' Haziran 1938 AKŞAM Sahife 7 Eski ve yeni Istanbul Ermeniler Kınalıadaya niçin | fazla rağbet etmişlerdir? Leon, rahip kılığına girmiş suikasdçılar tarafından müthiş bir Beskına uğramıştı birdenbire Eskiden diğer Adalardan daha fag- la Rum olmasına rağmen, Ermenile- rin rağbet ettiği bilhassa Kınalıydı. Bunun sebebi, acaba Bizanstan kal ma bir dini anane midir? Bundan evvelki yazılarımdan bis rinde, Büyükadaya sürülen impâra» toriçe İren'den bahsetmiştim. Dokur zuncu asrın başında Nisefor ismin- deki nazırı onu ansızın hal'edivermiş ye evlâdının gözlerini kör etmekle meşhur bu günahkâr kadının yerine nen hemen bütün memlekej yeni imparatora boyun eğdi. Yalnış Anadolunun ortalarındaki askerler, büyük birsefalet içinde bulunduk- larından, okumandanları Ermeni Vartan'ı isyana kışkırttılar. Bizanslıların - bir harfini tah rifle - Vardan dedikleri bu kudreti asker, yanlış haberler almıştı, K disine; — Hele sen İstanbul sularına var; halk, türedi imparatorun zulmün- den öyle bizar ki, kapılar sana der hal açılıverecek! - denmişti. O da buna inanıp ordusile dere te- pe düz gitti; bugünkü Üsküdarın se- lefi olan Hrisopolis'e kadar dayandı. Dayandı amma, vaziyet umduğu gi- bi çıkmadı. Kapılar duvar! Asker- ler, Nisefor'a sadık! Ermeni kumandan, rakibinin sağ- dan soldan sevkiyata başladığını öğ- renince süklüm püöklüm geri çekildi; bugünkü Uludağın eteklerini boy- ladı. ille her yeri yağma etmek isti. yen askerlerine de söz geçiremediği için, gizlice Nisefor'dan aman diledi; Affa nail olduğu takdirde her şeye ran! Silâhlarını verecek... Sözünü tutmamakla meşhur olan yeni imparator, Varlan'a bol keseden vaadlerde bulundu: Malının, canı- nn ve sevdiklerinin emniyette olar caklarına dair en büyük yeminleri etti. Hattâ bu manevi vaadin maddi bir işareti olmak üzere, boynundaki asitin haçı da Vartan'n gönderdi O da askerlerini bir gece habersizos başsız bırakıp, ata bindi; yanma em- niyetli bir adamını alarak, doğru Sius şehrine! (Yani bugünkü Gem- Mğe) Oradaki manastırda - papasin m8 rasim yapmamasına rağmen - kendi kendinin saçlarını kesip papas elbi- sesi giydi. Bir kayığa binerek kapa- ğı Kınalıadaya attı. Burada, ismini de Savas'a tebdil ederek samimiyetle kendini din ve toprak işlerine hasretti amma, çok kuşkulu olan imparator, bu hüviyet değişmesine bir türlü inanmamıştı. Devrin en azılı cellâdları, Likaon- yalı, yani Konyalı piyade neferleri hazırlatlığı hücreyi bastırttı. Adam- cağızın elini kolunu bağladılar. Göz- lerine mili soktular... Vartan, müthiş yaraları iyi olduk- tan sonra tam mânasile bir aziz ha- Jin! ald. Hayvan postlarına sarıle- rak ve ancak kendi yaptığı ekmeği yiyerek, yalm ayak, başı kabak, çile doldurdu. Uzun bir ömür yaşadı. Her yerden sofular gelerek, meşhur bir papas diye onun duasını aldılar. İşte, Kınalı'ya Ermenilerin rağbe- tini çeken manevi hadiselerden biri bu olmuştur. . “ Kınalıya taallüku olan diğer bir meşhur Ermeninin hadisesi: Vartan'ı İstanbul üzerine yürüme ğe kışkırtanlar arasında, Leon is minde bir Ermeni ile Mişel adında bir kekeme vardı ki, bunların ikisi de mkuyı görünce, asi kumandana ihanet ederek Nisefor taraflısı olmuş” lardı Gel zaman git zaman, bir takom Maceralardan sonra ikisi de, birbiri. mammmkken di ke elli ii dee. ddilükszknknünetinss. iğ ni müteakib Bizans tahtına çıktılar. Ison hükümdarken, Keke Mişel'in kendi aleyhine bir tuzak hazırladı. ğını öğrenmiş, onu, sarayının Zin : götürülüyor- du. Fakst Beşinci Leon'un karısı ile Keke'nin arasında vaktilebir mü- nasebet olsa gerek ki, kadın kocası üzerinde tesirde bulunarak: — Şimdi yortu içindeyiz... Bu mu- kaddes günler geçsin, cezayı öyle tat bik edersin! - dedi, Çok sofu olan Leon da buna rıza gösterdi. Keke Mişel zindana iade edildi. Fakat imparator çok müle- vehhimdi. Bir gece uykusu kaçarak, acaba Keke ne yapıyor diye merak» Janıp usulla aşağı indi. Mahkümun bir gardiyanla ayni yatakta uyudu- ğunu gördü; ve çekildi gitti. İmparatorun bu ziyaretini fark edenlerden biri, ertesi sabah Kekeye Ermeninin gelerek kendisini gözetle- diğini söyledi. Mahküm,ilk vartayı — Ya beni kurtarınız, yahut ei de ele veririm! - diye tehdidde bu- kundu. Adamlar bunun Üzerine fevkalâde korktular ve gayet enteresan bir suikasd hazırladılar. Leon bütün imparatorların âdeti üzere her sabah kiliseye iner, dus sını paspaslar ve mugannilerie be- raber yapardı. Gür sesli olduğu için kendini de büyük bir hanende sö yıyordu. O sabah ta, yüzünü gözü- nü ihtimamla sardı. Zira İstanbulun en müthiş kışlarından biri olduğun- dan İyi ıtılmamış olan kilisede üşü- memek lâzımdı. Nitekim biraz sonra, Kilisenin içi, bir ana baba günü ha- Mini almıştı. Herkes çil yavrusu gibi dağıldı, fakat kimse dışarı çıkamadı. Çünkü suikasdcılar kapıları tutmuş- Mişel'in naşi, Kınalıya gömüldü. Karısı rahibe yapıldı. Oğulları da za manın deli Üzere hadim edilerek yine Kınalısda manastırına yollandı. Yürük Çelebi İzmir Tisarsi sesinde .— karar İzmir (Akşam) — İzmir Ticaret Usesinden bu yıl 31 geng mezun olasaktır, Ticaret Lisesindeki muhtelif kurslardan âöa © ikmal ettiklerine dair diplomalar verilecektir, m ga a omar ln asi akşam kurslarından 135 bayan mezun Yaran: Sermed Muhtar Ale "Tefrika No. 83 NANEMOLLA a Pembeten de oyuna kalktı Sürme tulumu, pudra kutusu, ci gara kâğıdı (1), bir şişe lâvanta... Yüz tuvaletini bir daha tamamla. dı; lâvantalara bulandı. — Acele ile kral suyunu getirmeğe kolonyayı avucuna döke döke göğ- sünü, koltuklarının altını sıvazladı. Kadife çiçekli atlas fistanı giydi. Açık mı açık, dar mı dar, kısa mi ki- 88... Göğsü, kolları çıplak, kumaş vücudüne yapışık olduğu için her bir Azası meydanda; eteğin fazla kısalı- Eından baldırlarının yarısından aşa- Eısı görünmede. Nihayet boncuk peçesini de örttü: — Haydi dedi. İçeriye müjde koşturmağa hacet yok, Asalıyı görünce, şişkonun yüreği rahat etmişti. Şu Peçeli odaya bir gir- se, Pembede hiç bilmediği, ummadığı yepyeni, köskörpe bıldırcını görünce şaşakalsa; kovsalar gitmiyecek hale ve Molla beyin Asalı ile telâşlı telâşlı odadan çıkışından, herifin or- tadan yok oluşundan, şimdi gelince soladaki hareketlerden anlamışlı ki bir hazırlık var. Peçeli, meclis odasının kapısına Girecek, bir türlü giremiyor. Arka- sından iten itene: — Dal içeri gözüm; bekliye bekliye — Bu elbise seni son derecede açi- yor; pek şeker oldun.. — Erkek değilken ben bile karşında yutgunmağa başladım... Çekemiyenler, gerilere çekilip yan yan bakanlar da var: — Bin tane gönlüm olsa birini bu- na vermem... Ağzını açıp ta bayağı bayağı konuşmağa başladı mı, iğren- meklikler geliyor. — Adı güzele çıkmış. Hepsi düzgün, > e Sabahleyin yalakta uyanınca Ve mi lmimz. Evlerden Irak, nefesi öyle ekşi ekşi çikiyor ki burun direklerini tıka!.. dirtti, artık gelse bu..) diye sabırsız ukta. Sakalı göğsündeki kılavuz da kiz- Nı ablam kemanla bir taksim geçsin, İnletsin ortalığı; öyle içeri gireyimi.. Tam o esnada, Büyük Ceylân, davu- 41 sesile (Memo) yu okuyor! Aman rıyorlar, pamuk bacımızın, kulaklarıa nızın memelerini çekin allaseniz, ara» da bir sarası tutar. Müsaade edin de bir bakayım!., Sofaya çıktı. Peçeli dayatmada: — Kabil değil, Memo okunurken odaya giremem abla. Sen şu arap Aşı“ ran, acem aşırandan bir taksim geç ta gideyim yanlarına... Aşağılığını söyledik. Göğsüne sok- tuğu mezad malı kâri kuruşluk yuvars Mak aynayı çıkardı: — Şu lâmbayı yaklaştır Ceylanci- ğım, kendime bir daba bakayım!.. Bir daha tutturmaz mı? — Yoksa Beyaz Papağan tirşe sü- ralarını mi giysem?.. Bu güvez elbise bu gece bana hiç yaraşmadı. Sara; yeminler: — Vallahi de, tallahi de pek yaraş- tı. Perşembe akşamları, kadir gecele- Ti padişahların koynuna konulan çit- lenbiklerden daha güzelsin... Sultan Mecid rahmetli mezarından çıksa, 80 ni görse, gençliğime doymıyayım ki seni yedinci kadın efendi ederdi, Peçeli de inad da inad. İllâki acem aşirandan taksim... “Tarandi!, çarnaçar boyun eğip oda- ya girmiş, Memoyu kestirmiş, kemanı alıp taksime girişmişti. Peçeli gene yok; Pamuk bacıyı ça- giriyor: — Bana bek dadıcığım; bir karan- fl bul bana, ağzıma sokayım. Sarmı- saklı cacık yemiştim... Yosmalara soruyor: — Kardeşler, sizler de sensen var mı? Uşak Garbise de seslenmede: — Garbis ağacığım, mutfağınızda nane var dır; iki yaprakçık ölsün gö tri... * Odaya girdi. Girmesile beraber Pem- belenin çileden çıkması bir oldu. Yepyenilerin müştakı, delisi... O gü- ne kadar hiç görmediği bir vücud. Eşref, bu yeni malın yüzündeki pos çeyi görünce söylendi: — Dieşhrel enam Peçeliyi buraya kadar getirttim. Beraber sabahlıya- caksınız. Peçesini meçesini de çıkar- tıversin vechinden.. Molla bey şimdi son derecede keyif- 1. Pek aşikâreye vurmuyorsa da Asalı- nın işi kıvamına getirdiğinden dolayı şadan... Arkalardan, elini kaldırıp sa- kallı kılavuza parmak oynatıyor, aşle kâreye de vuruyordu: — Şeyhim, hocacığım, senin gibi kâr âşina ve umur ve hususu sehi- len icra eden kişilere karşı eşkâli te- şekkürden biaczim.. Bu gecemizi şâd ve handan eyledin.. Peçeli, yüzünde peçesi: (Arkası var) (0) O vakliki cigara kâğıdlarının baz- (2) O, ve daha sonraki devirlerde Maş- kelilere (maskara) derlerdi.