Sahife 10 ği AKŞAM “Haziran 1938 Galatasaray Yugoslavya- da bir turneye çıkıyor Sarı kırmızı takım İlk olarak Yugoslavyanın tertip En Mil küme maçlarını üçüncülükle bitiren ve memleketimizin en çok sevilen klüplerinden biri olan Gala- #asaraylılar Yugoslavyada bir turneye çıkmak üzeredirler. Galatasaraylılar İstanbuldan perşembe günü sasi 2030 da konvansiyonel ile Belgrada hareket edeceklerdir. Galatasaraylı- lar ilk olarak bundan bir kaç ay ev- vel İstanbula gelen , Yugoslavya takımının yıldönümünü kutlamak üzere tertib ettiği beynelmilel tur- nuaya iştirak edeceklerdir. Bu'tur- nuaya Galatasaray ve Yugoslavya dan maada Yugoslavların en kuv- vetli klüplerinden biri olan Beogradki « İle Macaristan şampiyonu Ferenzva- Toş iştirak etmektedir, Galatasaraylılar 12, 13, 16 haziran- da yapılacak olar bu turnuadan son- ra Barovaya giderek Bata takımile karşılaşacaklardır. Diğer tarafdan tiği beynelmilel turnuaya iştirâk edecektir BE MEET ağ kafile aşağıdaki 14 futbolcüden mü- rekkeptir: Kaleciler: Sacid ve Necmi. Müdafller: Salim, Adnan ve Turan. Haflar: Nubar, Halli, Mustafa ve 'Eşfak, Forverdler: Necdet, Süleyman, Gün- düz, Hâşim ve Bülend. Galatasaray- Milara dost Yugoslavyadan güzel ne- Hcelerle dönmelerini teamenn! ve Türk sporu hakkında iyi bir intiba bıraka- caklarını ümid ederiz Amerikada atletizm Malot 440 yardayı 46 s 9/10 da koştu Kaliforniyada yapılan atletizm mü- sabakalarında Amerikalı atlet Malot 440 yardayı (400 metreden biraz faz- la) 46 5. 9/10 da koşmağa muvaffak olmuştur. Bu suretle Malot 400 met- reyi 40 saniyeden evvel koşmağa mu- vaffak olmuş olan 11 atlet arasına girmektedir, Bu atletlerin dokuzu “Amerikalı: Vilyams 46 S. 1/10, Kar 46-8. 2/10, Tuval 46 8. 3/10, İstman 48-8, 4/10, Bmalvud 46 8. 7/10, Hardlin 46 8. 8/10, Vodruf 46 8. 8/10, Benke 46 8. 0/10. Diğerleri İngiliz; Brown 48 8. 7/10 ve Robests 46 8. 8/10 dur. Aynı gün yapılan müsaba- kalarda elde edilen muhtelif derece- ler: 100 yarda: Talley 98.7/10 220 yarda: Or (Kanada) 218. 2/10 Mi: Kuningam 4D,118.7/10 120 yarda: Ma, Hamfris 14 8. 6/10 Sırık: Dey, Dİl ve Varo?f 4M.27 Gülle: Rlan 15M.04 Strode 0 M,71 Disk: Zayler 41 M. 88 Cirit: Soher 66 M. 33 İnegölde bir kupa maçı İnegöl (Akşam) — Memleketimiz- de mevcud İki spor Ilübü kendi mu- hitleri çerçeveleri İçinde çalışırlarken bu memleketin öz evlâdları olan iki Klübün gençlerini samimi bir karşı- laşmaya davet eden Halkevimizin Spor komitesi ortaya büyük kübik bir duvar saati koyarak İdman yur- «du le yeni Doğanspor klübü futbol birinci takımları arasında bir kupa Hollivudda sinema kralları arasında Türkiyeli Museviler var Baş tarafı 9 uncu sahifede) “e Kadıköy nasıl? Haydarpaşa na- ? Bundan sonra Kadıköylü tanıdıklar rını sörüyor: — Doktor İhsan Şükrü meşhur ol- du mu? Süreyya paşa tiystro yaptır- mış... Bay Salâh Cimeozlar ne Alemde? Mahmud Ata gene Kadıköyünde mi? Sineme müdürü bir aralık: — Aman bay Hatem nerede? O sigi görmesin... Hemen elimizden alır... de- dı. Biraz sonra bay Hatem içeri girdi. Gayet şişman, neşeli bir zat... Fuzuli- den beyitler okuyor... Bu bay Hatem milyonermiş. Amerikada «Market» de- nilen büyük pazarları ilk defa o kur- muş. Sokakta domtaes satarak işe baş- ladığını söylüyor. Bugün milyonlar içinde... Halis muhlis Kuzguncuklu... Ut duvardan indiriliyor Meclis pek hararetlenmişti. Bir ara- lık sedef kakmalı nadide ut duvardan indirildi. Bay Levi udu eline aldı. Bay Hatem onun yanına olurdu. Şık sine- ma müdürü öyle bir ut çalıyor ki... Hem ne şarkılar, ne eski şarkılar... İçlerinde benim bile katiyen bilmediklerim, işit mediklerim var... Ne «A! yanakta çifte de çıfte benleri var..slar... Ne «Felek- de bana neler ettiler... Neler. yalnız şarkıların, gazellerin arasında bazı ko- Emeleri unutmuşlar, bunların yerine yeni şarkılar... Hepsi birden rica edi- yor: — Yeni hangi şarkılar çıktı. Ne olur bir tanesini söylesenize... Mümkün olsa ve bilsem bana saba- ha kadar şarkı söyletecekler... Ut faslı bittikten sonra bay Levi hizmetçisine: bir perde gerildi. Salan karardı. Bir de bakayım. Küçük beyaz perdenin Üze- rinde İstanbul... Türkiyeli sinema mü- dürü bundan dokuz sene evvel Türki- yeye gelen bir Amerikalı sinemacıya un ve İzmirin manzaralarını filme almasını telgrefle bildirmiş, Şim- di bu çekilen filimden biri kendi evin- de, biri de bay Hatemin evinde... Bay Hatem bu filmi sinema şirketinden 750 dolara satın almış... Bay Hatemle bay Levi: — Eğer bu filim de olmasa halimiz haraptır.. diyor. Her hafta filmi çıka- rır, seyreder, kurdlarımızı dökeriz. Filimde manzaralar değişdikçe biri- birlerini dürtüyorlar; — Kuzguncuk... Kuzguncuğa bak.. Köprü, köprü... Ah canım köprü... Ka- dıköy... Mühürdar, Filim bittikten sonra ben: — Bende yeni 'bir Türkiye atbtimü var... Apartımanımda... diyecek oldum. Hemen Hatem efendi otomobile atla- yınca apartımanıma koştu. Matbuat Umum müdürlüğünün bana gönder- diği resimli Türkiye albümünü getirdi. Albümdeki «Şehirler» kısmının her sa- hifesini çevirdikçe o şehrin şarkısını söylüyorlar.. Meselâ Adana gelince hep bir ağızdan: «Aman Adanalı... Yavrum Adanali şarkısı, Sivas çıkınca «Sivaslıyım» şar- kısı... Bilmedikleri eski şarkı da Ep lokanta ve bari mi Çanakkaleli bir Musevinin açtığı «Ça- nakkales lokanta ve barına gitmeğe ka- rar verildi. Üç otomobille yola çıktık. Ben bay Hatemin gayet lüks otomobili. ne düştüm. Yanında oturuyordum. Meşhur Hollivud bulyarından geçerken Hatem efendi o lüks otomobilinin di- reksiyonu başında bir gazel tutturdu. Aklıma herşey gelirdi. Fakat meşhur Hollivut bulvarında bir lüks otomobil içinde türkçe gazel işideceğiim gelmez- di. Hatem efendi! o kadar coşmuştu ki, gazeli söylerken bazen ellerile işaret- ler yapıyordu, Ben: — Aman Hatem efendi... Bu lüks oto- mobili bir yere çarptıracaksınız... de- Tefrika SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur No. 150 Perde arkasında oynanan roller - Abdül- hamid'in oğlu Abdürrahim'in bir sözü e Bir garb karikatürü: Abdülhamid, Perde arkasında başka roller de oy- | naniyordu. Selânikte ordu köşkü mu- hafızlarından süvari yüzbaşısı Süley- man Fehmi beyin - mütekald albay Tunçay - hususi not defterinde mü- talea eylediğime göre: (Abdülhamidin hal'inden sonra yar rında Selâniğe gitmiş olan şehzadesi Abdürrahim efendi bir gün Alatini köşkünde muhafız zabitlere: — Babamın 31 mart hüdisesinden €vvel bazı geceler kardeşim Bürha- meddin efendiyi bir kaç defa hususi dairesine celbeylediğini, orada ikisi gizli bir şeyler konuştuklarını işitmiş- tik. demişti.) Vakıi Osmanlı hanedanı âzasının biribiri aleyhinde söyledikleri sözlere tamamen itimad caiz değilse de Bür- haneddin efendi Abdülhamidin en mu- | temed oğlu olduğuna göre Abdürra- bim efendinin bu kardeşini 31 mart ile ilgili gösteren bu sözlerini yabana atmamak lâzım gelir, Çünkü Abdül- hamidin 31 mart hâdisesini hazırla” mak için yapılan gizli teşebbüslerden haberdar bulunduğunu gösteren de- Jiller az ve kuvvetsiz değildir. Onun bu teşebbüslerden haberi bulununca gerek kafadarı kardeşi Vahdeddin ile | görüşmüş olması, gerek en mutemed oğlu Bürhaneddine bir şeyler açması ihtimalden hiç te haric sayılamaz. Hareket ordusu İstanbulu ele geçir- Giklen sonra kurulan divanıharb ta- rafından isticvab altına alman üçün- cü musahib Nadir ağa Yıldız araştırı- bursa bulunacak jurnallar ile 31 mart vakasına kimlerin nasıl iştirak ettik- leri anlaşılabileceğini ifade etmişti. Nadir ağa saraya götürülmüş ve Üsküdar mutasarrıfı Cemal, jandar- ma kumandanı Gelib beyler nezare- tinde Abdülhamidin hususi dairesin- de gösterdiği yerlerde yapılan tahar- riyat ile Şürayi Devlet âzasından Tay- yar, maarif meclisi âzasından Nadir! Fevzi, rTüsumattan Tevfik beylerin, All Kemâl beyin, Abdülhamidin tütün kıyıcısı Mustafanın jurnalları elde edilmişti. Musahib Nadir ağanın ifadesine göre: (1) (Meşrutiyetten sonra da Abdülha- mide Jurnallar verilmekte devam edil- mekteydi. Fakat bu iş evvelce olduğu gibi aleni değil, gizli yapılıyordu. Kıyıcı Mustafa, Abdülhamidin içece- ği tütünleri kıyardı. O bu işi görürken musahiblerden birisi yanıbaşında bek- lerdi. Sonraları Mustafa gizli bir yere çekilip tütün kıymağa başlamıştı. Bu sırada jurnalları bir teneke tütün ku- tusuna kor, kutunun üstünü mühür- liyerek (efendimize mahsus tütün) diye Abdülhamide takdim ederdi. Hün- kir jurnalları alır, fakat Mustafanın yalnız başına kıydığı tütünleri içmeğe cesaret edemez, dışarıya gönderirdi. Bu tütünleri musahibler içerdi. Nadir ağa, Mustafanın jurnalcılığını mabe- yin başkâtibi Cevad beye haber ver- mişti, Al Kemal bey Jurnallarını şif- re kâtibi vasıtasile takdim ederdi. 10. fekçi Halil bey sık sık, Kâmil paşanın oğlu Sald paşa yaver olduğu için nö- İL oğlu Bürhaneğdine ders veriyor da ve Ali Kemal beyin maruzatı kü çük mabeyin dairesinde bulunmuştu Bu jurnallar okununca irtica hâdisesi hazırlanırken Abdülhamidin. bir za- man tereddüd geçirdiği anlaşılıyor. İrtica muharriklerinin, paraya ihti- yaçları vardı. Mürteci askerin hâdise emasında (yanlarında icab ederse bir ay dayanacak kadar) para bulundu. ğunu beyan ettikleri duyulmuştu. İrtica vakasından sonra yollarda çalıştırılmak üzere Rumeliye sevkedi- len mürteci bölüklere mensub bir on- başı - Manastır merkez kaymakamı iken - bana )kendilerine tevzi edilen para ile başları belâya sokulduğunu) söylemişti. Bu para saraydan, Abdül- di? Hal'den sonra Yıldızda bulunan na» kid ve tahvilât yekünu bir buçuk mil- yon lirayı geçtiğine nazaran bu riva- yetler ehemmiyetsiz ve hakikatten uzak sayılmak kabil olamaz. Bu malümat ve meydana çıkan jur- nallar ile netice gözönüne getirilirse Abdiilhamidin kendisinden para isti- yenlerin tazyiklerine nihayet muva- fakat ettiğine hükmedilmek zaruri olur. İstibdadı esnasında Abdülhamid pa- rasile bir hafiye ordusu idame eylemiş- ti. Demek ki şimdi de gene parasile - hakikatte milletin parasile « mürte- cileri besiiyordu. Abdülhamidin bugünlerde Avrupa bankalarındaki parasmdan yedi yüz bin,'bir milyon, iki milyon lira çektiği yolunda rivayetler deveran -eldyordu. Bu rivayeti iptida Mevlânzade Serbes- ti gazetesinde ortaya atmıştı, Vakıi Mevlânzade şahsen Abdül. hamide düşman, vellahd Reşad efen- diye dost idi. Ancak başmusahib Cev her ağa divanıharbde Volkan muhar- rirlerinden Lütfi beye mühürlü zarf içinde ihsanı şahane teslim ettiğini ve Lütfi beyden saldığı Abdülhamide takdim ettiğini söyle- miştir. Divanıharbce bu ihsan muamele- sinin tekerrür ettiği, Vahdetinin de Cevher ağanın odasına geldiği ve ağa- nın ona da para verdiği anlaşılmıştır. Maksada hizmet için ne yolda vasi- talarla adam kandırılmağa çalışıldı. ğını Avnullahülkâziminin divanıharb huzurundaki şu ifadesi bir misal teş- kil eder: (2) (Ramazan içinde bir gün bir hiris- tiyan ile tanımadığım birisi yarıma geldi. Bir taraftan biçarelere yardim diğer taraftan cemiyete - Fedakâran cemiyetine - hizmet etmek arzu etti. Fini, bunun için Divanyolunda (Hür- riyet) kıraathanesinea Fedakâran ce miyeti levhasınm asılmasına müsaa» de edilirse kraathanede bir saz heyo- ti çalıştırılarak günde üç, beş lira ka- dar menfaat temin edilebileceğini söy- ledi. Cemiyet namını çalgılı kahvelere talik emeği muvafık bulmadığım için reddettim. Buadam Şürayi Devlet Azasından Tayyar beydi. Arası bir müddet geçtikten sonra tekrar geldi. (Arkası var) (1) Tanin gazetesinde intişar eden be- yanatından. i 43) Seyid Arnüllahölküsimi: (Divani örfi ve Avnüllahülküzmi) risalesi