Bu geceki koro konseri Bethofen, Şubert, Şuman, Mozartın en güzel parçaları söylenecek Muhiddin Sadak'ın idare edeceği bu kon- ser, konservatuarımızın ses Sahasındaki ileri hareketlerinin en canlı delili olacaktır Muhiddin Sadakın idaresindeki koro heyeti bir prova sırasında Koro bizde orkestradan daha ye hidir. Ancak dört beş ssnelik hayatı olan koromuzun emekleme çağından adırıatma çağına soluksuz bir ham- le ile geçişi Kemalist Türkiyenin asırları senelere sığdıran mucizeleri arasındadır. Teknikle güzel sanatlar rı atbaşı beraber yürüten Kemalir- min kudretidir ki, 13 üncü asırdan 20 inci asra kadar omofoniden ayrı- lamıyan ve polifoninin. yabancısı olanlara garb musikisi tekniğini be- nimsetmesini bilmiştir. Asırlardanberi sade ve sade iç duygularını tek sesle terennüm etmiş olanların bugünkü evlâdiarına, hilka- tin dört cihetten gelen seslerini yadır- gatmadan, iç duygularına mezcetli- rerek yayma ve di na kabiliyeti- ni verebilmek, her millete nasib ol miyan bir mazhariyettir. Bütün şark musikisi gibi, bizim musikimiz de omofoniktir. Şark asır- lardanberi yalnız kendini ve kendin- den gelen sesleri dinlemektedir. Acı- mız <Miçkuik, neşemiz kahkahadır. İçimiz yandığı zaman ahuvah ede- riz, keyfimiz olunea kahkahkah gü- leriz. Şavk için ses bundan ibaret- tir. Şark kasırgaya, tufana, tayfu- na, gök gürültüsile yıldırıma kulak kapamışlır ve vecde geldiği zaman derin, boğucu bir sessizliğe bürün- mwüştür. Şark için tevekkül sessiz- lik, isyan nihayet kendi feryadıdır. Tabiatın isyan eden sesleri ile vecdi- nin deruni ahengini duyamadığı için bestesini yapamamıştır. Garblı İse yanlız iç duygularını din- lemekle kalmamış, yzinız kendi sesi- ns bağlanmamış, hilkatin dört cihet- ten gelen seslerini © karmakarışık gitmiş, gönlüne mezcet- dinlerken - tabiatı da iarın, suların, ateşin baharın, gurubun, tu- ığın, hasretin, nesenin ii isyanları ve kendi vec- tutmuş 06 vene ddizi vE beş ri isbat ettiği bu iddi- asını bütün cihana beğendirmiş. Kendimizi ıssız bir mahallede, çük bir odada yapyainız hissi rilz zaman — elimize olu-sak İlk yazacağımız cümle şu olur: «Ses yok.» Yalnızlığın, ıssızlığın bizim için sesi, sadası yoktur. Halbu- ki “bir Sopen için bu hiç te böyle de- ğin ahengi vardır. Bizim yordu dediğimiz ar ti sesi bulmuştur #edemez» dediği anda kompoze etti. ği 6 ncı etüdü yalnızlığın şaheser sesleridir. Galinciklerle ve papatyalarla süs- lenmiş bir kırda oturduğumuz 28 man, kırmızıdan, #öri ile beyaz me lere konup kalkan kelebekleri KANSIZLIK > ik SIROP DESCHIENS, PARIS meyi icim Ea ammiahiperiie enli kalemi alacak | Z «Yalnız, yalnı- | zn! İnsan kendini daha yalnız his- | retsek ne duyarız? Hiç değil mi?... Eğer hafif bir rüzgâr esiyorsa çok çok rüzgârın kırlardaki ince ihtizazi kulaklarımıza gelir. Halbuki bir Şo- pen kelebeklerin kanad seslerini du- yar ve havai, şeffaf, rakik oktavlarla 9 uncu etüdünü yazar. Bu etüdü dinlediğimiz zaman gözlerimizin önünde binlerce kelebeğin uçtuğunu görür, kanad seslerini duyarız. Polifoni, tabiatı dinlemesini mekten doğan ahenktir. Koro tabiattan ilham alan ve bu ilhamla, tabiatta mevcud olan her sesin insandâ da var odluğunu is- bat eden nağmelerdir; koro, kâlnat- la mevcudatın bir arada yoğurul- muş heyetidir. Bu geceki koro konserinde Mo- zartın «Kantate 1, Betholenin «Fan- tazi» si, Şubertin «Zafer Şarkısı», Şumanın «Çingenelerin Hayat» var. Bu geceki konserin bellibaşlı dört şaheseri olan bu parçalar nolanin, hisleri tebarüz ettiren kelimeler ka- bil- i dar vazıh olduğunu isbat edecektir. Şuman, çiğan hayatını, karakteri ni, ekaderimdir, kaderimdir, kade- rimdire deyip bütün ömürleri müd- detince tabiatla cemiyet arasında kalan bir zümrenin imanı- nı, tevekkülünü, yeis ve neşesini ih- ya etmiştir. Şuberlin «Zafer Şarkısıs 80lo 80p- rano, koro ve orkestra için yazılmış- tır, Büyük birbalad, büyük bir zafe- rin bütün teferrüatı ile hikâyesidir. Mozartın «Kantats ındada 5o0lo soprano vardır. Bu eserde, fodakâr- lık hisleri bütün açıklığı ge bilürla- $ır; bestekâr saf bir ruhun yüksek duygularını bestelemiştir. Konserin en dikkate değer parça- sı Bethofenin «Fantazi> sidir, Pi; no, koro ve orkesira İçin yazılmıştır. Bu eser, bestekârın 9 uncu senfoni- deliyen parçadır. Kâh gülen, cesine vardıran, bazan neşeyi coşkun bir tezahür şekline koyan bu fan- tazi konservatuar korosunun büyük başarısı olacaktır. bay Ferdi “ Bu geceki konserde Statzeri piyanoda, bayan Ren Gelen. beviyi sesde solist olarak dinliyeceğiz. Koroya iştirâk edenler arasında kon- servatuarımızın İle tenor Haciyan ve Nikolski vardır. Bu konser, belediyenin kıymetli mü- «ssesesi konservatuarın ses sahasında- Ki ileri hareketlerinin en canlı delili olacaktır. Birkaç sene içinde bize değerli bir koro heyeti yetiştiren o Muhiddin Sadakı “töbrik eder; bu. gece için bü- tün heyete başarılar dileriz. Selâmi Sedes Nörasteni, zaliyet ve Chlorose ilk mezunu bayan | | Bedriye Tüzün, son sınıftan bâyan | Lâmia Kadri Raşid ve Nevin Akkaya Ren ve Tuna nehirlerini birbirine bağlıyacak kanalın ikinci kısmına başlanıyor Ren nehri ile Tuna arasında bir kanal vücude ge- tirileceğinden ve bu suretle Kara- denizin şimal de- nizine nehir yolu ile bağlanacağından geçende bahse- dilmişti. Avrupanın bufli büyük nehrinin büyük bir kanal ile birleşti- rilmesi tasavvuru yeni birşey değildir. Daha sekizinci asrın sonlarında Şarlman böyle bir kanalın açılması- ni düşünmüştü. Fakat o zamanki teknik vesailin kâfi derecede olma- ması bu düşüncenin tahakkukuna mani olmuştu. Ancak yüz sene evvel (yani 1836 senesinde Bavyera kralı birinci Lui, Mayn ve Tuna nehirleri arasında bir kanal yapmak suretile ilk defa ameli adımı atmıştır. Bu kanal dokuz senede ikmal edii- miştir. Fakat bundan çok İstifade edi- lememiştir. Çünkü kanal bir buçuk metre derinliğinde ve 18 metre geniş” liğinde olduğundan büyük gemilerin seyrüseferine müsaid değildi, Küçük gemilerle nakliyat ise günden güne terakki eden demiryollarile rekabet edemiyordu. Bundan başka kapaklı sedler çoktu. Yüz yirmi tonluk bir mavna 172 kilo- metrelik mesafede 88 kapak geçmeğe mecbur oluyordu. Bu suretle kanal, mahalli şehirler ve köyler arasında bir Gece kasaları Türk Ticaret bankasının faydalı bir teşebbüsü Ankara 29 (Akşam) — Türk tica- Tet bankası memleketimiz bankacılık âleminde bir yenilik olarak gece kâ- #aları getirtmiştir, Bu kasalar banka kapandıktan sonra tevdlai yapılması içindir. Banka müşterilerine çelik kilitli, çelik anahtarlı çok şık ve zarif meşin çantalar vermektedir. Bu çantaların anahtar tertibatı çok kuvvetlidir ve hattâ bir anahtar kendi çantasından başka, bir çantayı bile açamamakta- dır. Banka gişelerinin kapalı olduğu bir saatte, para sahibi bankanın dış cephesine konan ve arkadan ışıklan- muş olan gece kasasının menfezini açarak elinden çantayı attığı zaman dönme dolaba benzer otomatik bir tertibatla çanta, kasanın içine düş- mektedir, Ertesi günü para sahibi- nin veya göndereceği memurun İş- tirakile ve bir heyet huzurunda çan- ta açılmakta, içindekiler sayılmakta ve para sahibinin matlubuna kaydo- Tunmaktadır, Hâkimlerimizin maaşları arttırılıyor Ankara 29 (Akşam) — Hâkimleri- mizin maaşlarının arttırılması hak- kındaki kanun projesini kamutay adliye encümeni bugün görüşmeğe başlıyaraktır, Proje buradan maliye ve-oradan bütçe encümenlerine gi- decektir. Lâyiha bu sene meclisten çıkarak neşri tarihinden muteber olduğundan derhal meriyete girecek- tir. Bu kanun ile hâkimlerimizin maaş- | ları bir ve iki derece kadar yükseltir mekte, fakat bu artış Vekâlet bütçe- sinin kendi kadroları içinde temin edilmektedir. Meşhur Opera Lirik şantözü OLGA SOMOGYI Yunan operası tenoru BAKEA Ve Tenor YUNKA NOVOTNİ'de Ren nehri ile Tuna arasına yapılacak kanalın ikinci kısmının inşasına yakında başlanacaktır, bu suretle Şimal denizinden Karadenize gitmek kabil olacaktır muvasala vasıtası olmakla kalmıştı. Almanyanın şimalinde açılan büyük kanalların demiryolları nakliyatı için rakip değil mütemmim olduğu sabit olduktan sonra Tuna ile Ren arasın- da büyük bir kanalın tesisine lüzum hissedilmiştir. Taş, gübre, demir, kereste, tuğla ve kömür gibi ipildal malzemenin va- gonla nakli maliyet kiymetini çok art- tırdığı ve kanal gemileri ile nakledil- diği takdirde çok ucuza mal olduğu anlaşılmıştır. Meselâ Bükreşten Kolon. yaya kanal ile naklolunan buğday Için verilen nakliye ücreti Bükreşten Peşteye kadar demiryolu ile yapılan nakliyat için verilen ücretten daha azdı. Bu düşünce ile 1917 senesinde Ren - Mâyn - Tuna seyrüsefain yolla» rı şirketi tesis edilmişti. Şirkete Al- manya imparatorluk hükümeti ve Bâvyera krallık hükümeti iştirak et- mişti, 1500 tonluk gemilerin işleme- sine müsald bir kanal vücüde getiril- mesine aid ilk plânı hazırlıyan bu şirkettir. Bu plâna göre geniş kanal muhte- lif nehirlerin mecralarından da isti- fade edecekti, Kanalın derinliği . 3 metre 45 santim ve sathındaki ge- nişliği 38 metre 0- Jacaktı. Bu kanalın açıl ması için tesadüf edilen en büyük engel 3000 metre irtifamdaki Yura dağlandır. Bu irti- fal aşmak için Mayn nehri tarafın- da 36 ve Tuna tarafında 13 kapak vücüde getirmek lâzım geliyordu. Bu kapakların her gemi geçerken doldurulması ve sonradan o boşaltıl- ması lâzım geliyordu ,Bu ise çok masraflı ve külfetli birşey olacak, Lâkin sonradan bu kapaklardaki su- lardan elektrik kuvvetinin istihsal düşünüldüğünden mevcud müşkülâta çare bulunmuştur. Muhtelif noktala- ra yapılacak 29 elektrik fabrikası ile senevi 700 milyon kilovat elektrik is- tihsal edileceği hesap edilmiştir. Şimdiye kadar bu kanalın Almanyâr daki kısmı ve elektrik #abrikaları in- şa edilmiştir. Şimdi kanalın Avustur- yaya aid tarafı yapılacaktır. Bu kanal sayesinde Almanyanın kömürleri ucuz olarak Avusturyaya ve Avusturyanın madeni cevherleri Almanyaya ucuz 0- larak nakledilecektir, Ayni zamanda bu kanalla Karadenizle Şimal denizi büyük gemilerin işlemesine müsald bir yolla biribirine bağlanacaktır, FP. Kanun Bilcileri Bulana yüz lira Akşam güzetesine verdiği ilânda | bay Hasan Nişancı kiymetli tazı- sını bulup getirene yüz lira vade- diyordu. Müfidin de tesadüf o ara- hk işi yoktu. Hemen köpeği ara- mâğa koyuldu. Akşamları yorgun argın dönüyor, «bugün de bula- madık kelp cenaplarını» diyerek ettiği masrafları kahvede anlattık- ça arakadaşlarını güldürüyordu. Bir akşam yine böyle yorgunluk- tan bitkin bir halde kahveye gir- diği zaman bir kahkaha tufanı koptu, Daha ne olduğunu anlamı- ya vakıt kalmadan arkadaşların- dan biri ona bir gazele uzattı. Aka- binde kahveciye dönerek: «Bay Müfide benden bir soğuk gazoz!» diye seslendi Müfit göslerilen yeri okuyunca rengi attı, Bay Hasan Nişancı ge- çen hafta köpeği için vadettiği 100 lira mükâfattan nükül ettiğini, | arkadaşlarından birinin kendisine daha cins bir köpek hediye etmesi Bir adam tramvayın önün- den geçmek isterken tramvay! çarptı Dün öğle üzeri Sirkecide Şahinpa- şa oteli önünde bir tramvay kazası olmuştur: Vatınan oAhmedin idare- sindeki Kurtuluş - Beyazıd tramvayı üdden Sirkeciye (odoğtu süratle ilerlemekte iken kırk yaşla- rında kadar bir adam, tramvayın önünden karşı tarafa geçmek iste- miştir. Vatman, bu âni vaziyet karşısında sıkı bir firen yapmış ve adamın tw mamen tramvay altında parçalan- masının önüne geçmişe de başından şiddetli bir sademe yiyen adam beş metre kadar ileriye fırlamıştır. Tramvay durmuş, zabıta işe el koy- muş, söz söyliyemiyecek derecede ba- şından ağır yara alan adam derhal cankurtaran otomobilile hastaneye nakledilmiştir. Hâdise esnasında tramvay müna- kalâtı on dakika sekteye uğramıştır. Meçhul adamın hüviyeti tahkik edil- sebebile eski köpeğini artık iste mediğini ilân ediyordu. Bir iş veya bir şey mukabilinde ilân suretile bir bedel vadeden kira- senin vadine tevfikan o bedeli ver- meğe mecbur olduğunu kanun ya” İ zar. Yine kanun der ki, oliş veya o şey hüsule gelmeden o kimse vadinden nükül ederse başkasının hüsnüniyetle (Oyaptığı (Omasarifi ödemeğe mecburdur, Fakat aynı maddeye göre bunun da bir haddi vardır, Masraf olarak talep veya dava edilen miktar vadedilen be- delden fazla olamaz. Hidisemizde bay Müfidin vade- dilen 100 lirayı tecavüz etmemek üzere hüsnü niyetle yaplığı mas- rafları bay Hasan Nişancıdan ta- ebe hakkı vardır. Maamafih bay Husan Nişancı umulan muvaffa- kıyetin elde edilemiyeceğini ispat edebilirse masrafları ödemek mec- buriyetinden kurtulur, Avukat Emcel Ağış Saadet vapuru dün geldi Bandırma civarında karaya oturan Saadet vapuru dün limanımıza gel- miştir, Kazanın sis yüzünden mey- dana geldiği tahkikatla o anlaşılmış- tır. Kaptan raporunu hazırlıyarak Deniz ticaret Müdürlüğüne vermiş- tir. Saadet tamir için İslinyeye git miştir, Bir kadın mangalın üzerine düştü, elleri yandı Şişlide oturan 40 yaşlarında bayan Hatice, odasında mangal başında oturmakta iken birdenbire bayılarak mangalın üzerine düşmüş, ellerinden yanıklar aldığı için zabıta tarafından Çocuk hastanesine kaldırılmıştır. Milletler arası . JİNEKOLOJİ KONGRESİ Amsterdamda toplanacak olan Milletler | aran doğum ve kadın hastalıkları kons gresinde - Üniversitemizi temsil “etmek Üzere Üniversite Jinekoloji profesörü Dok-