22 Mayıs 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

22 Mayıs 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gİ iri Gil Diğ “AKŞAM © Avrupada baş gösteren vahim bir buhran: Soğan buhranı Al kadınları soğan yerine pırasa kullanmaya davet edildiler Şimdi Fransa ve Almanyada herkes Soğan buhranının izalesi için çareler düşünmekte, soğanı fazlalaştırmanın yollarını aramaktadır « Bugün Avrupanın büyük devletle- rini şiddetle işgal eden ve acı acı dü- şöndüren en mühim, en nazik, en hayati mesele nedir bilir misiniz? İs- tediğiniz kadar düşünün bülamıya- caksınız. Çünkü bu mesele he ilk ham- lede zannettiğiniz gibi, Çekoslovakya- daki Südet Almanlari ne İspahıyada- ki dahili harp, ne Milletler Cemiyeti- hin müşkül vaziyeti, ne Fransiz » İtal- yan müzakereleri, ne şu; ne budur: Sizi daha fuzlâ yormamak i mü- saade ediniz de ben söyleyivereyim: Avrupada soğan kalmadı... Facia iki hafta evvel Almanyada patlak verdi. Bütün dünya ajansları, şu kısa ve elemli haberi neşrettiler; «Birkaç haftadanberi Alman ka- dınları soğandan mahrum kalmışlar- dır. Soğan kıtlığı gelecek hasad mev- simine kadar devam edecektir. Ev ka- dinler: soğan yerine pırasa, sarmısak ve Almanyada bulunabilen diğer ba- haratı kullanmağa davet edilmekte- dir. İthal edilen soğanlar haziran s0- nuna kadar yal ibrika ve hasta nelere tahsis edilecektir. Fransada vaziyet Imanyada vaziyet bu halde iken sor sta İle gelen Fransız gazeteleri de memleketlerinde şiddetli bir soğan buhranı baş gösterdiğinden bahset- meğe başladılar. Piyasada soğan na- zarı dikkati celbedecek kadar azalmış ve flatler geçen sene bu mevsime nis- betle tam beş misli yükselmiş, Paris merkez hâli nan malümat 937 martında kuru soğanın yüz kilosu 58 İrank iken nisanda 105, mayısta 170, haziranda 215 franga çıktığını bildi- riyor, Yaz mevsimi gelinçe kuru soğan sarfiyatı azalıp yeni mahsul de idrak edildiğinden, fiatler temmuzda 155, ağustosta 120 franga düşmüştür. Fa- kat eylülden itibaren fiatler tekrar baş kaldırmış, eylülde soğanın yüz ki- losu 135, birinciteşrinde 185, ikinciteş- rinde 235, birincikânunda 260 fran- Ea çıkmıştır. Fakat bu da bir şey değil. Çünkü 938 senesi girince fiatler ge- ne hızlarını alamamışlar, ikincikâ- nunda soğanın yüz kilosu 335, şubat- ta 375, martta ise umumun hayretleri önünde 540 İranga yükselmiştir. Ni- san ayında kaydedilen flat ise 540 franktır , Bu 540 #rangın altını çizmek lâzım- dır. Çünkü bu rakam Fransada 60- ğan fiatlerinin bir sene zarfında tam beş misli fırladığını gösteriyor; İşin Kanma m lk mm inmek Kütahyada güzel bir resim sergisi açıldı Kütahya (Akşam) Bir soğan demeti asıl vahim olan tarafı bu fiate bile soğan almağa razı olan Fransızların ancak çürük çarık soğan bulabilmele- ridir, Çünkü piyasada ilâç için iyi soğan yok. Buhranın sebebi Acaba Avrupanın iki büyük devle- tini müşkül vaziyete sokan bu buhrg- nın sebebi nedir? Meseleyi ciddi surçt- te ele alan Petit Parisien gazetesi s0- Zan yetiştiren mıntakalarda yaptığı tahkikattan sonra buhrana mahsu- lün azlığını sebebi gösteriyor. Mah- sulün âz olmasına da az soğan yeliş- tirilmesi sebep olmuş. Geçen sene tar- lalarda çalışan işçilere çok yüksek üc- ret verildiği ve işçiler en nazik zaman- larda çrev ilân ettikleri için soğan paha'ıya malolmuştur. Satış flatleri- nin yapıları masrafı korumaması yü“ zünden de birçok kimseler soğan ye- tiştirmekteri vazgeçmişler. Almanların iddiası Vaziyeti daha etraflı düşünen Al- — Halkevinde lise resim öğretmeni Akimet resim sergisi açmıştır. Teşhir edilen tablolar arasında valimiz Sedat €serleri de nazarı dikkati celbediyordu, Beri, , » velimiz açmıştır, Sergi edildikten sonra davetlilere çay ikram edilmiştir. Gönderdiğim Açılış resmini gösteriyor. manlar, Almanyayı böyle müşkül var ziyette bırakan şu hâdisenin altında gizli bir parmak olması ihtimalini de nazarı dikatten uzak tutmuyor ve Alman gazetelerinden bazıları hain Yahudilerin soğan üzerinde spekülâs- yon yapıp dünya piyasasından bu maddeyi azalttıkları ileri , sürerek onları şiddetle itham ediyorlar. Avrupada şimdiye kadar bir çok buhranlar olmuştur, Siyasi buhran, iktisadi buhran saire... Fakat gös- terilen telâş gözönünde tutulacak olursa buhranların en yamanı soğan buhranıdır. Almanya ve Fransada soğansızlı- ğın doğrduğu müşkül vaziyeti yuka- rdanberi verdiğim,izahattan şüphe- siz anlamışsınızdır Fakat eğer bunu bir türlü anlıyamıyorsanız, size «Tok açın hâlinden anlamaz» der gibi «Mutfağında dalmâ bir tutam Soğa- nı bulunan âdam şoğansız kalmanın demek olduğunu anlamaz. diyece- im.. Soğanın ehemmiyeti Si #yip geçmiyelim, Soğanla pişirilmesi âdet oldn yemeklerin bü- tün lezzeti içine doğranan soğana aid- dir. Çi ken ve bilhassa doğranırken neşrettiği acı koku ve döktürdüğü göz yaşlarına rağmen oğan yemeklerde bir miline Yusıtasiflır, İştiha davet yüktür. Ömrünüzde, ıyada'olduğu gibi, yerine pırasa ile pişirilmiş bir yemek yediniz mi? Allah göstermesin, yoksa bu tahammül ediliğ bir şey değildir. Elleri kokmasın Ölye soğanı ve s0- gan doğramayı hiç hazzetmiyen ka- dınlarımız soğan kokusunun hasreti içinde pırasa doğrıyan ve bu yüzden lezzetsiz yemekler yemeğe mecbur ka- lan Alman kadınlarının müşkül vazi- yetini bir kere gözleri önüne getir- sinler. Bol bulunduğu zamanlarda ismi ağza alınmıyan soğan, bugün Alman- yanın ve Fransanın en yüksek maha- filinde mevzuu * bahsedilen bir me- soğan sele halindedir. Halk tabakalarından | devlet memurlarına kadar herkes 80- gan buhranının İzâlesi için çareler düşünmekte, memlekete soğan getir- menin ve bu mübarek mahsulü faz- Jalaştırmanın yollarını araştırmakta- dırlar. Belki soğanın xiuhterem şahsiyeti hakkında kitaplar bile yazılacak ve gene belki bu faaliyetin sonu beş se nelik plânlara bağlanacak, Her yemeğin İçine girmek fırsatını bulan pırasayı mutfaklardan uzak- laştırıp yemeklerin kaybolan lezzeti. ni iade için bu bir zarurettir. Şevket Rao İzmir Halkevi resim sergisi İzmir (Akşani) — İzmir Halkevinin dördüncü resim sergisinin kapanması münasebetile Ankara Palas salonunda Halkevi reisliği tarafından vilâyet ve belediye erkânile sergiye iştirak eden ressamlarımıza bir çay ziyafeti veril- miştir. Ziyafet samimi hasbihallerle devam etmiş, vali ve parti başkanı B, Fazlı Güleç ile Halkevi retsi Bn. Şehi- me Yunus irad ettikleri nutuklarla ressamlarımızın muvaffakıyetlerini ve resim sergisinin gördüğü yüksek alâ- kayı tebarüz ettirmişlerdir. Geçen se- neki sergiye yedi ressamımız iştirak etmişti. Bü sene 11 ressamımız iştirak etmiş, (150) ye yakın eserini teşhir ey- lemiştir. Bu eserlerden mühim bir kıs- mi resmi ve hüsus!i müesseselerle eş- has tarafından değer flatlerle satın “4 © 22 Mayis 1998 Dünya dertlerini sayan 256 sayfalık bir kitab Ankara 17 Mayıs Önümde 256 sahifelik büyükçe kı- tada fransıcza bir Kitab var; adı: Mil letler cemiyeti 1937 dir. Kapağı altında şu satırlar var: (Milletler Cemiyeti mumi kâlibliğinin malümat şubesi», | Cildin arka tarafında, gene alt kısım- da şunlar okunuyor: «Milletler cemi- yetinin Cenevre neşriyat servisin. Bir takımı politika teşekküllerinin propaganda mahiyetinde çıkardıkları süslü ve büyük resimli kilubları, mcc- muaları sık sık görüyoruz; onların ek- seriya resimlerine göz gezdirir geçeriz. Her birisi çak defa bir politika kay- nağının mahsulüdür. İçinde hep o kaynağın görüşleri etrafında yazılar medihler okunacağı belli olduğundan insan kendini pek yormak istemez. Nedense ele aldım, bir kere fihris | tine baktım. Fihrist çok uzun!. Oruda 18 fasıl var, sonra her fasıl en aşağı 5 ve en çok 15 kısmı gösteriyor. Fasıl- ları ve onun bölündüğü kısımları oku- | mağa başladım. Serlevhalar bana me- rak verdi, kurşun kalemle her kısmın sahife sayısını gösteren rakam kenâ- rna İşaret koydum. Bunları kitab için- de bulup okumak istiyordum. Şimdi işaretlediğim başlıklardan bir kaçının adını aşağıya yazıyorum: 1 — Milletler Cemiyeti paktını harekete getirmek, 2 — Terrorizm hareketlerin arasında tenkili, 3 — Kadınların kanuni vaziyetleri Stat. 4 — İsnekderun Hatay meselesi $ — Otamobillerin beynelmilel sigorta- s1 ve otomcbll ve şiinendifer kazaları İs- tatistiklerinin beynelmilel mahiyete çev- rilmesi, 6 — Takvimlerin xslatır. , İnsanların ev, yemek, gıda, bedeni terbiye işleri. 3 — Entelektül £ dıkları işsizlik ve sık, 9 — Pikir adamları tını kurmak düşüncesi, 10 — Çocuk ve gencin aileler içinde ! milletler adamlarının uğra- n iş birliği teşkilâ- i size en aşağı 100 serlevha teş- kil eden 18 faslın içinden ayırdığım bu on başlığın bulunduğu sahifeleri oku- mağa başladım. Onlarin tafsiline ve Şekline ve bugünkü yürüyüşüne geç- meden hasıl eylediğim intiha şudur: Ne derlerse desinler, Milletler Cemi- yeti insanlık çalışıyor. Mühim te- şebbüslere girişmiş, eğer neticelerin hepsi fiili şekil alamamış ise kabahat Milletler Cemiyetinde değil, politika- ciların hırsındadır. Şimdi 10 başlıktan bir kaçını hulâsa edeyim: 1 — Akvam Cemiyeti paktı etrafın- da Habeş meselesindenberi olan şeyler yazıldıktan sonra üçüncü paragrafın- da Akvam Cemiyetine bütün milletle- ri sokmak, yani tam manasile beynel- milel tasavvuruna geçiliyor ve Şili mü- messili Edvards'ın ortaya attığı yük- sek bir fikrin tedkikine başlanıyor. Vakiâ Arjantin mümessili Pardo dahi bu işi evvelce karıştırmış ise de İKİ s0- ne evvel Akvam Cemiyeti içinde kuru- lan yirmi sekizler komisyonu bu me- selenin ayrı bir teşekkülde tedkikini teklif ederek kenarda birakmıştı. Mös- yö Edvards'ın iddiası daha bariz gö- Tünüyor, için bahsolunan 28 ler komitesinin derhal bütün milletlerden ne düşün- düklerini sorması isteniliyordu. Bu İş 28 ler komitesinde hararetli ve uzun münakaşalar açmış, bütün milletlere sormalı mı, sormamalı mi diye hutuk- lar irad olunmuş... Nihayet Edvards ayni teklifi, yani Akvam Cemiyetinde âza olmıyan mil- letlerin Akvam Cemiyetinin ıslahı bak- kında düşürdüklerinin sorulması işi- ni, Cenevrede Akvam Cemiyetinin bü- yük asamblesinde teklif etmiştir, Umu- mi heyet bu işin tedkikini gene 28 ler Komitesine resmen tevdi ediyor, Kom!- te milletlerin kâffesinden açık sorma- yı tensib etmiyor, fakat bütün millet- lerin kendi düşündüklerini öğrenmek- te fayda vardır, bundan dolayı Akvam Cemiyeti konseyinin bu malümaltı ne yolda toplamak hususu etrafında ted- Kikler yaparak münasib zamanlarda bu mütaleaları alıp 28 ler komitesine takdim elmesini muvafık görüyor, Görülüyor ki kimse açık şekilde İşi üstüne almak istemiyor. Fakat Akvam Cemiyetinin ıslahı lâzım geldiğini in- kâr edemiyorlar. Bu ıslahın bütün mil- letlerin iştirakile düşünülmesi lâzım geldiğini de reddedemiyorlar amma İşl Açık sormuyalım, başkalarının müna- Akvam Cemiyetinin ıslahı | sib şekillerde fikirlerini öğrenmeğe çalışalım diyorlar. Şu halde Akvanı Cemiyeti merkezi, bu cemiyetin ıslahı mefküresi etrafın- da çalışmaktadır ve çalışmaktan geri durmuyor, Bence bu da hayır alâmeti- dir. Mutlaka işin içinden bir hakikat doğacak! Amma ne vakit? 2 — Bir devlet tebaasından birisinin ve; ir kaçının diğer memleketlerde asayişi ve rahatı bozmak için tedhiş verecek mahiyette cinayetler yapma» sna yani terrorizm kurmasına karşı tedbir almak üzere 35 devletin delege göndererek iştirak eltiği konferans 1937 teşrinisani sonuna Kadar devam etmiştir. Bu konferansa Türkiye cum- huriyeti dahi delege göndermiştir. Konferansa Belçika delegesi Karton Viyart başkanlık yapmış ve ortaya terrorizmi karşılıyacak iki mukavele | çıkarılmıştır ki bunun birisine 21 dev- Jet imza koymuştur. Türkiye cunhuri- yeti kabul ve imza edenler arasında- dır. Ay zamanda bu gibi * terforist filleri cezalandırmak için beynelmilel bir mahkeme teşkilile onun hükümle- rini kabul için hazırlanan ikinci mu- kaveleye dahi ancak 10 devlet imza koymuştur, Bu on devletin arasında biz gene varız. Diğer devletler şunlar- dır: Belçika, Bulgar, İspanya, Fransa, Yunan, Holanda, Romanya, Çekoslo- vakya ve Yugoslavyadır. Görülüyor ki Fransayı istisna eder- sek beynelmilel bir mahkemenin ilâ- mına riza gösterenler hep kendilerini kendi kuvvetlerile korumağa karar vermiş ve emperyalizmden uzak kal mış devletlerdir. Lahey beynelmilel âli mahkemesinin seçeceği beş hâkim ve beş yedek hâkim bu dediğimiz terro- rizm beynelmilel mehkemesini teşkil eyliyecektir. Mahkeme kendisine iş verilince toplanacaktır ve işleri olan devletlerin kendileri dosyalarını oraya tevdi edeceklerdir. Bu mahkeme Ak- vam Cemiyetine bağlı olmıyacaktır. Bu işte dahi görüyorsunuz ki fikir Il fikir politika- yürürken Kuvvetini kaybetmiş, başlangıçta 35 devlet işti- rak eylediği halde birinei mukaveleye 21 imza konmuş ve ikinciye ancak 10 Imza atılmıştır. Bundan da ümitsizlik çıkarmak doğru değildir; yabancı el- Wwrle bozulmak istenilen asayişlere, çıkarılacak ihtilâl ve cinayet hareket- lerine karşı gelmek mefküresi ortada» dır, yürüyor, Şimdi sırayı bozacağım, Arada at- Jattıklarımızı başka bir yazıya bıra- kıb entellektüellerin uğradığı işsizliğe karşı aranılan çarelere geçiyorum, Bu mesele ilk defa geçen yıl ortaya çıkmıştır. Her memlekette fikir adam- larının hayatını zorlaştıran işsizliğe çare aranması Cemiyeti Akvamın en- tellektüel enstitüsünden istenilmiştir. Bilhassa entellektüel hayatın muhte- lif mesleklerinde şomaj ne derecede ol- duğu hakkında etraflı malümat iste. nilmiştir. Bu malümat en ziyade Ar- jantin, Brezilya, Kanada, Amerika cumhuriyeti, Meksika, Almanya, Avus- turya, Belçika, ' Fransa, Macaristan, İtalya, Lehistan, Romanya, İsveç ve İsviçrede toplanmıştır. Toplanan ma- Jümat acınacak levhalar göstermiş ol. duğundan derde beynelmilel bir çare aramak yoluna geçilmiştir. Akvam Ce- miyetinin bu babtaki mesaisinin dün- yaya duyurulmasında fayda olduğu bir daha düşünülerek faydalı filimler İhzarı ve dağılması, radyo İle entellek- tüel konferanslar verilmesi teklif olun» müş ve asi mesele İçin bir program hazırlanması düşünülmüş ve bunun için Akvam Cemiyeti merkezindeki bürolarla muhtelif memleketlerde mevcud entellektüel kurumlardan alınacak delegelerden bir istişari ko- mite kurulmasına karar verilmiştir. Bu derde çare aranmağa başlanmış- tır; bu da bir terakkidir diyeceğim, Çünkü bütün dünyanın içinde çalkan- dığı endişe ve tereddüd fırtınaların yarattığı krizler yüzünden doğan ve kuvvetlenen egoizm hotpesentlik ors taya hâkim iken entellektüellerin po- Btika mahfillerinde düşünüleceği pek umulmuyordu. Fakat bir hakikat var- dır ki oda memuriyet ve maaşla değil, fikir mesaisi mahsulile yaşamanın git- tikçe çıkmaza girmesidir; bu da çok acıklıdır. Ahmed İhsan Tokgöz

Bu sayıdan diğer sayfalar: