25 Aralık 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

25 Aralık 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Lehli kimyager Dunikovski üçüncü defa olarak toprağı altın yapacak! Fransada ilk teşebbüste muvaffak olamadı : isviçrede işi yarıda bıraktı. Uçüncü tesebbüsü Filipin adalarında yapacak! Avrupada bazı insanlar vardır, bun- lar bir işe girerler, bin bir türlü mace- ra geçirirler. Her maceradan sonrâ hu adamların artık bir daha ortaya çi- kamıyacakları, hiç kimsenin kendile- rine yüz vermyieceği zannedilir. Hal- buki çok geçmeden gene bu adamla Tın bir takım mühim işlerle uğraştık- ları, emirlerine birçök paralar tahsis edildiği görülür. Ne en ağır ithamlar, ne en büyük zararlar bunlara karşı bir türlü itimadsızlık uyandıramıyor!,. Son senelerde bu tarzda ismi çok geçen adamlardan biri de Dunikovski adında Lehli bir kimyağerdir. Bu kim. yüger topruklan altın çikarmak usu- Jünü bulduğunu iddia etmektedi. Du- nikovski on stne evvel Fransada bu iddiada bulunduğu zaman birçok gl- tın meraklıları kendisine koşmuş, mi hayyel altınların cazibesine kapılarak, icap eden tesisatı yapmak üzere ken- disine milyonlarca #rank vermişlerdi. Dunikovski Fransanın cenubunda, 'Nis civarındaki toprakların altın çıkar mağa en ımüsald olduğunu İleri süre- rek Nis yakınında güzel bir köşk kira. Iamış, burada yerleşmişti. Kimyager bir takım makineler yaptırarak bir ta raflan altın çıkarmağa hazırlanırken diğer taraftan bol bol geziyor, eğleni- yordu. Hazırlık epeyce uzun sürdü, serma- yedarlar sulanmağa başladılar. Bu- nur üzerine Dunikovski işe başladı ve İk tecriibenin muvaffskıyetle netice lendiğini ilân etti. Bu haber büyük bir heyecan uyandırdı, gazeteciler, fen adamları kimyagerin köşküne koştu” Jar. Bunların önünde ikinci bir tecrü- be yapıldı. Fakat bu defa altın elde et- mek kabil olamadı!... Bu hel birçok dedikodulara sebep oldu. Sermayedarlar kimyageri sikış- Lumağa başladılar. Dunikovski hâlâ asitin çıkardığında ve çıkarmakta de- Yam edeceğinde israr ediyordu. Bunun üzerine bir fen heyeti teşkil edildi. Bu heyetin önünde tecrübeler yapıldı. Fa- kat bu dela da altın ede edilemedi. Bunun üzerine gürültüler büyüdü, kimyager dolandırıcılıkla itham edil- di. Dunikovski Pransayı bırakarak İs- viçreye sığınmağa mecbur oldu. İs- viçrede Newchtel gölü civarında Saint Blaise köyünde bir köşk tuttu, burâde, yerleşti. Fransada topraktan altan çı- (Akşam )ın edebi tonsil 'Kimyaker Dunikovski karmak üze:e iken bir takım rakiple- rinin işi bozduklarından bahisle bu işe İsviçrede devam etmek istediğini Hân etil, Derhal bir bakım para hırslları etrafını aldılar ve lâzım gelen tesisa- ta yapması için emrine büyük bir kre- di açtılar. 'Tefrika No. 9 YAPRAK AŞISI BURHAN CAHİD Getirdiği bir işçiyi Yusuf ağanın | © Merdivenleri ağır ağır çıkarak yam. yanma katarak yapacakları işi anlat- voağa başladı. Ben de çay hazırlaması. nı söylemek için Nuriyeye seslendim. Yapılacak işleri verandadan seyre- debilirdik. Çay masasını orada hazır. Yatarken Necmi bey geldi. — Şimdi bir kahvenizi içebiliri; ha» nimefendi. — Çay hazırlatıyordum Necmi bey. — Daha iyi hanımefendi. Müsaade havuza akan suya yaklaştı. Israrıma rağmen ellerini orada yıkadı. Ben hav. la getirdiğim zaman o mendilini çı. karmıştı. — Mahcup ediyorsunuz bey. Her zamanki teklifsiz, neşeli hali ile güldü: — Tavsiye ederim hanımefendi... Bahçe ile uğraşanları pek içeri sokma. yınız. Güzel eviniz hiç temiz kalmaz. — Ne çıkar, hem biz artık köylü ol- duk. Hele bir misafir gelince ne ikram edeceğimizi bilemiyoruz. Necmi ma geldi. — Anlaşıldı... Misafir ihtiyacı hayre alâmet değil. — Ne gibi! — Yalnızlıktan sıkıldığınız anlaşılı- yor. » O başka mesele. Ben esasen mi- salir severim. Serbes hareketlerle gösterdiğim kol.” tuğa yerleşirken cevap verdi: — Bele kış bastırırsa bu sevginiz daha artacak! Bu bahis âdeta aramızda bir iddia mevzuu olmağa başladı. Necmi beyin eğlenceyi, gezmeyi, ce- miyet hayatını pek sevdiği belli. Böyle bir inziva hayatına bir türlü ak- lı yatmıyor. Biraz da hakkı var. Onun yaşında olduğum zaman belki bana da ağır gelecekti. Fakat şimdi. — Düşünüyorsunuz hanımefendi. İnkâr etmedim: — Evet. Düşünüyordum. Ve herhangi bir ihtimali hissettir. memek için hemen ilâve ettim; 'Dunlikorski topraktan altın çıkar- mak için elektrikle işliyen, son sistem Âletlerle mücehhez bir lâboratuar kur- du. Muhtelif kısımları Belçikada, Al- manyada vesair memleketlerde Lehli mühendisin tarifi veçhile yapılan has- sas âletler, elektrik fırmları vesair 200,000 küsür Türk lirasına mal ol müştu. Bu miakinelerin kurulması için Dunikoyski ile on beş arkadaşi tam al- ta ay uğraşmışlardı, Artık iâboratuar kurulmuş, Lehli mühendisin altın çi- karmağa başlaması bekleniyordu. Halbuki Dunikovski sunt altın ima- Yine başlamak için bu dakik âletleri işleteceği yerde, bir gün eline aldığı demir bir çubukla bunları psramyar. Ça etmiş, sonra bu kırık âlet parçala- rını bir hurdacıya hurda demir diye satmıştır. Zengin olacaklarını uman Saint-Blaise köyünün halkı arasında Lehli mühendisin bu hareketi derin bir hayret ve büyük bir inkisar uyan- dırmıştır. Dunikevskinin arkadaşları patronlarının ithal edilen bu makine- ler için İsviçrenin ağır gümrük resmi istemesine kızarak bunları parçaladı- ğını söylüyorlar. Fakat istenilen 3-4 bin lira gümrük resmini vetmemek için 200,000 Jiralık âletleri parçalamak havsalaya sığacak birşey addedilemez. Dünikovski, âletleri parçaladıktan sonra altın çıkarmak için Neuchatele getirtmiş olduğu 2000 kiloluk toprağı- da bir vagona yükleterek Ceneveye göndermiştir. Topraklar oradan bir vapura yükletilerek Filipin adalarına gönderilecektir. Öğrenildiğine göre Lehli kimyager Filipin adalarına gi- derek topraklar altını çıkarmak tecrü- belerine devam edecektir. Lehli kim- yager için Filipin adalarında Mani- Tâdan 160 kilometre uzakta Masbat ka-! sabasında, ve bir maden civarında, bir li hazırlanmıştır! Büyük Ziraat kongrsinde Bursa murahhasları Bursa (Akşam) — Büyük ziraat kongresine vilâyetimiz çifçilerinden bay Mehmed Ergin murahhas seçil miştir. Ziraat müdürü $. Fehmi ile ipekçilik enstitüsü müdürü bay Tâ- hir Yetmen ve merinos yetiştirme müfettişi bay Tevfik te vilâyet namı- na gideceklerdir. — Sizin yaşınızda olsaydım ben de sizin gibi düşünecektim. Ciddi bir bahse girecekmiş gibi doğ.! Tuldu. Geçen ziyarelinde yaplığı gibi | bir lâhza güzlerinin üzerimde durdu- gunu hissettim: İ | | | — Yanlış düşünüyorsunuz hanım- efendi. Yani kendiniz için yanlış düşü. nüyorsunz demek isterim. — Nası!? — Gene iddia edeceğim ki siz he- nüz bu hayatın kadını değilsiniz, Ve taze bir fikir yakalamış gibi hemen ilâve etti: — Eğer sizi cemiyet hayatına küs- — Böyle bir mesele ne olabilir? — Her ihtimal hatıra gelebilir. Ka- dın kalbleri zengin mâden damarla- rına benzer, Arandıkça yeni hazine- ler çıkabilir. Aramasını bilmek şar- tile... Kimbilir tesadüfler size sadık çıkmamış olabilir. Belki de böyle bir gönül mahrumiyeti sizi cemiyete | küstürmüştür. Bu ihtimale göre ge- çici bir yeis ve ümidsizlik sizi burala. ra sürüklemiş olabilir, Sizin hareke. tiniz ancak ümidsizlik içinde kendi- lerini genç yaşlarında manastırlara kapayan aşk kurbanlarının macerâ- sına, benziyor. Bunu başka şekilde kabul etmeye imkân var mu? Bu fikirleri ilk defa dinliyordum. A A 25 Kününmeyrel 1938 Kahraman Gaze kurtuluşunun 17 nci yılı Bugün Gaziantepliler , Eminönü halkevinde toplanarak bu yıldönümünü kutlayacaklar Bugün kahraman Gaziantebin 17 inci kurtuluş yıldönümüdür. Şehrimiz. de bulunanı Gaziantep gençleri, bugün saat 14 de Eminönü Halkevinde top- lânarak kahraman yurdlarının kur- tuluş yüdönümünü, ateşli ve heyecan- Ni nuluklar ve şenliklerle kutlıyucak- tar. Gazlantebin müdafaası, emsalsiz bir kahramanlık destanıdır. Kahrü- man Gaziantepliler, binbir türlü mah- rTumiyetlere katlanarak gece ve gündüz yağdınlan gülle ve mermi yağ- muruna göğüslerini siper yaparak do- kuz gün kahramanca müdafaada bu- Tunmuşlar ve düşmanı içeriye sokma- muşlardı. Ebedi Şef Atatürk Gaziantebin bu emsalsız celâdet ve kahramanlığından bahsederlerken «Türküm diyen her $8- hir, kasaba ve köy Gaziantebi kendisi- ne kahramanlık örneği alabilir» demiş- lerdi. Antep ve Antepliler, düşmünı bile derin ve takdire sevkeden kahraman» ca ve fedakârane müdafaslarile kah- ramanlık ve fedakârlık örneği olmuş. | Jardı. Bu yazımızı bilirmezden evvel Ga- l giantebin bin bir kahramanlıklarından | birini nakletmek istiyoruz: Harbin en buhranlı bir gününde idi. Antep muhasarasını büyük kuv. | veller ve yeni harp vasıtalarile takvi. ye eden general Goro; şehri 24 saat | "girmişti. bombardımandan sonra gönderdiği ültimatomda; Sevr müuahedesi mucl- bince Fransiz mandası altına verilmek lâzım gelen Antebin bir milyon altın lira tazminata mukabil derhal teslim edilmediği takdirde tahrip edeceğini bildirmiş ve teslim işareti olmak üzere kalenin Fransız karargâhına nazır burcuna beyaz bir bayrak çekilmesini istemişti. Unrumi vaziyet tamamen Türkler aleyhinde idi, Müdafilere kâfi gelecek miktarda silâh ve cephane olmadık- tan başka erzak temini de mümkün olmuyordu. Açlık pek hâd bir devreye Gece dışarı çıkan çocuklar aç köpekler tarafından parçalanıyof- du. Çok defa ölüme sebebiyet verme- sine rağmen, acı verdali çekirdeği de bulunmaz olmuştu. Karatarla camisinde müdafileri ve halkı toplıyan Özdemir ültimatomu okuyarak umumi veye müracaal etti. Herkes bir ağızdan, çektikleri bunca mahrumiyetlete rağmen (IMarp İste- riz) diye haykırdı. Ve her türlü muharebe imkânların» dan mahrum bulunan kahraman An» tepliler bu ültümatoma verdikleri c8- vapta: «Bir tek Anlepli sağ kaldıkça şehrin teslim edilmiyeceğin! bildirdi- ler ve kâlenin Fransız kararyâlına nazır burcuna teslim bayrağı yerine, büyük kıt'ada şanlı bir Türk bay çektiler S > ingiliz tüccar gemileri Geçen sene teşrinisaninin bir gününde açık denizlerde bulunan ve 3000 tondan yukan olan bütün İngiliz ticaret gemilerine mevkilerini radyo ile İn- giliz Bahriye Nezaretine bildirmeleri emrolunmuştu. Bu emir üzerine o gün Londraya gelen radyo haberleri bir araya toplanmış ve o gün seferde olan va- purların bulundukları mevkileri gösteren bir harita tanzim edilmişlir. Bu ha- ritada karınca gibi kaynaşın büyük İngiliz vapurlarından 1771 tanesinin de- nizde ve 705 nin de dünyanın muhtelif limanlarında bulunduğu görülmekte- dir. Dört aydanberi en yakınlarım da da- hil oldukları Kalde hiç kimse be- nimle bu kadar meşgul olmadı. Nec- mi bey ikinci defa evime gelen bir ahbab, daha doğrusu ahbab da değil, bahçemi tanzim edecek bir müte- hassıs, İlk defa hususi hayatıma bu ka- dar müdahale edişine kızmıştım. Ücreti mukabilinde bahçemi tanzim etmek için evime gelen bir adamm yaşayışımı tanzim etmek ister gibi fikir beyan etmesini biraz da küstah- hık bulmuştum. Fakat fikirlerinde o kadar samimi ve hattü isabetli ki her münakaşa- mız benim sükütumla neticeleniyor. Belki de konuşmak ihtiyacı, onunla münakaşa etmekten zevk alıyorum. Dedim ki: — İnzivaya çekilmek için mutlak aşk kurbanı mı olmak lâzım. — Hayır. Bir sebeb daha olabilir. — Nasıl? — Artık hayata bir şey veremiye- cek ve hayattan bir şey alamıyâcak kadar yaşlanmak. — Peki, ya ben hayatabir şey veremiyecek ve hayattan bir şey ala- mıyacak hale geldiğimi hissetimse... Birdenbire yerinden fırladı ve hay- kirdı; — Oooh, buna imkân yok. Ben de gülmeğe mecbur oldum. — Niçin? Yerine oturmadan, verdi: — Fakat hanımefendi. Ciddi ko- nuşuyorsak fikrimi açıkça ifade et- meme müsaade ediniz. — Pek tabii değil mi? »—— O halde affınıza sığınarak de- rim ki kalbiniz belki de hayattan bir şey istemiyecek kadar doludur. Fü- kat itiraf edeyim ki hayatın ve ce- miyetin sizden istiyeceği daha çok şey olabilir? Masanın Üzerinde açık duran onun sigara paketine elimi uzattım: — Müsaade eder misiniz? - Rica ederim. Sigaramı eğilerek yaktı. Dedim ki: Necmi bey, ciddi konuştuğu muzdan bahsettiniz, O halde ben de size “hakikati söyliyeyim. Hayatın benden istiyecekleri olduğuna inan- saydım bu inzivayı tercih etmezdim. Bir kelime dudaklarından şimşek gibi çıktı: — Aldanıyorsunuz! Ve ağır ağır yerine oturdu. Sigara- sını tazeledi. İkimiz de susmuştuk. (Arkası var) ayakta cevab

Bu sayıdan diğer sayfalar: