5 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

5 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AŞK VE MACERA NUVELİ Timsahın karnından çıkan bilezik Arap şoför mo- törü harekete ge- tirdi. Boş kafes leri taşıyan kam- yonlar da arkası sıra hareket etti. Sokaklar cehen- meni gibi sıcaktı. Otomobilin ar- ka penceresinden, Maksud, eşikte kendisine öpücük. ler yollayan genç ısına baktı. Elile kısa bir veda selâmı yaptıktan sonra yastıklara yerleşti, Keten ek bisesinin o cebin- den mavi bir zarf çıkararak mesud ve mağrur bir te- bessümle okuma- ğa başladı. Karsı (oLeylâ, balkona © çıkmış, dalgın, otomobil- lerin gidişini sey- rediyordu. Kocasının son hareketini gördü, O erkeğinin bu ha- line son zamanlarda bir kaç keredir tesadüf etmişti. İri siyah gözlerinden Yüşlar akmağa başladı. ... Maksud bir ecnebi şirketinin hay- Yanat bahçelerine ve at canbazlarına Yahşi hayvan tedarik etme memu- Tiydi. Üç sene evvel bu sevimli genç kızla bir aşk izdivacı yapmışlardı. Erkek o sene iş dolayısile Kahireye seyahat etmeğe mecbur olunca karı- #ını tabiatile götürememişti. Bir ak- #am bir kaç arkadaşile o güzel şehrin Meşhur barlarından birine gittikleri zaman, çapkın şarkılarile herkesi ken- | dine meftun eden güzel bir artisti gördü, Tanıştı, sevişti. Şimdi artık, Nil köyüne döndük ten sonra, aklı fikri Kahireye kapağı atmanın çaresini aramaktaydı, Maksudu cezbeden, Floris ismin- deki bu artist, eldden çok güzel, ga- yet şık giyinen ve büyük bir şöhret Kazanmış olan bir kadındı. Bu mü- Masebet, delikanlının aynı zamanda Bururunu da pek okşuyordu. Vücudünde genç kadına karşı ka- baran coşkun arzuları, artistin hale- ti ruhiyesini serin kanla tedkik st- Mesine mâni oluyordu, Bu yapma Şiçeğin basmakalıp cazibesi ve sami- Mİ bir histen ziyade menfaat üzeri- M€ kurulmuş âşıkane tavırlarının, sahteliğini göremiyor, anlıyamıyordu. Floris, muhabbet arasında kurnaz- hkla Maksudun serveti hakkında tahkikat yapıyor, ondan ne dereceye ar para çekebileceğini hesaplı- yordu. Masmafih şimdi artist tamamen onundu. Erkeklerin o bodbin tesahüp gururile delikanlı son derece mes- uddu Floris ne kadar da dönek ruhlu hir insandı. Mâksudun onu neşeli bula- cağını umduğu sıralarda, suratı asık, delikanlıyı karşılar, yolladığı pandan- tifin kötü mal olduğunu, bir şeye ben- zemediğini, filân kuyumcuda gördü- Bü yüzüğü niçin almadığını söylerdi Şayed onu alırsa neşesi gelirmiş... Sonra birdenbire öfkesini unutur. çilgin puselerle, bin türlü işvelerle delikanlıyı sarhoşa döndürürdü. .. Belki artistin bu şımarık bebek halleri, suratsızlığı, tahammülfersa nazları bir komediden başka bir şey değildi. Öyle bir komedi ki, bunları, diğer sergüzeştlerinin oprovaları es. nasında âdeta tahsil etmişti, 'Teerü. beleri neticesi erkeklerin daima birer koca bebek olduğunu, kolayca avu- tulabileceklerini, (o kandırılacaklarını öğrenmişti. Kati kansati şuydu: Bir erkek ne kadar fazla masraf eder, Sevdiği ka- dın ona ne kadar pahalıya mal olur- #â 0 derece bağlanır; onu kaybetmek korkusile titrer... Halbuki biçare ka- nsı Leylâ gayet basit, tecrübesizdi. Kocasını büyük bir muhabbet ve şefkatle sevmek, belli başlı hususi- yetini teşkil ediyordu. Delikanlının avdetinde, aldatıldı- | ğını derhal hissetti, Fakat kocasının bu coşkunluğu zamanla silinir diye düşünerek ses çıkartmadan affetti. Zaten Maksudun hir arkadaşi da genç kadına güz koyduğundan ona ihane- tin bütün tafsilâtını söylemişti. Fs- kat işte Leylânın umduğu gibi olmu- yordu. O meçhul kadın Maksuda mek- tup yazıyordu, Postacı elinde mavi zarfla geldikçe delikanlının yüzü 86- vinçle parlıyordu. Hayalen gayet yüksek mevkilere çıkardığı kocasının böyle aptales bir ârtiste yakalanması onu fena halde Üzüyordu. Nasıl oluyor da akıllı bil- diği bu erkek artistin sahte aşkma inanıyor, onu seviyor?... Fakat gü- nün birinde aldandığını elbette an- uyacak, kim bilir nasl ıztırap çeke- cekti, İşte bunları düşünerek, bu çök müş- fik kadın kalbi, gayri ihtiyari koca- sına acıyordu... ... İki haftadanberi, Maksud, çadırlar kurmuş, vahşi hayvanlar avındaydı. Şansı kendine gülüyordu. Epey iş görmüştü. *— Böyle devam ederse kısa müd- det içinde tekrar Kahireye dönebili- rim!» diye düşünüyordu. Ve bu haysl ile, bütün benliği se- vinçle titriyordu. O gün sıcak kumlar üstünde ağır ağır yürürken, birdenbire yerinde durdu. Harikülâde büyük bir timsah ağır ağır sahile çıkmış, güneşin al tında uyuklıyarak hazım devresini geçiriyordu. İğrenç hayvan, gözlerini kapar ka- pamaz, civardaki nebatlar arkasına gizlenmiş iki Arap, âni bir hareketle ve büyük bir kuvvet sarfederek hay- vanı şirtüstü çevirdiler ve çevik bir hareketle karını yardılar, Kanlar, etrafa fışkırdı. Âdetleriydi: Etini yiyecekler, yağı- nı saklayıp romalizmaya karşı ilâç- l tır diye kullanacaklar, derisini de satacaklar... Maksud bu yerli avcıların yanları» na yaklaşlığı zaman, hayvanın mi- desinden yarım kesilmiş bir kolla bir kadın eli çıktığını hayretle gördü. Kolda sıkı sıki yerinde kalmış bir bi- Jezik duruyordu. Delikanlı yaklaştı ve birdenbire sapsarı kesildi. Bileziği eline aldı. İçindeki yazıya baktı, «Leylâ Maksud — 27 Nisan 19354 Perişan bir halde elini başına gö- türdü ve mırıldandı: «— İnşallah yalnız koldur.» Fakat hayvanın şişmiş olan bağır- saklarından ve midesinden, çok fazla yemek yediği anlaşılıyordu. Hattâ insan kaburgaları, kemik parçaları görülüyordu. Aman yarabbi! Ne facia! Artık te- reddüde hiç mahal yoktu. Delikan- nun gözleri karardı, Karanlık bir uçurumdan aşağı düştüğünü sandı, Hodbinliği one: «— Fioris var ya...» diyordu. İ diye mırıldandı. Fakat (derhal karısile metresi. nin hayali gözle- rinin önünde te- cessüm etti... Ah- likları... Ne ka- dar da biribirine benzemiyor... Der- hal mukayese his- 8i içinde uyandı. Florisin ezberlen- miş fikirlerle dü- günen, âlem için yaşıyan, sahte bir hâle içinde parlı- yan ipini para hır- sının eline kap- tırmış bir moda bebeğinden başka bir şey olmadığını öylemiydi? Karak- ter sahibi, kalp sahibi, © vazifeşi- nas bir kadın... Acisile beraber, hakikat de göz- lerinin önünde te- cessüm etti. ... Şimdi artık Leylâyı kaybederek | ber şeyinin mahvolduğunu anlıyordu. İnliye inliye: «— Ne aptalız biz erkekler!» diye söylendi. İztirap ve hieranla hıçkırarak ye- re yıkıldı. Bir hafta sonra odasında, buhran- larından ayıldığı zaman, acı ile içi- nin sızladığını duydu. Karısının süslediği bu evde şimdi O yapyalnız mı kalmıştı? Fakat birdenbire kapı aralandı. Gözüne Leylâ göründü. «— Galiba çok hastayim... Hâlâ nöbet halindeyim... Hayaller görü- | yorum...» Fakat bu o kadar tatlı bir rüyadı ki, uyanmasını bile istemiyordu. «— Leylâl... Leylâ!...> diye mini- dandı, Kadın ona yaklaştı. Saçını okşadı, O da yatağından fırlıyarak onu $ar- dı. Fakat hayret... İşte kollarmın arasında canlı bir vücudün sicaklı- ğını hissediyor. O zaman kadıncağız, tatlı sesile; - Kocacığım! - dedi, . Seni bu ka- dar üzdüğüme çok müteessirim... İs- temiyerek oldu. Bileziği kaç sy evvel çaldırtmıştım. Sana söylemeğe çekin- | dim.. Onu hırsızın parçalanmış ko- | Tunda görünce benim öldüğümü san- m, değil mi? Delikanlı aşk dolu gözlerile karı- sına bakıyordu: | — Aşkım, yegâne aşkım sensin!... » | O sırada kapı vuruldu. Hizmetçi gene mavi bir zari getirip efendisine verdi, Fakat bu sefer Maksud karısına bakarak, mektubu okumadan parça- Jadı. . Nakleden: Hatice Süreyya VR OTOMOBİL! almak veya satmak iL KÜÇÜK İLÂN e 7 gi G7 cdi Yİ ğ ayda bir tekrar edilen Daimi Fotoğraf müsabakamıza iştirak ediniz!.. Yalnız amatörler için yapılan fotoğraf müsabakamız üç ayda bir defa tekrar edilmektedir. Yani her mevsimde bir defa olmak üzere bir senede dört müsabaka yapılıyor: 1 — 1 Kânunusani 2 — 1 Nisan 3 — 1'Temmuz 4 —1 Teşrinleyvel. Her müsabakada: (200) eser arasından (50) esere Hediye veriliyor. Verilen hediye- | lerin 'mikdarı da şöyledir: 1 inci gelen eser sahibine 20 lira 2 neiye 10 lira 3 kişiye Ser lira 5 kişiye 3er Hira 15 kişiye 2 şer Tiralık akşam | neşriyatı kitapları 25 kişiye ler lira, (Eğer her seçimde, aranan ev- safı haiz 200 den fazla resim top- lanmış #se fazlası ertesi müsaba- kaya iştirik hakkını muhafaza eder.) Bu müsabaka ve hediye şek- H fotoğraf meraklısı karileri- miz için iki noktadan faydalı ol- maktadır: Hem iyi eser hazırla- mak için vakit bulabilirler, hem de eserlerinin değerine diye kazanmış olurlar. Müsabakaya iştirik etmek için karilerimizin şu noktalara dik- kat etmelerini rica ederiz: 1 — Gönderilecek fotograflar (6X9) dan küçük, (13x18) den büyük olmamalıdır. 2 — Fotograflar mutlaka siyah olarak basılmalıdır. 3 — Eser sahibinin isim ve ad- resi behemehal fotografın arka- sma yazılmalıdır. 4 — Bu şartlara uygun olmi- yan eserler muvaffak dahi olsa- lar müsabakaya giremezler. 5 — Müsabakaya iştirak etmek | istiyenler birden fazin eser gön- derebilirler. 6 — Evvelce müsabakaya gön- derilmiş resimler tekrar kabul edilmez. 7 — Müsabakaya (o gönderilen eserler, tekrar sahibine iade edil. mez. Dikkat: Müsabakaya gönderilecek resimlerin negatif film veya camlarını itina ie saklayınız. Çünkü hediye kazan. dığınız takdirde hediyenizi alırken £a- zanan resmin sizin eseriniz olduğu- nu isbat etmek için negatifini gös- termek lâzımdır. Aksi takdirde hedi- ye verilmez. Eşerlerinizi her zamanki gibi gene gö adtese gönderiniz: (Akşam gazetesi daimi müsabakası memurluğuna) fotoğraf Taşra karilerimiz de aradaki geniş fasılalardan istifa- de ederek bu müsabakalara Burdur (Akşam) — Geçen yıl inşa #ene yüzlerce köylü çocuğunu sinesine iştirak edebilirler. ettirilen Hacılar bölge yatı okulu, bu almıştır. Köy çocukları okulda itina İle yetiştirilmektedir. Okululı geniş bahçesi bir park haline getirilmiş, dikilen muhtelif ağaçların bakımı, talebeye verilmiştir. Hacılar bölge yalı okulundan İyi randıman alınacağı ümid ediliyor, Yi (Baş tarajı T nci sahifede) | Hayırlı bir iflâs İsak Rufusun İşleri yolunda gidi- yordu. Hal ve vüziyet İngilterenin en zengin adamı olacağını gösteriyor- du. Fakat fena bir spekülâsyon ne- | ticesinde kazandığı bütün paraları | borsada kaybetti ve bir gün iflâs etti. Bu iflâs, İsak için çok hayırlı ne- ticeler verdi. Çünkü kendisini mü- dafaa etmek için avukat tulmağa parası olmadığı cihetle, müdafaasını hazırlamak üzere hukuk kitapları okumağa başladı ve üç sene sonra da avukat olmağa muvaffak oldu. İsak Rufus yalnız Londranım en büyük avukatı değil, sarayın da hukuk mü- şaviri olmuştu. Kral yedinci Edvard öldükten sonra da kral beşinci Jorjun hukuk müşavirliğini ifa etti ve bu esmada yalnız kralı değil, fakat bütün İngi- Uz milletinin minnettarlığını kaza- nan bir meseleyi halletti. Bu mesele de şu idi: Beşinci Jorj, taç giymezden evvel herkes bir burjua ailesine mensub Mari namında bir kadınla morgana- tik bir izdivaç ekdetmiş olduğunu sanıyordu. Kral hanedanının şahsi hallerine karşı çok hassas olan İngiliz milleti, bu meselenin aydınlatılmasını İsti- 'ukarıdaki resimde oku! binası görünü. Ingiliz kadın ordusu başkıumandanının hayatı yordu. Bahusus ki kra), kraliçe Ma- ri ile evlenmişti. İngiliz anayasası, taç giymiş kralm mahkeme huzuru- na şahid sıfatile çıkmasına cevaz vermiyordu. Mahkeme huzurunda kralı hukuk müşaviri temsil etmişti. Hukuk mü- Şavirinin müdafaanamesi hukuki bir şaheser teşkil ediyordu. Hukuk mü- şaviri omüdafaânamesinin sonuna vardığı zamân sağ elini yukarıya kaldırarak kralın Clarence düşesin- den başka bir kadınla evlenmemiş olduğuna yemin etti, Efkâr umumi. ye tatmin edilmişti. Kral da hukuk müşaviri İsik Rufusu bu hizmeti. ne mükâfalen Lordluğa yükseltmişti, İşte Stellansın hususi kâtipliğini kabul etiği Lord Reading böyle bir adam idi. Lord Reading, Hindistanda muhtariyet hareketini bastırdıktan sonra umumi valilikten istifa ederek Londraya döndü. O zaman 63 ya. şında bulunuyordu. O sırağa 43 senelik zevcesi ansızın vefat etti. Bir sene sonra da kendi- sinden kırk yas daha küçük olan ve Hindistanda iken kendisine büyük ımı dokunmuş bulunan hususi kâtibesile evlendi. Lord Reading öL- düğü zaman Muazzam servetini genç zevcesine bıraktı. İşte müstakbel İn- kadın ordusunun başkuman- danı Laöy Reading böyle bir kadın- dır ve âncak kırk yaşındadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: