Gene Aksaray karakolunda Yedi- kule tramvay yolu boyunca, dos- doğru yürüyelim: Lânga bostanları- nun önündeyiz, Lânganın iki şeyi meşhurdu: Hi- yarı, meyhaneci Maksudu... Mevsimi geldi mi, hele günlerden de cuma ve pazar ise bostanlar mah- $€r Allah. Bahçıvanlar müşterilere hasırlar, kâğıdda tuzlar, testi testi sular taşır durur, önlerine kucak ku- cak hıyârları yığar, Kolları sıvayıp hart hart yiyen yiyene. Herbiri kol kalınlığında ve lâkin körpe körpe, çıtır çıtır. 1864 deki büyük kolerada seyyar zerzavatçılar o patlıcan: O (Dolmalık » bamya), domatesi (ondan da var) diye sattıkları, hıyarın, kavun, kar Puzun ise hiç meydanlara çıkmadığı günler Lânga bostanları sıvırya İş- lemiş. Hasırların üstünde, dağlara taşlara, -salgınma tutulanlar, son nefeslerini verenler olmuş. Lânga, Rumların hâlâ dedikleri Vlanga kelimesinden geliyor. (OBos- tanların olduğu yer vaktile deniz- miş, hem de enikunu liman; ismi (Elefteros). Gemiler barınırmış; be- ride ondan küçük ikiliman daha mevcudmuş Kİ biri Kumkapıda, öbü- rü de Kadirgada, Meyhaneci Maksud, verdiği içkile- rin ve mezelerin ekstralığı hususuna son derecede titiz; gelenler kibar ta- kımdan; kendi de yabancılara dü- rüşt; fakat tahıdıklarına karşı şen, şakacı Dâvudpaşa iskelesindeyiz. Bu isim, Fatih zamanındaki İşkodra muhasa- rasında, dağ başlarında toplar dök- türecek kadar himmetler gösteren, ikinci Beyanda sadrâzamlık eden, Haseki civarında camisi olan Davud- paşaya aid olsa gerektir. Caddenin ilerisi Etyemez. Bu acayip nam burada mukim gelincik- M, yani albuminli bir hazretten kal- ma olacak... Etyemezde de hayli ki- bar Konaklarına raslanırdı. Masarifatı umumiyei askeriye ve askeri tekaüd sandığı nazırı müşir Sadeddin paşanın livalıktaki konağı. Sonra, kaynatası Şeyhülharem Şev- ket paşanmki. Paşanın üç damadı da erkânı harb. Büyüğü müşirlerden ve sayılı edib- lerden Hasan Bedreddin paşa; ortan- Cası bahisi geçen Sadeddin paşa; kü- çüğü de seyif ve kalem sahiblerin- den, memleketin en yakışıklı erkek- lerinden Fatihli Tevfik pâşa, Bir istitratcık: Baytar rüşdiyesin- de süt kardeşim Ali Tevfiğin gayet tuhaf ve nekre bir sınıf arkadaşı var- dı. Âkibet mesleğini bulup tulüat tiyatrolarına düşen, genç yaşında ve- fat eden Kambur Sadi... Bir aralık Samatyada posta mü- vezziliği yapmıştı ve derdi ki: (Etye- mezde bir Hasan Bedreddin paşanın kızı var ki adresine gelen Fransızca, İngilizce. Almanca kitabları, mer- muaları, güzeteleri taşımaktan gayri işim gücüm yok!) Gene aynı caddede, Çavuşzade'ye çikan sokağın köşesinde Saadi tari- katinden meşhur Salı tekkesi. Bâni- sİ veli misalmiş. Ağırlığı bilmem kaç okka tutan Kademi şerifi tâ Mekke- den İstanbula başının üstünde getir. miş. Üçüncü Selim mi, ikinci Mahmud mu: (Dile benden ne dilersin?) de- miş. Oracığa bir tekke kurmasını, vefatında dâ yanına defnedilmesini isteyince irade derhal sâdir olmuş... Encamkâr irtihal eylemiş; fakat tür- besinin sakafsız olmasına vasiyeti varken, ya hatırdan çıkıp, ya da ace- leye gelip kapalı yapınşılar. Çok geç- meden dami göçüvermez mi? Sırada, sed üstündeki şahnişli ko- nak, geçen yâzılarımızın birinde is- mi geçen, şimdiki Milli sinema bina- sının eski sahibi hünkâr yâveri mira- lay Esad beyindi. Ötesinde de, Fes- hâne başkâtibinin konak yavrusu. Keza, mahallede eskilerden Galib efendi zade Nuri bey varlıklı, atlı Arabalı, ayvazlı bir kimesne idi... Yukarı doğru çıkan Yokuşçeşmeye sapınca şürayı devlet evrak müdürü “Istanbul kazan, Aksaraydan Yedikuleye Samatyanın denizden görünüşü İsmet Arabalı beyin konağı. Merhum erbabı liyakatten, zürü fadan ve pek şanlı şöhretli idi, Er- zurum hanındaki oMüradzadelerin muhasibi bay Hasib ve sabık sadaret mektubi kalemi hülefasmdan bay Fuad birâderlerimizin pederidir. Balkan harbinin başkumandan yekili Nâzımpaşanın eğabeysi Rıza pâşa da o sokakta otururdu. Etyemezdeki kale duvarlarının ön- lerinde de bostanlar dolu. Yaz ak- şamları Biti Kâğıdhane halini alır- dı. Ciyarlılar öbek öbek yayılır, sa- tıcılar birikir, çocuklar mum san- dıklarına iki fasulye sırığı mılhayıp tulumbacılık oynarlar, ekseriya da (Salâ) ya kalkışırlardı. Salâ âdeta taş muharebesi. Bir mahallenin çocukları başka mahal leninkilerle çatıştı m ekseriya iş büyür, (Salâ! Salâ!) diye ceblere taş- ları doldurup birbirlerine veriştirir. ler, kafalar gözler yarılır, galibler kaçanları yuhalarla kovalardı. Kale bedenlerinin üstünü ilk tutanlar kârlı, Samatya kelimesinin aslı da eski adı Psamatya. Kalübelâdan beri Er- meni yatağıdır. Evelce de kıyıda bir kaç meyhanesi, kahvesi, salaş deniz hamamı vardı. Süprüntüler, kavun, karpuz kabukları içinde kulaç atan- Jar görülüdü. Şimdi de bir Samatyalı hikâyesi üklıma geldi: 35 yıl evvel, akraba- lardan birinin evinde kızlarının çe- yizleri işleniyor. Samalyalı Satenik ve Takuk hemşireler her gün Şeh- zadebaşına kadar taban tepip koca gergefte sırma İle diyal işliyorlar, Elleri işte iken ağızları da durmaz. Mütemadiyen ahlı, oflu bir şarkı ve hep aynı şarkı. Büyüğü alır, küçü- gü de katılır. Satenik Dudunun ya- nıklardan olduğu anlaşılmış, niha- yet derdini dökmüştü: Senelerce böyle göz nurları döke- rek drabomasını biriktirmiş, Aydede kadar parlak bir delikanlı bulmuş v6 nişanlanmşlar; büyük © perhizden sonra düğünleri olacak, y Nişanlısma, arkadaşlarından biri bir gül uzatmış: (Kokla, amma kı- yak kokla ki kokuyu ağna!) demiş. Zavallıcık koklar koklamaz aksıra aksıra, öksüre öksüre, öğüre öğüre tıkarıvermez mi?.. Meğerse maytap olsun diye gülün içine döyülmüş kır- mızı biber serpmemişler mi? Duducığaz zari zari ağuıyarak: (Genç idi, civan idi, sağ ola idi daa otuz beşinin içinde, ben yaşta olacak idi) derdi ki kendisi o vakitler fe- rah ferah elli beşlik, Samatyanın üstü Sulumanastırdır. Buraya dair de bir fıkra var; İstanbula yeni gelen bir Manas- tırı kahvede otururken kulağına Sulumanastır lâlı çalınmış. Beyni dö- nüp yerinden fırlamış: (Benim mem- leket sulu ha”)... Suluyu arsız, sır- naşık mânasına alıyor, (Biz senin memleketinden bahset- miyouz, İstanbulda Sulumanastir di- ye bir Ermeni mahallesi vardır) de- mişler; işi alaya da dökmüşler: (Bu adı takan oradaki Ermenilerdir. Git, muhtarlarile kozunu paylaş!)... | Adam koşmuş, Ermeni mühtar bulmuş; (Sulu, Manastır değil, ba- bandır) diye atmış silleyi, basmış tekmeyi... İmrahor, (emir ahır) dan gelme; yani padışah alhırlarının, atlarının âmiri olan kişinin ünvanı. İstanbul da bu isimde bir kaç semt daha var- dır, Bu İmrahorun bir camisi de mevcuddur, Sahildeki Narlıkapı İstanbul ye kası delikanlıları içinde denize ve yüzmeğe düşkün olanların âdeta baş plâjıydı. Kayığa, küreğe, yelkene me- raklıların da toplantı yeriydi. Düz, geniş kayanın üstü halı, kilim yıka- yıcıların; yanı da yazmacıların. Ka- le duvarlarının eteklerinde de seyre çıkmış kadınlar, tazeler... Buraya dair de bir firaklı hikâye nakledeceğim: Çok eski ahbablardan Necibanı- mın Vasıf isminde, 18 yaşında, to- sun gibi oğlu, akşamları mektebden çkti m, yaz tatillerinde bütün gün, kendi kafasındaki arkadaşlari- le boyuna sandalda. Bir tarâftan yüzme, bir taraftan da kürek çekme. Bir Kurban bayramında Narlıka- pıdan bir kayığa dolüyorlar, yelkeni açıyorlar, Fenerbahçeye doğru burun veriyorlar... Gidiş o gidiş. Bir dâha hiç - birinden, hattâ kayıktan ne nam, ne nişan. i Açıklarda ya rüzgâr fazla esmeğe başlamış, acemi çocuklar yelkeni kul- Janamağdıklarından alabura olmuş- | Jar; yahut ta kayık çürük olduğun- dan dört bölük olup sekiz gençle be- | raber dibe kaynayıvermış. l Aradan 20 sene geçliği halde Ne- cibanım oğlunun &cisinı dilinden düşürmez, deniz yüzü de görmezdi. Yedikule... Yürük Çelebi biraden- miz bu babda uzun uzadıya kalem oynattığı için fazla lâfa mahal yok... Sermed Muhtar Alus Bir tashih: Bundan evvelki yazımda Köprüdeki sraba kazasının bahsi geçer- ken (Zaralı damad ile başlıyan cümle. nin başı eksik çıkmıştır. (Dünyadan şek- vacı olan, yedi kat yerin dibi bundan ölâ- dır deyip duran zavallı damad) şeklinde olacaktı, Özüz diler, tasih ederim. SMAJ) AKŞAM Abone ücretl Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Zilkade 26 — Kasım 71 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E 1249 215 718 94 1200 137 Va, 539 7211224 1452 İT 184 vasıtalarını arttıracak Muhalefet, Roma ziyaretinden dolayı Başvekili tenkid ediyor Bir İtalyan resmi tebliğine göre İüğiliz Başvekili Fransız * İngiliz samimiyetine işaret etmiş, B. Mussolini de Roma - Berlin mihverinin İtalyan seyasetinin esas olduğunu söylemiş 5 * Londra 16 (A.A.) — Havas ajansı muhabirinden: İyi malümat alan mahafil, Roma görüşmelerinin fiilen tamamile men- fi bir netice vermiş olduğu ve İngil- tere hükümetinin halihazırda başlı- ca meşgalesinin anavatanın ve deniz aşırı memleketlerin müdafaası tar. sin etmekten ibaret bulunduğu mü- talâasını serdetmektedirler. Binbaşı Attlee'nin bir nutku Londra, 16 — Muhalefet erkânın- dan binbaşı Attlee, dün akşam bir nutuk