2 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

2 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şehir Tiyatrosunun Rk radıki temsilleri Bir diplomatın sözleri: “ Istanbul Şehir Tiyatrosunun bazı temsillerine gittim. Kanaatim şudur: Bir tiyatronuz var ,, İstanbul Şehir Tiyatrosu osu birkaç gündenberi Ankara Halkevinde tem- siller veriyor. Falih Rıfkı Ataybu münasebetle Ulusda yazdığı bir baş- makalede diyor ki: Ankara stadyumu, şimdi seyiretlere dar geliyor. Bina ve iyi şartlar, yalnız idman ve oyunlar için kolaylık olma- mıştır: Spor merakını da artırmıştır. Birkaç gündenberi İstanbul şehir ti- yatrosunun Ankara Halk'evindeki tem- sillerini görüyoruz. Halk, sanki bir aç- İığını gidermektedir. Fakat sanat, ya- pılırken tiyatro tekniği hesaba katıl- mıyan bu binanın fena şartları içinde, âdeta, işkenceye mahküm edilmiştir. Gene bu temiz bir konferans, yahud, sinema salonudur. İstanbul sahneleri ise henüz salaş devrinin bir eşik öte- sindedirler. Fikir terbiyesi için mektebler, ci- sim terbiyesi için stadyumlar ne ise, ruh terbiyesi için muhtelif sahne ve müzeler de öyledir: İleri bir sahne sa- matı, ancak iyi bir sahne üstünde, ve eri bir temaşa terbiyesi ancak bu «Danuncuyo: «Aşk bile dekorunu İs- ter!» diyordu.Yangın arsâlarındaki ma- halle oyunlarında ne kadar spor neti- cesi alınırsa, salaştan da nihayet Di- Teklerarası sanatı zuhur edebilir. Bir büyük şehrimiz, belediye bütçesinden asgari iyi imkânlar temin ettiği için- dir ki şehir tiyatrosunu bugünkü s€- viyesinde görüyoruz. Komşu memleketler diplomatların- dan biri: «—Fakat siz inkâr illetine müptelâsınız, diyordu. Yok.. yok.. yok... Yalnız bu kelimely işitiyoruz. Halbu- ki ben İstanbul şehir tiyatrosunun ba- si temillerine gittim, Kanaatim şudur: Bir tiyatronuz var! Yalnız devlet tak- viyesi ister!» Devlet takviyesi! Sade kendi halkı- nın değil, bütün ecnebi memleketler seyyahlarının 'dolup boşaldığı Fransa sahnesi, bugün dahi, yüksek sanatı devlet yardımı ile kuruyor ve işleti- yor. Güzel sanatlar, her türlü manevi faydalarını bırakınız; sadece say ve her türlü faaliyetlere hizmet bakımın- dan alınız. Gene bu yardımın azami” sine lâyıktırlar, Tarlalarını iyi sürdür- mek istiyenler musikiyi kullanırlar, Her şeyde olduğu gibi, say için de şevk Yâzım. Almanların meşhur organizas- yonlarının ismini hatırlayınız: «Neşe vasıtası İle kuvvet!» Sanata evini ve sanatkâra ekmeği- Dİ vereceğiz. Sahne hem milli Üyat- Yonun inkişaf âmili olacak, hemde kış mevsimleri birkaç yüksek ecnebi iruplar getiri getirtilerek, sanatkârlarımız ve seyircilerimiz için mektep vazifesi görecektir. Ailelerin bilhassa kız ço- cuklarını sahneden kaçırdıklarını söy- liyenler, bizim binalarımız: düşünerek buna hak vermelidirler: Sanata şeref çerçevesi olan mükemmel cihazlı bir bina ve insanca bir maişet garantisi, bilâkis, bizi müracaatların yüzlercesi- ni reddetmek mevkiinde bırakacaktır. Kültür Bakanlığı Ankara Musiki muallim mektebinde tiyatro mektebi- nin sınıflarını açtı, Bunun semeresi- ni, her tarafta, Cümhuriyet sahnesi üstünde toplayacağız. Doğrusunu is- terseniz, sporda olduğu gibi, sahne için de, Meşrutiyetin: plânsız fedakâr- hıkları hep boşa gitti. Alt tarafı gelmi- | yen yardımlar! Yetişemiyen müzehe- retler! İstikrarsızlık ve sebatsızlık! Bunlar Kemalist metodun tam rıddı- dırlar: esastan, ve bizi sevkedeceği | masraf ve emeğin hepsini hayalsiz he- sap ederek başlamak, zaman ve İm- kân ölçüsünü hakiki tutmak; İşte bi- | zim metodumuz! Üniversite gibi, spor gibi, sahnede de ancak böyle muvaffak olacağız. Ödemişte ilk kurşun töreni «Ödemiş 29 (Akşam) — İlk kurşun töreni, Ödemişin İlk kursun mevkiin- de civar kazalarla köylerden gelen fevkalâde kalabalık halk ve heyetle- rin önünde yapıldı. Müstevli düşman, İzmire çıktıktan sonra ilerlerken Ödemişin kahraman ve cesur gençleri, ilk kurşunu düş- mana buradan, İlk kurşun mevkiin- den atmışlardı. Törene vali B. Fazlı Güleç riyaset etmiş ve bir nutuk irad ederek Öde- mişlilerin tarihi hareketlerinin ehem- miyetini tebarüz ettirmiştir. Sonra Ödemişli hatibler de nutuklar söyle- mişler ve İlk kurşun âbidesine çe- lenkler konulmuştur. İlk kurşun mevkiinde çok güzel bir âbide vücu- de getirilmiştir. Manisa orta okul izcilerinin gezintileri Manisa (Akşam) Manisa orta okulunda derslere son verilmiştir. 8 haziranda oimtihanlara başlanacak, bu yıl okulu (90) kadar talebe biti- retcktir. Ders sonu münasebetile okul izcileri, civar köylere mütead- did gezintiler yapmışlar, dağlara çık- mışlardır. Bu gezintiler, derslerden yorulan talebe için çok istifadeli ol MAZİNİN YÜKÜ ALTINDA... Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ-Nü) — Yok, yavrucuğum! Ben şaka ediyordum... Senin her beğendiğin in- san benim için kiymetlidir!.. Görecek- sin, ben de onu ne kadar seveceğim! Delikanlı uzun uzadıya projelerin- den bahsetti. Sonra: — Düğünümüz köşkte yapılacak! Görsen anne... Atıf beyin evi ne gü- sel... Zaten babası merhum Refet bey de çok zenginmiş.. Evlerinde ne gü- zel, ne antika eşyalar var... Sen ki böy- Je şeylere meraklısın, görünce ne ka- dar zevk duyacaksın... Kadın, hiç cevab vermedi. Sonra, #trek bir sesle sordu: — Demek nişanlın Nazan hanım dediğin, Atıf beyin kızı öyle mi? — Ya... Anne öyle... Ben, affedersin, şaşkınlıkla sana söylemeği unuttum... Kayınpederim işte o meşhur adam... Herkesçe malüm olan Atıf bey... Kadın sendeliyerek, yerinden kalk- Va, Düşmemek için masaya dayandı. “Herhalde birdenbire kendisine fenalık gelmiş olacak ki, başı döndü, bacak- Jan titredi, Tetfrika No, 27 Annesinde bir fevkalâdelik sezen Celâl, endişeyle, onun yanına koştu. Kadını kolları arasında sararak, ba Jecanla sordu: — Ne var Nen var, anneciğim? Kadının rengi sapsarı kesilmişti. Gözleri âdeta çukura kaçmıştı, — Fenalık geçirdim, oğlum... Bir şey değil... Merak etme! Delikanlı, ısrar etti: — Sana sık sık mı oluyor böyle?.. Neye benden gizliyorsun? Demek bir rahatsızlığın var? Kadın, başile «hayır» işareti yaptı. Bonra kendini toplamağa çalışarak mırıldandı: — Bilmem neden böyle oldum?. Havanın sıcaklığı galiba... İstanbulâ gidişimiz, bu noktadan da iyi olacak, anneciğim... Seni hemen iyi bir dok- tora muayene ettiririm. Sen sıhhatini Ihmal ediyorsun. Sıhhatine biç bak- miyorsun. — Üzülme Celâl! Üzülme yavrum! Bir Şey'değil... Ne diyorduk?... Demek nişanlının babası Atıf bey... O meşhur tüccar, öyle mi?.. Türkiyenin inkişafı B. Primi'nin bir Fransız gazetesinde çıkan makalesi B. Primi, Pariste çıkan Aj Nüvo mecmuâsında: «Türkiyenin inkişafı serlevhasile güzel bir yazı yazmıştır. B. Primi yazısının başında eski Os- manlı nesli ile bugünkü cumhur!- yetçi 'Türk nesli arasında gerek dü- şünüş ve gerek bilgi bakımından mevcud olan farkları tebarüz ettire- rek diyor ki: «Türkiyede eski nesil, tamamile teokratik bir hükümetin ve şarklı bir sistemin muhitinde yetişmiştir. Yeni Türk nesli ise cumhuriyet idaresinin, son hadde kadar inkılâbcı bir reji- min ve garb usullerinin mahsulü- dür» Müteakiben m ie sahibi, harf ve dil inkılâbımızın çok büyük kıymet ve ehemmiyetinden bahsediyor ve meâkalesini şöyle bitiriyor: «Türkiyenin yeni dili, bugünkü Ih- İlyâçlarına ve zevklerine tamamile uygundur, Yeni nesilde garb gibi bil- mek ve düşünmek, hattâ garbi geç- mek için derin arzular uyanmıştır. Türk edebiyatı büyük adamlarını bekliyor.» İngilterede yeni bir tayyare fabrikası Londra l (A.A) — Lord Muffieldin Birmingamda münhasıran harp tay- yaveleri yapmak üzere büyük bir fab- Tika kuracağı resmen teeyyüt etmek- tedir. Birmingham şehri, fabrikanm ku- rulması için belediyeye ait topraklar- dan satış yapılmasını tasvip etmiştir. Fıstık enstitüsü Gaziantebde fistik enstitü- sünün Gaziantek (Akşam) — İhrac mal- larımızın başında gelen ve Gazianteb ile çevresine yılda vasati bir milyon İiralık döviz getiren fıstıklarımızın cinslerini ıslah etmek, yetiştirilmesini kolaylaştırmak, dünya piyasalarında- ki ehemmiyetli mevkiini korumak için Ziraat Vekâleti, şehrimizde bir fıstık ve meyvacılık enstitüsü açmağı ka- rarlaştırmıştı. Enstitü binalarının temeli vali B. Rıza Çevik tarafından bir çok davet- İilerin huzurunda törenle atılmıştır. Enstitü, husus! idarenin bakanlık emrine terkettiği vilâyet fidanlığında kurulmakta ve her türlü fenni tesisatı havi üç binadan ibaret bulunmakta” dir. Binalar kırk küsur bin liraya mal olacak ve önümüzdeki Cumhuriyet bayramına yetişecektir. Enstitü, fıs- tık kalitesini düzeltmeğe çalışmakla beraber, yetiştireceği fidanları da çifçiye parasız dağıtacaktır. temeli atıldı — Anneciğim, şimdi bu bahsi bıra- kalım da sen yat... Biraz dinlen... — Hayır, hayır!.. Bu işl hemen bi- tirelim... Mademki sen benim fikrimi soruyorsun, ben de hissiyatımı açıkça sana söyliyeyim... Bu adam çok zen- gin, öyle mi oğlum? — Müthbiş!.. Zaten o sebebdendir ki, ben Nazan'ı görür görmez sevdiğim halde bir türlü sokulmak cesaretini gösterememiştim. Kadın ağır ağır: — Sokulmasaydın daha iyi ederdin, Celâl! Delikanlı hayretle annesine baktı. Niçin şimdi byle dunmüştü? Halbuki demin ne büyük bir sevinç içinde oğ- Tunun izdivacını karşılamıştı!.. Hale- canlı bir sesle sordu: — Bu izdivacı muvafık görmüyor musun, ânne? — Hayır!.. — Niçin? Bir anın içinde ortada ne değişiklik oldu ki?.. — Ben kayınpederinin ismini bil- mediğimden tahmin edememiştim. Fakat Atıf beyin gerek mevkii, gerek büyük serveti karşısında aramızdaki farkın nasıl uçurum kadar derin ol- duğunu gördüm. — Ne olacak?.. Biz biribirimizi sev- dikten ve babasi razı olduktan sonra... — Aşk devam etmez, evlâdım. Ni- şanlın pek genç... Günün birinde his- dört aylık istatistiklerinden bahse- derken en kısır aylarda bile ihraca- tamızda bir fazlalık olduğunu yazmış- tık. Kısır aylar son haftalar içinde geçmiş sayılabilir, Artık ihracat mev- siminin başındayız. Yeni sene mah- sullerinden bazılarının ihracatı da başlamıştır. Rekolle vaziyetine ge- | lince, şimdiye kadar fazla yağmur- dan şikâyet ediyorduk, Bu devre geç- miştir. Şimdi Trakyada yağmur bek lenmektedir. Maamafih yağmur va- mesele değildir. yümüşlerdir. Pancar mahsulünün yağmuru pek az ihtiyacı vardır. Pan- carlarin içinde kâfi derecede yağmur yağ- muşta. Bir kaç hafta evvel Bandırma- ya Karacabey harasına yağın yağ- mürlar, mahsule zarar verecek ma- hiyette İdi. Bu, bol yağmurlardan sonra, bu mınftakalarda da tekrar yağmura ihtiyaç görülmüştür. Daha umumi bir ifade ile Türkiyenin ek- ser mıntakalarında yağmura ihtiyaç hissedilmektedir. İlk buğday mahsulü bir haftaya kadar Adanada idrak edilecektir. Vakıa bazı tarlalarda buğday mah- sulü biçilmiştir. Fakat piyasaya bol mikdarda buğday arzedilmemiştir. Arpa, cenub vilâyetlerinde biçilmek- tedir. Orta Anadolu arpaları henüz biçilmemiştir. Alınan haberlere göre, Kütahya, Eskişehirde arpa mahsulü pek boldur. Geçen ay içinde bu mm- takalara yağan yağmurların büyük faydaları görülmüştü. İhracat maddelerimizin vaziyeti Dokuma ham maddeleri — Pamuk- larımıza karşı istekler artmaktadır. Romanyada akula cinsi pamuklara çok ehemmiyet veriliyor. Son defa yapılan Türkiye - Romanya ticaret anlaşmasında, pamuk işine büyük ehemmiyet verilmişti. Anlaşma, esas- larında, pamuk satışları için göste- rilen kolaylıkların pamuk ticareti üzerine büyük tesiri olmuştur. İhra- cat tacirleri Romanyaya mühim mik- darda pamuk satacaklarını ümid et- mektedirler. Pamuk satışlarına kar- şılık petrol almacaktır. Tiftik satışları iyi bir devre takib etmektedir, Romanyadan yapağı ve tiftik üzerine siparişler devam et- mektedir, Romanyadaki endüstri bir- liği Türkiye tiftikleri üzerinde ted- kikler yapmaktadır . Sovyet ticaret mümessilliği, gene Trakya malları üzerine siparişlere girişmiştir, siyatı sakinleşince seni kendisinden aşağı görmeğe başlıyacaktır. Ve belki de onu para için aldığın aklına gele- cektir. Celâl isyan etti: Nazan o bildiğin kızlardan değil, anne... Ben onun ahlâkındaki metane- te katiyen eminim!.. Filhakika serve- tim yok ama, ona mukabil de tahsi- lim, azmim, çalışkanlığım var... Hem Atıf bey beni takdir etmiş olacak ki bu kadar mühim bir işi bana tevdi ediyor. — O bu İşi sırf seni takdir ettiği için vermiyor. Damadı olacaksın diye veri- yor. Bu son iddia, delikanlıyı âdeta sars- tı. Acı bir tebessümle: — Anne!... Fazla durendişsin!.. sana ızlırab verecek derecede!.. Oğlunun üzüntüsü karşısında kadı- nın kalbi parçalandı. Boğuk bir sesle ilâve etti: — Herhalde İstanbula gideriz! Ni- İn- bimle bunun öyle olmasını isterim... Fakat aldanmamışsam o zaman bu isdivacın olmamasını temenni ede- rim... Zaten konuştuktan sonra Atıf beyin de vazgeçeceğine eminimi Celâl, annesinin bu sözlerini pek anlamadı. Fakat kadının hasta hall Karşısında fazla ısrar etmek istemedi. ziyeti arpa mahsulü için o kadar bir | Çünkü arpalar bü- | beslenmesi için geçen ay | | tesirini anlamak Haftalık piyasa İhracat vaziyeti iyileşiyor - Adanada bir haftaya kadar ilk buğday mahsulü çıkacak Bir kaç gün evvel, 988 senesinin | Tütün — Samsun, Bafra mmnta- kasında tütün satışları çok iyidir. En büyük alıcılar arasında Amerika- lar bulunmaktadır. Marmara hav- zasındaki eski durgunluk ta kalma” mıştır. İnhisarlar idaresinin piyasa ile geniş bir surette alâka gösterme- si, tütün zürramın şikâyetlerine ma- hal bırakmamıştır. Afyon — Uyuşturucu maddeler in- | hisarı her tarafta zürraa avans veri- yor. Avans şartları geçen seneye nis- betle, daha ziyade zürraın lehindedir, Mahsul mikdarı henüz belli değil dir. Bir ay evvel yağan yağmurların bazı mıntakalarda afyon mahsulüne zarar verdiğinden bahsedilmişti. Bu zararın umumi rekolte üzerine olan şimdilik kabil ola- mamıştır. Av derileri — Piyasa çok durgun bir devreye girmiştir. Amerikadan yapılan siparişler piyasayı tatmin | edecek mahiyette değildir. Artık pi- yasada, her sene olduğu gibi ölü mev- sim girmektedir. Bu suretle, bu sene açılan av derileri piyasası boş geçmiş addolunabilir. Kuru meyvalar — Yındık talepleri devam etmektedir. Esasen piyasada geçen seneden kalma pek fazla stok yoktu. Elde mevcud mallar da İstan- bul piyasasına sevkedilmektedir. Gi- resundan bu hafiz içinde 12971 kilo fındık getmiştir. İhracat en ziyade Fransaya yapılmaktadır, Geçen haf- ta içinde ufak bir parti Yugoslavya- ya gönderilmişti. Belgrad ticaret oda sı, Türkiye fındık ihracat tacirlerinin bir listesini istemiştir. Yugoslavya- nın, başla fındık olmak üzere, kuru meyvalarımıza rağbet edec ümid edilmektedir. Ceviz için de Amerikadan tap vardır. Fakat geçen sene Amerikaya daha fazla ceviz gönderilmişti, Yumurta — Sıcaklara rağmen, yumurta ihracat mevsimi geçmemiş- tir. En ziyade ihracat İtalya ve Yu- nanistana yapılmaktadır. Peynir — Piyasaya bol mikdarda peynir gelmesine ramen fiatlerde bir değişiklik yoktur. Yapılan hesaplara göre, aşağı yukarı bir günde piyasa- ya 500 teneke peynir gelmektedir. Böyle olduğu halde, perakende pey- nir satışları 50 kuruştan aşağı değil dir. Meyvülar — Mevsim münasebetile meyvalarm ucuzluğu başlamıştır. Çi- lek 25 kuruşa kadar düşmüştür. Fa- kat kiraz azdır. Taneleri pek ufak olan kirazlardan başka piyasada, iyi kiraz yoktur. Kilosu 15 - 25 kuruş arasındadır . F.A Boğuk bir sesle: — Senin ârzun her şeyden akdem! Sen her şeyi daha iyi bilirsin, anne! - dedi, “is Nazan çeyizini hazırlamak için ev- de hiç oturmuyor, terzi terzi dolaşı- yordu. O gün de Atıf bey evinde yal- mz, yazı odasında bir kitab karıştırır. ken, hizmetçi: — Celâl beyin annesi geldi... görüşmek istiyor... - dedi. — Kendisini nereye aldınız? — Küçük salona, efendim. — Peki, şimdi geliyorum. Erkek hemen yerinden kalktı. Per- Sizinle müş, duvardaki resimlere bakıyordu. Lüle lüle beyaz saçları Atıf beyin gö- züne çarptı, Kadın içeri gireni yan gözle görün- ce, gayrlihtiyari, iki elile kalbini bas- tardı. Fakat Atıf bey, bunu farketme- den misafirini selâmlıyarak: — Safa geldiniz, hanımefendi! Ni- çin Celâl bey de beraber teşrif etme- diler?.. Lâkin buyursanıza... Oturun... Şöyle... Misafir, yerinden kımıldamaksızn, put gibi duruyordu: «— Yarabbi!.. O!.. İşte ot. Allahım!... Ne facii Aman (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: