um anl * te bulunmuştur. 5 kurnaz bir adam karşısında bulunul- © bunları bozmak melekesini hasıl et- bile iddia olunurdu. Yasan: SÜLEYMAN KANİ İRTEM —Turcüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tetrika No. 246 Reşlt paşanın büyük bir iptilâsı vardı: Tavla oynuu Reşid paşaya dair Reşid paşa dört defa Parise, iki de- fa Londraya elçi olmuş, üç defa Ha- riciye nezaretinde, altı defa sadaref- Reşid paşa Fransa ve İngliterenin başlıca mahfil ve salonlarında boş va- kit geçirmemiş, oralarda bir diplomata elzem evsafı kazanmış, kibar bir sosye-| te adamı tavır ve halini almıştı. Mül- “ tefitti; fakat iltifatların “eklifsizlik derecesine vardırmazdı. 'Nüzikti; yük- sek bir devlet adamına yakışacak ve- karı muhafaza ederdi. Şahsı cazip değildi. Kisa boylu idi. İfi karınlı olmamakla beraber olduk- ça şişmandı. Fakat bu şişmanlığı ha- reketlerine ağırlık, faaliyetine durgun- Tuk vermezdi. Bıyıkları kesikti; kalın kaşları derinden bakan gözlerini örter- di. Yüzünün alâimi insanda zeki ve duğunu gösterridi. (1) Fener beylerile münasebet ve ülfet onda siyaset entrikaları kurmak ve mişti; bu hususta Fenerlileri geçtiği O her defa iktidar mevkline geldik- çe Fenerlilerden teveccühünü esirge- memiş, Fenerlilerin büyük mevkileri. ni işgal eyledikleri Rum patrikhane- sile ihtilâf çıkarmamağâ ifina eylemiş» tir. Buna mukabil Fenerli beyler de onun siyasetine ve her düştükçe yeni- den hükümete gelmek için kurduğu Projelere âlet olmuşlardır. Mübarek makamlar meselesinde Ha- © riciye nezaretine getirilmesi, İstefanaki Vogoridis ile patrikhane büyük Logofeti Aristarki aralarında kurulmuş bir ter. tip neticesi olmuş değil miydi? Kendisini İngiltere sefaretile ilk de- fa münasebete koyan bu Vogoridis ol. muştu. Aristarki bey de ona Rus sefa » yetinin kapılarını açlırkuşlı. Li z pi dl e > J ri i , ! i ! f i id i i i © mını kazandırmıştı. Doğrusu Reşid pa- © Kaymaki bey Pariste, Voğoridisin damadı Müzürus bey Londrada onun plânlarına hizmet ediyorlardı. Tetcü- man Karaca Hollanda $efaretini dai- ma ona müsaid bulundüruyordu. Avrupada bulunduğu müddetçe ajanlara tahsisat vermekte, nüfuz sa- | hiplerini kendisine ve Hükümetine bendetmek, gazeteleri içabına göre söy- letmek veya söylelmemek”'için para sarfeylemekte ona rekabet edebilecek diplomat yok gibiydi. Paristen Hariciye nazirliğile İstan- bula gelirken sefarette maslahatgüzar © olarak bıraktığı Ruheddin efendiye ! -Ahmed Vefik paşanın babası- verdiği | talimatın bir maddesi şu olmuştu: (Gazetelere devleti âliyenin muhas- senet ve harekâtı âdilânesini yazdır. mak.) (2) Röşid paşa bizzat sürdüğü debdebe ve ihtişam havalile de Avrupada itibarını arilırmak yolunu bulmuştur. Onun eskidenberi bir iptilâsı vardı: 'Tavla oyunu. Pariste ve Londrada boş zamanları- nı bu oyunla geçirirdi; bu esnâda bir diplomatın ziyarete geldiği haber ve. rilirse hemen tavlayı ortâdan kaldır. tırdı. Reşid paşa projelerini tahakkuk et- tirmek yolunda uğraşmaktan bıkmaz, çekinmezdi. Garp devletlerinin siyasi ve iktisadi teşekküllerini etrafile ted- kik etmemiş olmakla beraber işlerde bir devlet adamının muhtaç olduğu derecede mümarese peyda eylemişti. Paris ve Londrada çok çalışkan, yorul. maz bir adam şöhretini kazanmış, bu şöhretine inzimam eden mehareti bu ki büyük payıtahtia onu birkaç defa siyasi muvaflakiyetlere nail eylemiş- ti. Reşid paşanın fransızca siyasi mü- harreratını vücude getirmekte mukte- dir kâtiplerin, bunlar arasında tercü- man Kor, sonra Fransa sefareti Şansölyeliğine geçen Duclen Bönet ve Kher Kow dö Varent (3) gibi bazı ze- yatın yardımlarına da hisse ayırmak lâzımdır. Şahsiyeti ve muvaffakıyeti garpte Reşid paşaya «Türk Rişliyösün ünva- ga Rişliyönün dehasına, kudretine kü» izinei hassa nazırı, âyan âzası, sicilli ah- dar yükselmiş değildir; fakat hakkını vermek için şunu da söylemeli ki Re şid paşa sultan Abdülmecidde bir on üçüncü Lui değil, bir «Osmanlı on be- şinci Luisi» bulmuştur! Osmanlı siyasileri ve müverrihleri Reşid paşaya (Koca) sıfatını izafe ey- ledikleri halde Fransızlar onu hiç çe- kemezler ve kendisini biraz istihfaf ile «Büyük adamu ve daha ziyade «Alçı- dan heykel» diye yadederlerdi. Bu sebeple Fransızların Reşid paşa aleyhindeki sözleri ve şiddetli tenkid- lerini daima ihtiyat ile kabul ve ona göre tedkik edilmelidir. Ancak bu tenkidler arasında isâbet- li noktalar da yok değildir. Reşid pa- şa ortaya koyduğu ıslahatın memlek&- tin hakiki ihtiyaçlarına uygun olup ol. | madığını derin, derin tedkik eylemeğe lüzum görmemiştir. Çünkü nazarları memleketin dahilinden ziyade harici. ne, Avrupaya müteveccih bulunuyor. du. Parlak merasimle ilân olunan, fa- kat tatbikatına lâyıkile itina edilmi. yen ıslahat bu sebeple çok defa kuru vaidlerden ibaret kalmıştır. Halk Reşid paşayı sevmezdi. O bir türlü halkı arkasından sürüklemek yo- Tunu, tertibini bulamamıştır. Projeler kurmuş, fakat netice um. duğunu vermemiştir. İş, vazife pek büyüktü. Reşid paşa Osmanlı devleti- nin muhtaç olduğu siyasi, sosyal, eko- nomik reformaya müsaid bir zemin bi- le hazırlıyamadı. Bunda Abdülmecidin bir ikinci Mahmud olmaması ne kadar âmil olduysa Reşid paşanın kendi ik- bali ile ziyade meşgul olması ve bir çok meselelere sathi olarak temas ey- lemesi de o derecede müessir olmuş- tur. Reşid paşanın gecesini, gündüzü. nü dolduran bir endişe padişah nez- dinde itibar ve ehemmiyetini muha- faza elmekti. Kendisini çekemiyen ve- ya kendisine muhalefet eden viükelâ arasında ittihadı bozmak, her suku- tunda rakipleri arasında ve aleyhle- rinde itimadsızlıklar uyandırmak, bu #ttihadsızlığı ve itimadsızlıkları ken- disinin tekrar iş başına geçmesi için basamak etmek onun her defa becer- diği siyaset oyunlarındandı. Yalancı dolma! Dört defa Hariciye nazırı olmuş olan Rifat paşa kendisince hoş buldu- ğu sözü hemen sarfetmekten zevk alır- dı. Bir gün Rusyanın fevkalâde elçisi prens Mençikofa bir ziyafet vermişti. Sofraya yalancı dolma getirildi. Prens bu yemeğin adını sordu. Ecnebi dille- rinden hiç birini bilmiyen Rifat paşa prensin ne sorduğunu tercüman vasi. tasile anlayınca yalancı dolmayı fran-| sızcaya tercüme ettirdi ve sonra şu lâ tifeyi (1) irad etti: — Benim evime ancak iki yalancı girer: Biri sofraya getirilen bu yalan- cı dolmadır. Öteki de (yanında otu- ran Rum patrikhanesi Logofeti Aris. tarki beyi gösteterek) işte yanımda oturuyor! (4) Mektupçu! 35 yaşında Evkaf nazırı, sonra Ha. vâl komisyonu reisi olmuş olan ve 92 yaşında vefat eden meşhur ricalden Bursalı Riza efendi yirmi yaşında İs- İ tanbula gelmiş, Abdülmecidin iradesi. Ie sadaret mektubi kalemine girmiş- ti. Sülüs, nesih hatlarından icazet al- mış olduğu gibi talik, rıkka, divani hatlarını da temeşşuk eylemişti. H. 1294 de yirmi üç yaşında iken dört bin kuruş maaş ile serasker mektupçusu olmuştu. (Arkası var) (1) Les Confldences sur İn Turgule ese- rinde görüldüğüne göre: Fransız elçisi general Baragusy d'Hilllers Reşid paşayı ik gördüğü vakit: — İhtiyar bir Yahudiye benziyor! Demiş! (2) Lâtfi tarihi, Beşinci cild. (3) Les Confidences sur la Turgul eseri bu zatın 185$ de Brükselde Osmanlı mu- kim elçiliğini ifa eylediğini yazıyor. Fakat 1835 (CH. 1250) den itibaren Osmanlı hü- kümetince harice gönderilen elçileri ya- zan hariciye salnamesinde bu isim yoktur. (© Les conildenees sur la Turgiue, Avrupa programları Saat 20 de Berlin (20 - 20445) orkestra tarafından konseri — Hâmburg 20 plâkla İspanyol havaları — Könlgsberş (20. 20,40) Halk şarkıları Üzerine variyasiyon- lar — Stuttgart 20 piâk neşriyatı — Bük- reg (200 - 20,55) Koro konseri Droltvich (20,40 — 2130) Orkestra konse- ri — Milâno 20,20 piâk neşriyatı — Nis 2030 Konser — Roma 20,20 plâk neşriya- tı — Sofya 20 askeri muzika ve 2030 Beet- hoven konseri — Sottens (20 - 200) pi- yano konseri — Vargova (20 - 2135) ka- rişık musiki ve dans musikisi, Saat 21 de Brelav 21,10 Beethovenin keman &on- sertosu ve beşinci senfonisi — Danzig 21,10 filim ve operet musikisi — Deuteh- Tanda. (21,10 - 21,40) şarkı, orkestra ve Piyano İle müntahab parçalar — Kolonya 21,10 klâsik konser — Könligeberç 21,10 plâk neşriyatı — Münih 21,10 (Dekar! ın eserlerinden parçalar — Frankfurt ve Stuttgart 21,13 Wagner, Verdi, Liszt ve Drorjak ve salrenin eserleri — Viyana 21,10 Tirol havalirı — Bari 21,15 yunan- ca neşriyat — Belgrad 21 Yugoslavya musikisi — Bükreş 21,15 konser — Droli- vich (2130 - 2230) şen saat — Milâno 21,1$ iki piyano konseri — Sofya 21 Best- hovenin şarkıları ve 2155 plâk neşriyatı. Bant 22 de Breslav Beethoven konserine devam — Danzig filim ve operet mukisine de- vam — Frankfurt ve Stutigert programa devam — Kolonya klâsik konsere de- vam Viyana Tirol havalarına devam — Athlone (22 - 2230) Portekiz musikisi — Belgrad. Yugoslavya musikisine devam — Bükreş Könsere devam — Londra (Reg) 22 orkestra ve viyolononsel konsertosu — Roma 22 örkekien, konseri ve Tschalkovs. ky'nin piyano konserle — Sofya 2250 ye kadar plik neşriyatını devam — Var- göva (22,10 - 2230) şarkı — Rennes ve Paris P, T. T. (2230 - 24.30) (Les Vignes Vierges) isimli tiyatro — Limoges ve Tou- (use P. (2230 - 2430) karışık konser. Sant 23 de Deutachlands. (2330 - 2345) küçük ge- 06 konseri (Çembalo ile) — Münih 23,20 goes konseri — Diğer Alman istasyonları Stuttgarttan naklen 2330dan itibaren karışık musiki — Belgrâd dans musikisi — Bükreş (23,15 - 23,45) / gazinodan naklen konser — Droitrieh 2425 oda musikisi Hendelin eserleri — Florans 23 dans — Lille (23,20 - 2430) orkestra konseri — Lüksemburg 23,40 senfonik konser — Lyon (33,15 « 240) orkestra konseri — Milâno (2345 - 1) dans — Sofya (23 » 2430) kas rışık musiki — Stockholm 23,15 orkestra konseri — Starateburg (o (23.10 - 2430) (Madam Turlupin) isimli komik opera — Rennes ve Paris P.T.T. toyatroya de- vam — Limoges ve Toulouse P, karışık konsere devam — Varşova (2300 - 23,55) oda musikisi; Hayda ve Mozart'ın kuyar- tetleri, Saat 24 den itibaren istasyonları saat bire Alman programlarma devam - Droltrleh (24,20 - 115) opera konseri — Londra (Reg) (2455 - 130) dans — Varşova (405 2455) Polonya musikisi — Berlin, Frank- furt ve Stuttgart (1-4) gece konseri. — e sağa: 1— Fransız tiyatrosu meşhur artist- lerinden. 2 — Yün bükmeğe mahsus bir âlet » Avrupadi, bir asalet ünvanı, 3 — Ademe göçmek. 4 — Uyak - Akıtmak, $ — Bayram - Vakitler, & — Bir dans havasi - Şart edatı. 7 — Nota - Gömme, 8 — Fazla kalan - Tembih edatı. 9 — Sonbahar - Tersi Negüsün memle- ketine mensüb olur. 10 — Bir peygamber ismi - Eski değ, Yukarıdan aşağı : 1 — İttifak. 2 — Erkek - Habeşistanda bir şehir. 3 — Süratli - Üye. 4 — Bık sık. 5 — Bir millet . Terşi şikâtdıs - Futbol takımı, 8 — Sıfat edatı - Hariç. — Karadenizde bir Rus limanı - Ter- si dümen kolu olur. 8 — Son icad matbaa makinesi - Bir harfin okunuşu. 9 — Yama - Kalınlık. 10 — Sonu gelmiyen, Geçen bulmacamızın halit Soldan sağa : 1 — Nahakyere, 2 — Atiye, Kast, 3 — Milano, Re, 4 — Üye, Aşikâr, 5 — Teber, Kare, 6 — Enam, Malek, 7 -. Zalimane, 8 — Aş, Kale, 9 — Hamile, Alt, 10 — İrfan, Lore, Yukarıdan aşağı : 1 — Namftenahi, 2 — Atiyen, Şar, 3 — Tülebaz, Ma, 4 — Aya, Emakin, 5 — Ke- nar, Lal, $ — Oş, Milel, 7 -—- Ek, İkame, 8 — Ra, Kala, Ar, 9 — Estâtengiz, 10 — Tereke, Te. “DİŞİ KORSAN Tariht Deniz Romani Yazan: İskender FP. Sertelli Tefrika No, 188 “ Bizanslılara itimadsızlık gösterirseniz, işte en büyük mağlübiyet o zaman yüz gösterir, -“Haşmetmeab! ,, Periklis, güzel Elvirayı avlamakla beraber, onun arkasına cücelerden bir kaç hafiye koymayı da ihmal et- memişti, * Bir gece sekizinci Mihail, yeni göz- desi'ile başbaşa kalmıştı... İçki iç- memekte ısrür ediyordu. Elvira sordu: — Rahatsızmısınız, haşmetmeab? Bu gece neden - bir kadeh olsun - şarab içmiyorsunuz? Sekizinci Mihail henüz - soyunma- muşta: — Bugün Arablar, Romanos Por. tası çok sıkıştırdılar, dedi, artık mu- hariblerimin de tahammülleri kal madı. Onları bir daha teşci ettim. Geheral Teofilos ile surları dolaştım. Askerin yiyeceği kalmamış, cesareti kırılmiş... Bu iki kuvvet zayıflayın ca, hiç bir milletin askeri müzaffer olamaz. Elvira imparatoru soymük istedi: — Biraz uzanınız, haşmetmeab; İstirahat ediniz. Her şey yoluna gi- rTer. Bizanslılar ne kadar aç kalsalar, ne derece cesaretleri kırılsa, gene va- tanı müdafaadın geri durmazlar, Onlar kanlarının son damlasına ka- dar düşmanla çarpışacaklar. Tor- nikis te bu fikirde idi ve bu uğurda öldü. Bizanslılara itimadsızlık o gös- terirseniz, işte en büyük mağlübiyet o zaman yüzgösterir haşmetmeab! İmparator Mihali, Elviranın ko- nuşmasından çok memnun oldu: — Bana, bügüne kadar, karım bile bu sözleri söylemedi. Sen çok akıllı ve uzağı görür bir kadına ben- ziyorsun! Dedi, Mihali o gece şehri dolaşma- ğa karar vermişti. Fakat, Eiviranın sözleri karşısında çarçabuk yumu- şadı, şehri dolaşmaktan vazgeçti. Ve soyundu. İçki masasını kurdurdu. gözdesile içmeğe başladı. Konuşma arasında güzel Elvira bilmiyerek bir pot kırmış, halk hati- bi Sais'in neden öldürüldüğünü 8or- muştu. Maamafih, imparator bu 30- ruyu cevabsız bırakmadı: — Bu adam zaten ölüme mahküm- du, dedi, böyle tehlikeli günlerde meydanı cahillere bırakmak doğru olmaz. Sals çok temiz yürekli bir gençtir. Fakat, bu neye yarar? Pe- şinde giden halk cahildir. Yatın (şehrin kapılarını açacağız!) diye- rTek surlara doğru yürüyecek olurlar- sa, müdafilerimin cesaretleri büsbü- tün kırılır. İşte o zaman düşmanın yüzü güler ve kolayca sehre girme. ğe muvaffak olur. Sais'in ölümüne ben de acıdım, lâkin vatanımı Sals'- ten daha çok severim, Sals'in lâfı çabuk kapanmıştı. Fa. kat, lâf lâfı açar derler ya... Bu mevzu da onları bir başka hadise etrafında konuşmağa sevk etmişti. Mihail Paleoloğ, yeni gözdesinin elinden şarab içerken sordu: — Köcan ölmeden önce, şehirde Andigoni ile konuşur muydun? — Evet, hâşmetmeab! Onların evi bizim evimize yakındı. Onun kocası da kocamın dostu idi. Sık sık konu- Şurduk. — Andigoni kocasına ihanet et- miş diyorlar, doğru mu? Elvira, imparatorun eski gözdesini hâlâ unulmadığını görünce, birden- bire vücudünde hafif bir ürperme duydu: — Evet, haşmetmeab! dedi. de bir kere deği... — Ne diyorsun, Elvira? Bu kız be- nim yanımda iken, kendini kolay kolay başkalarının kollarına atacak kadar bayağı bir mahlük değildi. Acaba saraydan çıklıktan sonra de. gişti mi? Elvira, Andigoniyi kötülemek fır salını kaçırmadı: — Oslan gibi kocası dururken, evin bahçıvanına ve uşağına göz ko- yar, onlarla gönül eğlendirirdi. Hat. tâ knedisine bir kaç kere bu işin bayağılığından da bahsetmiştim. — Ne cevab verdi sana? Hem — Süfli adamlardan daha çoli hoşlandığını söyledi. Ben de bundan sonra kendisile sık sik konuşmama» ğa. başladım. Çünkü Tornikis, böyle bayağı mahlüklarla konuşmama mü» saade etmezdi, ; Sekizinci Mihail hayretle başını Salladı: i — Ona bir hayli emek sarfetmiş- tim. Çok iyi yetiştirdiğime kanidim. Elime beş yaşında gelmişti. Yazık ol. du emeklerime. Demek ki, insan, kâ- nındaki süfliyeti saray terbiyesile de yenemiyor! * Ertesi sabah, sekizinci Mihall or- kenden kalktı. giyindi. O gün tek- rar Romanos Portasa gidecekti. Bir- denbire. şiddetli “bir yağmur başla. mıştı. Periklis: — Yağmur dinsin de ondan sonra çıkalım, haşmetmeab! dedi. İmparalor aklına gelen bir ismi Periklise açtı: — Andigoni kocasına ihanet etmiş diyorlar, doğru mu? Periklis birdenbire düşünmeden: — Zannetmem, haşmetmeabi de- ri, Andigoni kocasından başka bir erkeğe elini uzatmaz, O, sarayda me- lekler kadar masum ve sakin bir hayat yaşamışlar, — Ben de böyle biliyordum. Perik- lisi Fakat, Elvira bana onun hakkın- da çok fena şeyler söyledi. Andigoni- yi büsbütün gözümden düşürdü, O, hizmetçilerile sevişiyormuş. Periklis müşkül vaziyete düşmüş tü. Bunları imparatora Elvira söyle memiş olsaydı, Periklis derhal; — Imanmayınız.. yalandır. Diyecekti. Saray nazırı, Elvirayı tekzib edemedi. Çünkü bunları im- paratora ne maksadla söylediğini bil- miyordu. — İddia edemem, haşmetmeabi Kadınlar rüzgür gibi dalma tahavvül ederler. Bazan şarktan, bazan garb- den esen rüzgârları ben kadına ben- zetirim. Sekizinci Mihail: — Periklis! dedi, ben buna inan- muyorum. Sen vakit bulursan, Andi- goni hakkında söylenen sözlerin doğ- Tu olup olmadığını bir kere soruştur. Onun birde çocuğu olmuştu. Bu ka- dar temiz yürekli bir ananın her şeyi unutup kendini çamurdan çö mura atacağını ummuyorum. Eğer Andigoni bu derece düşmüşse, onu kaldırmağa çalışi Çünkü, halk, ya- rın: «İşte, imparator dalma böyle s6. f0 ruhlu kadınlarla düşüp kalkar. dıl» gibi hükümler vererek, aleyhim- deki cereyanı büsbütün körüklemek fırsatını bulurlar. Elvira, belki kış- kançlıkla söylemiştir bunları.., “ “ Saray kapısında ağlıyan kadın!... İmparator Mihail, o gün yağmur dindikten sonra (Romanos Portas) & gidecekti. Tam bu sırada saray kapısında genç bir kadının siyah örtülere bü- rünmüş olarak ağladığını gördüler. Bu kadın, Andigoniden başka bir kimse değildi, Kapıda dolaşan nöbetçilerden biri, imparatorun eski gözdesini tanıdı: — Kocan seni terk etmiş... Bura- ya ne yüzle geldin? dedi, Andigoni bağırdı: — Ben saraya, yardım İstemeğe gelmedim. İmparatora bir çift sözüm var. Onun da memleketin de tehli- keye düştüğünü, etrafında Azrailin dolaştığını haber vereceğim. Nöbetçi, içeriye girmek istiyen genç kadını elindeki kargısiyle menetti: (Arkası var) YAKINDA TURAKINA