ki n ö Sahife 10 AKŞAM 30 Haziran 1938, 1938 > Af kanunu lâyihası Mecliste ittifakla kabul edildi (Baş tarafı sekizinci sahifede) duğu çibi, Samsun kıyısında da böyle oldu. Sivasta ta böyle oldu. O bir avuç insan, bir belde, bir vatan insan halin- de bu büyük milli kahramanın etrafın- da bir vücud olarak toplandı. Sebep ne idi? O kahramannın tuttuğu işin ve her verdiği kararın doğruluğuna inan- maktı. Hükümet bize böyle bir kanun tiriyor. Acaba hükümet bu kanunu getirmek çin bu milletin hâlâ ve mü- $bboden bağlılığını muhafaza eden ve çö-:ek olan Büyük Şefin reyi alınma- m; mıdır? Muhakkak alınmişlır. Bi- nenaleyh bu ne şefkat meselesi, ne hamiyet meselesi, ne de ceza meselesi- dir. Bunların hiç biri esbabı müucibe teş- kii etmez. Sizden birşey soruyorum ar- kadarlar. Atatürk Şef olduğu gün- denberi ne düşünmüş ise İyi düşün- müş müdür?.. (Tabii sesleri) ne yaptı ise neye söz verdi ise İyi yapmış mıdır, Ayi söylemiş midir? (Hay hay sesleri) bütün esbabı mucibe budür arkadaş lar... (Bravo sesleri alkışlaf) B. Cevdet Kerimin nutku Sinop mebusu B. Cevdet Kerim İn- cedayı — Arkadaşlar biran için gön- Tümüzü, hatıramızı 20 sene evveline çevirelim, Mondros mütarekesine dö- nelim. Bu mütarekenin tatbikat safa- hatını hatırlıyalım. Memleketin yer yer 7 ve nihayet bu milletin kurtulu- için kalkınışlarım... Bunları zah et- miyeceğim. Çünkü bütün bu safahatı o gün yaşıyan, yapan, o gün çocuk olan ve bugün bu mtlletin iş başında bulu- nan bütün bu nesi! Atatürkün büyük nutkunda en veciz ifadesile duymuş ve bilmiş bulunuyor. İşte böyle bir za- manda hiyanet erbabından olan bu adamların affı konuşulurken bu dos- ya kapanıyor demektir. Türk kadıni B. Cevdet Kerim İncedayı, bu söz- lerinden sonra, bu adamların bir mu- hesebesini yapmış ve inkılâbın muh- telif safahata hakkında izahat verdik- ten sonra sözüne devamla demiştir ki: — Bu memleketin kurtuluşunun nındaki âbide. Atatürkü etrafında gözliyen neferi, varlığını yoketmek istiyen düşmanı karşılamak için atlı- yan milletin sembolü ve bütün kadın, | çoluk çocukla manalı höreketi. Ada-| nadaki âbideyi bilirsiniz. Kocası ölü- yor. Kadın yerdeki tüfeği alıyor ve ölmüş kocasını bırakıp düşmana kur- | Şun atıyor. İkinci İnönünden sonra İ ârduyu teşkil ederken bu milletin ve- Süiti yoktu. Hareket günü her fırka civar köylerden kağnı toplayıp hare- ketini yapacaktı. O zaman ben Ala- yunt'ta idim. Bir tecrübe yapmak is- tedik, Bize mürettep köyler bütün kağnılarını ovaya toplamışlardı. Alâ- kalı arkadaşlar da bunları asker gibi dizmişlerdi. Teftiş için gittiğim 2a- man mübarek öküzlerin başında 12 yaşından 60 yaşıma kadar Türk ka- dini... Antalya mebusu B. Rasih Kaplan; — Allah... Diye bağırarak B. Cevdet Kerim İncedayının sözünü kesti. B. Cevdet Kerim devamla: — Övendirelerini tüfek gibi koy- muş, saffı harbe girmeğe made bir halde bulunuyorlardı. Sorduk: — Erkekleriniz yok mu? Size ağır ve zahmetli işler vereceğiz. Dedik. Onlar askerliği, cepheyi kas- dederek: m ge e çok mu «Sevinçten.» dedi. Halbuki bu yaşlar sevinç yaşı değil, ıztırap yaşı idi. Amma o günün kudreti, şshameti ile karışık bir de sevinç vardı, Üç kısım Arkadaşlar; bu kanunun hükmüne üç kısım giriyor. Biri İstiklâl mahke- melerinin, bu milletin istiklâl ve in» Jalâbının kuruluşunda birer inkılâb | rer halâskâr gibi bağrına bastı ve mahkümları, diğeri heyeli mahsusa- ların verdiği kararların hakları alın- mış kimseler. Wakat biri de sanki bir familyadan imiş gibi Yüzellilik soy adını taşıyan bu bahsettiğim aileler- dir. Bunlardan ilk iki kısım, evet, kö- #ülük yapmışlardır. Fakat sonunda kend kabahatini, hatasını, sevabını Cümhuriyet kanunlarına ve Türk milletinin irade ve emrine teslim et- miştir. Ya bunlar? Bütün bu hiyanet- lerini yaplıktan sonra düşman sün- gülerinin arasına karışarak düşman ordularile baraber harice firar elti” ler. Öbürkile Cilmhuriyetin adliyesi: ne, kanununa teslim olarak cozasmı çekmektedir. Onlar bizi Lozanda bin bir müşkilâta maruz bırakan düşman kuvvetlerinin ülüvvü cenabma sığr- narak karşımıza çıkmışlardır. Bugün afları konuşulan adamlar her türlü i hinati yapmış muannid, mütemer- rid vatan hainleridir. Bir ai kadaşın | dediği gibi, bir af kanunu Mei İ Bu kanunu yaparken sadece af ve fa- ziletin icapları onda bulunur. Ben bu fikirde değilim. Biz inkılâp yapmış bir nesliz, İnkılâp ve istiklâl aşkı ile bütün tarih boyunca gelecek Türk neslini tağdiye etmek vazife ve mec- buriyetinde olan bir nesiliz. Onlara biz daima kitapla, sözde, eserde, tâze ta- rih boyunca taze ve canlı duracak eser bırakacağız. Hangi gün hatırımıza gelirdi ki Yüzellilik soy adını taşıyacak bu in- sanlar vatanın bu kadar fena bir za- manmda bu kadar umumi düşmanlık arasında bu kadar mütemetrid ve ile- Tİ bir düşmanlık yapacaklar?.. Hayatta her şeyi vaki olur gibi ka- lar için milli bir farize ve vicdani bir vecibedir. Türkiyeye bunlarda dönerse iki türlü sürgün dönmüş ola- cak: Biri bu milletin hürriyet, istik- Jâl ve saadeti için zalim ve kahir kuy- vetler karşısında ferden ve gizli t€- şekküllerle mücadele ederek kaçmış ve o hain kuvvetler tarafından sürül- müş insanlar idi İstibdad sürgünleri insanlar meşrutiyet inkılâbı olduğu zaman bu inkılâp günündenberi istih- lâs ordusunun birer neferi, birer kah- rTamanı, birer kumandanı gibi mem- lekete coşkun tezahürler arasında gtldiler. Millet onları istasyonlarda, vapur iskelelerinde birer mücahid, bi- bunlar Türk inkilâbı tarihinde kâh isimli, kâh isimsiz birer kahraman olarak yer aldı. l bu Af kanunu yüksek tasvi- binize iktiran ederse, gelecek adamla- rı düşünelim. Aymi şekilde istihlâs, is- tiklâl için mücadele eden bir millet | bu temiz elini kırmak, yoketmek için düşman saflarında çalışmış hain sür- | günleri affediyor. Bunları çıkacakları iskelelerde karşılıyacak vatandaşlar belki görülecektir. Fakat zannetme- &inler ki ve zannedenler olmasın ki millet onları istikbal ediyor. ü mebusu B. Al Şev | ket — Yüzlerine tükürecekler. 'B. Cevdet Kerim İncedayı: — Bu m işittikleri ve ki- tapaardan okudukları hainlikleri ya- pan adamlar bunlar mıdır? diye gör- mek için toplanacaklardır, Sonra gene bu kanunun çıkacağı konuşulduğu şu sıralarda bazı şeyler de kulağımıza geliyor: «Efendim falan edebiyat kudreti fazla olan bir kâtipmiş, falan felsefe olan teknisiyenini de, edebiyatçısını tedir. Böyle kimselere bizim hiçbir ih- tiyacımiz yoktur. Erbabı gaflet bunu da iyi bilsin... (Bravo sesleri) Bunlar gelecek, burada roman yâ zacak, ötekinin felsefesi var, içtimai- yat için yazı yazacak.. hayır, ben bu- nu aslâ kabul etmiyorum. Bunları zapta geçmesi için arzediyorum. Dep ehil Beliğ a Kalacaktır. B, Cevdet Kerim deyâmla — Bunları ancak bir şey yıkar. Bu memleketin topraklarına yüzlerini sürsünler; bu memleketin vücude ge- tirdiği muhteşem eserler önünde utâ- narak gözlerini kapasınlar... 'B. Cevdet Kerim sözlerine şu cüm- ielerle nihayet vermiştir: — İşte arkadaşlar. ben bu insanla- rın on beşinci yılını bulan istiklâl ve inkılâp tarihimizin bu safhasında dosyaları kapanırken, gerek bugünkü nesillere, gerekse bu milleti daima ta- Zeleyici kudret verecek olan Öz Oürk çocuklarına bu muhasebeyi yapmak için bu kürsüye çıktım. Bundan son- ra bu hainleri, bu bedbahtları, bu za- vallıları artık attedelim. nn yüzü iptidadan karadır ve kar& | Adliye Vekilinin beyanatı İleri sürülen mütalânlara karşilık olarak Adliye Vekili B, Şükrü Sara coğlu şu beyanatta bulunmuştur: arkadaşlarım, Teğkik ve tasvibinize arzolunan ka- nun lâyihası münhasıran üç hedefi istihdaf ediyor. Bunlardan birincisi 150 likler, ikin- cisi heyeti mahsusa kararları, üçün- cü hedef te İstiklâl mahkemesi mah- kümları, Bunlardan birinci kısmı sıkı kayıd- lar ve şartlar altında aftediliyor. İkinci kısım ufak tefek kayıtlardan Sonra normal vatandaşların haiz ol duğu hakları iktisab ediyorlar. Üçüncü kısım da yıllardanberi ha- pishanelerde yatan ve adedi 25 olan mahkümlardır ki bunların cezası kâ- fi görülerek kayidsiz ve şartsız aftedi- Tiyorlar. Kanundaki bu üç hedeften başka dikkatle takib ettiğimiz bir de pren- sip meselesi oldu, Bu prensip mesele- si, bu kanunun şümulünün e normal ceza mahkemelerimizin nor- çu kp ve işl ir fg Birinci hedef Getirmiş olduğumuz affın bu üç hedefi üzerinde birer lâhza durmama müsaadenizi rlea edeceğim. Benden evvel söz alan arkadaşlar rum yüzelliliklerin fenalıklarmı birer birer izah ettiler. Hakikaten arkadaşlar, memleket umumi harp sonunda ka- ranlık, muzlim bir fırtına içinde yu- varlanır, ve mevcudiyeti (tehlike uçurumları içinde sallanırken bun- lardan bir kısmı düşman safları arâ- sında yer aldı, Diğer bir kısmı daha İ ileri giderek memleket çocukları düş- manla harp ederken: onları arkadan vurmak için cephe alacak kadar al- çaklıkta ileri gitliler. Bunları göz önüne getirecek olursak hakikaten niçin bunları affediyoruz suali çok yerinde olur, Onlar ve bütün dünya biliyor ki, yeni Türk Cümhuriyeti, yeni Türk devleti, Şefile, Meclisile, hükümetle, dinamik bir devlet yürüyen ve hare- ket eden, zamanın icablarına göre dalma müteyakkız ve uyanık bulu- nan, yerinde ve zamanında tedbirle. rini alan bir devlettir. Eğer biz bun dan yirmi sene evvel millet, kanun, vie- dan ve muahedelerle haklı olarak hü- küm yemiş olan bu yüzelliliklerin talih- lerini tanzim ederken bunları münha- sıran yirmi sene evvelki haklı kin ve gayz zâviyesinden mutalea etmiş olsaydık dinamik devlet vasfile kabili telif olmıyan bir hareket yapmış olur ve elbet bu hareketimizi tasvib etmiş olmazdınız, Biz aradan yirmi sene geçtikten sonra, meseleyi tedkik ederken gör- dük ki, o günlerde o zaman doğma" mış çocuklar bu suçla hiç bir alâka ları olmadığı halde bugün memle- kette hayata atılalacak çağa var. mış bulunuyorlar. Benim duydukla- rına göre bunlar arasında babalarının. fenalıklarını yüzüne vuranlar bile var, çocuklar istiyorlar ki, artık kendileri de babaların hatasını tamir edebil mek ve memlkete botçlarıiı ödeye bil mek ve memlekete olan borçlarını rilsin, esasen bir cürmün mücrimden J başkasına sirayet etmesi hiç bir hu- kuk presipine uygun Olmadığı gibi sirayet eder gibi görünmesi de ayni de- recede muzırdır. Hükümetiniz düşündü, bu yapı- lan fenalıkların tamamile, olduğu gibi artık hatıralara ve tetihe mal edinmesini ve kanun damgasının kal- dirim. münasib buldu. Sanı- rım ki bu hareket yürüyen devletin, hareket halinde bulunan devletin ya- pabileceği en şuurlu bir harekettir. Böylediğim gibi zaten bu hareketi hesaplı ölçülü olarak yaptık. Mem- lekette rahat otururlarsa oturmala- rına müsaade etmek, ve çocuklarının da bu kanun damgasından kurtulma» larını isledik. Babalarının ailelerinin üstünden bu damganın kalkmış oldu- ğunu kendilerine tebşir etmek iste- dik. İkinci hedef Kanunda ikinci hedef, haklarında heyeti mahsusa kararı verilmeş olan- lardır. Büyük harbin sonundaki çö- küntü, zulmet, Karşılıklı fikir ihti- Jâlleri arasında büyük bir kısım teş- Kil eden o zavallılar, o kimselerdir ki, memleketin selâmetini dalâlet yolun- da aramışlardır. Bu adamlar yıllardanberi bu yanlış hareketlerinin cezasını görmüşlerdir. İstedik ki, bu yüzelliklerden sonra bunlara nazaran daha çok hafif vazi- yette bulunan bir kısmı vatandaşları- miz tedricen normal vatandaşlık hak- kını iktisab edebilsin, Üçüncü hdef Nihayet üçüncü hedef olan İstiklâl mahkemeleri mahkümları. Bu zaval- klar da büyük Türk zaferinden son- ra sık, keskin, sert ve şedid ve geniş inkılâp hamlelerile karşı karşıya gel- diler, Bu kadar kesif, keskin ve kuv- vetli inkılâp hamlelerini tamamen hazmedemiyenler bulundu. Bu haz- hanları hiç şüphesiz ki, geçirdikleri müddet zarfında memleketin, inkılâ- bın icaplarını hazmetmiş ve artık bu memleketin affına lâyık bir seviyeye çıkmışlardır. Onların da bu Af kanunu- nu içinde kayıtsız ve şartsız affolunan kimse olarak dahil olsun. Arkadaşlar; arkadaşlarım söz söy- lerken, şimdi biraz evvel bendeniz de maruzalta bulunurken ve hattâ ara- mızda hasbihaller ederken dalma hu adamların şahısları gözümüz önünde bulunarak mütalâa yürütüyoruz. Yü- rüteceğiz ve yürütmekte devam ede- ceğiz. Yalnız reylerinizi verirken bu adamların ailelerini ve çocuklarım düşünerek müsamahakâr olmanızı rica ederim. Bu bedbaht adamların çocuklarını düşünerek reylerinizi is- söylenen sözler kadar yerinde olacak- tır. Bundan başka gene göstermiş ola- cağız ki, büyük milletler ve büyük şefler cezalarında ve alflarında dalma büyük hamleler yaparlar. Türk mil- leti, onun Şefi çok büyüktür, affı da eserleri gibi büyük olacaktır, (Şiddetli alkışlar, bravo sesleri) Adliye Vekilinin nutkundan sonra kanunun müstacelen müzakere edil- mesi teklif edildi ve bu teklif heyeti umumiyece ittifakla kabul olundu. Maddelerin müzakeresi sırasında söz alan Konya mebusu B. Şevki Ulu- dağ dedi ki: — Bir şey öğrenmek İstiyorum. Bunlar muallim olabilecek mi? Kendi imzaları veya müstear imzalarile ya- zı yazabilirler mi? Mecmua ve gazete çıkarabilirler mi? Bunların tasrih edilmesi lâzım gelir, B. Salâh Yargı'nın cevabi Adliye encümeni mazbâta muhâr- riri B, Salâh Yargı cevap vererek de- di ki: — Arkadaşımızın söylediği hocalı ğı yapamazlar. Fakaç yazı yazmak meselesi hakkında bu memnuiyetin şümulü yoktur. Şunu da ilâve edeyim: Yazı yazmak ve güzele çıkarmak, neş- riyat müdürü olmak gibi işleri yapa- mıyacaklardır. Bu, dün yeniden tadil edilen Matbuat kanununun hüküm- leri iktizasındandır. B. Mehmed Somerin bir takriri B, Mehmed Somer (Kütahya) — Arkadaşlar 150 liklerden çok geniş bir surette bahsettiler. Amma şunu tekrar edeceğim ki af kanununda bu hükümler bulunmaz. Demin de izah ettiğim veçhile bu adamların bizden istedikleri yalnız âmme hizmetidir. Onun için kendilerini affederken bu hizmetlerden mahrum etmiyelim. Aksi takdirde kendilerine birşey yap- mış olmayız. Yani kanunu bu şekilde kabul edersek biraz evvel de söyledi- ğim gibi bu adamlar bütün vatan- daşlık hakkına omaliktirler. Sonra arkadaşlar nazarı dikkatinizi celbo- derim. Bir takım zabitan vardır, Uzun zaman mesleklerinden ayrıl dıklarından dolayı onları mesleki ns- lilerine iade edemeyiz. Onları sivile veriyoruz. Bırakalım mi bunları? Ah- lâklarma, on beş senedenberi geçir- dikleri hayata hükümet vakıftır, On- lardan münasib görüleceklerine bilâ kaydü şart hizmet verilsin... B. Mehmed Somer (Kütahya) söz- lerini bitirdikten sonra bir takrir ver- miştir. Takrir şudur: «Arz ettiğim esbaba göre yedinci maddenin son fıkrası olan ve (ancak) tan itibaren başlıyan fıkranın tama- men tayyini arzederim.» Takrir reddedildi 'Takrir reye konmazdan evvel, B. Salâh Yargı cevab vererek dedi ki: - Maddeye konulan kayıd yalnız iki sene müddetle maaşlı hizmette kullanılmamalarına dairdir. Bina- enaleyh bu gibiler ücretle kullanıla- bilineceklerdir. Sonra kendilerinin di- ğer hizmetleri de ifa etmelerine mani yoktur. Büsbütün Kaldırılması hak- kımdaki teklifi takdirinize bırakıyo- rum ben buna karışamam. Bundan sonra takrir reye konul- muş ve reddolunmuştur. Konuşmaların tab'ı istendi Bursa mebusu doktor: B, Sadi (Konuk) bu tarihi konuşmaların İ memleket gençliğine ebedi bir hatıra olmak üzere kalması için aynen ve yüz binlerce basılarak tevzi edilme- sini teklif etmiş ve bunun için bir de takrir vermiştir. Takrir şöyledir; «Af kanunu hakkında Mecliste konuşulanların kâmilen (tabedilip memleketin her tarafina dağıtılmar sını teklif ederim.» Meclis reisi, Millet Meclisi müza- keratının zabıt ceridesi vasıtasile neşrolunmasının Meclis dahili nizam- namesi icabından olduğunu söyliye- rek takriri reye koymamıştır. Bundan sonra lâyihanın heyeti umu- miyesi reye konmuş ve ittifakla aynen kabul edilmiştir. (edi Baş, diş, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün a İcabında günde 3 kaşe alınabilir. 8 SEBFRBEORE XEEFE zE GSESESEENSESEBLARL S8 GER BUZ ZBKE 3 gsBg GEEŞMER HEFSS 3 E8SS.EaB EN 34 gYear 8 ..