.AEŞAM Saint Bemard köpekleri Alp dağlarından Himalâyanın yüksek tepelerine gidiyorlar Ihtiyar bir papas geçen hafta 8 köpekle Marsilyadan vapura bindi, e ee bir emire yerleşecekler Geçne hafta Marsilyadan Hindis- tana kalkan posta vapuruna ihtiyar bir papas ve Salt Bernard cinsi sekiz büyük köpek binmiştir. Papas ve köpekler ambarda kendileri için ay- rilmiş olan kısma yerleşmişlerdir. Kö- peklerin Marsilyadanı geçişi büyük bir merek uyandırmış, türlü türlü rivayetlere sebeb olmuştur. Fakat biraz sonra meselenin hakkiati anla. gılmıştır. Papas, yanındaki köpeklerle bera- ber Himalâya dağlarının beş bin melre yüksekliğinde manastıra gidiyordu, kalmak üzere bu man: ceklerği. şudur: İsviçrede, Alp dağlarınm tepele- rinden birinde bir manastır vardır. Büyük Saint Bemard adındaki bu ma» nastır, denizden 2372 metre yüksek- tedir. İtalya ve Fransa hududlarına, kış sporu yerlerine . yakındır. Kışın spor yapmak Üzere dağlara çikanla- rm çoğu bu manastıra uğrarlar, Si- tırda yerleşe- Bu uzun seyahatin sebebi cak bir kahve veya çay içerler. Kışın hava birdenbire bozduğu, , kar fırtanaları başladığı zamanlar bu knü buluncaka kadar manastırda ya- tp kalkarlar, bedava yerler içerler. Manastır yalnız sığınanları korü- makla kalmaz, ötede beride kalan, yolunu şaşıran seyyahları da arar, bulur. Bunları dağ başında donmak- tan, yahut bir uçuruma düşüp par- çalanmaktan kurtarır. Saint Bernard manastırındaki papasların hepsi mü- kemmel surette ski ile, kızakla kay- mağı bilirler. Bu sebeble bunların yolculara büyük yardımları dokunur. Fakat yolunu şaşıran ve dağ ba- şında kalan yolculara en büyük yar- dımda bulunan Saint Bemard kö- pekleridir. Manastırda büyütülen ve terbiye edilen tu köpekler çok bü- yük, çok güçlü kuvvetlidirler. Fırtı- nalı havalarda derhal manastırdan çıkarlar ve kazaya uğramış, yolumu şaşırmış insan ararlar. Böyle birini bulunca önüne düşer- ler, manastıra kadar kendisine yol gösterirler. Eğer yolcu kendisinden geçmiş, baygın bir halde ise yüzü nü yalıyarak, kendi hararetlerile 1s1- tarak kazazedeyi canlandırırlar, be- yunlarına asılı ve içi konyak dolu ktü- çük fıçıyı uzatırlar. Kazazede kon- Nakleden: ( Ve-Nâ iğ Delikanlı, ellerini havaya kaldıra- rak: — Aman hanımefendiler! Bana s8- kım olduğumdan fazla kıymet verme- yin! Ben buraya istirahate gelmiş toy bir çocuğum. Memduha: — Yooo... - dedi, - Burada istirahat falan olmaz! Gezeceğiz, eğleneceğiz. İlk teklifim şu: Havalar adamakıllı ısındı. Bizim köşkün bahçesi deniz k:- yısındadır. Balık avlarız, akşam üstü | guruba karşı çitingir sofrasını kurarız, sandalin mehtab safasına çıkarız. Ara mra bu gibi eğlencelere iştirak etmek | istemez misiniz, Atıf bey? Genç adam: — Memmüniyetle! - diyetek, derhal teklifi kabul etti, Onun asu korkusu, bu fazla coşkun kadınla başbaşa kalmaktı. Halbuki bu toplantılarda hem berâber bulunmuş oluyorlar; - böylelikle kadının arzusu- na inkıyad ediyor; - hem de diğer ci- betten onun mütemadi sırnaşıklığın- dan masun kalıyordu. Atıfın bu düşüncesini anlamıyan MAZİNİN YÜKÜ ALTINDA... Aşk ve macera romanı Saint Bernard manastırının avlusunda iki köpek ve bir kaç papaz yak içerek biraz canlanır ve köpeğin yardımile manastıra kadar gider. Saint Bermmsrd köpekleri seneler- denberi bu suretle çalışmışlar, bin- lerce insanı ölümden kurtarmışlar- dır. Şimdiye kadar bunlar hiç kimse- ye İaarrtız elmemişlerdir. Halbuki geçen sene bu köpekler- den biri küçük bir kız çocuğunu pek ağır surette ısırmış, “âdeta parçala- muştur. Bunun üzerine Saint Bernard köpeklerinin, nesiller geçe geçe cins- leri bozulduğundan, bir tehlike teş- kil eğebileceklerinden bahsedilmeğe başlanmıştır. Esasen telefonun, radyonun, tlesi- zin icadı dağ başmda kalanara yar- dımı kolaylaştırdığından, İsviçre hü- kümeti köpeklerin (dağlarda dolaş- masını yesak etmiştir. Bu karar üze- | rine manastır heyeti, manastırın ev- Yasumu tellerle çevirerek köpekleri burada toplamıştır. Geçen yazdanberi köpekler ma- nastırdan çıkmıyorlardı. Arasıra sey- yahlar manastıra kadar çıkarak ka- fes arkasındaki köpekleri, vahşi hay- van seyreder gibi, uzaklan seyredi- Tefrika No. 5 Memduha, bilâkis bu cerabdan mem- nun olarak, ona uzun ve tatlı bir be- Kışla teşekkür etti, Sesi sadası çıkmadan bir köşede otu- ran avukat Mahir Bürhan bu bakışı görerek titredi ve kendi kendine: - Sakın bizimkinin gözdesi bu ol- | masın? - diye düşündü. Fakat mantıkan bir türlü buna im- kân veremiyordu. Çünkü Atıf Erenkö- yüne o kadar seyrek gelirdi Ki... Memduha teklifinin kabul edilme- sinden cesaret bularak daha bazı pre- jeler ileri sürdü: —A, tebii bütün eğlencemiz bun- dar ibaret kalmaz, civatı da dolaşi- rız... Sizin olemobiliniz var, Alıf bey. Bizi davet eder, arasıra gezdirirsinir... Değil mi? Sesinde öyle bir hararet, mütemadi- yen Altıf'a hitab etmekten mütevellid öyle bir memnuniyet hissediliyordu ki, zavallı avukafın kalbi burkuldu. Aralarında münasebet bile mev- cud değilse, kadının bu delikanlıya karşı meclâb olduğunu farketti Müt- biş bir kıskançlıkla Atıfı süzdü ve ri büyütmüş, beslemiş olan Cyrille adında ihtiyar bir papasa çok kunmuştur. Papas, manastırın rahibine müracaatla şu teklifte Junmuştur: «— Köpeklerim çok uslu, âticenab mahilükalrdır. Uysallıklarını katiyen İ kaybetmemişlerdir. Geçen seneki ka- g2, köpeğin düşen bir kız çocuğu kurtarmak için fazla bir gayretle atıldığı sırada kendini zaptedememe- sinden İleri gelmiştir. Senelerdenberi başka hiç bir vaka kaydedilmemiştir. Köpeklerin kafes içinde yaşamaları- na tahammül edemiyorum, Müsaade edin, Himalâya dağlarında 5,000 met- re yükseklikteki Latsa manastırına #ldelim. Burada her sene bir çök Tibetliyi kurtaracağımıza eminim» Başrahib uzun düşüncelerden son- re bu teklifi kabul etmiştir. Burun zerine #htiyar papas seçliği 8 köpek- | le yola çıkmıştır. İşte Marsilyadan | geçen kafile bunlardan mürekkebdi. do- baş- bu- ANE A ZE İzmitte Şark Pazarı Sadeddin Yalım Ticarethanesi Kocaeli viliyeti mektep kitapları satış yeri. Mer meri kırtasiye çeşitleri, Nauman dikiş ve yazı makineleri, Ko- dık İstepraf makine ve levazım saire bulunur. Bu hal, senelerdenberi bu köpekle- ! l i İ va 500 üneti yıla aittir 11 Mayı Milâs > mektupları , Bir İsveç heyeti Milâs civarında kazı yapıyor Heyet Karya medeniyetine aid” eserler bulmak için uğraşıyor Milâs (Akşam) — Milâsın Gencik mevkiinde İsveç âlimlerinden Üpsala üniversitesi arkeoloji profesörü Par- son tarafından kazı yapılmakladır. Hafriyata martta başlarımıştır. Şim- diye kadar mühim eserler bulunmuş- tur. Heyet yalnız Karya medeniyetini alâkadar eden eşya aramaktadır. Pro- fesör bana şu malümalı verdi: «-— Şimdiye kadar Karyalılara sit bir mezar bulunmuştur. Bu mezar milâttan önce 1200 yılına aittir. Ke- mikler toprak içinde olduğu gibi dur- maktadır. Kazdığımız yer küçük bir sitedir. Burada bir kilise ve milâttan evvel 300 üncü yıla sit bir mabet çık- mıştır. Kilisenin içinde birçok mezar- Jar vardır. Bu mezarlar milâti ve Bolu (Akşam) — Bolu halkı, Bolunun en mühim bir ihtiyacı olan modem bir hastanenin temel atına törenine şahid olmakla sevinç içinde kalmıştır. Hastane 65000 küsur liraya yapılacaktır. Temel atma l1esminde bir çok nutuklar söylenmiştir. Yukarıda vali temele ilk harcı korken görünüyor. kendi kendine, acı acı: «— Böyle gençleri gözüne kestiri- yorsa, elbetie benim ihtiyarlığımı ba- şıma kakar!» Maamalih, bu kıratta bir rakible mücadele edemiyeceğini pek flâ anlı- yordu. Kendini şöyle teselliye çalıştı: «— Mantık böyle bir münasebetin devam etmiyeceğini söyler. Arsların- da fazla yaş farkı var, Benim intika- | mıı bu oğlan alacak! Feleğin sille- sini yedikten sonra, Memduha, me- yus bir halde bana döner!» Bir âşık için, bu, cidden feci tesel- liydi, Fakat başka bir çıkar yol da yok- tu ki... Yakininde dönen bu dıramdan bika- ber, Atıf, Memduha'nın ricasına lâ- kayd bir eda ile cevab veriyordu: — Hay hay efendim... gezmek isterseniz, olomobilim emrin:- ze âmadedir, Fakat hepimiz birden binemiyeceğiz maalesef! Çünkü ancak beş kişi alır. Ciümlesini bitirmek üzereydi ki, se- lonun kapısı açıldı. Yaşlı, sivil giymiş, fakat asker olduğu belli, beyaz bıyık- hı, şanlı bir erkek içeriye girdi. Yanın- da da, delikanlının Beyoğlunda rasla- dığı genç kız vardı, Ev sahibesi, yerinden fırlıyarak, hürmetle: — Safa geldiniz Şevket paşa haz- retleri... Nasil oldu da bizi hatırladı- Ne zaman | Doğrusu teğritinizden dolayı bahtiyarız. Paşa, salondakileri selâmladıktan sonra; — Size yeğenim Lâmla'yı getirmeği vaadetmiştim, Üç gün evvel bize geldi. İlk ziyaretimiz sizedir! Vasıf beyin haremi daimi tebessümle: — Erenköyüne safa geldiniz küçük hanım! - dedi. - Burada vaktinizi hoş geçirmeniz için elimizden geleni ya- parız. Genç kız, tatlı sesile: — Teşekkür ederim, hanımefendi! Amcamın yanında bulunmak benim için esasen büyük bir zevktir. Sizlerin de teveccüh ve iltifatı inzimam ederse tabiatile memnuniyetime pâyan ola- mazi Delikanlı burada raslıyacağını asla tahmin etmediği için kızı birdenbire Naciye hanım 4 görünce fena halde şaşırmıştı. Kendi- ni tutmasa, hayretle «A...» diye bağı- racaktı, Hayran hayran Lâmiayı süzü- yordu. Etrafın dikkatini celbedeceğini unutarak, deta inceden inceye ted- kik ediyordu. Pencereden gelen yaz güneşi lüle lüle saçlarına vurdukça kızın başını altın gibi parlatıyordu. Biraz öne doğru hürmetkâr bir vazi- yette oturduğu sırada endarmının gü- zelliği, omuzlarının narin inhinas dikkati celbediyordu, Sağda profesör Fersen, | l | kik ettikten sonra buna karar vere İ tim. Fakat gezgincilik, malüm... ŞİM“ di artık tekaüdüm, daima başbaşa Ki solân heyet kazi yerinde mezarlarıdır. Maksadımız Karya me deniyetinin diğer medeniyetlerle ola münasebetlerini aramaktır. bi nun için çalışıyoruz. Birçok şeyler vi duk. Bunlar bizi alâkadar etmez. Bu lunan eserlerin ekserisi eski Y. lara aittir, Bir de Karyalıların Türk olup olm&t dıklarını anlamak için tedkikl yoruz, Karya medeniyetini iyice ted ta Karyalılara li inilmiştir. rın kuyruğu elimizdedir. Bizim 1 yatımızın eski Yunanlılarla alâkasi yoktur. Biz bu gördüğünüz mabet va &şyaları bulmak için çalışmıyoruğ Karya medeniyetini, bu medeniyetini eden ipi anma ait olması erlerle anlamak yoruz, Bü suretle umumi medeniyet hakkında | bir fikir sahibi olacağız. Bu kazı içini şimdiye kadar 7000 lira sarfedilmiş* pılan yer küçük ve imiş bir sırttır. mezarda iki ölü vardır. Bir çok ya bulunmuştur. Bulunan © Yüzük, testiler, ” muh telif sera mabet taşları, kitabelerden ibar Bulunan eşyanın bir kısımı nakledilmiştir. Bir kadın yıldırım isabetile öldü İzmir (Akşam) — Bergama h& valisine yağan şiddetli yağmurlaf esnasında müteaddid yıldırımlar dâ düşmüş ve Bergamanın Mahmudiye köyünde Çakıroğullarından B. Mus” İ tafanın evine düşen yıldırımlarda! biri karısı 28 yaşında Ümmühanı ök dürmüştür. Naciye hanımın sorduğu bir sual6 cevap vermekteydi: — Evet efendim... Ancak üç haftâ evvel İstanbula, amcazâdel safir geldim. Ondan evvel İzmirde bü” yük annemih yanında oturuyordum. — Büyük valideniz sizden ayrılma" Za nasıl razı oldu? Benim böyle bif torunum olsaydı, bırakmazdım, doğ“ rusu! Genç kız, güzel dişlerini göstere tâth bir tebessümle: — Aman hanımefendi! fazla iltifat ediyorsunuz, Şımartacak* Amcam tekaüd olunca yalnız* ağını hissetti. Evini idare edecek bir kadın lâzımdi. Beni yanına istedi. Atıf, Lâmianın sesine de hayran ol du... O ne pürüzsüz, ne saf sesti! EF gın bütün gü e bir cazibe dahâ ilâve ediyordu. Ev sahibesi, yeni gelenleri eskiler& bu meyanda da Atıf'a tanıttı. Şevkeb paşa delikanlının babasını tarıyor v8 seviyormuş meğer... Refet beyi, meth8 başladı ve sonra kendi derdini anlatti: | — Yeğenim Lâmlanın babası olaf ağabeyim vefat edince zavallı yavr” cak zaten öksüzken yetim de kald” | Onu daha o zaman yanıma alacak” Jacağız.... (Arkası var) EN pa aids Bana çok © — — 8 << SASENERPE xe REBE.. BEEF z E EMSEZE. Ç PAŞBEP,E, g# # MET E ESENEPEER9Ş R