RADIUM KU RBANLARI On beş senede yirmi yedi genç kadın öldü Geçen hafta Nevyorkta radiumla zehirlenen yirmi yedi genç kadının yirmi yedincisi de öldü, Bundan on beş sene evvel, çalar saat İmal eden bir fabrikaya yirmi ye- di genç kadın amele olarak kaydedildi. Bu fabrika, yelkovanile akrebi ka- ranlıkta ışıldıyan çalar saatler imal ediyordu, Bu yirmi yedi kadın, saat- lere karanlıkta ışıldıyan iğneler tak- mağa memur edildiler, O zamanlar henüz radiumu kullan- mak usulü tekemmül etmemişti. Bir gün kadınlardan biri garib bir hâdi- seye şahid oldu, Karanlık odaya gi- rince, bütün vücudünün yemyeşil bir renkle ışıldadığım gördü. Hemen dok- tora koşlü, ne yazık ki, tedavisi kabil olmıyan bir hastalığa yakalanmıştı. Evleniniz yoksa... Roma hükümeti yeni bir kanun çıkardı. Bu kanuna göre, bütün bele- diye reisleri, reis muuvinleri, belediye âzaları, lise direktörleri, üniversite rektörleri evli olacaktır, Bekârlardan evlenmek istemiyenlerin vazifelerine nikayet verilecektir. Çocukları olmi- yan dullar da evlenmeğe mecburdur, Radiumun tesiri altında vücüdü ya- yaş yavaş çürüyecek, ızlirab içinde can verecekti... Fabrika idaresi geri kalan yirmi al- tı kadını da muayene ettirdi. Hepsi de ayni hastalığa yakalanmışlardı. On beş sene içinde yirmi beşi öldü. Geri kalan ikisinden biri geçen sene, sonuncusu da geçen hafta gözlerini hayata kapadı. Fabrika da iflâs etti. Mahkeme has. talığa yakalanan yirmi yedi kadına fabrikanın otuzar bin lira tazminat, bin sekiz yüz lira kaydı hayat şartile maaş ve lâzım gelen tedavi ücreti ita- sina karar verdi. Aşağı yukarı yarım milyon ödeyen fabrika da kapılarımı kapadı, En doğru saat Yeryüzünün en doğru saati Grene- viçteki rasadhanenin elektrikli sagti- dir. Bu saat 5 senedehberi işlemektedir, 5 inci sene sonunda yapılan inceleme neticesi saatin ancak bir dakikanın onda biri nisbetinde geri kaldığı anla- şılmıştar. Ziyafet devam ediyor! Mayısın 15 inci günü, Budapeşte- nin zenginlerinden bay ve bayan Ba- log evlendiklerinin ellinci yıldönümü- nü kutladılar. Ayni gün, çocukları evlendiklerinin yirmi beşinci yılını kutluyorlardı. Aymı gün torunları evlendi. Bu kutlama merasimi şerefine veri- Kızılay haftası len ziyafet 15 mayıs saat 4 de başladı, hâlâ devam ediyor, Bu iki hafta zarfında davetliler üç öküz, altı dana, beş domuz, kırk kaz, yüz altmış güvercin, üç yüz kilo balık bir kaç bin kilo zerzavat yediler ve 4000 kilo şarab içtiler, Dün Kızılay kaftasının ilk günü idi. Bu münasebetle briçok mağazalar ea. mekânlarını Kızılayın hizmetini gösterir surette tanzim etmişler, halkı Kızıl- rya Âza yazılmağa davet eden levhalar #lne bu tarzda büyük levhalar asılmıştır, Mahallelerde halkın Kırlay Âza yazıl. ması için heyetler çalışmaktadır. koymuşlardır. Şehrin muhtelif yerle- Yukarıdaki resimde Eminönünde Kızılay merkezi önüne asılan leyhalar görünüyor. İzmir (Akşam) — Ders yılmın sonu münasebetile İzmirdeki kız ve erkek l- selerile öğretmen « » sanat w.ulları ve kız enstitüsü son sınıf talebeleri, muallim- leri refakatinde mektep ziyaretlerine başlamışlardır. Son sınıflar talebesinin bu ziyaretleri, çok samimi hasbühüllerle talebenin biribirini tanımasile geçmekte, ekseriya bir ziyafetle sona ermekledir. Yukarıdaki resimlerde kız enstitüsü ve kız öğretmen okulu son sınıf falebeleri, erkek lisesinde son sınıf talebesile bir arada görünüyor, Dünyanın en yüksek dağının tepesine çıkmak kabil olabilecek mi: ? Bütün dünyayı heyecan içinde bu- lunduran hadise- ler harb ve si yasct sahalarına münhasır değildir. İlim uğrunda yapılmakta olan mu- azzam bir mücadele, harb tehlike. leri, askeri harekâl ve siyasi teşeb- büsler kadar şimdi medeniyet âlemi tarafından derin bir alâka ile takib olunuyor. Bu mücadele dünyanın en yüksek dağı bulunan Everest'in tepesine çık- mak için yapıyor. Budağ bütün dünyada misli bulunmuyan bir irti- İaı hajz olduğu halde asrımızın ipti- dasına, yani otuz sekiz söne evveline kadar mevcudiyetinden bile medeni- yel âlemi haberdar değildi. Çünkü medeni âlemden çok uzak- ta ve Hindistanm şimalinde Nepal hükümeti ile Tibet hükümeti hudu- du arasında bulunan bu dağın civa- rına yakın bir zamana kadar hiç bir Avrupalı ayak atmamıştı. Hiç bir Avrupalı bu dağın kaidesine 100 ki- Iometreden daha fazla yaklaşama- maşa, Oluz kırk sene evvelki haritalarda Everest dağı yerinde dümdüz bir müsellesten başka bir şey gösteril miyordu. Yalnız yerliler tarafından Çomo İvugmo adı verilen gayet yüksek bir dağın burada bulunduğu rivayet edi- Myordu. Dünyanın ey yüksek dağının bu- rada bulunduğu ancak on yedi se- Bir heyet Everest dağının tepelerine tırmanmak için uğraşıyor. Heyet üç kamp ve levazım istasyonu kurmuş, tertibat almıştır n8 evvel tesbit edilmiştir. Himalâya silsilesinin en yüksek dağı burada bulunduğu anlaşıldıktan sonra spor ve ilim meraklısı babayiğit adamlar bu dağı teshir için her türlü tehli- keyi göze aldırarık mütemadiyen te- şebbüs ve hücumlarda bulunmaktan geri durmamışlardır. 1921 senesindenberi Everest dağı- na Avrupadan atı heyet gitmiştir. Bunlardan İki ikşat yapmakla meşgul olmuş ve kâlan dördü dağın tepesine çıkmak için beyhude uğraş- muştır. Lâkin cümud:yeleri, uçurum- ları ve bahusus sert rüzgârları çok gaddar olan bu dağa çıkmak için yapılan teşebbüsler ya akim kalmış, yahut müteşebbizlerinin (o felâketine sebeb olmuştur. Meselâ bütün dünya dağcılarının şampiyonu sayilan İngiliz kâşifi Leigh Mollary ile refiki İrvine 1924 senesinde bu dağa çıkmak teşebbü- sünde bulundukları zaman hayatla» rını kaybetmişlerdir. Bu cesur iki İngiliz seyyahı Everest'in en yüksek zirvesini teşkil eden ehramın kaidesnie kadar iler- lemişler ve daha ziyade yükselmek için zirvenin etrafını kaplıyan bulut- ların içine dalmışlardır. Zirvenin üzerine kadar çıkıp dünyanın çatısı üzerine çıkmak şerefine erişip eriş- medikleri hâlâ bel- li değildir. Çünkü bulutlar içinde da- ğın ehramı zirve- sine tırmanmağa başladıktan sonra bir daha görünmemişlerdir. Bu iki kâşifin uğradıkları âkibet hâlâ malüm değildir. Belki dağın zirvesine bir gün çıkacak başka seyyahlar kayıp iki İngilizin izine te sadü? edeceklerdir. Bu iki İngilizin hayatlarını feda etmeleri ilim ve fen uğrunda çalışan diğer cesur adamların cesaretini kır- mamış ve belki bir ilham ve cesareğ örneği teşkil etmiştir. Çünkü o zamandanberi Everest dağına çıkmak için bir kaç teşebbüs daha yapılmıştır. Bu dağa çıkmak gayet tehlikeli ve çok yorucudur. Bil- hassa yüksekliği yüzünden hava te- bakalarının kesafetinin azalması in- sarı bitab düşürmektedir. Bu müşkülâta rağmen bugünlerde 'Tilman'ın riyaseti altındaki bir he- yet Everest'in şahikalarına tırman- maktadır. Heyet şimdiye kadar da- gn en yüksek yerlerinde üç kamp ve levazım İstasyonu kurmuştur. Son kurduğu kamp denizin 'sathından 21,000 ayak irtifadaki şimal boğar zındadır. Şimal “boğazından sonra Everest'in asıl zirvesi başlar, Zirye- nin irtifa deniz sathından 29,002 kadem bulunuyor. Şimdi bütün dün- ya Tilman heyetinin zirveye çıkma- ğa muvaffak olup olamıyacağını ta- kib ediyor. — F. Balkan memleketlerin- deki Türkler İki milyon Türkün Türkiyeye nakledileceği bildiriliyor Yugosalvyanın Zagrep şehrinde çıkan yarı resmi Novosti gazetesi di- yor ki: «Türkiye, Londrada akdetti- ği istikrazın büyük bir kısmını si- lâhlanmağâ (bilhassa haya kuvvet lerine) ve bir kısmını beş senelik ekonomik plân mucibince memleke- tin endüstriyalizasyonuna tahsis et- meği düşünmektedir. Arta kalacak olan para her şeyden evvel Balkan- lardaki Türklerin memlekete celbins sarfolunâcaktır. Bu Balkan Türkleri için Anadoluda büyük topraklar tef- rik edilmiş bulunmaktadır. Şimdiye kadar bazı bu gibi iskân bareketleri yapılmıştır ve bu işleri, bugünkü Başvekil B. Celâl Bayar idare etmiştir. 'Türklerin celbi hususunda evvelc8 yapılan tecrübelerden muvafakıyetli netlosler hasıl olduğundan Türkiye hükümeti en kısş zaman zarfında Balkan Türklerinden daha iki milyon Türkü memlekete celbetmek arzusun- dadır, Bu hususta Bulgaristan, Ro- manya ve Yugoslavya ile hususi mü- zakereler yapılmıştır. Otomobil kazaları 1 — Hüseyin Cavidin idaresindeki kamyon, Galatada İbrahim isminde birine çarparak yaralamıştır, 2 — Şoför Ardaşın idaresindeki tak- si Sirkecide Mustafa ndmda birine çarpmıştır. 3 — Şoför Hulüsinin idaresindeki otomobli ile B. Zübtünün idaresinde- ki hususi otomobil Ankara caddesin- de yan yana ilerlemekteler iken bir kanalizasyon çukuruna o girmemeğe çalışlıkları bir sırada çarpışmışlar, taksinin tamponu kırılmıştır. 4— Şoför Mustafanın idaresindeki kamyon ile Sirkeci - Kocamustafa- paşa hattında çalışan bir otobüs, Sir- kecide çarpışmışlardır. Otobüsün tam- ponu kırılmıştır. 5 — Şoför Yaşarım idaresindeki oto- mobil Mehmed isminde birini, Galata rihtun parmaklıklarına sıkıştırarak yaralanmasına sebebiyet vermiştir. İKTİSADİ MESELELER Esnafın kanuni bir tarifi lâzım Ticaret Odalarile, esnaf cemiyetleri arasında zaman zaman şu ihtilâf çı- kar: Esnaf, Ticaret Odasına âza ola- bilir mi? Yahud Ticaret odasında âza olan esnaf, esnaf cemiyetlerine âza olarak iştirak edebilir mi? Ticaret ka- nununda, Ticaret Odaları nizamna- mesinde de, esnaf, açık bir surette ta- rif edilememiştir. Bu yüzden sik sık ihtilâflar çıkmaktadır. Ticaret kanunundaki tarife göre, esnaf bedeni ile ve sermayesile çalışan kimselere derler. Bu tarif mevcud ih- tilâfları halledecek derecede vazıh de- öildir. Hayattaki zümreler arasında, muh- telif esnaf tipleri görüyoruz, Meselâ; Kuyumcu esnafı, koltukçu esnafı gibi. Bunlara da ötedenberi esnaf denil- mektedir. Halbuki seyyar satıcılar, sanda'cılar, sermayesinden ziyade be- denile maişetini temin eden kimseler de, esnaf tabirine dahil bulunmakta. dır; Kuyumcu, koltukçu gibi zümreler- İe, sandalcıları, seyyar satıcıları esnaf diye bir arada aynı kategoriye dahil edebilir miyiz? Hakikatte, koltukçu, kuyumcu, $e- kerci gibi esnaf arasında büyük ser- mayedarlar bile vardır. Pek tabii ola- rak bu seviyede bulunan kimseler €s- naf cemiyetlerinden ziyade, "Ticaret Odalarına âza olabilirler, Halbuki bir sandalcı, seyyar satıcı, hasılı serma- yesinden ziyade, bödenile iş gören insanlar, daha ziyade esnaf cemiyetle- rinin Labil âzasıdırlar, Asıl ibtilâf şu noktadan ileri geliyor. Meselâ, sermâa- yesi olan bir bakkala da esnaf denili- yor. Halbuki bakkallar arasında bü- yük tüccar mevkiinde olan sermaye- darlar pek çoktur. Bir mahalle bakka- h ile, herhangi bir esnafla büyük bak- kalı biribirinden ayırmak lâzımdır. Bu şeraiti haiz bir bakkalın yeri esnaf cemiyetinden ziyade Ticaret Odasıdır. Hasılı hepimizi tereddüde düşüren es- naf tabiridir. Bu tabir, sermayedar için de yalnız sâyi ile ve biraz serma- yesile çalışan insanlar için de kulla | nılmaktadır. Yeni Ticaret kanunu yapıldığı bir sırada, esnaf tabirini daha açık bir surette ortaya koymak lâzımdır. Rakibini öldüren boyacı Mahkeme 12 sene hapsine kararvetdi Bir sene kadar beraber yaşadığı Fatma adındaki kadının kendisinden ayrılıp Salih adında biri ile oturma sından hiddetlenerek, bir gün Fatih- te Fatma ile Salihe tesadüf edince bıçağını çekip Salihi dört yerinden yaralıyarak öldüren ve Fatmayıda kolunun dirseğinden yaralıyan boyabı Yasinin muhakemesi dün ağıcezâ mahkemesinde bitirilmiştir. Muhakeme neticesinde Yasinin bi- çakla Salihi öldürüp, fatmayı da ya- raladığı sabit olduğundân, katli su- çundan dolayı 12 sene, Fatınayı yara- Yamaktan da 50 gün ağır hapsine ve 12 sene de kanuni mahkcuriyet altında bulundurulmasına karar verilmiştir. Sirkeci istasyonunun çıkış yerindeki odalar yıktırılıyor Sirkeci istasyonunun çıkış yerinde- Ki polis, askeri inzibat ve gümrük me- murlarına mahsus odaların yıktın masına karar verildiğinden, bu binâr ların dünden itibaren boşaltılmasına başlanmıştır. Cadde üzerinde bulu- nan lokanta binasile istasyon avlusu önündeki parmaklıklar da kaldırılg- caktır. K Karaman yerine manda eti satan iki kasaba ceza verildi Belediye tarafından yapılan teftiş- ler neticesinde Gedikpaşada iki kasabın karaman yerine manda eti sattıkları görülmüştür. Bunlara para cezası verile diği gibi dükkânları da üç gün müd- detle kapatılmıştır. DIKKAT! Öğle yemeğinizi, serin NOVOTNİ bahçesinde yeyiniz. Satt121/20â141/2ta Gölgeli bahçede KONSER Tenzilâtli öğle yemeği Tabldot 4 kap 75 kuruş