25 Kânunuevvel 1938 AKŞAM YAŞ w BA PER Kibrit — Kibrit te bir icad sayılır mu? Şu bildiğimiz kibrit? Demeyiniz. İnsanları rahata ka- Yuşturan, yabani adam şeklinden ve işinden kurtaran odur. İki kuru odu- nu birbirine sürte sürte veya çakmak taşile demiri kava tutarak vuruştura yuruştura alev elde etmek nerede, göyle minimini, narin bir çöpün renkli, cilâlı başımı bir yarı kadife parçasna sürüverince istediğinizi bir Anda tutuşturuvermek nerede? (Eynes serâ ves süreyyal diyecek- tim amma bunu gençlere tercüme İâzım, Onlar «Eynessi bir ırmak, «serâ> yı bir kadın adı «ves i yan- İş dizilmiş bir fes sanabilirler. Sü- reyya ise ancak bir arkadaş, yahut bir fotografhane ismidir! Hoş bu tum- tıraklı Jâfın öyle pek te seçme, de- rin, bulunmaz mânası yoktur 8...) Hele ben de, yazılarını hayranlık- Ia okuyup bilgilerinin genişliğine ştığımız bütün âlimler gibi, şu 'Ansiklopediyi açayım. (Oo! iş... Minimini hârflerle upuzun bir sütun, ayrıca kibrit resmi diye hiç te birdekilere benzemiyen iri başlı bir sıra değnek resimleri dizmişler, Al tındaki yazıyı okuyümazsanız par- maklık, labut, baston, sopa, falan zan- nedebilirsiniz. Her biri yan sahife- deki, el resmindeki parmaklardan daha kalm, daha iri) Onu kapayalım; zihnimin yaprak- larını açalım: Küçük yaşımda iken hatırımda Kalan ilk kibritler ve kibrit kutuları çök hoştu. Üç türlüsünü biliyorum: Boru şeklinde, sandık şeklinde, bir de şamalısı. Boru şeklindeki dar, kısa bir mu- kavva kutu idi; kapağı, her topar- lak mukavva kutununki gibi üstünden açılırdı. İçi fosfor başlı incecik tahta Kibritlerle dolu idi. Yanmnca fazla kü. kürd kokar ve çok duman verirdi. Bunları duvarlara ve mermer mus- Yuk synalarına usulcacık, yakmama» ğa gayret ederek sürer, yazılar ya- zardık; geceleyin, karanlıkta pırıl pırıl, yeşilimsi bir ışıkla bu yazılar okunurdu. Hattâ iyi hatırımdadır, dadımı bir kere «Duvarda nurdan yazı var» diye aldatmış, evimize nur yağdığına inandırmıştım. Sandıklı kutu bir oyuncak kadar eğlenceli idi: Kâğıddan yapılmış, renkli boyalarla süslü, kilidi, sürgü- leri yerinde, tam alafranga bir yol- cu sandığı... Hattâ üstünde otellere uğramış ta kâğıdlar yapıştırdmış gi- bi ufacık yaftaları da unutmamış lardı: Roma, Paris, Vişi, Londra, di- ye renk tenk bir sürü şehir isimle. Tri... Halk, uğranılan otellerde san- dıklara, bavullara yafta yapıştırma sı usulünü, tabii, bilemezdi. Onu de- ğü, bavulu, yol sandığını bilemezdi. Bavulun Türkiyeye girişi çok ye- nidir. O zaman daha heybe ve han devrinde idik, Bavul devrine girdiği- mizi, ben ancak bu sefer, gurbetten dönüşte, trenlerde farkettim: Heybe yolcuların beşte birinde kalmıştı. Banyolu evle bavullu seyahat bu- günün itiyadıdır. Daha dün - ha- mamlı konaklar müstesna - evde gu- sulhane, elde bohça vardı. İkisi de rahatsız şeydi. Lâ rahatı fidddünya, sözü yıka- nırken gusulhanede, yolda iken boh- çadan iyice hissolunurdu. Tanıdığım bu ilk kibritler ulak yerde ve havada hemen nem kapardı, Sürtünce renkli başları teşbihte hata olmaz - taze fondan şekerlemesi gi- bi dağılıverirdi. Sıcağa, güneşe de gelmezdi, kendiliğinden parlayıverir, yangın çıkartırdı. Üçüncü çeşid kibrit, şamalı kib. ritti. Sapları tahtadan deği, mum- dandı; kırılıp bükülmesin diye dik- katli sürtmek lâzımdı. Bu kutulara bayılırdım: Şöyle çektin mi - bir in- ce lâstikle arkasına bağlı olduğun. dan - üst kapakları, kendiliğinden, yani şimdiki tabirle otomatik açılır ve kapanırdı. Üzerlerinde o devrin meşhur aktrislerile rakkaselerinin Tesimleri bulunduğundan hacıların, hocaların, hanımninelerin ilk işi bunları ceplerine atmadan evvel © çıplak gâvur karlarının resimlerini kazımak, hiç olmazsa gözlerini oy- maktı! Resim haramdı; namazları fasid olurdu. Amma bu hocalar, hacılar, koca. karılar birbirlerinin ve etraftakilerin mezarını kazarlar, gözlerini oyarlar- dı... O, namazı ifsad etmezdi. Derken kibriiçilik sanatında) bük yük bir terakki oldu: «Tehlikesiz kibrit» çıktı. Tehlikesiz kibrit te nedir? Güneş- ten ve sıcaktan kendi kendine par- Jamıyan kibrit, nem kapmıyan kib- rit... Onun kutuları yassı, uzun ve tahtadandı; üstlerinde bir İngiliz mızraklı askerinin atlı resmi bulu- nuyordu, Kibrit başları da kırmızıy. dı; kutunun kenarlarına yapışmış sert zımpara kâğıdına sürünce ko- Jaycacık yanar, ne kükürt kokar, ne de etrafı dumana boğardı. Bunu çoğumuz hatırlarız. Halbuki © tarihte biz İstanbulda ve Osmanlı ülkelerinde bu modern kibritleri Okullanırken Parisle ve Fransada Ohalk hükümet rw jisinin sürttükten sonra bir müd- det parlamıyarak kükürd fısıltısı ve kokusu çıkaran iptidai kibritlerin- den hem cigarasını yakardı, hem de derd yanardı! Fransaya İlk gittiğim zaman, bilir miyim ben, şarklılar terbiyeli, me deni adamlardır, kanaatini vermek için kibriti çakar çakmaz yanımda ki ahbab madamin ciğarasına uzati- verdim. İhtar ettiler: Bu kibritleri yakınca, önce, havada sallamalı, sal lamalı, kükürd kokusunu dağıtmalı, kendi cigaranı yakmalı, neden sonra hanıma uzatmalı imiş! Tütünün ra. yihasını bozmasın diye... Meğerse İngiliz muzraklı neferinin resmini taşıyan kibritlerde ıslaha muhtaçmış; Birdenbire piyasayı İsveç kibritleri kapladı; üç yıldızlı kib- ritler... Her nedense bu kibritlerdeki mar- kalar hep üç oluyordu: Üç yıldız, üç meşale, üç güneş, üç çiçek... Kibrit insanların karakterlerini belli etmek itibarile de kıymetlidir. Adam vardır, kibrit kutusunu sr kı sıkı cebinde saklar, ne kimseye verir, ne bir yerde unutur. Karşısın- da birisi sancı tutmuş gibi kıvran- sa, kendi ceplerini bir siyasi polis dikkatile kendisi arasa, içini dışım çıkartsa aldırmaz. Bazı adam İse İs- temeden «Buyurunuz!» diye kutusu- nu uzatır, haltâ yakmak nezaketinde bile bulunur. Bazısı kibrili yanında dururken garsonu gözler, garsondan İstifadeyi bekler. Ya hiç kibrit taşımıyarak şü- nun bunun cigarasına ikide bir ça- nak açanlar? İste size, sırasile, ekonom, müsrif, cimri, tufeyli dört tip! Şunun bunun kibrit kutusunu bi- lerek aşıranlar da vardır: Basbaya- ğı yankesici. Bilmiyerek cebine ko- yan da olur: Daigin, Kendi kutusunu «Bu sizinki!» di- ye başkasına israrla vereni de gör- düm: Ahmak. Her cebinden bir ku- tu kibrit çıkaranlara da rasladım; Sersem. Bir eve girip te cigara iskemlele- rinde kibrit göremezseniz iki ihtimal aklar gelir: Orada ya intizamsız, da- ğmık, çapaçul bir kadın vardır... Kibritlerin yeri belli değildir; yahut beli anahtarlı hasis bir hanım... Bib- ritler çekmecenin gözünde, çantasının yanında kilitlidir. Evde, ihmal, cimrilik, her ne se- bebden olursa olsun hiç kibrit bula- masanız artık oradan kaçınız, Ora- da kahve de yoktur, şeker de, tuz da... Tadı, tuzu sizden evvel kaç- mıştar. Bir başka mesele: İngiltereye gittiğim zaman her kibrit kutusunda kibritin nasıl yâkıla- cağına dair resimli bir tarife görmüş- tüm, gülmüştüm. Gülmemeli tmişim... Bir gün. o resimle kendi yakışımn usu- lünü karşılaştırdım, şu neticeye var Istanbulda zehirli gaz maskeleri “Bir bana, bir kocama bir de çocuğuma maske veriniz..,, “Baba ben maskemi takıp mektebe öyle gitmek istiyorum ,, Zehirli gaz maskeleri takmış bir genç kız grupu Tanıdığım bir ailede şöyle bir ko- Ma amade — Evvelâ kunduracıya uğrayalım. Bizim en küçüğe bir iskarpin ala lım... Sonra terziye gidelim, provayı yaptıralım. Baba derhal ilâve etti: — Oradan da maske satılan yere gidelim. Birer maske alalım, o mas- raf ta çıksın... Kendileri ile pek samimi idim, Bu- nun için gittikleri yere benim de gel- memde mahzur yoktu. Maskeci dük- kânımı merak ediyordum. Medeniyet ilerledikçe, harb vasıta- Jarı da müthiş bir hale geliyor. Şim- di ailelerin bütçesinde bir de «harb- den korunma; faslı var. Apartıman yaptırırken düşünü. | yorlar: Sığınak kaç mtere kadar ola- cak? Zehirli gaz maskeleri nereden satın alınacak? Kızılay cemiyeti tarafından halk için getirtilen zehirli gaz maskeleri- nin satışlarına memlekette başla aldı, Türlü türlü dükkânların came. kânlarında kunduralar, kumaşlar, çiçekler, yemekler, elbiseler, çeşid çe- şid şeyler görmeğe alışan gözlerimiz şimdi üzerindeki etiketlerle zehirli gaz maskeleri de görüyor. Zehirli gaz maskelerinin satıldığı dükkâna girdik. Ailenin bayanı: — Üç maske istiyoruz!.. dedi. İkisi büyük, biri de küçük çocuğumuz için... Satış memuru onların yüzlerine şöyle bir baktı. Bu bakışlarında müş- terilerin yüzlerini ölçer gibi bir mâna vardı. Bundan sonra: — Üç boy maskemiz var. Biri bü- yük boy... Biri orta, öteki de -küçük boy maske... Bunları söyliyerek üç boy maske- den birer tane çıkardı, Sonra da: — Baya büyük boydan verelim... Size orta boydan. Çehreniz küçük- tür. Miniminiye de küçük boy bir maske verelim!... aram dım: Beşte birini ya kırarak, ya söndürerek boş yere harcıyormu- şum! Bugün kullandığımız kibritlerin sistemi İsveç sistemidir, İsterseniz size, demindenberi an- lattığım o üç sistem kibritin kimya terkiblerini, «asid sülfürik» ve «klorat dö potas» lar, kırmızı veya beyaz <fosfor> lar arasındaki derklaii, hep- sini anlatayım. Hacet yok mu? İlmi geri tepiyorsunuz, havaiyat seviyorsunuz. Hazreti Alinin sözünü hatırlayınız: «Velev ki Çine bile git- mek lâzimgelse ilim elde ediniz» buyurmuştu. Ben size, yerinizden ki- Tıpkı ayakkabı alır gibi maskele rin provasına başlanıldı. Büyük boy maske alienin bayına tıpatıp gledi. Bu maske alınmak üzere bir tarafa ayrıldı. Fakat bayan bir türlü ken dişine münasib bir maske bulamıyor- du. Büyük boy yüzüne geniş, orta boy da küçük geliyordu. Bayan sinirleniyor : — Olmuyor... Olmuyor!.. diyordu. Nihayet iki maskenin alınmasına karar verildi. Sordular; — İki maske için ne kadar vere ceğiz? Satış memuru cevab verdi: —12 ra... Her maske 6 liradır... — Büyüklerle küçük boy maskele- rin arasında fiat farkı yok mu? — Bütün boy maskeler altı lira- dır. Maskelerin bedeli ödendikten son- ra ailenin bayı: — Rica ederim... dedi, bize bun- larm nasıl kullanılacağını bir kere daha tarif eder misin!z? Satış memuru maskelerden birini eline alarak izahat vermeğe başladı: — Şu gördüğünüz yer süzgeçtir. Hava buradan geçerek ciğerlerinize gelecektir. Maskede tam burnunu. zun üzerine isabet edecek olan kısım otomatik bir surette açılıp kapanır. Bu kısım açılıp kapandıkça da asid- karbonlu havayı dışarı verir, — Bu suretlene kadar müddet zehirli gazdan muhafaza olunmak kabildir?, — Bir saat, hattâ iki saat... Zaten en mühim gaz hücumlarında bir iki saat epey bir müddettir. Maskeler pakete sarılırken çoduk sabırsızlanmağa başladı: Anne itiraz etli; — Eyvlâdım nasıl olur? Maske ile sokakta dolaşılır rm? Fakat çocuk İlk hevesle muştu; — Ya... Ben yeni maskemi giyip öyle mektebe gideceğim. Arkadaşla» rım görsünler.. . Tabii çocuğun dediği olmadı. Belki bâzıları bir zehirli gaz mas kesinin altı liraya olmasını pahalı bulabilirler. Fakat makul düşünülecek olursa bir zehirli gaz maskesini 6 liradan aşağı satmak ta bugünkü şerait için imkânsız gibi görünmektedir. Çünkü büyük süzgeçli, hortumlu ve çantalı ordu maskeleri tahminen 28 liradır. Fakat halk için yapılan maskeler 19 buçuk liraya kadar sa- tlmaktadır. Bir maskenin yalnız süzgeçi 2, 2 buçuk liraya mal olmaktadır. Bizde satılan maskeler Almanyada halk için kabul edilen zehirli gaz maskesi tipidir. Maskelerin kulla- rulmasında en ziyade dikkat edilecek hususiyetlerden biri de şudur: Zehirli gaz hücumlarında bir ke re kullanılan bir süzgeç, tehlike geç- tikten sonra çıkarılıp güneşli ve ha- vadar bir yere bırakılmalıdır. Bir maskenin en mühim uzvu süzgeçidir. Bu süzgeçin çok uzun müddet ev- vel yapılmamış ve bozuk olmaması- na dikkat etmek lâzımdır. Bizde sa- tılan yaaskeler sıkı bir kontrol ak tından geçmektedir. tuttur- Sivasta imar Halkevinin inşasına bugün- lerde başlanacak Sivas (Akşam) Sivas, orta Ana- dolunun göbeğinde tarihsel ve nüfusu yıldan yıla artan büyük bir şehirdir. Şehri istasyona bağlıyan İsmet İnönü caddesi üzerinde modem teşkilâtlı ye. ni bir çok binalar kurulmuş ve cadde baştan başa parkelenmiştir. Cümhuriyet caddesi ve meydanı da parke ile döşenmiş, iç mahallelere doğ- ru bu faaliyet ilerlemiş bir haldedir. Aynca cümhuriyet caddesinde şehir sakinleri tarafından yeni, yeni bina lar yaptırılmaktadır. Yakında valimiz Nazmı Önerin memlekete olan faali yetli çalışmalarile orta Anadolunun ca büyük kültürel kaynaklarından biri olâcak Halkevi de 200 bin liraya bü- tün teşkilâtı ile Cümhuriyet caddesi üzerinde kurulmaya başlanacaktır. Bis nanın yapılması için mimarlar ATASI» da açılan müsabakay 14 mimar işti. rak etmiştir. Maketlerin hepsi biribi. rinden güzeldir. Cümhuriyet halk pap tisi ile yönkurulunca incelenmiş, Na- fıa vekâleti tarafından da gözden ge- çirilerek birinciliği kazanana yaplını Jacaktır,