28 Mayıs 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

28 Mayıs 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çiçekçilik Çok güzel, şık bir salon çiçeği Draçena batıdır. Bunairın pek muhtelif nevileri vardır. Salonlarda pek mükemmel yetişir. Yaprakları geniş ve incedir. Ya düz renkli olur ve yahut ta beyaz temin Üzerine kırmızımtırak yeşil rengi olur ve yahut ta tamamile kırmızı olur. Bu şekilde olan Draçenalar pek makbuldür. Bunlar daha #iyade sicak yerlerde yetişirler. Draçenaların iyi, makbul olanları şun- lardır: pek gk çiçeklerdendir. Draçenalar, ancak 3-4 penede bir çiçek açarlar ve çiçekleri pek hefis kokarlar. Bu çiçeklerin yaprakları çabuk büyür. uhiti Atlaside, bunun yaban! ha- çok tesadtif edilir. Draçenaların tekiiri: Kalın kök paf- #aları, veya rizomları We teksir edilir, tirilir. Bu kökler yarım parmak uzun- keskin bir çakı veya ustura ile kesilerek uçları ince kömür tozuna batı- rıldıktan sonra toprağa dikliriler. Yalnız Köklerie teksir pek zor ve uzun zamana mütevakkıftır, çünkü yavaş büyürler. Onun için en iyisi ihtiyarlamış nebatların akını üç dört halka, parça parça kese- Hek saksılar içindeki toprağa gömmelidir. Bunları da keza keskin çakılarla keserek kumlu funda toprağını havi saksılara dikmelidir. Dikilecek sak parçalraını top- rağa hafif, yan sathi bir şekilde göm- melidir, bundan sonra da bolca sulama- hdr. Bu saksılar sicak Yerlere konacak olursa 5 - 6 hafta sonra mükemmel bir tarzda sürerler. Böyle sürmüş, yapraklanmağa yüztu- tan rebatları, toprağı ile alarak bahço | toprağı İle karışık Tunda toprağı ile ka- | rıştırılmış saktılara ilkbaharda dikmeli- | Bağlara, asmalara arız olan çok tehlikeli bir hastalık: Mildiyo Plasmopora Viticola Bağlarda tahribat yapan bu tehlikeli hastalığa bir çok yerlerde (vurgun), İz- mirde pemosporos derler. Hastalık, bağların her aksamına, yani, yaprak, sürgün, sülük, çiçek ve taneler Üzerinde görülür. Hastalığın yapraklardaki hali: 1 — Yap- rakların üst yüzünde bidayette ufak sarı lekeler görülür. Yapraktaki bu lekeler gü- meşe doğru tutulup bakılırsa daha mü- | kemmel bir şeklide görülür. 4 - $ gün sonra lekeler daha iyi bir şekilde görün- | meğe ve daha ziyade büyümeğe ve renk- | leri da esmerleşmeğe başlar. Yaprakların alt yüzüne (İsabet eden kısımları ise beyaz parlak bir takım to7- laria örtülür. Bunlar el ile, parmakla si- Mnirse kaybolur, bu tozlar hastalığı mey- | dana getiren Permospora Vitica'nın has- tahk mantarlarının isporlarıdır. Böyle mlldiyo hastalığına tutulmuş olan yaprakinr asmalar Üzerinde uzun müd- det kalamayıp vaktinden çok daha evvel dökülürler. Vaktinden evvel yaprakları dökülen asmalardaki üzümler ise hakkile beslenemezler ve bittabi iyi üzüm elde | edilemez. İ Ayni sene zarfında bir kaç defa m'ldi- yoya tutulmuş olan bağlar da dalma pek mayıf kalırlar ve bazan da, asmalar te- mamile mahvolurlar. Bu hal asmalarda, yapraklarda görülen halidir. 1 — Sürgünler üzerindeki milldiyo: | Böyle mildiyo hastalığına tutulmuş genç sürgünler Üzerinde, basık ve uzunca ©5- men lekeler hasıl olur. Böyle lekeli sür- günlerin bir müddet sonra kuruyup dö- küldükleri görülmektedir. Asma sülükleri üzerinde hastalık pek | nadix olarak görülmektedir. ni — Asmaların çiçekleri üzerinde de hastalık görülür ve tıpkı yapraklardaki elimi hasıl eder. IV — Salkımların taneleri üzerinde gö- rülen mildiyonun tesiri çok daha feci ve tehlikelidir. Hastalığa tutulan taneler Üzerinde yu- muşak, basık lekeler görülür ve bilâhare bu lekâlerin bir müddet sonra esmerie- Mp buruştukları ve en nihayet kuruyarak tanelerin dökülmesine sebebiyet verdikleri madığı anlaşılmazsa « saplarında görülebileceğinden mildiyo ol- duğu anlaşı! m a —— Okuyucularımız her hafta bu sütunlarda ziraate ait müteaddit yazlar ve mülehâssısımza s0r- dukları meselelerin cevaplarını bulacaklardır. Gazetemizde intişar eden ziraat yanlarının İktibası ve kitap, risale şeklinde neşri hakkı mahfuzdur. dir. Ondan sonra sonbahara kadar, sak- silar bahçede kalırlar ve ondan sonra, soğuklar başlamazdan önce #icak yerlere, salonlara elinir. Resmimiz, çok şık ve pek güzel olan Dracâena fragens çiçeğini göstermektedir. Evvelce, salkım ve taneler üzerindeki mildiyonun meydana getirdiği tahavvü- Atı başka sebeblere atfederlerdi ve Ame- rikalılar bu hastalığa Brawon Rot der- lerdi. Hulbuki, hakikatte mildiyo hastalı- Bırın tesiri ie olduğu anlaşılmıştır. Mildiyonun en müthiş şekli çiçek ve taneler üezrindeki helldir. Çok tehlikeli olan mildiyo hastalığı, ber asmayı âyni surette sarsmaz. Umumiyet- İ le ratıb mahallerdeki asmalar, kurak yer- lerdekinden çok daha ziyade hastalığa tutulurlar, Bunun gibi bir çok üzüm €inslerinin mildiyoya mukavemet ettikle- ri de görülmektidir. Meselâ: Yapıncak, keçimemesi, âdi ve pembe çavuş gibilerin, beyaz ve kırmız reztaki, çekirdeksiz, Erenköy siyahı, Şam parmağı, nurmigâr gibilerden daha ziya” de mildiyoya mukavemet ettikleri görül- mektedir. Uzan budânmış olan asmaların da kısa alanlardan daha ziyade hastalığa tutul- dukları görülmektedir. Hastalığa Karşı kullamlacık iâşlara gelince: Bu hastalığı karşı istimal edile- cek ilçların muhtelif çeşitleri vardır. Biz bunlardan en basit ve en pratik olann- dan bahsedeceğiz ki, o da Bordo bulama- tadır. Bordo bulamacı bağlardaki mildiyoya karşı istimal edildiği gibi, alelümum böy- le mantari olan diğer bir çok hastahk- lara karşı da istima edilmektedir. İlâcın esası göztaşı - kibritiyeti nühas Üzerine kireçli su ilâve ederek elde edilen bir mahlüldür. Bordo bulamacı şu şekilde yapılır: Bir tahta fıçı veya toprak bir çömlek veya küp içerisine 60 kilo su konur - suyun tercihan yağmur suyu, olmadığı takdir- de çeşme suyu kullanılmasını tavsiye ede- riz. Bu su Üzerine, söğüt veya kamıştan ya- pilmiş bir sepet içerisine, sepet olmadığı takdirde bir torba içerisine bir buçuk kilo göztaşı koyup suyun üst yüzünde kalmak gartile, fıçı içerisine sarkıtılır. Bu tarzda sepet içerisindeki güzlaşi vaş yavaş eritiriz. Bu şekilde eridikten sora ayni sudan 30 kilo kadar alınıp, bu- nu sönmemiş yağlı kireçten alınan bis kilo kireç Üzerine yavsş yavaş dökülerek kireç söndürülür ve bu esnada da iyice karıştırılır. Bu süretle hasil olan kireçli #u evrelmirde bir tel elekten geçirilir. Ve bunu azar azar göztaşılı su içerisine dökmeli ve döktükçe güzelce karştırma- hıdır. Dikkat edilecek mesele: Kreçli suyu ta- marıen ilâve etmezden evvel turnesol kâ- Bıdı Ve muayene edilir. Turnesol kâğıdını her ecraneden tedarik edebilirsiniz. Mu- tedil bir hal aldığı, yani kırmızı tumesol kağıdını hafif mavi yaptığı görülürse ki- recin kâfi geldiği awlaşılır ve ilâvesinden sarfınazar edilir. Baki kalan kireçli su- yu da hesaba katarsak, fıçının içerisindeki mahlül mikdarını yüze ibliâğ edilmek Üzere harişten gene saf yağmur suyu ilâ- ve edilir. Şayet mahlâlün teamülünü kontrol edecek türnesol kâğıdı bulunmazsa, göz“ taşılı suya bir müddet kireçli su ilâve edildikten sonra beklemeli, ondan sonra durgun sudan bir bardak âlmalı ve bak- majı, eğer az mavimtırak ise daha bir mikdar kireçli su İlâve etmeli, Şayet çok bulanık ise fazla mikdarda kireç kondu- Kura, tam berrak olduğu takdirde ise kö- nulan kireçli suyun kâfi geldiği anlaşılır. Bu ilâcın ne şikide bağlı nİ İkinei bir yazımıza bırakı Sebzecilik Ev bahçelerinde maydanoz nasıl yetiştirilir? Maydanoz; er- lerde çok sarfeği- len, sramlan, kökü ve yaprakları, bü- tün yemeklere ko- nulan çok köymetii bir nebattır, Maddi kıymeti faza oolmamakla beraber, - evlerde ademi mevcudiyeti anlarında, bazan, insanı iyice düşün- dürür Binaenleyh, ge- rek sebze ve gerek giçek bahçelerini- 2 bir kenarında, tt& oğaç ailarn- daki toprağın bir kısmı, buna tahsis edi- lecek olursa, çok defa bu yukarıda arzet- tiğimiz müşkülâltan sizi kurtarır. Maydanozun envai şunlardır: 1 — Bi- zim bildiğimiz âdi maydanoru, 2 — Kıvırcık maydanos, 3 — Kök may- danoz Maydanoz © kadar müşkülpesend ol- miyan bir hebattır, hemen her toprakta yetişebilir. Şayet, ekilecek toprağa bir mikdar gübre çârüntüsü katılacak olursa daha mükemmel yetişebilir. Ziraat usulü: Maydanoz tohumları, don- lar müstesna olmak üzere, hemeri hep mevsimde ekilebilir. Meselâ: Şubattan başlıyarak eylül nihayetine kadar may- danoz ekilebilir. Maydanozlar, gölgeli (yerlerde güzel olur. Onun içindir ki bahçenin gölgeli, ağaç altlarına tercihan ma; m ekme» Udir. Maydanoz ekilecek toprak güzelce bel- Jenir, tirmıklanarak toprak tesviye edi- lir. Bundan sonra tohumlar serpme su- retile ekilir. Hafif bir tırmıkin gayet sathi olarak tohumlar kapatılır, gömülür, üzer- lerine bi gübre çürüntüsü serpllirse fena olmaz. Bundan sonra toprak ya tok- makla veya bir tahta ile tazyik edilir, Bu- nu müleakib ince delikli bir su koyasile #erpme olarak sülanır, Bu şekilde ekilen maydanoz tohumları 25 - 30 gün sonra biter, intaş ederler. Bu müddet zarfında arasıra, hafifçe bir ge- kilide sulanmasını tavsiye ederiz. İntaş edip te 2 -3 yaprak meydana gelince, aralarında yetişen yabani otlar el ile ko- parılır. 15 - 20 santim büyüyünce diple- rinden bir çok yapraklar hasıl olur ve ekildiği tavaları kaplar, İşte bundan $0n- ra maydanozu toplamak mümkündür, Maydanozu kökleri ile sökmek doğru değildir, biçakla kırkılarak kesmek daha doğrudur. Bu suretle mütemadiyen may- danoz elde edilmiş olur. Biçilen, kırkılan maydanoz parsellerini hemen sulamak lâzımdır, ki, tekrar mü- Xemmel bir şekilde sürsün. Maydanoz tavaları, 20 - 25 gün fasıla- larla sulanırsa, bütün. yaz 7 - 8 defa, hat- tâ daha'fazla maydanoz toplamak müm- kündür. Sonbahara doğru artık kendi haline terk edilir, bir şey yapılmaz. Maydanorlarda tohum almak matiöb ise, haziranda tohumları ekller mayda- nozlardan bir mikdân, bit parseli to- humluk için aymlır ve artık hiç kırkıl- maz. Bunlar ertesi sene Jlkbahara kadar, yaprakların ortasından resmimizde gö- rüldüğü gibi bir sakı havai hssi ederek sayvan şeklinde tohumlar basil olur. Bir müddet. tohumları havi bu sayvanlar ne- bat üzerinde kurumağa terk olunur, fa- kat çok kuruyup tohumların dökülme- — Tavukçuluk Çok şık, yakışıklı ve oldukça yumurtlayıcı tavuklardan Padular Padular; bu cins tavuklar cüsseleri iti- barile o kadar iri tavuklardan değildirler. Fakat, yakışıklı tevuklardandırlar. Hastalıklara mukavemet eder, müşkül- pesend olmıyan ve oldukça da yumurtla- yıcı taruklardandır, Memleketimizde bunlara Fizan tavuk- ları derlerse de, Padular, Fizan tavukla” rından bambaşka bir cinse malik tavuk- mirdandir. Bu tavuk cinslerinin kendilerine mah- #üs evsafı vardır. Meselâ: Horozlarini: başında holor şeklinde tepecikler vardır. Bilhassa horozları büyük tepeli olurlar. O kadsr kl, bazan bu hotoz veya tepecik- ler hororların bütün gözlerin! örtecek ka- dar büyük olur. Tavuklarının tepeleri iso makbuülü ipek gibi beyaz veya gü- yah ve benekli olan renklileri kbuldi a bir nevi de Felemenk cin dulardır ki, rengi simsiyah olup büyü! Pa- ter Bilhassa Felemenk cinsi Padular çok yumurtlayıcı tavuklardandır. Ancak müş- külütla kuluçka olduklarından ve yu- murtalarından da müşkülâtin cively çık- tığından o kadar makbul addedilm de, çıkan civcivler çok sağlam olurlar. Bu- nun gibi yumurtaları da, bazan gayri mülâkkahı olur, Maamafih ıslah edilmiş Alman Padularında bu bal katiyen gö- rülmez. Bunları Almanlar, tesalüb saye. sinde tamamile islah etmişlerdir. Yumurtlama kabiliyetlerinin e fazizlığı, her hususta o kadar müşkülpesent G©l- mamaları itibarille bımların teksirleri şa» Rekmimiz; Alman Padu cinsi bir ve tavuğu göstermektedir. horoz Beyanı itizar Ziraat mubarririmiz profesör Şük- rü Akerin ötedenberi müptelâ olduğu Kemik paje hastalığı ferlemekte bu- Tanmasi ve son zamanlarda da buna Arteria #koloroz hastalığı karışarak b ni tesirile sol gözü de görmiye- cek kadar rahatsız olınası hasebile bu ay sonunda çıkacağı ilân ve vadolu- nan, neşriyalımıza aid kitabın tabe- dilmesi keyfiyeti maalesef biraz da- ba teehhüre uğ ından muhte- rem okuyucularımızdan özür dileriz. mesine dikkat edilir. Oni kesilir bir milddet te Tutulduktan sonra bıçakla geli yerlerde k m ———— nn b Şİ e MAZİNİN YÜKÜ ALTINDA... Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vö-Nü) Baba: — Aman Allahım! Şimdi ne yapa- cağız? - diye inliyordu. Yorgünluğu nefes nefese konuşma sından belli olan delikanlı: . — Merak etmeyin. Hafif bir baygın- Jıktır. Kızınız biraz istirahat etsin, Ayileşir. Ah kolonya olsa da koklat- sak. Atıf bey kendi rahatsızlığı dolayısi- Je cebinde datma küçük bir şişe taşır- &ı. Çıkardı ve Nazan'ın ensesini, kol- larını uğdu; burnuna çektirdi. Genç kız yavaş yavaş gözlerini açtı. Yanağından yaşlar süzülen babasını görünce, ilk sözü: — Affet beni, babacığım! Seni kor- kuttum! - demek oldu. Atıf bey, sevinçle: — Zarar yok, kızım! Sen sağsın ya... Bana lâzım olan 6... Uzun uzun öpüştüler. Sonra genç kız, iki yabancı erkeğin kendisine bak- tağını görünce kızararak: — Elbiselerim nerede? Aman giyi- neyim! - dedi. Arabacı, koştu, getirdi. Genç kız Tefrika No. 22 hemen giyindi. Fakat bütün vücudü aleşler içinde yanıyordu; üzerine âde- ta nöbet geliyordu. O hali arasında kendini kurtaran delikanlıyı sordu: — İmdadıma yetişen bey nerede? Ona teşekkür etmek isterdim. Arabacı, gülerek: — Kaçtı! - dedi, - Öyle hızlı gidiyor- du ki, galiba bizim arabadan evvel şehre varacak. Atıf bey ihmalinden dolayı mahcub oldu. Kızile o derece meşguldü ki, de- Ukanlıya teşekkür etmeği unutmuş- tu, Arabacı devam etti: — Küçük hanımın iyileştiğini gö- rünce, bana: wBen de ıslandım, ça- maaşır değiştirmeğe gidiyorum!» dedi. — Vah vah... Arabaya alsaydık keş- ki... Ben onu tanıyof musun? — Kendini bilirim Ama, ismini bil- İ İ mem... Bahriyelidir... Nazan, dişleri biribirine vurarak, mırıldandı: — Onu bulmalı, baba... Arabacı: — Bana kalırsa, küçük hanım, her şeyden evvel siz eve dönmelisiniz, ya- tağa yatmalı, terlemu hastalanırsınız! Genç kızı arabacının battaniyeleri- ne sardılar ve şehre doğru dört nala döndüler. vs Atıf beyin oda kapısı Yüruldu. Otel- ci bir misafirin kendisini görmek iste- diğini söyledi. Mühendis bu şehirde kimseyi tanımadığı için hayret etti, Sabahleyin doktor gelmiş, Nazan'ın iyi olduğunu ve ertesi güne kadar gel- mesine ihtiyac bulunmadığını söyle- mişti: — Acaba kim? - diye sordu. — Bir bahriyeli. Erkek irklidi: Aman Yarabbi! Nasıl da unutmuş- tu? Evlâdını kurtaran bu adamı ih- mal etmişti. Telâşla yerinden fırladı: — Buyursun!.. Derhal buyursun! Delikanlı, bahriye formasile kapıda görününce, baba ellerini uzatarak: — Affedersiniz; ben gelip teşekkü- Tümü söyliyemedim. Çünkü kızım hastaydı, çikamıyordum. Sayenizde Nazan kurtuldu. Size, sevincimi, min nettarlığımı söylemek için kelimeler kâfi değildir, Delikanlının, bir genç kız gibi, ya- nakları mahcubiyetle kızardı: — Aman efendim.. Bana fazla ilti- fat ediyorsunuz... Kizınız mükemmel yüzmek biliyor; ben olmasaydım da herhalde kendini kurtarırdı — Yok yok... Ben gözlerimle gör- düm.. Bugünkü saadetimi ancak si- ze medyunum... Buyrun, oturun şöy- le... Konuşalım... Meğer delikanlı tesadüfen oralarda dolaşıyormuş, Atıf beyin feryadını işi- tince meseleyi anlamış. — Sahili meslek dolayısile iyi bili- rim. Küçük hanım ise yabancı... Su- ları tanımadığından akıntıya doğru yüzecek, tablatile sahile yanaşamıya- çaktı... Derhal koşup imdadına yetiş- mek istedim. — O o kadar yorgundu ki, siz olma- saydınız, kabil değil kurtulamazdı. | Hem de daha evvel kendisine çarpan sinsi dalga, kuvvetini büsbütün kes- mişti. Delikanlı, hayretle mırıldandı: — Demek sinsi dalga çarptı? Bu dalgalar pek tehlikelidir. İnsanı alır, denizin dibine kadar sürükler... Küçük hanım nasıl kurtuldu? Geçen sene üç kişi birden boğulmuştu. Sonradan ce- sedlerini ne kâdar aradıksa da bula- madık, Neyse, hamdolsun geçti... Şim- di afiyettedirler inşallah?.. — Çok şükür, tehlikeli bir şeyi yok... Fakat yorgunluk, korku, suda uzun müddet kalmak, onu epeyce sarsmış. Şimdi uyuyor. Delikanlı yerinden kalkarak: niz, beyefendi. Sizi ra- hatsız ettim. Biz denize pek alışık ok duğumuz için küçük hanımın da sar- sılmamış olduğunu tahmin etmiştim. Herhalde hastanızın yanında bulun- mak istersiniz. Müsaade buyurun, ben gideyim. — Yok, yok! Oturun... Kızım ziya- İ retinizi duyunca ne kadar memnun İ olacaktır. Hem de böyle acele giderse- niz Nazan müteşekkir ve medyun ol- duğu gencin ismini bilmiyecektir. Delikanlı mahcub bir eda ile: — Sahi efendim... Affedersiniz. Ken» dimi prezante etmeği unutmuştum. Yarı askeri bir vaziyet alarak: — Celâl Nail... Atıf bey, elini tekrar uzattı, Genç adamla el sıkışarak? — Otelei herhalde benim kim oldü- gumu size söylemiştir. Fakat ihtiya- ten ben size kartımı vereyim. Kartta sadece «mühendis Atıf Re- fet» diye yazılıydı. Bahriyeli, Atıf beyin adını zaten İ duymuştu. Bu büyük fabrikatör ve müteahhidi bilmiyen yoktu. Maruf İ mühendisin böyle basit ve samimi hali İ karşısında içinden hayret etti, Celâl zenginlikte burun dörtte biri bile ol- muyan nice insanlar tanırdı ki cakala- rndân geçilmezdi. i (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: