POLİTİKA Yugoslavya, Romanya ve Macar hükümet adamları- nın seyahatleri Kükçük devletlerle büyilk devletler arasında gerek kendi aralarındaki siyasi ve iktisadi münasebetler gerek ümümi siyasi vaziyete karşı alacak- ları vaziyetler üzerinde gayet sık ve ehemmiyetli müzakereler devam edi- yor. Yugoslavya Hariciye Nazırı Markoviç Venedikte İtalyan ve Berlinde Alman devlet adamları ile görüşerek bu Balkanlı memleketin her taraf- tan kendisini sarmış olan iki devletle siyasi ve iktisadi münasebatını yeni umumi vaziyete göre tanaim etmiştir. Bu yeni münasebatın başlıca €sas- ları iktısadi cihetten sıkı iş birliği ve beynelmilel siyasette sıkı bitaraflık- tır. Macaristan ile olan meselelerin halli için İtalya tavassut etmeği ve Al- manya da buna müzahir olmağı kabul etmiştir. Macaristan Başvekili ile Hariciye Nazırı; Yugoslav Nazırının Venedi. ğe gelmesinden biraz evvel Romuda B. Mussolini ve Berlini siyaretinden biraz sonra da B. Hitler İle görüşmüşlerdir. Bu görüşmelerin başlıca mev. zuunu Macaristan İle Yugoslavya arasındaki meselelerin teşkili ettiğine şüphe yoktur, Diğer bir mevzu da şu zamanda Macaristanın Romanyada- ki Macar ekalliyetlerinin meselesini hukuk noktasından mu yoksa arazi ci- hetinden mi halletmeğe teşebbüs eylemesi muvafık ve münasip olacağı fnraziyesidir. Bugünkü beynelmilel vaziyete göre hukuk noktasınin ter. cihi hem Romada hem de Berlinde tavsiye edilmiş olmalıdır. Çünkü Rumen Hariciye Nazırı Avrupaya yaptağı seyahati Berlinden başlayıp Romada bitirdiğine ve Romanyaya coğrafi noktadan en yakın garpli büyük devletlerin Almanya ile İtalya olduklarına ve daha ziyade bunlar ile anlaşmağa ehemmiyet verdiğine göre bu iki büyük devlet de yalnız siyasi noktadan değil petrol, madeniyat ve hububat cihetinden ken- dilerine çok Kizim olan bu Tunalı memleketin başında bulunan hükümetin herhangi mesele meselâ “Transilvanya yüzünden sarsılmamasına ve bun- dan dolayı aralarındaki dostluk ve itimadın zail olmamasına dikkat ede ceklerdir. Küçük devletlerle büyük devletlerin arasındaki müzakerelerin netice. leri büyük devletlerin vaziyetleri ve aralarındaki münasebata da tesir ede- ceğinden küçük devletlerin siyasetleri umumi sulhun muhafazasında da bugün gayet mühim bir âmil teşkil etmektedir, AKŞAM GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Bugünkü mevlidi nebevi kandili münasebetile Hazreti İstanbul Müftülügü bugünü nebevi olarak ilân etti. Kameri takvime göre, Hazreti Muhammed rebiüleyvel ayi- | ikisinde doğmuştur. (Pazartesi gü- sid ediliyor, Yalnız müslümanların peygamberi Ri. bütüm mmaarlık * tarihinin harikulâde bir simtasi olan Hazreti Mulinmmcd, Mek- kelidir; bu şehirde doğmuştur; Kureyş kabilesindendir, pederinin adı Abdullah, valldesininki Amine'dir. Ebeveyninin soy- ları üçüncü göbekte birleşir. Yetim olarak dünyaya geldi, Arap ananesi mucibince bir aşirete tesilm edilip beş yaşına kadar Halime isimli sütninesinin yanında kaldı. Altısında ânnesini, sinde de kendisine bakun büyükbabası Abdülmuttalibi kay- betti. Amcası talib Muhammed Mus- tafa'yı yanına aldi. de- © devirde Araplar pek iptidal, hattâ yarı vahşi halde idiler, Muhtelif kabileler birbirlerile mütemadi harp halinde bulu- murlardı. Hiç bir siyasi yahut dini birleş- meleri yoktu. Kimi yıldızlara, kimi güneşe, kimi do tahtadan, taştan yapılmış putla- Ta tapazdı. Yalnız pek eski bir âdet üzere kabileler akın akın Mekkeye gelirler, için- de 300 kadar putları olan Kâbe'yi ziyaret, ederlerdi, Mekkode de panayır kurulur, ti- Garet olur, şairlerin en güzel şiirleri oku- murdu. Mekkeliler, bu panayırlardan ka» Zanç elde ettikleri için putperestliğe en | sadık