rd > © Bu muhakkaktır. Veliki köyü halkı bü- Fransada gemi inşası 2 : çok azaldı Fransanın para ve bütçe meselele- | Tinde fevkalâde güçlüğe uğraması ve # nihayet frangın kiymetini, İngiltere Ve Fransa hazin lerinin muya- | “fakatini alarak, birdaha indirerek & MD irang bir İngiliz lirasına müsavi olmak üzere yeni bir sey düşür- | mesi hep harici ticaretin küçülmesin- den ileri geliyor, Fransanın harici ticareti eski mik- darının üçte birine inmiştir. Fransa- nın harici ticaretindeki sukutun tesi- Ti asırlardanberi dünyanın İngiltere- den sonra en büyük bahri deyleti ola- Yak tanınmış olan bu memleketin bah- Tİ İnşaatında da görülmektedir. Capital Fransız mali gazetesi 1937 | Senesi ikinc ında Fransanm İnşaat tezgâhlarından tek bir geminin | denize indirilmediğini ve Fransanın bahri tarihinde böyle bir hale evvelce hiç tesadüf edilmedi yazmıştır. Bugün Fransız tezgâhlarında yapıl» makta olan gemilerin mikdarı da pek az olup ancak 75,000 ton tutuyor. Halbuki İngiliz tezgâhlarında 1,080.000 Almanya tezgâhlarında 370,000, Ho- landa da 310,000 ve Japonyada 303,000 ton gemi yapılmaktadır. İnşaatın azal- masından Fransız ticareti bahriye fi- losunun mevcudu da azalmaktadır, Her memleketin bahri ticaret filosu artmakta bulunmasına mukabil Fran- sanın filosu ahiren çürük gemilerin çıkarılıp yerlerine yenilerinin yapıl- mamasından ve alınmamasından | 66,576 ton azalarak 2,887,000 tona in- mişti, Bütün bir köy halkı mahkemede Köylüler, kızını güzellerin güzeli yapan büyücüyü parçaladılar Yugoslavyada hükümte, hatıl iti- kad besliyenlere karşı şiddetli bir mü- cadele açtı; geçen hafta da, bilhassa köylerde batıl itikad besliyenlere ka- in müsamaha edilmemesini emret- Buna sebeb, hücra bir köyde vukun Belen factadır. Sabotiç civarında, veli. ki köyü halkı, bir pazar günü, kilise meydanında «büyücü. dedikleri bir kadını döve döve öldürdü. | Bu hiddetin asıl müsebbibi büyücü | kadının kızıdır. Bayan Boyana, yalnız | © köyün değil, bütün Yugoslavyanın €n güzel kızıdır. Bu kız güzel gözleri, #effat teni, ipek saçlarile o kadar gü- Zeldir ki, bu güzelliğin şeytan işi oldu- Yücünün, şeytanm yardımile kızını Büzeller güzeli yaptığına kanidir... Bu kanaat yerleştikten sonra, köy halkı büyücü kadın ve kızile konuş- Iki şalın Greta Garbo, Stokoviski ile beraber İtalyada Cimbron villâsında oturur- ken, günde beş on mektub ile İtalya- dâki hayranlarından bir kaç hediye alıyordu... Greta Garbo paketlerile Mektupları açmadan ocağa atıp yakı- Yordu, Bir gün çok ağır bir paket geldi. Ocağa atamadılar. açtılar, İçinde iki Şal çıktı. Biri beyaz, biri renkli idi, Greta giderken renkli şalı omuzuna ü, beyazı villânın idaresine bakan Bilmeceler Bütün dünya gazetelerini karıştırı- Miz, muhakkak her gazetenin bir sa- hilesinde bir bilmece göreceksiniz. Bi- zim güzetede de var, Buna İngilizler *Puzzle» Fransızlar ernots crolses» der- « Biz sadece bilmece, bulmaca diyo- Bunun mucidi Niktor Orildir. Bu Zât bir otomobil kazası neticesi, genç bir kadının ölümüne sebeb olmuş ve On beş sene hapse mahküm edilmişti. Hapishanede kâğıd parçaları üzeri- Me dört köşe şekile çizip cümeller ya- Parak bu oyunu icad etti ve bu oyunla apPishane köşesinde servet sahibi ol- Geçen hafta da 75 yaşında olduğu halle Kapetownda öldü. maz oldu, hattâ kızın nişanlısı da ni- şanı bozdu, başka bir kıza kur yap mağa başladı., Bu kız, büyücünün komşusu idi... Bir ay geçmedi, çocuk hastalandı, çocuktan sonra babası hastalandı... Büyücü komşularını büyü ile öldü- rüyordu... Büyücü olduğuna da kimse- nin şüphesi kalmamıştı. İstediği za- man vücudünü kıllar bürüyor, istediği zaman kıllar dökülüyordu. Bir gün dört defa jandarmaları çağırıp bu hâ- diseyi göstermek istediler.. Nihayet zavallı ihtiyar kadını döve döve öl dürdüler, Bütün köy halkı mahkemeye davet edildi ve çoğu, hapse ve ölen kadınm kızıma ağır para cezası vermeğe mah- küm edildi. Kız paraları aldı ve ayni akıbete uğ- ramamak için köyünü terketti, hikâyesi kadına verdi... Bir kaç gün sonra kadın şalı omu- zuna almak istiyince ucuna iliştirilmiş bir kâğıd gördü. Kâğıdda şunları oku- du: «Siz iyi yürekli bir sanatkârsınız. İ ben iflâs etmiş bir baronum. Bu iki şalı satın almak lütfunu esirgemeyi- NİZ.» Kadın beyaz şalı iade etti ve şu ce- vabı yazdı: «Ne yazık ki Greta, yazdı- ınız mektubu okumadan renkli şalı alıp gitti, Unutulmuş 'Kuin Mari vapuru sefere çıkarken muhakkak içinde beş on kaçak yolcu bulunuyor, Geçen hafta Sutamptonda gene bu kaçak yolcular muhakeme ediliyor ve bir çoğu bir aydan bir haftaya kadar hapse mahküm ediliyordu. Muhakeme edilenler arasında 17 yaşında bir yolcu vardı. Bu çocuk da 15 gün hapse mahküm edileceği sıra- da söz istedi, dört sene izcilik ettiğini, oymak beyi olduğunu ve bu sırada de- nize düşen iki kişiyi ölümden kurtar- dığını buna mukabil tahlisiye nişanı aldığını söyledi ve ispat etti. Buna mukabil hâkimler gencin be- raetine karar verdiler, Çocuk ailesine teslim edildi. Atının yarıştığını görmek için.. Bay Ab Baley İngilterenin meşhur #Porcularındandı. 73 yaşındadır. Bu | Babin geçenlerde iki bacağını kestiler. | Boy Baleyin güzel bir atı vardır. | Adı Goldendir. Bay Baley, atını Derbi arında koşturacak... İyi amma, my Larirken kendisi göremiyecek Göremiyecek ya (73 yaşında, iki | bacaktan mahrum bu ihtiyar cenubi Airikada oturuyor Doktorlar: — Londraya gidemezsiniz! dedi Bu hususta bay Baley doktorun sö- zünü dinliyemedi. Yanına karısile üç hastabakıcı aldı ve Londraya müte- veccihen kalkan bir vapura bindi, Bay Baley, on bin kilometrelik bir seyahat yapacak. Vapura binerken et- rafını saran gazetecilere: — Atım yarışırken seyredeceğim. Beni bu zevkten hiç bir kuvvet mah- rum edemez Hem görüyorsunuz ya, lâstik tekerlekli bir koltuğum var. Bu koltukla her yere girip çıkabilirim. Bari temenni edelim ihtiyar spor- cunun atı Golden birinciliği kazan- sın! Hırsızlar satılması mümkün olmıyan meşhur tabloları müzelerden niçin çalarlar İnsanlığın yetiştirdiği daht ressam- ların müzeler veya sanat meraklıları nezdindeki kiymetli tabloları kendi. lerini hursizlara karşı, killdierden, * kapalı mahzenlerden, kalın duyarlar ve daima uyanık bekçilerden ziyade cihanı tutan şöhretlerile müdafaa ederler. Esasen bu tablolar taşıdıkları büyük sanat kıymetile bütün beşeri- yetin malı olmuşlardır. Nadide bir inci gerdanlığı veya bü- yük bir elmas parçasını âşıran hır- sızın, bunların şekillerini değiştir. mek suretile elinden çıkararak ken- disine oldukça mühim bir servet te- bir tablonun pazar kıymeti nedir? # Geçenlerde Londrada dünyanın en zengin resim kolleksiyonlarından bi. rine sahib olan Sir Eâmon Davis'in tâblolarından üç kıymetli parça çar lındığı zaman bu Sual gene mevzuu bahsoldu. Acaba bir tablo çalmıya karar veren adam bu işi yaparken kendisine nasıl bir fayda temin ede- ceğlini umuyor? Her ne kadar Sir Fd- mon Davis'in galerisinden aşırılan üç parçaya 16 milyon - İngiliz lirasi kıymet takdir edilmişse de hırsız bun- ların bir ticaret'mataı olmıyacağını pek âlâ bilir. Çünkü böyle meşhur tabloların yegâne alıcılari müzeler veya tanınmış koleksiyonculardır. On- lar da kendilerine satılmak üzere getirilen bu yeri yurdu, sahibi her- 'kesçe malüm tabloları derhal tanıya- ceklar ve hırsız bunları paraya çevir- meğe karar verdiği anda yakayı ele verecektir. Böyle olmakla beraber tarihte ilk tablo hursızlığı vakası geçenlerde de Londrada kaydedilen vakadan iba- ret değildir. Bir çok defalar müzeler- de bekçilerin sıki nezareti altında bulunan kıymetli tablolardan birinin gözle kaş arasında ortadan kaybol- duğu, hiç ümid edilmedik bir za- manda maruf bir kolleksiyonun ye- Tinde yeller estiği görülmüştür. Bu gibi hâdiseler vukuunda yapı- lan tahkikatlar ve bilâhara ele ge- çen hırsızlar üzerinde icra edile mü- şahedeler göstermiştir ki büyük res- samların tablolarını aşıran hırsızla- rın ekserisi bunu maddi bir menfaat maksadile değil isimleri ilâhlar mer- tebesine çıkarılan büyük ressamlara ve onların eserlerindeki harikulâde- liğe olan hayranlıklarından, marazi bir,hal ulan sanat aşkı yüzünden ya- pıyorlar, Onları bu gayri ahlâki yola sevkeden şey herkesin gıbta İle sey- rettiği bir sanat eserine biran malik olmak çılgınlığıdır. Luvr müzesinden Löonard de Vin- ci'nin Joconde isimli meşhur tablosu- nu çalan delikanlı, dudaklarında ha- rikulâde bir tebessüm taşıyan bu ka- dını bir gece kolları arasına alıp bera- ber yatmak deliliğine tutulmuş zaval- lı bir manyaktı. Bundan başka hiç bir zaman sa- tın alamıyacağı nadide bir tabloya malik olmak için havsalanın kabul edemiyeceği kadar para dökmeğe ha- zır olan ve bazı düşkün insanları tab- lo çalmıya teşvik eden sanat merak- lsı zenginler de mevcuttur, Bunlar çalınmış bile olsa elde et- tikleri eserleri hususi müzelerinin en gizli köşelerine saklarlar, hattâ foya- ları meydana çıkmasın diye onları me- raklılara gösterip herkesi hayran bi- rakmak zevkinden de vaz geçerler, Bu nevi meraklılar onları yalnız başları- na seyretmekten, mahzenin altına gömdüğü çekmecesi önünde zevk da- kikaları geçiren bir hasis gibi, gayri meşru hazineleri ile saatlerce başbaşa katmaktan mest oldular. Fakat bunlar hırsızlık işine daima. başkalarını alet ettikleri için o adam ele geçse bile hakiki mücrim meçhul kalır. Meydana çıkıp ceza görenler na- dirdir. Diğer taraftan müzelerden veya ko- leksiyonlardan çalınan kıymetli tab- loların aradan bir müddet geçtikten Luvr müzesinden L&o- nard de Vinci'nin Jocon- de isimli tablosunu çalan adam dudaklarında ha- rikulâde bir tebessüm taşıyan bu kadın resmi- ni bir gece kollârı ara- sına alıp beraber yatmak deliliğine tutulmuş za- vallı bir manyaktı “Otobüs davası Ermeni mütevelli heyeti sorguya cevab verdi Mahkeme, teftiş heyeti reisliğine yazdığı | tezkerenin tekidini kararlaştırdı Dün asliye birinci ceza mahkeme- sinde otobüs davasına devam edildi. Bu celsede, satıldığı söylenen Ermeni mezarlığı arsası bedelinden yüzde beş nisbi hissenin Evkaf veznesine yatırı- ıp yatırılmadığının Ermeni mütevel- M heyetinden tahkiki için yazılan mü- zekkerenin cevabı okundu. Müddetumumilik vasıtasile İstan- bul ikinci şube müdürlüğünden gelen bu tezkerede, keyfiyetin Ermeni heye- ti mütevelliyesinden sorulduğu ve ce- vaben, mütevelliler heyeti tarafından böyle bir muamele yapılmadığı bildi- rildiği kaydediliyordu. Bu tezkereye karşı, Ahmed Emin | Yalmanın vekili Nazmi Nuri söz ala- rak dedi ki: — Gelen cavap nakıstır. Bu, Erme- ni heyeti mütevelliyesinden sadır ol- duğuna hükmedilebilecek bir vesika değildir. Biz Evkaf umum müdürlü- güne bir istida vererek, bu arsanın sa” alması için Ermeni mütevellilerinin | Evkaf idaresinden mezuniyet alıp al- madıklarını, yüzde beş nisbi hisseyi Evkaf veznesine yatırıp yaytırmadık- larını ve bu mütevelliler hakkında bir takibat yapılıp yapılmadığını sormuş- tuk, Vakıflar umum müdürlüğünün bi- ze verdiği cevapta, bu hususat hakkın- da ancak mahkeme tarafından bir su- al sorulduğu takdirde cevap verilebi- leceği bildirilmiştir. Şimdi biz de, mü- dafaamıza taalldku itibarile bu Üç nok- tanın mahkeme marifetile Vajzflar umum müdürlüğünden sorulmasını istiyoruz. Bu talep üzerine, Sabur Saminin vekili Sadi Riza şu cevabı verdi: — Mahkemenin sorduğu şeylere karşı lâzım gelen cevap verilmiştir. sonra evvelce bulundukları yere bıra- kıldıkları veya başka vasıtalarla indo edildikleri de görülür. Ressam Van Dyek'in Berlin müzesinden aşırılan bir tablosu birkaç ay sonra hırsızdan bizim para ile 25 kuruşa satın alan iyi kalbli bir köylü tarafından müze- ye iade edilmiştir. Luvr müzesinden birdenbire kay- bolan Le Nain'in «Kumar oynıyan de- likanlılsi; İsimli tablosu aradan altı. ay geçtikten sonra çaldığı şeyi paraya, çevirmek imkânsızlığı karşısında yap- tağına pişman olan hırsız tarafından posta vasıtasile geri gönderilmişti. ELİ sene kadar evvel Boston şehrin- de B. Anis'in evinden Rousseau, Diaz, Delacroix, Daulugny imzalı dört tab- lo çalınmıştı. Açılan polis tahkikatı hiç bir netice vermedi. Onu beş sene sonra şehir hapishanesinde muhtelif hırsızlıklardan yatan bir yankesici: — B. Anls'in tablolarını da ben çal- dım. Filân yerde duruyorlar, onları bir türlü başımdan savamadım, itira- fında bulundu. Polisler hırsızın tarif ettiği harabeye gidip tabloları çıkar- “ dılar, Londrada büyük bir tablo satıcısı ii Bütün bu hâdiseler büyük bir sana$ kıymeti taşıyan eserlerin hiç bir za- man bir ticaret mataı olamıyacağını ve onların şöhretlerile kendilerini çar lanları ele verdiklerini gösteren şaya- ni dikkat misallerdir. Çünkü sanat eserleri beşeriyetin müşterek malıdır. e ER Bizi alâkadar etmiyen bu satış mese- lesi üzerinde daha fazla durmağa lü- zum yoktur. Bu dava, hakarete uğrı- yan Sabur Sami tarafından Ahmed Emin Yalman aleyhine açılmıştır, Sa- bur Saminin kızına aid satışın bu işle bir alâkası yoktur. Müddelumumi de bu cihetin tekrar “m sorulmasına lüzum görmediğini bil- i dirdi. 1 kat yapan heyeti teftişiye tarafından B. Sabur Sami hakkında da bir tahki- da verilen c&vaplar kâfi görüldüğün- den, keyfiyetin ayrıca Evkaf umum müdürlüğünden sorulmasına lüzum olmadığına ve mülkiye heyeti teftişi- yesine yazılan tezkerenin tekidine ka» Tar vererek muhakemeyi gelecek cu- martesi gününe bıraktı, Pek mühim: Sual nasıl sorulur, cevap nasıl verilir. Tercüme nasıl yapılır. İmlâ, filler 30 senelik ix FRANSIZCA