AY — But mu kanat mı?.. Bu kadar but elveri; Nurullah Ataç il ile Nizameddin Nazif Floryaya giğiyorlardı. Bi letleri Nurullah Ataç aldı. Trene bindiler. Tren hareket citikten sonra biletçi geldi. Ataç ceblerini aradı, aradı, yalnız bir bilet bulunca Nizameddine döndü: — Azizim senin biletini kaybet. | tim!.. | Muharrir l k bir çocuk, eline ne geçerse du. Bir gün muharrir baba- sının mürekkebli kalemini yuttu Adam bunu görünte misafirlikte olan karısına telefon etti. Kadın de- liye döndü Doktor çağır. Çağırdım, hastaneden çıkınca gelecek — Peki o zamana kadar ne yapa- caksı "urşun kalemle -yazacağım?... Yaş yaşlarında vardı, teriyordu. Fakat yukarı çıktığı yoktu. Bir gün — Karı koca yaşımızı toplarsanız elliyi bulmaz! dedi. Biri atıldı: Kundaktan yeni çıkmış bir ço- Felsefe sinekler höcüm etti. Eşek kulaklarile, kuyruğile Eşeğe bir müddet çırpındı, tepindi, nihâyet haykırdı: — Şu sinekler ne eşek — Neden her erkek muhakkak ayni şeyi sorar?., Tabii ilk sevdiğim erkek sensin!., Bir sokak. Bu sokakta çi- temiz bir küsab Sahne: ni döşeli güzel, dükkânı, Biçare bir adam, üstübaşı pej- mürde, avurdu avurduna çökmüş bir adam yürüyor. Karnı aç, çok aç Bir aralık gözüne bir köpek ili yor İki t oturmu Zavallı adam kıyor — Biçare diyor, biçare ve benim kadar açtır cebimde kaç para var?.. Yirmi ruş... Yi » iki biftek karnımı de Amma zünde insan yalnız kendi değil, aç hayvanları da düşünmeli... Kasab dükkânına giriyor, yirmi kuruşu verip iki parça biftek kesti- riyor, birini paket yaptırıyor, ötekini köpeğin önüne atıyor... Köpek eti iğrene iğrene kokluyor, sonra başını çevirip uzaklaşıyor. be o da benim kadar . Acaba ku- Kasabın köpeği imi — Onda artık utanma denen şey kalmamış, gömlekle herkesin içine çıkıyo: Sürer Bir kaş senedenberi evli olduğu halde bir türlü durulamamıştı. Ba- lodan baloya, çaydan çaya, davetten davete koşuyordu. Tabli bu hali de- dikodulara sebebiyet veriyordu. Bir gün biri dedi ki: —, Canım ne yapsın, insan her zâ- man yirmi yaşında olmaz... Malüm, fakat bazan yirmi yaş yirmi sene sürüp gidiyor!... i | e KÖPEK | | l ahp | lm ği Ta YAHUDİ Yahudinin biri yolda giderken bir küçük şişe tentiirdiod buldu... Eline aldı, evirdi, çevirdi; Bu şişeyi ne (yapabilirdi amma madem ki bulmuştu, bir işe yara- malıydı. nden çakısını çıkardı, par- kesip kanatlı, sonra Şi- şeyi açıp tentürdiod sürdü. Babası lektebin kapıcısı müdüre verdi: haber telefondan istiyorlar, Telefonda — Müdür müsünüz? Evet. Bugün oğlum sonra mektebe gide: hatsız. Yağız öğleden k, biraz ra — Peki... Fakât kiminle konuşu- yorum? — Babamla... Kolay — Bir türlü çiviyi çakamıyorum, mü- temadiyen çekici parmağıma vürü- yorum... — Kolayı var, çekici iki elinle tut. © Fazla | Adam yamyamların eline düştü. Bağladılar. Kazanı kaynatmağa baş- ladılar, Adam yalvardı: — Sakın beni Kazana atma, benim besliyecek dört çocuğum var. “— Benlm yirmi dört çocuğum var yat... Zi Sebebi Hizmetçi uşağa dedi ki amadım, neden yın öldüğünü söylemedin de, iflâs etti, son meteliğine kadar kaybetti dedin. Hayattâ ihtiyatlı “olmalı yav- rum, kara haberi yavaş yavaş ver- i... İflâs etti dedikten sonra; ölü- in kıymeti azalır i Yukarıda Vekiller diploma tevziinden sonra genç subayların geçid resmini İ seyreğiyorlar, ortada: Genç subaylara diplomaları veriliyor, aşağıda: Yem , suhay istiklâl marşını söylüyorlar Malezyalı prensi, teshir eden İngiliz güzeli Prens otomobilini sattı, borçlarını ödedi, cebinde bes sterlin kaldı İngilterede Oks- ford üniversitesin- de okuyan Malez- ya Sultanı Süley- manın kardeşi prens Mahmudun Joyce namında pedikürcü bir İn- gliz güzelini 6 verek onunla €V- lenmek ve mem- leketine dönmek istemediği cihet- le, ardeşi tarafın- dan tahsisatı ke- sildiğini dün uzun uzadıya yaz» miştık, sin sevdiği Joyçe resimde de gö leceği cihetle cid- den güzeldir. Geng kız, prens gibi an- Şi cak yirmi yaşın- dadır, Beyaz ten- li, bir sarışın gü- zelidir. Prens talı- iş kesildikten Mahmudun çıldırasıya sonra otomobilini İngiliz güzeli Joyçe salmış, borçlarını ödemiş ve cebinde | den kendisine bir iş verilmesini le ancak 5 İngiliz lirası kalmıştır. | duğunu, saadet getirmiyen bir pişi ve ihtişam içinde yaşamaktan İ i kendisile görüşen . gaze- | g. gilisinin yanında fakrü sorale örlük veyahud garsonluk- kazanacağını, İngiltere- | etm