1 Kânunüetvel 1038 AKŞAMDAN AKŞAMA Nüfusumuza nazaran şair nisbeti Müharrir Nizameddin Nazif şu me- alde bir makale yazdı: «Milli tarihimiz büyük (hâdiseler geşirdli, Neredesiniz, şairler? N renrüm etmediniz?» Bu gibi mevzulardan lâtif kombi- nezunlar çıkarmakta oyekla olan Cemul Nadir de, dünkü nüshamızda bir karikatür yaptı. O da sanatkâtla- rm sustuğu kanmatinde... Fâkat ben bu fikirde değilim, Hele şairler, beyhude itham altında kalk mamalı, En yaşlılarından en gençle- rime kadar yazdılar, okuduklarımı sıralayım: Mithat Cemal, İbrahim Alâeddin, Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Behçet Ke- mal... Geriye bir kaç isim kalıyor. Hepsininki - hadisenin muazzamlığı ile mütenasib olmasa bile - güzel eser- lerdi. Mele radyoda Âşık Ömerin bir destanını dinledim. (Maalesef, yazı- hsını görmedim.) Cidden müheyyiçti. Bu halk şairini icab ettiği derecede tanıyamadığımıza teessüf ediyorum... Daha da şaşılacak birşey: Adının mu- hitimizde ilk defa olarak duyuluşu... Geriye üç beş şair ismi ancak kalı- yor. Onlardan da bir ikisinin yazıla- rma başka arkadaşlarım rastladıkla- rmı söylüyorlar. Bazı şairler de vardır ki. - neyle marş çalınımaması kabilinden - bu tarz bir mevzuu kendi nağmeleri için- de terennüm edemezler, Yahud da, maddi acı öyle derindir ki, tahassü- sün sanatkârane bir şekil alması için, zaman geçmesi lâzımdır. Esasen büyük içtimai vakaların daima böyle oldukları, artistik ihti- zazlarını senelerin ötesinde verdikleri | meşhurdur. o (Fransız edebiyatmda büyük ihtilâlin, hatlâ Napolyon vu- kuatının sonradan yerlerini alışı gibi...) Bunları söyledikten sonra, başka birşeye dikkati celbetmek istiyorum: ir adedinin azlığı! Yukarıda beş isim saydım. Yanına üç daha, haydi bir o kadar daha ilâve ediniz. Düzüne dolar.. Ve maalesef isimler de biter... Bir milletin, bahusus manevi ha- yatı, mütemadiyen gelişmek, dalla. nıp budaklanmak ihtiyacında bulu- man bir milletin bu kadar az şairi ok ması, mevcudların da pek az yazma- ları harsi bir zaaf teşkil etmez mi? On sekiz milyon nüfusa, on sekiz tanmmış şair bile isabet oetmiyor!... Düşünün: Adedleri milyonda bir bile değil... Bir buçuk milyonda 'bir... Ne nedret!.. Kıymet medrette imiş derler... Bu nedrete göre bile kıymet- lerini takdir ediyoruz denemez... irlik?... Adam sende!» diyip duruyorduk... Şimdi de birdenbire; «Nerelerde?» diye soruyoruz. Yüzler- cesini birden doya doya dinlemek arzusundayız... Şöyle bir söz-işitmiştim: — Bir münevver, şayed gençli şairliğe teşebbüs etmediyse, teşekkü- lünde bir eksiklik var demektir. Bilâ- hara iyi muharrir, iyi iktisad kitabı müellifi, iyi hatib, iyi muallim, iyi mütefekkir vesaire olanların hemen istisnasız olarak (hepsi, tekevvünleri esnasında bir kere bu tarladan geç- mişlerdir... Şairlikle kalmamışlarsa da tecrübe etmişler, onda kendileri için lâzım olanı benimsemişlerdir. Bu fırsatla şiirin ve şairin kıymeti de bir kere daha ortaya çıkmış bulu- nuyor. (Lâkin kendini dahi sanan Vilâyet ve Beledi- ye bir prevantor- yom yaptıracak Maarif Vekületinin Üsküdarda Bağ- larbaşında prevanitoryomu vardır. Bu müessese, zayıf bünyeli, hastalıklı muallim ve talebeye mahrustur, Belediye, böyle bir müessesenin Şe- hir için de lüzumlu olduğunu takdir ederek Vilâye ve Belediye bütçesile müştereken Erenköyünde bir prevan- toryom yapılmasına 6sas itibarile ka- rar verm Bunun için 939 bütçe- sine tahsisat konulacaktır. stir, Adliye memurları arasında değişiklik Muhtelif hâkim ve adliye memur- ları arasında bazı değişiklikler y Bu arada İst. Azalıj nliğine İstan- s#müru B. Hicabi, İstanbul addin, İstanbul a muavinliğine Kastamonu hâkim muavini bayan Saadet dar icra Diyarbakır sorgu hâ- ra asliye mahke- âzeliğma, İstanbul Aâzasından B. hukuk mezunlarından B. Hüseyin nakil veteyin olunmuşlardır. Belediye fen işleri inşaat müdürü istifa etti Belediye Fen işleri İnşaat müdürü 'B. Sadeddin istifa etmiş ve istifası ka- bul edilmiştir. B. Sadeddin Belediye eyeti içinde, mesleğindeki ihti- sasile tanınmış bir zattır, Yerine he- nüz kimse tayin edilmemiştir. İran heyeti yarın gidiyor Büyük Atatürkün cenaze merasi- minde bulunduktan sonra şehrimi- 28 'gölen İran heyeti dün otomobille muhtelif yerleti gezmiştir, Heyet ya- rın memleketine dönecektir. istimlâk işleri Muameleleri takip için bir komisyon kuruldu İstimlâk işlerinin süratle yapılma» sı için Belediyede bir istimlâk bürosu teşkil edilmişti. Bu İstimlâk bürosu için aynca bir talimatı e yapıla caktır, İstimlâk muamelelerinin kanuni 'mecralarını takib etmeleri, bir ak- saklık görülmemesi için Belediye Hu- kuk işleri müdürü B. Muhlisin reisij gi altında müfettiş B. Cemal Tarlan ve müfettiş B. Ismail Hakkıdan teşkil: edilmiş- komisyon, islimlâke ait her muameleyi yakından talib edecek, kanuni bir zaruret olmaksızın bir ak- saklık “görülürse, memuru hakkında kötü şairleri baltalamak hakkımız gene mahfuzdur. Oda başka bir mevzu!) (VâNü) Ankara sulh hâ- | Sıhhi bir müessese || Kerilerimizin fikri Anten kurma nizamı Belediye radyo antenlerini kon- trol altına almak istiyor, anten- ler fennt bir sistem dahilinde kw» rulsun diyor. Sokaklarımızı ikmal eden Bele- diyenin gökyüzünü güzelleştir. meğe kalkması - çünkü Belediye: Bugünkü antenler İstanbulun manzarasını çirkinleştiriyor di- yor - mizah muharrirlerine güzel bir mevzu teşkil ediyorsa da bu- günkü antenlerin kuruluş tara cidden mansarayı bozmaktadır. Taksimdeki yeni yapılan yollarda insan başını kaldırınca bu çirkin- likle derhal karşılaşıyor, o Sonra antenlerin fenni bir usulde kurul- ması artık şart olmuş i kimse radyosunu rahat dinley miyor.. Antenler birbirine muvazi, çapraz, girift ol- n neşriyatı be iyenin kararından ve antenlerin kurulması. ol ini dil Telefon kordonları Fazla ücret vetmek şartile | 4 metreye kadar uzatılabilecek dönme- Normal tulleri 1,5 metre olan * fon kordonlarını arzu edenler üc: mukabilinde ouzatabileceklerdir. Bu hususta verilen karari ve tesbit Ücret talimatnamesi alâkadarlara bil- dirilmiştir, Bir çok kimseler telefon- larının kordonlarını uzatmak arzu ettikleri için bu kararın memnuniyet uyandıraciğı anlaşılmaktadır. Yeni talimatnameye göre, iki met- re uzunluğundaki kordonlar için 150 kuruş ücret alınacaktır, İki metre- den itibaren kordonun beher metresi başına 50 kuruş ücret talebedile- cektir. Fakal kordonları uzunluğu dört metreyi ogeçmiyecektir. Esasen dört metre uzunluğundaki kordon ihtiyser bol bol karşılamaktadır. Annesini göreceği gelmiş Sabancalı Kadri adında 16 yaşında bir çocuk burada Mustafa adında bir arkadaşının oda kapisına anahtar uy durarak içeriden elbise ve sair Up satmış ve bu para ile Sabancaya gitmiştir Kadri oradan gelince yakalanmış, dün Adliyeye veritmiştir. Sultanah- med birinci sulh ceza mahkemesinde an sorguda Kadri suçunu itiraf — Annemi gelmişti, Onun yanıma gitmek için bu cahil- liği yaptım. göreceğim Diye mahkemede ağlamağa başla- mıştır. Hâkim B. Reşid, Kaüriyi tev- kif ederek “Tevkifhaneye göndermiş- tir. Şüpheli vaziyette gezen biri- nin üzerinde afyon bulundu Salim isminde biri, Mahmudpaşa- dan şüpheli bir vaziyette geçmekte iken zabıta memurları tarafından çev. rilerek üzeri aranmış bir miktar afyon bulunarak müsadere edilmiş, kendisi de mahkemeye verilmiştir. Sahife 3 xi, Tramvay şirketi Amele ile şirket arasında ihtilâf Tramvay şirketinin satın alınması kararı münasebetile, avans meselesi yüzünden, şirketle amele arasında bir ihtilâf baş göstermiştir, Şirketin mu- vakkat amelesi, daimi amele kaydedil- melerini istedikleri gibi, diğer amele- ler de dün İş dairesi üçüncü mintaka Amirliğine müracaat ederek şirketin kendilerini tazyik ettiğinden bahsede- rek, şikâyette bulunmuşlardır. Amelenin iddiasına göre, şirket bu tazyiki, hükümet tarafından satın alınacağı için yapıyormuş. Bundan başka şirket, memurlara ber sene ver- diği bayram avansını bu sene verme- birden kes- nüşkül vaziyex te düşen memurlar İş dalresine baş vurmağa mecbur kalmışlardır. Üçüncü mıntaka âmirliği dün em. geçmiştir. İ Şirket murahhasları mıntaka âmirli- ğine davet ed maslara devam e line çalışılacaktır. Tramvay şirketinin murah- hasları Ankaraya gittiler Tram irketinin satınalma mü- i Brükstlden şehrimize gölen şirket müdürlerinden De Bassi ile hukuk müşaviri Klerens dün ak- şam Ankar; gitmişlerdir. Şirket murahhasları bugün Nafia Vekâletile tamasa başlıyacaklardır. Müzakerelerin pek kısa zamanda ne- ticeleneceği kuvvetle tahmin edilmek- tedir. Tramvay şirketi murahhaslarile Na- fia Vekâleti arasında yapılacak olan müzakerede .İstanbul Belediyesinin noktai nazarının da izah edilmesi mu- vafık görülmüş ve Nafla Vekâleti İs- tanbul Belediyesinden murahhasların gönderilmesini istemiştir. Vekâletin bu talebi üzerine Belediye fen müşa- viri B, Mustafa Hulki, Fen işleri mü- dürü B, Nusret dün akşamki trenle Tdir, dir, Bugün de te- ek ihtilâfın hal- rketin gönderdiği iki römor- kör kabul edilmedi i köprüsünü inşa eden Alman şirketi, mukavelesi mucibince, Köprü- nün açılıp kapanma işlerinde kulla» nılmak üzere iki römerkör vermeğe mecburdur. Şirketin getirdiği bu Tö- erden, Mm eye göre, her in kuvvetinin 3000 kiloğram bu- Yunması lâzım iken, römorkörlerin kudretinin bu miktarın yarısına bile baliğ olmadığı görülmüş ve Belediye 1 Pyeti römorkörleri kabul etmiyes k reddetmiştir. i Şirket, mukavelesine güre,'yehi iki römorkör daha inşa ederek “teslime mecburdur. Ga Profesör Nissen geldi Bir müddettenberi mezunen Avru- pada bülunan profesör Nissen'bu sa- bahki ökspresle İstanbula gelmiştir. Bay Amca ajansta ! Şi | | İSTANBUL HAYATI Bizim Tedansan! Meğer sosyete hayatı İstanbulun kenar mahallelerine kadar sokulmuş da haberimiz yokmuş. Bayram mü- nasebetile, kenar semtlerden birinde oturan eski bir dostu ziyarete git- miştim. Israr ettiler, akşam yemeği- ne “alıkoydular. Ev halkı hep bir ağızdan ballandını ballandıra anla- tıyorlardı: — Yemekten sonra toplantıya gi- deceğiz. Sosyete hayatı yalnız Bey- oğlunda olur zannetmeyiniz. Biz de © hayata girdik. Bu akşam toplan- ma sirası karşı komşuda, Seni de gö- türelim de sosyetemizi gör. Ortalık kararırken sofraya otur- duk. Yemekten sonra acele giyinip kadın erkek, çoluk çocuk sokağa fır- ladık Toplantı evinin kapısında bizi karşılıyan bir genç kız, kâh iniltiyi, kâh kahkahayı andıran acayip bir sesle şarkı söyliyerek önümüze düş- tü Sâlon epiyce' Kalabalıkti. Etrafa göz gezdirdim: “Şal perdeli pencere” nin önünde üzeri muşambalı yemek masasının: ortasına radyo yerleştirit- miş. Yedi sekiz genç kız etrafını çe- virmişler, Radyoda ud, kanun tıngır tılariyle karışık humlum bir ses, Arabca ağır bir şarkı söylüyor. Genç kızlar hep bir ağızdan şarkıyı tek- rarlıyorlar. Fakat, Arabın ağdalı bes- tesi onların ağızlarında seri bir isti- haleye oyğrayarak oynak bir operet halinde aksediyo Beri tarufta, beyaz yaşmaklı, tâci- veri başörtülü, kadife, keçe, pana- ma şapkalı, al yeşil yün bereli, saç- lari örgülü, ondüleli, permenanilı, oksijenli, alagarson taraşlı genç, ih- tiyar kadınlar başbaşa vermiş, hara- retli hararetli konuşuyorlar. Karşı köşe erkeklere ayrılmış. San- dalyeler bir kavis şeklinde duvara doğru sıralanmış. Biz de o grupa dahil olduk. Dos- tüm beni takdim etti. Misafirlerden biri merakla; hangi semtlerde dolaş- tığımı, günde kaç gazete sattığımı, güzete başına kaç para aldığımı sor- du. Gazeteciliğin satıcılık kısmında çalışmadığımı bin zorlukla anlattım, Biz sohbete daldığımız sırada ar- kadan keskin bir ıslık sesi yükseldi. Yavaşça başımı çevirip gözucile bak- tım: Salonun ortasına kocaman bir düdüklü semaver yerleştirilmiş... Bir hayli bardak, kaşık şıkırtısından sonra hepimize birer bardak çayla birer anasonlu gevrek dağıtıldı. Genç kızlarım sesleri duyuldu: — Hadi, Tedansan... Radyonun sesi yükseltildi. Arabın ağdalı şarkısile tepinmeler başladı. Yavaşça geriye baktım. Genç kızlar biribirlerile dans ediyorlar.. Tepindiler, güldüler, oynadılar. Biz de arkamızı dönüp başbaşa sohbet ettik. Geç vakit bir de tombala oyu- nundan sonra ev sahibinin duvarda «Yâ hüfım lâvhasının yanında asılı guguklu saati on ikiyi vururken bi- zim tedansan toplantısı da nihayet buldu, dağıldık. Cemal Refik a " Bir kadının muhtelif yerleri yandı Şehremininde oturan Kadriye is minde bir kadın, mangal üzerindeki sıcak su dolu tencerenin devrilmesile vücüdünün muhtelif yerlerinden yan- mış, işe el koyan polis memurları ta. rafından Haseki hastanesine yatırı! mıştır. — Bir kaç Avrups şehrinde müta- rekenin yıldönümü yapılmış bay MİM ei KA rr mağ ip ... Dört senelik boğuşmanın acı- sını tadanlar... unla eğik, | £