ir isi ii RR | SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —'Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Teirika No. 196 Meclisin Hal' kararı, Yıldızda Abdülha- mide nasıl tebliğ edildi ? Bütün kalblerde bu kanaatin mev. cudiyeti hissolunuyor, vaziyetin ma- habeti, verilecek kararın ehemmiye- ti simalarda inikâz ediyordu . Reis paşa aâyâkta mühim suali irad etti; — Efendiler! Okunan fetvayı şeri- fe ve millet tarafından gösterilen ar- zuyu umumi mucibince Sultan Ab- dülhamidi Hanı saninin hilâfet ve saltanattan hal'ine katar veriyor mu- sunuz? Âyan ve mebusan tehalükle el kal dırdılar. Reis paşa — Sultan Abdülhamidin haline bilittifak karar verildi.) Sözü- nü söylerken âyandan birkaç zatın el kaldırmadıklarını gördü. Bunlar Abdülhamide istifa teklifi otasavvu- runda bulunanlar idi, Bunun üzeri- ne) İttifak ile mi? Ekseriyet ile mi? Diye bir sual irad etti. Berikiler de hemen el kaldırdılar! Milli meclis ikinci Sultan Abdül- hamide saltanattan feragat teklifin- de bulunmak istemiyerek böylece it- tifak ile hal'i karar altına aldı. Bundan sonra Sald paşa Suali sordu: — Sultan Abdülhamid hal'olundu. Seriri hilâfet ve saltanata veliahdı meşru Mehmed Reşad efendi hâzret- lerinin eclâsına karar veriyor musu- nuz? Bu suale: — Yaşasın Sultan Mehmed Hanı Hamis! Nidalarile cevab verildi. Sultan Mehmed Reşadın Osmanlı tahtına eclâsı da bu suretle kabul olundu. Abdühamidin hal'i hakkında itti. haz olunan kârarın sureti şudur: (1327 senesi Rebiulâhirinin yedin- ci ve 1325 senesi Nisanının on dör- düncü salı günü saat altı buçukta - ezani - âyan ve mebusandan mü- rekkeben meclisi umumi milli ha- linde içtima eden heyette okunan ve ziri şeyhüslâm Mehmed Ziyaeddin imzasile mümza bulunan fetvayı şeri- de münderiç şıkkeynden hal” ciheti rüchanı müdellel ile bilitlilek tercih ve kabul olunarak Sultan Abdülha- midi sani hilâfeti islâmiye ve salta- natı Osmaniyeden iskat ve veliahdı meşru Mehmed Reşad efendi hazret- leri Sultan Mehmed Hanı Hamis un- vanile makamı hilâfet ve saltanata is'ad ve iclâs edilmiştir.) Abdülhamidin ilk mabeyin başkâ- tibi ve sadaret makamında bulun- durduğu, vukuf ve liyakatinden emin olarak en müşkil anlarında başı 5i- kıldıkça rey ve mütalâasına müra- caat ettiği Said paşanın bu hal' meo- Yisine riyaset etmesi garib bir tecelli olmuştu ! Said paşanın o gün bu makamda bulunmasını tahtte edenler çoktur. Vakıa Mithat paşa hakkında mah- kemeden sadır olan idam hükmünü müzakere edecek meclisin riyasetini kendisi sadrâzam iken başkasına terketmeği düşünen Said paşa bu- gün de milli meclis riyasetini ifa et- memeği ihtiyar edebilirdi. Said paşa Abdülhamidin lutfunu da görmüştü; çok kahrını da çek- mişti Acaba bu saatlerde zihninde sad- râzam iken Abdülhamidden uğradı- ğını hatıratında anlattığı hücumlar, silâh teşhirleri, kendisini İngiliz 88- faretine ilticaya sevkeden tazyıklar mi hâkim olmuştu da Abdülhamid gibi istibdadile tarihte nam bırakan bir şahsiyetin saltanat hayatına ha» time çekecek bir celsede riyaseti baş- kasına terkeylemeği düşünmemişti? Sald paşanın hatıratında bu saat- teki duygularını tesbit. edecek bir bendini göremediğimiz için bu nokta da kati bir hüküm veremiyoruz. Ab- dülhamidin hal'ine karar verilince bu kararı kendisine tebliğ eylemek üzere bir heyet gönderilmesi müna- sib görüldü . Sultan Reşadı tahta davet için de diğer bir heyet seçildi, Heyetin gi- deceğini bildirmek üzere Bolu mo busu Habib bey veliahd nezdino gön“ derildi, ikinci Selânikten merkezi umumiden İs- tanbula murahhas olarak gönderi miş olan Rasim ve İhsan Namık bey- ler bu salı günü İstanbula varıp Har- biye Nezaretine da mil li meclisin kararından haber alarak merkezi umumiye: (Saat yedide -e2â- ni- Abdülhamidin hal'ine ve Sultan Reşadın Mehmedi hamis unvanile saat dokuzda - ozani - iclâsına karar verilmiş olduğunu) telgrafla bildir. diler, Abdülhamide halini tebliğ etmeğe milli meclisce âyandan Arif Hikmet paşa ile Aram efendi, mebuslardan Esad paşa Toptani (Dıraç) ile Ema- nuel Karasu efendi (Selânik) - mü- tarekeden sonra İtalya tabiiyetine geçen sinyor Karasu - intihab olundu. Bu heyet yanlarında Hareket or. dusunca terfik edilen jandarma müs fettişi miralây Galib bey ile diğer bir kaç zabit olduğu halde Yıldız sarayı na gitti. Ortada kimseler görünmüyordu. Heyet âzası mirulay Galib bey vasi- tasile mabeyin başkâtibi Cevad bs- ğe-müracaat ederek Abdülhamidi görmek istediklerini bildirdiler, Cevad bey Abdülhamidden aldığı müsaade üzerine heyeti küçük ma- beyin dairesindeki büyük salona gö- türdü. Bu salonda üstünde bir battaniye bulunan bir şezlong var idi; pence- reler kapalı idi; storlar. indirilmişti. Zabitler heyetin arkasında odanın kapısı önünde mevki aldılar. Yalnız miralay Galib bey ordu murahhası sıfalile heyetin yanında, Cevad bey ile birkaç haremağası ve hademe oda kapısında duruyorlardı . Atülhamid büyük bir paravana ile örtülmüş hareme muttasıl bir kas pıdan hiç gürültü etmeden odaya girdi; birkaç adım ilerledi; sonra tevakkuf etti. Benzi solgun,” tavrı mütehayyir idi, Gözlerini karşısında» kilere dikti ve ayakta durdu; celse- nin sonuna kadar böyle ayakta kaldı. Yanında sivil elbise giymiş şehza» desi Abdürrahim efendi iki eli göğ- sünde ihtiramkârana bir vaziyetle duruyordu. Harem cihetinden kadın- ların vaveylâsı duyuluyordu. Heyet padişahı üniformasını lâbis olarak Millet Meclisinin kararını ve- kar ve metanetle dinliyecek halde bulacağını zannediyordu . Abdülhamid ise isticale ve endişe- ye delâlet edecek bir ihmal ile sivil giyimişti. Üstünde siyah bir ceket ve pardösü vardı; pardösünün düğ- meleri iliklenmişti, Asabiyeti elleri- nin titrer gibi hafif hareketlerinden belli oluyordu. Her zamandan Zziya- de yuvarlak görünen omuzları ken- disine mütevazi ve düşkün bir hal ve tavır veriyordu. Resmi selâmlar teati olundu . Esad paşanın Yanya jandarma alay kumandanlığında Şürayı devlet çe devlet işlerinde istihdam edilme- mesine karar verilmiş iken Abdül- hamid bu kararm İradesini verme mişti. Şimdi Esad paşa milletin bir mebusu sıfatile açık, sarih sözlerle sakit salonu dolduran sadasilo ağır, ağır Millet Meclisinin kararını <cAr- navudların bu eski babasına» tebliğ ediyordu: — Verilen fetvayı şerif mucibince milletin sizi hal ettiğini tebliğe gel dik. dedi. AAbdülhamidin vücudünde birden bir örperme olduğu hissedildi. Heyet Ab- dülhamidin cevabına intizar ediyordu. Biran süküttan sonra bu intizar nihayete erdi. Abdülhamid ne isyan etti; ne de bir hak iddia! Yalnız tif rek bir sada ile; — Hayatıma zarar var mı ? Diye sordu. Esad paşa; — Millet asil ve alicanaptır, Bugü- ne kadar hayatınız hakkında bir ka Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: P1AK- )a Türk musikisi, 1250: Havadis, 13,05: Plâkla Türk musikisi, 1330: Muhtelif plâlk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 1830: Dans musikisi (pâk), 18,50: Spor müsahabeleri: Eşref Şefik, 19,15: Dans musikisi (plâk), 1930; Konferans: Havacıık haftası, Hava ku- rumu namına, Abidin Daver, 19,55: Bor- sa haberleri, 20: Saat ayarı: Grinviç ra- #athanesinden naklen, 2002: Belma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,40: Hava raporu, 2043: Ömer Riza Doğrul tarafindan arabca söy- lev, 21; Baat ayarı: Orkestra: 1 - Linke: Marş, 2 - Puçini: Manon, 3 - Kalman: Das yarın noh zaytın, 2190: saz Oeser- leri: Tanburi Refik Şemseddin ve arka- daşları, 22,10: Ajans haberleri, 2220: Or- kestra konseri: Novoinilden naklen, M. Kemal Akel idaresinde, 2250: Son ha- berler ve ertesi günün programı, 23: Saat ayarı: Son. - Ankara — Öğle neşriyatı; 1430: Karı- $ik plak neşriyatı, 1440: Türk musikisi ve halk şarkıları (Plükla), 15,15: Ajans Baberleri, Akşam neşriyatı: 1820: Karışık plâk neşriyatı, 19,15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Makbule Çakar), 20: Sant aya- FM ve arapça neşriyat, 2015: Radyofo- nik temsil (Gençler grupu tarafından), 31: Havacılık haftası münasebetile ko- Buşma (Behçet Kemaj Çağlar), 2115: Stüdyo #alon orkestrası: 1 - Lehar: Pa- ganini, 2 - Paul Lineke: İm Waizerratsch, 3- Hartmann: Der Götter Trtumphmarsoh 4 - Martin “Uhi: Manon, 5 - Chopin: Pour Vouş Les Lerms, 8 » Johami Siramas: An Der Sehönen Binuen Donau Walzer, 2: Ajans haberleri ve hava raporu, 22.15: Yarınki program ve son. Avrupa istasyonları Saat 20 de Berlin (20 - 2045) muhtelif Virtüozla- rın konseri (plâkla; — Dansig 20 gramo- fon — Kolonya 20 orkestra tarafından karışık havalar ve şarkı — Münih 20 ope- rek — Viyana 1940 şarkı — Athlone 2020 hafif musiki — Bro 20,25 salon orkestrası tarafından muhtelif marşlar ve dans havaları — Budapeşte (20,20 - 20,45) piyano könseri — Florans 2020 hafif musiki — Milâno 2030 konser — Prag (2030 - 2330) (Sınetana- nın (Da- Mbor) şarkılı sahnesi — Roma 20,30 kon- ser — Bofya (2) - 20,30) şarkı, 2055 kon- ser — Stokholm 2030 askeri muzika — Btarasburg 2030 (Le Bovcher) ni musi- kili lirik hikâyesi — Varşova (29 - 2020) şarkılar, 2030 şen müsikl, Saat Hide Berlin 21,15 muhtelif musiki ve dans — Breslav 2130 konser; Orkestra, çembalo, keman, flüt tarafından — Danzig 21,15 piyano konseri — Deutachlands (2140 - 21,30) Sottensten naklen Brahms, Sehubert ve Liszk konseri — Frankfurt (211 - 2140) gül Alman şarkıları, 2140 (Sottens) ten nakli — Hamburg 21.10 or- kestra tarafından muhtelif parçalar ve piyano konseri — Königsberg 21,15 klâsik bestekârların şarkıları, (2140) Sottensten nakil — Leipzig 2140 orkestra çembalo ve klarinet tarafından muhtelit havas lar — Saarbrüeken 21,10 şarkı, kadın ve erkek seslerle ve orkestra ile muhtelif havalar — Stutigart 2115 karışık musiki ve dans musikisi — Athlone 21,50 org konseri — Belgrad 21 piyano konseri, 21,30 şarkılar — Bordeaux ve Lyon kon- ser — Budapeşte 21,10 plâk neşriyatı — Droitwich (21 - 2230) senfonik konser: (Franek) in #efonisi — Florans 2130 Kopenhaz (21 - 2145) orkesira tarafın- dan öpera parçaları, (214$ - 72.15) koro tarafından şarkılar — Paris (21,30 - 23,30) muhtelif meşhur bestekirların (Rapso- die) leri — Prag (2130 - 2330) (Dalibor) operası — Sofya (2055 - 2250) konserin deramı — Sottens (2130 - 230) (Bartıms) ın birinci senfonisi, (Schbert) in senfonisi H-Moli, (Lisat) in (Prölude) le- Hi — Varşova 21 şen musikisinin devami, Saat 22 de Berlin ve Stuttgart 22 programa de- vam — Breslav 22 programa devam — Dutschlands, Frankfurt, Königsberç 22 Sottensten naklen programa devam — Hamburg 22 programa devam — Leipzig #3 programa devam — Münih 22,15 plâk- la eski oda musikisi — Viyana (22 - 22,40) orkestra ile muhtelif havalar, 2240 Sottensten nakil — Athlone (2230 - 2330) neşeli saat — Belgrad 22 orkestra kon- seri — Bordeaux ve Lyon 24 konsere de- — Diğer Alman erim defi gayri DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli ,........ Teirika No. 102 Aryüs, İmparatorun yeğenine göz koymuştu. Onu Saidin gözünden düşürüp almak istiyordu Semiko anbardan yukarı çıkacağı sırada, Yuana ile bir genç kızın yavaş yavaş konuştuklarını duydu.. kulak verdi: «— Yuana! Sen çok aptal bir ka- dinsin! e «— Arapların eline esir düştüğüm İçin mi, yoksa Aris gibi, korsanın gö- züne giremediğim için mi?. Neden aptal öluyormuşum?!..» «— Bizanstaki rahıslını, saadetini bırakıp ta Trakyaya gittiğin için. Anladın mı? Sen, çok aptal bir ka- dınsın dedim yal İşte o kadar. Ak- ın olsaydı, Periklis gibi nüfuzlu bir erkek kardeşinin yanından (ayrılıp, seni terk eden kocanın peşinden git- mezdin!» «— Doğru söylüyorsun amma, Pe- riklis benim ağabeyimdir. Bana ko- calık yapamaz ya. Elbette kocamın peşinden gidecektir... Onu (başıboş bıraksaydım, başka kadınlara kaptı- rırdım.» «— Şimdi, başka kadınların elin. den kurtarabildin mi barı..?» «— Elbette kurtardım. Trakyada işini bitirir bitirmez Bizansa döne cekti> «— Neden onu Trakyada yalnız bi- raktın. Yanında kalsaydın, şimdi başına bu felâket te gelmezdi!» «— Adam sen de. Ben kocamı kur- tardım ya. Bir hafta sonra o da dö- necek Bizansa.. Benim esir düştü- gümü öğrenince, beni eskisinden faz- la sevecektir...» Semiko kendi kendine söylendi: — Tuhaf şey! Şu kadınların ne garib düşünceleri var... Esir düştü- güne yanmıyor da, kocasının kendi- sini bu vaziyette eskisinden daha çok seveceğini düşünüyor ve bu dü- şünce ile müteselli oluyor. Semiko geri döndü., ” Demir parmaklığın yanına sokul- wi: — Yuana... Genç kadın gülerek bâşını çevirdi: — Ne var, ihtiyar papağan? —-Kardeşin Bizansta ne iş yapar, Yuana? — Periklisi mi soruyorsun? — Evet... — Tanıyor musun onu? — Hayır. Şimdi senden işittim — Periklis imparatorun başmabe- yincisidir... Bizansta imparatordan sonra hatırı sayılan bir adam... — Sen kocanı Trakyada mu bırak- tın? — Evet. benden on gün sonra Bizansa dönecek. Semiko, Yuana'nın hüviyetini öğ- renince derhal ambardan güverteye çıktı. Saide: — Saraya mensub bir kadın daha Diyecekti. Ambar başında Aryüsle karşi- laşlı. — Nereye gidiyorsun, Semiko? dan korkar mı? — Benden duymamış ol: Arisin koynunda bir hançeri varmış. Eğer Aris bu hançeri Saidin göğsüne sap- lamağa muvaffak olursa, relsi ölüm- den hiç bir kuvvet kurtaramaz, Çün- kü, Bizanslıların zehirli hançerleri Aryüs, Semikonun kulağına fısıl- dadı; — Bunları benden duyduğunu sa kın reise söyleme, Biliyorsun ki o, Arisi benden kıskanıyor! «Hançer arabin malıdır. Araba yakişir!» Semiko, Aryüsün söylediklerini efendisine anlatmağa cesarek ede. miyordu. Arisin koynunda gerçekten hançer varsa..? İşle o zaman genç kiz derhal ipa gidecekti. Semiko ona acıyordu. İşte. iyi bir tesadüf. Sald kama rada yoktu. Semiko içeri girdi.. Aris ipekli bir halmın üstüne uzanmıştı. Semikoyu görünce: — Ne istiyorsun, cehennem zebâ nisi? diye bağırdı. Aris, Semikonun kendisine ne ka» dar acıdğını bilseydi, şüphe yok ki ondan istifade etmeğe çalışırdı. İhtiyar gardiyan gülerek: — Benden fenalık umma! deği Ben, insanların iyiliğine çalışan bir zavalıyım. Fenalık yapmak iste. sem dahi, bu, elimden gelmez. — Niçin gedlin buraya öyleyse?.. Semiko genç kıza yaklaştı: — Bu gece bir rüya gördüm, yar- rucuğum! Koynunda hânçer saklar miştın! Eğer rüyam doğruise,bu hançer seni ölüme götürebilir! He- men onu denize at. Çünkü, Saidin intikamı pek fecidir. Elinden kur- tulamazsın! Aris gözlerini Semikoya çevirdi: — Rüyan doğrudur! Fakat, be- nim hançerim yok. Saide bir fena- lık yapmak istersem, ellerimle yapa- rım. Hançere ne lüzum var? Semiko yalvardı: — Acınm sana, yavrucuğum! Günün birinde belki kurtulur, vata- nıma, allene kavuşursun! Koynunda hançer saklıyorsan, bunu hemen or- tadan kaldır, — Hançer, Arabın malıdır. Araba yaraşır, Semiko! Ben, hasmımı Arabın malile vurmağa tenezzül et- mem... Bu rüyayı sana öğrelenler, seni aldatmışlar! Seninle eğlenmiş- ler! -—Sana ilk ve son defa söylüyo- rum, Aris! Hayatın tehlikededir, eğer böyle bir şey düşünüyorsan... — Benim için her şey bitmiştir artık. Bir saat sonra kendimi bile düşünmiyeceğim. İlk fırsatta ondan babamın öcünü alacağım. Hem de ellerimle... — O küçücük ellerinle sen Saidin bir kılını bile koparamazsın. anla” dın mı yavrum? * Semiko, Arisin fikir ve kararını anlayınca, efendisine olan sadakati- ni göstermek istedi, Saidi buldu: — Hayatınız tehlikede, dedi, Aris- ten korkunuz! Said, surlarda aldığı yaranın te- sirile sol kolunu kaldıramıyordu. Gerçi, yarası tehlikeli değildi. Fakat onu epiyce sarsmıştı. Sald ufak te- fek yaralara ehemmiyet vermiyecek kadar sağlam vücudlü, mukavemetli bir erkekti, — Semiko, ne söylüyorsun? - diye güldü - Bir deniz kurdunun, küçü- cük ve sevimli martilerden korkma- si gülünç olmaz mı? Semiko duyduklarını ve konuştuk- larını söyledikten sönrâ: — Aris, sizin bildiğiniz martilerden değildir, Seyid! Onun içinde kudur” muş bir kaplan yatıyor. O, sizi vu- racak.. ve bâbasının öcünü sizden alacak, dedi. Sald gene aldırmadı: — Canı yanan herkes böyle atar tutar, Haydi işine git. Diyerek ihtiyar gardiyanı koğdu. Deniz aygırlarından, kudurmuş kaplanlardan korkmıyan Said gibi cesur bir adam, elinde hiç bir kuy- veti olmıyan genç bir kızdan nasıl korkardı? O bunu düşünemezdi bile. Semiko merakından çıldıracaktı. — Bizansı zaptetmeden, Aris Saf- din hesabını görürse, bütün emelle- rim suya düşecek, diyordu, bu adam neden benim sözlerimi dinlemiyor? Neden bir kadının bazan çok büyük