Balırfe $ PARIS MEKTUBU Konfor denilen şey Amerikada son haddini bulmuştur En ufak apartıman bile o kadar rahat ki insan hayrette kalıyor Amerika sinemalarında en beğenilen noktalar - Filim çe- virmek istiyenlere nasihatlar Paris, Mayıs Geçenlerde Hollivuddan dönen Fransız yıldızlarından Mireille Balin ile yaptığım uzun mülâkatın ilk kı- sımlarını bildirmiştim. Bugün son kısmını yazıyorum, Artists sordum: — Hollivudda neler beğendiniz, ne- ler beğenmediniz? — Amerikan konforunu çok beğen- dim. Meselâ benim evim ve bütün ev- ler, aparlımanlar hepsi gayet konfor« Tu yapılmışlar. Bir kere her evde mu- hakkak bir telefon, bir radyo, bir gra“ mofon var. Kalorifer, soğuk hava tep hizatı, süpürge makineleri ve saire mevcud. Mutfağa gelince, ufacık bir oda şeklindedir. Hemen bütün mut- faklar bembeyaz çinilerle. kaplıdır. Duvardan çıkan masalar, içi gümüş takımı dolu camlı dolaplar . vardır. Akar soğuk, sıcak suları, içine her şe yi alan büyük frijiderleri dereceli bü- yük beyaz çiniden fırınları mevcud- dur. Amerikan konforu yanında bizim konfor hiç kalır. Orada öyle büyük, öyle zengin binalar inşa ediyorlar Ki insan bir binaya o kadar para nasıl sarfedilebildiğine şaşıp kalıyor. Metro Goldvin şirketi benim için hüsusi bir ev kirali Los Ancelese yakın bir yerde (Tavn Havz) tesmiye edilen saray gibi güzel bir apartıman- da bir daire tutacaktım, Paristen ge tirdiğim fam dö şambrım ile oraya yerleşmeği düşünüyordüm, Fransız şoförüm de hizmetçi odalarında yata» caktı. Benim gibi yalniz bir genç ka- dın için ufak bir apartıman daha iyi. 'Tavn Havzda iki odalı küçük bir apartımanın kirası ayda üç yüz do- lardır. Fakat apartıman o kadar şa- hane, o kadar konforlu ki ins#n bu kâdar konforun 6 kadar ufak bir yer- de nasıl olup ta toplanabildiğine hay- ret ediyor. O da Amerikalılara vergi bir kabiliyet... Birçok memleket gez- dim, yalnız Amerikada bu kadar ince konfor gördüm. Ortada duran şaha- ne yataklardan başka ayrıca duvar- dardan da yataklar çıkıyor!... Ya o kanapelerin konforu... Onlar ne rahat şeyler... İnsan kendini on: ların üstüne attı mı, dört tarafından gömülür, birkaç dakika içinde yücu- dü istirahat eder. Bizim Luiler dövrin- den kalma eşyaları pek severim am- ma, istirahat noktai nazarından Ame- Tikan döşemelerini tercih ederim. Amerikalılar temizliğe ve havaya pek meraklıdırlar. Bu meziyetleri takdire şayandır. Amerikada havanın kıyme- ti pek fazladır. Orada herkes, bahu- sus Kaliforniyada, pencereleri açık yatarlar. Temizlik meselesine gelince, her ev- de bir banyo odası vardır. Burada bü- tün ev halkı hiç değilse, haftada bir- kaç defa banyoya girerler. Orada en fakirler bile kokmazlar. Amerikaliların en büyük meziyetle- rinden biri de cömerdlikleridir. Bu millet para sarfetmek için yaratılmış- tır. Onların Kanaatince para biriktir. mek memleket ekonomisi için fena- dır. Çünkü para biriktirdikçe hırs ar- tar, neticede hiç para sarfedilmez olur. Fransada kanaat büsbütün başka- dir. Para biriktirmek bir vazifedir, yapmıyana fena nazarla bakılır. Be- nim fikrimce bu hususta Amerikalı- ların düşüncesi daha doğrudur. Hoşuma giden şeylerden biri de Amerika kanunlarının kadınlara pek müsaid olmasıdır. Hukuk noktai na- arından Amerikada kadın daima bi- ! Mireille Balin Pariste, Jean Gabin Ye Dn gn lere yele rinci gelir, servetini istediği gibi kul- lanır. Ufacık bir bahane ile kocasın- dan boşanır, nafaka alir, Bu nafaka erkeğin varidatnın dörite biridir. Meşhur komiklerden Lorel üç karı bo- şamış, üçüne de ayrı ayrı nafaka ve- riyor, dördüncü ile de evli.. ona da ay- rıca müthiş sarfiyat yapıyor. “Bir meziyetleri de çalışanlara çok ücret veriyorlar. Bunun için Amerika» da çalışan hesapsız Fransız var. Bir ailenin yanında çalışan hizmetçi, ah- ça, uşak, etendileri öldüğü zaman ufak bir mirasa konarlar. Yani efendileri onlara da bir para bırakmağı unut maz, Ben orada iken zengin bir dul kadın öldü. Musahip kadınlarına yüz bin dolar miras bıraktı, uşaklarının, hizmetçilerinin her birine on bin, yir- mi bin, otuz bin dolar miras bıraktı, Zennetmeyiniz ki bu kadının varisi yoktu, Bilâkis dört çocuğu vardı, ser- veti beş milyon dolardı, Çocuklarına bıraktıktan sonra hizmetkfirların da unutmadı. Amerika için bu nadir olan bir şey değildir. Bu gibi Allcenabane şeylere sık sık tesadüf edilir. Amerikalıların takdir etmediğim Ahlâkları çok inadei ve çok maddi! ol- malarıdır, Biz Avrupalılar böyle deği- liz. Mühim, hattâ pek mühim işlerde bile müsaadekârlığı biliriz. Amerikalt onu bilmez, onun için evet evet; har yır, hayırdır. Bir kere evet derse dedi- ğinden dönmez, bir kere de hayır der- se yola gelmez. Bir de telâşçıdırlar, her işi büyük bir telâşla yaparlar, her şeye telâşla karar verirler, eğer fırsa tı yakalıyamazsanız bir daha ele geç- memek üzere kaçar. Y — Amerika sinemasında beğendiği niz şeyleri nelerdir?. — En mühimi çok para sarfetmele- ridir. Para sayesinde Amerika sinema- 81 çoh terakki etmiştir. Filimlerde ha kikate yaklaşmak için yakıp yıkmak- tan veyahut öldürmekten hiç çekin- mezler. Meselâ icab etti mi, kıymeti pek fazla olan bir hayvanı öldürürler. Bir sahneyi iyi tanzim edebilmek için birçok para sarfederler ve icabında bir yangın temsil etmek için o serve- ti yakmaktan âsla çekinmezler. Ame- rika sahne vazı filim çevirdiği za man yegâne düşüncesi sahnenin mu- vaffak olmasıdır. Yoksa bizde olduğu gibi, para düşünmezler, giyilir da Şak Şatlaridlaki. De diğim gibi, bu ziyalar da büyük mas- raflara malolur amma kimin umu- runda... Onların yegâne düşüncesi siyaların muvafık olmasıdır. Filhaki- ka ziya cihetinden de Amerika sine- masile boy ölçüşecek bir sinema yok- oluan Jül apartmanlar. dan biri Makiyaj meselesinde de bütün dün- ya sinemalarına faiktirler. Holliyu- dun makiyaj şefi meşhur Maks Fak- tördür. Bu adam sinemaya lâzım olan makiyajcıları yetiştirir, hattâ büyük yıldızlara kendi elile makiyaj yapar. Fransada makiyaj ehemmiyeti haiz değildir. Her yıldız makiyajını kendi yapar, Hollivudda makiyaj âdetâ bü- yük bir sanat olmuştur ve o sayede beyaz perdenin üstünde her artist gü- zel görünür. — Filim çevirmek istiyenlere nasi- baliniz nedir? — Birinci nasihatim sinemaya baş- Mayıs 1938 po. Kaç çeşit ekmek yiyoruz? Mısır ve buğday ekmekle- rinin mutelif cinsleri var İçine kabak ezmesi konan Misır ekmeği, 'Türkiyede kaç çeşid ekmek yiyö- | rüz?... Ankara ziraat enstitüleri pro- #esörlerinden biri tarafndan yapılan bir tedkike göre, Türkiyde bir günde bir buçuk milyon kilo ekmek sarfedil- | mektedir. Ekme kçeşidleri ve pişirme | tarzları pek muhteliftir. Profesörün | yaptığı bir hesaba göre, “Türkiyede İ tam 19 çeşid ekmek vardır... Bu mevzu üzerinde biz de bir tedkik | yapmağı faydalı bulduk. Nerelerde ve ne larzda, hangi şerait altında, hangi çeşid ekmek yapıldığını araştırdık. Al- dığımız malümatı aşağıya yazıyoruz: | Türkiyede buğday ekmeği derece- sinde mısır ekmeği de sarfedilmekte- dir. Birçokları misir ekmeğinin yalnız. Karadenizin bir kısım. vilâyetlerinde | kullanıldığını zannediyorlar, Halbuki | Karadeniz vilâyetlerinden başka Ada- | pazarı, Düze, İzmit gibi vilâyetlerin | köylerinde de bol miktarda mısır ek- | meği yenilmektedir. Fakat mısır ek- | meği denildiği zaman bir'çeşid mısır | ekmeği hatıra gelmemelidir. Kaç türlü mısır ekmeği vardır? Rize ve civar kasabalarında ve köy- lerinde birkaç çeşid mısır ekmeği ya- pılır. Mısir unu evlerde yuğurulduk- tan sonra saç üstünde ince bir pide İ haline getirilir, ve bu suretle yeni- lir. Bundan başka bazı evlerde küçük taş fırınlar vardır. Bu fırınların oyul- muş yerine, mısır unu hamur haline getirildikten sonra dökülür. Bir iki sa- at sonra kalıp halinde msır ekmeği meydana gelir, buna Pileki ekmeği, yahut sadece Pileki ismi verilir. Ayni tarzda Mısır ekmeği Sürme- nede &e yapılır, fakat burada fazla olarak Haçatur ekemeği adile mısir- dan yapılan bir ekmek nevi daha var- dır. Haçatur ismindeki köyde yapıldı- Eı için bu ismi almıştır. Bu ekmeğin ağırlığı beş altı kilodan fazladır. Bu- nu yaparken, mısır unundan yapılan hamurun içine kazbak ezmesi de ko- nulur, Kabak ezmesile mısır ekmeği karışlarılır, büyük taş teknelerin içi- ne konarak fırına verilir. Fakat beş altı kilo ağırlığında olan bu ekmek fı- bir cins musır ekmeği daha vardır ki, karışık bir hamur haline gelir. Bunu yapanlar, içindeki hamurun uzun müddet bu vaziyelte kalmasından memnundurlar. Çünkü bu ekmek uzun müddet kurumaz, çok dayanır. Bürmenenin Haçatur ekmeği, yani yarı kabak, yarı mısır olan Haçalur, ekmeği, o mıntakanın meşhur bir yi- yecek maddesidir. Hattâ Sürmeneden hediye diye başka yerlere götürülür. Ekseriyetle Haçatur köyüne bu ek- mekten siparişler verilir. Fakat her zaman bulunmaz, bunu tedarik etmek te müşkül olur, Haçatur köyü bu ek- meği yapmak suretile geçinmektedir. Haçatur ekmeğinden başka, fırm- larda tepsi içinde veyahut her gün gördüğümüz ekmek şeklinde pişirilen | mısır ekmekleri bütün Karadeniz yi- lâyetlerinde mevcuddur. Mısır ekmeği denildiği zaman, İstanbulda umumi harp Senelerindeki musır ekmeği gö- zümüzün önüne gelmemelidir. Rize, Sürmene, Trabzon ve hattâ bütün Ka- radeniz vilâyetlerinde pek kokulu olan bir cins mısır ekmeği daha vardır ki, bunu köylü ve fakir aileler de yiye- mamanın Jamadan evvel bir tiyatro mektebine veya bir konservatuara girip temsil istidadı olup olmadığını anlamak ve temsil tahsilini bitirmektir, Sonra Amerikaya gitmeden evvel Avrupa si- nemasında bir mevki yapmalıdırlar. Nihayet Amerikadan - bir angajman teklifi aldığı takdirde kontrata lâzım gelen şerniti koydurmak ve işi sağ- Jam kazığa bağlıyarak ondan sonra Hollivuda gitmektir. Genç Fransız yıldızı burada sözünü kesti, köpeği de «artık çok oluyorsun, giti gibi havlamağa başladı. Yıldıza teşekkürler ederek ayrıldım, Çıkarken 'Türk okuyucularına samimi selâmla- rını gönderdi, B.0. Lavaş denilen Tandır ekmekleri i mez, Buna fırın Mmısiri derler. Yani f# Fırında kurutulan iyi cins ms köyün ileri gelen zenginleri tarıfın- dan hediye olarak şehir ve kasabada ki sevdiklerine gönderilen en iyi mr sırdır. Bu mısırdan yapılan ekmek, çok kokulu, çok kuru ve çok tatlı okur. Öğ Bu nevi mısır ekmeği zenginlere mah ğ sustur. Hattâ köy fırınlarında yapıla Öğ İ bu nevi mısır ekmeklerinin arasına © i paskalya çöreklerinde olduğu gibi, © yumurta koymak âdettir. Buğday ekmeklerinir çeşidleri Sahil vilâyetlerinden içeriye doğru gidildiği zaman, musır ekmeği yiyen lerin miktarı azalır, Erzurum ve ci» © yarında buğday ekmekleri birkaç çe” $ide ayrılır, şehirdeki fırınların yap” tığı ekmeklere her yerde «Çarşı ekme © Hi» ismi verilir, Bu isim, evinde fırını | olanların koyduğu bir isimdir Ev fırınlarından başka tandırlarda da tandır ekmeği diye ayrı bir ekmek yapılır, tandır ekmekleri, bizim İstan- © bul fırınlarında yapılan Ramazan pi” delerinden daha büyük ve daha İnce dir. Hattâ bunu kâğıttan ince bir hals getirenler vardır. Tandır ekmekleri bolca yapıldıktan sonra bir tarafa öys rılırBu suretle ev halkının bir haft hık ekmeği temin edilmiş olur 'Tandır ekmeklerine lavaşismide © verilir, Lavaş ekmeği daha ziyade © ç İranda yapılan bir ekmektir. Fakat k İran lavaşları uzunluğu on metreyi © bulan daha esmer, daha ince buğday K ekmekleridir. p Beyaz mısırla buğday karıştırılmak y suretile de ekmek yapılır. Bu çeşid ekmekler Samsun ve civarında çok görülür , " Arpa ekmeği'en ziyadecenup vilâ- yetlerinde vardır. Urfa, Mardin taraf © larında arpa ekmeği daha çok saf- © fedilmektedir. Çavdar ekmeği yiyen başlıca bir mıntaka yoktur. Birçok yerlerde yulaf, çavdar buğdayla ka“ N ! rıştırılmak suretile kullanılır, ki Alman profesörünün yaptığı bie hesaba göre, Türkiyede günde bir bu- (| cuk milyon kilo ekmek yenilmekte- dir. Bu hesap nazari bir hesap Oolsâ gerek... Çünkü ekseriyet halkımız köylüdür. Köylerdeki ekmekler daha ziyade evlerde yapılır. Evlerde yapılari €kmeğin-hesabını kati olarak bileme yiz. Hattâ kçük kasabalarda da ey if rınlârı vardır. Ankaraya en yakın Zir nahiyesinde fırın yoktur. Köy halkı kendi ekmeğini kendi temin eder, BU vaziyet karşısında (hakiki istiblâk miktarını kati olarak tahmin etmek mümkün değildir. Netice itibarile ekmek imali için şu tasnifi yapmak kabil olabilir; 1 — Ev fırınlarının yaptığı ekmek* ler, # 2 — Kasaba ve şehirlerdeki fırm- X larda yapılan ekmekler. w Fakat kasaba ve şehirlerdeki fırım- © larda yapılan ekmeklerin unları g8 yet iptidai vasıtalarla işliyen değir- menlerden tedarik edilmektedir. Bu yüzden, Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerden maada, diğer şe hir ve kasabalarda beyaz francala- Yara tesadüf etmek mümkün değildir. Türkiyede halka ucuz ve iyi ekmek yedirmek meselesi, her şeyden eyvel endüstri meselesidir. Birçok valilerin E gittikleri yerlerde ilk işleri moderh | bir un fabrikası yaptırmak olmuştur. Fakat bu neticeyi daha evvel başara* bilmek için, devlet sermayesile uf fabrikaları açmak, fırınlara temiz u& i temin etmek lâzımdır. HA Bir Izah Emin Coşkundere isminde birinin gazetemiz muhabiri sıfatile Anadol | | da gezdiğini haber aldık. Bu zatı | gazelemizle alâkası olmadığını be | yan ederiz. N