OE İ | İ MiLLi KÜME Güneş Harbiyeyi 3 - O yendi Güneş hucüm hattı gol atma kabiliyetini bir kere daha gösterdi Güneş - Harbiye oyunu dün Tak- sim stadında maçın, Cumartesi gü- nüne isabet etmesi ve şampiyonluk üzerinde tesiri olmaması dolayısile diğer maçlara nisbelen ağ bir seyirci kütlesi önünde oynandı. Güneş takımında Reşad, Rıza ve Niyazi sakat oldukları için yer si- | mamışlardı. Takım şöyle idi: | Cihad - Faruk, (İbrahim - Yusuf, | İsmall, Ömer - Salâhaddin, Necdet, Melih, Murad, Rebii, ğ Harbiye takımı da sahaya aşağı- daki şekilde çıkmıştı: Fethi - Sabri, Şükrü - Haşim, Muh- terem, Necabeddin - Mücahid, Abdür- rahman, Habib, Celâl, İzzet, Hakem: Tarık, OYUN Ni iğ İlk akını Güneş yaptı. Rebiinin çektiği ilk şütü Harbiye Mmüdafileri kurtardılar, fakat top gene Rebilye geldi. İkinci şütü kaleci kurtardı. Üçüncüsünde Rebii pek yakından topu yukarıdan avuta atlı. Harbiye- liler sahaya hiç yadırgamadan hemen mukabil hücumu yaptılar. Güneş & leyhine korner oldu. Cihad kurtardı. Oyunun ilk on dakikası berabere ce- reyan etti, Onuncu dakikadan sonra Güneş ağır basmağa başladı. Güneş hafları Harbiye müdafaası ile hücum haltı arasındaki irtibatı kestiler, Har- biye müdafaası çemberden bir türlü kurtulamıyor. On beşinci dakikada Harbiye müdafilerinden biri, hiç lü- zumu yokken, havadan gelen topu elile tuttu, Çizginin içinde cereyan eden bu hâdiseyi hakem penaltı ile değil firikikle cezalandırdı, Çekilen şü- tü kaleci kornere attı. 17 nel dakikada Harbiye aleyhine çekilen korneri İsmall vole bir şütle kaleye gönderdi. Fakat yandan avut... Yirminci dakikaya kadar Güneşin hâkimiyeti devam etti Harbiyeliler bu tazyikten Güneş muhacimlerinin topu havaya kaldırıp Oyunlarını bozmaları sayesinde (kurtuldular. Harbiye hücum hattı harekete geçti, Solaçığının seri oyunu ve Faruğun çok ileride oynaması yüzünden bu akınlar tehlikeli bir şekil alıyor, Sol- afık pek yakında yakaladığı bir fir. satı dışarı attı. Harbiye soliçinin sert ve çok geride oynaması Ankaralıların hücum hattını bozuyor. GÜNEŞİN BİRİNCİ GOLÜ Harbiyenin bir akını esnasında İbrahim uzun ve güzel bir degajman yaptı. Melih solaçık yerine doğru sağbekin arkasına düşen topa koştu, yakaladı ve durdurmadan ortaladı. Havadan gelen topu Selâhaddin Necdetin önüne ve gene havadan on sekiz pas çizgisi üzerine doğru verdi. Necdet de otuz sekizinci dakikada vo- le sool bir şütle havadan ve yarı zavi- yeden ağlara gönderdi, Oyun tekrar başladığı zaman Gü- neşin durgun oynamağa başladığını görüyoruz. Faruğun açık bıraktığı müdafaayı İbrahim kapatıyor. Har- biye Muhteremin süratle yürüttüğü bir akınla Güneş kalesinin önünü sa- |' Tıyor. Fakat solaçık gene havadan bir şütle hazırlanan güzel bir fırsatı kaçırıyor. Rebii soliçe geçti, Güneş güzel bir akın yaptı. Bu akımın sonunda Melih yirmi metreden yerden sıkı bir şüt çekti. Fethi bunu güzel bir plonjonla tuttu. Fakat top yüzüne geldiği için bakavt oldu. Bereket versin ki Melih kaleden çok uzakta olduğu için ge- çen haftaki gibi tekme vurmuş ol- mak töhmetinden kurtuldu, Devrenin son beş dakikasında Gü» n4ş tekrar Harbiyeyi çember içine al- dı, Gayet güzel kombinezonla inen iki akından birini Melih, birini de Necdet dışarı atmak suretile netice- siz bıraktılar. Devre (1-0) Güneşin lehine bitti. MAÇINDA İKİNCİ DEVRE Güneş rüzgâr altında oynuyor. Rebii gene içte, İsmaille Yusuf yer | değiştirmişler. Harbiye ilk dakika- | larda hâkim oynuyor. Sağaçığın or- | talaldığı topu, Harbiye merkez muha- | cimi güzel bir kafa vuruşu ile kaleye | gönderdi. Köşeyi bulan topu Cihad kornere attı. Harbiye tekrar güzel bir | Akın yaptı. Fakat hücum hattı bun- | dan gene istifade edemedi, Hakemin iki yanlış ofsayd çaldığını ve birinci devrede olduğu gibi bir kaç defa avantaj kaidesine dikkat etmediğini görüyoruz. Bu arada Güneş sağdan yaptığı ani bir akınla ve Melih vasıtasile bir gol yaptı. Fakat hakem bunu ofsayd İ çaldı. Güneş haf hattı bu devrede taımamile aksamağr başladı. GÜNEŞİN İKİNCİ GOL Otuz .sekizinci dakikada Necdet ortada aldığı bir topu açık ve bir hizada duran iki Harbiye müdafiinin arasından ileri vurdu. Murad süratle içeri kaçarak topu yakaladı, on sekiz pası içine kadar sürdü ve havadan bir şütle Güneşin ikinci golünü yaptı. Oyun bu golden sonra daha fazla sertleştiği için zevksizleşti. GÜNEŞİN ÜÇÜNCÜ GOLÜ İkinci golden sonra sert oyuna rağ- men Güneşin hâkimiyetinin arttığını görüyoruz. Top artada oynanırken havadan gelen bir pas esnasında ha- kem bir kaza neticesi olarak bir Harbiyeli oyuncuya çarptı ve top Harbiyeli oyuncunun üzerinden g& çerek Necdetin ayağına geldi. Necde- tin Murada, Muradın da İki bek ara- sından Melihe verdiği pası, Güneşin seri sanirforu yerden bir şütle gole çevirdi ve oyun bir kaç dakika sonra (340) Güneşin galibiyeti ile bitti. NASIL OYNADILAR? Güneş, eksik olmasına rağmen gü- zel oynadı, Cihad çok iyi idi. İbrahim Faruğa nisbetle daha iyi fakat emni- | yetsir oynadı. Haf hattında Ömeri | son maçlarından dahs iyi gördük. Santrhafta İsmalı, Yusuftan iyi, sağ | hafta da Yusuf İsmailden iyi oyna» | dılar. Hücum hattında Selâhaddin | durgundu. Necdet bu mevsim az maş yapmış olmasına rağmen iyi idi. Me- Hh ve Rebil çok çalıştılar ve iyi oynar" dılar, Murad solaçıkta - kaçırdığı fır- satlar müstesna - iyi idi. Bu maçta" Güneş hücum hattı gol atma kabili- hareketleri TAKSİM STADINDA: 1 — Arnavutköy - Şişli Apoye- malini kupası maçı saat 10 da. 2 — Süleymaniye - Topkapı Altılar kupası maçı. Saat 14 de. 3 — Beşiktaş - Harbiye, Mint küme maçı. Saat 16 da. BİSİKLET: İstanbul birincisini tayin ede- cek seri bisiklet müsabakalarının sonuncusu. Büyükdere yolu Üze- rinde. Saat 9,30 da. Altılar kupası İstanbulspor Hilâl 5-3 yendi Dün Taksimi stadında milli küme maçından evvel yapılan İstanbulspor - Hilâl altılar kupası maçı 5-3 İstan- bulsporun galibiyetile neticelendi. Ahmed Ademin idare ettiği oyuna Hilâl: Suad - Fahir, Cevdet - Galib, Zeynel, Suphi - Mustafa, Celâl, Hak- kı, Rauf, İhsan. Birinci devreyi İstanbulspor rüzgâ- Ta karşı oynamasına rağınen 3-1 galip bitirdi. İkinci devrede de daha can- kı oynıyan Hilâlin attığı iki gole, İs- tanbulspor da iki golle mukabele & derek maçı 5-3 kazanmağa muvaffak oldu. Bu suretle İstanbulspor altı klüb kupası maçlarında finale kalmış ol- maktadır. Fenerbahçe Fefayı 3-1 yendi çeliler kazanmışlardır. yetini bir kere daha gösterdi. Harbiye takımı, müdafaaları çok geri çekilmediği zamanlar iyi idi. Kaleci Fethi vazifesini bihakkın yaptı. İki bekin uzun vuruşları iyi idi, Fakat bir hat üzerinde oynadılar. Muhte- rem güzel bir maç çıkardı. Fakat ta- kımın en faal oyuncuları olan iki açı- ğı işletmedi. İki yan haf ve iki insayd çok geri oynadılar. Hücum hattında açıklar en iyi oyunculardı. Yalnız solaçık eline geçen bir kaç fırsatı dışarı attı, Senirfor kale önlerinde çok acele etti. Hakem Tarık'ı teşvik edici bir ten- kid yapmak isterdik. Fakat dünkü maçta (favul), (ofsayd) ve (avantaj) larda bir çok yanlış kararlar verdi. Ulvi YENAL Boğaziçi, Darüşşafaka liseleri spor bayramı dün yapıldı | iğ tertip edilen bayram çok güzel geç miştir. 3000 seyircinin hazır bulun. duğu bayrama mektep direktörleri» nin verdiği bir söylele başlanmış, sonra müsabakalara geçilmiştir. Neticeler: 1 100 metre Süreyya (B.) 128. | 800 metre Bilek (B) 2D.178. 3000 kişinin hazır bulunduğu müsabakalar zevkli oldu Boğaziçi, Darüişşafaka Hiselert #por Bayramdan bir intiba © © 1500 metre Bilek (B.) Gülle Selâhaddin (B.) 1170 M. Uzun Süreyya (B.) 6,55 M. Yüksek Süreyya (B.) L72M. 'Atletizm liginde Boğaziçi 44» 10 kazanmıştır. Futbol maçlarında B. takımların da 1-0, A. takımlarında 2-0 Bo- ğaziçi lisesi galip gelmiştir. Vaktın fazla ilerlemesinden voleybol ve Ping Pong müsabakaları yapılamamıştır. Tefrika ARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Ne. 137 a İttihad ve Terakki Ile Kâmil paşa arasındaki ihtilâf şiddetleniyor Bir gün ortadan kaybolmasile tel- graflarla etrafa verilen malümat üze- rine sakalını tıraş etmiş olarak üstün- de derviş abasile Birecikte yakalanmış, Diyarbekirde hapsedilmişti. Bir müd- det sonra kefaletle tahliye olunmuş, hürriyetin ilânma kadar hafiyelik mesleğinde devam eylemişti. Hürriyet ilânından sonra o da bir çok hemmeslekleri gibi kapağı İstan- bula atmıştı. Efkârda cemiyete eski teveccüh kalmadığını hisseder, etmez çıkarmâğu başladığı Volkan gazetesin- de taassub erbabı ve cahil halk naza- rında İttihad ve Terakkinin itibarını büsbütün kırmak için yazmadığını bırakmıyordu. Derviş Vahdeti irtica için çalışmağı kendisine iş edinmişti. İstanbulda memusan intihabı gün- lerinde müvezziler Volkanı intihab şube merkezleri civarlarında - (ateş püskürüyor!) yaygaralarile satıyor- lardı! Maarif meclisi âzasından açığa çi- karılan Rasih efendi ile maarif evrak müdürlüğünden matrud Galib bey (Cemiyeti milliyel naciye) namile bir cemiyet teşkil eylemişlerdi. Bu teşekkül etrafta bir tesir yap- mamış ise de (İttihadı Muhammedi) cemiyeti teessüs eder etmez dairesini * softalara, ulemaya hasretmemek su- retile müfsidler, münafıklar arasında ehemmiyetli bir mevki kazanmıştı. Büyük ulema şeriat ahkâmunın kanu- nu esasi ile pek âlâ telif edilebileceği fikrinde bulunuyorlardı, Osmanlı par- Jâmentosunda 80 ulema bulunması da bu tesisin islâm dini esaslarını balta- lamıyacağına kuvvetli bir delil adde- dilebilirdi. Abdülhamid talebei ulümu hoşnud etmek için bunları imtihan usulüne tâbi olmaktan affeylemişti. Bu suret- le hattâ medreselerine devam eyleme- ğe bile kendilerini mecbur saymıyan softalar hiç zahmetsizce askerlikten kurtuluyorlardı. Şimdi ise imtihan usu- lü iade edilmiş, softalar da başlarına belâ addettikleri askerliği saran yeni rejime düşman kesilmişlerdi. Cahil halk üzerinde tesirleri az olmıyan bu takım şimdi İttihadı Muhammedi ce- miyetinin başlı âzasını teşkil ediyor- lardı. Kimlerden terekküb ettiği an- laşılamıyan fakat İttihad ve Terakki muhaliflerine karşı bir teşekkül oldu- ğu hissolunan (Kırmızı balta) unvan- lı bir cemiyet bir beyanname ile ken- dini millete takdimi etmiş ise de faali- yetinden eser görülmüyordu. Yalnız böyle bir teşekkülün vücude getirilme- si tasavvuru tedhiş ve kan dökme isti- İttihad ve Terakki cemiyeti meşru- tiyetten sonra ne yapacağına, memle- ketin nâsıl ve kimlerle idare edilece- ğine karar vermiş değildi. O istibdadı yıkacaktı; kanunu esasiyi iade ettire- cekti. Bu kanun meriyete girdikten sonra İşlerin de yoluna gireceğine iman ediyordu. Kanunu esasi ona bir tılsım gibi görünüyordu. Cemiyet meşrutiyetten sonra da giz- Hi bir siyasi teşekkül olmakta devam ediyordu. Meşruti bir idare çarhı için- de bu gizli teşekkülün durumu ne ve nasıl olacağı, meşrutiyetle bu gizli teş- kilâtın mevcudiyeti nasıl telif edilebi- zi umumi için bir göstermelik, bir pa- ravana vazifesini görecekti, Mecliste. ki fırka kuvvetini asıl bu merkezden alacaktı. Ermeni mebus avukat Zöharb efen. di, İttihad ve Terakki fırkasma men- sup mebuslari «üserayi muhallefe» di- ye tezyif ediyordu! Merkezi umumi daima gizli bir teşekkül olarak kali- yordu, Hattâ meşrutiyetin ilânı Üüze- rine merkezi umumiye mensup bazi Azaların isimleri duyulmuş olduğu için umumi kongrede tekrar gizli bir mer- kez heyeti teşkil edilmişti. Gizli bir heyet, aleni bir siyasi fır- ka! Vidaları muayyen yerlerine kon- mamış bir makine nasıl iyi işliyebile- cekti? Bu mantıksızlığa, garabete çare bulmak mümkün olamıyordu. Bunun çaresi olsa, olsa mecliste ekseriyet fır- kasının hükümeti tamamen kendi eli- ne alması olabilirdi. Bu suretle İtti- had ve Terakki merkezi umumisinin gizli bulunmasına sebeb kalmazdı. Meşrutiyetin ilânında İttihad ve Terakki memleket dahilinde daha tam teşkilâtını yapamamıştı. İlk günlerde o herkese Abdülha- midin dehşetli kuvvetini yıkan «meç- hul ve esrarengiz bir kudret» gibi gö- rünüyordu. Biraz zaman geçince bu kudretin hakiki mahiyeti ve derecesi meydana çıkmıştı, Cemiyet te ilka et- tiği havf ve dehşetten, gördüğü itibar ve hürmetten çok kaybetmişti. Kâmil paşa hurs ve kin ile budu- rumdan İstifade etmeği umuyordu. Bu «sonradan görmeleri» kündeden atmak istiyordul O sadarete gelmeden evvel İttihad ve terakkinin Selânikten İstanbula gelen heyetile temasları neticesinde eski idarenin lekeli simalarını tevkif ettirmek ve meclisin küşadını tesri eylemek gibi bazı maddelerde muta- bık kalmıştı. Bir de tahaddüs edecek mühim siyasi meselelerde cemiyetle istişarede bulunmadan icraata kalkış- mamağı taahhüd eylemişti, Halbuki şimdi o bu” taahhüdünü unutuyor ve «gayrimesul elleri hükö- met işlerine karıştırmıyacağını» beyan €liyordu. Muhalifleree cemiyet aleys hine yapılan neşriyatta en ziyade arzu edilen cihet cemiyet teşekkülleri ara» sına nifak sokabilmekti. Cemiyet mer- kezleri biribiri aleyhine düşürülebilir- se cemiyet içinden yıkılmış olacaktı. Hassaten vilâyet heyeti merkeziyeleri merkezi umumi aleyhine kışkırtılma- ga çalışılıyordu; bunda bir derece mu- vaffak dahi olmuşlardı. Manastır ve Üsküb merkezlerile Se- lânikte bazı kulübler merkezi umu- minin İstanbula naklme taraftar de- gillerdi, 1909 kânunusanisi içinde Üsküb ile Manastırdan Selâniğe murahhaslar gelerek merkezi umuminin iskatı için teşebbüslere başlamışlardı. Bu mese- lenin müzakeresi için askeri kulübün- de İçtima kararlaştığı gün Kâmil pa- şanın harbiye ve bahriye nazırlarını değiştirdiği haberi alınmıştı, Bunun üzerine Selânik vilâyet heyeti merke- ziyesi Üsküb ve Manastır merkezleri» nin teşebbüslerini akim bırakarak ce- miyeti dahili bir nifaktan kurtarmak fırsatını buldu. Selânik heyeti inerkeziyesinden ya» pılacak içtima haber alan avukat Zih- neli Sald, mümtaz yüzbaşı Ali Naki, süvari yüzbaşısı Süleyman Fehmi bey- ler askeri kulübe gittiler. Kulübde büyük bir kalabalık vardı. Süleyman Fehmi bey kulüb dahilinde gördüğü Cemal beye - paşa - İstanbul- da cereyan eden hâdiseyi muhtasaran ifade etti, Cemal bey: — Merak etmeyiniz. Her şey yoluna girecektir. 'Teminatını verdi. Vilâyet heyeti merkeziyesinden gelen üç âza içtima salonuna girdikleri vakıt İsmail Can bulât bey ayakta nutuk irad ediyor- du. Ali Naki bey Canbulâdın sözünü kesti: — Siz ne yapıyorsunuz? Biz biribi- rimizi yerken Kâmil paşa meşrutiyeti yıkmak için tertibat almaktadır. Harbiye ve Bahriye Nazırlarını ken- di kendine değiştirdi. Geliniz birleşe- lim. Evvelâ vaziyeti kurtaralım. On- dan sonra aramızda Bu sözler klübdeki sivil ve zabit cemile yet efradı üzerinde derhal tesirini gös- terdi. (Arkası var) -. FES ,EEBEEREE, EE E 8 EEE GEREEESEEZEYEKEBEE.I Tabi Ke ; FİSEELEFFEBEREZEFEEZBEEFEEBEEEE İEEEBEŞE e e # Kös # w EEZEBASE, EEBEP, SŞTEEE Ey p? o