Sanife 12 Çukurovanın Floryası: Karataş plâjı Plâjda güzel tesisat yapıldı, iki gün iki gece Yukarıda: Karataş o yemek ve yatmak masrafı ancak beş liradır plâjmda yapılan paviyonlardan biri, aşağıda: Plâjda istirahat edenler ve güneş banyosu yapanlar Adana (Akşam) — Mevsim başlan- gıcındanberi modem bir hale konul. masına çalışılan Karataş plâjı, bir kaç gün evvel artık, bu seneki inşaat prog- ramına göre son şeklini almıştır. Karataş plâjı artık - Çukurovanın «mevsim cenneti» haline geldi. Meh- tablı geceleri, biran kesilmiyen serin bir rüzgârı, plâjın müdavimlerini günden güne arttırmaktadir. Yaylalar gibi işlenmemiş tabiat, in- sanı çabuk bıktırır! Halbuki Karataş plâjı böyle değildir. Orada tabiat gü- xelliği ile konfor imtizâc etmiştir. Suların kıyısını takib &ğen âsfalt- tan farksız bir kum yolu üstünde oto- mobille gezinti yapmak, parlak mavi bir suda motör, sandal ve kotra ile dolaşmak, sularda oynamak için bin- lerce kişi her hafta plâjı dolduruyor. Plâja bu yıl gösterilen rağbet, iyice anlatmıştır ki, Adanalılar su sporla- rına çok meftundur. Karataş plâjı diyip geçmemeli. Çün- kü burası yalnız tabii bakımdan değil, bu yıl yapılan büyük inşaatla İstan. bul plâjlarını bile gölgede bırakacak kadar güzelleşmiştir. Cumartesi günleri Adanadan hare» ket eden bir İnsan pazartesi sabahına kadar burada bol yemek, içmek, mun» tazam yatmak ve eğlenmek şartile kaç lira harcar bilir misiniz? 'Tam beş lira; fazla değil. Bu paranın içinde gidiş geliş otobüs ücreti, kotra, motör gezintisi, reçelli, yağlı, çaylı, meyvalı bir sabah kah- Yaltısı, üç öğün yemek, tatlı su duş- ları, çiçek gibi bir paviyonda temiz bir yatak, sabah kahvesi hep dahildir. Eğer içkinizi de dahil ederseniz, plâjda iki gün iki gece mükemmel bir istirahat ve eğlence için tam altı lira sarfetmek kâfidir. Hiç şüphesiz ki, bu para, bu kadar eğlence ve istifadeye nisbetle çok mu- tedildir, Bundan bir müddet evvel de yazdı. ğım gibi, Çukurovada artık yaylacılık itiyadı sönmektedir. Hattâ bu sene yaylaya çıkan bir çok kimseler, plâjı tercih ederek, yayladan plâja naklet- mişler ve orada kamp kurmuşlardır. Yakında plâjda, mehtaplı geceler- de danslı çaylar verilecektir. Her on beş günde bir müzikli geceler tertib edilecektir. **k Efes ve Sur vapurları izmirde Bu iki vapur Fuar mevsiminde Izmirle Karşıyaka arasında işliyecektir Efes vapuru İzmir rıhtımında a İzmir (Akşam) — Denizbank İzmir şubesi müdürlüğünün iki yüz ellişer bin liraya Almanyada inşa ettirdiği (Efes) ve (Sur) vapurları İzmir lima- mına gelmişlerdir. Her iki vapurun tesellüm muamelesi, bü hafta içinde yapılacaktır. İkisi de $yni şekilde ve ayni tertibatı havi olan bu vapurlar 730 yolcu alacak büyüklükte, lüks kamaralıdır. Mazotla işlemekte ve saatte 12 mil Bürat temin etmekledirler, Palmut — e EE, , limanına kadar birlikte gelen iki va» pur, oradan itibaren ayrı birer rota tutturdukları için (Efes) vapuru 12 | geesereerormemae eee ağustos akşamı, Sur vapuruda 14 ağustos sabahı İzmir Ilmanına gel. mişlerdir. Her iki vapur, Almanyada Bremen tezgâhlarında yeni inşa edil. miş, çok güzel ve şık vapurlardır. Yal. niz radyo tesisatı ilâvesi hakknda De. nizbank İzmir şubesi müdürlüğü tas rafından sonradan telgrafla vapurları inşa eden müesseseye tebligat yapıldı. ( MEMLEKET HABERLER! | Izmir Fuarında son hazırlıklar İzmir vilâyetinde yaşıyan hayvanlar ve balıklar da gösterilecek İzmir vilâyet paviyonunda dekorasyon işlerinde çulışanlar İzmir (Akşam) — İzmir Fuarının açılmasına bir haftadan daha az bir zaman kalmıştır. Hazırlıkların 18 ağustosta tamamen biteceği anlaşıl- maktadır. Dost Sovyet hükümeti, bu seneki Fuara çok geniş mikyasta işti- rak etmektedir. Hususi bir vapurla getirilen ziraat ve dikiş ma- kinelerile mühtelif elekrik malzemesi, kumaşlar, kürkler vesair eşya, Fuar sahasındaki büyük paviyona yerleş- tirilmeğe başlanmıştır, Sovyet filim. ellik tekniğini göstermek için Sovyet paviyonunun yarıbaşinda bir de açık bava sineması vücude getirilmiştir. İzmir ve Manisa vilâyet paviyonları, bu seneki Fuarın en güzel paviyonla« rını teşkil edecektir. Her iki paviyon- da da mühim değişiklikler yapılmıştır. İzmir vilâyeti paviyohunda mütead. did dekoratörler çalışmaktadır. Bu pa- viyonda vilâyetin bütün zenginlikleri- ni görmek mümkün alacaktır, Egede bulunan nadide hayvanların teşhiri için bir tahnit köşesi ayrılmıştır. Bir de akuaryom yapılmaktadır. Burada İzmir körfezi ile vilâyet göllerinde ya- şıyan balıklar bulunağaktır. Kültür Park, İzmirin en güzel bir eğlence ve istirahat yeri olmuştur. Hollandalı mütehassıs B. Zil Fuar sahasında elektrik tesisatına devam ediyor. Fuar, her bakımdan çok mükemmel bir eser olmuştur, Samsunda Salâhaddin mo- töründeki yangın tafsilâtı Samsun (Akşam) — Salâhaddin ismindeki gaz ve benzin yüklü 250 tonluk motörün Trabzona hareket edeceği sırada makinesinin tutuşması yüzünden 10,000 teneke gaz ve ben. zinle beraber yandığını telgrafla bil. dirmiştim. Bunlardan başka motörde bulunan 330 boş varil, 4000 boş tene- ke ve bir çok mazot ta yanmıştır. Mo- tör sigortasızdır. Kiymeti de 30,000 liradır. Yanan benzin ve petrollerle be. raber hasar, 60,000 lirayı mütecaviz- dir, Sivas çimento fabrikasının inşasına başlanıyor Sivas (Akşam) — Orta Anadolunun çimento ihtiyacını karşılamak için Etibank tarafından şehrimiz civarın. da yapılacak olan büyük çimento fab- rikasının inşasına 1 eylülde başlana- caktır. Fabrikanın su ihtiyacı Çelebi- ler köyüne gelmekte olan dere suyun- dan temin edilecektir, ğı halde her iki vapura da bu tesisa- tın ilâve edilmediği görülmüştür. Ra- hat ve konforlu bu iki vapur, Fuar mevsiminde İzmir - Karşıyaka ara. sında yolcu taşımağa başlıyacaklar. dır. Bayraklı vapuru da İzmirin mesi. re yerleri olan İnciraltı ve Çeşmealti mevkilerine muntazam seferler yapa» caktır, Tarihi DİŞİ KORSAN Deniz Romanı Yazan: İskender F, Sertelli Aryüs, rum dilberinin boynuna kollarını dolamak Tefrika No, 87 istedi ve şarap kadehini Harikliyanın dudağına uzattı — Haydi, emrediyorum: Bu kâ& dehin yarısını sen içeceksin! Harikliya, inci kadar beyaz ve z0- rif dişlerini göstererek güldü.. kade- hi aldı.. yarısına kadar bir yudumda içti. Aryüs derhal kadehi Harikliyanın elinden aldı.. Kendi ağzına götürdü. — Şüphesiz şimdi eskisinden çok daha tatlı ve lezzetlidir bu şarab. Kadehi midesine boşalttı. İçini çekerek genç kadının gözleri- nin içine baktı: — Sen, şarabdan daha tatlı, daha şirin. ve daha güzelsin, Harikliyal Yüzüne bakmak istedikçe gözlerim kamaşıyor. Sen, Periklisin gözdele- rindensin, öyle mi? — Evet... — Ne yâzık sana, Harikliya! Öyle Suratı kalbur gibi delik deşik, men- debur bir adamın koynuna nasıl gi- rebiliyorsun? Harikliya utanmış gibi görünerek önüne baktı. — Ben öarayda bir emir kuluyum, sinyor! Efendim ne derse onu yap- mağa mecburum. Başka kimsem yok. Düşmüşüm bir kere buraya, Biraz sonra gözlerini süzerek, 304- lerine şu kelimeleri ekledi: — Periklis, suratı çirkin bir er- kektir amma.. çok ince ruhludur. Genç bir kocam olsaydı, beni belki onun kadar memnun edemezdi. Aryüs bir kadeh şarab daha dol- durdu. Tekrar kadehi genç kadının ağzt- na uzattı: — Sen aynaya baktın mı hiç, Ha- rikliya? — Kadın aynaya bakmadan dura- bilir mi, sinyor?! .Niçin soruyorsu- nuz? — Çok güzelsiniz de... zelliğinizin soruyorum! Harikliya tatlı bir tebessümle: — Siz beni çok güzel görüyorsu- nuz, dedi, sarayda benden daha gü- zel kadınlar vardır. Aryüs, genç kadına ikinci kadehin de yarısını içirdi.. kalanını da ken- di içti. — Kim ne derse desin, Harikliya! Ben yeryüzünde senden daha güzel bir kadın tasavvur eteniyorum! Sen Bizansın bir incisisin! Harikliyanın kolları kabardı. — Bana, geçen yıl imparatorun bir eğlencesinde, meşhur bir şair; «Harikliya, güneş gibi sıcak bir ka. dındır!s demişti, O gecedenberi ken- dimi biraz daha güzel görmeğe baş- ladım. Fakat, aynada kendimi hiç te güzel bulmuyorum. — Şair çok doğru söylemiş. Sen, güneş gibi sicak bir meleksin! Eğer sana (ateş gibi sıcak) deseydi, çok yanlış söylemiş olurdu. Sen, insanın ruhuna güneşin harareti gibi, yayaş yavaş giriyor ve kalbini yavaş yavaş yakıyorsun! — Ateş daha kuvvetli değil mi? — Evet amma, güneşin harareti devamlıdır. Ateş, bir anda yakar. kendini de, yaktığı yeri de kül eder Halbuki, sen yaşatıyorsun insanı. Harikliya, efendisinden icab eden tallmatı almıştı. Bu sefer kendi elille kadehi doldurdu. oVe İtalyan asil zadesinin ağzıma götürdü. — Bir yudumda işeçeksin, sinyor! — Beraber içelim bunu da, Harik- liyal — Ben çok rahatsız olurum. Fazla içemem. Efendimden de korkarım. Siz erkeksiniz.. içiniz! Harikliya zorla içirdi, — Yatağınıza uzanmaz Mmısınız? — Dizlerim çok ağrıyor... Bugün fazlaca yol yürümüş, yo- Tülmuşsunuz! Dizlerinizi oğmama müsaade eder misiniz? Aryüs yatağına uzandı. Harikliya, vücudü heykel kadar güzel Aryüsün yanına oturdu. diz- lerini oğuşlurmağa başladı. Aryüs elini genç kadının boynuna dolamak istedi; Acaba gü- farkında mısınız diye — Ne kadar güzelsin, Harikliyal Rum dilberi geri çekildi, Aryüs: — Niçin kaçıyorsun? dedi, Sen den ne kadar hoşlandığımı görüyor sun! — Erkekler bütün güzel kadınlar. dan hoşlanırlar, sinyor! Hoşlanmak, sevmek demek değildir. Sevilmek mi istiyorsun? O halde emin ol ki seni odamdan içeri girer girmez sevdim! — Neye yarar bu sevgi? Yarın, öbür gün beni bırakıp gidecek değil misiniz? Evet.. gideceğim, Harikliyaf Fakat, yarın Arablarla imparator an- laşırsa, harb biter. Gene gelirim bü- raya, — O zaman sizi saraya sokmaz- lar... Ne sıfatla geleceksiniz Bizansa? — Bir yolcu, bir tüccar.. ve niha- yet iki tarafı sulhe kavuşturan bir dost sıfatile... Harikliya genç erkeğin dizlerini oğuşturduktan sonra, gümüş tepsi- nin yanına sokuldu: — Uykunuz geldi, sinyor! Size bir şarab daha vereyimde tatlı tatlı uyuyunuz! —ş Biraz önce damarlarımı tutuş turdun, Harikliya! Şimdi de kalbimi mi yakmak istiyorsun? Ben şarab iç mek istemiyorum artık. — Ne istiyorsunuz? — Bunu hâlâ anlamadın mı, Ha- rikliya? Ben, seni istiyorum... Seni kollarımın arasına alıp uyumak isti- yorum. Haydi gel, kaçma benden... Aryüs bir kaç kadeh şarab içince Harikliyaya tutulmuştu. O, yular- danberi ilk defa bir kadınla başba- şa kalıyordu. Arab gemisindeki for- salar arasında işkence ile kürek çek» mekten usanmıştı. Güneş ve hava dan mahrum olarak yaşadığı O İzi rabi;, acı günleri hatırladıkça tüyle- ri ürperiyordu. Ya tekrar kürekçiler arasına atılırsa... Ya döndüğü 7a- man Saldi memnun edemezse. Bu ihtimalleri düşündükçe Bizans- tan dönmek istemiyordu. O, bunları — Harikliyayı gördük- ten sonra — düşünmeğe başlamıştı. Saidin sağı solu yoktu... Kızınca, en sevdiğini bile darağacına çekmekte tereddüd göstermiyen sert bir adam- dı Fakat, bu işlen nasıl dönmeliydi? Aryüs birdenbire, Saide verdiği sözleri hatırladı. Ona yalnız kuru bir söz mü vermişti ya..! Ayni zamanda ailesinden miras kalan «Asalet ma- dalyonu» nu da emanet olarak Saide vermişti. Eğer dönmiyecek olursa, Said bütün ömrünce Akdenizde gez- diği yerlerde herkese onun namus- suz, sözünde durmaz bir adam ol duğunu söylemiyecek miydi? Harikliya bu sırada Aryüsün Şş& Tabını yatağının yanına bırakarakı — Allah rahatlık versin, sinyori Deyip gitmişti. Ne tuhaf bir kadındı bu Harik- Viya! İnsunı kendine çeken kuvvetli bir cazibesi vardı. Her halinden belliy. di ki, o da Aryüsten çok hoşlanmıştı, O halde niçin çabuk kaçıvermişti? Aryüs, Rum dilberinin arkasından seslendi: — Harikliya.. nereye gidiyorsun? Periklisin gözdesi cevab vermedi. Odadan bir kelebek gibi uçup gitti, Bizans şairi Nikiforos'la başbaşa... O, ölmüş şairlerden biri idi Fa kat şiirleri çok canlıydı. ve yaşı- yordu. İmparator Mihail onun son gün- lerine yetişmişti, Nikiloros bütün şiirlerini bir ara- ya toplıyarak — ölümünden önce — imparatora hediye etmişti. Aryüs başnı sağa sola çevirirken, gözüne bir kaç kitab ilişti. Yatağın dan kalktı. kitabları karıştırdı.