| Verilmiş ve enstitü kışlağında fenni dağıtılmıştır. Bunlar Bursa ile, An- Dünyanın ilk hastanesi Bergamada i iL üni restore edilmsine başlandı Bergamada restore edilmekte olan Askulepyonda mermer sütunlar İzmir (Akşam) — Rergamada dün- Yanım ilk hastanesi Askulepyonun restorasyon işlerine başlanmıştır. On iki yl süren hafriyat neticesinde Meydana çıkarılan en güzel eserler arasında (125) metre uzunluğunda (35) oluklu mermer direği havi muh- teşem bir koridor da vardir. Şimdi. lik bu koridordaki (19) sütunun Tes- | tere edilmesine devam edilmektedir. | Bu direkler İyon ve Kompozit sis- temindeki başlıkları kitabeli arşitrov | ve komnişlerile on metreye yüksel. | mekte, çok mühim ve ayni zamanda müşkül olan bu işin başarılması için İzmir müzeler müdürü B. Salâhad- din Kantarla Bergama müzeler mü- dürü B. Osman Bayatlı çalışmakta. dır. Parça parça yerde yatan sütün- lardan şimdiye kadar beş tanesi res- | tere edilmiştir. Eski haline girmekte | olan harabe, çok güzel bir manzara almaktadır. Bursada ipekböceği tohumu dağıtılıyor İpek böceği yetiştiren bir köylü aile Bursa (Akşam) — Havaların fev- kalâde müsald gitmesi üzerine ipek böceği tohumlarının tevziine karar #ekilde muhafaza edilmekte bulunan tohumların sevkine başlanmıştır. İlk olarak seksen bin kutu tohum kara hududundan Karadenize kadar İli şimal ve şimali garbi Anado- una ve Trakyaya sevk ve tevsi *dilmiştir. , Koza yetiştiricileri bu sene tohum IçMAĞA çok rağbet göstermektecir. Vâziyete ve havaların iyiliğine gö- TE yeni mahsulün bereketli ve temiz için hiç bir sebeb mvecud değildir, Geçen seneden stok olarak hiç koza kalmamış, tüccar elinde bu- Yunanlar kâmilen satılmıştır. Kara sularımızda balık avlı- yan dört Yunanlı balıkçı yakalandı İzmir (Akşam) — Seferihisar ka- atının Doğanbeyli nahiyesi suhile- Tinde kara sularımızda balık avladık- ları gürülen dört Yunan balıkçısı, fki Yani ile yakalanmış, Adliyeye ve- mişlerdir. ötede tütün mahsulü #BEEİ (Akşam) — İzmirde bir Ame- ün eri kumpanyasının yaptırdı- MW iklere göre, Ege mıntakasının Seneki tütün rekoltesinin 24 mil . kilo olacağı tahmin edilmekte- r. Bu yıl, müstahsillerden pek çoğu tütün €kmemişlerdir. Ekenler de, ce- saretlerini geçen seneki satışlardan kaybettikleri İçin, az ekmişlerdir. | öğle ezanı okunurken ezip iç!... sür- Hamal hoca halis muhlis gümrük hamallığından yetişmiş, hem de si- rıkllarından. Bundan 70 yıl evvel Meyvahoş iskelesi Sirkecinin köprüye doğru solunda, Hidayet camisi önün- deki Vezir iskelesile yanyana imiş; ötesinde Rüsumat... Hamal ağa senelerce oralarda yük taşıdıktan sonra kazancın yolunu keş- fetmiş; Yemişin, Zindankapısında kü. çücük bir kulübede hocalığa, onun da hekimlik nevine başlamış... Kara bıyıklı, hamal kıyafetli, der- beder halli bir adamdı. Yaz kış önün- de eski bir saç mangal, çubuğu ağzın- da, kahve cezvesi önünde, kırık bir peykeye bağdaş kurup otururdu. Ge- lenler gidenler sürü ile. Koca karıların, kuş beyinlilerin ka- naaltince ermişlerden; ağzından çıkan ayni keramet ve her derde deva, Sağ- ık verdiği saçma sapan nesnelerdi, Meselâ yarım baş ağrılıya: — Üç sabah şefak sökerken, her de- fasmda üçerden, dokuz tane kâbuklu l fındık yut!... Midesi ekşiyene: — Yüz dirhem kayısı pestilini dörde böl; bir kuru kayısı kadar kiremidi havanda dövüp üstlerine ek; dört gün günlüğü olanlara: — Yedi gece yatağa yatmadan; çe- | kirdeklerile beraber yedişer iğde yiye- ceksin, sabaha kadar su içmiyeceksin