30 Mart 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

30 Mart 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 AKŞAM Türk parasının kıymetini koruma kararnamesi Bugünden ve 1 nisandan mu- teber olmak üzere değişik- şk Ankara 30 (Telefonla) — Türk par Tasnın kıymetini koruma hakkında- ki karamamenin ikinci maddesinin üçüncü fıkrası kaldırılmış ve yerine aşağıdaki fıkra ilâve edilmiştir. «Türkiyedeki bitümum bankalar her gün alıp sattıkları kambiyoları gişele- | rinde takas etmeyip, aldıklarını Anko- ra menkul kıymetler ve kambiyo bor- | sasında arza ve sattıklarmı da gene | buradan almağa mecburdurlar. Bir gün zarfında alım ve satımlar- dan mütevellid olan ve 2500 Türk ii- Tası muadilini geçmiyen küsurat er- tesi güne devrolunabilecektir. Bu karar 1 nisandan itibaren meri olacaktır.» Gene ayni kararnamenin 30 uncu maddesinin «D3 fıkrasına da şu fıkra ilâve edilmiştir: «Türk kanunlarına göre teşekkül edip merkezi Türkiyede bulunan si- gorta şirketlerinin ecnebi memleket- Jerdeki şubeleri marifetile yapmış. ol- dukları hayat sigortaları dolayisile ve- fat, iştira, bulülü vâde gibi sebepler- le-sigortalarına tediye edecekleri me- baliğ ve hayat branşı haricinde kalan | yangın, nakliyat ve diğer sigorta | branşlarında tediye edecekleri hasar-! lar için dahi yukarda (gösterildiği gökilde serbes döviz verilir.» Kararnameye yapılan bu ilâve bu- Elinden itibaren meriyete girmişitir. < Mengi devletlerden ucuza yiyoruz? Arıkaya 30 (Telefonla) — Türkiye şeker fabrikaları şirketi hissedarları heyeti umumiyesi toplandı. Şirketin 1937 yıh muamtlâlı hakkındaki idure meclisi raporu okundu. Rapora göre, şeker fatlerinde ten- alât yapıldıktan sonra istihlâk her türlü tahminleri aşan nisbette artmış- tar. 1984 yılma nisbetle 1937 satışları yüzde 85 fazlalaşmış 90,132 —— bul- muştur. Rapordan öğrendiğimiz çok dikka- te şayan bir nokta, Türkiyede şeker Satış fiatlerinin, Almanydan, Çekoslo- vakyadan, Macaristandan, Hollanda- Gan, İtalyadan, Romanyadan, Bulga- risâtandan ve Yugoslavyadan daha ucuz olmasıdır, Kur'amn tercüme ve tefsirinin irini basılması bitti Ankara 30 (Akşam) — Kur'anın tercüme ve tefsirinin tab'ı bitmiştir. Evvelce iki cildi tabedilen ehadisi şe- rife tercüme ve izahının sonunda ba- silması ve islâm dinine alt yeni bazı eterler yazdırılması Diyanet işleri ri- i Çok çocuklu Re yardım yasetince kararlaştırılmıştır. Bunun için mezkür riyasetin yeni bütçesine yedi bin liralık tahsisat konulmuştur. Nakleden: (Vâ Nü) — Eğer evli, yahud nişanlı ise be- nimle. görüşmesin.. Dedikodu olur, mesuliyet kabul etmem... Peşin haber veriyorum! - dedi, Bu cesurane sözler, iki e: - > rkeği gül Doktor Rahmi sordu: — Kuzum söyleyin: Şarkta he İşi- niz var? — İsyanı bastıracağım! — Şaka etmeyin! — Eh öyleşse, fazla üzmiyeyim... Nişanlılarımdan müteahhid Receb bey mektupla çağırdı... Gidiyorum iş- te... — Nişanlılarımdan!.. Hoş tabir... - diye, doktor Rahmi güldükten sonra, Cahid'e döndü: - Atıfet hanımın böy- le deli dolu konuşmasına bakarak, yol arkadaşına fena not verme sakın... O serbest, ve hayatı neşeli taraftan alan * bir kadın olmakla beraber, sırasında bir erkek kadar fedakâr ve merd bir atkadaş olur... Böyle, kâh alaycı, kâh ciddi mey- wulara girerek Haydarpaşaya vardılar. İstasyon . hıncahınç, kainbalıktı. İki Aşk ve macera romanı Neşeli bir tenezziihin kanlı avdeti Turgudluda bir kamyon dev- rildi, 22 yolcu yaralandı İzmir 30 (Teli a) — Bugün bu- | Taya gelen malümata göre,pazar ak- şamı Turgudluda feci bir kamyon ka- zası olmuştur. Civar köylere tenez- ühe çıkan 30 yolcu akşam üzeri ayni kamyonla Turgudiuya dönerlerken kamyon bir virajı dönerken dereye yuvarlanmış ve perçalanmıştır. 18 i hafif, 4 ü ağır olmak üzere 22 yolcu yaralanıştır. Yaralılardan ekserisi ka- dındır. Tahkikat neticesinde kazanın, kam- yonu idare eden Kemalin, ehliyetsiz bir şoför muavini olmasından ileri gel- diği anlaşılmıştır. Kemal tevkif edil- miştir. Yaraları ağır olanlar tedavi altındadırlar, Neşeli bir tenezzühün kanlı avdeti Turgudlu halkını çok mü- teessir etmiştir. tahsisatı arttırıldı. ç Ankara 30 (Telefonla) — cuklu ailelere yardım için Sıhhiye Ve- kâletinin 938 bütçesine konulan tah- sisat 25,000 lira arttınlarak 75,000 li- raya, çıkarılmıştır. İzabe koku ve.Jüt ipliği Ankarg 30 (Telefonla) — Gümrük tarife komisyonunun (B. 694) pozis- yonuna dahil izabe koku ile, Jüt ipli- dinin bazı kayıdlarla 1937 senesi ipti- dal maddeler muafiyet cedveline ge- çirilmesi Vekiller Heyetince kararlaş- tarılmıştar, Bir çobanın başını taşla ez- mişler, vüdünü yakmışlar İzmir 30 (Telefonla) — Kemalpaşa kazasında Ekmeksiz köyü civarında genç bir çoban cesedi bulunmuştur. 15 yaşında Hayreddin adında birine aid olan bu cesedin belden aşağısı yar kılmıştır. Başı bir taşla ezilmiştir. 'Hayreddinin bir cinayete kurban gittiği anlaşılmaktadır. Tahkikat ve katillerin aranmasına devam ediliyor. İzmire yeni bir Halkevi binası yapılacak İzmir 30 (Telefonla) — Cümhuriyet meyadanı elvarında 200,000 lira sar- file yeni bir Halkevi binası yapılması- na karar verilmiştir. Plânlar hazır. lanmıştır. İnşaata yakında başlana- caktır. Staj görmek için yabancı memleketlere yeniden 10 memur gönderilecek Ankara 30 (Telefonla) — Maliye vekâleti hesabına ecnebi memleket- lerde staj görmekte olan on yedi me- murdan beşinin stajı bu roali yıl için de bitecektir. iğ ime göre vekâlet önümüz- deki mali yılı içinde, staj görmek Üze- re, yabancı memleketlere yeniden on memur gönderecekti llâçlarda ucuzluk İspençiyari ve tıbbi müstah- zarlardan istihlâk vergisi alınmıyacak | Ankecra 30 (Telefonla) — Büyük | Millet Meclisi tarafından kabul edilen son bir-kanunla memleket dahilinde imal veya ecnebi memleketlerden It- İhal olunan ispençiyazi ve tıbbi müslah- zarlardan satış fiati 25 kurüş kadar olanları istihlâk vergisinden muaf tu- tulmuştu. Hükümet Hayat pahalılığı mücadelesini nazarı dikkate alarak Yukarıda adı geçen müstahzarlardan Kiymeti 25 kurüştn fazla olanlarından ahi â fi Gabi istihlik vergisi alınmamasını ka- | Gi yiz rarlaştırmıştır. Bunâ deli hazırlanan künün lâyi- | İ koslovakyada yaşıyan üç buçuk mil hası Meclise verilmiştir. Maliye Vekâleti tahsilât kadrosunu genişletecek Ankara 30 (Telefonla) — Maliye Vekâleti tahsilât kadrosunu genişlet- meğe karat vermiştir. Bu karar önü- müzdeki mali yıl başında. tatbik mev- kiine çıkarılacak ve tahisildarlar kâd- rosuna yeniden 200 atli tahsildar ilâ ye olunacaktır. Köylerdeki kazanç vergisi mükelleflerinin yoklamaları varidat memurları tarafından yapılacak Ankara 30 (Akşam) — Kazanç ver- gisi kanununa göre köylerdeki kazanç vergisi mükelleflerinin yoklamaları- nın varidat memurları tarafından ya- pılması icab etmektedir. Teşkilâtın darlığı ve tahsisatin azlığı yüzünden kanunun bu hükmü şimdiye kadar yerine getirilememişti. Maliye vekâleti yeni bütçesine bu- nun için tahsisat koyduğundan önü- müzdeki nrali yıldan itibaren köyler- deki, kezanç vergisi mükelleflerinin yoklamalarınız da varidat memurları tarafından yapılması mümkün ola- caktır. Türk - Aigan dostluğu Muhadenel ve teşriki mesâi muahedesi on sene müddetle mapbildı Ankara 30 (Telefonla) — Hüküme- tlmizle Afganistan arasında 28 mayıs 1928 tarihinde 10 sene müddetle ak- dedilen muhadenet ve teşriki mesai muahedesinin iki hükümet arasında- ki dostluk ve kardeşlik bağlarını bir kere daha tebarüz ettirmek üzere 10 sence müddetle daha temdidi zımnın- da yeni bir protokol akid ve imza edil- miştir. Hükümet bu protokolü tasdik etmek üzere Büyük Millet Meclisine vermiştir. İzmir Sovyet konsolosulğu faaliyetini tatil ediyor İzmir 30 (Telefonla) — İki hükü- met srasındaki anlaşmaya göre, İzmir Sovyet konsolosluğu 31 marttan iti- baren faaliyetini tatil edecektir. Genç subay, aklından” geçen garib bir düşünceyi ortaya attı. Atifet'e hi- taben: — Biliyor musunuz, #ize baktikça aklıma ne geliyor? Tekrika Ne. 5 tren ardarda kalkıyordu, Genç kadın: — Eyvah... Bu kadar halkın orta- sında ben ne yapacağım? - dedi, Doktor Rahmi: — Cahid bey size kavalyelik eder... Vagon restoranda da ayni masada oturursunuz! — Kendisini rahatsız etmekten kor- karım. Doktor: — Hayır! - dedi, - Bilâkis, bizim Ar- kadaş birisine âşık.. Derd içinde. Sen onu azıcık oyalarsin! — Öyleyse pek âlâ... Yüzbaşıya ne- Bu, cidden güzel bir kadındı. Yu- varlak kututlu, yani modasi geçmiş tabirile tombulca, kıviletm dolü iri siyah gözlü, bembeyaz dişli... Bütün benliğinde çarpıcı bir hal vardı... Her gören: «Aman ne güzel kadın!» diye- bilirdi... Fakat asıl güzelliğini takviye eden: Neşesi, harareti ve etrafına si- rayet ettirdiği nikbinlik ve samimi bavaydı. — Çekinmeden söyleyin! Bana her şey söylenir, — Fena bir şey söyliyecek değilim... Fakat tarzınıza uymuyor... Maama- fıh her nedense sizi, bir askeri hasta- nede hastabakıcı kılığında görüyo- Tum... Pek müşfik bir hemşire olâca- hassa bir kurmay tarafından böyle bir iş bana yakıştırıhyor demek... Kadı- nın en şerefli vazifesi. de bu değil mi- dir zaten?., İkinci hatta, vagonlara binmiş as- kerler, bir memleket. şarkısı tuttur- muşlardı. Birinci hattın önünde, teş- yie gelen kadınlar ağlaşıyorlardı. Kampanalar çaldı. Rahmi muhab- betle Cahid'e sarıldı. Her pencereden mendiller sallanıyor, kollar uzanıyor- du. Lokomotifin uzun uzun düdük çalışına kalanların hıçkırıkları aksi sada teşkil etti, Rahmi, halecanını belli etmemek için, askerlerin söyle- | diğl on yıl marşını söylemeğe başladı. ve. 'Tren hareket etmişti, Doktor Ralımi, ağır ağır, vapura 30 Mart 1938 ei Bir İngiliz gazetesinin makalesi “Gekoslovakyanın istiklâli ve tamamiyeti Avrupa sulhu için elzemdir ,, “Fakat Südet Almanları meselesini halletmek Çekoslovakyanın — beynelmilel dahili vaziyetleri hakkında İn; muharriri W. N. Ewer, Deyli Herald gazetesinde yazdığı bir makalede «Şimdi bütün cihanda herkes «Çe- yön Almanın mukadderatından do- Yayı yeni bir Avrupa harbi olacak'mı - dır?» diye soruyor. Filvaki mazide bu gibi meselelerden-dolayı bir çok bey- nelmilel harbler ve dahlii o muhare- beler olmuştu. Meselâ Lömbardiyada vve Venesya- da “Avustürya Hâkimiyeti “altında İtalyanların yaşamakta olinasından bir muharebe çıkmıştı. “ Makedonya- daki Osmanlı idaresi şitında Rumla- Tın, Sırpların ve Bulgarların yaşa- masından dolayı harb olmuştu. Transvalde bazı İngilizler Boerler (Felemenkli muhecirler) in idare- sinde yaşadıklarından dolayı İngil- tere malüm harbi yapmıştı. Bunun emsali harbler pek çoktur. Mili duygunun sevki ile “herkes, kendi ırkdaşlarının ecnebi bir boyun- duruk altında yaşamasını düşün- düğü zaman münfall oluyor. Hattâ bu tabüyet şüpheli olsa ve boyundu- ruk en hafifi bulunsa bile. Fakat zamanımızda bu gibi milli infiallerin her hangi bir hükümeti modern mikyasta bir harb kumarı- na hesabsız tehlikelerini göze aldıra- rak sevkeylemesi ihtimali yok gibi- dir, Meğer ki taharimülfersa şikâyet- ler bu ssiki son derecede arttırmış olsun. n Avrupadaki ekajliyetler arasında ve bahusus Çekoslovakyadaki Alman ekalliyeti içinde tehlikeli bir şikâ- yet duygusu var mıdır? Eğer varsa harbin pek hakiki ve real olan sebeb- İerin bertaraf etmek için İngiltere bir harekette bulunmalıdır. Çekoslovakyadaki üç buçuk mil on Almanın şikâyet hissi duymak- ta oldukları bir hakikattır. Bunlar kendilerine fena muamele kanaatindedirler, - Böyle bir his ve kanaat gerek Çekoslovakyanın ken- disi, gerek Avrupânın heyeti umumi- yesi için pek tehlikelidir. Tarihi bir hakikattir ki B. Hitler iktidar mevkiine gelmezden ve (nazi) propagandası başlamazdan evvel “çok zamanlardanberi Çekoslovakya cum- huriyetindeki Alman halkı gayri mem- nun olup muhalefet mevkiinde bulun muştur. dönerken Mümtaz'a rasladı. — Vay! Burada işiniz ne? — Asker bir arkadaşım vardı, Onu teşyi ettim, Ya siz? — Ben de. Mümtaz, Rahmi'yi sahte bir tebes- sümle selâmlıyarak, kalabalığın aras sına karışıp gitti. Me Doktor evine dönmüştü. Mümtaz vapurdan çıkar çıkmaz Nişantaşında, bahçe ortasında yeni yapılmış bir ev- den içeri girdi. Temiz giyinmiş bir hizmetçi, tebessümle onu karşıladı. — Hammefendi evde mi, kızım? — Sizi bekliyor efendim. Garib bir güzelliği olan bir kadın, ipek ve yaldızlar içinde divana uzan- mış, kitab okuyordu. Delikanlıyı gö- rünce, neşeli bir sesle: — Vay geldin mi, casus bey! - dedi. Mümtaz, isyan eti — Casus mu?... Neden casus ola- yım?.. Bu tabir hiç hoşuma gitmez! — Pek âlâ, o halde elçi... Bakalım, ne havadis getiriyorsun? — Aşık bey Şarka doğru hareket etti, Yanında da bir kadın var, — Vay! Şimdiden mi başladı? Doğu rusu mükemmel... Bu ahlâkta olması işimize gelir. İstasyonda kim yardı? — Doktor Rahmi, — Ondan korkmam. Biraz kırıttım | licab eder. Hakikatı gizlemek dostluk değildir, Alman parlile hükümetle işbirliği yaparak “bu şikâyetleri bertaraf ete mek istemişlerdi. Fakat bu teşebbüs inkisarı hayalden başka bir netice vermemişti. Her şeyden evvel Südet Almanlar kendi arzu ve rızaları hilâfına olarak Çekoslovakyanın hududu dahilinde bırakılmışlardı. Diyelim ki böyle bir hududun çi zilmesi gayri kabili içtinap idi, AF manlar da buna razı olmuşlardı. Lâ“ kin hiç olmazsa Çeklerle müsavi mii ameleye tâbi tutulmalarını istemiş* lerdi, Bu Almanlar, Çekoslövakyanın umum nüfusunun yüzde yirmi beşi ni ve içtimai, kültür ve sanat nokta sından en mühim kısmını teşkil ele mektedirler. Bunların tâbi bir ekalk liyet yerine bir ortak olarak Çek- lerle bereber hükümetle mevkileri olmalıydı. Almanların bir şikâyeti de Almâh- canın resmi dil olarak tanınmaniŞ olmasıdır. Hattâ kahir ekseriyeti Aİ man olan şehirlerde ve nahiyelerde bile tanınmamıştır. Almanlar her türlü hükümet me muriyetlerinden ihraç edilip yerleri” ne Çekler tayin edilmiştir. Meselâ nü fusu halis Alman olan bir şehirde polisler, poslacı'ar ve demiryolu me- murları Almanca konuşmağı bile bile miyen Çeklerdir. İaşe, taahhüd işlerinde de Ak manlar ikinci derece hemşeri adde- dilmişlerdir. Bu şikâyetler toplana toplana büyük bir yekün olmuştur. 1933 te Almanyada naziler iş başina geldikleri zaman bunların pörapa” gandaları müsald bir zemin bulmuş” tur. Geçen şubatın on sekizinde hü- kümet kendi taraftarı OAlmanlr ra bazı vaadierde bulunmuştu. Fakat bunlarıda tatbik etmemiştir. Nihayet bunlar da Henlein'in muhâr lefet cephesine iltihak etmişlerdir. Buğün . Hitler, Almanyada iş ba“ şında bulunmasaydı bile Çekostovak- ya Almanlarının şikâyeti gene tehli- keli bir vaziyet ihdas etmiş olacaktı. Çekoslovakyanın'tamamiyet ve İs- tiklâli Avrupa sulhü için elzemdir. Fakat Çekoslovakyanın tümamiyeti Südet Almanlarının. mesitnuin. edilme" lerine bağlıdır. * Zaman münakaşaya müsaid değil dir. Çabuk, muhik ve âllcenabane hareketlere muhtaçtır. Hakikati set* rTötmek dostluk değildir. — mıydı, İstediğim yola girer, Daha baş“ kâ kim vardı? — İki genç kızı da. görür gibi ok dum. — Hayriye ile Feriha'yı mı? — Evet, Fakat kendilerini o kada” saklıyorlardı ki, iyi seçip seçemediği" me yüzde yüz emin değilim, — Herhalde onlardır... Ehemmiyeti yok... Mesele herifin gitmesiydi. Şimdi ortalık tertemiz... Yakında damadım olursun, merak etme... — A... Damadın mı? — Elbette... Ne sandın?.. Umduğun dan daha evvel, ben Vahid'le evlene” ceğim... Ve üvey kızımın seninle izdi- vacını muvafık bulacağım... Her De)” 8e, sen Feriha'yı alır almaz, annesin” den kalıp ta kızın hissesine düşen bü" yük servete konacaksın... Bu sureti8 vaktile bana yedirdiğin parayı 4808 inde ediyorum... — Artık sade parayı düşünmüy©” rum Atiye... Buna emin ol! — Ya ne?.. Âşık mi oldun? — Evet, bu sevgi rolünü oynıya 01“ nıya, Feriha'yı hakikaten sevmeğ? başladım. — Orası senin bileceğin 1ş.. — Bu kız benim olsun diye düny#” da yapmıyacağım iş yoktur, anlıyof musun? Yapmıyacağım iş yoktur! Arkası var) 2 sak mi Lui ENEFEBİ 93 HSH ESN3YSE sesm

Bu sayıdan diğer sayfalar: