30 Nisan 1938 HER AKŞAM BİR HİKÂYE Sıcak bir ağustos akşamı Selim Nuri ile bir yaz bahçesine oturmuş biralarımızı içiyorduk Selim Nuri elli beş yaşında idi, Fakat hâlâ güzel bir adamdı Şakaklarında, şimdi ta- mamile beyazlaşmış onlan saçları İ Jadığı zaman ona âdeta yakışıyordu. Hayatı bin bir | Macera arasmda geçmişti. Epey zen. gindi. Bir aralık bahçenin bir köşesinden gelgi sesleri işitilmeğe başladı. Gar- sona sorduk. - Altı buçuktan sonra bahçemiz- de çalgı vardır ...dedi. Biraz sonra çalgı ile beraber bir genç kadın şarkı söylemeğe başlayın- ca Selim Nuri: — Kalkalım, rica ederim kalkâ- hım... dedi. Şaşırdım. Selim Nuri âdeta bir düşmandan kaçan insan hali vardı. .— Ne oluyorsun? dedim. Bu telâş ne? — Kalkalım, gidelim... tarım... cevabını verdi, Onun bu haline hayret etmekle beraber hesabi gördük, Dışarı çıktık. Çalgılı bahçeden epeyce uzaklaştık- tan sonra Selim Nuri koluma girdi — Azizim mayi or musun? dedi, ben Yolda anla- insan .. Şimdiye kadar bir anına raslamamıştım. musiki düşmanıyım. Çünkü musikiden benim başıma ge- enler pİŞMİŞ tavuğun başına gelme- ki yüzünden ben'neler kay- betmedir. Mebrureyi bilirsin değil mi? Çok güzel kadındır. Etrafında genç vardır. Fakat Mebrure hiç birine aldırış bile etmez. Bu genç kadının İnandığı bir şey vardır: «<E keklerde vefa olmaz. Onların sözleri- ne inanmak caiz değildir. Erkeklerin parlak sözlerine kapılıp ta bedbaht olmakta mâna yoktur.» İşte re böyle düşündüğü koşup kendisine dil dökenlerden hiç birinin sözüne aldırış etmiyordu. Zannederim Mebrurenin mazide bir aşk yarası vardı ki erkeklerden sıdkını sıyırmıştı. Fakat benim aşk işlerinde ne ka- dar becerikli olduğumu bilirsin. Meb- rure İle ahbap oldum. Ona kendimi Adeta öteki erk Te benzemiyen ve- falı bir insan gibi gösterdim, Meb- rüre yavaş yavaş bana inanmağa baş- yordu. Fakat aşklan © kadar canı ki, hâlâ erkeklerin hepsinden şüpheleniyordu. Son günlerde ben: — Evime geliniz de size pul kı #iyonumu göstereyim ...diye tuttur- akat Mebrure bu teklifi- © reddediyordu: — Olmaz, olmaz. Dünyada olmaz, Halbuki Mebrure dehşetli Jısı idi. Aylar böyle geçti. Bir )ü Mebrure evime gelerek pul ko- mumu görmeğe razı olmuyordu. yet bir gün gene böyle bir yaz bahçesinde oturuyorduk, Mebrurenin elini tuttum: Ne olur, evime gel de pul kolek siyonumu gör.. daha tekrarladım. Mebrure bü sefer sözlerimi şiddtle reddetmedi. Başını önüne eğmiş be- ni tatlı tatlı dinliyordu. Ona ne şiirli sözler rleme: k brure âde- tâ bu yaldızlı kelimelerden sarhoş ol- bir pul muş, başı dönmüş gibi idi. çin bu kadar israr ediyorsun diye sordu. Seni evimde görmeği o kadar ar- zu ediyorum ki... Söyle, gelecek misin? Bana gözlerini göstermekten uta- niyormuş gibi başını yerden kaldır- madan cevap verdi; — Belki... Artik mesuddum., Ssadetin çok yâ- kınlarına geldiğimi anlıyordum. Tam bu esnada bahçenin bir köşesindeki radyo başladı. Hiç unutmam, Şöyle bir şarkı: sAğka inanm «Sakın aldanm «Âşk bir yalar Bu şarkı, yanımda tatlı biraşk rüyasına dalan Mebrureyi kendisine Ettirdi. Silkindi. Şarkı devam ediyo- du: #Apka İnanma» «Aşk bir yalandır.» | diye ricamı bir kere | | sonra İ bir kadını mesud etmek için Musiki düşmanı ebruro gülümsemeğe çalışarak: — Bu şarkı beni büyük bir çılgın- lık yapmaktan menetti, Radyo baş- içimden, kendi ken- dime sizin için bir niyet tutmuştum. «Gelecek şarkı bay Selimin kısme- tine..> demiştim. Görüyorsun ya, size ne şarkı çıktı Ne diyor birader?.. Bu şarkıdan Mebrure bir dakika içinde de- işti. Erkeklere bir türlü inanmıyan eski Mebrure oldu. Ne söylesem para etmedi, Ve katiyen evime gelip ko- leksiyonlarımı görmek teklifine ya- naşmadı. Bu maceradan sonra arası €pey geçti. Yaşımın çok ilerlemesine rağ- men Sabahate âşık olmuştum. Saba- hatı bilirsin 20 yaşından fazla yoktur. Halbuki benim yasımı da si meğe hacet yok ... Fakat bir çok yaşlı erkekler gibi kendi kendimi şöyle teselli ediyor- dum: Biraz yaşlıcayım amma, genç Jâzım olan bir çok şeyler bende var ı göstermiyorum. Yaş saadeti temin ettiğine kanidim. in fena halde evlenmeği & ştirmiştim. Bir pazar günü hatle beraber Boğazda bir zintisi yaptık. Bundan sonr kenarında bir bahçeye oturduk. genç kurt kadar acıkmıştı. Biz bir dan neşe içinde yandan da bahçedeki çalgıyı dinli- orduk. Yı: n a Sabahate fikrimi açmağa karar verdim. Fakat tam bu esnada bahçede eski bir çalgı çalmağa başlandı: n ey dil, uslan artık ihtiyar olmak- basın, Boğazıma bir şey tıkandı sandım, Sanki bu eski şarkı bana, bütün ha- yatını macera ve aşk İle geçiren ak söyleni yordu. vam V sbahate dökmeme imkân yoktu, şarkının bitmesini bekledim. Şarkı- nın «ihtiyar olmaktasın; yerlerinde âdeta utanıyor, Sabahatin it. Bu seler ben baş- i £ rım be z amma gönlüm Sözüm © köşesinde yeni Bahçenin bir şarkı baş «Saçlarır Sabahat şarkı üzerine gülümsedi. Ben beynimden vurulmuşa döndüm. Gene lâfı değiştirdim. Kendi kendi- me: «Vakıa saçlarım beyaz amma... Hâlâ genç görünüyorum. Sonra zen- ginim, diyordum. Nihayet bu ikinci şarkı da bitti. Bu sefer sözü başka tarafından âç- mağa karar verdim: — Sabahat dedim, bilirsin ki bazı- ları: «Evlilikte saadeliçin paranın bir kıymeti yoktur» derler. Bu kuru ilikte mesud olmak için «Ben varamam bu ik «Genç isterim, herke Artık bu üçüncü Şi ine na neviyatım büsbütün k Ağamı açmağa kuvvetim kalmadı. Bu güzel yaz gezintisi banâ 26hir oldu. Bir da- ha Sabahatlere uğramadım, O: «Ben varamam bu İhtiyar zengine» «Genç isterim, herkes dengi dengine.» Şarkısından ibret almış gibi biraz sonra 25 yasında genç bir adamla evlendi. Daha Mana şarkıların, musi- kinin oynadığı oyunları sana saysam akşama kadar bitmez ...İşte ben bu vakalar yüzünden şimdi müthiş bir musiki düşmanı oldum (Bir yıldız) Akba müesseseleri Ankarrda her dilden kitap, ga zete, mecmua ve kırtasiyeyi ucuz olarak AKBA müesseselerinde bu- labilirsiniz. Her dilde kitap, mec mua siparişi kabul edilir. İstanbul gazeteleri için Jlân kabul, abone kaydedilir. Undervodd yazı ve he- sap makinelerinin Ankara acentesi, Parker dolma kalemlecinin Ankarada satış yeridir. Telefon: 3377, Bu | Bunun cini | yüzüne | Kâğıd düşüşleri Venrüen. Bir elde dört asla sanzatu denilip üç içeri girildiği vakldir. Böyle bir kâğıda sanzatu deklârasyonunun doğru olmadığı ve blasnaleyh iirinci defa söylenmemesi iddia edilemez. Dörtlü Korlar da böyeldir. Bir defa sonu fena çıkar, mülenkib giti defa Iyi netice Tun - damdan başlıyan dörtlü bir kozu, etraftan da biraz kuvvet bulunmak şar- We, gös emek doğru değildir. Müsal lerle karşılaşan zayıf el» veya muvafık kâğıd parti yapıldığı, nadiren vakldir. Ben bun- lardan ikisine şahid oldum, nakledeylim; Briç oyuncularının nadiren karşılaştık- ları en fen bir eli «Knickerbocker Whiste klübünde görmüştüm .v Y 56432 1 ve dı. Çenub kâğıd verdi Şarkta oturan Dr. 7. ©. ç mukabele etti. Şurası da şayanı dikkat dir ki böyle bir deklâresyonu tecrübeye mzlik bir asubi mütehasas pabilirdi!.. Cenub bu («vahşi ce yi şahsına tecavüz telâki «kontr» | basta Bu fena haber bizim fakat kaçacak bir yolu Cenüb kupa ruasını çıktı den kesti ve bir kırdı. Karşılıklı keski sayesinde sekiz teve aldık cenuba verdi ve Karo aç ederek bir karo aldı ve'o: zenubdaki eli ben hiç şüphesiz çıkacağım olacaktı, hor elini açınca bitti & devam ederdim. Bu süre'le mu- hasım taraf üç leveden'fazia bir şey ya- pamaz, altı içeri girerdi Yukar:deki ele benzer bir çök dokun- yoktu, Kozcu yer- Şark kâğıd verdi ve pasla geçti, Cenab birden «dört sansatu» dedi, Garbde otu- oyuncu cenuba dönerek: Böyli suşturami Kabele ediy nız, ben beş kupa ile sesine delkriz- sürkontre ediyorum. kolay kolay blof yutmam, leveyi alıp ta gran şilem pinca, cenkbir. Sira. bakındı ve mi Bir daha bu oynamıyacağım Diye murildandı. Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Nirgileciyan, Tak» #im: Limotnciyan, Beyoğlu: . İstiklâl caddesinde . Dellâsuda, Tepebaşında Kinyoli, Galata: Galatada Hüseyi Hüsüü, Kasımpağa: Vasıf, Haski Halıcıoğlunda Barbut, Eminönü: H nü Onar, Fatih: Saraçhanede İbra» him Hağl d Fuad z Nuri, Aksaray: Yenikapda Barım süleyman Rereb, Fener: Emilyadi, Kumkapı: Cemil, Küçük- pazar: Bonsason, Alemdar: Cağaloğ- lunda, Abdülkadir, Şehremini: Ahmed Hamdi, Kadıköy: Sadık, Yeldeği ninde Üçler, Üsküdar: Heybeliada: Tomas, Büyükada: Her gece açık ecraneler: Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarı, Or- taköy, Arnavutköy, Bebek, Beykoz, Paşabahçe ve Anadoluhisarındaki eç- #areler her gece açıklar. Çocuğun ilk muhtaç olduğu şey annesi, süt, güneş ve temiz ha- vadır. Yeni telefon numaralarımız Gazetemizin telefo değişiklik olduğu ları okuyucuları zediyorun: Başmuharrir Yan işleri İdare, ilân ve abone Akşam matbaası (Müdür) 20497 numaralarında rir. Binnenaleyh as - | düşüşlerile de | ya- | mukabe- | delicesine deklârasyon ile beni mu- | KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihi Deniz Romanı UÜ... Yazan: iskender F. Sertel man Tefrika No. 215 Padişah bağırdı: “48 saate kadar katili bulamazsanız yerlerinize bu işi becerebilecekleri tayin edeceğim!,, Arap cariyesinin yüreği mıştı. Çarşıdan koşarak konağa gel- di. Kimseye görünmeden Sinan pa | şanın yanına gitti : — Bugün başıma görülmemiş, tilmemiş bir iş geldi, paşacığım! marık bir çocuk g olda üzerime saldıran bir delikanlı kolumdan bez topunu çekti, kömür parçasile sura- ya bir şeyler yazarak: «Bunları paşa ya gösteri; dedi. Bezler Jekelendi Bakınız şunlara bir kere! Sinan paşa bezin üstündek ları okumağa baş a gözl denbire dönmüştü. — Vay alçak vay! dancığımı o öldürmüş Diye bağırdı. Bezin üstünde şu ke limeler yazılıydı: «Sizin ağ oyr işe yazı- bir- Demek Güli- varken, frenk üzümü yara a paşam? Onu bana iki sevgiliyi birbirine olurdun! -Şimd en öldürdüm. yer inden hoplamıştı. Bu — Ne biçim — Yüzüne di paşacığım! Kartal gibi bakıyordu. İri boylu bir — Kaç yaşlarında vardı? — Otuzunu geçkin değildi. Sinan paşa bu adamın Sinar htimalini düşünmüştü. Hal- buki zenci kalfann söylediği yasa gö- re bu ihtimal da çok zayifti. Sinan reis şim kını geçkin bir eri paşa kalfayı savdıktan 50) kendi kendine düşünmeğe tb — Benden şimdiye kadar Gü! nı istiyen olmadı. Onu ber yanım- işti. Bu adam n getirdiğim bir kizi benden istemek cesaretini ken- dinde görebiliyor? Sinan paşa bunu düşünürken, zin- dana atılan kâhyasını hatırladı — Bu meseleyi saraya gidip darüs- saade na habe bu işle tepemtlen fida- hiç bir al ncağızı Söylet- çin boş yere döğüyorlür. o gün saray koynunda r felâket m oldu- Gülfidana an besima büş «Sarı karta gunu tanimiyorum. İstersen bu meseleyi münasip X manda efendimize açıver! Darüssaade ağası, Sinan paşadan ayrılır ayrılmaz üçüncü Murada koş- tu; hadiseyi anlattı Murad, Sinan paşanın getirdiği bez parçasi üzerindeki yazıyı okuyunca hayretten hayrete düşmüstü, — Demek ki Gülfidanın katili İs- tanbulun göbeğinde rda onu hâlü yakalayıp kafasını koparamıyor- lari Diyerek sadaret naibine, ağasına asesbaşiya, şiddetli yeniçeri emirler i kırk sekiz saatte bulup cellâda teslim edeceksi- niz! Aksi takdirde, kırk sekiz saat sonra yerlerinize, bu işi becerebilecek kimseler tayin edeceğim! Valide sultanın ölümü Asesbaşının Kumkapıdaki rumun meyhanesinde kurduğu tuzaklar bo- şuna bekliyordu. Aradan kırk sekiz saat geçmişti. Bu işle meşgul olanla- rın mevkileri tehlikeye düşmüş sayı- labilirdi İstanbulun dört ki dı «Sarı kartal; adlı bir adam y bu arada Sinan reisin İzi de buluna- mıyordu. O gün birdenbire saraya yayılan bir kara haber, bütün bu takibleri, tehlikeleri unutturmuştu. — Valide sultan ölmüş! Bu haberi üçüncü Murada eri dikleri zaman, padişah, çok sevdi anasının ölümü kârşısında çok mü- teessir olmuş, deli gibi haremde ko- şuşmağa başlamıştı, Nurbanu sultan dizanteriden muz» taripti. Çoktanberi yatakta yatıyordu. O gün padişaha arzedilmesi icab eden bütün işler geri bırakılmıştı. Murad çok asabi ve çok heyecan Nurbanu sultanın ölümü birçok kimselerin ve bİlhâssa Sinan ve Siya viş paşaların vaziyetini çok sarsı Ikisi de dalgın ve düşünceli idiler, İkisi de hütemde valide sult, dayanarak istedikleri gibi mey serbesçe ve pervasızca at koşturma alışmışı Sinan paşaya İnsana da; dayanma, kurur! lerdi, K Sinan den sebet arışaral Ben kefilim. apatmağa çalış- man tazelense, Sinan paşa valide sultanı ziyaret Nurbanu sultan da rek işi kapatırdı Sinan paşa bu parayı ergeç V çekti. Bunu kendi de biliyor di on para verecel j en, padişah bu , Sinan paşa elbette çok müşkil vaziyete düşecekti İkine! bir sebeb de sultan hs K r sadaret ç vardı. Nurbanu sultan Sinan paşayâ çok iltifat, ederdi. Eh, elbette günün birinde oğlunun yumuşak zamanını bulacak v: a getirilm, şanın bur layandığı er göçmüş bulunuyordu. O gün cenâze alayı yapılacak, bü- tün vezirler, hükümet erkânı bu alayda hazır bulunacaktı. Nurbanu sultanı memlekette de sevenler çoktu. Ölümü İstanbula yayılınca şehrin h köşesini matem havası kaplamıştı. Herkes meyustu. * Razi bu ölüm sahned Karşısında da Üçüncü Murad annesinin ağı başına gidiyor. Nur- banu nım çenesi bağlanmıştır. Murad yere diz çökerek: ne, gerçekten öldün mü Diye bağırıyor ve çocuk gibi | mağa başliyor, Bu sırada hünkârın nedimesi Ra- ziye Muradın koluna giriyor; mik Başınız sağ olsun, şevketlim! Allah size uzun ömürler versin... Diyerek yaraş'yavaş odadan çıka- Tıp başka bir odaya götürüyor. Cariyeler padişahın etrafını sar- mışlar, Murad daha üç gün evvel nedime- sine: « — Beni çok meyus görürsen, €t- rafıma beş on güzel kız getir, bana neşeli şarkılar söylesinler.» (Arkası var) | gene. Ylkayd BİZANS KAPILARINDA DİŞİ KORSAN