söylemiştir. Mumaileyh, B. Chamberlainin Romada hiç bir şey yapmadan geri döndüğünü beyan et- miştir. Binbaşı Attliee, beyanatında ezcümle demişlir ki: «B, Chamberlain, Münihten B, Hit- lerin hüsnüniyetine karşı büyük bir itimad hissile avdet etti, fakat büyük Britanyanın teslihatının arttırılması- nı istedi, Şimdi Romadan İtalya hü- kümetinin hulusuna ve hüsnüniyeti- ne her zamandan daha fazla bir iti- mad beslemekte olduğu halde avdet etti. Maamafih B. Mussolini, verece- ği söze itimad edilebileceğini hiç bir yeçhile isbat etmemiştir. Duçe, ade- mi müdahale taraftarı olduğunu be- yan etmiş ve İspanyada faal bir su- rette müdahalede bulunmuştur. Du- çe, askerlerini Fransız Somalisi hu- dudunda tahşid etmekte olduğu hal- de İtalyan gazeteleri, bu hâdiseyi tek- zib etmektedirler. İngiliz milleti, hakikati anlamalı- dır, Bu, onun hakkıdır, Hakikat, B. Mussolini ile B. Hitlerin Avrupadaki taarruzkâr siyasetlerine devam et mekte olduklarıdır. Hepimiz İngiliz, Alman ve İtalyan milletleri arasında iyi münasebetlerin teessüsünü mem- nuniyetle karşılarız, fakat ortadaki vaziyeti İnkâr etmek ve karşımızdaki insanlarda hüsnüniyet mevcud olma- dığı halde bu hüsnüniyetin mevcud olduğunu iddia eylemek suretile bu yolda ileri gitmeğe imkân yoktur. Hava kuvvetleri, İngiliz gemilerine hücum ve masum işçilerle çocukları itlâf eden bir adama İngiliz Başveki- dinin resmen dostane bir ziyarette bulunması, gerek memleketimiz için, gerek sulh davası için iyi bir şey de- ğildir. Bir İtalyan gazetesinin mühim bir makalesi Roma 16 (A.A.) — Dün akşam «İn- formazione Diplomatica» tarafından heşredilen ve Romanın mesul maha- filinin noktai nazarlarını aksettiren yarı resmi bir notada bilhassa şöyle denilmektedir: «Duçe, B. Chamberlain ile lord Ha- İfax'a İspanyadaki son İtalyan Jej- yonerlerinin eKızılların da aynı veç- hile hareket etmeleri; ve general Franco'nun muhariblik hakkının ta- nınması halinde İspanyâyı terkede- ceklerini . söylemiştir. Fakat İtalya, Barselona'ya taraftar olan hükümet- lerce geniş mikyasta bir müdahale vukuu takdirinde, hattı hareketini yeniden gözden geçirmek ve hareket serbestisini yeniden iktisab etmek hakkını muhafaza eder, Diğer taraftan B, Mussolini, İngi- Üz Nazırlarile görüştüğü sırada İs- panya meselesinin Fransa ile İtalya- nin arasını pek ziyade açmakta ol- duğuna ve İtalyan - Fransız müna- sebatının ancak İspanya muharebesi sona erdikten sonra nazarı itibara almabileceğine işaret etmiştir. Bu €s- nada bir tavassut, bir Üçler veya bir Dörtler konferansı, herhangi bir fay- da temin edemez.» Nota, şu suretle devam ediyor: «Ro- manın mesul mahfili, İtalyanın İn- giltereden mutavassıt sıfatile hareket etmesini istemiş olduğu suretindeki hayali ve saçma şayıâları kati suret- te tekzib etmektedir.» Notaya güte B. Cbamberlain İngil- tere ile Fransa arasndaki münase- betlerin sıkı samimiyetine işaret et- miş, B. Mussolini de Roma - Ber- Yin mihverinin İtalyan siyasetinin esasını teşkil etmekte devam ettiğini söylemiştir. İngiliz - İtalyan münasebatına mü- tenllhk olarak heyecan tevlid &decek mahiyette hiç bir müzakere yapıl mamıştır. Çünü bu münâsebat me- selesi, 6 ikinciteşrin 1938 de meriyet mevkiine giren ve İngiltere ile İtalya tarafından illâskârane tatbik edilen 16 nisan 1988 tarihli İngiliz - İtalyan itilâfları ile halledilmiştir. Müzakere edilmiş olan diğer meseleler, Yahudi mültecileri meselesi ile teslihatın tah- didi imkânları meselesidir, İnformazione o Diplomatica, netice olarak diyor ki: «Mesul mahafile göre Roma görüş- melerinin sonunda mübalâğalı bir bedbinliğe kapılmak, ifratkârane bir nikbinlik izhar etmek kadar mevsim- sizdir, Hüsnüniyet sahibi olan kim- seler, milletlerin meşru ve hayati ar- zularını yerine getirmek suretile Av- Tupanın istikbalini hazırlamak işinin başarılmasına müsaade etmelidirler.» İngiltere Başvekili Kabine toplantısında izahat verecek Londra 16 (A.A.) — B. Chamber- Jain, Roma müzakerelerinin netice- lerini sir John Simon ve sir Samuel 'Hoare'a : bildirecektir. e Mumaileyh, Kabinenin çarşamba günü yapacağı içtima esnasında, müzakereler hak- kında mufassal malümat verecektir. Hükümet o mahfillerile sıkı temas halinde bulunan mahfillerde söylen- diğine göre. B. Chamberlain, bütün müşkilâta rağmen yatışma siyasetini takib etmeğe azmelmiştir. Aynı mahfiller, Roma müzakerele- rinin İngiliz Nazırlarına İtalyan ta- leplerini olduğu gibi öğrenmek fırsa- tını verdiğini beyan etmektedir. İtal- ya, Büyük Britanyanın bütün hayati menfaallarına taallük eden muhte- lif meselelerle. meşguldür. Bu mese- deler şunlardır: İtalyanın Cibuti ve sair Fransız toprakları üzerindeki emelleri, Sü- veyş kanalının idaresi, İspanyol har- bi, Kenya, Südan ve Şarki İtalyan Afrikası hududlarının tahdidi. Roma müzakereleri yakın veya uzak bir istikbalde bu meselelerin birkaç tanesinin halline yardım ede- bilir, Elverir ki böyle bir sureti tes- viye İngiltere ile İtalya arasında da- ha samimi münasebetler tesisine im- kân versin. Zehirli gazlardan korunma kursları açıldı Geçen sene olduğu gibi bu sene de hava taarruzlarından ve zehirli gaz- lardan korunma kursları dün ak- şamdan itibaren açılmıştır. Bu kurs- ği lar haftada üç defa olârak on beş gün devam edecek ve altı ders alana birer vesika verilecektir. Bu kurslar Beyoğlu, Kadıköy, Fatih, Üsküdar, Eminönü üç, Bakırköy, Eeşiktasta iki, Beykoz ve Eyüple birer tanedir. Kurslara devam etmeyenlerden yir- mi beş lira para cezası alınacaktır. Milli sanayi birliği idare heyeti toplandı Mihi sanayi birliği idare heyeti dün. öğleden sonra toplanarak muhtelif meseleleri müzakere etmiştir. Birliğin senelik faaliyet raporu idare heyeti tarafından tasdik edilmiştir, Dünkü toplantıda, sergi işleri üzerinde gö- Tüşmek üzere Yerli Mallar sergisi ko- mitesinin içtimaa davet edilmesi ka- rarlaştırılmış ve birliğin hesaplarımı tedkik için her sene olduğu gibi bu. sene de hesap müfettişleri seçilmiş tir. : i