Araplardı. İçki, fuhuş, kumar, bütün ülkeyi kap- lamiştı. Bir erkek istediği miktarda kadın alır, esirelerine fahişelik yaptırarak para kazanabilirdi. Kadın, mirasa konmak Söyle dursun, mal gibi, varislerin eline ge- gerdi. Babalar kızlarını diri diri gömer- Terdi, Hüzreti Muhammed, çocukluğunda Şam bivarına seyahat etti, Orada bir rahibin Kendisinde nübüvvet âlâimi gördüğünü Söylerler. Başkaca da öcyubat etmiş, civa- pin etaniyetini kazanmıştı, Yirmi beş ya- #ındâyken zengin bir kadın olan ve kırk Yaşında bulunan Hatice ile evlendi ve maişet düşüncelerinden Azade kalıp mu- rakabaya varmak imkânı buldu. Kübenin temiri sırasında, otuz beşinde bülünuyürdu. Mukaddes sayılan Haceri Esved'i yerine koymak şerefini Arap bü- yükleri aralarında taksim edemiyorlardı. Hazreti Muhâmmed ihtilâfin halli için hakem seçilince, mukaddes taşı bir yaygı Üzerine koydu ve bütün arzu edenlerin taşımalarını ve mübarek vazifeyi müşte- Feken görmelerini tömin ederek müşkülü halletti, Kırk yöşma vardığı vakıt, nübüvvete ermişti. Kendisine ilk Mahan zeydesi Hâ- ticedir; erkeklerden de, - bilâhare: ilik olan - Ebubekirdir. Çocuklardan > kozu sonradan damadı ve dördüncü halifesi olan - Ali, birinci müiindir İslâmiyet ilk seneler süratle inkişaf ede- medi. Mekkeliler, bu yüzden tlcaretlerini ybetmekten korkuyorlar, müslümanları tazyik ediyorlardı. Hattâ müminlerin bir Habeşistuna hleret etmek mecburi- Yelinde kaldı. Medineliler aramuda yeni De rağbet bulunca Peygamber evvelâ ” ©, Sönta Medineye gitti, (22 haziran 622). Hicret ederken, yolda muarızları ken- disini ax daha bir ma; arada keşfederek Mevlidi | Muhammed Hiersti müteakib müslümanlarla müş- rikler arasında bir kaç muharebe oldu ki, «Gâzve» denen bu çarpışmaların her biri müheyyiç birer hadisedir. Nihayet müs- lümanlar Mekkelilerle sulh ettiler. İslâmi- yet de Arabistanın her tarafında yayıldı; Peygamber, güneş senesi ile 61 yaşında olarak milâdın 632 net yılımda fani dün- yadan ebediyete çekilmiştir. Maruz kaldığı müşkülâta rağmen öm- ründe bir kere bile yese düştüğü görülme- miştir. Dini vefatından sonm bütün kıta- di ve hâlâ mümini en çok Hazreti Muhammedin kardeşi yoktu. İlk haremi Hadiseden dördü erkek, dördü kız ekiz evlâdı olmuştur. İlk oğlunun iş- mi Kasım olduğundan Arap âdeti üzere İ kendisine Ebülkasım derlerdi. Fakat hiç bir erkek evlâdı yaşamamıştır. Kız çocuk- ları da küçükken yahut genç yaşla vofat etmişlerdir. Yalnız Ali ile izdivaç eden ke- rimesi Fa tarikiyle Hasan ve Hüseyin doğmuş, ylece devam etmiğtir. Peygamberin Mariya - ül - Kıbtayye'den İbrahim isimli bir erkek evlâdı doğdu ise de o da çocukken vefat etti. Bu suretle dokuz çocuğu olmuştur. Hazreti Muhammed, Haticeden sonra on dört kadınla evlendi. Bunlardan on birini birden nikâh altında cemetimiştir ve mecmu on beşten yalnız on birinin ha- kik! zevei oldu. Mütebaki dördik nikâh kıymış, fakat zevç ve sevcelik hayatı ya- şamamıştır. Müslüman Oolmiyalar da, peygamber Muhammed Mustafanın büyüklüğü ve be- şeriyeti yükseltmek hususundaki o muaz- zam başarısını hayranlıkla takdir ederler, Müslümanlar ise peygamberlerinin zikrini ve senasıni dilden düşürmez, gönülden çıkarmazlar. Silivri hükümet konağının bugün temel atma resmi yapılacak Silivri kasabasında bir hükümet ko- nağı binası yapılması kararlaştırıl- dığından, Vali Dr. Lütfi Kırdar, bu- gün Nafia müdürü B. Beâri ile bir likte Silivriye gidecek, yeni hükümet konağının temel atma merasimini ya» pacaktır. Yeni hükümet binası, as İnit cadde Üzerinde ve eski hapishane binasının yanındaki arsada inşa edile- cektir, Fakat bu arsa KAfi gelmedi- ğinden, eski hapishane'binaaı da yık- tırılacaktır, Bundan başka, Silivri halkının kış” men aralarında topladıkları para İle, kısmen de Maarif idaresinin yaptığı yardım ile inşa ettirilmeğe başlanan ortamektap binası da Vali tarafından tedkik edilecektir. Öğleden sonra Vilâyet Umumi! mec- lisi toplanacağından, Val öğleye ka- dar şehre dönecektir, Italyan ordusu müstakbel bir harpte ne yapabilir ? Cebelüttarıkı ve Süveyşi kapatmak için deniz hakimiyeti ister. İtalyada ise bu yoktur. O halde Balkan yarım adasında yeni hareketler düşünmek mecburiyetindedir Bu hareketler ne şekilde olursa olsun Rusya ile temas meydana gelecektir Yazan: M. Şevki Yazman Muhtelif araştırmalar bize gösterdi ki İtalya ne donanma ve ne de hava kuvvetleri bakımından İngiltere ve Fransaya üstünlük temin edemez, oynuyacağı büyük koz kara ordusun- dadır. O halde «totaliter devletlerle demokrat devletler ve mütekabilen peykleri arasında çıkacak bir harp- te İtalyan kara ordusu ne suretle hareket edecek ve zaferi ne suretle elde etmeğe çalışacaktır?» osualinin cevabı ayni zamanda mihver devlet- lerinin bize en yakın ucundaki he reketi de göstereceği için şayanı dik- kattir. İtalya için en tehlikeli düşman ke- silecek olan İngilizleri can evlerin. den vurmak ve onları meflüç bir hale | getirmek hususunda hakikatte İtal- İ yanın iki hedefi olabilir; 1. İspanyaya göndereceği kuv- vetler vâsıtasile Cebelüttarık'ı ke- patmak, 2 — Libya ve Habeşistandan yapa- cağı taarruzlar ile Mısırı elde ede- rek Si kapatır ve bu suretle | Akdenize tam münasile «İtalyan de- nizis adını vermek. Fakat ne çare ki bu iki hareket te deniz ister. İtalyada ise bu yoktur. O hal de bu asli hedefleri bırakarak İtal | yan karasının yanmda Balkan y&- rımadaşsında yeni hareketler düşün- mek mecburiyetindedir, İlk cephe tabii nsaya karşı açı lacaklır. Fakat bu cephe, yani Alp- lerin cenup yamaçlarından geçen mahdud yollar muntakası o kadar sarp, yollar o kadar dar ve Fransız ordsunun kismen hazardan ve kıs- men de seferde vücude getirecekleri tahkimat ve mevzileri aşmak o Ka- dar güçtür ki İtalyanın bu yolda ve bu cephede büyük ümidlere kapı ması doğru olamaz. Bu cephe İzonzo- dan çok daha kuvvetlidir. Fransanın buraya ayıracağı ordu Avusturyalılardan âz olmıyacağı gibi onlardan kabiliyetsiz de olmıyacak- tır. Tehlike ânında İngilizlerce de yardım edileceği için İtalya bu cephe- den .büyük zaferler bekliyemez, Olsa olsa ordusunun büyük bir kısmını mevzi boyunca yâyıp harceder, Diğer taraftan Fransız ordusunun da hem Almanlara karşı müdafaada kalması ve hem de İtalyâya karşı taarruza geçmesi biraz müşkül oldu- ğundan Fransanın da bu cephede mühim mikyasta ilerlemesi kolaylık- Is düşünülemez. O hâlde İtalya için ordusunun takriben yarısını başka sahalarda kullanmak imkânı hasıl olur. Bu başka saha neresi olabilir? Bu sualin cevâbmi vermekte müşkülât çekilmez: — anlar ve şark cephesi, Muharebe ne şekilde patlak verir. se versin, Rusyanın bundan uzak kalması tasavvur edilemez. Almanya ve İtalya, ya İngilterenin geranti et- tiği Romanya ve Polonyayı harben veya tehdidle istilâ ederek ve yahut, pek akla gölmemekle beraber, kendi taraflarına çekerek çember içine alın- maktan kurtulmağa çalışacaklardır. Hangisi veki olursa olsun Rusya İle temas meydana gelecektir ve müs- tevlilerin önünde asıl o vakit iştihayı çeken geniş bir saha görünecektir. Bunu bilen Rusva er veya geç bu dev- hâkimiyeti | FAS |; ; pi RA / CEZAYI ; Avrupadaki hudutları ve şimali Afrikayı gösterir harita letler ile harbe girişeceği için umu- mi bir dünya harbinde daha bida- yetten Rusyanın abluka altına alın- masına çalışmak merkezi devletler için esastır. Zaten Alman - İtalyan - Japon bloku bu ablukayı tasarla. maktarı başka neyi ifade eder? O halde Rusyanın ablukası mev- zuu bahsolunca da en yâkın islika- met olarak Balkanlar ve daha sonra da Orta Avrupanın şarkı akla gelir. Bu sahalarda yapılacak harekât ka- radan olduğu için İtalyanın zayıf tarafı olan deniz hâkimiyetine de bir müddet için ihtiyaç gösteremez. An- cak şurasını da unutmamalı ki İtal yanın Fransız cephesinden ayırıp Balkanlar veya Orta Avrupanın şark | kududları (meselâ Romanya) istika. | metinde kullanacağı kuvvetleri, eğer | buradaki devletler memleketlerini müdafaaya karar vermişlerse (mese- IA Yunanistan ve Yugoslavya), yani | bütün vasıtalarını gönül rızasile İtalyaya terk etmiyorlarsa, bizzat bu küçük devletler dahi İtalyan ordu- | sunu önliyecek ve durduracak kud- | rettedirler. Aksi takdirde kendisinin garpten ihatasına mâni olmak Üze- re bizzat Rus orduları Besarabya Üzerinden sarkıp Balkanlarda İtal yan kuvvetlerini önliyecekler veya bu kuvvetleri kendi üzerlerine çekip tesbit edeceklerdir. Bu keyfiyet te sonsuz kuvvet ve malzeme kaynakla- rına malik olan Rus ordularına kar. şı İtalyanın çabuk zaferini temin edecek veya büyük ümidler verecek derecede değildir. Tekmil bu esnada İtalyanın deniş- den İngiliz ve Fransız filoları tara fından abluka ve bombardıman eğii- diğini, İtalyan sanaytinin toplanmış bulunduğu şimal mıntakasının Fran» sızların arkası dalma ikmal edilebi- lecek olan hava kuvvetleri tarafın. dan tahrip edilebileceğini düşünmek lâzımgelecektir. Bu bakımdan ve İtalyanın cografi vaziyeti dolayısile maruz bulunduğu tehlike hiç bir memleketle kıyas kabul edilmiyecek kadar büyüktür, Görülüyor ki İtalyanın en kuvvetli bulunduğu kara ordusu dahi büyük bir harp esnasında Avrupada kendi- sine büyük muvaffakiyetler kazan- dıramaz ve hele iş büyük harpte ol- duğu gibi yıprandırma sahasına gi rerse İtalya buna hiç dayanamaz Binsen&leyh onun bugün elde etmek istediği gayeyi şöylece hulfsa ede- biliriz: Harp çıkarmadan ve fakat sulh zamanındaki harp potansiyeli saye- sinde korkutarak küçük milletleri boğmağa çalışmak... Bu küçük mik letleri artık büyük demokrat devlete ler garanti ettiklerine göre işlerin durulması ve düzelmesi ihtimali de artmaktadır. | Iktisadi meseleler | Amelenin randımanını arttırmak Türkiyede işsizlik var mıdır? Bu suale cevab vermek için, İşsizlere add bir ista- fistik aramağa sebeb yoktur. ka, maden, demiryolu İnşaatı işlerile uk- ranşanların verdiği izahata göre, Türkiyede işçiye ihtiyaç vardır. Zonguldak kömür havzasında, yüzde 35 nisbetinde işçi nak- sandır. Zonguldak mıntakasında çalışan işçilerin çoğu köylü olduğu için, hasad sa- manında işçi mikdarı daha ziyade azalır, Halbuki hasad zamanı olmadığı halda, havında işçi mikdarı yüzde 35 noksandır. Bizde amele için işsizlik hadisesi diye bir mevzu yoktür. Yalnız bizde amele randımanı tedkik edilecek ve üzerinde çok durulacak bir meseledir. Avrupa amelesi- me nisbetle, Türkiye amelesinin randıma- mı daha azdır. Zonguldak kömür havın- amele, vasati olarak günde ? ton kadan kömür çıkarıyor. Aradaki fark pek bö- yüktür. i Bizde amelenin randımanını arttırmalı en büyük bir gaye olmalıdır. Bu mesela, işsizlik meselesi kadar mühimdir. Müte- hassısların kanaatine güre, kömür havsa- sında dalmi amele davası halledilmeğik- İ çe amele randımanını da halletmek müm-, kün değildir, Çünkü ocakta bir kap ay i çoğu tarla işçileridin. amelesi pek az randıman vermektedir. Eğer nmelenin randımanı fazla olsaydı, bugün Zonguldak havzasında, işçi buhra- mından şikâyete lüzum kalmıyacaktı, As randıman veren amele kalabalığı Yerine, çok randıman veren ve ameleliği kendisi. ne meslek öden bir rümreye ihtiyaç vardır, Hüseyin Avni