22 Mayıs 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

22 Mayıs 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mayıs 1938 22 —— AKŞAM 19 mayısa aid hatıralar Atatürk İstanbuldan nasıl hareket etti, anadoludaki ilk hareketler Trakya umumi müfettişi general Kâzım Dirik'in çok enteresan hatıralarını neşrediyoruz Atatürk, Anadoluya ordu müfettişi A9 mayıs münasebetile Ulus refiki- Mmizde buna aid hatıralarını neşredi- yorlar. General Kâzım Dirik diyor ki: 1 Mayıs 1919 sabahı 10 da idi. Pangal- tıdaki kira evinde telefon açıldı. Büyük Kumandanın sesi idi. — Kâzım bey, evde misin, geleceğim. — Çok taltif buyurmuş olursunuz. Dedim. Yarım saat sonra Büyük Kumandanı, büyük bir heyecanla karşıladım. Ve yu- karı katın küçük odasına şeref verdiler. Bigarasını yaktıktan sonra şu tarzda söze başaldılar: — Kümm, memleketin elemli vaziyeti mMalümdur. Ben Anadoluya ordu müfettişi olarak çıkıyorum. Seni erkânı harb relsi plarak almak isterim, Gelir misin? Büyük #itifattır, Minnetle gelirim. Bu cevab yetmemiş olacak ki devam bu- yurdular: — Fakat bu işin ağırlığı çok büyüktür. Yarın hâdiseler karşısında Babrâli, halife Ye padişah ile ve haltâ bütün itilâf dev- #stleri ile karşı karşıya husumete düşe- &eğiz. Hâdiseler bizim üstümüze yükle- hecektir, Bütün bunları düşünerek mi Böylüyorsunuz? — Evet Büyük Kumandanım. Bütün bunları düşünerek ve inanarak söylüyo- rum. Çünkü Türkün başka biz ümidi kal- mamıştır. — O halde tamamdır. Yarın saat onda erkân harbiyel umumiycde buluşalım. Kaiktılar ve kapıda De geçirdim. Otomobil ile hareket bu- yurdular. Ertesi gün Harbiye Neraretin- de ve emir buyurduklanı saatte büyük er- kâni harbiyehin ikinci relsliik dairesinde rels şimdi İzmir saylavı general m İnang) kendilerine mülâki oldum. Büyurdular ki: — Ben şimdi İsmete (İnönü) gidece- ğim. Gelince konuşuruz. Siz hazırlıkları- ruza başlayınız. Harbiye Nezareti muamelâtı zatiyesinin 19 mayıs 1919 tarihli tebliğnamesini İs- tanbul muhafızlığından aldım ki, bunun“ İn bütün hayatım ve ailem tarihi için en gerefü bir beige ssyılan ve eşsiz inkılâbı yapacak olan büyük kumandanın erkânı barbiye reisliği vazifesine bütün bis inanç, sadakat ve bağlılıkla girmiş bulu- Rhuyotdum. Ordu karargihının hazırlıkları daire- ler üzerinde takibe başlanmış. Büyük Şer, İsmet İnönünün evinden daireye gel- diler, Emirler verdiler, İşin en mühim Doktası Babâlide beyeti vükelida konu- Şulacak salâhiyst meselelerinin kelimele- Fİ üzerinde dahi dikkatle işlenecek bir kuşku ve ürkeklik havasi yaratmamak idi. Çünkü böyle bir vazifeyi ancak geniş bir sulâbiyet kaydı altında istiyen büyük kumardana muvafakat verilmekir bera- ber bu salâhiyetin nereye kadar dokuna- Cağını hemen kimse bilmiyordu. Bunun İçindir ki bir kuşku ve ürküntü yapma- dan alıştırmak ve hazmettirmek lâzumdı. Her kelime üzerinde dura duru bunu hazırlattılar ve general Kimm İnanç, bunu Harbiye Nazırı müşir Şakir paşaya mühütletip imzalatmak işini üzerine al- Gi. Nitekim götürmüş, okumuş. Şakir pa- ŞA erbindeki mühürü tereddüd içinde çi- kararak bastırmış, fakat her nedense im- za ie bu mührü teyid etniyerek öylecâ Vükeli heyetine gönderilmişti. Oradan da kabul olunarak çıkmıştı. Bir hafta, on gün içinde bütün işleri- Miz nazerette yapıldı. Şef bu sırada dal- ma hazır bulunuyordu. Bu sırada idi ki Badrâzam damad Ferid paşa Atatürkü erkânı harbiyei umumiye reisi Cevad pa- #a ile birlikte sadaret konağına yemeğe davet etmiş ve Türk tarih kurumunun belleteninde gösterildiği gibi o gece hari- ta üzerinde salâhiyet, kumanda ve idare İşleri konuşulurken burun genişiiğinden ürken sadrâzam bir kere daha bu İşler Üzerinde konuşmak duygularını hizsetti- Tince, konuşma mevzuu büyük kumandan tara'ından bemen değiştirilmiştir. Büyük Kumandanın Anadoluya çıkışı Hürriyet ve İtilâtın siyasi klübünde epeyce hara- Tetle münakaşa edilmiş ve Ali Kemal, Gidenler İtiihadeı olduğunu ve bir hayra limet olmadığını söylemiş. Fakat Meh- Med Al önlemişlir. (Bugün sağ olmasını dilediğim Hüriyat ve İMLA? klübü men- suhlarindan Çerkes Hasan bunu bana Şahsn haber vermişti. Çünkü bu Çerkes Hasan Süriyede ve Havranda Bahriye Na- gir ve ordu kumandam merhum Cemal Daşadan iyilik ve nimet görmüş ve beni © kanaldan tanımış olduğu için bir sa» dakat duygusu ile haber vermişti) G ilerledikçe Büyük Kumandan Mustafa Kemalin Anadoluda yapacağı İşler ağızdan ağıza Türk ve ecnebi mah- İllerde o dalgılanmağa başladı Bütün arm ve açılması mümkün olmıyan yük çembere rağmen ümidli ve nikbin Yaşıyanlar çoğalıyordu. ai dilek ve temenniden Tbaret olan / - gevresinde yavaş yavaş yavaş ve şimdiden vesvese ve endişe be- Biyordu. Samsuna hareketten ki gün önce ko- mağı Nişantaşında, bulunan Mekke emiri Şerif Ali Haydar paşa ki (İttihadı Terak- ki hükümetinin, halen 'Talât ve Cemal paşaların dostu ve hayırhahı ve Büyük Kumandan Mustafa Kemalin takdirkârnı idi.) Konaklarında ziyaret ettiğim vakit vedâ sözleri srasında şunları söyledi: — Mustafa Kemal paşa büyük işler yapacaktır. Ve memleketi kurtaracaktır. Cenabı Haktan dilerim ki, elemsiz, keder- siz Samsun toprağına ayak basabilsin. AN Haydar paşanın burada sarahaten anlatmak istediği itlA? devletleri taratın- dan Büyük Kumandanın bineceği vapu- run, bir harb sefinesine takılarak Malla- ya çevrilmesi endişesi idi. Ali Haydar paşa, İngiliz yüksek mah- fillerinden, Mekke Emiri Şerif Hücseyinin muhalifi olmasına rağmen, © günlerde bile hürmet gören ve kazanılmak istenen bir zak idi, Nitekim bu noktada havadisler tek tük ağızlarda da konuşuluyordu. İşte bu günler fasid bir havra ve fena şartlar içinde geçerken (İzmirin 15 ma- Yıs) meşum İşgali oldu. Büyük Kumandan vedâ için saraya gitit. Orada Türk milleti ve Türk dünya- sının bu elemli gününde dahi bir kayıl- sızlık, gamsızlık ve yapmaca bir hareket görmüş ve ballflenin o zamanki Mur Eldirinin ka çbin altın tahsisat almakta olduğunu öğrenmek kaygusuna düştüğü anbaşılmaştı. masını ve vapura giderken de hiç bir merasim yapılmamasını ve dostlarının bi- le oraya toplanmamalarını) ( söylemiş; Büyük Kumandan ayn! gün aldığım bir telefon emrinde bunu işaret buyurdular, Ertesi gün Galata rıhtamından Ban- dırma vapuruna karargâbin binlümişt. Rıhtımda dört kişiden başka kimse yoktu. 16 Mayıs heyecanının yeni telkin eylodi- $i duyguların vapur mıhtımıdan okşama doğru ayrılmıştı, Vapur bütün vapurlar gibi ve Jtilâf devletlerinin koyduğu prog- rama uyarak, İlk önce Kızkulesi açıkla- dia Gemirledi. Bizim vapurumuza da içilâf kontrolü bir İngiliz binbaşısı ile bir de zabit kıytafetli ermeni tercüman gel- diler. Büyük Kumandanın emirlerile bemen bunlara karşı gittim ve karargâhin Ana- doluya gitmekte olduğunu, kendilerinin bir istekleri olup olmadığını sordum. Sa- kin bir ifade ile karargâh için bir dü- şüneeleri olmadığını söylediler ve kaptan- ia tayfalar hakkında basit, bir kontrol ile iktifa ettiler. Sıkıntı kaynağından kurtulmuş ve ide- aline doğru yol almış olan Büyük Kuman- dan yavaş yavaş neşesini gösteriyordu. O gece kaptan ka geç vakitlere kadar kaldılar. Gece yarısından sonra aramız. du. Fakat mesafe çoklu. Ne olsa Büyük Kumandana hemen haber verildi. Atatürk, gemi süvarisine elekiriklerin Böndürülmesini ve sahile doğru rota al- masını ve icab eders? baştankara etm. sini tebliğ eirdi ve böylece de yapıldı. Babahleyin gün açınen bu sefineler gö- Sonra hâdiselerin tedkikin- eden ve Verangel ordusunu himaye eden bir do- nanma İmiş. Sinoba uğranıldı ve 97 kalındı. Bura- dan doğruca Samsun yolunu tuttuk, Bam- sunda Büyüz Şefi; selâm kılası, zabitler ve çok kalabalık bir halk kütlesi karşıla- &. Karaya ayak basar basmaz askeri, halkı selmladı. Yurdun bütün durumunu İstanbulda alüka ile takib eden Büyük Şef, Samsuna çıkar çıkmaz kolordularla, Konya ve An- kara ile muhabereye başlamakla beraber İzmir, Bursa, Balıkesir Ege ve Trakya hakkında en doğru haberleri almağa ve hepsini müşterek hız ve güç kaynağı olan ve mini davânın mührakına toplamağa başladılar. 5 Büyük Şef otomobil ie şehri dolaşarak karargih binasına girdiler. i Hükümet makamını ve belediyeyi ziya» ret ettiler. Samsun bütün Karadenizde, devlet ve inkılâb tarihinde büyük bir rol alacağı için mili müdafaanın mihrakı bu yerde daba emniyetli tutulmak Yizımdı. Mutasarrıfın mezunen İstanbu- la gitmesi hakkındaki ricalarını kabul buyurdular, Eski valilerden Hamid beyin mutasırrıllığa getirilmesini istediler, Üç beş gün içinde o da geldi. Geleceği güne kadar da bu işin vekâletine, biz kolordu kumandanlığı için beraberinde getirdik- leri gencral Refeti tayin ettiler. Yukarıda Pontoslardan bahsetmiştim. Bu esaslı ve çok kuvvetli bir pin olarak ele alındı. Çünkü Pontos hükümeti ku- rulacak ve 'Türk halkı, esilecek, köle olam caktı, Vali, kumandan ve mutaşarrıflarış talimat verildi... olan yordu. Bu telgraf öğrenllinee bütün Anadolu- ya, kolordu Kuman valilere v0 Konyadaki fkinel ordu müfetsişliğine ver- dikler! bir telgrafla, Sald Molla adındaki kimsenin İngiliz muhibler cemiyeti hak- kındaki fena hareketini, yarın Pranss, İtalyan ve şü veya bu devletlerin muhib- ler cemiyetinin takib edeceği ve bunun da Türk varlığını dağıtmaktan başka bir hedefi olmadığını ve ancak Türk cediye- tinin sergi ve kudretinin bir arada vo bir elde tutulmasını emir buyurdular, Ayni satte ve emirlerinde olduğum balde, telgrafhaneye - giderek sadrüzam damad Fert paşa ile görüşmek arsurunu Bab:âliye bildirdiler. Telgrafhanede sadrâzama, Sald Mollia- nın cüret ve harekelini takbih ile hi kümetçe de tedbir alınmasını kendi ted- birleriyle birlikte bildirdiler, Artık Babi ie Büyük Kumandanın arasi açılmış ve yara içerden işlemeğe başlamıştı. Osmanlı devletinin imha ve taksimine doğru süratle yürüyen kara düşüncelerin nda. büyük ve mili hassasiyet alabildiğine körükieniyordu. Merzifonda da 1500 mevcudlu ve İngi- Wiz zabiilerinin idare cisi bir Hindi ta- buru olduğu ve Batumun dahi tahliye edi- leceği için oradaki İtiJAT kuvvetlerinin sunda başlıyan ve kabaran bü hareket- ler Samsundaki Fransız mümessili, Met- repolit ve İngiliz rabitleri tarafından #ti- Mâ? mümeşsillerin? ve Babilliye artık duyurulmuş ve sadârazamın etekleri tu- tuşmuştu. Samsundan Havzaya gidildi. Orası bir alay karargâhı ve tabur merkezi idi. Bü- yük Şef burada kaldığı günlerde Anado- İ lu plânlarının ilk hatlarını kurmuş ve İ Maraştan Samsuna kadar olan en dar mesafe üzerinden işgal kuvvetlerinin Anadoluyu ikiye ayırması gibi bir hare- keti ve bununla birlikte her yerden, de- nizden ve karadan gelecek işgal kuvvetie- rine karşı geriliş harbi denilen büyük plânı oraia hazırlamış ve tek bir düşma- nın sahillere çıkarılmaması ve mili da- vâya kürşi hazırlanılmasını bülün kuman- danlara bildirmişti. itr devletlerinin karan fle Harbiye Nerareti top ve tüfek mekanizmaların toplamp İstanbula aldırılmakta idi, Bü- yük Kumandan bunu hemen menetli, Havzada bulunduğu günlerde Diyarba- Elizig, Mardin ve havalisinden, 13 ün- kolordu tarafından yüzlerce hayvana yüklenen büyük bir kafile üç dört sabit kumandasında Harbiye Nezaretinin em- riyle Samsundan İstanbula getirilmekte olan tüfek mekanizmaları ve top kama- lar ile 3400 den farla olan sürgüler ora- da teslim alındı vo Samsunda satılmak Üzere gelen hayvanlar da alıkonuldu ve kıtalara, verildi, Sıvastan Ankara istasyonuna, İstanbul emrins sevkedilen top kamalarile gene sürgü ve makineli tüfek sürgülerinin An- karada alikonulması için emirlen veril- miştir. Artık Babsâli ile devam eden düellenun ilk hareketi tatlı bir davetiye ilo Havzada başlarmış, Erzuruma kadar devam etmiş, 8 - 9 temmuz gecesi Büyük Kumandan bir şef olarak mületin sinesine, mücahid bir ferd sıfatiyle atılmış ve bu devre ile bundan sonraki bütün hareketler ve bü- tün harikalar milli iradenin ve millet hâ- bir hamle ile yaşadığıma tarihi tamamla- mış ve İşte bütün bunair ilk hararetini 19 mayısın güneşinden, Türkün güneşinden raltığı tarihin mükâfatını gözleriyle sey- rediyor. Onun ferahlı oğultusunu kulağı dahi eşi olmıyan ve her zorluğu yıkan bir mukavemet vardır. Arkadaşlarına, « ruya ve doğruluğa karşı ölçülemiyen vefası vardır, Atatürir denince Türk millet ve Türk olileti deninee Atatürk derhal anılır ve canlanır. olduğu ya mazşı burajn pale de Samsuna çıkarılacağı duyuldu. Sam- | Yazan: Sermed Muhtar Alus — Paşa sen ihtiyağ deyli, Istiyoğ- sun biğ operasyon. Bizim büyük elçi bey graf Fransua Ziçiden biğ «emp- felungsbrifs al, Vin (yani Viyana) de git, profesor doktor Ayzenberg gör... Almanlık davası güden, o da İstan- bulda doğmuş, hattâ Kulekapısından çıkmamış, kendine sorarsan Hamburg- daki en büyük firmalardan birinin ikinci direktörü, doğrusuna gelince ayak komisyoncusu bir yahudi, bu sö- ze itiraz etti: — Nayn, nayn Her Kolman, bu adam istemiyoğ operasyon. Bizim Al . man ambasadda üçüncü sekreter, be- nim küzen jermen Her Rozenfeld vağ. Bunun madama kardeş doktor Friş- baum Berlin üniversitede birinci pro- fesör, O anlıyoğ bu İş. Anası babası Şıra adalı, kendisi İs- tanbulda, Papasköprüstnde yetişme, Üç beşay Napolide bulunduğu için İtalyan kesilmiş şimdi (Kafe F'lam) a ortak bir tatlısu frengi de lâfa karış- ta: — Cırcır su kullanmazsin ekselans? Getirt Cırcır su, bir ay (kür) yap, 5e- nin (vesi) içinde ne var, epsi pülveri- ze oluyor., Güllü Agob efendiye sıra gelmişti: — Paşam, içmeleri hiç boyladın: Emrin altında bunca çatanalar duru- yor, Fayrab etlir birini, olur güverte- sine, fesi yıkıp Modaları, Adaları te- maşa ede ede Tuzlaya vur, Çok değil iki saat kal; oluz kırk bardak su İç; 50, 60 keret te 100 numaraya taşın, o taş silinip süprülsün gitsin!., (Zevatı ecnebiyeyi ve reayayı muh- teremeyi), hatır sayarak kemali dik- katle dinlemiş olan paşalar, beyler de bahse karıştılar, Nazırın eski ahbabla- rından, Şürayı devlet dahiliye dairesi Azası ve Rumeli beylerbeyi payeli bir zat: — Paşa birader, dedi, Zındankapı- sındaki Hamal hocayı (1) hiç tecrü- be ettin mi? Bazı kesan tavsiyelerini deli saçması yerine korsa dâ meczu- bindendir. Meczubin ise irşadatı gay- yibeye mazhardır, Ona bir baş vur- san... Meclisi kebiri maarifte âza, sarığını bir kaç sene evvel çıkarmış, maama- fih hâlâ mahrec mevaJisi rütbeli bir sakallı, Rumeli beylerbeğine hitab etti: — Paşa hazretleri, vakıâ meczubu mezkürun bâzı vesayası pek şâfi olu- yorsa da ekserisi de hiç fayda etmiyor, «Zaptiye nazırına:» Zatı ulyaları hali- ha tam dokuz ay yedi gün daülhıçkı- rık denilen marazı müziden muzta- ribdi, Hazret okudu, pirüpâk etti. (Evfak, eslem!) diye, sallabaşlar gibi boyuna kafa sallıyan sarki! bir hocaefendi de araya kalıldı: — Meşhudatı daiyaneme nazaran bir mikdar da sarılığınız mevcud. Ur- tura ile kestirmek hususu tesmmül buyruldu mu? Haleti mezkürun ye- güne devası şak ettirmektir. Mısır çar- eczanelerdeki cğriyenin hiç kâr etmez. Sivrice sakallı, alafranga meşrebliği üstünden akan, herhalde Sıhhiyede Aza bir bey kendi kendine murıldanı- yordu; — Mecnunu melâmetzede ön &'kali- DAA, NEME Sahife 7 Tefrika No. 67 LA (Bahriyeli ressam Hasan beyin krokisi) Ecnebi mösyöler, tatlısu frenkler birbirlerine bakarak gizliden gizliye alay geçiyorlardı. Zaptiye nazıri paşa hâlâ buruşuk surat, çeneleri kapalı, düşüncede, Zihninin içinde iki kişi tepiniyor: Va» iide sultanın başağası Ramiz ağa haz- retlerile alay beyi Zincirkıran Rıza bey. Usulcacık sarayı hümayuna birini koşturup, mabeyinci Eşrefe işi çıtla tıp ağafendiyi buraya mı getirtse, ko- zu ona mi paylaşdırtsa?,. Bu işin için- den başka türlü sıyrılmanın imkânı yok. Parmağını zile dokunduracakken eli masanın üstüne düştü, Böyle bav- ranın içinde verilen karar, karar ola» mâz. Kalabalığı defetmek ve köşeye çekilip salim kafa ile düşünmek lâzım, Bunün için de gene hastalığı ortaya koymaktan başka çare yok. Zile bas- tı; odacıbaşı girdi. - Bana bir su getir ama bardağı iyi yıkal.. Odacı durmada, ağzına bakmada, Zira bu da bir parula Su isteyip te (bardağı iyi yıka) de- di mi, ardından söyliyeceği söze müs“ bet cevab verllecek, (evet) denecek. Bardaktan, yıkamaktan bahselmiye- rek yalnız su isterse cevab menfi, yâ» ni (hayır) olacak. — Receb, dedi, doktor Horasanci. yan efendile Aristidi bey geldiler mi? Evet efendim, karşıki odada beks liyorlar... Misafirler bu kadar da saygısız mi ya? Hepsine yol görünmüş, ardarda çıkmışlar, oda da halvet olmuştu. (Arkası var) (1) Hamal hoca o zamanki İstanbulun ew meşhur simalarından, Sırık hamalı kıyafetinde, Kuruyemişçiler içinde daracık bir dükkinda. Önünde küçük bir kerevet we kahveci iskemlesi, Kapının önü mah- ger; sıra bekliyen bekliyene.. Yısa boco- İaria gireni karşısına oturtuyor; okuması, üflemesi yok, kırk para avaldini aldıktan inen var) diye soruyor. Derd söylenince gözlerin! kapayıp, yarım dakika müraka- beye yarıp, tesbihden bir kaç tane çekex karanda dör, üçe bölüp üç gün aç karnı- na yut. Yahut beş iğde al, suya koy, döçü gece yatarken suyu iç; beşinci gecs Wde- leri çekirdeklerile beraber ye... Ve yahu bir kahve fincanı sirke, içine bir tulam tuz, yedi aded de seylin. Ertesi sabahtan başlıyarak o sirkeyi ağrıyan yerine sür; yedi gün tamam olunca zeytinlerin etleri- ni lâpa yapıp, çekirdeklerini yedi köşeye (2) Yarım Zihni efendi, Sümbülefendi civarında, iki o noktalar #wm içinde, çırçıplak yorgana sarılı, haceğ ehiilerine nefes ediyor. Onun da avsidi kırk para amma me- cldiye, on kuruş, çeyrekten aşağı veren şebekliğe, kısmete, yıldız barışıklığına dm okuyor. (3) Doktor Hrasancı oğlu Mikali efen- di, 1959 senesinde Paris Tıb Taktlliedin- den doktara tezile çıkmış, Mektebi Tibbi yede senelerce, önceleri emrazı hariciye, sonr da emrarı dahiliye munllimiiğinde bulunmuş, malümatı, teşbisi, hastalarına karşı negaketile maruf bir sattı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: