31 Aralık 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

31 Aralık 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

t i 31 Kaânunnevvel 1938 Talih kuşu tepemizde dolaşırken .. AKŞAM Yılbaşı piyangosunun büyük ikrami- e yesi size çıksa ne yaparsınız? Bir manav: “öyle tertibat alırdım ki kışın - İstanbullulara yaz yemişleri yedirirdim ,, diyor <Her gönülde bir aslan yatar; der- ler. Herkesin içinde de büyük arz lar, büyük emeller vardır. Meselâ Bene başı geldi, çattı. Bir çok kimse kri bir ümiddir aldı: Ya büyük ikra- miye vurursa?... Ehh, ümid dünyası bu... Hattâ geçenlerde bir arkadaşım ba- ha bile sorüdu: — Beş yüz binlira sana vurursa he yaparsın? Yarım milyon lira ve ben!... Tuha- fıma gitti. Yarım milyon lira çıkarsa he mi yapardım? Bu o kadar uzak bir hayal ki elrafında şimdiye kadar kafamı bile yormadım. Fakat daha şimdiden evlerde: «Sana çıksa ne yar parsm?,, «Bana çıksa böyle yapı Tım> diye münakaşalar devam ediyor. Şimdi çu dakikalarda evlerde, arka- daşlar arasında ne hayaller kurulu- yor, İspanyada ne şatolar inşa ediliyor, he apartımanlar yaptırılmıyor, ne otomobiller alınmıyor. İnsanlar ne kadar ayrı yaradılışta iseler, arzular da o derece çeşit çe- şittir, 500,000 liralık büyük ümidin etrafında hayal kurmak bile bir zevk. Düşünün bir kere hayalinizdeki 500 bir lirayı istediğiniz gibi hiç çekin- meden sarfedip duruyorsnuz. Bol bol harcayınız, hiç korkaynız. Arkadaşımın: — Yarım milyon çıksa ne yaparsın? Buali başımın içinde takıldı kaldı. Bir köşeye çekildim, 500,000 lirayı hayalimde, gönlümün dilediği gibi etmeğe başladım. Yarım saat için- Geyarım milyonu harvurup harman Sâvurdum. Altından girdim, üstünden Çıktım, Hayalde bile para sarfetmek ne kadar zevkli birşeymiş. Köşemde düşünüyordum. 1000 lira Şuraya veririm... Sonra kendi ken- dime: — 1000 de pek azdır canım... İki bin mi yapsam acaba? 2000 de çok... Haydi 1500 lira olsun... Yeni apartı- man kaça yapılacak? 30,000 lira?... Canım madem ki paraya kıyıyoruz. Haydi 5000 daha vereyim de Miks bir. Şey olsun... Sohra apartımanı nerede yaptırmalı? Böyle ortada fol yok, yumurta yok- ken bir takım karma karışık hesab- larla başımı boş yere yordum, dur dum, Sonra da bu saflığıma gülerek dışarı çıktım. Biraz da talih kşunun tepesine ko- nacağını ümid edenlerle konuşmak istedim İşte genç bir kütüphane sahi- bi... Kendisi gar yet çalışkan bir adamdır. Saba hin erken saatin- de onu dükkö- nında gördüm Akşama kadar tezgâhının başın- dadır. Kütüphane sa k hibi bay Alinin KES) yanına yaklaşan e gi © rüâk sordum: — Şu yılbaşının büyük piyongo ikramiyesi sana çıksa ne yaparsın? gözlerinde öyle tatlı bir hayalin ışık» ları yandı ki, ben içimden: <Ümid ne güzel şeydir!» dedim, O başladı: — Öyle birdenbire zengin olanlar Bibi paramı harvurup harman savur- mam, Harcedeceğim bir kuruşu bile düşünerek sarfederim, Yalmız birşey yapmak isterim. Bir edebiyat mükâ- falı koymak, En güzel edebiyat «e rini yazan muharrire, bunu en güzel şekilde basan tabla bir edebiyat mü- kâfatı vermek isterim. — Yan! kendi hayatında bir deği- şiklik yapmaz mısın? — Hayır... Ben ne İsem, yine öyle kalmak isterim. Seyyar satıcı ne diyor? ses avaz avaz bâ- ğırıyor: — Benim adım Elmas... Benden ucuz satan bü- Yunmaz!... Ben- den alan aldan- maz, Onu dajma yol üstünde görür- düm. Senelerden- beri koltuğunun altında, ellerinde çift çift çoraplar satar, dururdu. Gayet te cerbezeli bir seyyar satıcı idi. Şöyle candan bağır rınca etrafına epey adam toplardı. Seyyar satıcı Elmasa yaklaşarak sordum: — Yalbaşının büyük ikramiyesi sa- na çıkarsa ne yaparsın? Gülerek: — Vallahi bayım, dedi, Oynatma şu yüreğimi benim... Oynatma, be nimki hassas yürektir. Bir kere oyna- dı mı, fena olurum. Beş yüz bin lira çıksa ne mi yaparım? Üç çocuğum var. Bir kere onları en İyi leyli mekteplere yerleştiririm. Ondan sonra sermayom fazla olduğu için daha çok mal ahır, daha çok iş yaparım. Bir mağaza açarım, Orada da çorap sattırırım. Çorapçılık kârlı iştir, Amma ben mağazamda otura- mam. Ben seyyar satıcılığı çok seve- rim. Öyle ya biltün İstanbul benim- dir. İstediğin yerde sat dur. Onun için piyango da çıksa, sen Elması yi- ne sokakta çorap satarken görürsün. Sonra paramla dört katlı bir apar- tıman yaptırırım. Bir katında ben otururum, üç çocuğum var diyordum ya... Öteki üç katın her birinin kira- larını birer çocuğumun namına ban- kaya yatırırım. Çocuklar büyüdü mü? Bu paralar da toplanır. Ondan sonra paralar ellerinde her biri ailelerile birer kata yerleşirler, Dört katlı apar- tımanda mesud bir âile oluruz. Her birimiz bir katta... Tezgâhtarın arzusu — Askerden gel dikten sonra... —590,000 lira benim olacak ... 50,000 lira draho- malı bir kızla da eylendim mi ol- du 100,000... — Ehh?... — Bundan sonrası sağlık... Allah- tan daha belimi mu isteyeyim?... Amele ne diyor? Kemal amele idi. Şen bir adam- dı. — Hele bir çık- Hele bir ettiğim için bili. rim. En lüks apartımanlarda çalıştım. En iyi har- cım nerede satıldığını, en iyi ustalar rm kimler olduğunu bilirim, Kendi. me öyle bir apartıman yaptırırdım ki, görünce, senin bile parmağını ağ- zında kalırdı. Yere gömme banyolar, sütunlu salonlar, duvarlarm içinde akvaryomlar... Hele bir çıksa... Sonra ben elekirik- ten de çok anlarım. Elektzikçilik kârlı iştir. Hemen bir elektrik mağazası açardım. Muharrirlere de bedava bi- rer avize hediye ederdim. — Eksik olma... diyerek ayrıldım. Bozkırlı Osmannın büyük arzusu Bundan sonru yolda bir köylü delikanlıya ras- Yadık, İsmi Os- manmış, Bozkorlu imiş... Onada ayni süali sor- dum, — 500,000 lira yı mı? dedi, Am- mada para ha... Alınca (o hemen köyüme giderim, Orada birattar dükkânı oaçar- dım. — Attar dükkânı mı? Niçin başka dükkân açmıyorsun? Altarlıkta benim çok hevesim vardır. Küçükken bile köyde attar- lık oynardık. Hem de para kazandı ran iştir ha... Bizde kınayı attarlar sa» tarlar, köy kadınları da çok kma alır. lar, Osman bekârdı. — Büyük ikramiye çıkarsa evlenir misin? diye sordum. Tatlı tatlı güldü. Şapkasını önüne eğdi: Evlenirdim ya... dedi. Hamallar kâtibi neler istiyor Hamallar kâ- tibi Bayram, üs- tü başı yerinde, konuşmasından iyi kalbi o bir adam olduğu an- laşılan bir insan- dı, — Bana bir kaç para çıkarsa yar — Onlara güzel, şık birer el ara- bası alırdım. Eşyaları bununla taşı- sınlar diye... Sonra düşkün olanlara da bakardım. — Ya kendine ayırdığın para? — Ben yaşamasını iyi bilirim... Onu istediğim gibi harcardım. dım evvelâ... Tak simde büyük bir manav dükkânı kalları dükkânımda satardım. Mant- sada, Tekirdağında kavun, karpuz tarlaları satın alırdım. Bunları da ge- tirip dükkânımda satardım. Alimallah Diyarbakırdan İstanbula karpuz bile getirirdim. Öyle tertibat alırdım ki kışın İstanbul halkına üzüm gibi yaz yemişleri yedirirdim, — İnşallah sana çıkar Ahmed, de- dim. Oradan da ayrıldım, E.F. SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Turcüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 260 Reşid paşanın altıncı sadareti ve ölümü Her halde Abdülmecid, Reşid pa- şanın sadarele tayinine mecbur kak maktan sıkılmıştı. Bu sıkıntısını iç- ki ile geçiştiriyordu! Kadınlarının kendisine ettikleri muziblikler de onu bu yola sevk edi- yordu. Enik, Buğdan meselesi için gö- rüşmek üzere bir defa Fransa elçisi Thouveneli huzuruna kabule mec bur olduğu saatte dili ağırlaşmış bu- lunuyordu, bacakları sallarıyordu! "Taktığı Dizbağı aksi tesir hasıl et miş gibi idil Rahatım kalmadı ! Reşid paşanın beşinci defa südâ- rete tayini (3 rebiülvvel 1273 - 11 zil- hicce (1273) İngiliz elçisi Lord Stratfordun Abdülmecid nezdinde | yaptığı teşebbüs ve Âli paşa kabine- sinden ettiği şikâyetler üzerine vaki olmuştu. Reşid paşanın sadarete tayinine te- kaddüüm eden perşembe günü ve cu- ma sabahı Abdülmecid haremde Re- şid paşa lehinde şefaat ve iltimaslar dinliye, dinliye bizar olmuştu. Cuma selâmlığında kız kardeşi Adile sultanın kocası Derya kaptanı Meh- med Ali paşaya: — Bir dakika rahatım kalmadı. Diye şikâyette bulunmuş ve: — İngiliz elçisinin entrikalarına ni- hayet vermek için Reşid paşaya bir şey yapmak mecburiyetindeyim! demişti, Kaptan paşa Reşid paşanın hükü- mete geçmemesi için elinden, dilinden ne gelirse yaptı; fakat İngiliz elçisi. nin padişahın kalbinde uyandırdığı korkuyu gideremedi. Abdülmecid camiden çıkınca Topha- neye damad Fethi pasa ile görüşmeğe gitti. Fethi paşa hünkârm canını daha ziyade sıkacak sözler söylemeği mu- vafık bulmadı. Abdülmecid sonradan kendisinin Âli paşaya söylemiş olduğu gibi «hâlin Ica- bı. olarak Reşid paşayı sadarete ge- tirdi; amma getirdiğinin ertesi günü yaptığına pişman olda! Serasker Mütercim Rüştü paşa (18 ramâzan 1271-22 rebiyülevvel 1273; ikinci defa) Abdülmecidin gös- terdiği zânfa pek tutulmuştu; Fran- sa sefareti baş tercümanı Amedöe Dutrey ile görüştüğü bir sırada şu şid- detli ve acı sözleri söylemişti: — Reşid paşarın bu defa sadarete getirilişi kendisile lord Stratford ve padişah arasında dönen bir dolaptır sanırım. Zatı şahane haysiyetini idrak etse İngiliz elçisinin eline pasaportla” rını verir, onun tazyiklerinden kurtu. Turdu; lâyıksız hareketinden dolayı Reşid paşayı da muhakeme altına abr- dı. Ber Kaptan paşaya -Mehmed Ali paşa- padişahın eniştesi olmak sıfati. Ie hissiyatını ifşa etmemesini tavsiye ettim; dedim ki: (Haremi hümayuna münasebetiniz var; padişahın kardeşini, oğullarını görüyorsunuz. Emri vakıe karşı kızdı. ginızı gösterecek olursanız Reşid pa- şa bunu bir silâh gibi aleyhinizde kul- Janacaktır; padişahım hareketini ten- kid etmenizde başka maksadlar arı- yacak, Abdülâziz efendiye yanaşarak kendisini hal ettirmek istediğiniz yo- lunda ilkaatta bulunacaktır. Reşid pa- şa için iyi sayılmıyacak çare ve vasıta yoktur. Emin otunuz ki padişahın zih- nine hayatı ve tahtı için bir suikasd korkusu ilka ederek sizi ebedi surette mahvetmek fırsatını kaçırmıyacak. tr) 0) Fransız elçisi 'Thouvenelin hüküme. tine yazdığı bir raporda görüldüğüne nazaran: Reşid paşanın beşinci sadaretinde Fransız siyasetine taraftar görünenler arasında başlıca şu zevat vardı: En mütemayiz simalardan ve açık fikirlilerden Şeyhislim Arif efendi, Fuad, mütercim Rüştü, Kıbrıslı Mehmed paşalar, Mısır valisi Mehmed Ali paşa damadı Arapkirli Yusuf Kâ- mil paşa, İzmirden Fransızların şikâ- yetile kaldırılmış olmasına rağmen. has kim İsmail paşa <eslen” Rumdur.) Cinan Seraskeri Riza, Maliye Nazırı Musa Saifeti, Dahliiye Nazırı Muhtar paşalar ile ikinci derecede Kabul! cfen- di ve teşrifatçı Kâmil bey lord Strat- ford ile arası iyi olmıyan Rum patrik. hanesi büyük Ilegofeti Nikola Aristarki bey dahi Pransız elçisini memmun cd6- cek surette davranıyordu. Abdülmecidin müşavirlerinden olan Tophane müşiri damad Ahmed Fethi paşa Fransaya muhalif siyaset takip eden sefaretlerce kendisine teklif edi- len on milyon kuruşa -yüz bin altın - kadar mukavemet göstermişti. Reşid paşaya düşman olmakla beraber Da- mâd Mehmed Ali paşa bu Fransız si- yasetine taraftar partiye iltihak etmiş değildi. (2) iflâk, Buğdan beylikleri meselesin- a hükümeti Babıâli ile müna- betini kesmişti. Reşid paşa beşinci sadarelinden âzlinden sonra Jerd Stratforttan — bık k göstermeğe başlamıştı. Bazı mensupları vastlasile Fransız. elçisine: — Bu patrondan kurtulmaktan pek memnun kalacağım! diye baberler gönderiyordu. Reşid paşa ölümüne kadar devam et- mek üzere altıncı defa sadarele geçti. Fakat devletin «Patronundan». -Lord Stratforttan -kurtulduğunu göreme- di. Abdülmecid birkaç ay içinde hem Reşid paşanın ihtiramkârane vesaye- tinden, kem İngiliz elçisinin müz'iç tazyiklerinden kurtuldu amma bir ta- Taftan haremi hümayun dırıltları, di. ğer taraftan eksik olmıyan siyasi gaj- eler onu istediği «bir dakika rahata nails etmedi. Vücudünün hiç tahammül edemiye- ceği sulistimaller üç sene içinde onu tamamen eritip bitirdi! Reşid paşanın ölümü Reşid paşanın ölümüne yaşile mü- tenasip olmıyan zevkiyattan ziyadece nasip almak istemesi sebep olmuştur. Reşid paşa iki defa evlenmişti. İkinci defa aldığı haremi paşasına fena muamele edecek derecede vie zaclı ve kıskanç olduğu, paşaya göz †tırmadığı dillerde destan olmuştu. Koca Reşid paşa kadınlara pek düş- kündü. Haremile bu yüzden kıskanç lık sahneleri, tatsızlıklar eksik olmaz. dı. Araları iyi gittiği günlerde harım- efendi bazen bizzat mutfağa gider, pi. şasının sevdiği İki, üç türlü yemeği elile hazırlar, bir haremağası ile tabla için- de selâmlığa gönderirdi. Tahlayı geti. Ten aaremağası: — Hanımefendi hazretleri zatı sa- milerine takdim ediyor! Diyerek yemekleri sofraya kor, pa- şa da teşekkürlerinin hanımelendiye iblâğını tenbih ederdi. Abdülmecid Reşid paşaya başka tür. lü hatınuvazlıkta bulunurdu. Halini bildiği Reşid paşayı memnun etmek istediği zamanlarda validesi Bezmiâlem sultana: — Reşid paşanın hanımı çoktanberi davet edilmedi. Birkaç gün İçin çağ- rilsın; kendisine ikram olunsun! Diye haber gönder, Bezmiâlem Sul- fan da oğlunun ihtarmı yerine getirir. di. Bu şahane ikram ile asıl Reşid pa- şanın keyfine payan olmazdı! Çünkü serbes kalırdı. Konağında keyfince Ta» hat nefes alamıyan Reşid paşa biri baş haremağası, diğeri kâhyası nama olan iki evde Çerkes cariyeler bulun- durmağı itiyad eylemişti, Her fırsatta buralara uğrardı. Esbak sadaret müsteşarı Ali Fuad beyin eski Dahiliye Nazırı Said efendi- den işittiği beyanile (Ricali mühimmel siyasiye) eserinde naklettiğine göre: (Reşid paşa birkaç gün mezleden muztarip olarak makamına gelememiş» ti. Elçiler Emirgândaki yalısına gide rek hatır sormuşlardı. İyileşince Re- şid paşa Tarabyadaki sefarethanelere giderek bu ziyaretleri iade etmişti. Av. detinde o sıralarda almış olduğu bir odalığın oturduğu eve uğrıyarak onun. la görüşmüş, yalıya vurudunda fstih. mam eylerken hamamda fücceten ve falı vuku bulmuştur.) (leme vat) () L Thouvenel: Trols anneds dele guestion d'orlent. (2) Thouvenel Mehmed Ali paşa Ohak- kında vil tabirini kullanır. 1855 de basil» mış Confidenes sur In Turgule eseri İse

Bu sayıdan diğer sayfalar: