a—— , : i “e e Bevdiği ; kayısılar ekseriyetle badem ve erik üzerlerine aşılanırlar, Bu- Ba göre, kayısı ağaçlarına elverişli top- Takları da şöylece tasnif edebiliriz; Şayet kayısı ağacı erik üzerine aşılan- mışlarsa ratıbca, killi topraklardan, ba- dem üzerine, yani anacı badem ise, bu takdirde, bü gibi kayısı ağaçları kurak- yı Kireçli, marinli topraklardan hoşla- ez ağaçlarının teksiri erir ve çekirdekten yetiştirilen fidanlariledir. Gekirdekler yetişti yetiştirilen kayısılar ya- larda olduğu gibi, ebram, armud, mah- rut, ispalyr şekillerine pek müsald de- ildirler, Memleketimizde tanınmış kayısı cinsle- ri şunlardır: Malatya kayısısı; bunların meyvaları Meyvaların Okurusu pek makbuldür. Onun için güneşte kurutularak, hoşaf, marmelâd için istimal olunur. sever. Bunun da gekirdeği tatlıdır. Yar- ma şeftaliler gibi çekirdekleri etinden ko- laylıkla ayrılır. Suluca, şekerli, kabuğu incedir, güneş tarafı kırmızımtırak olur. Kayısıların diğer bir nevi daha vardır ki, buna da şekerpare deriz. Mersin, Bilifke, Antalya, Adana taraflarında çok yetişir. Çok tatlı, şekeri, sulu, makbul bir kayısıdır. Yalmz kabuğu kalıncadır, aynı zamanda yola dayanmaz, hemen sarledilmesi lâsımdır. Memleketimizde zerdali dediğimiz ka- yısıya benzer bir meyva da vardır ki, kayından daha küçüktür. Kâyımlar gibi (Akşamın edebi romanı Şık bir çiçek Anemonlar nasıl yetiştirilir? Anemonlar, muhtelif renkleri, parlak ve Mt? şekillerile salon ve bahçelerimizi süsliyen yumrulu çiçeklerin en mükem- melldirler, Bunların beyaz, kırmıyı, mor, portakal, Şan mn rma ça bilhassa ii toprağın sathının samanla örtülmesi lâ- sımdır. Anemonların sevdiği topruk ve bahçe- lerdeki vaziyeti: Anemonlar, çıkınca yumuşak omuslu topraklardan ve gölge yerlerden hoşlanır- lar, Füzia keskin güneş ziyası anemeonla- ra zararlıdır, Anemonların teksiri: Yumru soğanları- mın yanlarındaki yavru yumrulariledir. Bu küçük yumrular soğancıklar kökler- den sonbahara doğru ayrılarak ayrıca hususi yastıklara bir müddet dikildikten sonra ma'lub cesametini alanlar asl yer- lerine dikilirler, © kadar kokulu değildir, çekirdeklerinin içi de acıdır. Zerdaller kısmen kayısılarla karışlırı- larak bunlardan da pek güzel marmelât yaparlar, Yabancı kayısılardan Hollânda ve Al manyanın Ren bhavalisinde, cenub vilâ- yetlerinde yetişen kayısılar da pek mak- buldür. Resmimiz, böyle bir Alman kayı- ssını göstermektedir. Orta cesametedir. Hararetin kâfi gelmemesi münasebe- #le bidayette yeşilimtiraklır. Fakat ya- vaş yavaş sararır ve güneş gören taraf- gibi erir, bunun ağacı da o kadar büyükr olmaz, bereketli bir kayısı cinsidir. Kayısıları ağaçtan katiyen silkerek top- lamamalıdır, el ile, hussul meyva topla- yıcı çanaklaria toplamak lâzımdır. 'Tefrika No. 15 YAPRAK AŞISI BURHAN CAHID Hayali düşüncelere fırsat vermemek) Ki hiç şüphesiz ruhun en temiz ibade- ti. için çalışmak lâzım. Ben de şimdi ken- dime bir meşguliyet buldum. Büyük musiki sanatkârlarının hayatlarını, eserlerini büyük ansiklopediden toplu- yorum. Bu meraklı bir iş oldu. Meselâ büyük operaların sahipleri kimler. Eseri yazanlar, besteliyenler, oynıyan- Jar. Bunların bir kısmını biliyordum. Şimdi ansiklopediyi karıştırdıkça öğ- reniyorum. Büytük operalardan bir kısmının se- Ti halinde plâkları da vâr. Toska, Tray. yata ve Karmen'den en iyi parçalar. Bu musiki kızlık ve evlilik hayatim. daki musikiden bambaşka. Yahud ba- na öyle geliyor. İtalyan kompozitör- , lerinden Puccini'nin eserlerini eski. denberi çok severdim. Fakat şimdi ona aid plâkları çalarken hayranlığım büs- bütün artıyor. Musiki bile ne kadar in. ce ve ne kadar sihirli olsa gene insan ruhuna işlemek için müsald zaman is- tiyor, Dışarıda kar devam ediyor. Ve ben şöminenin kızıl alevleri kar. me mi İM dedi ee © ir ... Artık kış sıkınlı vermiye başladı. Bir aydanberi bahçeye çıktığım yok. Günlerim iki üç odanın içinde geçi- yor. Kütüphanemde akunmamış To- man, gramofonda çalınmamış plâk kalmadı. Kendime bir yeni meşguli- yet aradım. Birkaç gündenberi yün örgüleri yapıyorum. Hâlâ toparlana- mıyan Yusuf ağaya bir süveter yap- tım. Onun rahatsızlığındanberi evden çıkmıyan oğlu Recebe de bir boyun at- kısı ördüm. Şimdi Nuriyeye bir ceket örmeğe başladım. Bu işler ellerimi meşgul et- mekle beraber kafamı serbes bırakmı- yor, Onun için yeni bir buhranın gel- mesinden korkuyorum. Yeni bir kitap da geldiği yok. Bu İlk kış. Biraz ağır, sıkıntılı ol du. Herhalde gelecek yıllar bu mevsi. min hayatına da alışacağım. “yi Birdenbire sigaraya başladım. get a, yeri sonra seisük. ARICILIK: Kovanlardaki peteklerden bal alındıktan sonra, mum- ları nasıl çıkarılır? hale getirilmesi lâzımdır. Aksi takdir- böyle gubarı tal (çiçek tozları) âdi toz, krisallt olmuş arı kurtlarile kirlen- miş olan balmumunun kıymeti pek as- dır, s2 para İle satılır. Çünkü, bu şekli- deki and sanayide uslu İstifade edil- mez. Bunun için, bu «ibi balmumlarımı söylediğimiz o maddelerden ayır. mak, temizlemek lâzımdır. 1 — Yazın güneşin tesirine arzedilmekle, 3 — Balmumu peteklerini büyücek bir kaba koyarak fırına günderilerek eritmek, 3 — Bal peteklerini kaynar suya batı- seni veya kaynatılarak mumu tefrik et- Balmumu; 60 - 65 hararet derecesinde erir. Mum eriyince içindeki pislikler alt- ta ve mum da üstte kalır, bu suretle iyi- si fenasından ayrılmış olur. Her ne kadar, yukunda izah ettiğimiz tarzda balmumu eritilerek safi mum el- de etmek kabil ise de, bu usullerden en iyisi kaynar su ile mumu eritip temizle- mek daha doğrudur. Kaynar su ile peteklerin mumu nas) elde edilir? Evvelâ; balı (alınmış peteklerin mu- mu, parça parça kesilir, büyük bir kazan içerisine konan su içerisine atılır. Bura- de bir kaç gün kalarak, su müvacehesin- de peteklerin mumu arasında kalmış olan bal, kurt parçaları, toz toprak yıkanır ve kısmen suya geçer, Bundan sonra, bu mum parçaları ateşte kaynamakta olan su içerisine atılır, burada bir müddet ka- br. Mum tamamile efir, pislikler kaza- nin dibine çöker, müm kısmı kaynar su- yan yüzüne toplanır, bü mum kaynar suyu havi bir kaba nakledilir. Burada da mum tekrar kaynar Su ile karışlınlarak kay- Katılır. Artık bu süretle mumda hiç bir ecnebi madde kalmaz, suya geçer, İkinci kaynar sudaki mum halile bıra- kılır, yavaş yavaş soğumağa terk edilir. Balmumu temiz bir halde suyun yüzün- de muntazam bir tabaka teşkil eder ve buradan böylece alınarak piyasaya saf bir halde mum sevk edilerek satılır, Peteklerdeki balmumlarını, büyük bir mikyasta su buharile de çıkarmak kabil ise de, bunun evlerde tatbik ciheti yok- tur, vâsl mikyasta balmumu ticaretle uğraşan kimseler tarafından yapılır, Böyle sicak su le çıkanlan mumun rengi bidayette beyazımtırak, açık sarı renktedir. Fakat, yavaş yavaş, hava mü- vacehesinde açık sarı veya porkal sarım Tongini alır. Mumun rehklerine tesir eden sebebler, çiçeklerin guberı tallarınm renkleridir. Piyasaya sevk olunacak balmumlarının renklerinin, bâzan beyaz olması matlüb- dur. Binaenaleyh, balmumunun rengini izale için şu usül ile beyazlaştırmak ka- bildir: Sıcak su ile elde edilen mumlar, tek- rar, temiz kaynatılmış suyu havi kaplara içerdim. Burüya geldiğimdenberi hiç bu arzuyu duymamıştım. Dün yemek- ten sonra kahvemi içerken bir sigara kokusu duydum. Nuriyenin sigara iç- mediğini biliyordum. Bu koku nerden gelebilirdi. Büfeye bardakları yerleş- tirdiğini gürültüsünden anladığım kıza seslendim. — Nuriye bir sigara kokusu geldi. — Ben de duydum hânımefendi. Re- cep dışarının yemek tepsisini getirir. ken ağzında sigara gördüm. Her halde aşağıdan gelmiş olacak. İçimden birdenbire bir sigara içmek ihtiyacı doğdu. — Git Recepten bana bir sigara al, Getirdiği kalın, sert köylü sigarası bütün acılığına rağmen öyle iyi gitti ki, dayanamadım. Nuriyeyi çağırdım: — Recebe söyle, köye gitsin. En iyi hangi sigara varsa birkaç paket alsın. Ömrümde bu kadar özlediğim birşey hatırlamıyorum. Köye giden Recebin geldiğini gönmek için pencerede bek- lemeğe başladım. O yağışlı havada, yerde yarım metre kar varken köye gi- dip gelmek epey sürer. Artık dakikalar bir yıl gibi uzadı. Oyuncak bekliyen bir çocuk heyecanı ile bekliyordum. Niha- yet onun bahçe kapısından girdiğini görünce Nuriyeye seslendim: — Recep geldi. Çabuk sigaralarımı getir. Bâyrak koşusuna giren sporcular gibi koşarak gelen Recebin elindeki adr” İni Tavukçuluk: Kuluçka makinesine konan yumurtaların mülâkkah (öz- lü) olup olmadığı nasıl anlaşılır? Kuluçka maki- nesinin hararet de- recesi sabit kalın- caya kadar, dört beş gün kadar ma- kine kontrol altın- da bulundurulur, Bunun un de lâmbanın fini az çok açılarak 99 - 40 sabit bir derece temin edildikten sonra, yumurtalar, makinenin kasasına, geçen haflaisah ettiğimiz gekii- de yerleştirilir. Yumurtaları makineye koyduktan 5-6 gün sonra, yumurlaların özlü olup olma» dığı muayene edilir. Bunun için de ma- Kineğeki yumurtalar, birer birer ya mum veya Jâmba karşısında, karanlıkta mua- yene edilir ve yahut &n resmimizin IK, O rakamlı şekillerinde görüldüğü gibi bir elektrik lâmbasile muayene edilir. Yumurtaların muayene edileteği oda- nın soğuk olmamasına, muayene edilir. ken yumurtaların sallanmamasına çok dikkat etmek lâzımdır. Mülükkab, yani özlü olan yumurtaların içerisinde resmimizin I rakamlı şeklinde görüldüğü gibi, siyah gölgeli bir nokta ve bu noktanın etrafından dağılan kanlı — örümcek ağı şeklinde damarlar gö- lür. Eğer tamamile şeffaf görülürse, mus- yene edilen yumurtanın gayri mülâkkah, yani özsüz olduğuna hükmedilir ki, bu gibi yumurtalardan katiyen civciv oçik- maz, bu yumurtaların hemen makineden alınarak diğerlerinin konması ve yumur- tanım üzerine de bittabi, makineye ko- nan tarihin yazılması lâzımdır. Bu ikinei defa makineye konan yümur- ta, ondan evel makineye konmuş Yumur- tadan dalın sonra “civcivleri çıkar, bunu nazarı itibara almalıdır. Birinci muayeneden 3 - 4 gün sonra ikinel bir muayene yapmak ta faydalıdır. Şayet mülâkkah olup ta bilâhare reşimi ölmüş olan yumurtalarda siyah, damar- «ız, koyuca bir leke görülür ki, bundan civciv çıkmaz. Birinei muayeneden 12 gün sonra ar- tak civciv teşekkül eteniş bulunur, Son zamanlarda resimlerimizde görül- düğü gidi, yumurta musyenesine mah- sus hususi elektrik lâmbaları icad edii- miştir, Bu lâmbalaria gayet seri bir şe- kilde muayene edilerek özlü olup olma- dıkları anlaşılır. Bunun için elektrik cereyanı bulunan mahallerde şekil TI de olduğu gibi, lim- banm prizi cereyan geçen priz maballi- ne sokulur. Bu suretle lâmba yanar ve kuluçka makinesinin çekmecesi çekllir ve çekmece içinde bulunan yumurtalar üze- rine lâmba tutulur, yukarısından yalolır ve yumurtanın İçi, vaziyeti tamamile gö- rülür, Bu şekilde hem seri bir muayene ya- pılmış olur ve hem de yumurtaların saj- lanmasına meydan verilmiş olmaz. Şayet, böyle elektrik cereyanı yoksa, 0 takdirde, gene resmimizin TI rakamlı göklinde görüldüğü gibi âdi bir cep lâm- basının pilinden istifade edilir. Bu pil, yumurta (muayenesinde istimal olunacak lâmbanın koluna rap- || şeklinde neşri hakkı mahfuzdur. tedir ve yahut lâmbarın cereyan kor- ve tekrar su ile kaynatılarak eri- dikten sonra, banum beher 50 kilo bal- mumuna 14 - 15 gram kremtartar (şa- rab tortusunda bulunan bir maddenin hulâsası) ilâve edilir. Mum, su ve kremtartar ile kaynatı- ar, kaynamış olan müm ikinei bir temiz paketleri koşarak getiren Kutiye aldı ve yeni bir hızla merdivenleri atlıya- rak bana getirdi. İak paketi parçalarcasına açtım. Nu- riye hazırladığı kibriti çaktı. Derin bir nefes aldım. Oooh! Sigaranın beni bu kadar neşelendir. diğini gören Nuriye etrafunda dolaşı- yor. Yanıma küçük masa getiriyor, Üzerine tablalar yerleştiriyor. Uzat- mak istediğim ayaklarımın altına ta- bura getiriyor. Âdeta hastalıktan kal- kıp ilk yemeğini neşe ile yiyen bir ço- cuk gibiyim. Meğer sigara insana ne sadık arka- daşmış! “.. Bugün Nuriyede bir telâş var. Ye- mekte öyle saçmalıklar yaptı ki, bir. kaç kere beni kızdırdı. Masadaki ek- sikleri hatırlattım. Çorba içeceğim ka- —— unutmuş. Servis takımlarının hiç maa kırmamak için birşey söyle- medim. Fakat yemekten sonra bütün bu dalgınlığın sebebi meydana çıktı. Kahvemi getirdiği zaman birşey söy- lemek ister gibi hiç yoktan bahaneler» le etrafımda dolaşmağa başladı. His- gsediyorum ki bir derdi var. Benim de inadım tuttu. İstiyordum Xi biraz üzülsün. Fakat saf kız daha çok sab- redemedi. Titrek bir sesle: ; — Hanımefendi, Yusuf ağa... Sustu. önilie o öMasimmindiliis id sökmek. sölim. Gi» A EZ, N - İ/ b dönuna pilin müsbet menfi teli kordo- nuna bağlanır. Bu şekilde çok pratik olan bir limbâ ie yumurtaların mülâkkah olup olmadık* ları muayene İle anlaşılmış olur. Yumurta musyenesinden sonra gayri mülâkkah olan yumurtalar makineden alınır, serin bir mahalde muhafaza edi- lir ve makineden çıkacak civeivlere pişi- rilerek kıyılıp verilir. İşte bu tarzda vâsi mikyasta kuluçka makinelerile civciv çıkarılmış olur. Ku- Yaçka makinesi bir civciv fabrikası T0- Yünü Ha etmektedir. İyi ve titin davrani- Uursa bunda muvsffakıyet yüzde dok- sandır. Meyra ağaçlarının dikitmesi hakkında Çekmece, B. Ali: Mektubunuzu okuduk, meyve ağaçlarının bu ayda dikilmesi kabil ise de, böyle yağmurlu, çamurlu bir havada ağaçların dizilmesi doğru de- gildir. Eğer, bugünlerde havalar biraz açılır, yağmur dinerse ve toprak ta tavına ge Mrse, evvelce açtığının çu kurlar içerisine, ağaçları, evvelce izah et- tlğimiz şeklilerde dikersiniz. Eğer, havalar böyle, urunca bir imöddet yağışlı, toprak ta çamurlu olursa, artık dikmek istediğiniz meyva ağaçlarını, ilk- bahara doğru dikmeniz daha doğru ola- bilir. Yoksa, şimdi, bu şerait tahtında ağaçlarının dikilmesine taraftar değiliz. Ziraat sahifemiz Okuyucularımız her hafta bu sütunlarda ziraate ait müteaddit yazılar ve mütehassısımıza sor- dukları meselelerin cevaplarını bulacaklardır. Okayucülağiininien vicemız On, on beş sual sorarak, zarf içe- risine bir de pul leffederek mektüp- la cevap istiyen o okuyucularımıza, tahriren cevap vermek imkân hari: cinde olduğu sibi; gazetemiz mari- fetile de sorulacak zirni meselelerin, azami 2-3 den fazla olmamasına dikkat edilmesini rica ederiz, Gazetemizde intişar eden ziraat şanlarının iktibası ve kitap, risale suyu havi kaba nakledilir. Ondan sonrü soğumuş olan mum sudan çıkarılır, & - 10 gün sonra güneşin tesirine bırakılır ve badehü gece ayazında bir iki gün kalır. Bu suretle balmumu beyazlaşmış olur. Resmimiz mum eritilmeğe mahsus olan kabı göstermektedir. — Ne var? Ne olmuş Yusuf ağa ya. — Size birşey söylemek istiyormuş. — Sana söyliyemiyor mu? Yüzü pençe pençe kızarıyordu. Başını önüne eğdi. Tekrar ettim: — Söylesene, Yusuf ağa mutlak be- ni mi görmek istiyor, — Evet! Ben de merak etmiye başlamıştım. — Pekâlâ söyle yukarı gelsin. Şimşek gibi kayboldu. Biraz sonra Yusuf ağa, ayak kapla- rını çikarmış, kalın örme yün çorap- Jarile âdeta sürüne sürüne odaya gir- di. Hastalık adamcağızı çok hırpala- mış, soluk mavi gözleri büsbütün çu- kura kaçmıştı. Eski adamların terbi. yesi başka oluyor. İhtiyarlığına rağ» men ellerini beyaz yün kuşağının üze rine kavuşturmuş, âdeta bir mabede girer gibi hürmetle yavaş yavaş sokul- du. Etekledi. — Hayrola Yusuf ağa. Nasılsın ba- kalım. Kış hepimizi hırpaladı. Geçir. din ya artık? — Eksik olmayın hanımefendiciğim. İhtiyarlık işte, Eski sağlığımız tüken- di. Kara kış da Zorlu geldi. Takatsız bıraktı beni, Onü sıkmamak için sordum: — Nuriye beni görmek istediğini söyledi. Merak ettim Yusuf ağa nedir (Arkası var) ».um—m we