> Güz Neclâ altı aydanberi kendi köşkün- | de çalışan hizmteçisi Ayşeye baktı, ken- di kendine: — Ne sakli kadın!.. dedi, acaba bu- na da çıldırasıya âşık olacak bir erkek bulunur mu? Ayşe son derece de şişmandı. İri ri ayakları salapurya kadar i. Birer parmak kalınlığındaki lu. Neclâ ona böyle dikkatle bakar- gene içinden: - Maamafih erkek tabiati belli ol- maz. Belki bu tiplerden hoşlanan, bu- na da yanıp tutuşanlar vardır. f bir kadındı. Çok Za- alinden pek memnun- a İekrarlardı. n, demek, incelik, zerafet de- O kendisini dınlığın bir timsali addederdi. İp ince kaşları. yukarıya doğru kıvırık rita boylu idi, Ufak | tefek fakat cazibeli bir kadındı. Bayu bir erkekten daha uzun, fev kalâde şişman olan hizmetçisi Ayşeye kızdığı zaman! Dev anası!.. diye bağırırdı Bir gün Neclâ köşküne genç bir bah- çıyan aldı. Bu kısa boylu, çelimsiz bir delikanlı 1di. İsmi şerifti, Neclâ evvelâ köşküne genç bir bahçıvan almakta çok tereddüd etmi: Çünkü kendisi yalnız yaşıyan bir kadındı, Üstelik kendinin son derece güzel olduğunu da biliyo: ak: yanında çalışan bir bahçıvanın kendisine karşi uygunsuz bir harekette bulunacağını zannetmi- yordu amma... Eh ne olur, ne olmaz... Dünya hali bu... Şerif gayet iyi bir balhçıvandı. Ter. biyeli bir çocuktu. Bunun için Neclâ onu, genç olmasına rağmen yanına almıştı. Genç kadın kendi kendine: — Bir uygunsuzluk etmesine imkân yoktur ya... Ben de kendisine karşı son | derecede ciddi davranırım! diyordu. Halbuki Neclâ hoppa tablatlı bir ka- dındı. Kendi kendine ciddi olmağa ne kadar karar verse gene elinden gel- mezdi. Hizmelçilerine, ahçısına, eski | bahçıvanlarına daima takılırdı. | t Şerife karşı böyle muamele | kti. Şerif köşke yerleştikten | sonra Neclâ, genç bahçıvanın son de- rece ciddi olduğunu memnuniyetle gördü. Bunun için artik lüzumundan | fazla soğuk, ciddi davranmağt lüzum görmedi. Neclânın içi rahattı. Evde tediği gibi, genç bir erkek varmış, veya yokmuş hiç düşünmiyerek açık saçık dolaşıyordu. Hattâ bazen güneş banyosunu yapmak için köşkün arka tarafındaki balkona mayosile çıkıp uzandığı bile oluyordu. Şerif, Neclâyı mâyo ile balkonda görünce her » taraftan w: yor, bahçenin ö görse ya baş lerini başka Neciâ büzen k döndürüyordu. ndine düşünür dü. Bir; onu mayo ile gi örs | mek için can atarlardı. Fakat işte genç| bir adam onu bu tie görünce ba-! Şını başka bir tarafa çeviriyordu. Neclâ zaman zaman kendi kendine: — Acaba birçok erkeklerin medhet- tikleri güzelliğim bu basit ruhlu er. keğe hiç te etmiyor mu?,. diyordu. Belki de Şerif kınlıkla, kadın mâ- ceraları ile hiç alâkası olmyan bir adamdı. gün Neclâ gayet garip işısında kaldı. Köşkte, bahçenin bir köşesinde alaturka bir hamam vardı. Hamamın damında kü- çük küçük ca b; mın damına çıkmış, bu camlardan bi- rine gözlerini dayamış, İçetiyi dikkat- le gözetliyordu. Neclâ kendi kendine: — Acaba kimi gözetliyor... dedi, Sonra birdenbire aklına geldiği o es. Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. MSA ŞAM İcabında günde 3 kaşe alınabilir. payigi AŞ el kadın ığırdığı / mek $ i gerek Şerifi kapı dışarı etmeğe r vermişti Fakat ilk hırsı geçince onları yarın-| ırsa pe y lacağımı Yeni bi net. nin peşinden h 1. Bir akşam herkes yat- kta el ayak çekildikten sonra Neclâ bahçede bir gürültü işit- ti. Pencerenin altında iki k » Gürültüsüz- ede konuşanlar ahçıvan ökmüyordu şkın şuşlun onları dini yordu. Bu bahçıyazı o bir buçuk pa mak kalınlığındaki kaşlı o dev an: gibi şişman iri yarı kadının nesini sev- İ ti? İ Genç kadın merak yi açtı, B idi. Genç e diller hiz- Do zelim? Yaks na kızmıştı. inle mukayese İâhi Ayşe kendini kiminle ölçü- n? Bizim küçük hanım da kadın ? Çiroz gibi birşey... Çöp kadar in- Kadın dediğin senin gibi etli canl ol . Benin şu kaşlarına bile küçük Hanımı değişmem... Hikmet Feridun Es san. Evet kardeşim, doktorun tavsiyesi üzerine her gün 3 defa dişlerimi RADYOLİN Diş macunile fırçalamağa baş- ladıktan sonra diş etlerindeki iltihablarla o ağzımdaki fena koku tamamen geçti, Zararlı salyalar da durduğu için mi- dem düzeldi, iştiham açıldı. Dişlerim eski parlaklığını tekrar kazandı. Siz de ber yeme ten sonra RADYOLİN yoklamaları Mart/939 gü- Müracaat, haftanın salı, çarşam perşembe günleri öğleden evvel olacaktır. Şubeye geleceklerin, soyadları tes- mdlleni iş ve fotografları, hüviyet cüş- ile resmi senedlerini, maaş cür- danlarını ve var ise malüliyet raporlarını birlikte getirmeleri, Türkiye Radyodifüzyon Postaları Aç A.P. 9465 Kes. ANKARA RADYOSU Sah 10/1/939 ve türküler eder bu dider yor, 3 - Inâim oldi, türk - Bahar mı? Halk Halk türkü: Semahat v E ı Kam et Ko Türkiye postası - San'ın Prens İz şarkısı (Borodin) Fwrraris), $ - del - E. Haensek terkibi) ları - potpuri (Di G ( md, 2345 - A Ajans haberleri ve yarınki program, Avrupa İstasyonları: 6 - İlalya şar- ? Berlir muzika hafif muzika kon; — Sin orkestra — Bül singfors 20,45 dans — I4 Ceneri 20 3 piyano karışık mu: Münih 20 0 plâki — Be 20,15 konser *1 de — Deutsch, 8 nk?, 310 Stutte. 2 er — Athlone 1,15 Yunanca ri konseri — Bu Bükreş 0 büyük ori Kolonya çingene konser North Rep. Oslo 2106 orkestra miğfer 22 de Stuttg., Breslaü, vön muzikası — Bordo | Kassenete Marsilya, Saat 23 de dansa devâm - 1 orkestra — Diğer Alman burgdan naklen 5 dans Han ki — Budap. 33 konser — en orkestrası — Helsing. Kopenhag 20 salon Londra 2330 orkestra — Milano 15 dans — 3,15 dans. Saat 24 den sonra Alman «İstasyonları 1 e kadar programlarin devam — Buüdap. 2440 cazband V D Haydn mu- sikası Hilver ser Londra 2435 - 130 ,18 salon muzikası — lose 2449 Stutig. ve Frankft. 1 -3 Hamburg ve M dans — Roma 24 dans tif ımuzika gece konseri Posta ittihadına dahil ülmiyan ecnebi memleketler; Seneliği 3600, alta aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Zilkade 19 — Kasım 61 ©9 Öğle İkindi Akşam Yat 221 128 941 1200 137 725 1221 1446 1659 1835 Babıâli civarı Acımusluk sokak No. 13 B. İmsak E. ia Va, 549 İdarehane: evvelki | Kopenhag | TURAKINA TARİHİ Yazan İSKENDER FP. SERTELLİ ROMAN Tefrika No. 23 Prens Vasilof, Keyük'ün ayaklarına kapandı: “Beni affediniz, Cengiz hanın âdil ve merhametli torunu! ,, «Keyük, aptal bir adamdır. Onu çok > avladım!» Gece Kar ahşi hayvan Bütün ordu uy Iri ti kop: nöbetç tipi ve inlerini uğultuları bulamıyan ularına başi donmamak rünmüş üstü müş hızlı 1 imil i Soğukt. için zı dola rma rmanda do- de zıplaya- özcü köpekerinin hav- es alışmıs, çadırında yanan evleri bacadan mavi bir sü halinde liyor ve İipi bu alevleri bir an- da dağıtıp donduruyor k oğlu ocak başın- rısı ve zenci cariyesi, ateşe dikmiş, karısı- n gelmedi mi? duruyor. Moğol prensi cüriyeye sesleniyor: di, sen de yat. Beni soran men haber v Ben uya yatabilir ens yatmadan cariye Zenci kadın çadırın BE ilesini ka Payıp ikinci bölmeye Vr. Bu gece pr acaba? Zenci cari; bu istirhama Çadırın mızraklı dükleri balli yorlar ve &ik omuzlarında & döküyorlar. Dışarıda yarım 1 var Köyük'ün karısı yatağına girdi. Ben yatıyorum, dizlerim ağ yor.. İsterseniz «iz de yatınız. Bu- gün avda ruju uzdur! Vücu- dünüz ve niz dinleni Yo rilen uyu... Uykum gelince ben de yatarım. Keyük ateş başında, deri kaplı es- ki bir kitabı & kla meşgul. nefes alı- alıyarak, rarları yere den fazla kar dir arıştırma * Pri Yasilofun çadırın İki bölmeli büyük bölmesinde ocak Prens Vasil nuşuyor. Fakat, yız. adırın birinei uşağiyle başbaşa ko- herkese uşağım di- ye tanıttığı bu adam büy rütbeli bir Rus zabitine benziyor. Konuşma. $ı, fikirleri, düşünceleri bunu göste- riyor. Çadırın ikinci bölmesi, birinci böl meden çok geniş. Burada dokuz Rus askeri yatıyor. Bunlar da prensin muhafızları. Vasilof yavaş yavaş uşağına an- latıyor: — Oktay hanın oğlu beni çok se- ver. Ben ona ve onun ordusuna Rus- yada çok iyilik yaptım. Gerçi bu iyi- Jiklerimin karşılığını gördüm amma.. onun ne de olsa bana itlmadı var- dır. Bugün kendisile uzun böylu ko- nuştum... Yolda çizdiğimiz plân dal- resinde onu avlamağa çalıştım. Za. ten Moğol prensinin en zayıf tarafı, her şeye çabuk inanmasıdır. Onun bu kusuru, bize -bugün değilse bi- le - yarın Rus istiklâlini kazandırs- caktır. Moğollar Keyük'ün yerine bi- zim başımıza Sobotay'ı yahut onun gibi müthiş bir kumandanı gönder- miş olsalardı, bugün Rus prenslikle- rinin saltanatından dâ eser kalmaz- dı. Onun gur y her istediğimizi yaptırabiliriz. sözlerinize İnandı mı? © Kız kardeşimin general rafından kaç dr;” «Demek ki, insan den sonra da azıyorla Gülmemek için kendimi güç tuttum. - Ting ta- ıldı; hal inan- Keyük çocuğa benzer. Ona, aklının ihata edemiyeceği bir şey söylendiği zaman Şa; emen inanır, — Şu halde Ş ing son günleri. ni yaşıyor de tir. Keyük onu âzlederse, yerine gelecek komutan kim olursa olsun, onun kadar sert, onun kadar namuslu olamaz. ve kendisini çabuk elde ederiz. - Şüphesiz. Şi 'Ting'in yerini kim- yaman Çinliyi hele bir. kere yurdun dan uzaklaştıra- lim. Dodi son a "Tekinboğa'ya gelir. —oOnada bir prenses ederiz. — Olga onu daha çabuk yola geti- rir. Fakat, şimdi Olgayı hatırladım da aklıma bir tehlike geldi: Çinli general şaka derken Olgadan hoşla- nırsa, ne yaparız? — Dişleri dökülmüş, beli iki bük- lüm olmuş bir adam artık gül kok- lamasını unutmuştur. Merak etme- yin! Kız kardeşiniz onun elinden kurtulmanın yollarını önceden ha- zırlamıştır. -— Haydi yatalım, 'Tavariş! dedi, yarın gene konuşuruz. Bu gece tatlı bir uyku çekelim. Vasilofun uşağı bir sedire uzandı. Rus prensi de yatağına girdi, Vasilo- fun uşağı ya bir asilzade ve yahut bir general olmasaydı prensin ya rında yatamazdı. Onun da muha fızlar arasında yatması lâzımdı. Rus ananesine göre, uşağın prensle bir İ yerde yatması, onun da yüksek mev- ki sahibi bir adam olduğunu gös- teriyordu. musallat Çadırın dışında sinen ve bütün bu konuşmaları dinliyen gözcüler, prens yatıncaya kadar beklediler. silofun sesi kesilince yavaş 'üyerek kimseye görünme- den Keyük'ün çadırına döndüler, * Güzcüler o gece kendilerini sabır- sızlıkla bekliyen Moğol prensine bü- tün duyduklarını anlatmışlardı, Keytik bunları duyunca: aya boşuna gelme- mi $, dedi Şi - Ting'in zulmünden de- 'kuyorlar. Fakat, ben onu Ynsların başından ayırmi- kızacağı yerde sevinmişti. O zaten - Ting'den O emindi ki. her ğuna inanarak y du Moğollar işi anlayınca, Vasilofun yakasını elbette kolay kolay bırakmı- yacaklardı. Şimdi Iki cambaz bir ipte oynuyor demekti. Fakat cambüzlardan biri- nin hilesi meydana çıkmıştı. Bâakâlım Rus prensi, içine düştü ğü bu çıkmazdan nasıl kurtulacaktı? Ağaçlarda sallanan bu ka- zakların suçları nedir? Vasilof ertesi sabah çadırın kapi- sından başını dışarı çıkardığı zaman, irmak boyundaki ağaçların odalla- rında sallanan bir çok insanlar gör- dü.. çekindi. Kapıda dolaşan nöbet- çilerden birine sordu: — Bu adamların suçları nedir? Moğol nöbetçisi omuzunu silkerek cevab verdi: — Bilmiyorum... Asılan adamların başlarında bü- yük kıvırcık kalpaklar ve sırtlarmda uzun tüylü kocuklar vardı, Vasilofun uşağı: — Bunların hepsi Kazaktır, dedi, galiba Keyük bunları Rusyadan ge- lirken esir almış. Vasilof hayretinden söyliyecke söS bulamıyordu. Keyük, tutsaklarını asmaz. Diye mırıldandı. Başını içeri çekti. Vasilofun Oomuhafızlarından biri Kazakların Suçunu anlamıştı. Bfen- disinin yanına gelerek: (Arkası var)