ISTANBUL MUHAREBELERİ Galata köprüsile muvazi bir hat üzerinde deniz muharebesi Balta Oğlu, Büyükadadaki kaleyi kavurduktan sonra» Haliç zinciri üzerine pupa yelken gelmişti İkinci Sultan Mehmed İstanbulu karadan değil, denizden de suretile emelinde muvaf- İlk olacağını düşündüğü için, Asya Ve Avrupadaki bütün bahri kuvvet» lerini Balta Oğlu diye meşhur Süley» Man reisin kumandasına vermiş, Bi- ans üzerine yollamıştı. . Balta Oğlu, Osmanlı padişahları Bin ilk kaptan paşasıydı. Ayni za- Münda Gelibolu şehrinin valiliğini de deruhte ediyordu. Nâkliye vesair gayri muharib Türk tekneleri hariç tutulursa, emri altın» daki gemilerin adedi 350 yi bulu- Yordu, Bu donanma, mürettebatının Silginca narâları, trampeteleri, mus Zikaları arasında, biribirlerile yarışa” Tak, Marmaradan doğru ilerlediler. Çanakkaleden gelen bu cesim de- YİZ kuvvetinin geçtiğini gören mah- #urlar, - Kritovolosa göre - büyük bir dehşete kapılmışlardır. Zira biç bir İlrafta böyle gemilerden ve teçhizat- İan mürekkep bir Türk donanması» hin görüldüğü tahattur edilmiyordu. Romalıların (1) dehşeti arttı. Zira le birşey beklemiyorlardı. Ümüd- leri de söndü. Çünkü bu ana kadar gelmiş eski muhasaralarda #ehri ancak kara cihetinden kuşai- Mağa lüzum görmüşlerdi. Fakat şim- di deniz cihetinde de harb edileceğin- den uğradıkları korku sonsuzdu. Aizzeden hangisine bel bağlıyacakla- ru ıkları için kendilerini büs- bütün dehşet kaplamıştı. Türk donanmas: Boğaziçinde «Çif- te sütun» yahud Diplokionyon dedik- İeti yerin biraz aşağısına gidip demir Sti ki, o mahallin bugünkü ismi Dol- Mabahçedir. Bu donanmaya, Kara- izden bir çok taş gülleler veke- Teste yüklü sefineler de iltihak etti Ki; Bizanslı vak'anüyis Françes U- Mum yekünun 480 olduğunu söyler. İâtin bir vak'antivis olan Barbaro S€, tamamen müsellâh 145 yelkenli Adedini zikreder. ... Balta Oğlu, padişahtan aldığı emir Üzerine, donanmasının büyük bir Haliç medhali üzerinde; bu- Günkü köprüden biraz daha dışar lak tarafa gerilmiş muazzam raüda- İâa zinciri önünde bırakarak müte büki gemilerte Adalara doğru gitti. Büyükadada zırh gömlekli otuz mu- harib de aralarında bulunmak üzere bir hayli asker ve ahali vardı. Bun- İar, oranın pek kuvvetli olan kalesi. hi muhafaza ediyorlardı. Müstahkem bina kısmen tahrib €- dildiyse de Balta Oğlu tarafından Zabtolunamadı. Bunun üzerine, Ka- Pudanı derya, tayfasına toplaltırdığı bir yığın mahrukatı kalenin etrafına; Yığdırdı; üzerlerine zift ve kükürt döktürdükten sonra ateşletti; alevler Mazgalların fevkine kadar yüksele- Tek müdafilerden çoğu mahvoldu, bazıları da alevler arasından kaçabil- diler; Balta Oğlunun askerleri de toplatarak pazarda esir diye sattılar diye, eserlerinde Türk 1 bariz olan B. Şlumberje Yazar, B. Piers de, mavzuubahs kale- hin bugün Büyükadada hâlâ. görü- nen iki burcdan biri olduğunu tah- min eder, Artık muhasaradakiler, Türk do- Nünmasının Haliç zincirine ergeç bir İaarruza geçeceğini anliyorlardı. Bu- ha karşı liman cihetinde münasib bazı tertibat alınması muvafık gö- Tüldü, Lâtin donanmasında bizzat bulu- Man Barbaro şöyle, yazıyor: ” <Bunun için, limanın ağzını kâpa- Yân ve İstanbulu Beyoğluna rabte- den bir uçtan diğer uca gerilmiş zin- cirin boyunca limanda bulunan ge Milerden en büyüklerini sıraladık. Bunlar dokuz gemiydiler. Biribirle- tinden daha mükemmel silâhlanmış (1 İstanbul sekenesini Kritovolos böy- isimlendirir. Zinciri müdafaa eden tipteki büyük gemilerden bir nümune ve hemen müharebeye girişecekler- miş gibi hazır bulunuyorlardı.» Bu dokuz büyük gemi İstanbulla Ceneyviztilerin Galatası arasında aşıl- maz bir müdafaa hattı teşkil ettiler. İçlerinden biri 2400 ton hacmindey- di; diğerleri de 600 ile 1200 ton ara- | sındaydılar. Kiminin bayrağı Cene- vizli, kimininki Bizanslı ve Kandiye» liydi. Barbaro şöyle devam ediyor: «limanda zincirin gerisinde, bu büyük dokuz sefinenin arkalarında, üçü Tanadan gelmiş kadırgalar, ikisi hafif Venedik kadırgaları, beşi Bizan- sın fakat teslihatı alınmış kadırga- lar vesaire olmak üzere direkleri ça- naklı on yedi ihtiyat gemi vardı. Bu büyük filomuz ve bahusus zincir sa» | yesinde kendimizi Türkün. hücumun- dan tamamiyle masun sayıyorduk.> ... Nisanın on yedisi yahud on seki- ziydi, Türk ordusu, Topkapı mınta- kasındaki dereye doğru ilk büyük taarruza: kalkinıştı. O derece muaz- zam ve dehşet verici bir uğultu var- dı ki, Üsküdar sahillerinden bile haykırınaların ve davul ve trampete seslerinin akisleri duyuluyordu. . Büyükada muharebesinden Dol- mabahçe önlerine dönen Balta Oğlu, her neye mal olursa olsun zincire hücum etmek emrini padişahtan ldı, iy Bunun üzerine, 350 gemi mikda- rındaki Türk donanması, zincire ve gerisine toplanmış müdafi gemileri- ne doğru, pupa yelken saldırdı. Gale- yana gelmiş olan Türk gemicileri mutlaka gelib gelecekleri itikadın- feryadları kökyüzüne kadar yükse- liyordu. Kritovolos der De. ei «Türk gemileri Mengi! dıkları zaman ilerleyişlerini yavaş- lattılar ve büyük menzilli silâhlar kullanmağa başladılar. İki taraftan da isabetler oluyordu. Oklar; taş gül leler atılıyordu. Sonra Türk donan- ması, zincirin gerisindeki mahsur gemilerine mümkün olduğu kadar yaklaştı. Hülâsa bu, asrın bütün de- niz muharebelerinde görülen göğüs göğüse müdhiş müsademelerden biri oldu. > «Türk eskerlerinden zırh gömlek giyinmiş bir kısım, çilerinde meşale- ler, mahsurların gemilerini ateşle meğe uğraşıyorlardı. Diğer bir kısmı bu gemilerin demir attıkları halatla- rı kesmeğe çabalıyordu. Bazıları da | demir sallarla gemilerin yanlarından içerilerine tırmanmağa çalışıyorlardı. Muhtelif cinsteki mızeaklaria mü- dafi gemicileri öldürüyordu. Hepsi de hereketlerinde müdhiş bir arzu ve cesaret gösteriyordu. «Bütün bu coşkunluktan maksad, müdafi gemilerini geriye tardetmek, yakmak, yahud, batırmak, sonra li- manın meşhur zincirini kırmaktı. «Fakat höyle bir hücum zaten bek- tenildiği için, Grandük Notarasın ba- siret ve tedbiri ile müdafaa da iyice düşünülmüş ve hazırlanmıştı. Türk gemileri, adeden çok olmakla bera- ber, cüsse itibarile küçük ve seviye itibarile alçaktılar. Müdafiler tara- fındaki tayfa, cesim gemileri üzerin- de yüksekten muharebe etmek te. ievvukuna maliktiler, Bu mükemmel vaziyet sayesinde taşlar, oklar, mız. raklar, kargılar ve diğer mermileri mutaamızlarm başlarma yağdırıyor- lardı. Bilhassa gemilerin kıçlarında muharebe edenler, Türklere fazla za- yiat verdiriyorlardı, Ateşi söndürmek için su dolu kovalar; ve muhacim- ler üzerine atmak üzere ağır taşlar yukarda biriktirilmiş, icabına göre kullanıl; nlar, iple asılı su- «İki taraf muhariblerin de gayret ve faaliyeti fevkalâdeydi. Hangisinin galebe çalacağı bilinemiyordu.. Şid- detli fakat kisa bir muharebeden Sonra, Türk gemileri geri çekilmek mecburiyetinde kaldı, Müdafaadaki- lerden zafer naraları, küfürler, kaba Sözler ve kaba işaretler duyuldu ve görüldü.» ... Hücumun akim kaldığını anlıyan İkinci Mehmed, mahsur donanmayı zebun etmek üzere yeni bir âlet keş- fedilmesini mühendislerine emretti, Evvelâ sormuştu: — Liman medhalinde dizili duran gemileri top ateşile mutazarır et- mek kabil midir? — Galatâ surları mani olur; Vüru- lamaz. ! - Cevabını alınca, sureta bi- tarafmış gibi duran Ceneviziileri? arayı açmak istemedi; çünkü Gala- taya zarar vermek onlarıda kendi sleyhine kışkırtacaktı. — Öyleyse, tamamiyle yeni bir âlet icad ediniz. Gülleler surları te- peden aşsın. Şakulen gemilerin gü- vertesine düşsün, Ustalar, bu tarif üzerine mermi alacak toplar döktüler; Bunlarla bi- rinci endaht boşa gitti; fakat ikinci endahtta bir gemi batırıldı. Bunu gören donanma, artık mermilerin isa- müdafaa hattı teşkil etti, ... İşte, İstanbulda cereyan eden deniz muharebelerinin mühimlerin- den biri budur. Ne zaman Kadıkö- yüne, Üsküdara, yahud Boğaziçine geçmek üzere bir vapura biner de, azıcık Köprüden açılırsanız, tam ora- cıkta, bir muharebe hattı üzerinde. YÜRÜK ÇELEBİ Kuşadasında bir otomobil kazası Kusadası, (Akşam) Kuşadası kazası ile Selçuk nahiyesi arasındaki şosede şoför İsmailin idaresindeki otomobil, yolda İzzet oğu Şerifin arabasına çarpmış, hayvan telef ol- muş, Şerif de başmdan ağir suret- te yaralanmıştır. Otomobilin Ön kıs- mında bulunan üç yolcu da muhtelif yerlerinden hafif yaralanmıştır. X | Mahrukat meselesi Son zamanlarda odun kömür neden yükseldi? Bir çok aileler neden el'an odun sobası kullanıyor? Son bir kaç gün içinde, bir çeki odun fiati 400 kuruşa kadar yüksel. miştir. Halbuki bir hafta evvel bir çeki odun 380 daha evvel 350, yaz ortalarındayse 320 kuruştu. Daha kış gelmeden, bu mevsim bir çeki odun, 400 kuruş ederse, kışın ne olacak? Vakıâ odun ve kömürün pahalılaşa» cağından yaz ortalarında bile endişe ediyorduk. Fakat şu bir kaç güh İçin- de, yağan yağmurlardan sonra, kışa yaklaştığımızı daha ziyade hatırlıyo- Tuz. Bu itibarla endişemiz artmakta. dır. Nitekim bu endişenin artışı İle beraber; odun fiati de artmaktadır. Ne kadar odun ve kömür yakıyoruz? Odun pahalılığının sebeblerini araş» tırmadan evvel, ne kadar odun ve kö- mür- sarfettiğimizi yazmik lâzım... Bunu yazdıktan sonra, odun ve ağaç kömürü fiatlerinin neden pahalılaş- tığını daha kolayca anlıyabiliriz. Be- lediye İktisad müdürlüğü tarafından yapılan hesabiara göre, İstanbul bir senede 380 bin çeki odun yakmakta» dır. Gene bir senede- sarfedilen ağaç kömürü miktarı da 47 milyon kiloyu bulmaktadır. Diğer taraftan yerli kok kömürü sarfiyatı 15 bin, ecnebi kok sarfiyatı da 5 bin, Türk antrasiti sar- fiyatı da 20 bin tonu bulmaktadır. Bu rakkamlardan da anlıyoruz ki, şehrimizde en çok sarfedilen odun ve âğaç kömürüdür. Halbuki mahrukat politikamızın ana hattını maden kö mürü sarfiyatı teşkil etmektedir. Zon- guldak gibi zengin kömür madenleri- ne sahib olduğumuz halde, neden gaç yakıyoruz. Odun yerine kömür kullanmalıyız. Bu fikrin ne kadar isa- betli olduğunu hiç kimse reddedemez. Hepimiz, ormanlarımızın muhafazası için odun yerine kömür yakılmasına taraftarız. Böyle olduğu halde, neden İstanbul halkı ekseriyet itibarile s0 larında odun yakıyor? Odun kullanmamızın sebebleri Bir çok aileler, kış gelirken gene odun tedarik etmektedir. Hattâ kö- mürün oduna nisbetle daha ucuz ol- duğunu hesab edenler bile azdır. Bu hesabı kendilerine ispat etseniz bile, gene odun. yakmağı tercih ediyorlar. Belki bunun bir sebebi de itiyad olabi- lir. İtiyad değiştirmek çetin bir iştir. Odun sobasına alışan bir adam, hiç kullanmadığı kömür sobasına alışmak için zorluk çeker. Mesele, iliyad değiş- tirmek gibi, pisikolojik bir mesele de- gildir. Asıl sebeblerini şu suretle izah edebiliriz; Kömür sobası kullanmak, mesken tarzile alâkadar bir hâdisedir. Ekseri. yetle kömür sobaları apartıman dai- relerinde, veyahud iki üç odayı ısıta- bilecek hollerde kullânılmaktadır. Kömür sobası ahşab evlerin küçük odalarını cehennem gibi sıcak yap- maktadır. Demek oluyor ki mesken tarzı değiştikçe, apartımanlar ve yü hud kömür sobası yakmağa müsaid meskenler arttıkça, kömür sarfiyatı da artacaktır. İkinci bir sebeb daha var: Bir çok kimselerin evlerinde odun sobaları bulunmaktadır. Bunların içinde ana dan babadan kalma, kıymetli çini so- balar da bulunmaktadır. Bütün bu sobaları bir tarafa atarak, yerine kö- mür sobası almak masraf meselesidir. Kışa hazırlanan bir aile, bir de kömür yakmak için soba tedarik edecektir. Kömür sobaları pek ucuz değildir ve bu sobaları taksit usulile veren bir müessese de yoktur. Bu noktaya çok ehemmiyet” vermek lâzımdır. Kömür sobası alamıyan bir çok aileler: «Bü kış ta odun yakalım» diye gene odün yakan sobalarına, çekisine 400 kuruş vererek odün aliyorlar, Ne yapmak lâzım? Odundan kömür yakmağa birdenbi- re geçmek mümkün değildir. Arada bir-intikal devresi olduğunu kabul et- meliyiz. Bu intikal devresinde, bir ta- raftan kömür sarfiyalını arttırmak için: 1 — Kömürü ucuzlatmak, 2 — Kömür sobalarını ucuzca, tak. sif usulerile veresiye olarak ailelere tevzi etmek lâzımdır. Bütün bunları yaparken, diğer ta- raftan da odun ihtikârma mâni ol- mak lâzımdır. Nitekim belki: İktisad müdürlüğü de, bunun için çalışmak» tadır. Odun fiatlerinin yükselme- sinin sebebleri Odun tacirleri, bu seneki odun fiat- lerindeki yükselişi şu suretle izah ediyorlar: — Orman kanunu mucibince ( mart- tan eylüle kadar ormanlarda katıyat yapmak yasaktır. Bu itibarla odun iskelelerine; diğer senelere: nisbetle daha az odun gelmektedir. İkinci bir sebeb de şudur: Odun ve kömür taşıyan kayıklar, mevsim dola yısile inşaat malzemesi taşıyorlardı. Bu yüzden, nakliye masrafları da art. mıştı. Bütün bunları kabul ettikten sonra, bir çeki odun 350 kuruştu. Şimdi 400 kuruştur. Bir çeki odun 350 kuruşa satıldığı zaman, İleri sürülen sebeb- leri kabul ediyoruz. Şimdi bir çeki odun 50 kuruş daha pahalhılıdir. Son pahalılığa ne sebeb: bulacağız?.. MA Lânga bostanla- rındaki yaralama Dün maznun Halilin muhake- mesine başlandı Bir kaç ay evvel Yedikulede Lân- ga civarında bostanlar İçinde Hayık ve Mihal adlarında iki genci taban- ca ileağır yaralamaktan maznun Halilin muhakemesine dün ağırceza mahkemesinde başlanmıştır. Evrak okunduktan sonra maznun Halli va- kayı şöyle anlatmıştır; — Hayık'ın kız kardeşi Maryamla bir müddetitenberi sevişiyor ve ara» sıra beraber geziyorduk. Vaka günü gene Maryamla beraber Lângada bir bostan kenarında oturuyorduk. O $i- rada Maryamm ağabeyisi Hayıkla arkadaşı Mihal ve onun sevgilisi Des- pina geldiler. Orada bizi görünce Ha- yık birdenbire üzerime atılarak bana taarruza kalkıştı. Kiz kardeşi Maryamla uzun za- mandanberi evlenmek maksadile 86- viştiğimizi söyledim. Hayık gene küf- rederek bana saldırdı ve dövmeğe başladı. Mihal ile Despina da üzeri- me hücum ediyorlardı. Kendimi kur- İaramıyacağımı anlayınca tabanca mı çıkarıp havaya iki el ateş ettim. Onları korkutmak ve ellerinden kur- tulmak istiyordum. Fakat Hayık ta» bancamı havaya attığımı görünce büsbütün üzerime saldırdı ve Mihal ralanmışlar. Ben onları kasden yara- lamadım. Vakayı müteakib de kara» kola gidip teslim oldum. i Şahid olarak dinlenen Marko da Bostandaki gürültüyü duyup koştuğum zaman Hayıkla Halil, Mar- yamı ortaya almışlar, bir kolundan biri, diğer kolundan öteki çekiyorlar» dı, O sırada Halli tabanca çekerek iki iki ekaleşetti. Bizde araya girip ayırmak istedik. Bu esnada Hayık, Mihal ve Halli oradaki küçük Hen- değe yuvarlandılar. Halil tabancasile üç el daha ateş elli ve Hayıkla Mihal vuruldular. Halil de duvardan atlar yıp gilti, dedi. Diğer bir kaç şahid daha dinlen- dikten sonra gelmiyen şahidlerin cel- bi: için muhakeme başka güne bira kıldı.