ge Mi gem Sahife 6 Berlin mektupları Berlinde sağlam hayat ve neşeli çalışma sergisi açıldı 12,5 kuruşa tansiyonunuzu, ölçtürüyor kan tahlili yaptırıyorsunuz, gürültülerin âsab üzerinde tesirleri Berlin (Akşam) — «Sergiler diyarı» | ihtiyacı olduğu kâlerinin miktarını, Şöhretine bihakkın istihkak kesbetmişkanınınzın tahlilini, kalbinizin daraba- Olan Berlin, bu sefer de Masurenallee'. deki esas sergi binası dahilinde cidden “alâka uyandırıcı yeni bir sergi açmış- far. Berginin ismi de «Sağlam hayat ve neşeli çalışmadır. Her fırsatta ziyare- ine koştuğum bu serginin esas kapı- #andan içeriye girer girmez, ne yalan söyliyeym şaşırdım. Kendi kendime: Aöaba diyorum, başka bir kapı m çal- dık, ters bir yol mu takip ettik? Çün- kü dahili tertibat, paviyonlar o kudar değişmiş, dekorlar o kadar cazip bir bal almış, ki her zaman görmeğe'alış- tğım yerler bana tamamile yabâncı göründü. Hele Telefunken müessesesi tarafından öteye beriye ve pek mahira- ne yerleştirilen oparlörler vesair Aletlerle yapılan dahili direktiflerle insan nereye gideceğini ve nasıl ha- reket edeceğini bir rehbere ihtiyacı ol maksızın öğreniyor. Bütün peviyonları tedkik ederek do, Jaştım. Sıhhi fırınlardan, sıhhi mut- faklardan tutunuz da, sihhi yıkanma daireleri ve alât ve edevatı, sıhhi ev- ceğizler, imdadı sıhhi o otomeobilleri, muhtelif masajlar ve suni güneş âlet. Jerine kadar akıl ve hâyale gelecek ve sıhhate tealük edecek herşey orada teşhir edilmiştir. 25 fenik yani bizim paramızla 125 kuruş mukabilinde, tansiyonunuzu, kuvvetinizin derecesini, vücudünüzün Gemlik Biçki, dikiş yurdu i Tüni, teneffüsünüzün derecesini, dere. cci hararetinizi velhasıl bir doktorun öğrenmek istediği şeylerin kâffesini orada öğrenir ve elinize sıkıştırılan bir rapora, memnun veya mahzun oradan uzaklaşırsınız. | Maamafih radyo kulesi yanında ve | bütün bu saydıklarımın fevkinde ga- rip bir gürültü ve palırdı odası de mevcuttur, Bu odacıkta gene Telefun- ken müessesesi tarafından yapılan ter- | tibat sayesinde, plâk ve âletlerle insa- nın kulakları yirmi çeşid gürültüden mürekkep suni bir programla eğlendi- riliyor. Oda, sokakta, çarşı ve vazar- da, bir fabrikada çalışma esnasındaki gürültüler, kulakları tırmalıyan patır- dılar, bu âletler vasıtasile pek güze! ve tabii bir surette taklid edilmiştir. Bu tecrübelerden edindiğim kanaat şu. dur: İnsanın asabına dokunan sinir. lerini bozan sada, tiz ve keskin sada- lardır. Bir demirhane tokmağının sa. dasına tahammül edilebiliyor da bir desterenin kulağı tırmalayıcı sesine tahammül edilemiyor. Ziyaretçi, bu odada, yalnız hoşa gilmiyecek olan şamalaların tesiri alında kalmıyor. Renkli Diyoramalar ve nafi tablolar, ona şamalanın sebeplerini ve vücud ve ruh üzerindeki tehlikeli tesirlerini gösterdiği gibi herşeyden evvel onun- Ja mücadele edilecek umum imkânları gözünüzün önüne koyuyor. Gemnk (Akşam) — Biçki dikiş yurdu muhitimizde büyük bir intizam içinde çalışan çok temiz bir müessesedir, Her sene yirmi kadar mezun veren bu çalışkan müessesenin bu seneki talebelerini müdürlerile beraber görüyor- sunuz. AKŞAM Ünye - Erbaa yolu Kaymakam B. Avni Dumer Bu yolun ikmaline çok iv çalışıyor Ünye o (Ak- ilmi şam) -— Kazanın Kl ekonomik bakım. dan o İnkişafına mâtaf bir teşeb- büs, yani Ünye- nin Erbaa Kaza sına fenni vesai- tin işlemesine müsaid bir şose ile raptedilmesi işi müsald bir surette ilerliyor. Gerçi! Ünye, Niksar ve TToka- da bir şose İle merbuttur. PFa- Ünye kaymakamı Avni Dumer kat dağ sırtını takib öden bu yol | Senenin kış aylarında kapalı kalmak- ta ve bu şose beklenilen âzami fayda- yı vermemektedir. Alçak bir vadiden ve sik köyler muıntakasındean geçen yeni Ünye - Erbaa yolu ise - ikmal edildikten son- ra - senenin her mevsiminde nakli. yala müsaid bir vaziyete bulünaca- ği gibi hem Erbaanın berekelli ve mütenevvi mahsullerini Ünyeye nak- letmek, hem de mütekasif Ünye köy- lerini kasabaya bağlamak noktasın- dan üç başlı bir fayda temin etmiş olacaktır. Yeni şose, köyler arasındaki müş- terek işleri başarmak için birlikler tesis etmek tezini lik defa ortaya ko- yon Ordu vlaisi B; Baranın kurdu- ğu yol birlikleri amelesi tarafından yapılmaktadır. Ordu valisinin bu teşebbüsü, Ün- ye muhitinde kaymakam B. Avni Dumer gibi iyi bir tatbik elemanı bulmuştur. Tesadüf olunan mânlaları ikliham için çok defa bir amele gibi çalışan kaymakam B. Avni Dumerin bu ilgi- si çalışan köylü arasında büyük bir memnuniyet ve İş zevki uyandırmak- tadır, Şosenin Kuz köye kadar açılan ve toprak düzeltilmesi « bitirilen. güzer- gâhı elli metre tulündedir. Evvelce hayvanla geçilmesi muhal ölân bu yol üzerinde küçük bir iki menfez yapıldıktan sonra otomobil. le seyahat etmek kabildir. B. Avi Dumer, bu yol üzerinde çalışan beş bin birlik amelesinin bü- tün ihtiyaçlarını ve bu meyanda sıhhatlerini düşünmüş, hepsi için ay- rı ayrı tedbirler almıştır. İki ay gibi kisa bir zamanda ve bir çok mahrumiyet içinde bu mu- azzam işi başarmak ancak yüksek bir vazife aşkı kı ile izah edilebilir. Düşerek yaralandı Yedikulede bir mensucat fabrika- sında çalışan bayan Ayşe İş esnasında müvazenesini kaybederek düşmüş, muhtelif yerlerinden yaralandığından tedavi altına alınmıştır. m 6 Teşrinisani 1938 Sevgilisile evlenemeden ölen kızın 8 bin lirası Tayyare piyangosunu kazandıktan sonra ölen “kızın paralarını annesi dolandırıcıya kaptırdı Dün asl'ye birinci ceza mahkeme- | den bir vekâletname ulmışlır. Ba- sinde garib bir dolandırıcılık davası- | na bakılmıştır. Muhtelif safhalar ge- çiren davanın mahiyeti şudur: Pangaltıda oturan Armenui Jam- goçyan adında bir genç kız bundan bir kaç sene evvel Beyoğlunda bir otelde çalışan Serkis adında bir genç- le sevişmiş, fakat drahoma parasi olmadığı için bir türlü evleneme- miştir. Bayân Armenuli bu üzüntü iledü- şünürkeri 936 snesinde bir ahbabile ortak olarak on liralık bir yılbaşı tay- yare piyango bileti almışlır. Bundan sonra genç kızın talihi düzelmiş ve yılbaşında çekilen piyangoda kendi biletine iki yüz bin Jira isabet et- miştir. Genç kız bu ikramiyenin onda biri olan yirmi bin lirayı alarak ortağile | taksim etmiş ve hissesine isabet eden on bin liranın ki bin İlrasını zaruri ihtiyaçlarına sarfetmiş ve se- kiz bin lirayı da bir bankayu koy- müştur, Druhoma parasını böylelikle te min ederek artık sevgilisine Kavuşa- cağı için son derece sevinen genç kız düğün plânlarını düşünürken bir- denbire hastalanmıştır. Âni olarak başına konan bu devlet kuşunun se- vinci genç kızın âsabımı bozmuş ve hastalığı süratle ilerlemeğe başla- mıştır. Bayan Armenui Fransız hastane- sine kaldırılmış, fakat hastalıktan kurtulamıyarak on gün sonra ölmüş- tür. Yoksulluk sıkmtıları içinde baş- Jayıp bir aralık umulmadık bir talih yardımile iyi bir safhaya giren aşk macerası, nihayet genç kızın ölümi- le neticelenmiştir. İkinci safha Armenui bu suretle öldükten son- ra bankada bulunan sekiz bin lirası da tabiatile ihtiyar annesi Aznife kalmıştır. İhtiyar bayan Aznif kızın ölü- münden mülevellid teessür içinde çırpınırken bir gün ahbablarından ve Bulgar tobaasından Markar adın- da biri gelmiş ve kadıncağısı bir hayli teselliden sonra: — Sen hem ihtiyarsın, hem mü- teessirsin. Sizin bir çok İşleriniz var. Bunları sen kendi kendine yapamaz- sin. Bu müşkül zamanında, &ski dostluk icabı olarak sana yardım et- mek istiyorum. Bunun için de bana umumi bir vekâletname vermeniz Jâzımdır. Böylelikle işlerini yoluna Köyarız. * Diye kadıncağızı kandırmış ve elin- yan Aznif te memnuniyetle işlerinin idaresini Mavkara terk etmiştir, Paralar sırlara karıştı Aradan bir müddet geçtikten son- Ta bir gün bayan Azmife para lâzım olmüş ve vekllii umuru Markara gi- dip para istemiştir. Bu tuleb karşısında Markar hay- relle büyan Aznife dönmüş ve; — Bayan, sen me parası istiyor. sun? “Bende senin paran bitti. Ban- kâdaki paraları sizin işlerinz için sar- fettim; Bankada on para bile kalma- di ki Sana vereyim. © Diye kadıncağız! koğmuşlur. Bu- nuh üzerine bayan Aznif müddeiu- İ mumiliğe mürücual etmiş ve Mar- kar hakkında takibata girişilmiştir. Takibat esnasında Markerın gizlice memleket hâricine gideceği haber alınmış ve bir gün Markarla karısı bir ecnebi vapuruna binmek üzere yolcu salonundan çıkariarken pasa- port kanununa tevfikan yakalanıp mahkemeye verilmişlerdir. Birinci ce- za mahkemesi davanın rüyetine bas- lamış Ve birinci celse gayri mevkuf olarak yapılmıştır. Dün gece birinci ceza mahkeme sinde bu davaya devam edilmiştir. Bu celsede muhakemenin aldığı saf- haya güre İdöin makamının talebi üzerine maznun Markar mahkemede tevkif edilerek tevkifhaneye gönde- rilmiştir. Bundan sonra muhakeme. ye nevkufen devam edilecektir. Mesüklüle Cümhuriyet bayramı merasimi Taraklı (Akşam) — Yurdun her ta- rafında olduğu gibi küçücük fakat (Atatürkün) vaktile Beypazarından telgrafla bildirdiği gibi «Kendisi küçük Tuhu büyük Taraklı. da çak parlak kutlanmıştır. Bütün kasaba bayrak ve ışıklarla süslenmiş defne ve şimşir dallarından yapılmış taklar ayrıca bir tabii güzellik vermekte idi. Halk milli kıyafetlerle milli oyunlurı sabah- Jara kadar oynamışlar, Nahiye müdürümüz bay Faruğun evinden getirerek parti binasma kur- duğu radyo vâsılasile bütün kasaba halkı Ankaradaki merasimi dinlemeğg muvaffak olmuştur. Köylerden gelen atlılar cirid oyunları oynamışlardır. Son gece Gençlerbirliği üyeleri parti önünde sabahlara kadar milli oyunlaş oynamışlardır. Erkek kadın binlerce halk bayram yerinden dağılamamış- tır. — Nakleden: (Va- Delikanlının rengi büsbütün uçmuş. tu. Dalgın gözlerinde bir alev görü. nüyordu. Leman onu elinden tuttu; yarına oturttu. — Niçin cevap vermiyorsunuz, Ra- uf?... Benden şüphe mi ediyorsunuz?.. Böyle... Benden şüphe mi ediyorsun? Doktor, heyecanla: — Hayır, ne şüphe ediyorum, ne de tecrübe etmek aklımdan geçti, Kaç mamın sebebi o değildi. — Ya ne? — Sizden ürküyorum. — Ben korkunç mıyım? — Bütün İstanbul halkının size na» ml bir lâkab taktığını bilmiyor musu- nuz? Meş'um kadın diyorlar... Size yaklaşan insanların başlarına getirdi- iniz felâketler yüzünden bu ismi ka- zandınız.... — Bu aptalca, ahmakça iftiralara İnanıyor musunuz?... Hepsi de, bir ta- kım kiskanç kadınların uydurmala- Tom — İsmail Kenan hâdisesini nasıl izah edersiniz? Sizin yüzünüzden in- MEŞ'UM KADIN Aşk ve macera romanı Nü) Tefrika No: 58 tibar etmedi mi? Genç kadın, ince vücudünü sarsan dı. - Evet, hatırlıyorum... O da sizin gibi, bir artisti seviyordu. Sonra her nedense onu bıraktı... Terkedilen mâ- şuka, bu ayrılığa benim sebep oldu- gum iftirasını ortalığa yaydı. Güya ölümüne de ben sebep olmuşum. — Ya pehlivan Nail Kadri? Ölme. den evvel söylediği sözler?... Bütün sporcuların ağzındasınız! — Benim gibi bir kadının böyle bir münasebete tenezzül edeceğini nasıl tasavvur ediyorsunuz? — Ya Sami Kemal?... Ya ötekiler?... Kimi içki ile, kimi insanlıktan ayrıl. makla perişan oldular... — İnanma böyle şeylere, Rauf... Ye- min ederim ki bugüne kadar senden başka kimseyi sevmedim... İlk defa ola- rak kalbim senin için çarptı. — Memduhu ne yapalım?... Onu da mı sevmediniz? O da mı sizin dos. tunuz değildi? Kadın kendine lâkayıdmış gil du. ran bu delikanlının birdenbire niçin âdeta bir müddelumumi kesildiğine şaşıyordu. Maamfih, bundan memnun oluyor, hafif bir ümide kapılıyordu: Mutlaka onu seviyor ki, böyle ince eliyor... — Hayır, azizim, hayır!... Ne yapa- yım, o beni sevmiş... Kabahat bende mi?,.. Genç, birçok kimseler güzel ol- duğumu iddia ediyorlar. Pek çok kim. seler de kapılıyor. Kabahat bende mi? İnan bana Rau!! Sân& raslamadan ey. vel, hakikaten aşk nedir, bilmezdim. Doktor, o güne kadar hiç göster. mediği bir caşkunlukla ithamları yağdırıyordu: — Kime yaklaşırsanız felâket geti- riyorsunuz... Anneler, zevceler, nişan. Nlar size lânet okuyor... — İtira,.. Vallahi iftira... Sizi alda- tıyorlar... Muhakkak o kadın... İşte o Didar... Benim aleyhimde sizi doldur- muş! — Peki Memduhüun karısı Safiye ha- nım?... Onu mahvettiniz... Kocasını pençenizden kurtarmak için evinize gelmişti... Zavallıyı genç yaşında in- tihara sürüklediniz... O ki, siz önüne çıkmadan evvel, dünyanın en mesud kadımıydı. — Hayır, o benim arkadaşımdı... Hiç bir zaman aleyhimde bulunmamıştır. İntihar etmedi ki... Kazara havuza düştü... Ben de mülzessifim. Ravi, kendini yenemiyerek, öfkey- le bağırdı: -— Yeteri... Susun... Yalan söylü. yorsunuz. Ve genç kadının ince bileğini hışım- la yakalıyarak, yanındaki odaya sü- rükledi. Duvarda genç ve güzel bir kadının resmi asılıydı. — İşte... - dedi. - Karşısında uta- nın... Safiye, benim hemşiremdi... Şimdi anlıyor musunuz sizden niçin nefret ettiğimi, size karşı nasl kin beslediğimi?.... Ve kadını sert bir hareketle iterek, odadan dışarı Lr çıktı, # Leman, yalıdaki dairesinde yalnız, uzun uzun düşünüyordu. Raufun mu- amelesi ümidini büsbütün baltalamış değildi. Doktorla Safiyenin kardeş ol- çıkmak hevesi, mücadeleci ruhunda büsbütün kabardı. Çareler arıyordu. Kaşları çatılmış ve yavaş sesle, kendi kendine: «— Onunla benim aramda bir tek mâni var... O kadın!.. Eğer Didar or- tada olmasa artık hiç birşey bizi ayı- Tamaz...n Tekrar koltuğa oturdu. Gözlerini kapadı ve derin bir düşünceye daldı. «— Ben onu elde etmek için her ça- reye baş vurmağa hazırım... Herşeye...» Uçuk benzi büsbütün sarardı. Ta- savvur etliği hayalden ürkmüş gibi gözlerini açtı. Sonra kararını vererek, hızlı ses Je: «— Mubakka ki yalnız bir yol var...s Odanın sükünu içinde yükselen ken- di sesinden ürktü. Etrafına bakındı kimse yoktu. Elini alnına götürdü. Sonra zile ba- sarak hizmetçisini çağırdı. — Pembe sabahlığımı getir, giydir, Peyhan!... Sitti Essum camiden gel- di mi?... — Geldi efendim... Kalktınız mı diye goruyordır. — Neye?... Niçin beni arıyor? — Bugün hemşireniz Cenan hanım efendiye davetli olduğunuzu unutm- yasınız diyor. — A... Sahi... Bak hiç aklımda yok- çatık, kendi kendine, fikri sabitini iş- leyip duruyordu: «— Bir çare var... Bir tek çarel...» Sitti Essumla karşılıklı yemek ye- dikleri sırada, ihtiyar kadın, mutad gevezeliğile muhitlerine aid dediko- duları anlatıyor, fakat Leman dinle- miyordu bile... Bir aralık, Bağdadlı kadın sordu: — Ayol Bâşâdan hiç mektup gelmi- yor... Merak etmiyor mısın? (Arkası var)