16 Ağustos 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

16 Ağustos 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Seyahat ettiğim sıralarda deniz güzel bir kasabaya gelmiş- tim. Manzara harikulüdeydi, Fakat €vlerin ekserisi harap bir halde, biri- birine yaslanmış; insana mezellet his- #ini veriyordu. İeride burun gibi uzanan bir çam- liğın ortasında vaktile iyi bir binaya âid olduğu anlaşılan bir yangın hara- besi dikkatimi celbetti, Otelcim, idadi tahsili görmüş, ba- bacan, çenesi düşük bir adamcağız- dı. Gazeteci olduğumu bildiği için kendini göstermeğe, memleketine git havadisler vermeğe hiç üşenmez, bol bol anlatırdı. Merakimı mucib olan yeri göstere- Yek sordum: — Bu neymiş vaktile?... İyi bir ya- Piya benzer. Herifceğiz kaşlarını kâldırarak;: — Yerii olmadığınız için belki bu- Tâdakiler bu hikâyenin size anlatıl- masını hoş görmezler... Amma, ne olacak?... O binada ölenler de zaten - bir tanesi müstesna - hepsi sizin gi- bi İstanbulluydu. Dur beyim, oraya gidelim, Hem gezeriz, hem anlatırım. j Dediği gibi yaptık ve hikâyeye baş- adı; .. «.. Bu ağaçlar ortasındaki ev Paki- 2 hanımın köşküydü. Kendisi sene- lerdenberi mektep müğdireliği yapmış, ğı azacık parayı koklıya kok- İıya biriktirmiş; sonra o yeri alarak bir ev kurmağa karar vermişti. Galiba küçük bir mirasa da kon- Muş, aydan aya İstanbuldan da gelen ai parası vardı. Evli değildi, yaş- ydı. İşinden çekildikten sönra yepyeni köşküne kurulup oturdu. Bütün mem- leket halkı hayran hayran binanın etrafında dolaşır, seyrederdik. «Bir €ve bu kadar para dökülür mü?> diye de şaşardık. O yeşil boyalı pancurlar, Pırıl piri parlıyan demir parmaklık- lar... Kadin yaşlı ve hastalıklıydı. Sıska bir Şey... Yatmazdı, fakat ömrü beh- çesinde uzanmış geçerdi. Aksi ve ken- Gini beğenmiş olduğu için kanukomşu Onunla görüşmezdi. Maamafih her- kes kendisini sayar, sokağa çıktığı 20- man hürmetle selâmlardı, Günden güne halsizliği artınca ar- tak bir yerde görünmez oldu, Anlaşı- lan içi sıkılıyordu ki, İstanbuldaki ak- Tabalarından muzaykada olan amca- 2adesinin kızını yanına getirimeğe ka. Tar verdi. Onlar kadınla dargınmışlar, Birkaç | kere para yardımı istedikleri halde | Teddettiği için, fena halde gücenmiş- ler. Lâkin aradan seneler geçmiş, Ev- lerinin erkeği ölüp, dört çocukla si- kıntıları artmış, Nereye baş vuracak- larını bilmedikleri sırada Pakize ha- mimın mektubu gelince, dâveti cana hİmet bilmişler, kızlarının en büyüğü Üç yaşlarında kadar olan Aliye, Şantalarını yapınca bu ihtiyar teyze- Ye koşup gelmiş. Evde iş güren hitmetçi bize anlatı- Yordu; — Hanım çok memnun... «İyiki getirttim!» diyor... Kız, güler Yüzlü... Boyuna teyzesine sarılıp te- $ekkür ediyor, Onu eğlendirmek için De yapacağını bilmiyor, Kitaplar oku- Yor. Dikişlerini dikiyor.» Böylece, aylar geçti. Teyze - yeğen, Memnun, yaşayıp gidiyorlardı. Aliye, Canlı, sıhhatli bir kızdı. Müdirenin Yanında, hayat kaygusundan kurtu- lanca büsbütün serpilip gelişti. Aradan beş sene geçti. Kız bir ke- Te bile İstanbula gitmek teşebbüsün- de bulunmadı. Fakat ilk zamanlarda- canlılığı, neşesi de günden güne kayboldu, Bir şehirliye yeknasak ge- e bu hayatından bıkmiş olduğu bel- ydi, Ancak yirmi sekizinde olduğu hal- “6 otuzunu geçkin görülüyordu. Ya- arı soldu, gözleri çukura battı. i babası buralı olduğu için mem- İeketi seviyordu, Fakat yeni geldiği da göze çarpan İstanbullu ta- Yırlârı, giyiniş tara, zamanla değiş- Mişti, Artık gülmüyordu bile... Eski tımdan, yalnız, bir başına dolaş- İ artık oradan çık- İ de Aliye var... Ev- AŞK VE MACERA NUVELİ Beyaz köşkteki yangın sıralarda mecburi hizmetini yapmak için Feyzi Riza isminde bir genç bü- Taya geldi, Delikanlı, köşkün civarın- daki kayalıklardan, av peşinde koşar- ken düştü. Ayağını incitmiş olacak. Arkadaşı bakkal Hacı Mehmedin oğlu, Pakize hanımda sargı ve ilâç buluna- cağını umduğu için hemen koşup ka- pıyı çalmış, İhtiyar kadın kendi elile delikanlılara yardım etmiş ve Feyziyi o kadar beğenmiş ki delikanlı ile ah- baplığı ilerletmiş. Altımışında olduğu halde seksen gösteren bu kadın, eğer genç olsaydı, bir bakışta gönlünü deli- kanlıya kaptırdığı iddia olunurdu. O günden itibaren, Feyziyi boyuna evine davet ediyor: — Beni büyük annen bil evlâdım! - diyormuş. Bunu gene bizzat oğlandan işitiyor- duk. Fakat ne yaşta olurlarsa olsun- lar, kadınların yüreklerinde hangi şeytanın gizlendiği belli midir? En samimi imiş hissini veren zavahirleri arkasında kim bilir neler gizlidir? Pakize hanım namuslu imiş. Haya- tında erkek yüzü görmemiş, Fakat bütün bunlar ne ifade eder? En deli- sinden en namuslusuna kadar ansi- zın bir de bakarsınız ki beyhude ge- çen ömürlerini bir lâhzada yaşamak istiyormuş gibi coşarlar, bütün an- anelerini, kanaatlerini yıkarlar. Hastalık mı, sıkıntı mı, hafifçe bu- nayış mı bilmem, her halde bir şey bu kadını alt üst etmişti... İtham etmiyorum; anlamağa çalı- şıyorum, Fakat durun bir de size oğ- lanı tarif edeyim de iyice fikir edi- Yirmi iki yaşın- da, utangaç, aklı kıt, mütereddid, kararsız bir deli- kanlı,.. Bütün ma- rifeti av avlamak ve bütün cazibesi yüzünün güzeli" ği... Pakize hanımın evinde bol yemek ve ikram bulunca maz oldu, Unutma- yın ki ortada bir lenmemiş, kızl. Fühakika otuzunu ne olsa... O da ihtiyar ka- dın gibi delikanlı- ya yandı, tutuş Fi güzel köşkün zarif mutfağına girdi. Bir taraftan ne im rai yardım ederken diğer tarafan da başka kadınlara dnir beslediği hisleri anlattı işin farkına var- madı. Fakat o, yö- niden giyinmesi- ne İtina etmeğe, yüzüne pud- ra sürmeğe başladı. . Kızdaki değişikliği ilk sezen, gen& teyzesi oldu. Aralarındaki münasebet bu yüzden değişmedi. Fakat kadın, için için kız- dan nefrete başlamıştı. Em Ai- İn gençliğini kışkanıyordü. 7” alab ız kadının kini günden güne artıyormuş. Yeğenine karşı, s€- zilmiyen ufak tefek aksilikler yapma . Bunları sonradan o mâ- deleşmiş... Yürüyemez ar onları istediği gibi takip ede- miyor. Yeğeninin gaybubeti müdde- tini dakikaları sayarak hesaplıyor... Öfkesine rağmen kızı fazla tersle- miyormuş. Zira Aliyenin bırakıp git mesinden korkuyor... Sıcak yaz gecelerinde Pakize ha nım uykusuzluktan şikâyet etti. Dok- tor ona veronal almasını söyleyip te o da bu ilâca başlıyarak, derin uyku- lara dalınca Aliye için mükemmel bir fırsat zuhur etti, Kız, merdivenden #ner, kapıyı açar, bahçeye fırlarmış. Şu büyük kestane ağacının dibinde Feyzi ile birleşirlermiş. Fakat meh- taplı gecelerde onları gören olmuş. mm m m m © — Nakleden: (Vâ-Nü) İhtiyar kadın, güya bu işe lâkayd- mış, aldırmıyormuş gibi omuzunu sil- ker: — Üzerime vazife değil! Koskoca kadın! Yaptığını bilir! - diye cevap verirmiş. Kız, teyzesini ilâç alıyor sanarak, mütemadiyen delikanlı ile birleşiyor; Pakize hanımsa yatağının içinde göz kırpmıyor, her gıcırtıya kulak kabar- tıyor, dakikaları sayıyor... Pakize hanımın ahbabı olan bir de ebe Nezihe vardı. Dul bir kadındı. Aşağı yukarı ayni yaştaydılar, Sene lerdir tanışıyordular. Dertleşirler, en gizli hislerini biribirlerine söylerlerdi. Nezihe hanımın hemşiresinin iki kızı vardı ki, ebe onları hiç çekemez- di. Zira tango kılıklarından, renk renk boyalarından konuya komşuya karşı utandırdı. Filhakika bunlar, İstanbuls * luydular; münasip mevsimlerde tey- | gelerini görmeğe ve tebdilhava etme- | ğe gelirlerdi. Nilekim o yaz da gele. | ceklerdi. ! Pakize hanım, başını salıyarak: — | — Ah gözüm... Ben ne diyeyim?... Sen onlardan utanıyorsun... ya | ben!... Fiskoslar, dedikodular... İki kadın alabildiklerine yeğenlerini çekiştirir- Jerdi. Aliyenin teyzesi: — Bu rezaletin biteceği yok... Hep böyle mi devam edecek? — Nasıl olur, gözüm?... Bir çare bulmalı... Üzülme, buluruz... Her halde bazı kararlar vermiş ola- caklardı, Fakat münasip fırsat bekle- mek lâzımdı, Ebe, arkadaşına: — Feyzi yakışıklı oğlan amma, kar rarsız çocuk! - demiş - Aliye gibi kart bir kız onu elde ettikten sonra hakiki güzeller haydi haydi parmakları üze- rinde oynatırlar... Oğlan, onu başka kadınlarla yan yana görüp mukayese etse gözü açılır... Bu muhavereyi evdeki hizmetçi işitmiş te ondan duyduk. may Ebe hanımın yeğenleri geldi. Bunu haber alır almaz, Pakize derhal bir davet yaptı. Tabii Feyzi baş misafir. Bu, pek eğlenceli bir gün oldu. Ne yemekler, ne yemekler... Pakize ha- nım kesesinin ağzını açmış. Kahveleri Ebe kadın: — Bakın! »- diyordu. - Yeğenlerim güzel kızlar, değil mi?. Hem şık, hem zarif... Hangisini beğenirseniz... Yaş- larınız da uygun... Bir düğün yapıve- ririz... » dediğini Aliye hay- Ve ondan sonra davetler tevali etti. Kâh Nezihe ebe çağırıyor, kâh müdire Bol kahkahaları, boyalı sırma gibi saçları, kırmızı dudakları, Aliyenin şahsiyetini büsbütün soluk, büsbütün manasız gösteriyordu... Gün geçtik- çe delikanımmn bunlara karşı zaafı bariz bir şekilde dikkate çarpıyordu... Fakat hangisi?... — İki ihtiyar kadın, Aliyeyi hiçe saya- rak, önünde münakaşa ediyorlar; dü- gün baklında projeler yapiyorlardı. Ne zaman Aliye kendisine sokulmak istese, delikanlı yorgun ve bezgin onu reddediyor, üzaklaştırıyordu. Artık geceleri bahçeye gelmiyor, Aliye ile yalnız kalmaktan korkuyor, âdeta ondan kaçıyordu, Zavallı kız, ıztırap içinde kıvranı- yardu. Zira Feyziyi öyle seviyor, o kadar seviyordu ki, terkedildiğinden- beri ona kin dahi beslemiyor, fakat bu çapkın kızlardan birile evlenirse felâkete uğrıyacağını bildiği için üzü- lüp duruyordu. .. Yeşil pancurlu beyaz ev, o devirde, garip garip hâdiselere sahne oldu, İh- tiyar kadınların fıskosları, Aliyenin kapı arkalarına saklanıp onları din- lemeleri.... Teyzesinin hainliklerine şahid ola ola kızcağızın âsâbı günden güne bo- suldu. Belki de delirdi, Feyzi ise kararsız... Selmayı mı? Belmayı mı? Bir türlü tercih edemi- yordu... Nihayet. Aliyeye derd yanma- ğa ve ondan akıl öj ge karar verdi. Ve eski sevgilisine mutfakta iş yaparken yaklaşarak ona yardım ede ede hislerini anlattı; yeni aşkını söy- ledi. Eski iki âşık arasında bu gizli mu- havereler birkaç gün devam etti. Pa- kize hanım bu hali görünce fena hal- de korktu, Acabe kiz sevgilisini tekrar elde mi ediyordu? .Bu işi nelicelendirmek ve büyük bir darbe vurmak üzere kızları kendi evine gece yatısına davet ettti. , — Teyzenizin evi küçük... İstanbu- la gidinciye kadar bizde kalın... Bu- rada daha rahat edersiniz... - demiş. "Tabii Feyzi de, sâbah akşam evden çıkmıyordu. Birlikte geziyorlar, gülü- yorla, şakalaşıyorlar,.. Bu kahkaha” lar, en feci bir istihza gibi, zavallı Ali- yenin kulaklarında acı acı çınlıyordu. O akşam hizmetçi evine gitmeden evvel Selmanın: — Bu kahvede ne garip bir lezzet var! - dediğini işitti. Fakat Belma ile Pakize hanım çok şekerli sevdikleri için «bal gibis olduğunu söylediler, ... Gecenin ikisine doğru, komşular- dan biri, çocuğu hasta olduğu için, kalkmış, Dışarıda alevleri görünce he- men kocasını uyandırmış, — Orman mı yanıyor? - diye merak Kisa zamanda herkes uyandı. Bü- tün kasaba yangına koştu. Malüm ya, bizim yerlerde su kıtlığı vardır; evler- den koğalarla taşınır. Aldı yürüdü. Çıra gibi gidiyordu Zaten mükemmel hazırlanmış bit yangın: Merdivenin dibinde çalı çırpı İle benzin tenekesi bulundu, Yukan- daki tertibat ta ona göre... Ogün €vin içinde dört kadın vardı. Üçü de- rin derin uyuyormuş. Çayır çayır yan- dılar. Dördüncüşü, yani Aliye, saçları! tutuşmuş, gözleri kör olarak alevle- içinden çıkarıldı. İlk tedavilerden Eırıyordu. Ve sonra yanık ıztırapları ortasında kıvranarak yere düşüp ... ç, Olelci bana bu hikâyeyi anlattık. tan sonra; , , i — Bana kalırsa... - diye lâfa başla- mak istedi. Fakat ben hemen sözünü kestim: — Bir şey söyleme... Sakın hüküm verme... Bu hususta ne sen, ne ben fikir yürütemeyiz... Bu nasıl bir his- tir, nasıl bir coşkunluktur, bunu bi- lemeyiz ve tahlil edemeyiz!... Nakleden: (Vâ - Nü) Soldan sağa: 1 — Hayvanlara musallat olan küçük bir böcek - Olmamış kavun, 2 — Şüphe ve tereddüd edatı - Bir renk. 3 — Bir ot - Yanardağdan fışkıran. 4 — Münasib $ — Orta Avrupa milletlerinden biri « Sakat. 6 — İnce kum - İndel afiyet T— Ayakkabı tüccar. 8 — Meydeh - Kuru yemiş, e okunursa bir hayvan olur » 10 — Bir çiçek ağacı - Bir taraf. Yukarıdan aşağı: 1 — Kışın alâmeti - İplik sarılan yö varlak tahta, © « 1 — Kraliçe - Küçük sokak. $ — İstiğna - Burgulu ve somunlu çi. 4 — Kabile - Lüks bir meyva, 5 — Zaman - Duvara yapılan tertibat İri harf. 7 — Yama - Şef - Etmekten emir. 8 — Aksaray cihetinde bir semt - Fikir, 9 — Yalan - Naz, 10 — Yunanistanda bir şehir - Şüphe, Geçen bulmacamızın halli: Soldan sağa: Nata. Kaime. ihtiyar kadın delikan- e vi AAA AAA BAN AAA AAA AAA EVROZİ Baş, Diş, Nezle, Grip Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. — Bak, ebe hanım seni evlendir- mek istiyor! Ne dersin? - diye sormuş. Nezihe hanım hemen; — Öyle ya... Bekârsınız... Olabilir. ki ufak tefek bir gönül eğlenceniz var- dır. Fakat bu şeyler ciddiye alın. maz... Aliye, bu sözleri isitiyordu. Oturdu- ğu köşede dört kulak kesilmiş dinli- yordu. Zaten delikanlı İstanbullu genç kızların bir anda cazibesine kapılmış, Pakize hanımın ku- iç e iş > sevgilisine bakmamıştı bile... PAŞA Rİ İcabında günde 3 kaşe i , i liği aşiniiin Ön ğu “ii alınabilir. öU Âdetini muhafaza etmişti. X Gene aradan birkaç sene geçti. O

Bu sayıdan diğer sayfalar: