iğ İlk çağlarda insanlar rüzgârdan Al. lahtan korkar gibi korkarlardı. Bugün rüzgürm ne olduğunu bili- . Sıcak hava soğuk havadan da- ha hafiftir. Biribirlerine komşu bir sıcak ve bir de soğuk hava tabakası farzedelim, Daha De sıcak ha- va tabakası yü Daha ağır olan soğuk hava tal sıcak hava- nın yerine inecek... yer değiştiriş rüzgâr doğurur. İki tabaka arasındaki hararet farkı çoksa, rüzgâr daha şiddetli olur. Fır- lana gibi eser. Hararet farkı olmıyan yerlerde rüz- gârın şiddet farkı da olmaz. Mevsime göre hararet farkı değişen yerlerde rüzgârlar da mevsime göre eser, “Avrupada rüzgâr mevsime göre eser. Rüzgâr kuvveti çok ekonomik kuv- vet olduğundan her devirde insanların Bir çok yerlerde su, hava değirmen- Hong-Kong, Kanton nehri ağzında İngilizlerin büyük üssübahrilerinden biridir. Hong-Kong limanından sene- de 8 yüz bin gemi geçer. Liman 6000 vapur alacak kadar büyüktür. 'Hong-Kong'un nüfusu 800.000 dır. 20.000 kişisi Avrupalıdır. Şehrin mer- kezi Viktorya Sitidir. Bütün cihanin | en büyük bankalarının şubeleri var- dır. Burası 1841 denberi İngilizlerindir, Fokoşer Pek sevimli bir hayvan değil... Bi- zim avcılar da ne mutlu ki, toprakla rımızda böyle hayvana tesadüf et miyorlar, Bu hayvan Afrika yaban do- muzudur. Korkunç görünmesine rağ- men vahşi değildir, insana hücum etmez, ancak geçtiği yerleri mahve- der, Aysel günleri sayıyor. Sekiz gün, dört gün, iki gün kaldı... Yarın doğ- duğum gün... Bütün ümidi bu gün- de... Hayır annesinden hediye bek- lemiyor. OO ancak çocuklarını besli- yebiliyor. . En küçükleri de Aysel, üyük babası da hediye veremez. O ihtiyarcık ta ancak tavuklarının yu- murtasile keçilerinin sütünü satıp geçiniyor. Ona hediyeyi teyzesi Aliye vere- cek, Teyzesinin komşu köyde güzel bir evi var. Geçen sene de doğduğu gün teyzesi ona bir bebek hediye et- mişti, Bu sene Aysel, aluminyumdan yâr pılmış bir çay takımı istiyor. Bunu teyzesi alacak. Kardeşleri onunla alay ededursunlar, Aliye teyze bu ta- kımı Aysele hediye edecek. Geçen hafta misafir geldiği zâ- man, dönüşte Aysel, teyzesile bera- ber yürüdü ve köyün çarşısında © oyuncağı gösterdi: — Bebeğimin böyle bir takımı ol. sa çok sevinecek, dedi, Teyzesi gülümsedi, sonra. Ayselin yırlık papuçlarına bakıp içini çekti. Aysel dedi ki: — Annem bana mektebe gitmek için sağlam bir çift takunya lâzım diyor. Elindeki dikişlerini bitirince alacakmış. Havalar soğuk, annem kardeşlerimi giydirdi. — Annen çalışkan kadındır Aysel, anneni çok sev. Aysel teyzesinden ayrıldı. Amma oyuncağı alacağına şüphesi yoktu. Eve gelince bebeğini okşadı ve: — Benim güzel bebeğim, senin gü- zel bir çay takımın olacak, dedi, Son gece... Ertesi gün Aysel on ya- şını bitirdi. Hava bozuktu. Yağmur yağıyordu, fakat Aysel hediyesini bekliyerek sevincinden yerinde dura» miyordu. Nihayet teyzesi geldi. Elinde bir paket vardı... Aysel kalbi çarparak paketi açtı ve kaşlarını çattı. Keyfi kaçtı... Du- dakları titredi, bir türlü teyzesine teşekkür edemedi. — Ne o Aysel beğenmedin mi? — Beğendim teyze. ; Annesi, Ayselden çok sevindi; — Ne güzel takunyalar! Teyzene Hoş statistik Yeryüzünde 400 milyon kişi çince, 200 mil yon kişi ingiliz- ce, 140 milyon kişi rusça, 70 milyon kişi fran- sızca konuşu - 3 iyi. Amma her sens Ameriki- da kaç sigara içiliyor biliyor musu- nuz? 140 milyar sigaral, Eğer 140 milyar sigarayı uçuca di. zecek olursak 10.000.000 kilometrelik - bir yol teşkil eder, Her Amerikalıya senede vasati 1000 1 inciye: 10 lira 2 nelye: 6 lira, 3 üncüye: 8 lira, 4 ncüye 2 lira, 75 kariimize de kolonya, kraiaf, , er verilecektir. teşekkür et kızım. Aysel aluminyum çay takımı bek- lerken gelegele tahta takunya gel- mişti... Halbuki o bütün bir sene, aluminyum takımile bebeğine süt, çay, ıhlamur içirecek, bununla avu- nacak, oynıyacaktı. — Aysel, çoraplarını giy de baka- lum takunyalar ayağına uyacak mıl Aysel söz dinledi. Kardeşleri de ta- kunyaları çok beğendiler. Biraz sonra annesi Aysele: — Fırına git te ekmek al, dedi. Fırında iki kadın vardı. Ayselin ta- kunyalarını pek beğendiler. Aysel onlara kızıyordu. Aldığı ekmeği kolunun altına sıkıştırdı, yü- 1, 8, 6, 1m «makbul bir ağaçe 7, 6, | Biz işte böyleyiz, elimizdeki saade- Hn kiymetini bilmeyiz. Yeriz, içeriz, gezeriz, oynarız da, bütün bunları hak vergisi, gayet tabi sayarız. Farkına varmadan, herkes ve her- şey bize yilz veriyormuş gibi gelir. Oturduğumuz ev, dostlarımız, ki- taplarımız bizim için çok tabil şey- lerdir Bir kere gözlerinizi kapayalım du, bütün bunlar elimizden giderse ne o- Tur? diye düşünelim. , Elimizde bulunan şeyleri elimizden kaçıracak olursak şaşalayıp kalırız. O zaman kıymetini öğreniriz. Böyle olmayınız arkadaşlarım. Eli- nizde bulunan herşeyin kıymetini tak- dir ediniz, , 5 inciye: 1 lira. Takunya rüdü. Herkesin beğendiği bu takun- yalara bak o ne yapacaktı!... Takunyalardan birini ayağından çıkardı, hızla duvara fırlattı, Takun- ya duvara çarptı, kırıldı, ikiye ay- rıldı... Eve gelince utanmadan yalan söy- ledi: « Ayağım takıldı, düştüm... Ta kunyam kırıldı... Annesi: — Vah yavrucuğum vah... Gel seninle çarşıya gidelim de bakalım bizim dükkânlarda bu takunyalar- dan vardı. Teyzen duymasın. — Pahâlıdır anne... — Ziyanı yok... Bu seferlik kre- diyle alırım... Kırılan takunyanın bir benzerini aldılar... Bu hadiseyi iki kişi unutmuyordu. Biri Ayselin annesi. Takunyanın pa- rTasını ödemek için geceleride dikiş dikiyordu. Biri de Aysel. Vicdan aza- bı çekiyordu... Yemek bile yiyemi- yordu. — Hasta mısın Aysel? — Hayır anne. — Haydi git yat. Aysel yattı ve ağlamağa başladı. — Ne olüyorsun, Aysel... — Anneciğim hasta değilim, amma fena bir şey yaptım. Takunyaya muhtaç olduğum halde yalan söyle- dim. — Ne yaplın?... — Takunyayı attım, mahsus kır- dım... Annesi bir müddet düşündü, an- nesi düşünürken Aysel hıçkırıyordu. Nihayet annesi dedi ki: — Bu kabahatın aramızda kala cak... Bir dahada böyle bir şey yapmıyacağına emirim... Kabahatı- nı anladın ve üzüldün.. İnsanların her istekleri olmaz... Eğer elde ede- mediğimiz isteklerimizi haksız yol- larla elde etmeğe çabalamazsak no mutlu bize... Sen hayat kızı olmalı- sın. Hayatın zevkini de, acısını da metanetle karşılamağa alışmalısın... — Alışacağım anne... Ertesi gün Aysel çarşıda oyuncak- çının önünden geçerken başını “çe virip çay takımlarına bakmadı ve teyzesinin: «Anneni çok sev» dediği sözün mânasını o zaman anladı. Çocuk tacir Yeryüzünün Bu çocuk her sabah saat yedide halk (bahçe lerinden birindeki küçük dükkânını açar, çikolata, sigara, çiklet ve salre satar. Mağazasının hesaplarını kendi- si tutar, Bankada kendi adına hesabı carisi vardır. Rober, ancak cumartesi günü öğle- den sonra ve pazar günleri sabahtan akşama kadar da hususi öğretmenle çalışmaktadır. 4 üm <kafa», 6, 2, 1, im «müsabaka 6,8, 3, 4, üm casker havasısdır. , mendil, top, perger taktmı, defter, kurşunkalem, kitap gibi muhtelif hediye- Bu resmi görünce, acaib iki mah- lük alevlerle pençeleşiyor sanacaksı- nız, Hayır, Bu iki mahlük, iki insan- dır. Dalgıç elbiselerile ateşin içinde geziyorlar, Yalnız bu dalgıç esvapları- nın suya dalan dalgiç elbisesile mü- nasebeti yoktur, Bu ateş dalgıçları, tutuşan tayyare- ler yere düşünce içindekileri kurtar- mak için çalışırlar. Bu dalgıç elbisesini giyenler, fırına girip dolaşabilirler. Bu elbiseleri icad «len bir İngilizdir. Tecrübeleri İngil- tere hava nezareti tarafından yapıl- mış ve muvafık görülmüştür, Bundan sonra, her tayyare meyda- nında bu dalgıç elbiselerinden beş on tane bulundurulacaktır. Eğer bu elbiseler daha evvelden icad edilmiş olsaydı, Ilindenburg ba- Tonu kazasında bir çok kişi yanmak- tan kurtulacaktı. Gün geçtikçe hava yolile seyahat kolaşylaşıyor ve her türlü hazaların önlenmesi çareleri bulunuyor. «Göz muayenesi Londrada geçen hafta gözcülük ser- gisi açıldı. Bu sergide dikkate şayan âletler vardır. Bilhassa resmini gördüğünüs Alet, hasta gözlerin muayenesinde çok işe yarıyormuş. Bu âletle gözlerin has- talığı ve gözlere uyar gözlükler der- hal bulunuyormuş. Herhalde bu âleti kullanmak hayli güç olsa gerektir. Linegret in Her diyarda çiçek vardır, İşte re$- mimizde kutup civarında bir manza- ra görüyorsunuz. Bu kuşun yuvası- nın etrafındaki beyaz pamukcuklar, kutup çiçekleridir. Bu çiçeklerin adı Linegrettir. Kutupta böyle 15 cins giçek yetişir, PRE koysun ve beg *BZ..ESE ; i : : : ji ved £ #SARLİPFER, İP. EEELİ #EFPEEFE. EEEŞEZESİEPEZSE