2 Mayıs 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

2 Mayıs 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| 2 Mayıs 1939 i AKŞAMDAN AKŞAMA “Helvacıya yutturulan kalp beşlik !,, — Orajlı ne demektir? — Etendim?... — Orajh... Bu Suali münevverlerimizden mü- rekkep bir grup namına telefonla bizden sordular, — Şimdi Devlet Meteoroloji Ensti- tüsünün raporunu Ankara radyosum- da okudular; Anadolunun bir çok yerlerinde hava corajle imiş! «Pir tınalı demekte me mahzur görük müş? Bu söz beynelmilel mahiyeti haiz feragat edilmez bir tabir midir; yaksa fransızcanın alelâde bir keli- mesi midir? Türkçemizi «Helvacıya kalp beşliği yutturmuş gıllas» haline sokmaktaki | bu temerrüdün sebebi nedir? Bu gidişle radyoda şöyle raporlar işileceğe benziyoruz: «Birkaç jurdur İstanbul vilinin üs- tüne plüi tembe ediyor. Oksidan ko- tesinden van sufle ediyor. İlh...» İşiten de «Aman, ne âlim şeyler maşallah!» der eibette.. Ayni münevverler başka misaller de söylediler; onlara da gazetede iti- «Tâz etmemi istediler: — Bugün intişar eden haberler .arasında «filinca vapur şu kadar isant rölar'la geldi.> diye yazıyor. Ni- çin «bieahhur» değil de «rötor» den meli? - dediler. Müsaadelerile ben me sorajlım de imek kadar ifrata; nede «rötar» de memek kadar tefrile reyimi verece- yo «Teahhur umumiyetle egecikme» dir. «Rötar» ise, «tarifeli vesaiti nakli iyenin gecikmesiz mânasına bir hu. /susiyeti haiz olarak dilimize - imlâ değil lâfız yoliyle - girmiştir. Çocukluğumdanberi Göztepe ta- raflarında oturduğum için bunu o semtlerinden işilirim, Fransızca bil. miyenler de kullanırlar, Trenlerin, tramvayların, vapurların, #skele ve istasyonların memurları, © amelesi Şarasında bu, bir ıstılah olarak dilden "düşmez, i | Mademki «farklı birşeye» delâlet ediyor; menşei ve imlâsı ne olursa olsun Yaşamak hakkı var demektir. ingilizce «Five o clock» tabirini, (Fransızlar da, umumiyetle çay değil saat beşte içilen çay» mânasına kul. Janıyorlar, Denecek ki imlâsına riayet 4diyorlar, Bifteğinkine etmiyorlar. | sRetardı şeklindeki imlâyı muhafa- zaya kalkınak ta vapuru ovapcur» Yazalım diye ayak diremek derece $inde bir ifrattır. Asli imlâya ancak İsmihaslarda sadık kalmıya (arafta- Fum. İlmi astılahlarda kendimize «transkripsiyon» okaidelerimiz bimalı; yani bizzat bu o kelimele- | fin misalindeki gibi cer yi ek» YE'etion» w «siyon» yahut, istasyon. | ” dona « Ve bütün bu «imlâ nakli kaide- leri» müsbet ve muayyen olur; «Sk ŞEHİR HABERLERİ Eminönü meydanı Balıkhanenin yerinde Borsa binası yapılacak Eminönü meydanınm islikbalde alacağı şekli gösteren bir maket ha- zırlandığını yazmıştık, Bu maket mu- cibince, meydana nazır binalar Yeni- caminin ve Mısır çarşısının mimari üslübuna uygun olacaktır. Binaların | birinci katları - vaktile Direklerara- sında olduğu gibi - direkli olacak ve burası yaya kaldırımı olarak kullanı- lacaktır. Şimdiki Balıkhane yerinde büyük bir Ticaret ve Zahire borsası binası bulunacaktır. Meydanın Sirkeciye doğru kısmında ve şimdi Emlâk ban- kasının bulunduğu adadan itibaren antrepolar bulunacaktır. Bunların harici manzarasının güzelliğine - bil- hassa dikkat edilecektir. Karaköy köprüsünün Halice doğru | 50 metre içeriye alınması muvafık gö- rülmüştür, Buna kati şekilde karar verilirse, Köprünün Karaköy tarafın- daki başı, şimdiki Şirketi Hayriye bi- nasının bulunduğu sahile bağlana- caktır. Üç arkadaş arasında kavga Küçükpazarda oturan Ahmed, İsa ve Eşref isimlerinde üç arkadaş ev- | velki gece sarhoşlukla biribirlerile | kavga etmişler, İsa ile Eşref Ahmedi kol ve başından, Ahmed de Eşrefi jilet bıçağile yaralamışlardır. İşe el köyan polis, hepsini yakalı- tedavi altına aldırmış ve hak- Tarındaki evrakı adliyeye vermiştir. Deniz hırsızları İki sandalı İzmite ka: yakalandılar Samatya is merkezi memurları, Üç kişilik bir deniz korsan şebekesini meydana çıkarmışlardır. Polisce mü- seccel hırsızlardan Mehmed, Ruhi ve Manok adında üç kişi aralarında izm gelen pazarlığı yaptıktan son- Ta Samatya sahilinde bulunan iki ye- ni balıkçı sandalını, yelkenleri ve di- ğer âlât ve edevatile beraber çalma- ğe karar vermişlerdir. Üç arkadaş, evvelki gece yarısın- dan sonra Samalyaya gelmişler ve kararlaştırdıkları sandallara atlamış- ler, diğer sandallardan ellerine geçen kürekleri de bu sandallara doldurduk- İ tan sonra yelkenleri de açarak yola düzülmişlerdir. Az sonra hadiseden haberdar olan mahalle bekçileri zabıtayı haberdar etmişler, takiplerine bir molör çıka Tılmıştır. Nihayet zabita memurları İzmite doğru flerliyon hırsızlara ye- tişmişler ve üçünü de yakalamışlar- dır. Mehmed ve arkadaşları İzmite git- mek üzere yola koyulduklarını itiraf Karilerimizin mektupları . , Küstah kimselerle . : . mücadele bir medeni : e vazifedir Yere tükürmek yasak: çöp atmak gene yasak! Pakat bakınız ne man“ zaraya şahid olduk: Tramvayda gldiyorduk. Bir yolcu, bir kere kâğıdi elma ile, çift yerler. den birine kuruldu. Elinde diğer pa- ketleri kendizile pencere arasına yer- leşlirdi. Öyle ki, yanına oturacak müşteriye bir ilişünlik yer va Kaldı, ya kalmadı! Soora cebinden çıkardığı çakı İle elmaları ha soyar, ha yer; ha soyar, ha yer.. Kabuklarını da gene kose kâğıda doldurup bir yana usulla bı- raksa ne Âlâ.. Fukat yere atıyor. Modem ahırlarda bile böyle şeyler yapılmadığı İçin esanki ahırda İmiş gibir. diyemiyeceğir. Biietçi bu ball görüyor, Birşey di- yemiyordu. Zira adam öyle kaba ii ki, lers cevab vereceği meydandaydı. Lâkin kabalığına güvenerek bütün tramvay halkını hiçe saymak olur mu? Bu gibi vaziyetlerde müdahale etmek biletçinin doğrudan doğruya vazifesi, hülkın da biletçi tarafusi çıkmak keza ayrıca medeni vazife ol- malıdır. Küstah kimselerle mücadele, vatan- daşlık, hemşehrilik icabatındandır. , Şefika ipekel Vapur tarifeleri niçin hazır değil? Akay, | maylan itibaren ilkbahar tarifesini tatbike başladı. Tarife al- mak için gişelere müracaat edenler bunların henüz matbaadan gönderii- mediği cevabını almışlardır. Tarifeler tatbika başlanmadan alabilse çok iyi olurdu. Mahalle haline gelmemiş yerler Yollar ve lâğımlar yapılma- dan inşadta izin verilebilir mi? Yapı, Yollar kanununa göre, ma- halle haline gelmemiş arazide bina inşa etmek için, bu arazinin lâğımla- rını yapmak, mektep, karakol arsası ayırmak, sokaklarını açmak lâzımdır. Bu işler yapılmadan inşaata müsaade edilemez. Bu hususta kanunun hük- mü sarih ve katidir. Fakat son Z7a- manlarda Belediye, yapılan bir müra- cati tereddüdle karşılamış ve Dahiliye Vekâletine müracaat etmiştir. Hâdise şudur: Heybeliadada Despina ismin- de bir kadın, 936 senesinde Belediye- ye müracaat ederek, bina inşa edece- ğinden bahsile ruhsatiye verilmesini istemiştir. Bu arazinin; Yapı, Yollar kanununa göre, vaziyeti tekemmül et- mediğinden, Belediye, ruhsatiye ver- ruekte tereddüd etmiş, keyfiyeti Da- hiliye Vekâleline sonrmuştur. Dahili- ye Vekâleti, arazi sahibi olan müra- caatçinin, kendisine mahsus bina yaptırabileceğini bildirmiş, Belediye de Vekületin bu cevabı üzerine ruh- satiye vermiştir. Fakat Despina bilâhare bu araziden biğ, kısmını başkasına satmıştır. Bu arazide arsa satırı alan yeni mal sahi- bi de Belediyeye mürâcaat ettiğinden şimdi Belediye küçük parçalara ifraz edilen arazide bina inşa edilip edilmi- Vilâyetin yolları Yeni yollar iki sene içinde bitirilecek 939, 940 ve M1 senelerinde yapıla” cak vilâyet yolları için bir program hazırlandığını yazmıştık. Program bü- gün yetişemediği takdirde cuma gü- nü Umumi meclise verilecektir. Yeni yol programına göre, vilâye- tin yeni yolları iki sene içinde ikmal edilecek, fakat parası üç senede mü- teahhide ödenecektir. Bundan başka Vilâyet makamı, lüzum gördüğü tak- dirde, bir sene sonra yapılacak yollar- dan bir kısmını bir sene evvel inşa et- tirmek hakkına malik olacaktır. An- cak müteahhidler, kısa zamanda pa- ralarını almak istediklerinden, iki se- nede yapılacak ve üç senede parası ödenecek olan yollar için açılacak münakasaya talip zuhurunu kolay- laştıracak tedbirler alınacaktır. Düşünülen şekle göre, üç sene ni- hayetinde parasını alacak müteahhi- de bir kolaylık olmak üzere her yol bittikçe yapılacak muvakkat kabul- den sonra teminat mektubu iade edi- lecek, fakat inşaat bedelinin tamami- le ödenebilmesi için kati kabul mus- melesinin yapılması beklenecektir. Umumi meclis, Vilâyet yolları pro- gramını kabül ettikten sonra, tasdik edilmek üzere, Nafia Vekâletine gön- derilecektir. . Yeni mektepler B. Prostun mütaleasına göre ea İstanbulda bundan sonra yapıla cak liselerle orlamektep binaları hak- kında verilecek mimari tarzı hakkın- da Maarif idaresi, yeni mektep bina- larının “yerlerini de göstererek, B. Prost'un mütalâasını bir raporla bil- dirmiştir. Maarif idaresi,'bu seneki bütçe ile yapılacak mektep binalarını bu esasa göre inşa ettirecektir. Bundan başka yeni İdarel hususi- ye bütçesile yeni İlkmektepler yapıla- cağından, bu mekteplerin inşasında da ayni usule riayet edilcektir, İki otomobil kazasi Şoför Arlinin idaresindeki otomo- bil Beyoğlunda Cümhuriyet caddesin- de bakkal çırağı Andona çarpmış, ehemmiyetli surele yaralanmasına sebeb olmuştur. Şoför yakalanmış, yaralı tedavi altına alınmıştır, Mehmed isminde bir gazinocunun idaresindeki hususi otomobil de Lâ- lelide Rıza adında birine çarparak yaralanmasına sebeb olmuştur. Hak- kında kanuni takibat yapılmaktadır. yeceğini Dahiliye Vekâletinden sor- muştur. Kanunun hükmü kati olduğuna gö- re, Dahiliye Vekâletinin yollar, lâğım- lar yapılmadan inşaata izin vermiye- ceği muhakkatır, Bay Amca Ankara kitap sergisinde!.. Bahife 3 İSTANBUL HAYATI Sinir mikrobu Kıraathanede birkaç arkadaş baş- başa konuşuyorduk. Yanımda oturan sat bir aralık pencereden dışarıya ba- karak marıldandı: — Eyvah, sinir mikrobu geliyor, Kapıdan giren kısa boylu, toparlak vücudlü, seyrek saçlı delikanlı gözleri- ni kırparak masamıza sokuldu: — Merhaba baylar. Gene pek hara. retli sohbete dalmışsınız. Kendisile hiç tanışmadığım halde bir sandalya çekip yanıma oturdu. Masanın ortasında duran paketi tek- Nifsizce açıp bir sigara yakdıktan son- ra gurur, istihza sırıtan çirkin bir te- bessümle söze başladı: — Eh, ne konuşuyordunuz baka. kım? Sehbetiniz pek hararetli idi. Yanımdaki arkadaş dudak bükerek cevap verdi: — Münasebetsiz adamlardan bahse diyorduk. Öteki, daha soğuk bir sırıtkanlıkla israr etti; — Canım, lâtifeyi bırak şimdi. Pek merak ettim; beden bahsediyorsunuz? Karşıda oturan arkadaş cebinden kibrit kutusunu çıkarırken yere dü- şürdüğü kâğıdı almak üzere eğildi. Me raklı zat bu defa ona döndü: — Ne idi o düşen kâğıd?.. İğrenç bir kahkaha attı: — Anladım, anladım. Mutlaka bir lum?... Muhatabının asabiyetle kaşlarını çattığım görünce onun yanındaki ar. kadaşa döndü: — Hafızam çok kuvvetlidir, Sizinle tanışmıyotüum amma, şimdi görünce derhal hatırladım. Geçenlerde zatıâli. nize Beyoğlu caddesinde tesadüf et- tim, Yanınızda nef bir bayan vardı. Doğrusu ya, muvaffakıyetinizi gıyaben tebrik ettim, Pek de samimi idiniz. Zavallı ahbabımm zorlukla hidde- tini gizlemeğe çalıştığı besbelliydi. Yutkuna yutkuna, cevap verdi: — Hatırlayamıyorum. Herhide ak- * rabamdan biri olacak. Belki de hemşi- remdi, Sinir kurdu, yayık dudaklarını bü- zerek gülümsedi: ğ — Değil bayım, değil, Biz adamı gö- zünden anlarız. O bayan sizin akraba. mza makrabanıza benzemiyordu, Şim- di işi tevil etmeyiniz. Ben çok iyi tanı- dım. Dostumun hiddetten rengi uçmuş, kaşları çatılmıştı. Dudakları titriyerek mırıldandı: — Biraz evvel de söylediğim gibi, bu hâdiseyi hafırlamıyorum. Sakın si. zin hemşireniz olmasın?!.. Bü ağır, fakat yerinde mukabele karşısında sinir mikrobunun derhal yanımızdan uzaklaşacağını tahmin ediyordum, Lâkin o hiç aldırış bile et- meden başka bir arkadaşa döndü: — Bayum, siz pek sıkıntılı duruyor. sunuz. Dün ben yoldan geçerken siz gene burada oturdunuz, elinizde de bir mektup vardı. Herhalde o mektup ca- nınızı sıktı, Kimbilir neler vardı için- — İşte, Sinir mikrobunu gör. O aynaya bakarken biz ma: kalkıp savuştuk, kalkıp savuştuk, Cemal Refik B'A, —Kitaplar ziyaretçilerden çok duysalar gerek!... —?. ... Sergiyi dolduran şu kitap ordu- | ©... Halbuki insanları bir tek kitaba | © ... Böyle bir sevgiyi görüp te zevk suna bak hele!... İnsan seyretmek- | baktırmak mescleğir!... . duymamak kabil değil... ven gözünü alamıyor... — Bir &sker bin asker olunca nasıl eybetleniyorsa, kitaplar da öyle bay

Bu sayıdan diğer sayfalar: