? Madenin ehemmiyeti Dünyanın en büyük madencilik müessesesi bulunan Londradaki ensti- tünün yıllık toplantısında riyaset ma- kami namına söz söyliyen Dr, Kings- | ton her tarafta dikkati celbeden bazı malümat vermiştir. Bu zat asri me- deniyet demek madencilik olduğunu ve devamlı surette ve kâfi derecede madeni istihsalâtın yapılması sayesin- de medeniyetin bugünkü yüksek sevi- yeyi bulduğunu anlatmıştır . Kingston'a göre dünyada hiç bir memleket kendi istihsalâtı ile geçine- cek ve başka memleketlere muhtaç kalmıyacak vaziyette değildir. Şimal! atlantik ailesindeki Avrupalı millet- nde Lorem'in zen- gin demir madenlerine sahip olduk- tan sonra başlamıştır. Bu madenlerin elden çıkması Fransanın eskiden çök parlak ve yüksek olan sanayiine şid- detli bir darbe olmuştu. Umumi harpte Almanya dört sene bütün dünyaya karşı koymasını Bel- çikadaki maden stoklarını ele geçirme- sine ve İskandinavya madenlerinden serbesçe istifade eylemesine medyun- dur, Yukarı Silizya meselesi de buradaki iyi kömürlere ald zengin madenler- den İleri gelmiştir. Bugünkü mesele- lerde de mâdeni servetlerin büyük te- lerin diğer kıtaların halklarına tefav-| giri vardır. İspanyanın zengin demir ve vuku canlı terakkiye müstaid olma- larından ziyade mebzul miktarda ma- dene, sahip bulunmalarından ileri ge liyor. Deniz hâkimiyeti de madencilik ih- tiyacından doğmuştur. Çünkü bütün dünya gemilerinin senede taşıdıkları yükün üçte birinden fazlası madeni eşyadır. bakır madenleri ve şimali Çinin yük- sek cins kömür madenleri bunlara bi- rer.misaldir. Maden meselesinin bu- gün en mühim ciheti gerek ocakların. işletilmesinde, gerek cevherlerin te- mizlenmesinde israfa meydan verme- mektedir. Yoksa madeni menabli ya- vaş yavaş suyunu çekerek. modern m6 deniyet büyük tehlikede kalacaktır. Prens Bibesko dün tayyare ile geldi Istanbulda bir saat kaldıktan sonra Ankaraya hareket etti Prens beynelmilel hava kurumile hava kurumumuz arasında münasebetler temini için eli Beynelmilel hava kurumu reisi TA prens Bibesko dün sabah saat dokuz- da Yeşilköy hava İstasyonuna gel- miştir, Prensi, İstasyonda Türk Ha- va Kurumu İstanbul şubesi reisi B, İsmail Hakkı ile bir çok hava men- Supları karşılamışlar ve burada kal- dığı bir saatlik müddet zarfında ken- disile hasbihalde bulunmuşlardır, Hava İstasyonunun istirahat salo- nunda şerefine hazırlanan büfede Izaz ve ikram edilmiş, hareketinden €vvel bir buket çiçek verilmiştir. Prens saat onda bir telsiz memuru ve pilotu ile beraber tekrar tayyare- sine binmiş ve Ankaraya hareket et- miştir. Hareketinden evvel kendisile gö- rüşen bir muharririmize, Prens şun- ları söylemiştir: 4— Beynelmilel hava kurumu İle memleketiniz havacılığı arasında, doğrudan doğruya münasebetler te- mini maksadile Ankaraya gidiyorum. "Türkiye benim için yabancı bir mem- leket değildir. Babam Abdülmecidin samimi dostlarından biri idi Ben, muhtelif vesilelerle Türkiyeyi ziya- ret etmiş, dalma samimi ve ince bir nezaketle hüsnü kabul görmüşüm- dür» Prens Bibesko, 1854 te Romanyada hükümran olan eski bir rumen ha- nedanına mensuptur. Altmış yaşın- da olmakla beraber henüz dinç, tam mânasile bir sportmendir. Beynelmilel | sivil o tayyareciliğin mazhar olduğu inkişaf hakkında muharririmizin sorduğu bir suale, prens şu cevabi vermiştir: 4— Yarınki medeniyetin başlıca rabitası olarak telâkki edilen tayya- reye her millet lâyık olduğu ehem- miyeti veriyor. Görüyorum ki Tür- kiye de, her işte olduğu gibi bu işte de hiç geri kalmamıştır. Yeşilköy ha- va istasyonunuzda gördüğüm mü- kemmeliyet, şayanı takdirdir. Organi- yasiyon bütün modern konforu hari- | dir. Yapılmasına bâşlanılmış olan | | 4 Prens Yeşilköyde tayyaresi önünde betondan tayyare sahası buraya ay- rıca bir hususiyet verecek, Yeşilköy, ehemmiyetli bir tayyare merkezi ola- caktır.» Prens Bibesko, pazartesi sabahı şehrimize avdet edecek, yirmi dört saat istirahat ettikten sonra Bükre- $e gidecektir , NOVOTNİ BAHÇELİ LOKANTA Zengin program ŞARKILI MUZİK İtinalı servis TEPEBAŞI - DAİRE BABALAR. İmtihanlar yaklasıyor! Çocuklarınzı BERLİTZ MEKTEBİNE kaydettiriniz. Ecnebi Lisanlarını iyi ve çabuk öğrenirler. Mektep bütün yaz açıktır. Haftada 3 ders ayda 4 liradır. Beyoğlu: 375, İstiklâl caddesi - Ankara : Saylavlar caddesi Eski Türk musikisine aid iki konser büyük bir alâka uyandırdı Fatih Halkevi Ar kolu (tarafından çarşamba akşamı Beyoğlunda Fran- sız tiyatrosunda bir müsamere verildi, Kıymetli sanatkâr Mesud Cemilin ida- re ettiği koro heyeti, saz refakatile, 200 - 250 sene evvelki Türk müsikisi- ne aid parçalar söyledi. Bu parçalar arasında besteler, eski ağır şarkılar ve nisbeten hafif bir kaç şarkı vardı. Tiyatroda bulunanlar konseri büyük bir alâka ve gittikçe artan bir zevkle dinlediler ve sanatkârları şiddetle al- kışladılar. Hele bazı parçalar bu tiyat- roda şimdiye kadar görülmemiş dere- cede şiddetli bir alkış tufanı kopardı. Perşembe akşamı da ayni tiyatro- da Beyoğlu Halkevile Konseryatuva- rın müşterek tertib eyledikleri 'Türk musikisi gecesi vardı. İki güzide sanat- kâr, Münir Nureddin Selçuk ile Nuri Halil Poyraz, iki kemençe, iki tambur, bir keman, bir kanun, iki ultan mü- rekkeb çok güzel bir saz heyetinin ro- fakatile eski beste ve şarkıları birlikte söylediler, Gerek bu beste ve şarkılar, gerek saz heyetinin çaldığı peşrevler ve saz semalleri şiddetle alkışlandı. Hele Münir Nureddinin söylediği ga- zelden sonra alkiş dakikalarca devam etti. Bu ikinci konserde nisbeten yeni bir kaç şarkı vardı. Bunlar eski şarkılar ve besteler kadar beğenilmemiş olacak ki daha az alkışlandı. Halk bu suretle klâsik sayılacak eserleri tercih ettiği- ni gösterdi, Bu İki konserin bir hususiyeti, iki- sinin de radyo vasıtasile neşredilmiş olmasıdır. İstanbulda verilen mühim konserlerin radyo vasıtasile neşredil- mesini şimdiye kadar bir çok defalar Akşamda temenni etmiştik. Fakat İKTİSADİ MESELELER | Nisan ayında ithalât neden fazla? İstatistik umum müdürlüğü tara- fından neşredilen istatistiklere göre, 938 senesinin nisan ayında ithalâtımız 14 milyon 502 bin lira, ihracatımız ise | 9 milyon 408 bin liradır, Geçen sene- nin nisan ayında ithalâtımız 8 milyon 364 bin lira, ihracatımız da 7 milyon liraydı. Geçen ay içinde ithalâtımızın, ihracat nisbetile fazla oluşundaki 56- bep şu suretle izah edilebilir: Nisan ayı, İhracat mevsimi sonudur, «Hafta- lık piyasa» sütunundü yazdığımız gi- bi birçok ihracat mallarımızın satış mevsimi geçmiştir. Bu itibarla her 56- ne, nisan ayında ihracatımızın azalışı tabii bir haldir, Nitekim geçen senenin nisan ayında da, ihracatımız 7 milyon küsür lira idi. İthalâtın artışındaki sebebe gelin- ee, nisan ayı, umumiyet itibarile it- halât mevsiminin başlangıcıdır. Tüc- car, yazlık eşyayı en ziyade bu ay için- de dışarıdan satın alır. Fakat bu se- ne nisan ay! içindeki ithalât geçen senenin nisan ayına nazaran, altı mil- yon lira fazla idi. Bu fazlalık nereden ileri geliyor? İstatistik cedvellerindeki müfredata dikkat edecek olursak. Bu sualin cevabını da kolayca verebiliriz. Nisan ayında en ziyade yünlü men- sucat Ithal edilmiştir. Genel ithalât rejimi münasebetile, 15 temmuz 937 senesinden 15 nisana kadar yünlü mensucat için tenzilâtlı tarifeler taf- bik edilmişti, bu tarifeler yüzünden memleketimize çok mal girmiştir, Dört Ay içinde ithal ettiğimiz yünlü men- sucafın kıymeti 2 milyon 689 bin li- radır. Halbuki 937 senesinin dört ayı içinde 314 bin liralık yünlü kumaş gelmişti, Demek oluyor ki, bu sene- nin son dört ayında, bilhassa nisan ayında itbalât rakamlarını yükselten, sebeplerin başında, yünlü kumaş it- halâtı bulunmaktadır, Piyasadan öğrendiğimize göre, yün- lü kumaşların ekserisi erkeklere mah» sus elbiselik kumaşlardı, Ve piyasanın da bir senelik ihtiyacına tekabül ede- Yeni Ankara radyosu programında ve İstanbul radyosu neşriyatında bu kabil eserlerin hiç olmazsa haftada bir iki defa bulunmasını temin etmeliyiz kimbilir ne gibi bir düşünce ile, ihti- mal radyo İle neşredilirse konsere gi- dilmez diye hesab edilerek, buna mu- vafakat edilmemişti. Şimdi bu zihni- yetin değiştiğini görerek memnun ol- duk. Konsere gidecekler, evlerinde en mükemmel radyo olsa gene giderler. Fakat gidemiyenleri, başka şehirlerde bulunanları düşünerek onların da istifade etmelerini temin etmek lâ- zımdır. Radyo ile neşredilen konserler ayni zamanda reklâm hizmetini görüyor. Mesud Cemilin idare ettiği koro heye- ti bundan evvel iki konser vermişti. Münir Nureddin de her sene bir kaç konser veriyor. Bunlara her nasılsa gidememiş olanlardan bir çokları, çarşamba ve perşembe akşamki rad- yo neşriyatından sonra ilk fırsatta, verilecek yeni konserlere gitmeği ka- rarlaştırmışlardır. İki gündenberi ekser toplantılarda bu iki konserden, programdaki eserle- rin güzelliklerinden bahsediliyor. Her- kes «ne güzel eserlerimiz varmış» di- yor. Bu suretle bir sanat cereyanı kuv- vet buluyor. Yeni Ankara radyo istasyonu yakın» da neşriyata başlıyacak. Uzun ve kisa dalgada son sistem kuvvetli makine- ler vasıtasile yapılacak neşriyatı dün- yanın her tarafından dinlemek kabil olacaktır, Bugünkü Ankara ve İstan- bul istasyonları pek zayıftır. Bunların neşriyatı ancak memleketimiz içinde ve komşularımızda duyulabilir. Sesi- mizi dünyanın her tarafına duyur- mak şüphesiz ki çok mühim bir şey« dir. Fakat bu sesin dinlenmesini tw min etmek lâzım- dır. Bunun için de iyi program ister. Pariste kısa dalga ile neşriyat ya- pan Radio Colonial adlı bir istasyon vardır. Bu istasyonun makineleri eski sistem olduğundan neşriyatı Ameri- kadan duymak kabil olamıyordu. Bir iki aydanberi bu istasyon yenilendi, Kuvvetli makineler kondu. Şimdi neş- riyatı her taraftan duymak kabil olu- yor. Fakat Fransız gâzeteleri bundan hiç bir istifade temin edilemediğini söylüyorlar, Radio Magazine yazdığı bir makale- de diyor ki: «Yeni istasyonun neşriyatı Ameri- kadan mükemmel surette işitiliyor. Fakat kimse bunu dinlemiyor. Çünkü onları alâkadar edecek, onların zey- kini okşıyacak bir program yapama- dık. Bizim konserlerimizin, cazband- larımızın dahan alâları onlarda var. Amerikalıların bizi dinlemesini isti- yorsak programa onların hoşuna gi- decek şeyler koymalıyız.» Bu neşriyallan biz de ders almalı- yız. Ankaradaki istasyon için güzel bir koro ve orkestra heyeti teşkil edil diğini duyduk. Bu, şüphesiz ki çok güzeldir, Fakat Ankarayı en ziyade Şark memleketleri dinliyeceğine göre Türk musikisine de geniş bir yer ayır- mak lâzımdır. Çünkü bu memleket- lerde Türk musikisi çok sevilmektedir. Ankara radyosunun programında hiç olmazsa haftada bir defa son iki kon- ser tarzında neşriyat bulunmalıdır. Diğer akşamlarda da Türk musikine aid kısmı duha itinalı surette hazırla- mak muvafık olacaktır. Kanun Bilçileri Munzam müddet Koynundaki kesede nice zaman-| dır saklı duran senedi kadıncağız | bir gün komşusuna gösterecek ol- du. Komşusu hemen senedin tari- hine baktı ve parmaklariyle sene- leri saymağa başladı, Hesabın ni- hayetinde dönüp «Bu senet bir ay sonra mururu zamana uğrıyacak, ondan sonra hiç bir kıymeti kal- maz.» dedi, Ertesi gün bayan soluğu bir arguhalcide aldı. İyi kötü bir isti- da yazdırdı ve hemen mahkeme ye istidayı verip borçlu aleyhine dava açtı. Davayı açınca da tabii mururu zaman katedilmiş oldu. Mahkemeden ancak bir ay beş gün sonra için bir muhakeme gü- nü alabildi, O gün borçlu ile yan- || yana hâkimin huzurunda durduk- ları zaman borçlu davacı kadının arzuhaline bin türlü kusur buldu. «Şurası noksandır, burası kanuna muvafık değildir» diye itiraz ettik- ten sonra üstelik hâkime «Bu da- vaya bakmak sallihiyetiniz dahi- dinde değildir:, diyerek davanın reddini talep etti. Ve filhakika kanunun sarih emri karşısında hâkim de davaya bakmadı. ' KANSIZLI De icin in yeşim deva kanl Birkaç gün sonra kadıncağız doğru ve usulüne muvafık bir isti- da yazdırıp salâhiyetli hâkim hu- zurunda davasını tekrar anlattığı zaman mahkemeye gelen borçlu büyük bir sevinç içinde gözlerinin Içi gülerek ayağa kalkıp «Hâdise- de mururu zaman vardır, artık bu davaya bakılamaz, dedi . Bu iddianın cevabını Borçlar kanununmüuzun 137 inci maddesi verir. Madde aynen: «Dava veya defi, vâziyet eden hâkimin ademi salâhiyeti veya tamiri kabil ve şekle müteallik bir noksan veya vaktinden evvel ika- i me edilmiş olması sebebi İle red- dolunmuş olup da arada mururu zaman müddeti hitam bulmuş ise alacaklı hakkını taleb etmek için altmış günlük munzam bir müd- detten istifade eder» Demek ki davanın reddolundu- ğu tarihin ertesi gününden başla” mak üzere kadıncağızın altmış gün içerisnide tekrar dava açmağa ka» nunen hakkı vardır. Binaenaleyh borçlunun mururu zaman iddiası şayanı kabul değildir. Avukat Emcet Ağış Nörasteni, zaliyet ve Chlorose ekibe taralından tertip ellimiştir. SIROP DESCHTENS, PARIS 0 A A cek miktarı bulmaktadır, Bu kadar bol mal olduğu halde, neden kumaş fiatlerinde bir fark olmamıştır? Bu sunlin cevabı da şu suretle ifade edil- mektedir: «-- Kumaş fiatlerinin düşmesi için biraz da piyasanın gevşek olması lâ- zımdır, Halbuki kumaşlara o kadar talep var ki, fiatleri - düşürmeğe se- bep kalmıyor.» Diğer taraftan yünlü kumaş yapan fabrikalar dışarıdan gelen malara karşi rekabet edemiyorlar. Bu yüzden yünlü kumaş ithalâtçıları fiatlere hâ- kim olmuşlardır. Halbuki hükümet 15 temmuzdan 15 nisana kadar devam, eden tenzilâtlı tarifeyi egiyecek eşyası 'ucuzlasını, diye yapmıştı, H.A,