne- dir? Fakat naaş gene cevap vermedi. * “ Gece gölün kenarında cümbüş ol du. Şatonun sahibi uzun boylu ve güzel erkek, daveblilerini o toplamış, eğleniyordu. Prensin beğendiği kız şarkı söyledi. Delikanlı onu dü- dağından öptü. Herkesin neşesi son raddeye varmıştı. Musikiyi ve muhavereyi dinleyen su kızı, bütün bunların mânasını an- Tamamıştı, Faket dalgın ve mütees- sirdi; «— Ah ben de şarkıların böylesini söyleyebilsem...> diye düşünüyor; ve gözlerini avcı prensten ayırmıyordu. Sonra gene gölün dibine daldı ve Uyuyan cesedin kulağına sokularak: — Ey mshlük! Ben de o açık renk elbiseli kadınlar gibi olmak istiyorum. Bana onların şarkılarım ve dansla“ rını öğret... Bende avcının yanıma oturup onun bana loprak kızlarına baktığı gibi bakmasını istiyorum. Sahilde keman «kelbim arzu ile do- Judur!> diye inliyordu. Ve bu ahenk gölün dçine, sakit Balıklara ve kımıl- damayan cisme kadar tesir eğiyordu. O günden itibaren su kızı da her gece: «Kaibim arzu ile dolu: diye şarkı söyledi, - “ Bir uşak bahçıvana derğ yandı; — Artık prensin yaplığı da baddi aşıyor! Rahmetli babası bu hali görse no derdi? Sirkin bütün kızları- nı ve kadınlarını şatoya topluyor. Her gtce işret ve kadın... İnsan kendini bir asilzadenin evinde deği, tımarhanede sanacak! Balıçıvan cevap vermeğİi, Zira gölün dibinde ölü ola- rak yatan cesed, onun kr zıydı. Sadece, biraz sonra, başını önüne eğerek: — Her ie “çok çabuk unutuyor! - Ve yeri mr başladı. Yiş sarmıştı. Yerinde dura- mıyor. Suyun içinde fıldır fıldır dolaşıyor; etrafı din- Jiyor; erkeklerin ne oldukla- rını anlamak istiyordu. Bir gün, bir sandalda, sis yah saçlı bir kızın ağladığı: ni gördü. O güne kadar O kız, hep şarkı söyleyip gü- lerken şimdi, başı iki avucu içinde huçkırıyordu. Levendel hem kürek çe- kiyor, hem de onu teselliye çalışıyordu: — Hanriyi zaptetmek mi istiyor- dunuz?.İmkânz yok! Biliyorsun ki O son derece dönek bir insandır. Çap- kınık şahsiyetidir. Güzeldir, zarif- tir, hoppadır. Herkes kensini seviyor. Bir kız, onun yüzünden intihar etti. Bakın hatırasını unuttu bile... Her- kes karalından sevilmesi de bu haleti ruhiyede oluşundandır... Hem mü- tegallip, hem haşin!... Bunu anla- mall... Haydi ağlama böyle... Bak nasl çirkin oluyorsun... Gözlerin şi- şiyor... Ben sana iyi bir iş teklif edi- yorum... Seni bir operete angaje et- tireceğim... “Çok para kazanırsın... Uzakları gidersin... Zamanla unu- Kız sustu, Teselliye kavuştuğu bel- ydi. Hattâ gülmeğe başladı. Su perisi bu sözlerden hiç bir şey anlamadı. İçinde mütemadiyen be şerlere yaklaşmak hevesi vardı. Açık renk elbiseler giymek istiyordu. Bu bir | parlak ayakkabılar, bu çoraplar aca- ba rereden elde edilirdi? O da insân- Jar gibi yaşamak, şarkı söylemek, Oy- namak istiyordu. Kemann çaldığı havayı mütemadiyen söylüyordu. Bir gün Lerendel genç prense: — Hanri!... Sizin mal'kâneninz Adeta perili! Bu gece su kızları nın bizim opereli söylediklerini işli- - dedi, Prens güldü: — Çıldırmışsın, “ Yağmurlu, sicak bir akşam, su kızı gölden çıkarak sendeliye sende liye sahilde ilerledi. Gümüş topukla- rımn üzerine basârak, halkı uyuyan şatoya doğru yürüyordu. Büyük bir kuş, kanatlarını gerip sordu: — Nereye gidiyorsun, ey çiçeklerin yavrusu? — Beşerlere! — Ne yapacaksın? — Onlara benzemeği öğreneceğim. Kuş, havadisi rüzgâre vermek için uçup gitti. Su perisi muntazam taranmış e dan yürüyordu Kumlar ayağın ME Bir hışırtı işitti. Bir in- — Alvinel Alvinel » diye seslendi, Bu, ihtiyar bahçıvandı, Bu kızı korktu, Ve koşarak, tekrar Bu peri kım cidden, «peri kızı gibi> dedikleri şekilde dans ediyordu göle daldı, İhtiyar bahçıvan, yerinde put gibi, daldı. Sonra üç defa Istav- Toz çıkararak; «— Allahım! Kızım Alvine'nin ru huna merhamet eti» diye duaya baş- Jadı, “ Prensle Hanri sandalda ilerliyor- lardı. Su kızı gözleri Kapalı, gölün üstünde sallanıyordu. Prens: — İşte... - dedi, Ta kendisi ...Uyu yor galiba... 'Eğildi. Perinin güzel yüzünü Avuç- ları içine aldı ve kapalı gözlerini öp- tü. Su kızı korkmadı, kaçmadı. Sa“ kin, durdu. Yalnız kalbinden kıymızi bir dalganın aktığını hissetli ve göğsü, iztirap verici şekilde hızlı hızlı çarpıyordu. Gözleri kapalı olarak gülümsedi. Delikanlı, eğildikçe eğiliyordu. Derin- likler sanki onu cezbetmekteydi. Fa- kat birdenbire birel onu arkaya Nü, MS Ca ii doğru çekti. Levendel: — Nilüfer koparmak için böyle eğilirsen suya düşersin! « dedi, Onun da rengi bembeyazdı. Hızla kürekleri çekerek uzaklaş- tılar. “ Davetiilerden Brat isimli biri sa- hilde dolaşırken su kizi gölünden ç- kip sicak kumlara uzandı, Adam, kendi kendine: — Bir kadın yıkanıyor! » diye dü- Şündü ve ağam siper alarak gözetle- meğe başladı. Genç peri, bir müddet su ile öyna- dı, Sonra gene göle âslıp kayyboldu. Erkek kendi kendine: «— Güzel yüzüyor!» dedi, Fakat çıkmadığını görünce: — Bu da ne? Sakın boğulmasın?... İmdadına koşmalt.... Tanı bu sırada göle atılmağa ha arlanırken, peri kızı göründü. — Mükemmel!... Ne güzel dalıyor! Erkek sahile yaklaşta ve bağırdı: - Bravo... Tebrik ederim... 8iz üdeta sampiydüsünusi Siz de şato- dan mısınız? — Evet. Peri kızınn sesi titriyordu. Zira daha ilk defa olarak bir beşerle konu- şuyordu, Erkek: — Müsaade edin de kendimi prezante edeyim! - dedi. - İmpresar- yo'yum... Beni işitmişsinizdir. — Evet... —, Mesleğiniz yüzücülük mf?... Birkte mi çalışıyorsunuz? Peri kızı tatlı bir sesle: — Anlanuyorum... - dedi. « Lisanı- nizi pek bilmiyorum. — Ha... Öyle mi?... Ecne- bisiniz... İşime gelir... Sah. neye hiç çıktınız mn? — Çıktım... Fakat kumlar eyağımı ağrılı... Korktum — Aldırmayın... Sahne kor. kusu, geçici bir baslalıklır... 'Ne kadar müddet suyun al tında kalabilirsiniz? — İstediğim kadar. — Haydi canım... Böyle masalları bana okuma... Ben Brat'ım... Size bir rökor tek- Mf ediyorum... On dakika?.., — Tabii... — Bâşka ne yapmasın! bi- Virsiniz? — Sudan inciler yapıyo. Tum... Üfleyip uçuruyorum... İşte böyle... Bazan du şarki söylüyorum... Bir avuç suyu, bir avuç in- ciye çevirdi, — İyi. Bu inci yapmak blöfü, eğlenceli bir numara! Şimdi şarkı söyle! Peri kızı, kemandan işitti- ği ve beşerlerden öğrendiği şarkıyı söyledi, — Püf!,.. Saçma... Bu hâ- vayla benim trupumda mu- vaffak olamazsın... Daha gü- zel bir şey bilmiyor musun?... Bükse yapacak bir parça... Neyre... Zarar yok... Ben sa- na bulurum... Seni lânse edet- Btm fevkalâme muvaffakiyet kazanırsın... Benimle kontrat yapmağa razı misın?... — Ne kontratı? — Aylıklarından “6 yirmi alırım. — İnsanlarla konuşacak mıyım? — Tabil değli mi?... Şimdiden müthiş bir proje hazırladım... Hari- kulâde bir şey olacak... Beniirle be- raber hemen gelebilir misin? — Şatoya mı? — Evet... Evvelâ şatoya... Burada göl yakın... Sık sık idman yaparsın... Sonra paytahta gideriz. — Pekâlâ... — O hâlde çabuk giyin gidelim, — Giyecek bir şeyim yok ki... 4 — Canım, şimdi nen varsa giyer. sin... Parladıktan sonra tuvaletle- Tin çok olur. — Giyecek hiç bir şeyim yo... duğum gibi beni götür. Mükemmel!... Mükemmeli... Bütün tecrübelerime rağmen bu tür- Jüsüne de hiç raslamamıştım... Hay- di bakalım... Çık sudan, Peri kısı, mahcubiyetle? ok — Birşey bilmiyorum... Buna pek çok şeyler öğretmeniz Jâzımgelecek. — Sen pek akıllı -bir kıza beziyor- sun... Neyse. Fihakika tiyatro üle- minde epey-öğrenecek şeylerin var- dır... Beyircileri. güldürmek lâzım... Fakat esas güzellik... Prens Hanri seni tanımaktan pek menmun ©la- larında ne var? < — Yüzgeçler... — Yüzgeçler mi?... Amma ha... Es- ki impresiryonuz doğrusu eşek- miş!... Ehalinin karşısına bu şekilde çikilır mı?... Çabuk çıkarın şunları... - İmkânsız... Ayağıma yapışık... «— Anlaşıldı... Siz, gayri tabii yarü- tlmış İmşanlardansınız... Yazık... Şimdi bunların modası geçti... Neyso şimdi onlan gizleriz... Herkös sizi tabti insan sanır... Peri kızı, tatlı sesile; — İşte ben de sizden onu rica ede- cektim zaten... Son defa olarak bir daha suya daldı. Kamışlarla, çiçeklerle vedalas- tı. Çıktığı zaman, Brat onu son empermeablıına sarıp şatoya doğru götürdü. i Şimdi artık peri kızı gayet meşhur olmuştu. Numaralar yapıyordu. Et- raflı camlı, büyük, derin ve denizi tasvir eden bir cüm sandığın İçine dalıyor; dipte, herkesin duramıyacağını- dan çok fazla durmakla ehaliyi hay- Tellere düşürüyordu. Numarasının $0- Du alkışlar içinde bitiyordu. Prens genç kına uzun uzun kur yaptı. Bir akşam onu bir bara davet etti, Birlikte dans etmeği istedi. — Ne kadar garip mahlüksun... Sen nağmelerden mi yaratıldın?... İztrap nedir, bilmiyor müsun? Ha- yatında acı çekmedin mi? - diyordu. — Bazan... Şuramda, başkalarının kalbinin bulunduğu yerde, sıcak bir şeylerin aktağını duydum. — Ne tuhaf tabir... Senin kalbın yok mu? — Bilmiyorum, Prens, elini kızın göğsüne koydu. — İşte... o Çarpıya: Kafeste hapsedilmiş bir kuş gibi Sonra hüzünle dedi ki: — Yarın gidiyorum... Seninle bu gece veda edeceğim, güzeli Alvine'ci- gim... Bir tancm!... Sevgilim!... Sen- den ayrılacağım... Çünkü bir pren- sesle evlenmeğe mecburum. Peri kızı yavaş yavaş kevm'»Aa bir şeylerin değiştiğini hissetti nn ne olduğunu anlayamıyordv o «albi çarpıyordu. Başını ellerine dayayarak ağladı. O de sevmişti... Aşkın ne ol duğunu anlamıştı, Daima buz gibi olan teni, demir gibi elleri ısınmağa başladı. Ertesi sabah, humarasını yapmağa hazı landığı zaman, vücudü insanlarınki gibi sıcaktı. Prensle yalnız bir kere safiyans öpüşmüşlerdi. Fakat bu buse, su kk zının kadınlaşınasına kâfi gelmişti, Sirkte çanlar çalındı... Numara yapılıyordu... Ehali gene daluşmuş, seyrediyordu. Su perisi yüzdü. alkış- landı. Battı, Çıktı, Gene daldı. Fa- kat şimdi, âdeta hava araştırdığı an- Jaşılıyordu. Son dalışında, her z0- manki gibi, Brat, ona kadar saydı. Müzik bütün heyecanile çalıyordu. Fakat peri artık kımlıdanmıyor, hiç bir şey İşitmiyor, suyun dibinde ölü yatıyordu. “ Bu hikâyeyi ihtiyar bir adam an atmıştı. Etrafında onu dinleyen gençler den biri sordu: — Neye öldü? — Çünkü artık insan olmuştu. Neteg almadan suyun dibinde duramıyordu. En gençleri: — Hakikat mi bu hikâye? » dedi. .— İnsanların inandıkları Her şey hakikattir. Belki doğru bir masâldir, Belki de rüyadır, belki hayal... Fa kat sen ona Inanıyorsan ömin Ol ki hakikattir. Tercüme eden: Hatice Süreyya 14) Bir Alman hâlk şarkım, shrink

Bu sayıdan diğer sayfalar: