Varşovadan bildirildiğine göre 28 martta Vistül nehrinden bir kadın cesedi çıkarılır. Yapılan tedkikat neticesinde bu kadının O tarihten altı ay evvel bir çocuk doğurmuş ok duğu anlaşılır. Katledildiğine şüphe olmıyan bu kadının hüviyetini tes- bit etmek için Varşovada ve cirarın- da bulunan bütün ebe kadınlarla o tarihten altı ay evvel çocuk doğur- muş kadınlar zabıta tarafından Sor- guya çekilir. Onun için 7,000 kadar kadının şa- 7000 ş ahit hid olarak dinlenmesi icab eder, Ni- hayet bu kadınlardan biri ölüyü be- line takılı olan kemer sayesinde ta- nır, Hizmetçisi olduğunu söyler. Tah- kikata devam edilir. Nihayet hiz- metçi kızın sabıkalı bir hursız tara- fından metrük bir kayığa bindiril. diği, orada boğularak öldürüldüğü ve cesedinin nehre atıldığı meydana çıkarılır. Cesedin midesinde bulu- nan konserve vişnelerle katilin evin- de elde edilen bir vişne konservesi de katile cürmünü itiraf ettirmeğe sebeb olur. Üç milyon Amerikalı.. 1930 senesinde Amerikada nüfus sayımı yapıldı. Bunun neticesi Amerikanın nüfu- su ne kadardır anlaşıldı amma, 4,250,000 kişinin de okuması yazma- 8ı olmadığı meydana çıktı, Bay Ruzvelt beş senedenberi bu işle meşgul oluyor. Amerikanın dört bucağına 500 öğretmen gönderdi. Bu sene bir milyon kişi okuma yaz- ma imtihanı verdi. Bugün Amerikada okuması yaz- ması olmiyanların sayısı üç milyon kişiden biraz fazladır. Milyoner heykeltraş Milyoner heykeltraş Vanvik güzel bir kızla evlendi. Bir ay sonra kız ay- rılık davası açtı. Kocası sabahları karısını bir duvarın dibinde durdu- ruyor, başına elma koyup okla nişan alıyor ve günde üç dört kere karısına söğüp sayıyormuş l Kan verenler kongresi Cenubi Afrikada «Kan verenler mili kurumuş vardır. Yohanesburgda beş yüz kan verici bir kongre topladılar. Bügün tib harikalar yaratmakta. dır. Cenubi Afrika insanlarından kan alıyorlar, bir profesörün buldu- ğu metod dairesinde bu kanı muha- faza ediyorlar ve lüzüm gördükleri zaman, kansız veya kan kaybetmiş olan hastalara aşılıyorlar. Cenubi Afrikalılar yeryüzündeki hastalara en çok kan veren insan- lardır. Avusturya sözü yasak Almanya, Avusturya sözünü yar ask etti. Haritalardan ve cografya kitablarından dü bu söz siliniyor. Aşağı ve yukarı Avusturya «aşağı ve yukarı Tunas oldu. Hitler yukarı Avusturyada doğ- muştur. Nezle tutmıyan çamaşırlar Londrada bir fabrika, yeni bir ilâç keşfetti. Bu ilâç, gömlöklere sürülüyor ve bu suretle bu gömleği giyenler ka- tiyen gripe yakalanmiıyorlar. İlâcin lâvanta kadar güzel kokusu vardır. Gömleğin kumaşını hiç bos miyor. Bu ilâçı kumaşlara «Viğiens maştır. Dük ve düşes dö Vindsor Dük ve Düşes Windsor Iki hafta evvel Paristen geçerken 3 Hazira', Dük dö Windsorun bayan Sİ uperi . evlendiğinin yıldönümü idi, İki s-tadanberi Fransanın cenu- bunda Kan şehri civarında Antibe nakletmiş olan Windsor dükü, zevce- sine bu yıldönümü münasebetile Gar- denias İle Orşilde çiçeklerinden bir buket vermek istemiştir. Yolcu taşıyan bir yük motörü yakalandı Kabotaj şartlarına muhalif olarak bazı yük dotörlerinin aynı zamanda yolcu taşıdıkları haber alınmıştır. Bunun üzerine liman memurları ve deniz polisleri müştereken sıkı kon- trollere başlamışlardır, İlk motör dün yakalanmıştır, Haydarpaşadan yolcu aldığı polis- çe tesbit edilen bu motör hareket et- tikten sonra keyfiyet derhal ilmana bildirilmiş ve motör köprüye gelir gelmez yakalanmıştır. Motör sahibi ve kaptanı hakkında takibala baş- lanmıştır. Dükün bu arzusundan haberdar olan bir otelci, Kotdazürü allak bullak etmiş ve uzun araştırmalardan sonra üç Gardenlas çiçeği bulmuştur. Bir kaç nefis Orşide arasına katılan bu üç Gardenias İle bir buket yapılarak Windsor düşesine takdim edilmiştir. Bir çocuk bir su birikintisine düştü, boğuldu Zincirlikuyu civarında Ahmed adın- da altı yaşlarında bir çocuk dün kır- da oynarken göl haline gelmiş derin bir su birikintisinin içine düşmüştür, Küçük Ahmed buradan kendisini kurtaramıyarak boğulup ölmüştür. Vaka müddelumumiliğe bildirilmiş, müddelumumi muâvinlerinden B. Necati tahkikata girişmiştir. Adliye doktoru B, Salih Hâşim tarafından yapılan muayene neticesinde çocu- ğun suda boğularak öldüğü tesbit edildiğinden gömülmesine ruhsat ve rilmiştir ,? Öldü sanılan bir tayyareci on bir senedenberi vahşi Hindliler arasında yaşıyor 1927 senesinde Amerika tayyare- cilerinden Redferm tek satıhlı bir tayyare ile Cenu- bi Amerikada bir seyahate çıkmış ve son defa olarak Ve- nezueliâ üzerinde Amerikalı tayyareci Redfern 927 senesinde Cenubi Amerikada kazaya uğramış, o zamandanberi ken- disinden haber alınamamıştı. Mahkeme tayyareci- nin ölümüne hükmetmişti. Halbuki Brezilya içeri- lerinden gelen bir heyet tayyareciyi yarı vahşi gördüğüm ve tanı- dığım beyazların en uslusudur. Hindili reisin bu sözleri, merakımı- zı kamçıladı, beyaz insanla gö- rüşmeğe karar verdik ve Hindli- görünmüştü. Hindliler arasında görmüş, fakat kendisini alıp | nin gösterdiği is O tarihten iti- 4 tikamette (o biras tail getirmeğe muvaffak olamamıştır. yen bir daha görmek ye geldik. nasib olmamıştır. On bir seneden- dır. Hattâ, yanında dört gün misa- Beyaz insanı görmek için uzun beri bu tayyarecinin ne olduğunu an- lamak. ve tayyaresinin enkazını bul- maâk için her sene Güyan ve Brezil- ya ormanlarında araştırmalar yapı- lıyor, fakat hiç bir netice alınamı- yordu. Geçen sene Amerikalılar, tayyare- cinin düşmesi ve yahut inmesi muh- temel ölan yerlerde yeniden araş- tırmalar yapmışlar ve İngiliz Gü- yan'ının cenubunda Redfemin bin- miş olduğu tayyarenin enkazısı bul. muşlardır, Tayyârenin enkazını bul- duktan sonra Redfemin âkibeti hak- kında tereddüd ve şüpheye mahal kalmamıştı. Şimdiye kadar İnsan ayağı bas- mamış olan ormanlarda tek başına kalmış olan tayyarecinin bir tarafta can verdiği ve yahut vahşi hayvan- lar tarafından parçalandığı muhak- kaktı. İşte bu kanaate binaendir ki bir ay evvel Nevyork asliye mahke- mesi, Redfernin öldüğüne karar ver- miş, zevcesinin de tayyarecinin si- gorta bedelini almasına müsaade et- mişti, Hukuki vaziyet bu merkezde iken 8on günlerde beklenmedik bir hadi- se çıkmıştır. Brezilyadan Fransaya dönen bir Fransız, gazetecilere de- miştir ki: — Avrupalı ve Amerikalıların öl- müş zannettikleri Redfemi bir kaç ay evvel gördüm. Kendisi hayatta- fir kaldım. Kendisini İngiliz Gü- yanının cenubunda Brezilya orman» larında gördüm, Hattâ fotografisini de çektim. Bu adam, bunu söylemekle bera- ber, Redfernin yerli vahşiler ara- sında çekmiş olduğu fotogrefisini gösterdi. Sonra izahatına devamla: — Adım Alessy'dir, uzun zaman- danberi Cenubi Amerikada yaşıyor ve şimendifercilikle meşgul oluyor- dum. İki arkadaşım da vardır. Biri Amerikalı kimyagerdir. Öteki Fran- sız mühendisidir. Bir gün arkadaşlarla beraber, Amazon nehrini takib ederek mem- baına doğru çıkıyorduk, yerli Hindii- lerin oturdukları yerlere vardıktan sonra şarka saplık ve tam Hatbüs- tüva üzerine geldik. Orada maden araştırmaları yaptıktan sonra tek- rar Amazona dönmeğe karar verdik ve Brezilya topruklarına girdik, Yol da, pek iptidat bir hayat yaşıyan Hindiilere rasladık. Ben Hindiilerin konuştukları dili bildiğim cihetle, Hindili kabile şefile görüştüm. Söz arasında bana dedi ki: — Biraz ötede bir beyaz insan ya- gıyor, o bizden daha vahşidir. Ara- mızda yaşıyor, fakat danslarımızda ve eğlencelerimizde bulunmak iste. miyor, Şunu da ilâve edeyim ki, çok akıllı bir adamdır. Hattâ şimdiye kadar uzadıya sormağa ve aramağa lüzum yoktu. Bronz renkli Hindiiler Aâra- sında uzun boylu bir beyaz gördük. Bu, hakiki bir iskelete benziyordu. Sıska bir vücud, kemiklere yapışmış bir deri, Bu adam âdeta çırılçıplak bir vâ- ziyette id. Üzerinde nebatlardan örülmüş bir şey vardı. Zavallının fiziyolojik sefaleti çok büyüktü. Etrafını sardık kendisile konuşma» ğa ve maneviyatını kuvvetlendirme- ğe teşebbüs ettik. Bize Hindçe kesik bir kaç kelime ile mukabele etdi ve elini göğsüne vurarak: — Adım Redferndir, Redferm diye bağırdı. Redferne baktık,kendisini tedavi ettik. Giyecek elbise ve kun- dura verdik ve yanında dört gün kal dık. Kendisini bizimle beraber ha- reket etmek için kandırmağa uğraş- tık. Fakat bu teşebbüslerimiz boşa gitti. Çünkü artık medeniyete dön- mek istemiyor ve kendisini bu iptidai hayat ve yerli Hindiller arasında ra- hat buluyor. Biz o kanaateyiz ki, Redfern tayyaresi ile yere düşerken, dimağı sarsılmış ve müvazenesi Za yıflamış Kendisini -zorla alıp götürmeğe te- şebbüs ettik. Fakat şiddetle muha- Jefet etti ve çırpınıp durdu. Bizde tekrar kayığımıza binerek Amazon yolile döndük. İşte Redferm hakkında size anla. tacağım bunlardır. Atina posta ve telgraf konferansı Birçok meseleler görüşüldü, teklifler hazırlandı Atinada toplanan Balkan antanlı ve küçük itilâf devletleri posta - telgraf konferansı dağılmıştır. Türk murah- has heyeti şehrimize dönmüştür. Atina konferansında posta - telgraf işleri hakkında faydalı kararlar veril- miştir. Kongrede görüşülen meselele- rin başlıcalarından biri de 1939 senesi ilk aylarında Buenos Aires'de toplana- cak olan beynelmilel posta - telgraf kongresi hazırlıklarının ikmalidir, Beş senede bir toplanan bu kongre- ye Balkan antantı ve küçük itilâf dev- Ietleri posta işleri üzerinde müştere- ken teklifler yapacaktır. Atina konfe- ransında 150 kadar teklif hazırlarmış- tir, Kongreye iştirak edecek devletle- rin tekliflerini Berlin posta ittihadı toplamaktadır. Balkan antanti ve Kü- çük itilâf devletlerinin posta - telgraf işleri üzerindeki diğer tekliflerini ha- zırlamak üzere Üç ay sonra bir kon- ferans daha toplanacaktır. Konferan- sın toplanacağı yer henüz tayin edil. Mmemiştir. Konservatuar projesinde ya- pılacak tadilât kararlaştı Şehzadebaşında yapılacak olan kon- servatuar binasının müteveffa Alman mimarı B. Plölzik tarafından yapı lan projesi son zamanlarda tadil edil- mişti, Yapılan tadilât binanın cep- hesine ve derinliğine taalluk ediyor- du. Bu tadilâta ald proje tasdik edil- mek üzere Nafla Vekâletine gönde- rilmiştir, Vekâlet yeni projeyi tasdik ettikten sonra binanın inşasına baş- Janacaklır, Bu husustaki tahsisat bütçede mevcuddur , | İKTİSADİ MESELELER Muamele vergisinde yapılacak tadilât Muamele vergisi ve istihlâk resmi beş beygirden aşağı muharrik kuvvet kullanan fabrikalarda tatbik edilmi. yor. Bu yüzden bazı fabrikaların, bu gibi resimlerden kurtulmak için fabrikalarını küçülttüklerinden bah- setmiştik. Bu küçülme hâdise- si, en ziyade Yedikulederi fabri- kaları arasında görülmüştür, Bu hi- diselerden devlet hazinesi de zarar gör- düğü gibi, endüstri de küçülmek sur retile birçok inkişaflardan mahrum kalmıştır. İktisad vekâleti, Maliye ve- kâleti muamele vergisi ile istihlik ros minin, sanayi üzerinde oynadığı menfi tesirleri tedkik etmişlerdir. Neticede, bu verginin değiştirilmesi bir zaruref halinde kabul edilmiştir, Şimdiye kadar baxı fabrikalar, ver- gilerin tatbiki yüzünden şeklen küçül- müşlerdi. Bundan sonra tekrar büyü- yeceklerdir, Alâkadarlar bunda büyük faide görüyorlar. Vergiden kaçınmak Için küçülen fabrikaların kalite itiba» rile fena mal çıkardığı iddia ediliyor- du. Şimdi bu iddia varid değildir. Hasılı muamele vergisi ile istihlâk resminin beş beygirden aşağı muhar- rik kuvvet kullanan küçük müessese- lere de teşmil edilmesinden büyük faideler hesap edilmektedir, İkinci #- kir de, beş beygirden aşağı muharrik kuvvet kullanan müesseselerden ver- gi almamak.. Adı küçük sanayi olan ve beş beygirden aşağı motör kullanan müesseseler arasında, mahiyet Itiba- rile büyük sermayeliler çoktur. Muamele vergisinde yapılacak olan tadilât şeklen küçük gibi görünen, hakikat halde büyük sanayi zümresi- ne dahil fabrikaları d& hududları içi- ne alacaktır, — H. 4, Mütekaid bir Yunan generali geldi «Atatürk dünyanın en büyük kumandanlarındandır» diyor Yanyanın $a- bık merkez ku- mandanı müle- kald Yunan ge nerali Panayofâ- kos (o şehrimize gelmiştir. Kendisile gö- rüşen bir mu- harririmize gö neral Panayota kos demiştir kir Memleketi- nizi ötedenberi görmeyi, Türk- lerle tanışmayı arzu ediyordum. Bu defa elime büyük bir fırsat geçti ve bu çok büyük emelime kavuştum, Memleketimde Türk muhipliğimle şöhret bulmuşumdur. Türkler çok mert ve asil insanlardır. Ordunuza karşı büyük bir itimadım vardır. Asker bir adamda aranacak büyük meziyet, ahlâktır. İyi disiplin gör müş bir ordu dalma ve her zaman için kuvvetlidir. Alelâde bir Yunan vatandaşı olarak söylemiyorum, bir Yunan generali olmak sıfatile diyo- rum ki: Atatürk dünyanın en büyük kumandanlarındandır. General Panayotakos Edirne Nafıa müdürü terfi ettirildi Ankara 6 (Akşam) — Edirne yilâ” yeti Nafıa müdürü B. Kemal Ölçer bir derece terfi ettirilmiş ve maaşı seksen Mraya çıkarılmıştır,