ter SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 163 4 Volkan'ın Abdülhamid'e açık mektubu - Yeni kabinenin teşekkülü (İnkılâb çemberimizin birinci saf- bası gibi bu defaki kıyam dahi garb tarihlerinde emsali görülmemiş bir sureti hasenede husulpezir olmuştur. İttihad ve Terakki cemiyeti Mehmed- ciklerin bir kısmını bir, diğer kısmını başka bir fikirde sanıp üçüncü ordu Mehmedciklerini İstanbula getirt- mişti. İşte güvendikleri taburlar mil- Ni hamiyet geri kalmak göyle dursun, önayak oldular... Emsalsiz olan bu safhai inkılâbi- mizda kaza nevinden olarak bir kaç muhterem zatın kurban: edilmesine teessüfler olunur. Hiç birisi olmasay- dı inkılâbımız daha şanli; daha par- lak olurdu.) İkdam da salı - çarşamba gecesi ce- reyan eden ahvali şöyle tasvir ediyor- du: (O gece askerler «cemiyeti hafiye- yenin - İttihad ve Terakki cemiyeti nin - istibdadına nihâyet vermek ve şeriati islâmiye dairesinde adaleti ha- kikiyeyi tesis ettirmek İğin « büyük bir sabırsızlıkla tayin ödilecek sadra- zama ve harbiye nazıriha inlizar edi- yorlardı. Uzaktan uzağa boru sesleri, silâh patırdıları, (yaşasın!) avazeleri muzika sesleri işitiliyordu; gece saat Üç - ezani - raddelerinde Etem paşa- nın harbiye nezaretine tayini haberini alan asker fevkalâde yaermmun olmuş- tu. Etem paşa yanında Kemal ve Rifat beyler olduğu halde Ayasofya meydanına geldi; efradın ortasına doğru ileriledi. Arzularınıri padişah tarafından is'af edildiğini, kışlalarına gitmeleri lâzıngeldiğini söyledi. Askerler muzika hürriyet havası (!) çalarken (padişahım çök Yaşa) nida- larile avdete başladılar. Gecenin beş buçuğunda - ezani - bütün efrad «va- tandaşlarına nafi bif hiğimet ifa et mekten mütevellid hir'hâz (!) ile. müthiş bir yaylım ateş-açtı! Gece vakti bütün İstanbulun yüre- ği oynadı. Askerler kışlalarına dönlüyorlardıl) Derviş Vahdeti Volkânında (halifel islâma açık mektub) diye” neşrettiği makalede Murad beyin ihtarı yolunda (zatı hümayunları için “meşruliyeti muhafaza en büyük şereftir. Hüküme- tin şeklini tebdil taraftarları efendi- mizi iğfale çalışacak olurlarsa bunla- ra itibar ve iltifat etmeyiniz. Bugün meşrutiyet ref, meclisi mebusanı sed yeddi kudretinizdedir. çilürriyet ve- rilmez, alınır.) diyenlere karşı: — İşte almak ta, vermek te kudre- tim dahilinde olduğunu görünüz! di- Yiniz. Meclisi kapatmak fikrini telkin #denlere din ve vatan haini nazarile bakınız. Sizin için en şanlı devir bu- günden başlıyacak ya emirilmüminin! Yeni kabinenin ne İttihad ve Terak- kiye, ne Ahrara mensub olmamasına dikkat ediniz. Memleketin selâmeti bu noktadadır. Bilaraf bir kabineye lü- zum elbette nezdinizde de müsellem , dir.) diye nasihatler vermeğe kendi- 8inde cüret buluyordu. Derviş Vahdetiye göre Abdülhamid bu ihtilâl üzerine ancak İsterse ve lütfen meşrutiyeti idame eyliyecekti, * , Gene Volkan'da Enderunlu Lütfi Asi askerleri teşci için yazdığı bir ma- kalede İttihad ve Terakkiye lânetler yağdırıyordu. Diğer gazeteler de isyanda meşru- tiyeti ve şeriati takviye edecek bir ha- reket gördüklerini alkışlarla ilân ede- cek bendler yazdılar. İhtilâl reisleri gazetelerin kullan- dıkları lisana birer * sansür memuru gibi dikkat ediyorlardı. Böyle alkışlanan ihtilâleiler meyda- nı kendilerine müsaid buldukları gün- lerde pek çok mektepli zabitler öldür- düler. Bu genç zabitler eşlerinin, ço- cuklarının gözleri önünde katlolunu. yordu. Neferlerden sokaklarda tesadüf et- tikleri zabitleri tokatlıyarak ellerin- den rovelverlerini alanlar görülüyor- du. Kaldırım .kabadayılıklarının en- val yapılıyordu. İsmail Kemal bey bugün Ahdülha- midin huzuruna kabul olunmuş ve İkdamın yazdığına göre (1) Padişah kendisine (vatan hakkında en iyi ni- yetlerini isbat etmiş, memleketin müş- | takbel saadetinin meşrutiyet esasının meşru bir surette ihkâmını istilzam ettiğini ve gerek askerin, gerek ahali- nin hüsnü sülükünü kendi gözlerile gördüğünü) söylemişti. Merlânzade Rifat beyin (Hakkı va- tan) risalesinde yazdığına göre de Abdülhamid bu mülâkat esnasında İsmail Kemal beye: — Bütün millet istibdadı istese ben istemem! teminatını vermişti! Bay Mahir Said de (31 mart) ese- rinde İsmail Kemal beyin vaziyeti hakkında şu malümalı veriyor: Tevfik paşa mabeyinde kabine teş- kilile uğraşırken İsmail Kemal beyi de çağırmıştı. İsmail Kemal bey öğle- ye yakım mebusan meclisine avdet ederek içtima salonunda Yıldızs niçin çağrıldığını izah eylemişti: Tevfik paşa kendisine evvelâ adliye, sonra dahiliye nezaretlerini teklif et- miş, o da böyle bir zamanda hiç bir nezaret kabul edemiyeceğini, fakat elden gelen hizmetten de geri durmi- yacağını söylemiş. Sonra mabeyinci Emin bey delâletile hüuzüra çıkmış. Abdülhamid kendisine: — Siz iyi bir adammışsınız! Efal ve harekâtınız bunu gösteriyor. Fakat biz kadrinizi bilmemişiz, nasihatleri- nizi dinlememişiz. Ümid ederim ki bu kusurlara bakmaz, uhdenize te- rettüb eden vazifeyi tamamen ifa edersiniz. Devlet ve millet şu zaman- da herkesten hizmet bekliyor. Demiş ve sonra sözü meşrutiyete irca ile şunları söylemiş: — Ecdadımın ruhuna kasem ede rim ki meşrutiyete hiç bir husume- tim yoktur. Bilâkis bu son bir tecrü- be olduğundan devamına taraftarım, Her türlüsü yapıldı. Memleketin selâ- meti şimdi buna muallâk kaldı, Meş- rutiyete taraftarlığım o derecededir ki bütün millet ayaklarıma kapansa da lâğvını istese gene dokunmam! Abdülhamidin bu sözleri, hal ve tavrı İsmail Kemal beye tesir etmiş; bu anda şeyhislâm Ziyaeddin efendi- nin bir ricasını hatırlamış, bahsi der- hal dışarıdaki başı boş akerin inzibat altına alınmasına dökmüş, padişaha her şeyden evvel bunlara iyi bir ku- mandan bulunmasını tavsiye etmiş. Maksadı Nâzım paşayı hassa kuman- danlığına tayin ettirmekmiş. Tevfik paşa ile harbiye nazırı ve şeyhislâm bunu daha evvel teklif etmişler ama Abdülhamid kabul etmemiş. Ziyaed- din efendi bir kere de tarafından pa- dişaha iltimas edilmesini İsmail Ke mal beye rica etmiş. Abdülhamid hassa kumandanlığı- na kimi getirmeli? diye sorunca o da: — Nâzım paşa kulunuzu! İkinel or- dudaki hizmeti malüm ve her cihetçe itlmada şayandır. Demş. Bunun üzerine Nâzım paşa hassa kumandanlığına nasbolunmuş. İsmaili Kemal bey bunları anlattık- tan sonra Arnavud mebuslara hita- ben arnavudca bir şeyler söyledi. Bu mebuslar sevinerek el çırptılar. Sebebi sorulunca İsmail Kemal şöş- le izah etti; — Abdülhamid demin Arnavud kar- mi için sitayiş ve duada bulundu idi. Kendilerine bunu anlattım!) Tevfik paşa kabineyi teşkil edince sadır olan hattı hümayunda şöyle de- niliyordu: (Sadaret mesnedi derkât olan ehli- yet ve sadakatinize binaen uhdenize tevelh ve Ziyaeddin efendi meşihatte ipka edilmiştir. Diğer vükelâyı inti- hab ve memuriyetleri icra olunmak 128. re arzediniz. Şeriatin ahkâmı celilesi- ne bir kat daha dikkat olunması ve kanunu esasinin muhafazasile (2) asayişin idamesi, bütün tebeanın re- fah ve saadeti nezdimizde gayetle mültezem ve buna göre gayret sarfe- dilmesi katiyen omatlubumuzdur.) 23 rebiülevvel 1327 Abdülhamid. Tevfik paşa kabinesini şu zatlardan teşkil eylemişti: 5 (Arkası var) (1) İkdamın 2 Nisan 1325 nüshasi, (2) Abdülhamid kanunu esasinin yal- muhafazasından MELO Yer Vo) 30 Iariran 938 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi 12,50: Havadis, 13,05: Plâk- Is Türk musikisi, 13350: Muhtelif plâk neriyatı, 14: BON, Akşam heşriyatı: 180: Plâkla dans musikisi, 1915: Spor müsahaböleri: Eşref Şefik tarafından, 1946: Borss haberleri, 20: Saat ayarı: Grinviç yasathanesinden naklen, 20,02; Sadi Hoşses ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkı- ları, 2045: Hava raporu, 20,48: Ömer Ri- za Doğrul tarafından araben söylev, 21: Saab ayarı; Sömahab Özdenser ve arka daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2145: ORKESTRA: 1 - Sen - Saens: Samson E Dalia, ? - Borodin: Dan Le Step dö Lasi Santral, 3 - Lopes: Gallito, 22.10: Noyotniden naklen konser: M. Kemal iduresinde orkostra: 1 - Şarkı: Tenor Bakasas, 2 - Orkestra: La vöv juvayyöz. Vals Lehar, 3 - Şarkı: Düo: Tenor Bukes ile Bariton, Yunka, 4 - O- kestra: Serenat dö Bixio, 5-Şarkı: Bari- ton Yunka, 6 - Orkestra: Dans Hongruvaz, Brahms, 7 - Şarkı: Beyan Kato Leszay, 8 - Orkestra" Fledermavz, Potpürri, 2250: Son haberler ve ertesi günün programı, 28: Baal uyarı, SON. Ankara — Öğle neşriyatı: 1230: Karı- yatı, 1250: Plâk: Türk mu- tarkıları, 13,15: Dahili ve hartet haberler, Akşam neşriyalı: 1820: Plâkin dans musikisi, 19,15: Türk musikisi ve alk şarkıları (Hikmet Rıza ve arkadaşları), 20: Snat ayarı ve arapça neşriyat, 20,15: Radyofonik temsli. (Gençler grupu) 3: Havacılık hakkında konuşma: iğakir Ha- #m Ergökmeni, 21,15: Stüdyo salon or- kesiram: İ - Slede; Ewiger Pruhling, 2 - Haydn; Menuett aus der Sinfonle No. 11 (Milltar), 5 — Trhalkowsky: Der Musk- nacker, 22: Ajans haberleri, 2215: Ya- rnki program ve istiklâl marşı Avrupa istasyonları Saat 20 de Berlin 20,10 plâk neşriyatı — Deutsehl8, 20,10 kanser — Kolonya te Hambi, 20,10 eğlenceli konser — Leipzi£ 20,10 konser — Münih 2010 eViyana havas. o muzikalı : 20415 opera bayaları — Budap. II 2035 konser — Bükreş 2035 mandolin — Droltriç 20 askeri muzika — Helsingfors 20 piyano — Hilvers. II 2055 orkestra — Londra 2030 orkestra — North İreland 2030 senfon. konser — Prag II 2030 piyano — Riga 20,05 - 22 orkestra — Sofya 18,30 danberi orkestra — Sokol 200 keman — Sirasbg. 2030 — Varşova 2030 konser. Saat 21 de miri 31 «Flute enehantec» — Danziş 31 büyük konser — Denisehi 8. 2110 «Şen Dul sLehar 0pe- reli — Frakaft. ve Stutig. 21 konser — Ham. 2110 «Ulysssse opera komik Kolonya 2130 salon muzikası — Münih 31 musikalı piyese devam — Saarbr. ve Berlin 31 cihanı fetheden melodiler Athlone 21 İtajyan muzikası — Bari 3118 Yunanca neşriyat — Belgrad 21 öper parçaları — Bordo 21,30 - 2330 konser — Brüksel 21, - 23 «Vals Rüyasta O, Siran öpereti — Bükreş 21,45 orkestra — Hel- singfors 21 konser — Kopenbag 21 filim havaları — Koyno 21,30 könter — Timoges 2130 - 2830 konser — Lüksembe, 2115 konser. — Lyon 2130 - 23,30 orkestra — Midland 21 konser — Montpellier 2145 - 2330 orkestra — Rad. Paris 2113 - 2435 «blanon» Massenet Operası Prag IE 21,30 senfon konser — Sofya 21,15 kon- ser — Sottens 21 örkesir. — Stresi. 2130 konser. Saat 22 de Berlin 22 orkestra — Breslav 22 opera- ya devam — Danrig 22 könsere devam — Deutsehl, 8. 22 operete devam — Frankft. ve Stutte. 22 konsere devam — Hambg. 42 opem komiğe devam — Kolonya 32 #alon mümikasına devam — Königsbg. 22,15 Kolonyadan nakil — Münih 22 piya» no — Saarbr. 22 güzel melodilere de- 22 «Altın Horose operası — Oslo 22 s0- listler — Rad. Paris 22 operaya devam — Reval 22.15 konser — Sofya 22 muzika. man istasyonları Stuttg. tan naklen 2330 eğlenceli muzika— Droltviç 2340 salon musikası — Florans 2330 dans — Hü- vers, TE 2850 salon muzikası — Kopen- hag 2340 orkestra Kowno 23 hafıf muzika Londra 23,25 dans — Milâno 23 öperaya devam —- Rad. Paris 23 operaya devam — Roma 25,15 solistler — Stok- holm 285 muzika — Varşova 23 salon muzikası, Sant 24 den itibaren Alman İstasyonları sani 1 e kadar ey- velki programlarına devam — Budap. 34,10 cazband — Droitriç 24.0 dans — Kopenhag 24 - 130 dans — Lüksembg. 4 dans — Milâno 24 operaya devam — Rad. Toulouse 24 dans ve eğlence — Stutig., Prankft, 1 - 4 gece muzlkası — Berlin 1 - 4 gece muzikası — Viyana 1-4 gece muzikasi — Diğer Alman istasyonarı Danzigden naklen 1 - 4 orkestra, mana ammına ranta Askerlik Kadıköy şubesinden: 1 — Kadıköy yerli askerlik şubesinde erattan şimdiye kadar Yazan: İskender F. Sertel DİŞİ KORSAN Tariht Deniz Romanı Tefrika No, 41 Gabes kalesinde hapsedilen Saidin babası doksanlık bir ihtiyardı. Tevarikler gece yarısı kaleyi sardılar. Graçyo gözlerini açarak bağırdı: — Ne dedin?... Saidi kurlarmak mı? — Evet. Yolculardan birinin de- diğine inanmak lâzımgelirse, Saidin ceddi de Tuvareklerdenmiş . Graçyo bu habere inanmadı: — Sald, Suriye sahillerine hâkim olan Hamdanilerin tanınmış kah. ramanlarından biridir, Cezairdeki Tuvareklerle hiç bir alâka ve müne- sebeti olamaz, Manol Bu habere inanmak için, deli olmalı... — Siz inanmamakla, ben de inan- makla, bir şey kaybetmiş veya ka- zanmış olmayız. Fakat, ben bu söze inanıyorum, sinyor! Çünkü, Saidin sol kolundaki dövme hançer işaretini göçebe Tuvareklerin hemen bepsin- de görmek * mümkündür. Bu işaret onlara nesilden nesile intikal et- miştir, — Ayni işareti Suriyedeki kabile- ler de kullanmazlar mı? — Hayır. Onlar daha ziyade kol- larına ok, ve göğüslerine - ölüm alâ- meti olarak - Kuru kafa resimlerini yapıyorlar, — Pekâlâ. Böyle olduğunu kabul etsek bile, bundan ne çıkar? Tuva- reklerin, Saldi buradan kaçırabile- ceklerini mi sanıyorsun? - Hayır. Kale, bizim elimizdedir. Şehre, limana ve bütün kalenin burç- larına hâkim bulunuyoruz. Askeri- miz var, silâhlarımız var. Tuvarekle- ri bir hamlede yere serebiliriz, — O halde neden korkuyorsun, Mano? — Ben mi? Neden korkuyorum, biliyor musun sinyo? Ben, arkadan vurulmaktan, gafil (avlanmaktan korkuyorum. Çünkü, Tuvarekler, in- sanı arkadan vurmayı ve gafli avla- mayı çok iyi bilirler. Ben onların hücumundan korkarım. — Peki. Buna karşı ne yapmamızı düşünüyorsun? Genç zabit bir müddet sustu. Belindeki kılıcını çıkardı. Ve kınından sıyırarak: — Bak, sinyor! dedi, Melrir ha- valisinde, bir kum tepesinin üstünde konaklamıştım. Bir gece Tuvarekler- den biri çadırıma kadar girmiş ve kı- cımın sapına şunları yazıp gitmiş. Graçyo, muavininin kılıcını eline aldı: — Sen Arabca iyi bilirsin, Manol Ne yaziyor burada? Mano mırıldandı; — Sadece üç kelime... «Sizden in- tikam alacağız!» — Tuhaf şey! Bizden intikam al- mak istiyenler, senin çadırına kadar giriyor da, intikam almak fırsatını ele geçirmişken, neden buişi yap- madan dönüyor? Mano, kılıcini tekrar kınına sok- tu: — Bundan anlaşılıyor kİ, sinyor, bu çeteler şundan veya bundan de- gil, hepimizden; bütün Venedikliler- den intikam almak, bizi buradan ü- Tüp çıkarmak istiyorlar, Graçyo: — Ne kadar derin uykuya dalmış- sın o gece? dedi, çadırına giren Tuvareki nasıl sezemedin? — İnsan, gece, kumların içinden çıkıp karşısında şahlanan yılanı na- sıl göremezse, onları da kolayca gör- mek kabil olmaz, sinyor! Tuvarekler yılana benzerler. (o Meirirde, her in- san ayağının baslığı kum yığını için- de bir yılan yaşar! — Tuvarekler gözümde büyümeğe başladı, Manol Şu halde büyük bir tehlike karşısında bulunuyoruz de- mektir. Her şeyden önce yapacağı: muz bir iş var: Kale kapılarını daima kapalı tutmak. .— Yapılacak bir tedbir daha var... — Nedir o? — Şehrin dışına gözcüler koymak. — Askerlerimizi boş yere öldürt- mek demektir bu. — Hayır, Askerlerimizi koymuya- ni Yerlilerden beş on kişi seçece- — Onlara itimad edilir mi? — Tuvareklere düşman olan kim- selerden intihab edeceğimiz gözcü- ler, bize askerlerimizden fazla yardım ve yararlık gösterirler, sinyor| — Gerçek, yerlilerden bir çoğu, Tuvareklerden hoşmud değiller, de öl mi? Mamonun tavsiyesi üzerine, © gün, derhal yerlilerden - Tuvarek düşmanı - on kişi seçildi. Ve şehir dı- şındaki nöbet kulelerine gözcü ola rak bırakıldı. Kale muhafızı Graçyo bu gözcüles Te para ve hediyeler vadetmişti. Göz- cüler, ufukta beliren karaltıların ns olduğunu keşfederlerdi. Kervanlar- la çetelerin gelişini onlardan başka kimse ayırd edemezdi. O gün, Tuvareklerin hücum ihti- maline karşı şiddetli ve esaslı ted- birler aldılar, Kale kapıları da dai- mi surette kapalı bulundurulacaktı. Melrir havalisinden yeni dönen Mano, üç yüz kişilik Tuvarek çetesi- nin Gabes kalesine baskın yapacağı- nı yolda duymuştu. Mano; — Tuvâreklerin maksadı Saidi kaçırmaktır, diyordu , artık onun 'Tuvareklere mensub olduğu tahak- kuk etmiştir. Tuvarekler, kendileri- ne mensup olmıyan bir kimseyi bu kadar himaye etmezler. * “ Tavareklerin kaleye hücumu Geceyi sabırsızlıkla beklediler. O gece Tuvareklerin şehre baskın yapacaklarını ve Saldi kaçırmağa te- şebbüs edeceklerini yerliler de ha- ber almıştı. Kale muhafızı her şey- den önce şöyle bir tedbir aldı... Yer lilere: «Bu gtce şehre inmesi muh- temel olan hâydudlara yatak- lık veya her hangi bir suretle yardım edecek olanları derhal idam edeceğim.» Kale muhafızının bu emri şehrin her köşesinde ilân edilmşiti, Yerlilerden Tuvareklerin şehre gel mesini bekliyenler ve bu suretle Ve- hediklilerden öç almak istiyenler de yok değildi. Fakat Graçyodan her- kes o kadar çekinyiordu ki... Hiç kimse bu arzusunu en yakın dostuna bile cesaretle açamıyordu. Nihayet gece olmuştu. Kslenin bütün kapıları kapalıydı. Graçyo, şehre baskın yapacak haydudların Saidi nasıl kaçırabileceğini düşünü- yor ve: — Bu adamlar çıldırmış olmalı, Saidi dünyanın bütün şeytanları bir araya toplansalar, gene kaçıramaz- lar! Diyordu. Gece yarısına yarım sâat kalmıştı, Kale muhafızının muavini telâşla kumandanın yanına girdi: — Görünmüşler.. geliyorlarmış... Dedi. Graçyo bu habere âdetş memnun olmuştu. — Ben, geleceklerini dum, dedi, çok âlâ... Herkes iş başın- da, değil mi? Mano: — Merak etmeyin, sinyor! Diye cevab verdi. Graçyonun odası, vahanın cenubu garbisinden görünen haydudların geldiği istikameti çok iyi görüyordu. — Karanlıklar arasında yürüyen bir bulut var. Bu, besbelli onlar ola» cak... Diye mırıldandı. Mano: — Geliyorlar, dedi, gözcülerimiz Onları bizden önce görmüşlerdi. Graçyo pencereden bakıyordu? — İşte onlar, yaklaşıyorlar, Manol Şehirde bir kımıldanış var mı aci ba? — Zannetmem... Yerliler Tuva- rekleri bir yudum suda boğmak is terler, — Onlara yerlilerden yardım ede- cek kimse yok mu dersin? . (Arkası var)