ha... Dediğimiz gibi yalnız hekimliği var, bakıcılığı yoktu, Kulübesine dolanla- rin ardı arası kesilmez, her biri en aşa- fı kuruşu sunar, herifin ceblediği pa- ralar değme pâşaların, beylerin aylık muhassasatını geçer ve o karanlık da- raşda kahve çubuk ve zeytin ekmekle | ömür geçirirdi. Rivayete nazaran tor- | ba doluları altını varmış. Ahbaplardan biri anlatırdı: Gençliğinde çarpıntıya uğramış; bamalı tavsiye etmişler, bir gün anne- sile beraber gitmiş ş hoca kaşlarını çatıp kışmaz mı? | — Kızına benden ne ilâç istiyorsun? Kocaya ver, evde tutman vebaldır! 'Taze kapı dışında duran 6 yaşındaki çocuğunu çağırıp gösterdikten sonra Hamal hoca eplemcüş, bunlar da kah- kahalarla kapı dışarı fırlamışlar... Bu yolun en yamanı Yamalı Nuri idi. İ Semti Eyüp. Kapkara camlı kör göz * Tüğünün altında çipil, kenarları bıcıl- gan iki göz, Yüzü kırmızı, mor lekeler içinde, Burnu çökük, dudakları çarpık, ağzında iki üç diş. Büzük boynunda yazın ipekli keyfiye, kışın yün atkı. Vücudünde ceket pantalon, yeleğinde altın saat köstek ve mutlaka dali vanta kokularına müstağrak... Güya doğduktan sonra lohusa an&- sını yedi döşeğinde iken allâr basmış. İyi saatte olsunlar yavrucağı çalıp gö- türmüşler, kaç gün kaç gece alikoyduk- tan sonra o hale sokup getirmişler. Velâkin boşu boşuna dönmemiş; nes fes bahşetmişler, bu ihsandan dolayı da düdüğü çalmış. Ateşe tütsü ata ata, beş yüzlük tes- bihini çekip çekip karşısındakine üf- leye püfleye, biribirini tutmaz bozuk makamlarla bağıra bağıra okur, o de- receye varırdı ki, içerideki ağız kala- balığını, gürültüyü kavga kıyamet sanırsın... Okuduğu hiç anlaşılmaz bir dilden. Keenne İbranice, Süryanice, Hindee, Çince karışığı imiş. Akıl fikir şüğürdlerinin hepsi oca- ğında; lohusalar, boncuğa uğramış sib- yanlar, saralılar, sinirliler, evhamhlar, selâmünkavlenliler elinde, ayağında. Mevkii yüksek zatlardan konaklarına, köşklerine, yalılarına getirtenler sayı- sız. 'Hanfendilerin kulunç yellerine, bal. dız hanımların mide imtilâlarına, ke- rimelerin fakrüddemlerine, toruniraın iştihasızlığına deva arıyan arıyana... Bu kabil büyükler tarafından çağrı. lUuşında, mürüvvete endaze olmaz, en aşağı iki sarı liradan tut, dördü beşi avuçlaması bile vaki. Ekti püktüler. den kâliya kadınlardan okunacaklar da çıkarsa para daha arttırmada... Haftada iki gün de Eyüpteki evin- de. Boyuna zevati öliye nezdlerini, tazeleri boylamaktan oncağızda bu- Yamalı Nuri Tunuşu'bu kadarcık. Başka hocaların avaldi, ayağına git- tin mi, kuruş; bilemedin ikilik. Bunun- kisi lâakal çeyrekti; hem de silik, geç- mez olmıyacak. Kapısının önü seyir yeri gibiydi. Ara- balar, sürücü beygirleri, eşekler, sa- | tıcılar, baloncular, Eyüp oyuncakçıla- rı, susamcı Araplar... Evin içi Hâzinei maliyenin vezhesi, Şeyhislâm ve Eytam odası, askeri ve mülki tekaüd sandıklarının divanha- neleri gibi omuz omuza... Yamalı, sarası tutup tutup yerlere yuvarlanan bir kızcağızı pirüpak et- mişmiş. Ayın on dördünden farksız olan tazecik bâşka kimseleri isteme. miş, ona varmış. Hocanın giyime ku- şama, süse püse, kokuya mokuya düş- künlüğünü bu cihete atfederlerdi. Çamaşıra, suyr okuduğu gibi gaip. | le, kısmete, hayır habere de bakardı. Şirinlik, sohbet, yıldız barışıklığı için muskalar vermesi de var, Emsallerin- deki basma kalıp ağızla soğukluğa, ay- rılığa, şerre delâleti yok, (Neuzubillâh günahı kebairden. Küfürden eşeddir bu!..) nekaratında. ür ötekiler gibi böyle atıp tuttu- ğu halde araya el çabukluğu sokup sok- madığını, o marifetleri de yapıp yap- | madığını Allah bilir. Yarım hoca Silivrikapısı yakınla- rında, Meşeli meseid mahalleli, Harap, yıkık bir yer odasına barınmıştı. Taş ölçerim belinden aşağısı “yok, yalnız sıska bir gövde. Basık tavanlı, gün görmez odanın içinde, bir kerevet üstünde sergi, Altında yatak makamına hırtı pırtı; rengi ruyü gitmiş, pamukları fırlamış yorgan göğsüne kadar çekik; başı açık, balmumu sarısı bir yüz, sırtında me lime entarı; köprücük kemikleri, ka- burgaları meydanda... Fazla yaşlı da değil, 40, 45 lik. Alın yazısı bu kadar kötü oluşuna, bunca çile çekişine rağmen saçı sakalı hâlâ kara. Sözüm yabana o da iyi saatfe ok sunlara karışmışlardanmış. Çocuklu. Eunda kırda bir incir âğacı dibine su döker dökmez, kendini kaybetmiş. Cin tayfaları yarısından aşağısnı yiyip kemirdikten sonra merhamete gelip bırakmışlar... Rakipleri: — İşit de inanma, derlerdi. Onu Kazlçeşmede şimendifer ikiye biç- tiydi!... Onun odasının içi dışı da dopdoluy- du. Yarımcağızın tesbihi mesbihi, gai. be maibe balanası yok, yalnız feiç i Mere nefes; bir de kocaya varamamış Kız kurularına, taze dullara kısmet yar mı yok mu müjdelemek, Defterdarlı Niyazi hoca da meş- hurlardan, Bu da yüzü gözü, ağızı, burnu, eli ayağı çarpılmışların oku- yucusu, İki değil yalnız bir kerecik, bir daha gitmenin lüzumu yok. Çok eski emektarlarımızdan siyahi Esved bacımız bir tarihte, dağlara taş- lara, ağa çarpılarak çırpınmağa baş- Jamıştı. Hekimler gelip gelip gidiyor, Şişe şişe, kutu kutu ilâçları yağıyor ve | hepsi veriliyor amma arapcağız ayni halde, Bir komşu koca karıdan sağlık al. Kırk yıl evvelkiler Hocalar, bakıcılar, üfürükçüler dığı Niyazi hocaya gideceğim diye tut- turdu — Anan yahşi, baban yahşi! Def- terdar İstanbulun öbür ucu; hastasın, o kadar yere nasıl gidresin?... Sözleri- ni dinliyen kim? Nihayet orayı boyladı. Hocafendi okuyup üfledikten sonra şu tenbih! et- miş: z 'Tam bir hafta sudan başka ağzı- na bir şey koyma. Bardağın yarısına kadarda şeker doldur, sık sık iç. Bu yedi gün zarfında hava karardıktan sonra kapıdan dışarı da adımını at- mıyacaksın. Sana perilerin Tüzgâri dokunmuş! Ne dersiniz, denileni yapan Esved kalfamızın ağzı derlenip toplanıver- mez mi? Herhalde tansiyonu filân art mış olacak ki, perhizi eder etmez dü. zelmiş, yakayı kurtarmıştı... Maşallah elân sağdır. O devrin namlılarından bir de Üs- küdarda Toygar tepeli Arziye hocanim vardı. Bü da mahud maval üzere 6- husalığmda onlara karışmışlardan. Bereket versin ecic bücüc, yarım yu- rum olmadan ucuz kurtulmuş.. Bodur, şişman, ağzı yayvan, çok ko- nuşkan, güler yüzlü ve sokulgan bir kadındı. Büyük konakları devri daimde. Gel- di mi baş sedirlere çıkarılır, sigaralar, kahveler, şerbetler verilir, tatlıyı çok sevdiği için önüne akide, lâtilokum şekerleri, lohuklar, reçeller konurdu. Uzun uzadıya çene salladıktan sonra işine başlar, küçücük bolhçasındaki tesbihini ve teneke kutusunu çıkarıp amberli, öd ağaçlı, üzerlikli tütsüsü- nü tutam tutam mangala atar, tesbi- hi çeke çeke fısıltı halinde okurdu. Bakıcılığa gelince ayni püflerden, müflerden sonra gözleri tavanda: (Rü- küş geldi, işte karşımda!) diye girişir. di. Kaybolan pırlanta yüzüğün yeri, gurbettekinden beklenen mektubun postada idüğini paşafendinin pek yakında vezirliğe ereceği, hanfendinin bu bayram saray muayedesine çağrı- lacağı, damad beyin havailikten vaz geçip kuzu gibi olacağı, baş kalfanımın! yanı kılıçlı bir sağ kolağasına varaca. | | ğü ve ilm... Martavallara inanan İnanana iman eden edene... Arzıyanım o kadar işinin peşinde, o kadar gideceği yerler çok Ki, istediğin kâder akşama alıkoymağa uğraş; aşçı başıya pirinç unu, hurma, sarığı bur- ma tatlıları yaptınlacağmı, arzu eder- se (ayriyeten) Koskadaki mahallebici Hakkıdan iki katlı ekmek kadalfi a dırılacağını söyle, Dinlemez, tombalacık vücudile ör. | dek gibi sağa sola yalpalaya yalpalaya caddeyi tutardı. Kafilede daha nelerim var: Mahmud- paşa mahkemesinin bitişiğindeki kuz- guni siyah Küpeli, Sülüklüde Ali ho- ca, Hobyarda aynaya bakan Remellli kadın, Aksarayda Galatalı Hamdi rei- sin babalığı Akarap, Selimpaşa yoku. şundaki çöpçü ahırlarında tanzifat on- başısı Habeş Ömer... Bir slayı da Üs- küdarda... Nuruosmaniye camisinin gerileri dakilere muradların türlüsü için esma çektirenleri de unutmuıyalım... rislan, Yugoslavya, Remanya, Bulga- ristan, Musır, Amerika Cemabhiri müt- tehidesi, Brerilya, Şili, Uraguay, Arjantin, Peru, Kkvatör ve Kolumbiyada Afilyasyonlar İSTANBUL ŞUBE MERKEZİ Galata Voyvoda caddesi Karaköy (rel, 44841 2/3/4/5) palas iz hanında Telef, 22900 /3/11/12/15 Beyeğ- Munda: İstiklâl enddesi Telef, 41046 İZMİRDE ŞUBE Ayancıkta mey- vacılık faaliyeti Yeniden 500 bin fındık fidani dağıtılacak Ayancık (Akşam) — Arazinin dağ- lık ve sarp olması yüzünden burada her sene kıtlık hüküm sürmekte, halk her sene hükümetin yardımına mü- Tacaal mecburiyetinde kalmaktadır. Ayancık halkını devamlı sefaletten kurtarmak üzere Kızılay müfettişle- rinden B, Mazlumi Canin teşebbüsü, Ayancık Kızılay - başkanı ve Zingal şirketi doktoru !B.: Şerafeddin Dince- Jin mesailerile geçen sere Kınlay ta- rafından 120 bin fındık fidanı getiri- lerek arazisi müsait olan 18 köye mü- tesaviyen ve meccanen dağıtılmıştı. Bu sene yeniden Kızılay genel mer- kezine yapılar müracaat üzerine da- ha vasi bir şekilde yardımda bulunul mak maksadile vaziyeti tedkik için bir müfettiş gelmiştir. Bu zat Ayan- cığın ihtiyaçlarını, meyvacılık bakı- mmdan arazinin vaziyetini tedkik ederek raporunu vermiştir. Bu sene için de 500 bin fındık fi- danının gönderileceği Kınlay genel merkezinde kararlaştırıldığı Ayancığa tebşir edilmiş ve şimdiden icap eden hazırlıklara başlanmıştır. Bundan başka köylünün ihtiyacını karşılamak üzere arazisi meyva fida- nı yetiştirmeğe en müsait olan ve ka- sabaya 2 kilometre mesafedeki Gir- mahal köyünde 13 dönümlük bir ara- zi hükümet namına istimlâk edilip buraya ormandan”tedarik edilen ya- bani ve aşılı muhtelif meyva fidan- ları dikilmiştir. Bu iki taraflı yardım faaliyeti müs. bet neticelerini vermeğe başlayınca bir meyva diyarı olarak tanınacaktır. Bursada bir doğum evi açılıyor Doğum evi ittihaz edilecek bina Bursa (Akşam) — Sihhiye Vekâ- leti şehrimizde bir doğum evi açma- ğa kara vermiştir. Ev için doktor bay Nazifi Nabele aid güzel bir beton bi- na bulunmuştur. Ev sahibi, muşam- ba ve yağlı boya gibi noksanları ik- ma) edecektir. Vekâletin istediği ma- lüâmat ile binanın iç ve dış vaziyetle- rine aid krokiler hazırlanarak Anka- Taya gönderilmiştir. Bursa doğum evi yirmi yataklı ola- caktır. Kadro ve bütçesi de hazır ol- duğundan, Vekâletten emir beklen. mektedir. Binanın noksanları kısa bir zamanda ikmal edilerek küşadı me- rTasimle » Bursalılar, Sıh- hiye Vekâletinin bu kararına çok «€- vinmişlerdir. Bulmak için «Akşamın KÜÇÜK-İLÂNLARI 'En süratlı ve en ucuz vasıtadır.