25 25 Eyiti 1938 AKŞAMDAN AKŞAMA Memurun işi, daireden çıkınca bitmez! Sultan Mahmud ve dördüncü Mu- rad tebdil gezerlermiş diye meşhür- dur. Halk, bunu, İstisnai bir hal di- ye hafızasında saklamış. Fakat Mah- mudun gezinlileri İstanbul şehrine mahsustu, Dördüncü Muradınki de bir nevi insan avcılığı halindeydi. Şimdiki rejimde bütün devlet adamları memleketin her tarafını dolaşıyorlar. Denebilir ki, onlar için mesai saati yoktur. Fakat elbette ikinci, üçüncü derecede müdürler de, onların muavinleri de, memleketin içinde tabiatile «tebdil» gezmektedir. ler. (Tabiatile) diyorum, zira, ma- ruf değildirler; tanınmazlar. Bunlar, dairelerinden çıkınca, iş saatlerinin bittiğini kabul etmeseler de, her biri kendi sahasındaki noksanları görse, tanzime çalışsa, ne istifadeler temin olunur! Meselâ, acele bir işim çıktı Bu ayın içinde ikinci defa olarak bir Bursa seyahati yaptım. Geçen sefer yazdıklarımdan manada gözüme çâr- pan münasebetsizlikleri şuraya sıra- Tayım: 1 — Otomobilden Tophane iskele- sinde indim. Bavulumu evvelce gön- dermiştim. Hamallar etrafımı sardı. «Eşya yok mu7» dediler, #Yok'» ce- vabını verdim. «Bravo!», «aşkolsum!», «maşallah!» diye şakalaştılar. Şimdi sırtlarında ormaları da var. Mes- leklerinin iâübaliliğe tahammülü ol- madığı kendilerine anlatılamaz mı? ? — Masanın başımdasınız. «Gar- son Yanınızdan geçiyor, ses çi- karmıyor. İşitmemesi kabil mi? Ge- ne: «Garson! Lâtlen bakar mısi- niz?..» Gene duymamazlıktan geli yor... Muhakkak ki bu kadar kalaba- lik yerde iş göremiyecek derecede ehli- yetsiz... Müşterilere kaba cevab da veriyor, Büfeye kadar kendiniz gidi- yorsumuz. «Yerinize oturunuz. Ora- ya geliriz, sorarız!» — «Burada marlasım?» — cUnuturuz!» 3 — Yaş bardağı cilâlı masa üzeri ne koyuyor. Nezaketle ihtar ediyor- $unuz. «Ne ukalâ'» gibi yüzünüze bakıyor. o Mendilinize kıyamıyorsu- nuz. Fakat bir kâğıdınız vardır. «Mi Tİ malıs onunla siliyorsunuz. Kâğıdı | tablaya koyuyosunuz. Ve tabla dolu olarak seferin sonuna kadar yerli ye- rinde! 4 — Hareketten biraz sonra tuva- lele gidiyorsunuz. Duvarda asılı du- ran ve bütün vapur halkına mahsus olan havlu, o sefere mahsus olarak değişmemiş. Geçen seferlerden kal mış. (Girişte olduğu gibi çıkıştaki in- tizamsızlıklar, matbuatta yazıla ya- zla gma verdi, Onları atlıyorum. Mudanyada otobüse, trene yetişmek | için ana baba günü azabı içinde çır- pınanları da mesküt geçiyorum.) 5 — Bir bayan, bir kaptıkaçtı bul- muş; ailesi de dekux kişilik. «Bütün yerleri tuttum!» o demiş ve şoför de kabul etmiş Arkadan bavullarile birlikte dokuz kişinin dördü geliyor. Önden yer tutmak üzere gelen müte- baki beş kişi, kapfıkaçtıya binmiş- tir. Şoför, kendini piyasaya nazaran hâkim vaziyette görünce, kalabalı- Zin en civcivli zamanında dayatıyor: «İnin, bekliyemem! Arkada kalıp ta toz yutamam... Hem biz sıra ile kalk- mağa mecburuz'» ve müvafık bir teklifle o karşılaşmayınca İndiriyor. Meğer, otobüsler aralarmda birlik yapmışlar... Bu birlikler, hallan za- rarına mı olmal? 6 — Geçen sefer adam başına kırk kuruş almışlardı. Bu sefer elli! «Eş- ya için de para vereceksiniz!» Halbu- ki bu âdet te yoktur. Belki acemisi- niz diye yokluyorlar. 7 — Yalovadan dönüyorsunuz. Eş- yanızı ille kamarola teslim etmek Hamala: «Bavulu suraya bırak!» diyorsunuz... Olamazmış... Oraya?.. Gene olamaz... Netice; «Kamarota teslim» Kamarot ta oraya birakı- yor... Çıkarken kalabalıkta kendisini aramak müşkülâtı.. Diğer yolcular da, numarasız olarak teslim etmiş- ler... Senin beş parçadan üçü tâ ora- da, benim iki çantadan biri nerede?... $ — «Götürelim..» İkisi de ünifor- masız.. Fakat birinin numarası yok- muş, ötekinin yar Cebinden çıkarıp İ bulmalarını temin edecek şekilde ha- Bahife 3 Göç başladı Tramvaylarda kış tarifesi için hazırlık yapılıyor Bu sene havaların vaktinden evvel soğuması ve eylülün yağmurlu geç- mesi münasebetile sayfiyedeki aileler- den çoğu göç etmiştir. Belediye, bu vaziyeti gözönüne alarak tramvaylar. da kış tarifesinin biran evvel hazırla» narak tatbik edilmesini istemiştir. Kış tarifesi, tramvay etile beraber hazırlanmaktadır. Yeni kış tarifesi, gece eğlence yer- lerinden döneceklerin kolayca vesait | zırlanacaktır. Sabah ve akşam sefer- leri de kış ihtiyaçlarına ve iş ve tatil İ saatlerine göre tanzim edilecektir. | Alacak meselesinden kavga Bir aparlımanda kapıcılık eden | Rüştü ile Mehmed isminde biri bir alacak meselesinden kavga etmişler, Mehmed, eline geçirdiği bir odunla Rüştüyü yaralamıştır. Polis Rüştüyü tedari alına aldırmış, Mehmedi de yakalamıştır. Konservatuvar Kayıd için bu sene sene 200 kişi müracaatte bulundu Bu sene yeniden konservatuvara alınacak talebe için 29 Eylülde bir müsabaka imtihani yapılacaktır. Kon- servatuvar kadrosuna göre yeniden 30 - 35 talebe alınması lâzım geldiği halde isteklilerin sayısı iki yüzü bul. muştur. Binaenaleyh bu sene yapıla» cak imtihanlar gayet sıkı olacaktır. Diğer taraftan memleketin muhte. lif yerlerinde toplan şarkı- larından yüz oluz parçası uzun müd- det dayanacak kudrette bulunan ba- kır plâklara çekilmiştir. Bunlardan başka toplanan Mevlevi âyinleri de ayrıca plâklara alınmaktadır. Konser- vatuvarda gerek halk şarkılarından, gerek eski klâsik eserlerin bakır plâk- larından mürekkep zengin bir kütüp- hane vücude gelmiştir. Bu eserler, ya- vaş yavaş çoğaltılarak piyasaya çıka rılmaktadır. Şimdiye kadar eski halk şarkılarından 700, klâsik eserlerden de 1500 parça plâk satışa çıkarılmış- tır. Bundan sonra da toplanacak eser- lerin satışından elde edilecek kâr, konservatuvar için mühim bir gelir membat olacaktır. aa yorsunuz... Birbirlerine (giriyorlar... Numaralı, ikinciyi (O kahramanane müdafaa ediyor... Nihayet, kendinizin bile taşıyabileceğiniz yükleri iki ha mal otomobile götürüyor... «Bana on beş kuruş vereceksin, bana ille yirmi kuruş!..» Bir kavga başlıyor. Rıhtım hamalları gibi bunlarıda intizama sokmak elbette kabildir. 9 — Olemohile binerken düşünü- yorsunuz; «Bakırköyüne 150 kuruş desem gidecekler bulunur. Lâkin be- nim iki bavulum var. Hem pazarlık- tan da hoşlanmam» Ancak: «Taksi ile gideceğim!» diyorsunuz. Bavullar için ayrı para vermiyeceğinizi söy- lüyorsunuz. Zira bazı şoförlerin son- radan dayattıkları vakidir. Bakırkö- yünde şoför ne dese beğenirsiniz! «Bavul için almadım, fakat şehir harici zammı alacağım...» Bakırköy! Şehir dışı?.. Otuz kuruş bozukluğu iade etmiyor. Bir mersi ile geçiştiri- yor. Demek insan gafil bulunsa da bu benim katettiğim yolu geceleyin ve Ihtarsız olarak katetse 1 - Gece zammı, 2 - Şehir dışı zammı, 3 - Ba- gaj nakliyesi alacaklar!... Bir seyyahı seyahatten memnun yahut gayri memnun bırakacak Şey- ler arasında bu gibi ufak tefekler bi- rinci plânda gelir... Falanca dairenin kısım müdürle ri, hattâ bütün memurları kendileri- ni yalnız büroları başında değil, iş ten çıktıktan sonra da birer seyyar müfettiş saysalar, bu tebdil gezişleri esnasında rasladıkları bir çok nok- sanları telâfi ederler; içtimai hayatı- wwz Aa hu usulden adamakıllı istifa- Haklı şikâyetler Nereden telefon etmeli? Pek müilhim bir işim vardı. Top- hane rıhtımından hareket ede- cek bir vapurdan çıktım. On da- kikada behemehal telefon etme- 1, gene vapura dönmeliydim. Bilet alınan yere koştum. Bir. kaç bahriyei oturmuştu. Kapı açıklı. Telefonu masanın üzerin- de görüyordum. — Aman, müsaade ederseniz... » dedim. — İmkânsız, efendim... Resmi dairedir... rıda, tam karşıda garaj var. Oradan edebilirsiniz! K Dışarı koştum. Garajdan - Aman, t — Kabil deği... Resmidir.. — Allah Allah... — Biraz ötede kahve var. Ora- dan edin! Bu sefer kahveye koş ba daha vapuru kaçırıyordum. Halbuki, bütün nakil vasıtaları merkezinde umumi telefonlar bu- Tunmak lâzım deği midir? Tele- fon da artık devlete aid. Bu noksanın ydlinız Tophane rıhtımına aid olmadığını da bili- yorum. Dikkati celbederim. M. V. Az “SŞeytanauydum,, “diyor Bir vapur hırsızı yakalandı, cürmünü itiraf etti Şirketi Hayriye vapurlarında hır- sızlıklar yapan Nuri adında bir sabı- kalı yakalanarak Adilyeye teslim edil- miş ve dün Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesinde sorguya çekil- miştir. Nuri mahkemede suçunu açık- ça itiraf ederek hursızlıklarını şöyle anlatmıştır: , — Çok kârlı bir iş bulmuştum. Her gün 32,5 kuruş vererek gidip gelme bir bilet alıp Şirketi Hayriye vapuru- ne biniyordum. Vapurun alt katına inerek müstahdemine âid kamara ka- pdarmı bir demir parçasile açarak içeride bulduğum eşyayı bir paket ya pıyor ve İstanbula çıkınca bunları Şevket ve Hüseyin adlarındaki iki kol- tukçuya satıyordum. Bu suretle ey- lülün dokuzundan on altısına kadar geçen yedi gün zarfında yedi vapur soydum. Her vapurda da verdiğim bi- let parasının birkaç misli değerinde eşya buluyordum. Fakat zabıta bunu haber almış, Bir gün polis B, Saim beni sokakta yaka- ladı, Ben de suçumu itiraf ettim. Er- tesi gün Polis müdiriyetine uğramamı söyledi. Ben de söz verdiğim için mü- diriyete gittim, Bay reis, ben namus- du bir adamım. Verdiğim sözden döne- mem, Vaktile sabıkalı idim amma, sonradan bu işleri bıraktım. Ve lâkin bu defa gene Şeytana uyarak vapur hırsızlığı yaptım. İşte şimdi de karşı- niza çıktım. Yaptığım işleriçin ne kadar ceza verilmek lâzımsa veriniz de iş bitsin Hâkim B. Reşid, Nurinin tevkiline karar vererek 'Tevkifhaneye günder- miş ve aid olduğu mahkemeye veril mek üzere evrakı müddelumumlliğe iade etmiştir. Bir işçi elini makineye kap- tırarak yaralndı Yedikulede bir deri (fabrikasında çalışan ameleden Şükrü dün çalıştığı bir sırada bir aralık elini makineye kaptırmış, parmaklarından yaralan- muştır. Yaralı amele hastaneye kal- dırılmıştır. Kazanın sebebi araştırıl- maktadır. 3 ayda bir tekrar edilen Daimi fotograf müsabakamıza ait tafsilât 13 üncü sahifede okuyunuz. ŞEHİR HABERLERİ Yerebatan sarayı İstimlâk işinde bazı ihtilâflar çıktı Sultanahmeddeki Yerebatan sara- yı mahzeni ile burada bulunan bina- ların belediye tarafından istimlâkine karar verildiğini yazmıştık. Belediye- nın takdir ettiği istimlâk bedeline binaların sahipleri itiraz ettiğinden ex mesele mahkemeye intikal etmiş- ir. Diğer taraftan maliye de sahibi bü- Yunduğu mahzen için diğer davacılar- la beraber belediye aleyhinde mahke- meye gitmiştir. Halbuki belediye Yere- batan il£ Nuruosmaniye arasındaki caddeyi asfalt olarak yapacağından bu istimlâk muamelesini biran evvel yapmak istiyor. Binalar hakkındaki istimlâk kararı alındıktan sonra mah- zen belediyece satın alınacak ve üze. rindeki binalar yıklırılarak burası genişletileceği gibi mahzen de esaslı surette ıslah edilecektir. Şehir meclisi Aza namzedleri için şehirdeki yoklamalar bitti Şehir meclisine intihab edilecek as- li ve yedek âza namzedlerinin tesbiti için Parti İlyön Kurulunun iştirakile yapılan yoklamaların şehir hududu dahilindeki kısmı dün bitmiştir, En son olarak dün Bakırköy ve Eyüp ka- zalarının yoklamaları yapılmşıtır. Pazartesi gününden itibaren de şe- hir hududu haricinde kalan mülha- kattaki belediye rheelislerine seçile- cek âza namzedlerinin yoklamaları yapılacaktır. Bu yoklamalara da tıp. kı şehir hududu dahilindeki Parti ka- za merkezlerinde olduğu gibi ilyön kurul iştirak edecektir. Mülhakattan seçilecek belediye intihabı namzgedle- rinden başka mülakattan İstanbul umumi meclisine iltihak edecek asli ve yedek âzanın da yoklamaları yapı- lacaktır. Bu seferki seçimde Çatalca kazası iki âza çıkaracaktır. Motosiklet devrildi, üstündeki yaralandı Reşid isminde biri, motosikletle Haydarpaşadan geçerken bir otomo- bile çarpışmamak için manevra yap- mış, bu siarada motosiklet devrilerek kendisi yaralanmıştır. Reşid hastaneye yatırılmıştır. İkinci şube memurlarının faaliyeti Emniyet direktörlüğü ikinci şube- si memurları göçen bir ay zarfında elli dört esrar ve eroin vakası, 7 ma- nitacılık, zarfçılık ve emsali vukuat faili, yirmi iki hırsızlık vakası suçlu” sunu, dört kumarhane, dokuz rande- vü yeri meydana çıkârmuştır, yetmiş altı şüpheli kadını da emrazı zühreyi muayenesine tabi tutmuştur. Demir parçasile kadıni yaraladı Gajatada oluran Sara İsminde bir kadın, ötedenberi araları açık bulu- nan Osman isminde birile münazaa etmiş, Osman bir aralık eline geçir- diği bir demir parçesile Sarayi yara» lanmıştır. Polis, Osmanı yakalamış, Sarayı te davi altına aldırmıştır, Kışlık kasaplık hayvan ihtiyacı Devlet ziraat işleri kurumu müdü- rü B. Şefik şehrimize gelmiştir. B. Hüsnü - evvelce de yazdığımız gibi İstanbulun et ihtiyacı işlerile yakın. dan alâkadar olmak üzere şehrimizde tedkikler yapacak ve belediye ile tema- sa geçecektir. B. Şefik bilhassa İstan. “bulun kışlık kasaplık hayvan ihtiyacı. | ISTANBUL HAYATI Nankörler anlamıyorlar ! Yolda bir arkadaş tanıştırdı. Ede- biyat merakılsı imiş. Arkadaşım, be- nim gazeteci olduğumu söyleyince yeni ahbab kaşlarını çalarak garib bir tavırla dudak büktü: — Belli ki heveskârsınız. Fakat aldanıyorsunuz. Bizde gazeteciliğin ne olduğunu bilen yok. Edebiyattan anlıyan, yüksek kıymetleri takdir €den bir kimseye raslamadım. İşte, benim halim bu nankörlüğün en bü- yük delilidir. Gazete sütunları, mecmua sahife leri bir kaç kişinin inhisarı altında. On sekiz yaşımdanberi edebiyatla meşgulüm. Beş senedir emek veriyo- rum. Öleyeberiye başvurdum, en kıymetli eserlerimi bile beğenmek is- temediler.» Heyecanla titreye titreye konuşur- ken ensesinden ceketinin yakasına doğru sarkan saçları dağılıyor, pipo- sunu dişleri arasında hırsla kemiri- yordu. Kollarımıza girerek ikimizi de sürükliye sürlükliye karşıdaki kah- veye soktu. Masaya oturur oturmaz derin bir of çektikten sonra devam etli: — Gazetelerinizdeki hiküiyelere, ro- manlara arasıra göz atıyorum. Böy- le şeyler okumam ya!.. İş olsun di- ye bazan bakıyorum. İnsana zevk ve- recek tek bir eser yok. Sözüm ona üstad diye ortaya çıkan eski muhar- rirleri de vakit buldukça tedkik edi- yorum. Hepsi nafile, Hikâyede, ro- manda hareket lâzımdır. Bu asrın edebiyatı bambaşkadır. Bunu kimse anlayamıyor. İnsan, hissederek yaz- malı ve okuyana da hissettirmelidir. Bunun için de hareket Kizımdır.» Bize tek kelime söyletmeden müte- madiyen anlattı. Bir çok hikâyeci, romancı İsmi saydı ve bunalrın hiç birini beğenmediği için hiç bir eser. lerini de okumadığını bağıra bağıra tekrarladı, (Eserlerini Ookumadığı kimseler hakkında bu kanaati nasıl edindiğini soracak oldum. Gene kaş- larını çatarak: — Dur, dedi. Size son romanımdan bir parça okuyum da görünüz ve bu asrın istediği edebiyat hakkında fikir edininiz. Gene bize ağız açlırmadan cebin- den çıkardığı kalım bir defteri açtı, sesini tltrete Ütrele okumağa başla- dı: «Şahlanan aşk... Güneş kıpkızıl yanıyor, dünya onun karşısında ke- bab şişi gibi cızırdaya cızırdaya kıza- rıp dönüyordu. Bayan Gültekimle bay Aytekin pencereden kafalarını çıka- rır çıkarmaz, bahçede Nesrinle Yıldı- zı gördüler. Bir aralık öteden koşa- rak Erol geldi, baktı onlara. Güneş kıpkızıl yanıyordu. Arkasından Ni- hadım kendisine bakıp Ahmede göz kırptığının farkına varmamıştı Erol. Gültekin gözucile Ahmedi süzerek Nihada işaret elli ve Aytekini ba- şından savdı. Aşkı şahlanmıştı onun... Bunu Erol çok iyi biliyordu. İşte bu yüzden Nesrin kendisini kıskanıyor- du... ih.» Durmadan okuyor, her kelimede sesi bir perde daha yükseliyordu. Başka masalarda oturanlar da hây- retle bize bakıyorlardı. Bereket ver- sin bir aralık hızlıca bağırırken pipo- su ağzından düştü. Defteri masanın mermerine vurarak çatık kaşla bana döndü: — Yirmi üç yaşındayım. Böyle bir eser yaratmış bulunuyorum. Şu sa- tırlar, müstakbel edebiyata daha ne büyük eserler vadettiğimi isbata kâ- fidir. Fakat eserlerimi nankörler an- lamıyorlar.» Doğrusu ya, ben de nankörlüğümü itirafa mecbur kaldım. Cemal Refik ————— e aaa Ecnebi ve ekalliyet mektep- lerinde müdür muavinliği Ecnebi ve ekalliyet mekteplerinin - lise ve ortalarda olduğu gibi - IK kısımlarında da birer müdür muavin. Mği Ihdasına verilmiştir. Bu müdür muavinlikleri o mekteplerin türkçe öğretmenleri arasından seçile. cek ve bunlar mektep müdürüne ted- risat ve idare işlerinde yardım edecek- lerdir. Bunların unyanı (başmua'lim) olacaktır. Maarif müdürlüğünün bu