iü yi pa AKŞAM MM AŞK VE MACERA NUVELi Babamın karısı — Ars! — Ns vâr babacığım? Genç kız uzun kirpikli siyali gös- lerini Kenan beye doğru çevirdi, Fakat erkek son zamanlarda aişam kendisile e konuştun... Bana başka bir meseleyi anlalacığını san» Adam telâşlandı: — Neye? Ne var kiX.. Ne anlafâr Genç kız odadan çıkmak üzere ays- Bu sualde kadınlık gururu hisse- diliyordu. Fakat erkek başka düşün- celere dalmıştı. Pencereye doğru bir iki adım attı. Sonra telâşla: — Yarın Ankaraya gidiyorum. — Ya?... İzmire gideceğini miştin! — Vekâletle temas etmek mecbü- dv söyle- | — Bak, Hayril Burası na güzel denis yeri olur! » dedi, Genç kız; — Ne yapalım ki babam Tam ol muyor. — Hep birlikte rica etsek... — Razı olmaz, biliyorum... Çün- kü bahçeye amelelerin girip her yeri latüst etmesini istemiyor. Biraz daha gezdiler. Sonra Ayla: — Bana müsaade... İşim var... - dedi. Ve iki gençten ayrılarak içeri girdi. b Bivarıdil kalfa, çocukları büyüten emekdar bir Çerkesti. Genç kız dos- doğru onun yanıma gitti Sıkıntısı, Bu yakadan sekiz gün sonra Ke- nan bey kizma: — Yarın misafirlerimiz gelecek... Yemeği ona göre hazırlat! - dedi, — Pekâlâ... Kim gelecek? — Ayşe hanımefendi ile bir ah- babi. — Ha... Bilirim... Gayet şık giyi- nen, zarif bri kadın... Değil mi? Ve hayretle sordu: — Onu da mi davet ettin? Erkek telâşla: — Evet... - dedi, — Kimmiş o hanım? — Bedir... Ayşe hamımefendinin çok iyi ahbabı. . ; “ Davet günü Kenan bey, salnoda Sen hiç bir zaman böyle giyinmez- din. Ne oldu? — Erkek aksi bir sesle; — Amma da yaptın... Ne tuhaf. Sın... Sanki üstüme başıma hiç dik- kat ettiğim yok mu? Bütün hayatınca babası tarafın dan terslenmemeğe alışan genç kızın yanakları kızardı; gözleri yaşla dok du. Şimdi misafirler gelmişti Bedia hanımefendi hakikaten çok şık giyin- miş, çok zari bir kadındı. Altın gibi saçları pınl piri parlıyordu. Ayla, bu kadar hoş konuşan, bu kadar ki- bar muameleli kimseyi görmemişti. Her şey hakkında fikri var; güzel mevzular açıyor, âlemi Kendine hay- Tan bırakıyordu. Saatlerin nasıl geçtiğini duyma- dan akşam oldu ve misafirler gitti. Bu kadın, Ayla'da garib bir intiba hasıl etmişti. , “ Otomobil durdu. Kenan bey arabadan İnmek Üze- re olan Bediaya elini uzattı. Genç kadınm heyecanlı bir hali vardı. — Çocuklarınıza bir şey söyleme- diniz mi? — Hayır! — Evlendiğimizi bilmiyorlar de mek? — Sürpriz yapmağı tercih ettim. Erkek kadının koluna girdi. Yavaş — Duymaz mıyım efendim, gaze teler yazmış, Çocuklar, okumadıkları için bilmiyorlar. Ayda hanım hiç şüphelenmiyor. Karı koca bakıştılar, Genç kadın telâşla sordu: — Şimdi kendisi nerede? «Tenis» tabirini bir tülü beceremi- yen Etvarıdı; pürtüvalet ahbaplarını bekledi, Genş kız babasının şıklığını görünce hay- retle bağırdı: — Aman baba... Bu ne itina?... — Top oynamağa gitti! - dedi, — Ya Demir? Genç kadın, titrek bir sesle: — Kolay... Onlar kolay... » dedi. - Mesele çocuklarınız. Birlikte yukarıya çıktılar. sö? Sokak kapısı çalınınca Etvandil kalfa hemen koştu. Ayla: — İşte geldim. Babam nerede? - di- ye sordu. Kalfa, hemen parmağını «süküte mânasında ağzına götürerek: — Yavaş! - dedi, - Güzelim... Evde değişiklikler var... Gel de sana anlata. yun. Ayla, mütereddid bakınırken, mer. divenden babasının ve arkadan Bedi- anın robdöşambrlarla indiğini gördü. Hayretle irkildi ve geriledi. Dehşetle bakıyordu. Genç kadın derhal kendini toplıya- rak, mütebessim: — Evet... - dedi, - Hayret mi ettiniz? İnşallah çok mesud olursunuz... Ba- ban da muvafık bulduktan sonra bize tebrik emek düşer. Üçü de bir an sustular. Kenan bey, karısına hitaben: — Yorgunsun... Haydi gel... İçeri gidip oturalım. Ayla üst kata çıktı. Karı koca yak nız kalınca, kadın sordu; — Oğlunuz ne yapacak acaba? — O daha munistir. Hemşiresi gi. bi aksi değildir. ver Akşam yemeği gayet sessiz geçti. Kalktıkları zaman, Ayla kardeşine Sana demiyor muydum? Bir kurduğu var. Bir şey söylemek istiyor, cesaret edemiyor. Şimdi gel, Hayriyi bulalım. sa Hayri ile Ayla böylece nişanlandık- tan sonra genç kız evde oturamadı. Bursada yaşıyan teyzesine misafir git- kalktı. — Ne diyorsun?.. Hayrile mi?.. — Ben de senin gibi düşünüyor. dum Fakat gördüklerime, işittikleri. me bakılırsa doğru... — Haydi anlat bakayım... Neler var? — Beyetendi gittikten sonra Hayri bey sık sık buraya geldi. Odalarda fiskoslar oldu. Konu komşu sokakta gezdiklerini görmüşler. İskelede ran- devu verip İstanbula inmşiler. Ayla, oturmuş, dikkatle dinliyordu. Kadının sözü bitince: — İyi ki haber verdin. - dedi.» bir şeyden bahsetme... Geldiğimi de duymasınlar... Babam ne zaman dö- — Yarın. — «O» nerede? — Yine çıktı... Sokakta. — Peki dadıcığım... O halde ben odama saklanacağım.. Sen bana giz- İce yemeklerimi getirirsin. Benim bir plânım var, — Aman. Ya duyulursa?.. — Ne olacak duyulursa?.. Ayip bir şey değil ya.. Odamda oturuyorum... Kime ne?.. Haydi ben şimdi usulca- cık yukarı çıkıyorum.. Sen benim de- diğimi yap. il Demir, ablasını görünce, hayretle: — Nasıl?... - dedi. - Sen burada mısın?.. — Sus.. Kimse bilmiyor.. Dün ge- cedenberi odamda kapalı oturuyo- Genç kız öfkeyle bağırdı: — Sen sus... Bir şeyden haberin yok... İşin içyüzünü biliyorum. İn. tikam alacağım... Bak, göreceksin no yapacağım... Hem babamın da gözcü açılacak... — Peki amma bu işin böyle oldu. ğundan emin misin? — Eminim... Telefonda randevu — Ayıp şey... Genç kız onu Uzun uzadıya iknaa çalıştı. ni — Benim olduğumu ne bilecek? iğ il LT ili karısını süzüyordu. Bedia sordu: — Amma neniz var? Anlamıyorum. (Devamı 11 nci sahifede) Nakleder: Hatice Süreyya .» EBA. ÜmERE EEESEEEREBENEYE. EHEREFE, g8 İsserrussmurroudyBs YES EEE