14 Kânunusani 1939 ins —. Sahife 3 —— AKŞAMDAN AKŞAMA Mekteplere dair Halkın içinden çıkan bazı fikirler Bir talebe bana mektup yazmış: «Şimdiki disiplin tarzı bizlere kâfi baskı teşkil etmiyor. Arkadaşlarımı- zın bir kısımı tahsil etmekten ziyade diploma almak arzusundadırlar. St nıfta bir gürülüüdür gidiyor. Bizim de çalışmamıza mani oluyorlar, Ho- calardan bazıları, başka türlü bir mektep şekli olmasına taraftar bulun duklarını ders arasında açıktan açığa söylüyorlar, bu kanaatlerinden dola- rend şekil içinde aksaklık- üyor.» tarzında bir takım şikâyetlerde bulunmuyor; en kiymetli münevverlerimizin öğretmenlik mes- leğine eelbedilmesini diliyor. Ve «Akıl yaşta değil baştadır!» meselinin doğruluğunu isbat etmek ilermiş gibi şu cümleyle yazısını bitiriyor: «Tah- sil edenlerimizin mikdarı velev az ol- sun ama kalitesi uz olsun!» Mektubu cebime koydum. «Bu dü- şünce demek ki pek umumileşti; de- ğil yalnız büyüklerin, hattâ küçük lerin bile aklına yerleşti! diye dal- gın, matbaadan çıktım. Bir münevverler meclisine gidecek- tim; gittim. Orada da lâf döndü, do- laştı; ayni mevzua intikal etti. «— Çocuklarımızı iyi yetiştiremi- yoruz'u Etrafında ittifak edilen fikir buy- du. Lâkin sebeb olarak gösterilen şey» rm buraya yazıyorum. — Simdiki bahçesir, parksız «nobud oda merelmek hel. tarımdaki evlerimizde çocuklarımmla e birlikte haşrü neşroluyo- ruz, Büyükler meclisi kadar çocuğu ma- nen harab edecek birşey tasavvur edile- mez. Herşeyi onların yanında konuşuyo raz. Papağan gibi tekrarlamaları üzerine $se, «Maşallah zamane çocukları, ne akıllı; biz böyle miydik?» diye şaşıyoruz. Halbuki bu hal evlâdlarımızın çığrından çıkmaları, saf çocuk evsafını kaybederek ele avuca sışmamaları esbabını hazırlıyor. Fakir talebe için barındırma odaları tesebbüsü- nü daha ileri götürerek her mahalleye bir çocuk bahçesi, çocuk yuvası kurmak fikrinin tahakkakuma biran evvel en ciddi adımı atsak. Mekteplerimiz hakkında ise şu ori- Jinal fakat belki de çok doğru düşün- ceye taraftarlar oldu: — Diuallimlerin ve âilelerin bir çoğu da- ha sıkı bir terbiyeye meyyaldirler. Esasen dünyanın her tarafında da türlü türlü te- mayülde mektepler vardır. Muhtelif sis- temleri tecrübe eden muhtelif müessese. iler her memleketie âdeta pedagoji kibo- ratmarı vazifesini görürler, Ebeveyn de, evlâdını, mizacına yahnd çocuğun karak- terine göre şu veya bu ruhtaki müessese- ye koymak imkânını bulur. Bizdeki cere- yan, bülün meklepleri yeknasaklaştırma- ya doğru oldu. Tedrisnttaki ikiliği kaldır- mak için bu zaruriydi. Fakat hususiyel- leri de silikleştirdik. Darüşşafakayı ve Galatasarayı ele alalım. Bunları anancvi sistemlerinden Âdeta koparırcasına ayır- mak istedik. Faraza Galatasaray hakku da bu, müsbet netice verdi mi? Münazi- ünlihdir. Heryerde ayni maarif progra- mının tatbiki istenilsin; o başkadır. Fakat muhakkak ki bu memleketin hemşerile- rinden bir çek ebeveyn ve hocalar, şü tipte bir mektebin daha feyizli olabileceği kanaalindedirler: Erkek çocukların saçları behemebal iki numara ile kesili(i); elbiseleri behemehal kaba çuhamsı: pabuçları postalımsı; ha- yatları harici âlemle katiyen alâkasız; bü- tün sastleri behemeha! bir meşgale ile dolu; sporla nizam dahilinde yüklü mü yüklü; tatilleri, azadları, az mn az; en ufak bir mübadelâtsızlık karşısın- da: «Evladım, gücenme! Seni koymuyo- ruz; eline tasdiknameni veriyoruz. Bizim mektebin ruhile senin gidişin oymuyor» Mademki ceea yok, bu sertlik var.. Bütün maasi? cihazımız içinde ayni derslerin | | | İ sat için iki yüz bin liraya ihti; ö ler ayrı ayrı. Konuşulanlardan bazıla- , DAY ŞEHİR HABERLERİ Adalara su Eski bir proje yeniden gözden geçiriliyor Adaların su ihtiyacımı karşılamak üzere belediye sular idaresinin Deniz- bank ile yaptığı temaslar henüz ne- ticelenememiştir. Denizbankın şehirden hususi bir vapurla sevkedeceği suyun metre mi- kâbı için istediği para belediyece çok yüksek görülmüştür, Bundan başka vapurla su nakli de ameli bir kıymeti haiz görülmüyor: Çünkü lodos hava. larda vapurlar işleyemiyeceğinden A- daların susuz kalması ihtimali var- dır. Esbak şehremini öpetatör Emin zamanında bir şirket tarafından yapı- lan tetkikat raporu son zamanlarda yine nazarı dikkate alınmıştır. Şirket tetkiklerinin neticesinde Maltepeden “bütün Adalara şâmil olarak- su nak- ledecek denizaltı boruları döşenmesi. ni muvafık görüyordu. Adalara akı- tılan bu su Maltepe sırtlarında Sürey- ya paşa çiftliği veyahut Dragos dağı civarındaki bir kaynaktan Alınacak, Adalarda tesis edilecek depolara bo- şaltıldıktan sonra buradan boru ile abonelere verilecekti. Bütün bu tesi- rülmekte idi. Şimdi bu raporun da ne dereceye kadar tatbik kabiliyeti olduğu araş- tırlıyor. Diğer taraftan Adalar kaymakamı B, Şevket Ada halkının süsuzluktan çektiği ıztırapları ve yazın su parası için ayda elti lira ücret vermeğe mec- bur olan aileler bulunduğunu tasrih etmiş, Adalar gibi dünyanın en güzel bir semtinin artık susuzluğuna kati bir çare bulunması lüzumunu izah eden bir rapor Vali ve Belediye Reisi doktor Lütfi Kırdara bildirmiştir. ——.. — Kimyahane gıda kuvvetini tetkik edecek Belediyenin yeni bir çeşni ile piya- saya çıkarmak istediği mısır ununu ka» rıştırılmış ikinci nevi ekmek nümü- | neleri Belediye reisliğinden kimyaha- neye gönderilmiştir. Kimyahanenin yapacağı tahlil neticesinde vereceği rapor üzerine tutulan çeşninin gıda kuvveti anlaşılacak ve buna göre ye- ni çeşmi Üzerine ekmek çıkarılıp çi karımıyacağı kararlaştırılacaktır. A okunmasi zaruri ise bile, bunları ayrı usul- lere göre okutan mektepler olursa, hangi- lerinden daha İyi netice alınacağı görü- lür. Belki o zaman ekserisinden daba zi- yade muvaffakiyet elde edilir. Çünkü muhtelif karakterlerdeki hocalar, çocuk- lar ve aileler kendi meyillerine göre kap- ları bulmuş olurlar, Şehrimizdeki Ameri- kan mektepleri ile papaz mektepleri ne derece ayrı ayrı terbiye inhirafı gösteri- yorlarsa Türk mektepleri de o kadarını gösterebilsin demek istiyoruz. Halkın içinden çıkan bu fikirleri ve temennileri doküman diye kaydetmiş oldum. (Vâ-Nü) - (0) Kızlarınki de Tantezisiz bir zaptü- | zapt altında. Karilerimizin mektupları Bakımsızlığı tehlike teş- kil edebilecek bir sokak (Beşiktaş kaymakamlığından bir dilek) Ortaköyde (Gürcü Oğlu) isminde düzlükle başlıyan ve yokuşla Cavid- ağa mahallesine uzanan bir sokak vardır. Ben otuz senedir bu semtte oturuyorum. Bu sokak kaldırımları- nın esaslı bir tamirini hatırlıyamadı- dım gibi benden yaşlılar dahi hatır- lıyamadıklarıni söylüyorlar. Şu halde bu sokak açlaı ufak bir himmet görmemiş. Bu yolun ayrıca mühim bir hususiyeti var ki oda bütün bir mahalle mecrasının buranın altın- dan geçmesidir. Kısa fasılslaria günden güne ge- nişliyen çukurlar mecrayı tehdide başlamıştır. Buraya biraz daha M- kayd kalmak hem belediyenin başına derdii ve masraflı bir İş açmak ve bem de iğım sularının kaldırımlara yürümesini ve semt için müthiş bir tehlike olmasını Intaç eder. Yol ve sokak tamirlerine hız verildiği şu s- ralarda buraya da bir himmet gös- terilemez mi? Fahri G. Açık muhabere: ! Kabataş isesi talebesinden bay Remziye: Düşünceniri slikadar ma- kama bildireceğiz. ! Beşiktaşta Muradiye mahallesin- de bay Necmeddin Özyurd, ismini sikretmediğimiz bir milli müessesede bir tezgâhdarın ihmalinden Vali ve Belediye reisi dün hastaneleri gezdi Vali ve Belediye reisi Dr. B, Lütfi Kırdar dün sabah üniversiteye gide- rek rektör B. Cemil Bilsel ve hukuk, iktisad, tıp fakültesi dekanlarile gö- rüşmüştür, Vali bundan sonra rek- tör ve tıp fakültesi dekanile beraber Cerrahpaşa, Haseki, Guraba hasta- nelerine giderek hastanede fakülteye aynlan klinikleri gezmiş, bunların ihtiyaçlarını tedkik etmiş, şehir has- tanelerinin fakülte kliniklerinden ne suretle istifade ettiklerini tedkik ey- | Jemiştir. Valinin bu tedkikleri, bilhassa ha- zırlanmağa başlanan 939 senesi büt- çesile alâkadardır, Süpürgeli arozözler alınacak Parke ve asfalt caddelerin yıkan- ması için diğer memleketlerde kul- lanılan süpürgeli arozözlerin şehri- miz için de satın alınması kararlaş- turılmıştır, Şimdilik bir arozöz, yeni bütçe ile de diğer arozözler satın alı- nacaktır, N Kadın hekimleri toplantısı Türk Ginekologi kurumu bu ayın toplantısını Dr, Asım Onur'un baş- kanlığı altında yaptı. Bu celsede Dr. Hadi İhsan Gediz röntgenin gineko- logideki tatbikatı hakkında tebliğat- ta bulundu. Dr. Zeki Tektaş ameli- yatla elde ettiği dış zürriyet âltlerine aid bir Molluscum pendüslum piyesi gösterdi. Bu mevzular üzerine Dr. Ahmed Asım Onur, Hadi İhsan Gediz, Nuri Süleyman Canbakan, Zeki Tektaş, İhsan Arif, Şükrü Faal İlkel, Halis Sarıkadıoğlu, Leontiyadis ve Abra- ham Salamon söz almışlardır. afiyet Şehir tiyatrosu — Üstünüze , Gripin tiyatro gibi kalabalık yer. yatıyorlar. bay, | derde hüküm süraüğü, düşünülüre | da var G » Yalnız dikkatimi çeken bir nok- p neden yalnız dram kıs. : > Sir Bay Amca eczanede ği Et ihtiyacı Et fiatleri bir mikdar yükselecek İstanbulun et ihtiyacı günde üç bin baş hayvan olduğu halde devlet ziraat kurumunun bir müddettenbe- ri Karaağaç mezbahasında kestiği hayvanın mikdarı günde altı yüzdür. Devlet ziraat kurumu eti ucuza ver- mek için diğer toptancı kasapların verdiği fiattön bir iki kuruş noksani- le satış yapmıştı. Fakat son zaman- larda gerek devlet ziraat kurumu, gerek celepler Belediyeye müracaat ederek narha tâbi olarak satılan et cinslerinin pahalılandığını ve harhın değişmesi lâzım geleceğini iddia et- mişlerdir. Belediye, bu müracaat üzerine ted- kiklere başlamış ve hayvan borsasın- da da canlı hayvan fiatlerinin yük- seldiğini görmüştür. Bunun için et fiatinin bir mikdar yükseltilmesi zâ- rüri olduğu anlaşılmıştır. Belediye, bugün bu bakımdan tedkiklerine de- vam edecektir. Hangi cinsetin ne mikdarda yükseleceği bugün belli ola- caktır. Çocuğu çiğneyen şoför mahküm oldu Bir müddet evvel şoför Mehmedin kamyonu Lâleli caddesinden geçer- ken Nihal adında beş yaşlarında bir kız çocuğuna çarparak ölümüne se- bebiyet vermişti, Dün asliye dördüncü ceza mahke- mesinde şoför Mehmedin muhakeme- sine bakılmış, evvelce ahlivukuf sıfa- tile mahallinde tedkikat yapıp Tapor veren Belediye mühendislerinden B, Beşir şahid olarak dinlenmiştir. B, Beşir ifadesinde, bu kazada şoför Mehmedin de, ölen çocuğun ds hata- Mı olduklarını söylemiştir. Muhakeme nelicesinde şoför Mehmedin sekiz ay hapsine karar verilmiştir. Azapkapı meydanı Hazırlanan plân Nafia Ve- kâletine gönderilecek Şehircilik mütehassısı B, Prost Un- kapanından başka Azapkapı meyda- nının da genişletilmesini bir proje ile tesbit, etmişti. Mütehassısın projesi üzerine imar müdürlüğü tarafından hazırlanan tafsilât plânı ikmal edil miştir, Bu plân tasdik edilmek üze- re Nafia Vekâletine gönderilecektir. Plâna güre istimlâk edilecek bina- lar arasında Denizbanka bağlı olan eski Fenerler idaresi binası da var- dır. Belediye bu binayı istimlâk et- mek istemişse de Denizbank ile bir anlaşma yapılamadığından Belediye Azapkapısının tevsi plânmı gönde- rirken bu müracaatını da tekrar ede- cektir. Otomobilin arkasına takılan bir çocuk düştü, yaralandı Mercanda oturan Ramazan İsmin. de bir çocuk, B. Ziyaya ait hususi bir otomobilin arkasına takıldığı bir si- rada müvazenesini kaybederek yere ”. Komedi kısmına hiç uğramı Orası da tiyatro... , Ta e ># SOHBET: Edebiyat 1 ESKİ - YENİ — Bazı kimseler var- dır, dünün eserlerini zevkle okuduk- ları, hattâ onlarda evvelce farkedik memiş güzellikler, manalar keşfettik- leri halde kendi zamanlarının eserle- rindeki kıymetleri sezmezler. Onları da okumaz değildirler; fakat onları okurken basiretleri bağlanır, idrak- leri körleşir, hakikiyi sahteden, yaş yabileceği ölü doğmuştan ayırd ede mez olurlar. Böyle kimselerin çok zeki olmaları da kabildir; fakat hiç şüphesiz ki onlarda, sanat için daima zaruri olan deruni hürriyet yoktur, Onlar müsaade almağa muhtaç in- sanlardır. Meselâ Baki'yi veya Nedim'i severler; çünkü asırlar onlara, 6 şa- irleri sevmek, eserlerinden heyecan almak müsaadesini vermiştir. Yeniyi okurken korkarlar; «Ancaba bunu be ğenmek (veya beğenmemek) caiz mi?» diye düşünürler. Bunun için de yenide eskinin unsurların ararlar ve onları buldukları nisbette kendile- rinde hüküm vermek &salâhiyetini görürler. Zamanının gerçekten yeni olan eserlerini oanlıyamıyan adam, mu- hakkak zamanının heyecanlarını ta- damıyor demek değildir. Gayet ba- sit bir misal alalım; Bugün güzel bir otomobile hızla bakan adamlar çok. tur. Fakat bir otomobile bakmaktan, saatte yüz yirmi kilometre gitmek- ten duyulan hazzı şiire koymağa kal karsanız hemen herkes itiraz eder. Niçin? Çünkü öyle bir eseri şiir diye kabul etmek için öteden beri veril miş bir müsaade yoktur. Aldıkları hazzın bir sanat heyecanına esas ola” bileceği kendilerine, riayet ettikleri kimseler tarafından söylenilmemiştir. Böyle hir şeye de kendileri karar veremezler. Korkarlar. Daha doğru. su korktuklarının bile farkında de- Zillerdir: Kendilerinin de karar vere- bilecek birer insan oldukları akılları: na bile gelmez. Onlar birer esirdir, hem de esaretten memnun, hatlâ iftihar eden birer esir... Sanat esir olmıyanların, karar ver- mek için kimseden müsaade almağa ihtiyaç duymıyan insanların işidir. Hakiki sanat eserlerini ancak onlar meydana getirebildiği gibi sanat eser- lerinden anlamak da yalnız onların harcıdır. Ötekilerin eski eserlerden zevk aldıklarını, hattâ bazan onlar hakkında alâka İle dinlenmeğe lâyık fikirler yürüttüklerini söyledim, Bu da tamamiyle doğru değildir; çünkü o fikirler de, hemen daima unsurları muhtelif yerlerden alınmış şeylerdir. Yani yine sadece bir esir işi. u HÜRMET — «Ölülere hürmet et- mek lâzımdır» diyorlar. Peki; ama nasıl hürmet? Onların bütün söyle diklerini hakikat diye kabul edip biz de öyle mi düşünelim?... Buna kim- se rarı olamaz. O zaman fikirlerin ilerlemesine, hayatın — tazeleşmeşind imkân kalmazdı. Ben de ölmüşlere hürmet edilme- sini istiyorum; yani onların sözleri- ni, işimize gelecek surette değiştir. meğe, tefsire kalkışmıyalım. Bu, son derece ayıp bir şeydir. Bu, ölmüşe hürmet değil, ölmüşü kendimize âle$ etmek, onu bizim fikirlerimizi kabu- le davet etmek olur. Bir gün koyu dindar bir adama: «Sizde Muhiddin'i tekfir eder misiniz?» diye sormuştum. t Nurullah Ataç (Devamı 4 üncü sahifede)